17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2001 ÇARŞAMBA HABERLER Savcılara açıklama yasağı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk. savcılann hazırlık soruşturmalarıyla ılgili basırı ve yayın organlanna açıklama yapmalan uyansında bulundu. Türk, cumhuriyet başsavcılıkları ile DGM başsavcılıklarına konuya ilişkinbir genelge gönderdi. Genelgede. savcılann açıklama yapmasınm yasak olduğunu kaydeden Türk, zorunlu olduğu düşünülen durumlarda ise basın bildirisi yoluyla açıklama yapılmasını istedi. Hayata Dönüş operasyonu • İstanbul Haber Servisi - 12 tutuklunun öldüğü, 55'inin de yaralandığı Hayata Dönüş operasyonu davası, bugün Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlayacak. Duruşmada 167 tutuklu ve hükümlünün yargılanmasma başlanacak. Halkın Hukuk Bürosu avukatlan ise operasvon tutanağım, istanbul Cumhuriyet Başsav cısı ve Bayrampaşa Cumhuriyet Savcısfnın imzalamamasına dikkat çekerek "Kamuoyu gerçekle tanıştı. "K.endi arkadaşlannı öldürdüler" iddialannın yalandan ıbaret olduğu, açılan davayla belgelendi" dediler. Tahliyeler sürüyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - F tipi cezae\lerinde 'tecridin" kaldınlması için ölüm orucu ve açlık gre\ i y apan eylemcilerden sağlık durumu uygıın olmayanlann cezalarının 6 ay süreyle ertelenerek CMUK uyarınca tahliye edilmelerine devam ediliyor. Haklannda düzenlenen Adli Tıp raporlanna göre dün \ e öncekı gün cezalan ertelenen 12 tutuklu \e hükümlü tahliye edildi. Bakanlıkiardan savunma • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 19 Aralık'ta yapılan \e 2'si güvenlik görevlisı 32 kişinin yaşammı yitirmesine yol açan "Hayata Dönüş'"operasyonu hakkında hazırlanan Adli Tıp raporlarında. "mahkûrnların dışarıdan açılan ateşle öldürüldüğü. insan ve yanabilecek malzeme olmayan sahaya fırlatılması gereken sinir ve göz yaşartıcı gazların kullanıldığı" ifadelerinin basında yer alması üzerine dün Adalet ve İçişleri bakanhklan ortak açıklama yaptılar. Açıklamada. operasyon hakkında hazırlanan Adli Tıp raporlannın gazetelerde yayımlanmasının "yasalara aykm ve hâkimleri etkilemeye yönelik" olduğu iddia edildi. Çocukluklarmı dahi yaşayamadan 'geri dönüşü olmayan' bir eyleme girdiler 3 genç daha öliime yaltıİPEKYEZDAJNİ Küçükarmutlu'da ölüm oru- cundaki Canan ve ZehraKu- laksız kardeşlenn peş peşe ya- ^amını yiürdiği evde. bir ay önce ikisi kız kardeş üç genç kız daha ölüm orucuna başla- dı. Tecridin kaldınlması için açlığa yatan 19, 20 ve 22 yaş- lanndaki üç genç kız, "Yaşa- mı herkesten çokseviyoruz.Ve yaşanu sevdiğjuniz için ölüm orucundayız* diyorlar. Çocuk- luklarını dahi yaşayamadan gencecik yaşlarında "geri dö- nüşü olmayan* eyleme giren Serpil Dönmezin odasında beslediği bir kuşu, Arzu Gii- ler"in balığı. kız kardeşi Ay- fer'in ise bugüne dek sahip olamadığı lahana bebekleri bulunuyor. Serpil, Arzu ve Ay- fer, gencecik yaşlarında neden ölüm orucuna girdiklerini an- latırken "tnsanca yasamayı is- rivoruz, dünyalan istemiyoruz Id biz..." diyorlar. Cünkü onla- ra göre. *F tipinde insanın in- san olma onuru ayaklar alrına ahrayor". Üç genç kız, "Bizde o hücrelere girmemek için ölüm orucuna şimdiden başb- yoruz" diyorlar. Ayfer'in üze- rindeki etek, Canan'dan ablası Zehra'ya. Zehra ölünce de Ay- fer'e kalmış. Serpil, sadece içeridekilerin değil. kendileri- nin de "tecritte" olduğunu söylüyor: "Çünkü ufak bir şeyde 'F tipine koyarız" tehdi- di var. İnsan olan bu haksızlığa başkaldınr." 'Ölünı bizi bekliyor' Serpil. bir şeyler yapılmadı- ğı takdirde kendilerini v e ken- dilerinden sonra ölüm orucu- na başlavacak grupları da "ölümün beklediğınr anlatı- vor veeklivor: " Zaten o kadar çoktanıdığı- mızinsanöldü kL" Arzu \ e Ay- fer. Malatya F Tipi Ceza- evi"nde ölüm orucundayken tahliye edilen ılk grup arasın- da yer alan \ e şu anda hafıza- sını v itırdiğı için kendini 7 ya- şında çocuk zanneden Eylem V'eşilbaş'ın kuzenleri. Arzu. "Hayata Dönüş" ope- rasyonlanndan sonra ölüm orucuna başlamaya karar ver- diklerini söylüyor: "Ne adına olursa olsun, insanlarımız o şe- kilde ölmeyi hak etmrvordu." "Bizbu ülkedeyaşıyoruz,bu ülke bizim" diyor Arzu ve ek- liyor. "tnsanım diyen, ülkemi seviyorum, yaşamayı seviyo- runı diyen herkesin eylemimi- ze ses vermesini istiyoruz." Tecrit kalkana kadar' "Ölüm orucu çözüm mü" diye soruyoruz: "Şu an var olan durumda belirli haklan almak için arbk ölüm gereki- yor" diyorlar ve ekliyorlar: "Yann o hücrelere bizlerin ve düşünen tüm insanlann atü- maması için." "Nereye kadar" diye soru- yoruz. Cevabı çok açık: "Tec- rit kakünlana kadar." Bakırköy Çocuk tutuklular eylemde İstanbul Haber Ser- visi - Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutuke- \ i'nde kalan çocuk tu- tuklular, cezaevi şart- Unnm iyileştirilmesi gcrekçesiyle öngörü- len koğuş değişikliğini protesto amacıyla, 3 gün içinde 2 kez eylem yaptı. B Blok B-l koğu- sundaki 23 çocuk tu- tuklu, 29 Haziran gû- nü koğuş kapılarının arkasına dolap ve ran- zalan yerleştirdi. Bazı çocuk rutuklulann, vü- cutlannı jiletlerle kes- tiği eylem. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı- sı Celil Demircioğ- lu'nun yaptığı görüş- meler sonucu yaklaşık 1 saatte sona erdirildi. B-l koğuşundaki çocuk tutuklular, önce- ki gün aynı nedenden dolayı yeniden eylem yaptı. 1ĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN mummtmmı Sivil toplum örgütleri, Madımak'ta yakılan aydvnlan sazla, sözle andı Sıvas EHerinde Sazam tstanbulHaber Servisi- Sıvas ola> lannda > a^amını yitirenler, İnsan Haklan Derneği (IHD), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) ve Haklar ve Özgürlük- ler Platformu (HÖP) tarafından düzenlenen etkinliklerle anıl- dı.Sıvas'ta 2 Temmuz 1993 yı- lında meydana gelen olaylarda yaşamını yitirenlerin anısına tnsan Haklan Derneği önünde mumla oturma eylemi yapıldı. Grup adına açıklama yapan tHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin, olaylann sadece basit bir şeriat kalkışması ol- madığını belirterek "Bugün 2 kişinin basın açıklamasına bile izin verilmezken Öyle bir giinı- hun katliam yapmasına kimler izin verdL Bu sistem yakıcı bir sistem'dir"' diye konuştu. Olaylarda yaşamını yitiren ozan Nesimi Çimen" in oğlu sa- 2 Temmu/un anısına İstanbul İHD önünde mumla oturma eylemi yapıldı. (CANER ÖZTÜRK) Çalınırnatçı Mazlum Çimen ile sanat- çı Suavi'nın de katıldığı etkin- likte 35 kişinin anısına "Sıvas Ellerinde Sazım Çahnır" tür- küsü söylendi. "Susmasustuk- ça sıra sana gelecek" sloganlan atan topluluk sonra dağıldı. 'Dayanışma içindeyiz' TYS'nin Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası'nda düzenledi- ği etkinlikte de olaylarda yaşa- mını yitirenler şiirler ve türkü- lerle anıldı. Olaylarda ölenler- den edebiyatçı Asım Bezir- ci'nin eşi Refika Bezirci anma töreninde dayamşma içinde ol- maktan duyduğu mutluluğu di- le getirerek, eşinin Sıvas'ta yaptığı son konuşmayı okudu. Madımak Oteli'ndeki yangın- da yaşamını yitiren şairlerin şi- irlerinin, arkadaşlan NihatAteş ve Arif Kalender tarafından okunduğu etkinlikte. sanatçılar Sadık Gürbüz v e Muzaffer Öz- demir de türkü söyledi. Okmeydanı"ndaki Dikilitaş Parkı'nda toplanan HÖP üyesi bir grup da, meşaleler yakarak Fatma Girik Parkı'na kadar yü- rüdü. Okkan suikastı Selamboğa silahlı cihat militanı Dİ\ARBAKIR(Cuın- hurivet Bürosu) - Gaffar Okkan suikastına katıldı- ğı açıklanan Hizbullahçı Bedran Selamboğa' nın, örgütün "köy komitesinin sflahu cihat birimi"nde yer aldığı belirlendi. Diyarbakır eski Emni- yet Müdürü Gaffar Ok- kan ve 5 polis memuru- nun şehit edilmesi eyle- mine katıldığı açıklanan Bedran Selamboğa'yla ilgili iddianame tamam- landı. Diyarbakır DGM Savcısı Mustafa Kemal Görüşük tarafından ha- zırlanan iddianamade, Selamboğa'nm, Hizbul- lah'a 1990 yılından önce katıldığı ve Mehmet AB Selamboğa, Mehmet Ne- sih Selamboğa, Haydar Solma2,ServetYoWaş,İs- met Yoldaş ile birlikte ör- gütün "köy komitesinin silahh cihatbirimi"nde y- er aldığı belirtildi. Selam- boğa'nın köylerde pro- paganda yaptığı, Hizbul- lah'a katılmayanlan kö- yü terk etmeye zorladığı anlatıldı. Kanlıevlemkr tddianamede. haziran ayında sahte kimlikle ya- kalanan Selamboğa'nm, polis memuru Adem Bayrakçı, Emnıyet Mü- dürü Okkan ve 5 polis memurunun şehit edil- mesi, Adem Keser, Yü- maz Keser, Salih Keser, HamzaKarabulut,Vedat Keser, Sedat Keser'in öl- dürülmesi, 9 kişinin de yaralanması olayına ka- tıldığı belirtildi. Sanığın, 24 Ocak'ta Gaffar Okkan ile polis memurlanna yö- nelik eyleme Mehmet Fi- dancı ve Necmettin Şanh ile birlikte katıldığı belir- tilen iddianamede, ele geçirilen silahlann su- ikastta kullanıldığının belirlendiği bildirildi. İdamı isteniyor İddianamede, Selam- boğa'ını TCY'nin 146. maddesi uyannca idam- la, diğer sanıklann ise TCY'nin 168. maddesi ve Terörle Mücadele Ya- sası'nın çeşitli maddele- ri uyannca 15 yıla kadar hapisle cezalandınlmala- n istendi. GLOBAlPOLntKİJLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Yugoslavya Süreci Tamamlanırken... Yugoslayva'nm, 1989'da IMF programıyla başlatılan parçalanması süreci, Miloşeviç'in Uluslararası Mahke- me'ye teslim edilmesiytetamamlanma aşamasına gel- di. Birçokyorumcuyave entelıjans analistıne göre, önü- müzdeki dönemde Keıradağ ve Sırbistan'ın aynlması ve Yugoslav Federasyonu'nun yok olması kaçınılmaz. Yu- goslavya'nın bölünmesınin, ABD'nin. daha önce de aktardığımız, "Balkanlar'da küçük ve etnik olarak homojen ülkeler oluşturma" projesiyle de uygunluk halınde olduğu görulüyor. IMF programından Miloşeviç'in yargılanmasma Yugoslav hükümeti, IMF yardımı alabilmek için, 1989'da, devalüasyonu, ücretlerin dondurulmasını, hü- kümet harcamalannda büyuk kesıntıler yapmayı. kamu işletmelerini tasfiyeetmeyi kabul etti. "Şokterapisi" O- cak 1990'da başladı. Altı ay içinde reel ücretler yüzde 41 genledi. 1990 Eytül'ürte kadar 1100 kamu işletmesi tasfiye edildi, Dünya Bankası'nın tavsiyesıyle 2300 iş- letme de tasfiye sürecıne alındı. Toplam ışgücünün ya- nsı, 1.3 milyon kişi işsiz kaldı. IMF programı en büyük tahribatı Bosna-Hersek, Kosova ve Makedonya eya- letlerinde yaptı. Yugoslavya ekonomisi 1990'da yüz- de 7.5,1991'de de yüzde 15 küçüldü. BBC'nin ak- tardığına göre "halktn deviete ve kurumlarına güve- ni kalmadı". 1990'da IMF'nın baskısıylaBelgrad ile eya- letler arasındaki mali yardımların (transfer harcamalan) kesilmesiyle birlikte, federasyonun dağılmasının ekono- mik temelleri de atılmiş oluyordu. 1991 'de IMF paketi- nin yol açtığı bütçe krizinin ardından da Hırvatistan ve Slovenya fiilen federasyondan aynldıklannı açıkladılar. Böylece Yugoslavya dagılmaya başladı. Kosova savaşından sonra bu süreçten genye, Sırp ve Karadağ'ı ıçeren bir federasyon kalmıştı. Şımdı Sırp hü- kümetinin, federasyonun devlet başkanı Kostunica ve başbakanı Ziziç'i ve anayasasını atlayıp, tek yanlı ola- rak Mıloşeviç'i palas pandıras NATO'ya teslim etmesı, federasyonun tabutuna son çıvıyi de çaktı. Federasyo- nun başbakanı Zizıç, "Birlikte yaşama akdinin koşul- lannın ortadan kalkmış olduğunu" (Le Monde 30/06) söyleyerek ıstıfa ettı. Bıldınldığıne göre, şımdı, Kostuni- ca ve federasyon yanlısı sıyası kadrolar tecnt olurken hem Sırp hem de Karadağ yönetimlen aynlma yolunda hızla ilerliyorlar. Yugoslavya'dan sonra bölgesel jeopolitik Yugoslavya'nın dağılması bölge jeopolitiğini ABD ve Avrupa'nın siyasi ekonomik varlığını güçlendiren bir yön- de etkileyecek. ABD kaynakh entelıjans sitesi Stradfor bu olası değışikhklen 28 Haziran tarihli yoaımurvda kısa- ca şöyle özetledr. "Karadağ ile Sırbistan, askeri ve ekonomik açıdan yalrtılmış olacaklar, iç ve dış poli- tikalan, var olmaya devam etmek için uluslararası topluluğa dayanıyor olmalannın etkilerini yansıta- cak." Buna karşılık, Sırbistan ve Karadağ'ın paralel ekono- mileri zayıfladıkça, ABD ve Avrupanın bölgesel ekono- mik gelişme üzerindeki etkileri daha da artacak. Sırbis- tan ve Karadağ, Yugoslavya'nın bölünmesiyte birlikte ortaya aşın borçki, dolayısıyla finansal yardıma muhtaç, IMF'ye mecbur ülkelerolarak çıkacaklar. Karadağ'ın ay- rılmasıyla birlikte limanlara erişimini kaybeden Sırbis- tan'ın ekonomisi daha da zayıflayacak. Bağımsız Karadağ ve Sırbistan NATO hegemonyası- natehdit oluşturmayan küçük siyasi b.irimlere dönüşür- ken Rusya da bölgede önemli bir bağlaşığını kaybetmiş olacak. "Karadağ'ın limanı NATO operasyonlarını kolaylaştıran bir üs olarak kullanılabilecek." Diğer taraftan, her ıkı ükenin ordulan, bölgedeki Ar- navut gruplann saldınlarına, özellikle de Sırbistan Pre- sova vadisı bölgesinde direnmekte zorianacak, bu böl- gedeki Arnavut nüfusun Kosova'ya katılması süreci hız- lanacak. Makedonya'nın bölünmesı süreci de tamam- landığında, ABD'nin bir süredir bölgede ızlemeye baş- ladığı etnık olarak homojen küçük devtetler oluşturma hedefi de büyük ölçüde gerçekleşmiş olacak. Diğer taraftan hukuk Diğer taraftan Miloşeviç'in yargılanması süreci de son derecede sorunlu yasal prensiplere, meşruiyeti belirsiz temellere dayanıyor. Kissinger'ın Foreign Affaires'de (temmuz/ağustos) işaret ettığı gıbı. devletlerin dışın- da/üstünde ışletilen yargılama süreçleri, yakın zamana kadar "hostes humani generis" (insanlık düşmanlan) ve uluslararası sularda etkinlik gösteren suçlulara yöne- lik olarak işletiliyordu. Miloşeviç'in durumu ise oldukça farklı. Miloşeviç kendi ülkesindetutuklandı, ancak "u/us- lararası topluluk" tarafından burada yargılanmasma izin verilmedi. Aksine, Sırp devletının hukuksal sisteminin meşruiyeti reddedilerek, henüz meşruiyet kazanma sü- reci tamamlanmamış (örneğin ABD, kendi vatandaşla- nnın yargılanmasının yolunu açmamak için, ilgili anlaş- mayı onaylamaya yanaşmıyor) bir uluslararası mahke- mede yargılanmak için ülke dışına gönderıldı. Bir sorun daha var: Günümüzde, hukukı, siyasi açı- dan, bu "ülke dışı" yerin statüsü belırlenmiş değil. He- nüz, böyle bir yeri tanımlayan, benimsemiş bir hukuki doktrin de yok. Dolayısıyla, yargılamanın meşruiyet kay- nağı saptanmış, bilinen bir "uluslar/devletler üstü" ze- mine değil, ABD hegemonyası altında oluşmuş "ulus- lararası topluluk" denen, devletler arası bir askeri-si- yasi (hiyerarşik) ittifaka dayanıyor. Sonuç olarak, bu uy- gulamayta, bir ülkenin ulusal egemenliği, artık, uluslar üs- tü yeni bir alan oluştugu için değil, bir askeri-siyasi it- tifakın çıkan öyle gerektirdiğı için yok sayılıyor. Böylece de meşruiyet kaynağı şüphelı yasal prensiplerin. Kissin- ger'ın deyışiyle, "Sryasi hesaplann kesilmesinde kul- lanılmasının da yoJu" açılmış oluyor. SlFZR JSfOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Ebru Dinçer, 19 Aralık'taki ünlü "Hayata Dönüş" operasyonu sırasında Bayrampaşa Cezaevi C-1 koğuşundaydı. Operasyonda yanan kadmlardandı. Kadınlar koğuşunda 6 arkadaşını yitirmişti. Kendisi ise ağıryanık- lar içindeydi, ölümden dönmüştü. Bir ay ön- ce tahliye edilmişti. Hâlâ bütün yüzü yanık- lar içindeydi. Operasyonun bütün izini vücu- dunda taşıyordu. 19 Aralık operasyonu yapıldığında bütün medya, tam bir "ölüm korosu" halinde tu- tuklu ve mahkûmlann birbirlerini yaktığını, cezaevinde jandarmaya karşı silahlı direniş olduğunu ve bu direniş sonucu insanların yaşamlarını yıtirdiğini yazdı, söyledi, göster- di. Hatta yakalanan çok sayıda silahtan da söz edildi. Cezaevlerinin dört duvannın ara- sında savunmasız insanlar yaşamlarını yitir- mişlerdi ama medya, jandaımanın, Adalet Bakanı'nın açıklamalarını gerçekmiş gibi yansrtmış, ölümlerden de içeridekileri so- rumlu tutmuştu. * • • Operasyonun hemen ardından, Bakırköy Yüzü Yanık Kadm Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne nakledilen ka- dın tutuklular, operasyonu nasıl yaşadıkları- nı anlatan mektuplar yolladılar. O mektuplar- da ifade edilen açıklamalara, o "linç" günle- rinde kimse itibar etmedi. Ben köşemde on- ların mektuplarından kısa parçalar yayımla- dım. O zaman yaklaşık şunlan yazmıştım: "Bugüne kadargazeteleryalnızca operasyo- nu yapan güçlerin söylediklerini gerçekmiş gibi yayımladılar. Benim önümde, operas- yonda yanan ve yaralanan kadınlann mek- tupları var. Ben de on/ann bir kısmını yayım- lıyorum." Vay efendim, sen misin bu mektupları ya- yımlayan, kimlerin saldırısına uğramadım ki. Aklımı başıma almam konusunda uyaranı mı istersiniz, aynı gazetenin başka köşelerinde hakaret etmeye kalkanlan mı?Aradan uzun zaman geçti. Anlaşıldı ki, o kadınlann yolla- dığı mektuplarda anlattıklarının hepsi ger- çek. Bu gerçekler. devletin hazırlattığı resmi bilirkişi raporları ve otopsi rapoıiarıyla res- men kabul edilmiş oldu. ••• 19 Aralık operasyonunda 32 kişi öldü. Çok sayıda insan sakat kaldı, onların bir kısmı da daha sonra yaşamlarını yitirdiler. Bacağını kaybedenlerin, gözünü yitirenlerin, hastala- nıp bir daha kendine gelemeyenlenn mek- tuplarını, yakınlannın anlattıklarını defalarca aktardım. Bunları vurguladığım ve cezaevle- rinde ölüm oruçlanntn bitirilmesi için Adalet Bakanı'nı göreve davet ettiğim için bana çok kızanlar oldu. Ama gerçek sonunda ortaya çıktı. Fakat hafızası zayıf toplumumuz bunların çoğunu unuttu. Ölenlerin yakınlan, yaralananlar, sa- kat kalanlar kendi acılanyla baş başa kaldı- lar. O gün yalanları yayanlar ve yalan söyle- yenler, bu ülkede en itibarlı mevkilerde kol- tuklarında rahat rahat oturmaya devam edi- yorlar. Şimdi soruyorum, operasyondatutuklu ve mahkûmlann üzerine, öldürmek amacıyla mermi yağdııma emrini verenler kimlerdi? 38 dakikada insanı öldürecek yakıcı ve zehirle- yici gazı kadınlann bulunduğu koguşa ara- lıksız atıp onlann yanarak ve zehirlenerek öl- mesine neden olanlara emir verenler kimler- di? Bütün bu ölüm operasyonlan "vatanı kur- tarmak" ve tutuklulan "hayata döndürmek" için mi yapıldı? Bütün bu yalanlan gerçekmiş gibi yazan gazete yöneticileri ve köşe yazar- ları, utanıp özürdileyecekler ve hatalannı ka- bul edecekler mi? • • • Bu yalanlan söyleyip tüm kamuoyunu içe- rideki tutuklu ve mahkûmlann aleyhine yö- neltenler, bu kadar insanın ölümünün hesa- bını vermeyecekler mi? Hep öldürenlerin ve yalan söyleyenlerin söyledikleri yanlanna kâr mı kalacak? Cezaevinde gazdan zehirlenerek ölen ka- dınları tanımıştım. Görüşmeler sırasında en uzun konuştuklanmdan birisi de Nilüfer Al- can'dı. Nilüfer'in kim olduğunu, neden yar- gılandığını bilmiyordum. Operasyondan son- ra ölümünü öğrendiğimde çok üzüldüm Çünkü onu az çok tanıyordum. Nasıl öldü- ğünü öğrendiğimde daha da üzüldüm. Gaz- dan zehirlenmişti. Nilüfer, fen fakültesi biyo loji mezunuydu. Göynüklüydü, ölümündet sonra öğrendim. Gencecik kızlannı yitiren ailelerin yerim kendinizi koyun. Üstelik öldürenler, yalanls uydurarak onlann lanetlenmesini de sağls mışlardı. • • • Bu ülkenin ekonomik olarak ifias ettiğir den söz ediliyor. Bu ülke aslında insani olî rak iflas etti. Yüzü yanık gencecik Ebru Dit çer, şimdi "hayata dönmeye" çalışıyor. "Hi yata Dönüş" operasyonunu yapanlar, or öldürmeyip yanık bıraktılar. Açıklanan rapora ve Ebru'nun yanık yüz ne bakın, Türkiye'nin neden bu halde old ğunu anlarsınız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle