25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•EYLÛL2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronikposta: denizsomecumhuriyet.com.tr - Ecevrt, yeni bir krizden korkuyormuş... "Kalp krizi olmasın da!" Taneler Devtet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, hem edebiyatçı kimliğiyle hem de ağdalı da olsa hrtabetiyie Türfcçe'yi ryi kullanan siyasetçilerdendir... Fakat o da dildeki kirienmeden nasibini almışa benziyor... Petkim'in Yanmca'daki tesislerinin Tüpraş'a devri sırasında yaptığı konuşmada Karakoyunlu "1000 tane işçi"nin işsiz kalmayacağını söyledi... Türkçe'de "tane" tek başına bir varlık olarak ele alınan "şeyler"in sayı birimidir... Bu "şeyler" cansız varlıklarsa "tane" ile sayılır... Canlı variıklar da birer "şey" olarak tane ile sayılır ama örneğin kasaplık hayvanlar "tane'Menmez, büyük ya da küçük "baş" olur... Insan "şey" olmadığı için insanlann sayısında "kişi" kullanılır... Karakoyunlu'nun "1000 kişi" demesi ya da bu kişilerin konumunu da belirtmek istiyorsa "1000 işçi" demesi gerekirdi... K üreselleşmenin bize dayatılan haliyle sö- mürgeleştirmeden başka bir şey olmadı- ğının kitabını (Özelleştirme: Sömürgeleş- ı 1 tirme) yazan Yılmaz Dikbaş yeni bir kitap- la okurun karşısına çıkıyor: "Gaflet, Dalalet, Hıyanet" Dikbaş' ın Toplumsal Dönüşüm Yayınları'ndan çı- kan kitabından bir alıntı: "Sırtı duvara dayalı Türk, asla teslim olmaz! Elinde ne kalmışsa; kılıç, kama, tabanca, ok, so- pa, balta, kanının son damtasına kadar savaşır! Eğer bunlar da yoksa, yumruklarıyla... Ölür ama teslim olmaz! 31 Temmuz 1999'daTürkiye Ihracatçılar Mecli- si'nin birtoplantısında konuşan Devlet Bakanı Tun- ca Toskay şunlan söylemiş: 'Türkiye; özelleştirme, tahkim, sosyal güvenlik re- formu gibi önemli reformlara imzasını atmak mec- buriyetindedir. Gaflet... Çünkü sırtımız duvara dayandı, geri gidecek yer kalmadı.' Herkesten daha çok 'milliyetçi' olduğunu söyle- yen Milliyetçi Hareket Partisi, genç yandaşlannı, Türk- lerin tarihteki kahramanlık hikâyelerini, özellikle sa- vaş alanında yarattıklan destanları anlatarak ken- disine bağlamadı mı? Ergenekon'dan dağı delip çıkan Türklerin des- tanını Başbuğ Alp Astan'ın Malazgirt Savaşı'nın heyecanlı öyküsünü anlatarak onlan coşturmadı mı? 'Ya sev, ya terk et!' diye haykırarak, herkesi va- tanını sevmeye zorlayan MHP değil miydi? Peki, nasıl olur da hükümete girmiş, devletin yaz- gısına ortak olmuş MHP'nin Devlet Bakanı Tunca Toskay, 'sırtımız duvara dayandı, geri gidecek yer kalmadı' diyor ve teslim oluyor! Yalnız kendisi teslim olmuyor, Türkiye'yi de tes- lim ediyor... Toskay, Ergenekon'dan dağı eriterek çıkan Gök- türklerin ve Başbuğ Alp Aslan'ın 1071'de Malaz- girt Savaşı'yla Anadolu'ya girişinin coşturucu öy- külerini, kanları kaynayarak dinlemiş MHP'li genç- lere, şimdi teslim olmak mecburiyetinde olduğu- nu nasıl anlatacak? Birçok ünlü akıncı beyi yetiş- tirmiş Malkoçoğullan'ndan Ali Bey ve Tur Ali Bey'in Çaldıran Savaşı'nda, son Malkoçoğlu Ya- vuz Ali Paşa'nın Macaristan seferi sırasında sa- vaş meydanlannda arslanlar gibi çarpışarak şehıt olduğunu öğrenmiş MHP'li gençlere, Tunca Tos- kay şimdi IMF ve Dünya Bankası'nın saldınsı so- nucunda sırtının duvara yapıştığını ve bu nedenle teslim olmak mecburiyetinde kaldığını nasıl kabul ettirecek? Hani.'Bir Türk, dünyaya bedel'di!" SESSİZSEDASIZ0% NURİEURTCEBE Türk parasımn değerini korumak Ankara Tıcaret Odası'nın Türk Lira- sı'nın itibar kazanması için başlattığı kampanya çerçevesinde oda başka- nı Stnan Aygün, Başbakan Bülent Ecevit'i ziyaret edip 14 maddelik bir öneri paketi sunuyor... Ecevit, "pakefi açmadan, Aygün'ün elindeki afişi, yakasına kırmızı kurde- leyi yeni takmış öğrencinin heyecanıy- la tane tane okuyor: TürkLirası'ylaöğün... Türk Lirası'yla çalış... Türk Lirası'na güven..." Iş, paketin açılmasına ve paketin içinden dövize endeksli hazine ihale- lerinden vazgeçilmesi, bankalardaki döviz cinsinden kamu mevduatlan- nın liraya çevrilmesi, özelleştirmelerin lira ile yapılması, kamu kurumlarının dövize endeksli fiyat politikalannı bı- rakmalan önerilerine gelince Ecev'rt'in heyecanı sönüyor, "Bu konulan arka- daşlarla görüşmeliyiz" diyor... "Arkadaşlar" IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazinesi'ndeki "arkadaşlar" olmasın! Ankara Ticaret Odası'nın kampan- yası güzel... Fakat hem yeterli değil hem de başan şansı, yok gibi... Çün- kü Ecevit'in, "arkadaşlar"ı bu işe sı- cak bakacak değil... Anımsarsanız Turgut Özal'ın "ar- kadaşlar" ı sayesinde "serbest piya- sa"ya geçerken Türk Parasımn Kıyme- tini Koruma Yasası'nı kaldırmıştık... Geldiğimiz nokta ortada... Bugün yapılması gereken ay- nı yasayı tekrar yürürlüğe koy-( mak... Evet, cebinde dolarla yakala- nan hapse girecek ama hapse girme- yenlerde dünyanın en yoksul ülkesin- den birinin borç içinde yüzen yurtta- şı olmayacak! ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCt Kuşadası 'Ankara'dan bitirildi... Vaktiyle turizmin "gözbe- beği" olan Kuşadası, son yü- lardakı "geriliminden" bu yıl da kurtulamadan güz aylannı karşılıyor... Eylülün ardmdan ekim, ka- sım derken çarşı-pazardaki ses- sizlik belki de yerini "kepenk- leri kapalı" dükkânlara bıra- kacak... Birbirlerinin bilmem nelerine girercesine yan yana dizilmiş ve en ufak bir boşlu- ğu bile doldurarak dip dibe in- şa edilmiş "oteller" ise kente kattıklan "çirkinliğe'" yine al- dırmadan, iç dekorlannı sene- ye "daha güzel" (!) yapmak için "tadilat-tamirat sezonu- nu" açacaklar. ••• Kuşadası için yaz boyunca çok şey yazıldı, çizildi... Sade- ce ve sadece "yapılaşmayı" hedefleyen yağmacı ve rantçı imarpolitikalan yüzündenw çö- ken bir efsanenin" sorumlu- lan hemen her yazıda sorguya çekildi... Ne varki bu çöküşün ve "ka- hcı bir felakete" dönüşen be- yetkilerini "büimsel ve kamu yararına bir denetim kur- madan" belediyelere devre- denler, aynı denetimsiz ortam içinde yapılan sayısız "imar planı değişikliğine" de ya hiç ses çıkarmadılar ya da şikâyet olsa bile yıllar süren sözde so- ruşturmalarla imar suçlannm ranta dönüşmesine adeta kol kanat gerdiler... Bu gidişe " d u r u n " diyen ve hemen her imar planı oyu- nuna karşı yargıda dava açan Mimarlar Odası temsilcile- rinin ise "baskı, tehdit ve ta- cize" uğramalarına karşı, ül- keyi yönetenlerin tavn yine "oh olsun..."dan başka şey de- gıldi.. Derken Kuşadası'ndaki "imar rantı özgürlüğü" öy- lesi bir "anarşiye" dönüştü ki silahlar konuşmayabaşladı, in- sanlar öldürüldü ve turizm ha- reketliliği ile "Teksas kültü- rü" adeta birlikte yaşanır ol- du... Bunlara da kayıtsız kalan ik- tidarlann artık tam bir "beton- Kuşadası'mn "zeytinlik" (!) tepeleri... tonlaşmanın sorumlusu ne tek başııa belediye yöneticileri- dir re de tek başına bu yöne- ticilerle "imar ortaklığV' ku- rarcısına büyük dostluklar ya- şayan inşaatçılar, yap-satçılar ve "şözlerini yatak sayısı bü- rünüş" ilkel turizm yatınm- cılaıdır... Kışadası'nda, özellikle 1985'lerden sonra, sözcüğün tam karşılıgıyla "orgauize" bir mar suçu örgütlenmesi ya- şannış. bu geniş suç zincirin- de adece kenti değil "ülkeyi yöıetenler" de yer almışlar- dır.. Yani Kuşadası, yerel ve mekezi yöneticilerin "ortak- laşı yağma politikalanyla" yitriİmiş ve gözden çıkanl- nrııtır. ••• 5imdi geriye dönüp son 15 yılı baktığımızda, bu sapta- naaıın "kahramanları" bir filn şeridı gibi hâlâ sırayla iz- leıebiliyor... 985'te imar ve planlama kent" haline gelen Kuşadası için önerdikleri tek çözüm ise "turist gemilerine daha renk- li karşüama törenlerinden" ıbaretti... Bu törenlere kimi "bakanlar" da katılarak yiti- rilen kentin yasmı unutturma- ya çalışırlarken Susurluk'taki kazanınbile yine Kuşadası'nda- ki bir "arazi pazarhğındau dönerken" gerçekleştiği hız- laörtbas edildi... ••• Şimdi Kuşadası için kâğıda- kaleme sarılanlar, bir güzel "ah vah..." dedikten sonra "Suçlu kim?" diyerek yazıla- nnı noktahyorlar... Bence asıl kâğıda-kaleme sa- nlması gerekenler. hani şu 4422 sayılı organize suç örgütleri ya- sasını işletmeye çalışan savcı- larunız... Kuşadası için bu ya- sanın gereğini Ankara'danbaş- layarak yaparlarsa, hiç değilse başka Kuşadası örneklerinin de önüne geçmeye katkıda bulunmuş olurlar... KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(döturk.net /nfaçf nuılzemt/en ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI HARBl SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com KUlUdPM TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN SEylûl "HOSGÖRÛSÜZLÜK"İLK KEZ GÖSTBRİLDL 1916'OA BÜSÛN, YÖMBTMEN VE YAP/MCJ MVlO \MAHK ÜULÜ tiLUİNİN İLK SÖSTSRİlJl yAPlUH. ÛÇ. SAAT OTV2BEÇ DAKİK4 SÜGENFkM,SSY>BCİ Y£ EL£Ç- D ÖNEMÜ KİLOM£TB£ THÇlAIHNOAN g/gt OLAN 'HOŞ6ÖBÛSÛ2UJİC*, AY&NTt Ç&fMJ VB ~~ KOfUT KUBGU 6İ& BİIIÇOK veMÜİİ /Ç££tj VORDU. P/LM 4 AYRIÖYKÜOEN OCUÇüYOIZ, â AgûAŞĞÛ, YAHU& ÇyKÛSÜ,OCT/t- ÇA6 FBAMSıZ ÖMISÛ VE BA&L'INOY- KÜSÜ.,.SA£DA,BU ÜNLÜ SESSİZ FİLMİN ÇAĞDAÇÖYKÛSÛND&İ tJZSMUit. Muayene, Teşhls, Tedavl TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Intemet httpV/www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreteitatkv.org.tr koordinatorîjı tkv.org.tr Türkiye Gazetecılef Cemiyeti'nın yayınladığı günluk Bizim Gazete Üike sorunlanna ılışkın raportanyla, araştırmalanyla, koşe yaalanyla, tarafstz habertenyte sıvıl toplumlann gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.5110675 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Atatüpk'e Saygı Marmaris-lçmeler'de, garsondan müşterilerinin büyük çoğunluğunu Southhamptonlı Ingiliz liman iş- çilerinin oluşturduğunu öğrendiğim berbat bir "Tur- idsh puto"da bir masaya ilişmiş, büyük ekranlı tele- vızyonda Çaykur Rizespor-Galatasaray maçını iz- terken gözüm aradabir de yanımdaki masada hiç dur- madan yüksek sesle konuşan, kollan dövmeli genç serserilere kayıyordu... Dört kişiydiler. Ellerinde birer kalem vardı. Onlerindeki küçük kâğıtlara bir şeyler karalıyor, sonra bunlan birbirierine gösterip kahka- halar atıyorlar, masayı yumrukluyoriardı. Eğer ko- nuşmalan, şakalaşmalan, gülüşmeleri çevreyi rahat- sız etmeyecek bir "doz"öa kalsa, bana her şeye rağ- men "hayvansı" gelen bu davranışlannı iki Türk ta- kımı arasında oynanan bir maçın onlar açısından sı- kıcılığınabağlar, belki yine de hoş karşılayabilirdim... Paramız Amerikan Doları, Alman Markı, Ingiliz Ster- lini karşısında "pul"a döndükten sonra Türkiye'ye gelen turistlerin de düzeyleri düşmüş, Ingiltere'nin, Almanya'nın, Hollanda'nın ne kadar serserisi, ayya- şı, iti kopuğu varsa kıyılanmıza akmaya başlamıştı... Kendi ülkelennde kannlarını ancak hayır kurumları- nın yemekhanelerinde doyurabilen "alkolik evsizler" bile Türkiye'de "krallar gibi" yaşıyorlardı. Türk Lira- sı'nın geldiği, getirildiği yerde Fransa'da, Ingiltere'de, Almanya'da bir haftalık şarap, bira tüketimıni ancak karşılayabilen "sosyalyardımlar"\a Türkiye'de biray yaşamak olasıydı artık... 20 Alman Markı'na en gü-' zel koylarımızda, en temiz otellerde hem de tam pan- siyon konaklanabiliyordu. Bir Alman "evs/z/"nin Sos- yal Yardım Kasası'ndan aldığı "aylık bakım parası" ise yaklaşık 700 marktı... Türkiye, onlar için gerçek bir "turist cenneti" idi... Bunlar kryıtanmıza doluştukça bizler de "turizmi- miz pat/ıyor" diye seviniyorduk. Ama Yunanlılar, Is- panyollar, Italyanlar bu işe bizden daha çok sevini- yorlardı. "Patlayan Türk turizmi" onlan bu baş bela- lanndan kurtarıyordu çünkü... Bizden daha dene- yimli olduktanndan, bu tür turistlerin gittikleri yerleri kuruttuklannı, paralı turistleri kaçırdıklannı bilıyorlar- dı. Bunu daha önce kendileri de yaşamışlar, bu ser- seri sürülerinden kurtulana kadar akla karayı seçmiş- lerdi... B'ız ise her işimizde olduğu gibi turizmde de "günü kurtarmak" peşindeydik... Maçın devre arasında lavaboya gitmek üzere In- gilizlerin masasının yanından geçerken bir an durup onlerindeki karalayıp güldükleri kâğıtlara bir göz at- tığımda bunlann 100'er bin liralık banknotlar oldu- ğunu görmüştüm. Birçok banknot vardı masada. Paralardaki tüm "Atatürk res/m/erfnin üzerleri ka- ralanmış, gözlükler, sakallar, bıyıklar, kovboy şapka- lan eklenmişti... 100 bin liralık banknotlann üzerin- de üç ayn Atatürk resmı" bulunduğunu da o anda fark etmiştim. Paranın ör\ yüzünde büyük bir portre- si ile şaha kalkmış bir at üzerinde ünrformalı bir res- mi, arka yüzünde de kendisine bir çiçek buketi su- nan çocuklarla olan bir grup resmi bulunuyordu. tn- gilizlerden bin grup resmindeki Atatürk'e "çirkin", "müstencen" eklemeler yapmıştı. En çok güldükle- ri karalama da bu olmalıydı serserılerın... Dönerken kendimitutamamış, tepelerinden "Ayıp değilmi bu yaptığınız" demiştim. Kaialannı kaldırmış- lar, boş gözlerle anlamaz anlamaz bakmışlardı... "O paraya, o paranın üstûndeki insana hiç saygınızyok mu?" Neden sonra içlerinden biri ağzını açmış, "Asıl ayıp olan, bize bu parayı vermek.." demişti, "hiçbir şeyalınmıyorki bununla..." Bu sırada garson gelmiş, koluma girerek "Uğraşma abi bu saıtıoşlaria.." de- mişti, "nasıl olsa anlamayacaklar ne dediğini..." Ye- rime oturduğumda sinirim hâlâ geçmemişti... Üç- beş kuruşluk döviz uğruna nelere katlanıyor, neleri içimize sindinnek zorunda kalıyorduk... Maçı izlerken bir yandan da düşünüyordum... Ser- seri Ingilizın haklı olduğu bir yan vardı... Gerçekten de tek bir "sakız"\a bir kutu "kibrit"ten başka bir şey alınmıyordu 100 bin lirayla... Yalnızca "paraüstü" için kullanılan "deöersız" bir banknottu. Öyleyse ülkemi- zin kurtancısı, devletimizin kurucusu, ulusal kahra- manımız, önderimiz, "en değerli" insanımız Ata- türk'ün bu "en değersiz" banknotun üzerinde ne işi vardı? Resimleri o değersiz kâğrt parçaları üzerinde kaldıkça, Atatürk'e gösterilen saygının törensellikten öte bir inandıncılığı olabilir miydi? Eğer ille de bir resim gerekiyorsa banknotlara, o paraları bu hale getirenlerinki konabilirdi... O kadar da çok yakışıriardı ki... e-posta: dkavukcuoglufi superonline.com Faks:0212-72384 97 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/ Bergama yakınlannda, Yortanlıbara- jınınsulanal- 3 tında kalacak olan antik kent. 2/ Kır- mızı, pembe ya da mor renkliçiçekleT açan bir süs bitkisi. 3/ Ki- 9 lime benzer, pembe ya da mor renkli ve motifli uzun yolluk... Ulaştırma, eriştirme. 4/ Orhan Hançerlioğlu'nun bir romanı... Bir renk... Boru sesi. 5/ Kalite. 6/ Japonya'da bir kent... Muğla'nın 8 bir ilçesi. II Terbiye- 9 siz kimse... Bir düşünce ya da karara karşı çık- ma. 8/ "Güzel sever diye — ederler / Benim Hak'tan gayn sevdiğim mi var" (Karacaoğlan)... Bir nota. 9/Nazilerin politikasrnda Germen u-kın- dankimselere yakıştınlan ad... Kürkü değerli yır- ücı bir hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kütahya'nın Çavdarhisar ilçesindeki ünlü an- tik kent. 2/ Süzgeç, kevgir. 3/ Vladimir Nabo- kov'un ünlü romanı... Bir nota. 4/ Oylunüu... Kültür. 5/ Ali Özgentürk'ün yönettiği, Genco Er- kal' ın başrolünü oynadığı bir film... Az tavlı top- rak. 6/ XVII. yüzyılda yaşamış ünlü bir divan şa- iri... Verme. ödeme. 7/ Bir tartı birimi... Yabancı paralann ulusal para cinsinden değeri. 8/ Yeni bir şey bulma... Budarahibi. 9/ Közlenmiş patlıcan, sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir yemek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle