25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 5 EYLÜL 2001 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] •Ve Perde: Adalet Yılı Başlıyor... Prof. Dî\ Erdener YURTCAN Ceza Hukuku ve Ceza Usul Hukuku Profesörü 988yıhnda(6Eylüll988) Cumhuriyet'te yayımlan- mış bir yazıma şöyle bir başlangıç yapmışım: -1984\Tİındaadlitatikgi- rerken,Cumhuriyette ya- yımlanmış bir yazunda, adalet rae- kanizmasımn sorunlaria yüklü ve ; bektentikriçirukbulunduğunuyaz- chğum, bu yıl adalet yılı başlarken - sonmhraıkğinmekamacTytayerıibir yaa kalemeabnakiçin masama otur- duğumda tespit ettim." -. Ne kadar dâ günümüze uygun bir giriş! Ashndabu sözler bizi ister istemez aynı noktaya getiriyor. O nokta ki, - davalann çokluğu ve yargılamalann - çok uzun sûrdüğü sorunu. Bu konu- da her ülkede yakınılmaktadır. Bi- linen bir gerçek var, o da yargılama çarkının çok yavaş döndüğüdür. Bu - çarkı hızlandırmak amacıyla, zaman zaman -bizde daha kısa aralıklarla- yasalar değiştiriliyor. Fakat yine de ~amaca ulaşılamıyor. Demek ki ya- salar suçlu değildir. Bu konudaki kanaatim her geçen gün pekişiyor. Yasalan insanlar ya- par, insanlar uygular. Her şeyin iyi- si kötüsü gibi, yasalann da iyisi kö- tüsü olabilir. Fakat kötü yasalar da- hi, iyi yargıçlann elinde iyi yasa ola- bilir. Bunlarla iyi sonuçlara ulaşda- bilir. Böylece arzulanan iyi adalet hiz- metine doğru yol alınabilir. Acaba bugün bu yolun neresinde- yiz? Işkenceyi önleme sözleşmelerini onayladıktan, 1992 cezayargılama- sı reformunu -kısmen- yaptıktan, hukuka aykın delillerin yargılama- da kullanılmasını yasakladıktan son- ra, bunlardan annmış olarak dağıtı- lan bir adalet hizmeti... îlk soruşturması olmayan bir yar- gılama sisteminde, savcılann evra- kı polise havale etmek, oradan gel- diği gibi iddianameyle mahkemeye aktarmak biçimindeki çalışma yön- temini terk ettikleri bir adalet hizme- ti... Yargıç bağımsızlığı ve güvence- sini, savcı güvencesini ortadan kal- dıran Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kunılu'nun lağvedildiği, yargıçlar için Yüksek Yargıçlar Kunılu'nun, savcılar için Yüksek Savcılar Kunı- lu'nun oluşturulduğu, yargıcın yar- gıç tarafından atandığı, denetlendi- ği ve gerektiğinde cezalandınldığı, savcılar için de aynı yöntemin sav- cılarca uygulandığı, bunlar için ana- yasal güvencelerin sağlandığı siste- me dayanan bir adalet hizmeti... Vazgeçilmez bir uygulamayla, ay- nı ilin ilçeleri arasında görev deği- şimi biçimindeki yer değiştirmeler- le, herkesin dosyasına yabancı "lo- hndığı" bir sistemle dağıtılmayan bir adalet hizmeti... Yargı bağımsızlığı ve güvencesi- ni, temelde meslektaşlan olan avu- katlan mahkeme kapılannda bek- letmek ve duruşmalara zamanında başlamamak biçiminde anlayan yar- gıç ve savcılann dağıtmadığı bir ada- let hizmeti... Dava dosyalannın dunışmadan önce incelendiği, konuyu ve olayı bi- len savcı ve yargıçlar ve "denani" çahşıp gelen avukatlarla görülen, "yargıç değişikliği nedenryk esldtu- tanaklar okundu" (hiçbir zaman okunmadan) ibaresinin yer almadı- ğı tutanaklar içeren, gereksiz ve yer- siz istemlerle yargılamayı uzatmak amacı taşrmayan biçimde dağıülan adalet hizmeti... "Toplanan detilkr karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabuL, otuşa ve soruşturma sonuçla- nna, mahkemenin vicdani kanaari- ne uygun biçimde suç niteüği tayin küınmış, savunmalar inandına ge- rekçelerie reddedümiş balunan dos- yayagöreverihniş olanhükümde isa- betsizlikgöriUmemiştir" biçiminde- ki, yargılamanın taraflan için kalıp- laşmış formüller olmaktan öteye git- meyen Yargıtay kararlan ile dağıtıl- mayan bir adalet hizmeti... Yargı harçlan ve giderlerinin ana- yasal hak arama özgürlüğünü kulla- nılamaz duruma getirmediği, her- kesin bir avukatın yardımından, ge- rektiğinde adli yardımlaşma yoluy- la, yararlanabildiği bir adalet hiz- meti... Küçük sanıklann zincire vu- rulmadığı, ifadesine başvurulacak kişilerin elleri kelepçeli, itilerek ka- kılarak sürüklenmediği, adliye ko- ridorlannda acıklı tablolarrn yara- tihnadığı bir adalet hizmeti... Savunma hakkının farkh yargı or- ganlan önünde farklı kurallara gö- re kullanıbnadığı, DGM'lerin olma- dığı, bu mahkemelerde duruşmaya çıkmak için aylarca beklenilmediği, tutuklamanın bir ceza infazı değil, yalnızca yargılamanın amacına hiz- met eden bir yargılama önlemi ol- duğunu dikkate alan bir adalet hiz- meti istiyoruz. Sonuç Bunlan AB'ye girmeye hazırlan- dığımız için istemiyoruz. Bu ülke- nin insanı bunlara layık olduğu için istiyoruz. Amacımız asla "yaban- aya" hesap vermek değildir. "Dahaneçoksonmvar" sesleri ku- laklanmda çınlıyor. Hukukun insan- lar için insanlar tarafindan yaratılan bir olgu olduğunu biliyorum. Bu ne- denle de yukandaki istekleri sıralı- yonım. Gelecekyıl adalet yıhna başlarken, bir daha böyle bir yazı kaleme alma- ya gerek kalmasın diyorum. ARADA BtR VEDAT GÜNYOL Yalan Dolan Dünyası Yalanın dolanın en geçerii olduğu yaşam dün- - yası var ya, işte biz Türk halkı, çoğunluğu eğitim- siz Türk halkı, böylesi bir dünyanın kobaylanyız. Ya- lan dolanla yönetiliyoruz. Politikaya bulaşmış olsun ,da yalana bel bağlamasın.. böyle bir insan düşü- nebilir misiniz. . Büyükfitozof Bertrand RusseJ'e "Siz, bunca kûl- tûrbirikiminizie, neden politika yaşamına girip, in- .sanlan aydınlatmıyorsunuz" diye sormuşlar. Filo- zofun yanıtı: "Ben yalan söylemesini bilmem" ol- muş. Yalanın en korkuncu, gerçeğe benzeyenidir, de- miş bir bilge, haklı olarak. Politikacının güvendiği en etkili silah, eğitimsiz halkça benimsenmiş, dolayısıyla bir güç durumu- na gelmiş inançlan sömürmesidir. Politikacının namuslusu yok demiyorum, ama, namussuzlar arasında o tek başına kalınca, bulun- duğu görevden aynlmadığı sürece, narnussuzluk suçlamasından kurtaramaz kendini. - Bunlan yazarken, son günlerin politikasahnesin- de oynanan iğrenç oyunlan düşünüyorum. Gerici dinci partiler kuaıluşa geçiyoriar, türiü kur- nazhklaria. Kırk yıllık Yani'ler Kâni rolüne bürünüp, beyinleri yıkanmış genç, yaşlı insanlanmızı kandır- ma yanşına girişiyoriar. özellikle, laik Türkiye'yi kündeye alıp, Arabistan çöllerinde uygulanmış akıl dışı yaşam ilkelerine sanlarak ve de üstelik, dün söy- lediklerini söylemedim diyecek kadar alçalarak. Nedir bu adamlann Türkiyemize uygulamak is- tedikleri? Çağdaş uygarlığa, dolayısıyla insanlığa ters düşen bir yaşamı, 2001 yılı Türkiyesi'nde uy- gulamak. Amaçlan, Türkiye'yi değil, kendi çıkaria- nnı kollamak, cahil halkı sömürmek, 24-25 kez hacca giderek kendilerine "A, bak ne Müslüman adam" dedirterek ayaklannı yıkatmak, ceplerini doldurtmak değil mi? Şimdi size, bu çıkarcı geri kafalıların eskiyi, yani köhneleşmiş eskiyi, eski töreleri yaşatmak iste- yenlerin, çağdaş dünyadan ne denli uzak oldukla- nnı, yanm yüzyıi önceden dile getirilen bir sapta- mayı sunuyorum. Bu saptamayı, ünlü yazar Bernard Shaw'un Er- miş Jeanne adlı oyunundaki bir kişinin ağzından 'dinleyelim: "D>ünyamızın sorunu şu bugün: Modası geçmiş lokomotifleri ve dinamolan atabiliyoruz da, eski- /niş önyargılan, eskimiş töreleri, eskimiş dinsel ve siyasal yasalan bırakamıyoruz. Sonuç ne oluyor? Makineli işler çok iyi gidiyor; ama törel, dinsel ve ' siyasal konularda sürekli açık veriliyor ve heryıl if- lasa biraz daha yaklaşılıyor. Budalalığı bırakın ar- tıkJ Eski dininiz işe yaramaz duruma gelmişse, ye- fiisini ve daha iy'ısini alın yann." (Gülen Düşünce- •ler, Çeviri: Şakir Eczacıbaşı) Geleceği, köhnemiş geçmişte arayan hinoğlu hintere bir çağndır bu. Dinleyenlere "Günaydın", din- lemeyenlere "Yazıklar olsun" diyorum. MUSTAFA BALBAY'DAN YENİ BtR ARAŞTIRMA KİTABI!.. Bu kıtapta yer alan konulann tûmü gerçektir. Tüıkiye'ıün 90b yıllanna damgasını vuran,banka boşaltmalanndan küçük bir kesiti aktarmaktadır. Demıreller aılesınden veğen I Yahya, 1970"U yıllarda ıse yegen II. Yahya. ceptenpara harcamadan banka sahıbı olup. kendi bankasının içini boşaltmaya gihşen bir kışı olarak tarihteki yehni aldı. Mustafa BALBAY, Y. Murat Denurel'in eserienni ızlemekle kalmadı, yazdı. Siz deokuyun... SDÜ Üahıyat Fakûltesi'nden ahnış oldugum 04.09.00 tarihli ve 1737 sayıb öfretmenlik formasyon belgesini kaybetüm, hûkûmsüzdür. StBEL ÖZTİTCNCÜ FakülteNo: 9521501070 ÎÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi mezuniyetimi gösterir çıkış belgemi yitirdim. Geçersizdir. AYŞE BAŞAK COŞKUN Yaş Engeline Takılmadan.. R a h m İ K U M A Ş Hukukçu, Eski Parlamenter A vrupa Birliği'ne girme dür- tüsüyle devinen toplumu- muzun, kurumsal örgütlen- mede eksiklikleri az değil- dir. Bu eksikliklerin başm- da da, gençlere duyulan gû- vensizliğin yansıdığı kurallar gelmektedir. Gerçekte tüm yurttaşlara duyulan güvensiz- liğe göre devletin kurallandınldığı apayn bir olgudur. Doğaldır ki bireyine güvenmeyen toplum, gencine de güvende olumlu izlenim veremez. Türk Yurttaşlar Yasası'yla 18 yaşını dol- duranın işlem yeterliği (fül ehliyeti) kabul edildiği halde, siyasal yeterlik için bu yaş uygun görülmemiştir. Neyse ki yaklaşık 40 yıllık bir uğraştan sonra, gençlere 18 yaşı- nı bitirdiklerinde oy kullanma hakkı tanın- mıştı 1995 anayasa değişikliğiyle. İşte bu değişiklik sırasında gençlere seçilme yaşı yö- nünde bir kolayhk düşünülmüş, ama yine de gerçekleştirilememişti. Baü'da seçilme yaşı Birçok Batı ülkesinde seçme yeterliği ile seçilme yeterliği yaş yönünden çakışünlmış- ken, bizde seçilme yaşuun dirençle (ısrarla) 30 olarak korunması çağdaşhğa aykındır. Açıkçası, gençlerimizi çocuk görüp yasa- ma kurumuna almamak, tez elden gideril- mesi gereken bir sakat yaklaşundır. Bunun böyle olduğunu Batı ülkelerine bakınca anlıyoruz. Ülkemizin en yoğun ilişki kurduğu Ame- rika Birleşik Devleüeri'nde Temsilciler Mec- lisi'ne üye olarak girme yaşı, bir başka an- latvmla milletvekili seçilme yaşı 25'tir. Işin en ilginç yanı, ABD'den sonra en yoğun ilişki kurduğumuz ikinci devlet olan Al- manya Federal Cumhuriyeti'nde ise "seçi- min\'arjiklığıgünl8yaşmıdoldunrıuşolmak'' milletvekili ohnak için yeterlidir (Alman Anayasası m.38/2) Fransa'da ise seçim ya- sasının milletvekili olma yaşını belirlediği görülmektedir. Bu yasada da seçilme yaşı 23 olarak yazılmaktadır. Ingiltere'nin, ana- yasası olmadığı için, seçilme yaşı sorunu- nu seçim yasasıyla çözmektedır. Avam Ka- marasr na girebilmek için 21 yaşını doldur- mak yeterlidir. Yunanistan'da, Italya'da, Bel- çika'da ise ABD'de olduğu gibi anayasalar- la milletvekili olma yaşı 25 olarak belirlen- mektedir. Bu çözümlemeden anlaşılıyor ki, seçihne ile yaş arasındaki siyasal denklem- de yaşı en alt sınıra indiren ülke Almanya'dır. Osmanh'dan bugüne Bizde ise ilk anayasamız olan 1876 Ana- yasası'nın 68. maddesinde "Heyeti Mebu- san için azahğa inuhabı caiz olmavanlar şun- lanhr" diye yazarak arkadan "30 yaşını ik- mal eüneyen kimseler'' eklemesınde bulu- nulmuştur. Demek ki bizde ta baştan mil- letvekili olmak için 30 yaşını bitirmiş olma koşulu aranmıştır. 1921 Anayasası tam bir anayasa olamadığından olacak ki bu yönde bir düzenleme burada görülmemiştir. Ama yine de bu anayasanın uygulandığı 1923 milletvekili seçimlerinde kendiliğinden 30 yaşı bitirmiş olma koşulu aranmıştır. 1924 Anayasası'nın 11. maddesinde "30yaşmıbi- tiren her Türk milleU^kiliseçUebilir'' yazıl- mıştır. 1961 Anayasası 68.m. ile 1982 Ana- yasası da 76.m. ile milletvekili olma yaşını 30 olarak buyurmuşlardır. Ancak 27M^ıs' ı yapan güçler, Temsilciler Mecüsi'ne üye ol- mak için 25 yaşını bitirmiş olmayı yeterli görmüşlerdir. 157 sayılı Kurucu Meclis CMuştunüması Hakkında Yasa'nın 6. mad- desinde bu durum yazılmışur. Ne var ki ana- yasa yapacak yasama kuruluna girmekiçin 25 yaşını bitirmiş olmayı yeterli bulan bu güçler, olağan dûzende yasama kurumuna girmede 30 yaşı bitirmiş olma koşulunu ön- görerek bir çeüşki içine düşmüşkrdir. 12 Eylül ilkelliğini Türkiye'ye yaşatan güçler- se, doğaldrr ki gençlere kolaylık tanıma ye- teneklisi olamamışlardır. Onlar da Danışma Mecüsi'ne girmek için 30 yaşrnı bitirmiş ol- ma koşulunu koymuşlardır. Sonuç 1995 anayasa değişikliği ile seçilme ya- şını düşürmek için çaba gösterenler başan- lı olamamışlardır. Seçim yasalannın de- mokratikleştirilmesi, ilk önce anayasadaki kuralların demokratikleştirürnesinden geçer. Bununiçin de seçim düzlemine (satruna) gi- rilmiş obnası kesinlikle gerekmez. Öylebir ortama da girildi mi, "bu seçime yetismez" özürleri kamuoyuna pompalanmaktadır. Şimdi zaman varken, bu değişiklik rahathk- la gerçekleştirilebilir. Doğrusu da budur. Ingiltere'de 21, Fransa'da 23, daha da il- ginci, Almanya'da 18 yaşını dolduranlar- dan milletvekili olanlar oldu diye bu ülke- lerde demokrasi zedelenmedi; tam tersine, belki de güçlendi. Çünkü gençlerde, genel olarak, çıkar duygulanyla dayanışma içine girme durumu henüz kökleşmiş ohrıamak- tadrr. Bu bakımdan bizde de gençleri yasa- ma kurumuna sokmaya çalışmak yerinde ola- caktır. Açıkçası, TBMM ile Atatflrk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik arasın- da kurulacak siyasal denklemde, milletve- kili değişkeninin yaş yönünden alabileceği en küçük değer 25 olursa, bundan, şu sıra- lar hiç umut vermeyen TBMM güç kazana- caktır. Çünkü TBMM denince '^obuzhık" çağnşrmlan yapılmasını, biraz da gençleri yasama kurumuna üye sokmakla aşacağı- mızı düşünmemiz gerekir. Doğanın gereği olan "değjşim"in yasama kurumuna aktanlmasında en azından genç üyelerin yaşlı üyelerden daha başanlı ola- cağı çok açıktır. Ama bu arada yaşça genç olup da düşüncede genç olmayanlardan da sakrnmanın yerinde olacağını unutmayaca- ğız. Çünkü önemli olan yaşça genç ofanak değpi,düşüncedegençotmakör Siyasal denk- lemi kurarken yaş bilinmeyenini 25 olarak belirlemek yetmeyecektir. Çünkü birikim, biraz da yaşlanmanın ürünüdür. Bu bakım- dan yaşlılann gençleri siyasal düzlemden uzak tutmuş olmalan, gençlerin yaşlılan bu düzlemden ırak tutmalannı haklı kılmaz. Unutmayacağız ki ABD'de, lngiltere'de, Fransa'da, AJmanya'da... yasamakurumla- n 18-25 yaş arasındaki gençlerdenoluşma- maktadır. Önemli olan, bu yaştaki gençle- re siyasal dokuda yer tutma kolaylıgını ta- nımaktır. Çünkü ABD'li PearlBuck'ın de- diği gibi, "Kimi gençler en ohnayacak gibi görfinen işleri başarmaya kalkarlar. tşin tu- han,başanrlarda. n Kaldıki bizde 18-25 yaş arasındaki seçmenlerin, toplam seçmenle- re göre yaklaşık %20 olduğu bilinmektedir. O zaman da seçmenin beşte birinin yasama kurumunda temsilcisi yok demektir. Demek ki siyaset ne yalnız yaşlılara ne de yamız gençlere bırakılacak bir alandır. Yal- nız yaşhlann deneyleri yeterli olsaydı ltal- yanlann Trablusgarb'a saldınlan sırasında Sadrazam Hakkı Paşa yarulmazdı.. Çünkü bu paşa, bu saldından birkaç ay önce Ro- ma büyükelçisiydi. Durumu en iyi o bilir- di ya da bilmeliydi. Ama öyle ohnadı. Ital- yan tehlikesi olmadığını söyledi sadrazam olarak Meclis'te. O halde bilgi, birikim, gençlik ve çağdaşlık ile ileri görüşlülük kimde varsa Meclis'e girebilmelidir yaş en- geline takıhnadan. Siyasal denklem yaş ek- siğinden anndınlarak yeniden kurulmalı- dır önümüzdeki anayasa değişikliğiyle... BizErkekler... K e m a l G U N E Ş DağcıhkFedemsyonu Antalya îl Temsilcisi T elevizyonda Mozart'm "SaraydanKız Kaçmna" operası yayınlandı. Topkapı Sarayı'nda seyirciye sunulan operayı zevkle izledim. Yülar önce Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde de seyretmiştim. Opera, 18. yüzyılda yaşayıp büyük eserler veren Mozart'ın henüz 25 yaşındayken bestelediği bir yapıt. Konstanze adlı kıza âşık olan bestekâr, kızın babasının bazı parasal sorunlan yüzüne vurmasıyla üzülür. Evine kapanıp Saraydan Kız Kaçırma'yı besteler. Sevdiği kızın adı Konstanze'yi operanın başkahramamna verir. Konusu kısaca şöyle: Korsanlar tarafından kaçınlan Avrupah soylu kız Konstanze, yanında hizmetkân Pedrillo ve onun sevgilisi Blondie'yle birükte Osmanlı Paşası Selim'e satılır. Konstanze'yi çok beğenen, güzelliğine çarpılan Selim Paşa, kızı hareminin en gözde yerine oturtur. Hizmetkârlanna sarayında iş verir. Fakat kıza zorla sahip olmayı düşünmez. Onun kendi arzuzuyla yanına gehnesini ister. Tatlı diliyle Konstanze'ye yaklaşır. Esir, halayık, cariye muamelesi yapmaz. Sohbet etmeyi, konuşmayı dener. Çiçek kopartıp verir. Fâkat Konstanze'nin gönlü ülkesindeki sevgilisi Behnonte'dedir. Paşa'ya Belmonte'yi sevdiğini, aşkının büyüklüğünun Paşa'yla gerçekleşmesi arzu edilen cinsel birlikteliğe uymayacağuıı söyler. Operanın ilerleyen bölümlerinde Belmonte saraya gelir. Pedrillo'nun yardımıyla iş bulur. tki adam plan yaparak Konstanze'yle Blondie'yi saraydan kaçırmaya karar verirler. Pedrillo da Blondie'yi sevmektedir. Kaçış planlandığı gibi yapılırken Selim Paşa'nın adamlan onlan kıskıvrak yakalar. Paşa'nın huzuruna çıkartılırlar. Paşa çok kızar. Âşık olduğu, kendi isteğiyle yanına gelmesini bekledigi Konstanze'nin davranışı karşısında öfkesinden deliye döner. Önce hepsini idam etmeyi düşünür. Fakat gençlerin aşkına saygı duymayı da ihmal etmez. Sonunda duyduğu saygı, öfkesini yener. Gençleri serbest bırakarak ülkelerine geri gönderir. Ashnda Behnonte baş düşmanının oğludur. Buna ragmen öldüremez. Behnonte'ye, "Babandan o kadar nefret ediyorum ki onun yolundan gidemem. Eğer seni bıraküğımda iyi insan ohırsan beni hakh çıkanrsm. Baban sevdiğim kızı efimden atmıştı. Aynı şeyi yapamam" şeklindeki sözleri operanın en çarpıcı bölümünü içerir. Bunu niye anlattun? Antalya'nın Alimpınan Yaylası'nın kuzeyinde yükselen Kızlar Dağı, adını cinayete kurban giden genç bir kızdan ahyor. Efsaneye göre kızı seven çobanın biri aşkına karşılık bulamayınca çılgına dönüyor. Kızın gönlü başkasında. Sevdiğiyle evleniyor. Sen misin evlenen? Kocası yokken evini basan adam kızı dağa kaldınr ve asar. Biz erkekler bir bayanla söyleşmenin (sohbet etmenin) onunla beraber ohnaktan çok daha güzel olduğunu biimiyoruz. Kadını cinsel meta görüyor, sevinçleriyle, üzüntüleriyle insan olduğunu unutuyoruz. Mozart, kadına ve sevgiye olan saygıyı, üstelik bizlerden birine bahşetmek suretiyle operalaştırarak ölümsüzleştirmiş. Artık ne efsaneleTde, ne de gerçek yaşamda bir bayana arzusu hilafina yaklaşılmaması gerekiyor. Selim Paşa'nın yaptığı gibi, başkasını seven kızın duygulanna saygı gösterip kendini frenleyebihnek çok güzel bir erdem. PENCERE •••Tırmık'a Tırmık Aydın Engin pazar günkü yazısına nasıl birbaş- lık atmıştı: "Cumhuriyet 500 bin lira eder mi?" Yazıyt kestim, bir kenara koydum. Neden?.. Çok mu güzeldi yazı?.. Tırmık'ın kaleminden her zaman kan damlar, bu kezyazıyı şöyle bitiriyordu: "llhan Selçuk'a not: llhan Abi 'Gazeteye zam geldi, maaşlara da zam var mı' diye soran okura ne cevap vereyım?.." Sanki bu gazetede patronum daçalışanımız ben- den zam istiyor. • 1991 önemli bir yıl oldu, Nadir Nadi'yi yitirdik, biz gazeteden aynlmak zorunda kaldık, Sovyetler yıkıldı, "iki kutuplu dünya" tek kutupluya dönüş- tü, Fukuyama'ya göre "tarihin sonu" vurgulandı, Cumhuriyet'te bir deprem yaşandı, 1992'nin ba- şında biz yine gazeteye geldik, bir garip serüven- dir bu... Aradan on yıl geçtikten sonra kendi kendime soaıyorum: - 1990'larda, medyanın böylesine rezil kepaze olacağını bilseydin, mesleğe döner miydin?.. Akla havsalaya sığmayacak bir on yıl yaşadık, ta- rif edilemez bir çürüyüş ve kokuşma süreci geçir- dik, A'dan Z'ye bozulduk, şimdi toplum medyayı konuşuyor, ama iş işten geçti gibi, gazeteciye gü- ven yandı, bitti, kül oldu... Amacım hiç kimseyi suçlamak değil, insanok- lar yaşanan olaylarda savaıldular. • Medya öyle bir noktaya sürüklendi ki, değerii ve etkin ustalannı bile içine sindiremedi; Yalçın Do- ğan, Necati Doğru, Nilgün Cerrahoğlu, Zeynep Oral, Duygu Asena ve Turhan Selçuk Cumhuri- yet'e geldiler, şimdilik konuşulmuyor, ama bir gün bu olay yazılır, basın tarihindeki anlamı yeıii yerine konur. Peki, bu değerii arkadaşlan biz nasıl karşıladık, onlara ne dedik: - Dostlar, bu gazetede patron yok, aramıza hoş geldiniz... Tencerede pişirip hep beraber kapağında yiye- oektik, çünkü Cumhuriyet medyanın hem içindehem dışında bir kuruluştu; 21 'inci yüzyıla birlikte hazır- lanacaktık... • Cumhuriyet nasıl bir kuruluş?.. Vallahi kimi zaman düşünüyorum, dünyada bir tek örneği olduğunu sanmıyorum... Patronu yok.. Sendikası var.. Bizim hızlı dostlarla birlikte patronu olmayan, ama sendikası olan bir gazete icat ettik, on yıldır iyi kötü yürütüyoruz, yürüteceğiz... Foça'daki tatil havası Aydın'a yaramış olmalı ki tümüyle yangın yerine dönen Türkiye'de binlerce gazeteci ve medya işçisi sokaklarda işsız dolaşır- ken beni patron yerine koyup zam istiyor: - llhan Abi zam var mı?.. * •' ~ . ' '_' ' Aydın zam istiyorsa Tırmık'ın kulağına üflesin, ikisi biriikte, içi boşaltılmarmş, devletleştirilmemiş bir banka bulsunlar, bu işi kotaralım. tyi mi?.. JJo*. Sultanahmet'te turistik otele Ingilizcesi çok iyi, tecrübeli bayan resepsiyonist ve yaşı 18-20 arası garson almacaktır. Tel.: 458 00 26 /1030 -1330 arası. Birlesik Rehberler Turiznı KÜLTÜR GEZİLERİ PROGR-\MI: «9 Eylül :TOPHANÎ'DENGALATA'YA Tophane-ı Amıre, Kılıç Alı Paşa Kûlliyesı, Sûryanı, Enneni, Rus Kıhsetea Türk Ortodoks Patnkhanesı, Yeralu Canuu Galata Kulesı, Pıerre ve Pou! Kılisesı, Arap Canuı... Oğlcn yemeğı Galata Resıdance'da 13 -16 Eylö : BOZCAADA, ASSOS, GELİBOLU BAĞBOZUMVJ VE ŞAKAPTURU Ozsün Rum mımansınuı en gûzel ömeklennın görüldögü Bozcaada'da. Ayazma, Sulubabç«, Habbele, Aharyum ve Kale gezilen üe .\ssos, Alexandna de Troya ve Gelıbolu Mıllı Parkı ny^retkn 91-0» Ekim : ÜUN (ISMUH, Şirız, Pfrstpoliı, Kom, Tıhnn) tran'ut tanhsel zenguılığmuı en voğun olarak görâktûğü bu şehuiere yapacagımız bu gezi i(in söylenecek tek bir söz var Tarihe yolculuk.. Meşnıthet Cid. 198/5 Şi?kw - İST. Tel: (212) 252 65 78 - 79 - 80 iofo"; knltnrgtakri.com www Jnlt«rgezBaia« KULTUK • S»NAT (0212) 293 19 78 TÜRKÜGÜNLERİ 6-9 Eylül 2001 günleri Saat: 21:00 HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU 6 Eylül Perşembe FUAT SAKA BİROLTOPALOĞLU 7 Eylül Cuma KIVIRCIK ALİ GRUP ÇIĞ ARZU 8 Eylül Cumartesi GÜLAY ve DAMLALAR HÜSEYİN TURAN 9 Eylül Pazar GRUP YORUM 0 216 454 15 55 çağn mertfflzi w w w . b i l e t i x . c o m . t r Belge no'su 204729 olan titanbul'dan aldığım ehliyetimı kaybettım. Hükümsüzdür. AHMETKORULSAN Nüfus ki&ıdımı kaybettım. Geçersizdir. SEMRA SAKABYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle