Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2001 PAZAR
14 J LJ1\ kultur(a cumhuriyet.com.tr
Bülent Ortaçgil ve arkadaşlan bu gece saat 21.00'de Açıkhava Tiyatrosu'nda konsere çıkıyor
Sahnede aıtık çok rahatCUMHUR CANBAZOĞLU
Harbiye Açıkhava Tıyatrosu'nda bu gece sı-
ra Bülent Ortaçgü'de. Kış boyunca küçük lo-
kallerde, salonlarda verdikleri konserlerin ben-
zerini daha geniş kitlenin önünde sergilemeye
hazırlanan Ortaçgil ve arkadaşlan iki saat sah-
nede kalacak.
1974'ten bu yana profesyonel müziğin için-
de olmasına karşın Ortaçgil, doksanlı yıllann
ikinci yansında, sadık dinleyici kitlesinin dışı-
na da ulaşarak kabuğunu kırdı ve söylemini da-
ha akılcı bir politikayla aktararak kitlesini ge-
nişletmeye başladı...
Popçulann tüm güçleriyle piyasaya hükmet-
tiği dönemde rüzgâra karşı yürüyerek 'Bu Şar-
lalar Adatn Olmaz' albümüyk yoz müzige ta-
vır koydu ve bunu sloganlara başvurmadan son
derece şık bir dille yaptı. OrtaçgiPle ilgili ye-
nilikler sürüyordu; AliKocatepe. 1 Numaraeti-
ketiyle klasikleşmiş 'Benimie Oynar nusın?'
CD'sini yayımladı. Bir süre sonra 'Light' baş-
lığıyla aİbüm yapıp Türkiye'nin geldiği duru-
mu ince ince eleştirdi Ortaçgil. Ardından, çey-
rek yüzyıllık albüm 'Benimle Oynar mısın?' hâ-
lâ iyi sattığından, best of yapmak yerine hit par-
çalannı sahnede dostlanyla nasıl yorumladığı-
nı müzikseverlere aktarabilmek için 'EsldDef-
terler'i yayımladı. Bu arada sürekli birarada mü-
zik yapan ekibin uyumu üst düzeye çıkıyor ve
çalmalardaki kalite konserlerin düzeyini yük-
seltiyordu...
Bitmedi; Türk popüler müziğinin yirmi iki ün-
lü solısti ve grubu Ortaçgil parçalannı kendi-
lerine göre yorumlayarak. usta için saygı albü-
mü hazırladı. Son olarak, ZuhalOlcayın Ba-
şucu Şarkılan albümünün müzik yönetmenli-
ğinı üstlenerek farklı işle müzikseverlerin kar-
şısına çıktı...
• Konser için kendisinden bilgi alırken yeni al-
büm için 2002 kışında stüdyoya gireceği müj-
desini de verdi...
- Sahnede sizden başka kimler olacak bu ge-
ce?
; BÜLENT ORTAÇGİL -Çok sürpriz yok bu
konserde; standart bir Ortaçgil konseri olacak.
[ Grup da. her zaman birlikte çaldığımız Erkan
] Oğur, Gürol Ağırbaş, Cem Aksel ve Baki Du-
lyariar'dan oluşuyor. Yıl boyu verdiğimiz kon-
• Yeni albüm için 2002
kışında stüdyoya gireceğini
söyleyen Bülent Ortaçgil,
bu gece de her zaman
birlikte çaldığı Erkan
Oğur, Gürol Ağırbaş, Cem
Aksel ve Baki Duyarlar ile
birlikte konser verecek.
Dinleyenlere yaklaşık 50
parçalık repertuvardan bir
seçki sunacaklar.
DİSKOCRAFİ
• Benimle Oynar mısın?
• ÇekirdekResitalkri
(F. Kızılok'bı)
• Pencere Önü Çiçeği
(F. Kızılokla)
• 2.Perde
• Oyuna Devam
• Bu Şarkdar Adam Olmaz
• Light
• Eski Defterier
serlerden pek farklı obnayacak açıkçası. Yak-
laşık elli parçalık bir repertuvardan o an canı-
mız ne isterse çalacağız.
- Yeni şarkı varroırepertuvarda?
ORTAÇGİL- Yeni şarkı yok; besteleri yavaş
yavaş hazırladığım için şu anda onlar demleni-
yor, grupla çalacak kıvama gelmediler henüz.
Sanıyorum kışa kadar bitirip stüdyoya girerim.
- Son dönemde gerek grubun sahne perfor-
mansı gerek sizin rvnkli sunuşunuz sonucu çok
keyifli konserler ortaya çıkıyor. Nedir bu deği-
şimin kaynağı?
ORTAÇGİL - Geçenlerde Zuhal Olcay beni
ilk kez izledi konserde. Kocasıyla çok komik
bulmuşlar beni. Ben ki suratsız olarak bilinen
bınyımdir; bu kadar komik göründüğüme gö-
re demek ki çok rahatım sahnede. Grupla çala
çala birbinmizi çok iyi tanıdık. Artık liste bile
vermiyorum onlara; ben başhyorum onlar ta-
kip ediyor; şarkılann ortasında ufak tefek nu-
maralar yapmak istenıldiği zaman hayır demi-
yoruz birbirimize. Sahnede diğer müzısyenle-
re güvenmenin getirdiği konforu yaşıyorum ga-
liba. Arkadaşlara ve güzel çalmaya olan inan-
cım, keyfe dönüşmeye başladı.
Türkiye'ye başka bakmaya başladım'
-Sav^aBMİmü,müzikyÖnetmenliği.T\'\«rad-
yoprogramlanna kaülma derken OrtaçgiTin is-
mi daha fazla duyulur oldu medyada. Bu geliş-
meyi nasıl değertendiriyorsunuz?
ORTAÇGİL - Doğrusunu ısterseniz o tür iş-
ler hoşuma gidiyor artık. Yıllar geçtikten son-
ra anlaşılmalar, tatmin olmalann getirdiği bir
neşe de diyebiliriz buna. İlk kez Türkiye'nin 40
kadar değişik yerinde konser verdım; hayatım
boyunca böyle bir keyif yaşamadım. Türki-
ye'ye başka bakmaya başladım.
- Peldyi, sadık dinleykiler arasında bu değj-
şimlere eleştirel bakanlar var mı?
ORTAÇGtL - Bazen oluyor; Bülent Ortaç-
gil'den daha fazla Bülent Ortaçgil adamlar var
ortalıkta. Ömeğm gelıp. 'Farkında değil misin
ağabey; saygı albümündeki şarkılan kötü söy-
lemişler'. dıyorlar. 'Sen ona takılma kardeşim;
bak senin beğendiğin birine saygı albüınü \ ap-
nuşlar, ona mutlu ol' diyorum'. Beni kimseyle
paylaşmak ıstemeyen insanlar da var diye de-
ğerlendiriyorum bu olaylan. Gördüğüm şu, kit-
le olarak beni dınleyenlerin sayılannda büyük
bir artış yok ama saygı artışı yüksek...
Meral Okay, Tayfun Pirselimoğlu nun yöneteceği 'Hiçbir Yerde' adlı fılmde delidolu bir lokantacı kactını canlandıracak
aylaşımla çoğalan yaratımın dost eliOZLEMALTUNOK
Kocaman yürekli bir kadın Meral
Okay. "Koca Oğlan'ın ettiği oyuna"
hâlâ burnunun direği sızlarken yoldaş-
larını. yarenlerini dilinden, gönlünden
düşürmüyor. "Eldeverio.azakhk" di-
yor. Dostlanyla çoğahrken yaşadığı
anı. tatlan korumaya gayret ediyor, on-
ca göçük. acı, zor günlere rağmen.
'tkinciBahar'ın dobra, kalender, adil
Kasap Melahat'i, 'Yeditepe Istan-
bul'un yanık yürekli Zeynep'i olarak
kişiliğinden haller taşıyan rolleri oy-
narken yine dostlannın kollanna bı-
rakıyorkendini. Gazetecilik. yapım-
cılık. prodüktörlük, reklamcılık, ya-
yımcıhk ise meslekten çok, yaşamı-
nı paylaştığı insanlarla zenginleşen
bir yaşama biçimi.
- Ankara'da devlet memurluğu ya-
parken İstanbuTda yaşama fıkri na-
sıl oluştu?
OKAY - Çok ani oldu aslmda, 48
saatte karar verdim. Meclis'te çalışı-
yordum, 1982'deGünaydıngazetesi
yeni bir gazete çıkaracaktı. Gazete-
nin içinden arkadaşlarım birlikte ça-
lışalım deyince geldim. lstanbul me-
zunu olduğumu söyleyebiliriz. Yani
esas görgü, bilgi, hayat Istanbul'da
şekillendi. 22-23 yaşında çok kıy-
metli insanlann yanına düştüm. mes-
leğinin erbabı yazarlar. gazeteciler,
tiyatrocular, sinemacılar... Onlardan
bir şey öğrenmek. bildiğim sandıkla-
rımı tekrar test etmek, onlann göster-
diği perspektif içinde yeniden düşün-
mek. önemli bir iç eğitimin parçala-
n oldu benim için.
- Ankara'dan size neler kaldı?
OKAY - Ankara çok derli toplu bir
kent. insanlar birbirlerini tanır. belir-
li bir emniyet duygusuyla yaşar. So-
kakta 'merhaba' dediğiniz insanla en
az 15-20 yıllık geçmişinız vardır. Bir
.de 70'lerden gelen birlikte hareket
etmek, sokağı, hayatı birlikte paylaş-
maktan kaynaklanan bir ortaklık var-
dı. Çünkü değişime dair ortak umut-
lar taşıyorduk. Bu, o dönemde her
yerde öyleydi, ama Ankara daha kü-
çük. siyasetin döndüğü bir öğrenci
kenti olduğu için birbirimizi kolla-
mak daha mümkündü. Herkesin bir-
bıri için ıçinin titrediği, "Bu akşam
evedönebilecekmi" diye endişe duy-
duğu bir süreçti. Başka türlü bir da-
yanışma vardı. Kimileri daha hızlı ve
çabuk yoruldu. Kalpleri kırıldı, hayat-
lan paramparça oldu. Ben o kadar
zalim şeyler yaşamadım.
taoğhı ile beraber 'lz' fılmini çekecek-
lerdı. Başrolde de Yaman oynayacak-
tı. Yaman hastalanınca Tayfiın'la Ye-
şım her gün hastaneye geldiler ve hiç-
bir şey olmamış gibi senaryo çalıştı-
lar. Ta ki Yaman komaya gırene ka-
dar. Daha sonra Aytaç Arman"ın oy-
nadığı film, Yaman Okay'a ithafla
başlar. Arkadaşhklar buralardan ge-
çince çok kıymetlı oluyor tabii ki. Bu
yeni senaryo da çok güzel, iyi oyun-
cularrol alıyor. Herkesin kafasını ka-
nştıracak, yüreğini yakacak bir film
çıkacak ortaya. Orada bulunmaktan
gurur duyacağım.
(Fotoğraf: VEDAT ARIK)
1
evmediğim, inanmadığım hiçbir şeyi yapmam. îyi niyetli, özverili olmakla
kurulabilecek bir bağ değil bu. O insanlarla ortak bir geçmişim, birlikte geçtiğimiz
eşikler, o zor günlerden kalma birbirimize şefkatle sanldığımız anlar var. Birbirini
takip eden ve izleyen, geçmişten gelen birlikteliklerin yansıması olan bir süreç bu.'
- O zamanki basın dünyasında ne-
ler yaşadmız?
OKAY - Babıâli'ye başka sermaye
gruplarımn girdıği, değişımin oldu-
ğu, fıyatlann yükseldiği dönemlerdi.
Daha sonra tletişim Yayınlan, K.ara-
can Yaymlan, ardından birçok dergi
geldi. Biz bir proje ekibiydik, yeni pro-
je yapmak isteyen bizim takımı çağı-
nrdı, dergileri çıkarır, patron içeriği
sert bulup değiştirmeye başlayınca
yeni bir yere giderdik. Bir süre son-
ra da sinema ve reklam piyasasında
çalışmaya. yani prodüktörlük yap-
maya başladım.
'Kolektif akü beni hep çektP
- Bu, 70'lerden sonra birlikte üret-
menin, paylaşmanın başka türlü bir
çıkıs yolu muydu?
OKAY - 'Ben' değil, 'biz' duygu-
suna, birlikte yapılan işlerden çıkan
enerjiye inandığım için tek başına ya-
pılan şeyler lezzetli gelmiyor. Bu bir
iş ve üretimse bunun başka akıllara,
fikirlere, duygulara ihtiyacı vardır.
Kolektif akıl beni her zaman çekti ve
heyecanlandırdı; bu yüzden sanınm.
- İstanbul'agehnenizdensonraakan
yaşam biraz da stridürtüselolarak ki-
şih'ğinizeuygunişlereyöneltmtş gibi».
OKAY - Evet, kendiliğinden aktı.
Halen bana mesleğin nedir diye sor-
duklannda belirli bir meslek söyleye-
mem. Yaptığım tek sabit meslek ya-
yımcıhk. Üretmek, yeni bir şey yarat-
mak heyecan veriyor. Ya başanhsın-
dır ya başansız. Biraz da sabırsızım
sanınm, hesap yapmam. Yapacağım
ve göreceğim. Dünyadada her şey çok
hızlı değişiyor artık. O değişimın dı-
şına da düşmemek lazım.
- Günümüzde profesyoneflik kaza-
nan bu organizasyon, halkla iliskikr
işlerini siz gönülbağı birlikteliklerin-
den yola çıkarak yapıyorsunuz.
OKAY - SeMnediğim, inanmadığım
hiçbir şeyi yapmam kendi adıma. İyi
niyetli, özverili olmakla kurulabile-
cek bir bağ değil bu. O insanlarla or-
tak bir geçmişim, birlikte geçtiğimiz
eşikler, o zor günlerden kalma, bir-
birimize şefkatle sanldığımız anlar
var. Birbinni takip eden ve izleyen,
geçmişten gelen bırlıkteliklenn yan-
sıması olan bir süreç bu. Bugüne ka-
dar iş yaptığım herkes benim arkada-
şım. Diğer yapılanmalann içinde ol-
maktan da korkuyorum.
'Hiçbir Yerde' yûrek yakacak
-Herhalde'İkinci Bahar'. 'Koltuk
Sevdası', 'Yeditepe lstanbul* dizile-
rinde de bu birliktelikleriniz söz ko-
nusu oldu...
OKAY - Çünkü Umur Bugay da
Yavuz Turgul da hayatımın kıymetlı
insanlanndandır. Bana bir şey teklif
ettikleri zaman reddetme şansım yok-
tur. Onlar ne diyorsa ben onu yapa-
nm. Severek oynadığım, kendimden
bir şeyler bulduğum roller, güzel, yan
yana düşmüş buluşmalar bunlar.
- 'Hiçbir Yerde" filminde rol ala-
cak olmanızda böylebir dostluğun so-
nucu öyleyse...
OKAY - Tayfun Pirselimoğlu ile
1992'de tanıştık. O sıralar Yeşim Us-
Sezen Aksu ile 30 kûsur şarkı
- Şarkı sözü yazmak da Sezen Ak-
su'nun teşvikiyle gelişen bir süreç.
OKAY - E\ et. onun yüzünden baş-
ladım. Başıma ne geldiyse arkadaş-
lanm >r
üzündendir. O kıymetlim be-
nim, canımın içı. Çok uzun yıllar ya-
şamı paylaşıp ortak dili, şifreyi yaka-
layınca, çok fazla söze gerek kalmı-
yor. O yüzden çok hızlı yazıyoruz ço-
ğu zaman. Başlıyoruz ve bitiyor. Be-
raber 30 küsur şarkı yaptık.
- Yazmayı başka bir kulvarda sür-
dürmeyi düşünmüyor musunuz? Ya-
man Okay'ı, tanıdığuuz birçok insa-
nı, anılaruuzı anlatmayı...
OKAY - Bu bana aykın. Anlatma-
yı çok sevmem, sırtutan bir gelenek-
ten geliyorum. Yaman'la ilgili olarak
da öyle bir yaşatma biçimini sevTni-
yorum. Bu mesleğe meraklı olan in-
sanlar, sinemacılar ya da tiyatrocula-
nn onu atlamalan mümkün değil. Bu-
nu yapmam ayıp gibi geliyor.
-YamanOkay ve YavuzerÇetinka-
ya art arda yitirdiğimiz, yaşama kar-
şı duruşlan yakın olan insanlardı.
OKAY - Yavuzer ve Yaman altı ay
arayla öldüler. Yaman. Yavuzer'in ce-
nazesinden döndüğünde bana "Ken-
di cenazeme künlerin geleceğini gör-
düm. Ama kadın sayısı bendebirazda-
ha fazla olabilir" demişti. Gerçekten
de öyle oldu. İşlerini iyi yapan, sade
ve kenarda durmayı bilen insanlardı.
Yaman yıllarca AST'ta, Yavuzer de
Dostlar Tiyatrosu'nda çalıştı. Birbır-
lerine eş, yakın disiplinlerden gelen
insanlardı. Kayıplan büyük bir göçük-
tür. Ama bir taraftan da çok şanslı
hissediyorum kendimi. Kan-koca iliş-
kisinin dışmda. insan olarak çok şey
öğrendiğim bir arkadaşımdı Yaman.
Ufuklan açık olsun hepsinin. Her-
halde öyledır de, çünkü oradaki kad-
ro daha sağlam.
OKUMALAMBASI
ENİS BATLR
Nesir Üzerine (II)
194O'_ta Yakup Kadri'nin, 1946'da Sâmiha
Ayverdi'nin, yayımladıklan kitapların altbaşlığı-
na "nesirter" nitelemesini yerieştirmeyi seçme-
leri, onlann Edebiyat alanında hem düşündük-
lerinin bir göstergesı, hem de arayış içinde ol-
duklannın bir kanıtı. Aynı "malzeme "yle, iki ya-
zar da, öyküler yazabilir, roman kurmaya yöne-
lebilirlerdi şüphesiz. Öyle yapmamışlar: Egemen
yazı türlerinden birinin kalıbına yazmak istedik-
lerini sokmaktansa, farklı yazı denemelerine gi-
rişmişler. "Yusufçuk"ia ve "Okun Ucundan"da
yer alan metinler, birkaç yazı türünün arasında
kalmış metinler: Anlatı öğeleriyle deneme öge-
lerini buluşturan, sık sık mensurşiirin özellikleri-
neaçılan bir yazı karşımıza çıkıyor, iki kitaptada.
Hüdainabit yaklaşımlar, iki çizgidışı örnek mi,
değil: Türk Edebiyatı baglamında, soyağacının
XIX. yüzyıl sonuna, Halid Ziya'nın düzyazı şiir-
lerine dek uzatabilir, ardından da Mehmet Ra-
uf'un "Siyah lnciler"\ne geçebiliriz. Batı Edebi-
yatına gelince, özellikle Baudelaire ın "Sple-
en"inden başlayarak modern yazının bu yolu aç-
tığını, geliştirdiğini biliyoruz. Yakup Kadri de, Ay-
verdi de, hiç şüphe yok ki, Gide'in "râc/f"lerini,
"sotie"lerini okumuşlardı.
Türk Edebiyatının XX. yüzyıl boyunca geçirdi-
ği evrimi, katettiği evrelerin birçözümlemesini yap-
mak için başvurulabilecek yollardan biri, anaya-
pıtların incelemesinden geçer. Kendi payıma, o
yolu öteki uçtakı bir gelişimi yakın gözlükle ele
alarak bütünlemek önemli görünüyor bana: Han-
gi metinler, hangi uç arayışları temsil etmiştir?
Nâzım'ın çıkışından 1950 kuşağı öykücüleri-
nin ve II. Yeni şiirinin devreye girdiği 1955'e ka-
dar geçen süre içinde, bütün yazın türierinde ye-
nilikçi arayışların önemli pay tuttuğunu görüyo-
ruz. Nesir yazısı çerçevesindeki gelişmelerde,
kimi örnekler sınırların zorlandığını gösteriyor:
Asâf Halet Çelebi'nin kimi düz yazı metinlerini,
Necip Fazıl'ın "Birkaç Hikâye, Birkaç Tahlil"\n\,
Abidin Dino'nun 1938-43 arası yazdığı metin-
lerden birkaçını (sözgelimi "Kehametl, "Işıkla-
ra Vedâ"yı), Sait Faik'ten ve Hisar'dan parça-
ları bir gün yanyana getirmek isterim: O örnek-
ler, başkaları, Türk yazarının hangi sancılarla yo-
lunu açma çabası verdiğinin ipuçlarını taşımak-
la kalmaz: Bir sonraki kuşağın bayrağı devraldı-
ğı noktaları da gösterir.
"Yusufçuk"un ve "Okun UcundarTın metin-
leri, nesirin anlatı ekseninde alışılagelmişi zorla-
ma eşiklerini bir bir karşımıza çıkarıyor. İki yazar
da, "ben" ile "anlatıcı ben "arasında değişik me-
safe ayartarı yapıyortar. Bir yönüyle mensur şi-
irin bölgesine girıyorlar; bir başka yönde, "dene-
me"nin türevi sayılabilecek bir alana açılıyoriar.
Yakup Kadri günlüğün, mektubun, aforizmanın
olanaklannı seferber ederek, kaygan bir zemin-
de eklemli bir yazı tekniğinin peşine düşüyor.
Seslenen, söyleşen, kendi kendisiyle konuşan bir
üslûp. Sâmiha Ayverdi'de organik bütünlük kay-
gısı ağır basıyor. "Yusufçuk"da da seslenme,
söyleşme eğilimi belirgin gerçi; ama, diyalog san-
ki aynanın karşısında gerçekleşiyor. Yer yer, ay-
nanın öteki yanına da sıçrayan bir düş yazısı.
Bugün, kimler okuyor bu iki kitabı, bilemiyo-
rum. Birkaç edebiyat "hasta"s\, biriki araştırma-
cı dışmda, yalnızca müfredat kurbanlarına ve
"cephe" okurlarına terkedilmişlerse, gerçekten
acınası haldeyiz demektir. Yarım yüzyılı aşkın bir
süre önce yazılmış bu iki yapıtın, dil ve üslûp açı-
sından eskimiş yanlannın oiması, bu unutuluşun
kesinkes açıklaması değildır: "Yusufçuk" ve
"Okun Ucundan" hâlâ derin, dolgun, sürükle-
yicı yapıtlar. Bernanos un. Malaparte'nin, Ham-
sun'un eskimiş yanları yoktur diyebilir miyiz?
Onlan yalnız kendi ülkelerinde, dillerinde dikka-
te alınan yazarlar olarak göremeyiz; her ülkede,
dilde okurları vardır.
Gününe, güncelliğine sıkışan bir kültürortamı
hem izleyici, hem yaratıcıyı tıknefes kılar. Yazdık-
lanmı izleyenler, benim ne pahasına olursa olsun
kendi edebiyatımızın tutsaklaştırılmış okuru kı-
lınmamızadıklendiğimi anımsayacaklardır: "Bu-
günün genç okuruna Hüseyin Rahmi yerine
Calvino'yu salık veririm" cümlesini kuran ve şim-
şek toplamaya razı olan benim sonuçta, bir baş-
kası değil. "Yusufçuk" ve "Okun Ucundan" ile
ilgili yaklaşımımı bu nedenle çelişkili bulanlar çı-
kacaktır. Katılmıyorum o görüşe: iyi kitap Fi-
zan'daysa ona ulaşılmalı diyorum, işe burnumu-
zun dibinden başlamak eşyanın mantığı değil
mi?
Sorun da burada ya: Burnumuzun dibindeki iyi
kitaplan nasıl göreceğiz? Hepimiz birergergedan
kadar hipermetrop kılınmadık mı?
Çökmüş bir eğitim düzeni, ekran(lar)a mıhlan-
mış bir ev yaşantısı, üründen malı ayiramayan bir
'rehber-ortam' üstümüze kör fanus gibi geçiril-
di.
Okuma lâmbamızın altına hangi kitaplan seçe-
ceğimizi temel bir okur hakkı saymalıyız.
Hak vermiyorsanız, hak verilsin diye daha çok
beklersiniz.
Leonardo DiCaprio yönetici oldu
• LOS ANGELES (AFP) - Oyuncu
Leonardo DiCaprio. Initial Entertainment
Group (IEG) ile üç yıllık anlaşma imzaladı.
IEG'nin şefi Graham King, şirketinin
DiCaprio'nun 'Apprian Way' adlı yeni fihn
şirketiyle birlikte yapuncıhğını paylaşacağını
ve finanse edeceğini söyledi. Cynthia Biamon
ise şirketin yöneticisi olacak olan 26
yaşındaki oyuncuya yardımcıhk edecek. IEG,
Martın Scorsese'nin yöneteceği ve DiCaprio,
Daniel Day-Lewis. Cameron Diaz ve Liam
Neeson'ın oynayacağı 'Gangs of New York'
adlı filmin de yapımcılığında yer alacak.
İngiltere'de müzeter ücretsiz
• Kültür Ser\isi - lngiltere"nin en büyük
müzeleri, Aralık 2001 'den itibaren
ziyaretçilerden giriş ücreti almayacak.
Yapılan açıklamada, tarihi eserlere herkesin
rahatça ulaşabilmesi açısından böyle bir
uygulamaya geçildıği belirtildi. Ulkenin en
önemli müzelerinden Victoria&Albert,
Imperial War Müzesi ve National Maritime
Müzesf nin bu yılın bitiminde, ücret
taleplerini sona erdirmeleri bekleniyor.