Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2001 ÇARŞAMBA
HABERLER
Savcılara
açıklama yasağı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk. savcılann
hazırlık
soruşturmalarıyla ılgili
basırı ve yayın
organlanna açıklama
yapmalan uyansında
bulundu. Türk,
cumhuriyet
başsavcılıkları ile DGM
başsavcılıklarına
konuya ilişkinbir
genelge gönderdi.
Genelgede. savcılann
açıklama yapmasınm
yasak olduğunu
kaydeden Türk, zorunlu
olduğu düşünülen
durumlarda ise basın
bildirisi yoluyla
açıklama yapılmasını
istedi.
Hayata Dönüş
operasyonu
• İstanbul Haber
Servisi - 12 tutuklunun
öldüğü, 55'inin de
yaralandığı Hayata
Dönüş operasyonu
davası, bugün Eyüp 3.
Asliye Ceza
Mahkemesi'nde
başlayacak. Duruşmada
167 tutuklu ve
hükümlünün
yargılanmasma
başlanacak. Halkın
Hukuk Bürosu
avukatlan ise operasvon
tutanağım, istanbul
Cumhuriyet Başsav cısı
ve Bayrampaşa
Cumhuriyet Savcısfnın
imzalamamasına dikkat
çekerek "Kamuoyu
gerçekle tanıştı. "K.endi
arkadaşlannı öldürdüler"
iddialannın yalandan
ıbaret olduğu, açılan
davayla belgelendi"
dediler.
Tahliyeler
sürüyor
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
F tipi cezae\lerinde
'tecridin" kaldınlması
için ölüm orucu ve
açlık gre\ i y apan
eylemcilerden sağlık
durumu uygıın
olmayanlann
cezalarının 6 ay süreyle
ertelenerek CMUK
uyarınca tahliye
edilmelerine devam
ediliyor. Haklannda
düzenlenen Adli Tıp
raporlanna göre dün \ e
öncekı gün cezalan
ertelenen 12 tutuklu \e
hükümlü tahliye edildi.
Bakanlıkiardan
savunma
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
19 Aralık'ta yapılan \e
2'si güvenlik görevlisı
32 kişinin yaşammı
yitirmesine yol açan
"Hayata
Dönüş'"operasyonu
hakkında hazırlanan
Adli Tıp raporlarında.
"mahkûrnların
dışarıdan açılan ateşle
öldürüldüğü. insan ve
yanabilecek malzeme
olmayan sahaya
fırlatılması gereken
sinir ve göz yaşartıcı
gazların kullanıldığı"
ifadelerinin basında yer
alması üzerine dün
Adalet ve İçişleri
bakanhklan ortak
açıklama yaptılar.
Açıklamada. operasyon
hakkında hazırlanan
Adli Tıp raporlannın
gazetelerde
yayımlanmasının
"yasalara aykm ve
hâkimleri etkilemeye
yönelik" olduğu iddia
edildi.
Çocukluklarmı dahi yaşayamadan 'geri dönüşü olmayan' bir eyleme girdiler
3 genç daha öliime yaltıİPEKYEZDAJNİ
Küçükarmutlu'da ölüm oru-
cundaki Canan ve ZehraKu-
laksız kardeşlenn peş peşe ya-
^amını yiürdiği evde. bir ay
önce ikisi kız kardeş üç genç
kız daha ölüm orucuna başla-
dı. Tecridin kaldınlması için
açlığa yatan 19, 20 ve 22 yaş-
lanndaki üç genç kız, "Yaşa-
mı herkesten çokseviyoruz.Ve
yaşanu sevdiğjuniz için ölüm
orucundayız* diyorlar. Çocuk-
luklarını dahi yaşayamadan
gencecik yaşlarında "geri dö-
nüşü olmayan* eyleme giren
Serpil Dönmezin odasında
beslediği bir kuşu, Arzu Gii-
ler"in balığı. kız kardeşi Ay-
fer'in ise bugüne dek sahip
olamadığı lahana bebekleri
bulunuyor. Serpil, Arzu ve Ay-
fer, gencecik yaşlarında neden
ölüm orucuna girdiklerini an-
latırken "tnsanca yasamayı is-
rivoruz, dünyalan istemiyoruz
Id biz..." diyorlar. Cünkü onla-
ra göre. *F tipinde insanın in-
san olma onuru ayaklar alrına
ahrayor". Üç genç kız, "Bizde
o hücrelere girmemek için
ölüm orucuna şimdiden başb-
yoruz" diyorlar. Ayfer'in üze-
rindeki etek, Canan'dan ablası
Zehra'ya. Zehra ölünce de Ay-
fer'e kalmış. Serpil, sadece
içeridekilerin değil. kendileri-
nin de "tecritte" olduğunu
söylüyor: "Çünkü ufak bir
şeyde 'F tipine koyarız" tehdi-
di var. İnsan olan bu haksızlığa
başkaldınr."
'Ölünı bizi bekliyor'
Serpil. bir şeyler yapılmadı-
ğı takdirde kendilerini v e ken-
dilerinden sonra ölüm orucu-
na başlavacak grupları da
"ölümün beklediğınr anlatı-
vor veeklivor:
" Zaten o kadar çoktanıdığı-
mızinsanöldü kL" Arzu \ e Ay-
fer. Malatya F Tipi Ceza-
evi"nde ölüm orucundayken
tahliye edilen ılk grup arasın-
da yer alan \ e şu anda hafıza-
sını v itırdiğı için kendini 7 ya-
şında çocuk zanneden Eylem
V'eşilbaş'ın kuzenleri.
Arzu. "Hayata Dönüş" ope-
rasyonlanndan sonra ölüm
orucuna başlamaya karar ver-
diklerini söylüyor: "Ne adına
olursa olsun, insanlarımız o şe-
kilde ölmeyi hak etmrvordu."
"Bizbu ülkedeyaşıyoruz,bu
ülke bizim" diyor Arzu ve ek-
liyor. "tnsanım diyen, ülkemi
seviyorum, yaşamayı seviyo-
runı diyen herkesin eylemimi-
ze ses vermesini istiyoruz."
Tecrit kalkana kadar'
"Ölüm orucu çözüm mü"
diye soruyoruz: "Şu an var
olan durumda belirli haklan
almak için arbk ölüm gereki-
yor" diyorlar ve ekliyorlar:
"Yann o hücrelere bizlerin ve
düşünen tüm insanlann atü-
maması için."
"Nereye kadar" diye soru-
yoruz. Cevabı çok açık: "Tec-
rit kakünlana kadar."
Bakırköy
Çocuk
tutuklular
eylemde
İstanbul Haber Ser-
visi - Bakırköy Kadın
ve Çocuk Tutuke-
\ i'nde kalan çocuk tu-
tuklular, cezaevi şart-
Unnm iyileştirilmesi
gcrekçesiyle öngörü-
len koğuş değişikliğini
protesto amacıyla, 3
gün içinde 2 kez eylem
yaptı.
B Blok B-l koğu-
sundaki 23 çocuk tu-
tuklu, 29 Haziran gû-
nü koğuş kapılarının
arkasına dolap ve ran-
zalan yerleştirdi. Bazı
çocuk rutuklulann, vü-
cutlannı jiletlerle kes-
tiği eylem. Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcı-
sı Celil Demircioğ-
lu'nun yaptığı görüş-
meler sonucu yaklaşık
1 saatte sona erdirildi.
B-l koğuşundaki
çocuk tutuklular, önce-
ki gün aynı nedenden
dolayı yeniden eylem
yaptı.
1ĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
mummtmmı
Sivil toplum örgütleri, Madımak'ta yakılan aydvnlan sazla, sözle andı
Sıvas EHerinde Sazam
tstanbulHaber Servisi- Sıvas
ola> lannda > a^amını yitirenler,
İnsan Haklan Derneği (IHD),
Türkiye Yazarlar Sendikası
(TYS) ve Haklar ve Özgürlük-
ler Platformu (HÖP) tarafından
düzenlenen etkinliklerle anıl-
dı.Sıvas'ta 2 Temmuz 1993 yı-
lında meydana gelen olaylarda
yaşamını yitirenlerin anısına
tnsan Haklan Derneği önünde
mumla oturma eylemi yapıldı.
Grup adına açıklama yapan
tHD İstanbul Şube Başkanı
Eren Keskin, olaylann sadece
basit bir şeriat kalkışması ol-
madığını belirterek "Bugün 2
kişinin basın açıklamasına bile
izin verilmezken Öyle bir giinı-
hun katliam yapmasına kimler
izin verdL Bu sistem yakıcı bir
sistem'dir"' diye konuştu.
Olaylarda yaşamını yitiren
ozan Nesimi Çimen" in oğlu sa-
2 Temmu/un anısına İstanbul İHD önünde mumla oturma eylemi yapıldı. (CANER ÖZTÜRK)
Çalınırnatçı Mazlum Çimen ile sanat-
çı Suavi'nın de katıldığı etkin-
likte 35 kişinin anısına "Sıvas
Ellerinde Sazım Çahnır" tür-
küsü söylendi. "Susmasustuk-
ça sıra sana gelecek" sloganlan
atan topluluk sonra dağıldı.
'Dayanışma içindeyiz'
TYS'nin Yıldız Sarayı Dış
Karakol Binası'nda düzenledi-
ği etkinlikte de olaylarda yaşa-
mını yitirenler şiirler ve türkü-
lerle anıldı. Olaylarda ölenler-
den edebiyatçı Asım Bezir-
ci'nin eşi Refika Bezirci anma
töreninde dayamşma içinde ol-
maktan duyduğu mutluluğu di-
le getirerek, eşinin Sıvas'ta
yaptığı son konuşmayı okudu.
Madımak Oteli'ndeki yangın-
da yaşamını yitiren şairlerin şi-
irlerinin, arkadaşlan NihatAteş
ve Arif Kalender tarafından
okunduğu etkinlikte. sanatçılar
Sadık Gürbüz v e Muzaffer Öz-
demir de türkü söyledi.
Okmeydanı"ndaki Dikilitaş
Parkı'nda toplanan HÖP üyesi
bir grup da, meşaleler yakarak
Fatma Girik Parkı'na kadar yü-
rüdü.
Okkan suikastı
Selamboğa
silahlı cihat
militanı
Dİ\ARBAKIR(Cuın-
hurivet Bürosu) - Gaffar
Okkan suikastına katıldı-
ğı açıklanan Hizbullahçı
Bedran Selamboğa' nın,
örgütün "köy komitesinin
sflahu cihat birimi"nde
yer aldığı belirlendi.
Diyarbakır eski Emni-
yet Müdürü Gaffar Ok-
kan ve 5 polis memuru-
nun şehit edilmesi eyle-
mine katıldığı açıklanan
Bedran Selamboğa'yla
ilgili iddianame tamam-
landı. Diyarbakır DGM
Savcısı Mustafa Kemal
Görüşük tarafından ha-
zırlanan iddianamade,
Selamboğa'nm, Hizbul-
lah'a 1990 yılından önce
katıldığı ve Mehmet AB
Selamboğa, Mehmet Ne-
sih Selamboğa, Haydar
Solma2,ServetYoWaş,İs-
met Yoldaş ile birlikte ör-
gütün "köy komitesinin
silahh cihatbirimi"nde y-
er aldığı belirtildi. Selam-
boğa'nın köylerde pro-
paganda yaptığı, Hizbul-
lah'a katılmayanlan kö-
yü terk etmeye zorladığı
anlatıldı.
Kanlıevlemkr
tddianamede. haziran
ayında sahte kimlikle ya-
kalanan Selamboğa'nm,
polis memuru Adem
Bayrakçı, Emnıyet Mü-
dürü Okkan ve 5 polis
memurunun şehit edil-
mesi, Adem Keser, Yü-
maz Keser, Salih Keser,
HamzaKarabulut,Vedat
Keser, Sedat Keser'in öl-
dürülmesi, 9 kişinin de
yaralanması olayına ka-
tıldığı belirtildi. Sanığın,
24 Ocak'ta Gaffar Okkan
ile polis memurlanna yö-
nelik eyleme Mehmet Fi-
dancı ve Necmettin Şanh
ile birlikte katıldığı belir-
tilen iddianamede, ele
geçirilen silahlann su-
ikastta kullanıldığının
belirlendiği bildirildi.
İdamı isteniyor
İddianamede, Selam-
boğa'ını TCY'nin 146.
maddesi uyannca idam-
la, diğer sanıklann ise
TCY'nin 168. maddesi
ve Terörle Mücadele Ya-
sası'nın çeşitli maddele-
ri uyannca 15 yıla kadar
hapisle cezalandınlmala-
n istendi.
GLOBAlPOLntKİJLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Yugoslavya Süreci
Tamamlanırken...
Yugoslayva'nm, 1989'da IMF programıyla başlatılan
parçalanması süreci, Miloşeviç'in Uluslararası Mahke-
me'ye teslim edilmesiytetamamlanma aşamasına gel-
di. Birçokyorumcuyave entelıjans analistıne göre, önü-
müzdeki dönemde Keıradağ ve Sırbistan'ın aynlması ve
Yugoslav Federasyonu'nun yok olması kaçınılmaz. Yu-
goslavya'nın bölünmesınin, ABD'nin. daha önce de
aktardığımız, "Balkanlar'da küçük ve etnik olarak
homojen ülkeler oluşturma" projesiyle de uygunluk
halınde olduğu görulüyor.
IMF programından Miloşeviç'in
yargılanmasma
Yugoslav hükümeti, IMF yardımı alabilmek için,
1989'da, devalüasyonu, ücretlerin dondurulmasını, hü-
kümet harcamalannda büyuk kesıntıler yapmayı. kamu
işletmelerini tasfiyeetmeyi kabul etti. "Şokterapisi" O-
cak 1990'da başladı. Altı ay içinde reel ücretler yüzde
41 genledi. 1990 Eytül'ürte kadar 1100 kamu işletmesi
tasfiye edildi, Dünya Bankası'nın tavsiyesıyle 2300 iş-
letme de tasfiye sürecıne alındı. Toplam ışgücünün ya-
nsı, 1.3 milyon kişi işsiz kaldı. IMF programı en büyük
tahribatı Bosna-Hersek, Kosova ve Makedonya eya-
letlerinde yaptı. Yugoslavya ekonomisi 1990'da yüz-
de 7.5,1991'de de yüzde 15 küçüldü. BBC'nin ak-
tardığına göre "halktn deviete ve kurumlarına güve-
ni kalmadı". 1990'da IMF'nın baskısıylaBelgrad ile eya-
letler arasındaki mali yardımların (transfer harcamalan)
kesilmesiyle birlikte, federasyonun dağılmasının ekono-
mik temelleri de atılmiş oluyordu. 1991 'de IMF paketi-
nin yol açtığı bütçe krizinin ardından da Hırvatistan ve
Slovenya fiilen federasyondan aynldıklannı açıkladılar.
Böylece Yugoslavya dagılmaya başladı.
Kosova savaşından sonra bu süreçten genye, Sırp ve
Karadağ'ı ıçeren bir federasyon kalmıştı. Şımdı Sırp hü-
kümetinin, federasyonun devlet başkanı Kostunica ve
başbakanı Ziziç'i ve anayasasını atlayıp, tek yanlı ola-
rak Mıloşeviç'i palas pandıras NATO'ya teslim etmesı,
federasyonun tabutuna son çıvıyi de çaktı. Federasyo-
nun başbakanı Zizıç, "Birlikte yaşama akdinin koşul-
lannın ortadan kalkmış olduğunu" (Le Monde 30/06)
söyleyerek ıstıfa ettı. Bıldınldığıne göre, şımdı, Kostuni-
ca ve federasyon yanlısı sıyası kadrolar tecnt olurken
hem Sırp hem de Karadağ yönetimlen aynlma yolunda
hızla ilerliyorlar.
Yugoslavya'dan sonra
bölgesel jeopolitik
Yugoslavya'nın dağılması bölge jeopolitiğini ABD ve
Avrupa'nın siyasi ekonomik varlığını güçlendiren bir yön-
de etkileyecek. ABD kaynakh entelıjans sitesi Stradfor
bu olası değışikhklen 28 Haziran tarihli yoaımurvda kısa-
ca şöyle özetledr. "Karadağ ile Sırbistan, askeri ve
ekonomik açıdan yalrtılmış olacaklar, iç ve dış poli-
tikalan, var olmaya devam etmek için uluslararası
topluluğa dayanıyor olmalannın etkilerini yansıta-
cak."
Buna karşılık, Sırbistan ve Karadağ'ın paralel ekono-
mileri zayıfladıkça, ABD ve Avrupanın bölgesel ekono-
mik gelişme üzerindeki etkileri daha da artacak. Sırbis-
tan ve Karadağ, Yugoslavya'nın bölünmesiyte birlikte
ortaya aşın borçki, dolayısıyla finansal yardıma muhtaç,
IMF'ye mecbur ülkelerolarak çıkacaklar. Karadağ'ın ay-
rılmasıyla birlikte limanlara erişimini kaybeden Sırbis-
tan'ın ekonomisi daha da zayıflayacak.
Bağımsız Karadağ ve Sırbistan NATO hegemonyası-
natehdit oluşturmayan küçük siyasi b.irimlere dönüşür-
ken Rusya da bölgede önemli bir bağlaşığını kaybetmiş
olacak. "Karadağ'ın limanı NATO operasyonlarını
kolaylaştıran bir üs olarak kullanılabilecek."
Diğer taraftan, her ıkı ükenin ordulan, bölgedeki Ar-
navut gruplann saldınlarına, özellikle de Sırbistan Pre-
sova vadisı bölgesinde direnmekte zorianacak, bu böl-
gedeki Arnavut nüfusun Kosova'ya katılması süreci hız-
lanacak. Makedonya'nın bölünmesı süreci de tamam-
landığında, ABD'nin bir süredir bölgede ızlemeye baş-
ladığı etnık olarak homojen küçük devtetler oluşturma
hedefi de büyük ölçüde gerçekleşmiş olacak.
Diğer taraftan hukuk
Diğer taraftan Miloşeviç'in yargılanması süreci de son
derecede sorunlu yasal prensiplere, meşruiyeti belirsiz
temellere dayanıyor. Kissinger'ın Foreign Affaires'de
(temmuz/ağustos) işaret ettığı gıbı. devletlerin dışın-
da/üstünde ışletilen yargılama süreçleri, yakın zamana
kadar "hostes humani generis" (insanlık düşmanlan)
ve uluslararası sularda etkinlik gösteren suçlulara yöne-
lik olarak işletiliyordu. Miloşeviç'in durumu ise oldukça
farklı. Miloşeviç kendi ülkesindetutuklandı, ancak "u/us-
lararası topluluk" tarafından burada yargılanmasma izin
verilmedi. Aksine, Sırp devletının hukuksal sisteminin
meşruiyeti reddedilerek, henüz meşruiyet kazanma sü-
reci tamamlanmamış (örneğin ABD, kendi vatandaşla-
nnın yargılanmasının yolunu açmamak için, ilgili anlaş-
mayı onaylamaya yanaşmıyor) bir uluslararası mahke-
mede yargılanmak için ülke dışına gönderıldı.
Bir sorun daha var: Günümüzde, hukukı, siyasi açı-
dan, bu "ülke dışı" yerin statüsü belırlenmiş değil. He-
nüz, böyle bir yeri tanımlayan, benimsemiş bir hukuki
doktrin de yok. Dolayısıyla, yargılamanın meşruiyet kay-
nağı saptanmış, bilinen bir "uluslar/devletler üstü" ze-
mine değil, ABD hegemonyası altında oluşmuş "ulus-
lararası topluluk" denen, devletler arası bir askeri-si-
yasi (hiyerarşik) ittifaka dayanıyor. Sonuç olarak, bu uy-
gulamayta, bir ülkenin ulusal egemenliği, artık, uluslar üs-
tü yeni bir alan oluştugu için değil, bir askeri-siyasi it-
tifakın çıkan öyle gerektirdiğı için yok sayılıyor. Böylece
de meşruiyet kaynağı şüphelı yasal prensiplerin. Kissin-
ger'ın deyışiyle, "Sryasi hesaplann kesilmesinde kul-
lanılmasının da yoJu" açılmış oluyor.
SlFZR JSfOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Ebru Dinçer, 19 Aralık'taki ünlü "Hayata
Dönüş" operasyonu sırasında Bayrampaşa
Cezaevi C-1 koğuşundaydı. Operasyonda
yanan kadmlardandı. Kadınlar koğuşunda
6 arkadaşını yitirmişti. Kendisi ise ağıryanık-
lar içindeydi, ölümden dönmüştü. Bir ay ön-
ce tahliye edilmişti. Hâlâ bütün yüzü yanık-
lar içindeydi. Operasyonun bütün izini vücu-
dunda taşıyordu.
19 Aralık operasyonu yapıldığında bütün
medya, tam bir "ölüm korosu" halinde tu-
tuklu ve mahkûmlann birbirlerini yaktığını,
cezaevinde jandarmaya karşı silahlı direniş
olduğunu ve bu direniş sonucu insanların
yaşamlarını yıtirdiğini yazdı, söyledi, göster-
di. Hatta yakalanan çok sayıda silahtan da
söz edildi. Cezaevlerinin dört duvannın ara-
sında savunmasız insanlar yaşamlarını yitir-
mişlerdi ama medya, jandaımanın, Adalet
Bakanı'nın açıklamalarını gerçekmiş gibi
yansrtmış, ölümlerden de içeridekileri so-
rumlu tutmuştu.
* • •
Operasyonun hemen ardından, Bakırköy
Yüzü Yanık Kadm
Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne nakledilen ka-
dın tutuklular, operasyonu nasıl yaşadıkları-
nı anlatan mektuplar yolladılar. O mektuplar-
da ifade edilen açıklamalara, o "linç" günle-
rinde kimse itibar etmedi. Ben köşemde on-
ların mektuplarından kısa parçalar yayımla-
dım. O zaman yaklaşık şunlan yazmıştım:
"Bugüne kadargazeteleryalnızca operasyo-
nu yapan güçlerin söylediklerini gerçekmiş
gibi yayımladılar. Benim önümde, operas-
yonda yanan ve yaralanan kadınlann mek-
tupları var. Ben de on/ann bir kısmını yayım-
lıyorum."
Vay efendim, sen misin bu mektupları ya-
yımlayan, kimlerin saldırısına uğramadım ki.
Aklımı başıma almam konusunda uyaranı mı
istersiniz, aynı gazetenin başka köşelerinde
hakaret etmeye kalkanlan mı?Aradan uzun
zaman geçti. Anlaşıldı ki, o kadınlann yolla-
dığı mektuplarda anlattıklarının hepsi ger-
çek. Bu gerçekler. devletin hazırlattığı resmi
bilirkişi raporları ve otopsi rapoıiarıyla res-
men kabul edilmiş oldu.
•••
19 Aralık operasyonunda 32 kişi öldü. Çok
sayıda insan sakat kaldı, onların bir kısmı da
daha sonra yaşamlarını yitirdiler. Bacağını
kaybedenlerin, gözünü yitirenlerin, hastala-
nıp bir daha kendine gelemeyenlenn mek-
tuplarını, yakınlannın anlattıklarını defalarca
aktardım. Bunları vurguladığım ve cezaevle-
rinde ölüm oruçlanntn bitirilmesi için Adalet
Bakanı'nı göreve davet ettiğim için bana çok
kızanlar oldu.
Ama gerçek sonunda ortaya çıktı. Fakat
hafızası zayıf toplumumuz bunların çoğunu
unuttu. Ölenlerin yakınlan, yaralananlar, sa-
kat kalanlar kendi acılanyla baş başa kaldı-
lar. O gün yalanları yayanlar ve yalan söyle-
yenler, bu ülkede en itibarlı mevkilerde kol-
tuklarında rahat rahat oturmaya devam edi-
yorlar.
Şimdi soruyorum, operasyondatutuklu ve
mahkûmlann üzerine, öldürmek amacıyla
mermi yağdııma emrini verenler kimlerdi? 38
dakikada insanı öldürecek yakıcı ve zehirle-
yici gazı kadınlann bulunduğu koguşa ara-
lıksız atıp onlann yanarak ve zehirlenerek öl-
mesine neden olanlara emir verenler kimler-
di? Bütün bu ölüm operasyonlan "vatanı kur-
tarmak" ve tutuklulan "hayata döndürmek"
için mi yapıldı? Bütün bu yalanlan gerçekmiş
gibi yazan gazete yöneticileri ve köşe yazar-
ları, utanıp özürdileyecekler ve hatalannı ka-
bul edecekler mi?
• • •
Bu yalanlan söyleyip tüm kamuoyunu içe-
rideki tutuklu ve mahkûmlann aleyhine yö-
neltenler, bu kadar insanın ölümünün hesa-
bını vermeyecekler mi? Hep öldürenlerin ve
yalan söyleyenlerin söyledikleri yanlanna kâr
mı kalacak?
Cezaevinde gazdan zehirlenerek ölen ka-
dınları tanımıştım. Görüşmeler sırasında en
uzun konuştuklanmdan birisi de Nilüfer Al-
can'dı. Nilüfer'in kim olduğunu, neden yar-
gılandığını bilmiyordum. Operasyondan son-
ra ölümünü öğrendiğimde çok üzüldüm
Çünkü onu az çok tanıyordum. Nasıl öldü-
ğünü öğrendiğimde daha da üzüldüm. Gaz-
dan zehirlenmişti. Nilüfer, fen fakültesi biyo
loji mezunuydu. Göynüklüydü, ölümündet
sonra öğrendim.
Gencecik kızlannı yitiren ailelerin yerim
kendinizi koyun. Üstelik öldürenler, yalanls
uydurarak onlann lanetlenmesini de sağls
mışlardı.
• • •
Bu ülkenin ekonomik olarak ifias ettiğir
den söz ediliyor. Bu ülke aslında insani olî
rak iflas etti. Yüzü yanık gencecik Ebru Dit
çer, şimdi "hayata dönmeye" çalışıyor. "Hi
yata Dönüş" operasyonunu yapanlar, or
öldürmeyip yanık bıraktılar.
Açıklanan rapora ve Ebru'nun yanık yüz
ne bakın, Türkiye'nin neden bu halde old
ğunu anlarsınız.