25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
\ T E M M Ü Z 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Betrtronik posta: denizsomecumhuriyet.com.tr - Telekom yönetimini beğenmeyen IMF, krediyi kesmiş... "Ense tıraşını beğenmemiş olabilirler mi!" Partileni kim kapatır? Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra kopartılan "yaygara'nın bir parçası olarak "Partileri millet 'Sjfc açar, miller ı J > kapatır" J) dediler ve hiç kuşkusuz bundan sonrasında da aynı düz mantıkla konuşmaya devam edecekler. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Erdem Egemen. aralannda koca koca hukukçulann da olduğu "demokrasi kahramanı" siyasilere küçük bir hatırlatma yapıyor ve "Anayasanın 9. maddesine göre, yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır... Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'nin kapatılmasına ilişkin hükmünü, Türk milleti adına vermiştir. Sonuç olarak, partiyi millet açmış ve millet kapatmıştr" diyor. eçenlerde, güvenilir olduğu söylenen bir gazetenin manşeti, Türkiye'ye ekonomik krizden çıkış reçetesi olarak "altın müjde- si" veriyordu... Başbakan Bülent Ecevit'in masasındaki rapora göre Güney Afrika'dan sonra dünyada en çok altın rezervine sahip ülke Türki- ye'ydi... Fakat, 400 milyar dolarlık altın rezervine sahip Türkiye'de altın üretimine karşı bir kampan- ya yürütülüyordu... DSP'li iki milletvekili gazeteci Erol Al ile ınşaat mühendisi Hasan Özgöbek'in yaptığı çalışmalara göre altın üretimi karşıtı kampan- yaların arkasında Türkiye'ye yılda 800 milyon dolar- lık altın satan Almanya vardı... Böylesi başarılı bir çalışmaya imza atanlan doğ- rusu kutiamak gerek... Türkiye'de ne araştırmacı gazeteci ve araştırma- cı inşaat mühendisi milletvekilleri varmış da habe- rimiz yokmuş... Bu arada, Bergama Ovacık'ta Eurogold kimliğini Siyanüplü yalan bırakıp Normandy kimliğini kullanmaya başlayan si- yanürlü altın üreticileri aynca kutlanmalı, çünkü üs- tüne para verseler böyle biryayın yaptıramazlardı! Dönüp TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Cihan Dündar'a sorduk. Perdenin arkasın- dakileri öğrenmeye çalıştık: Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin Bergama Ovacık projesinin kamu yararı taşımadığı ve ciddi çevresel riskler banndırdığına yönelik kesinleşmiş ka- rarları varken altın lobisinin ve uluslararası serma- yenin yeni oyunlan sergilenmekte ve bir yayın orga- nı da bu oyunlara alet olmaktadır." "Çevre, Jeoloji, Kimya, Metalürji mühendisleri odalan, Türk Tabipleri Biriiği ve diğersorumlu ve ba- ğımsız kuruluşlann bilgi ve belgelerini göz ardı et- meyi, daha 15 gün önce idare mahkemesinin ver- diği kararı değersizleştirmeyi anlayabilmek mümkün değildir. Ancak şunu anlamak mümkündür; Ulusla- rarası Para Fonu ve Dünya Bankası politikalanna tes- lim olmuş bir hükümetin, Tütün Yasası'nda, Enerji Piyasaları Yasası'nda ya da Hazine arazilerinin sa- tışında izlediği tutum, doğaldır ki Bergama konusun- da da uluslararası sermayenin yanında olacaktır." "Bergama halkının arkasında Almanya'yı arayan- lar, kendi yanlarında ve beyinlerinde hangi ulusla- rarası çıkar gruplarının, örgütlerin ve ülkelerin oldu- ğunu arasınlar." "Sayın Başbakan'dan ve hükümetten kamu ya- rarını, çevresel kaygıları ve hukuk kararlarını anla- malarını beklemek gibi bir düşüncemiz yok. Ancak onlara, daha fazla suç işlememelerini, yasaları uy- gulamaları gerektiğini hatırlatmak isteriz." "Lütfen siyanürlü ellerinizi Bergama halkının onur- lu mücadelesinin üzerinden çekin!" SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdtncutku» yahoo.com Çok bilmiş bir toplumuz... Ansıklopedılerın satamaması ondan! Av tezkeresi ve av günleri üzerine Uzun aradan sonra Orman Bakanı Nami Çağan ve Mılli Parklar Genel Mü- dürü Hüsrev Özkara dan av günleri- nin uzatılması ve av tezkeresi kapsa- mının genişletilmesi konulannda ya- nıt aldık... Orman Bakan Çağan, henüz Türki- ye Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkı ka- zanmamış göçmenlere "Türklük Bel- gesi" almalan koşuluyla av tezkeresi verildiğini ve bu konuda Dışişleri Ba- kanlığı'nın olumlu görüş bildirdiğini söyledi. Çağan, "Türklük Belgesi"ne sahip göçenlerindevletmemurudaolabil- diğini anımsattı. Milli Parklar Genel Müdürü özka- ra ise kara avcılığında av sezonu- nun iki yıl öncesine göre uzatılması- nın söz konusu olmadığını ve av gün- lerinin hafta içinde üç günden dört güne çıkarılmasının av tüfeği üretici- leriyle bağlantısı bulunmadığını be- lirtti. Genel Müdür Özkara, avcılık eğiti- mi ve denetimi konusunda onemli ge- lişmeler sağlandığını söylerken "Özel- likle kırsal kesimde yaşayan ve Mer- kez Av Komisyonu kararlarını bilme- yen, dinlemeyen avcıların ustune gi- diyoruz" dedi. Biz de av silahı pazarında bir dur- gunlukyaşandığını, avgünlerinın uza- tılmasıyla pazardaki durgunluğun aşılmasına çalışıldığı yolunda bir kanıya sahip olduğumuzu yinele- dik. Özkara ise silah üreticileri ile hiçbir diyaloğu olmadığını yineledi. ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCİ İnönü Stadı'ndaki 'Kirlenme'... tstanbul'daki İnönü Stad- yumu'nun cephesini kaplayan "McDonaldV yazısı, duyar- lı çevrelerde haklı tepkilere yol açtı. Çok sayıda yazı, demeç ve konuşmayla, bu "saygısızlık" en sert şekilde eleştirildi... Ancak bütün karşı çıkışlar yazının oradan indirilmesini sağlamadığı gibi, bu aymazlı- ğın sorumlusu olan ve stadın kullanım hakkmı elinde tutan "BJK Kulübü", eleştirileri yanıtlama "nezaketini" bile göstermedi... • •• Oysa "spor" denince akla öncelikle "centilmenlik" gel- mesı gerektiğini, küçük yaş- lardan beri bizler hep BJK'li, FB'li, GS'li ünlü futbolcular- dan, hatta "kulüp sözcülerin- den" dınledik... Metin Oktay gibi, Can Bar- tu gibi, Turgay Şeren gibi, Lefter gibi, Mikro Mustafa gi- bi. Şenol, Birol gibi.. hayran ol- duğumuz futbolculanmızı da sadece ıyi top oynadıklan için değil, "centilmenlikleri" ile sevdik. kucakladık... "yüklemek..." Diğer projesi de Kuruçeşme'deki "GS Ada- sı"nı ek tesislerle donatmak ve denizin tam ortasında "Boğa- ziçi peyzajını parçalayacak" yenı bir çırkinlik yaratmak... FB'ye gelince, bu "Istan- bul" kulübünün de yine ken- di adını taşıyan semtin "kıyı dokusunu" ne hale getırdiği- ni gidıp görmek gerekir. Üste- lik. imar planlarındaki "hal- ka açık yeşil alan" kararlan- nın da uygulamasını engelleyen bu "yasadışı işgal", yöre hal- kının "fanatik FB'IT olmasın- dan ötürü pek tepkı toplamıyor. Ne var ki FB, "Fenerbahçeli- lerin" kent ve yaşam hakları- nı gaspedıyor... ••• Yenıden Dolmabahçe'deki saygısızlığa dönersek. bu tavır da yine BJK yönetiminin "Cumhuriyet kültüründen" bile hızla uzaklaştığını göste- riyor. Çünkü İnönü Stadyumu. sa- dece taşıdığı "isimden" ötü- rü değil, yapıldığı "dönem" açısından da artık bir kültür ••••••• ••••••a •ımıı BJK'nın kendi "tarıhı de bu görüntüyle çelişijor... Ne \arki günümüzde bu ge- lenegn mirasçısı olan kulüp- lerimke baktığımızda, özellik- le "üçbüyükler" Istanbul'un birer simgesi gibi olmalanna rağmen. en büyük "kabalığı" da yirc Istanbul'a göstenyor- lar... BJK sadece bu McDonald's şımarklığıyla değil, adını taşı- dığı sitntin kültür zenginliği olan taihi Akaretler Evleri 'nin ıç avlısuna "BJK Plaza" de- diği oızman "heyulayı" dike- rek kentıne karşı centihnenli- ğı çokan unuttu. Dahası, şim- di ayn "'vefasızlığı" yine Be- şiktaş ın elde kalan son güzel- lüdernden Fulya Vadisi'ni yi- ne '*nntkuleleriyle" doldu- rarak>ürdürmek istiyor... GSnin de bu anlayışa para- lel îk projesinden biri; Meci- dıjelöy'deki Ali Sami Yen Sta<dım yenilemek adına, Is- tanbu'unbu bölgesinde zaten artılc •nkanmış" olan altyapı- yı tünüyle "felç" edecek ye- ni bjirkompleksi" aynı yere varlığı; "20. yüzyılın kültür mirası..." Genç ve zorluklar içindeki Cumhuriyet hükümeti, tstan- bul"a ve gençliğe verilen büyük değerin "simgesi" olarak, dö- nemın kıt bütçesinden "özve- riyle" aynlanparalarla bu sta- dın temelini 19 Mayıs 1939'da atmıştı. Böylece, "Atatürk'ün vasiyeti" de ölümünden 6 ay sonra yerine getirilmişti... O "Cumhuriyet ruhu" ve büyük insanın vasiyeti ise "bağım- sız, özgür ve onurlu bir ülke" değil miydi?.. BJK'nin da aslında "kendi tarihi" bu onurla özdeştir ve "eski" Beşiktaşlılar Cumhuri- yet külütürünü iyi bilirler... "Yenileri" ise ne yazık ki Mc DonaldV ın peşine takılmış gi- diyorlar... Kendileri bilir; ama, "bi- zim" İnönü Stadımızı böy- lesine "kirletmeye" ne hak- lan var?.. Oekincin cumhuriyet.com.tr. KlM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK behicakm turk.net dH o/Afak W, H A R B I SEMİH POROY IM8CLİS TATİLEJ v- semihporoyuı yahoo.com —(JC4PI PÜV/4R.' j - — ^ ^ ^ ^ ^ ^ BULUT BEBEK m'RAYçlrrçt bulutbebek' hotmail.com bcni r^cr kendıhi sandı// v âe. J ,— \ KEDt LEVO APTÜUKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN BARB/UZOS A14YRETT/N PASA. 1546'CH, 8ÛYÜK TÜBKAMİ#*U BAKBAftOS HAY- RETTİN F*ŞA (HtZfö G£/C), jçy mŞINC BUL 'OA ÖLDO. YAKUPADU BJK SİPAHt'SuBA. yiNIN DÖKT OGLUNC*N 8İRÎ OLAN HIZ/R,AĞA~ BEY1OKUÇ'LA BİRLİKTE KORSAMUK YAPHIÇ, BU ARADA C£2AriK'l £L£ &£Çieee&cr S/'e BBYUK KUGAIt/ÇLAKDl. OKUÇ'UN BİR ÇARPlŞ. MAO4 ÖLÜMÜHD£N SONRA HI2IR, CEZAYİR'l' OSA4AA/U P#>lŞAH/ YAVU2 SULTAN SELİM'E MF REREK C£ZAYİR BEri£/?B£Yİ OtPU.MHA SON- RA,KANJJNf ZAMANINDA "KAPT4N-IDERYA" yAPtlAN BARBAROS,DONANM4£t İLE AK- P£MZ V eîM TİİRK 6ÖLÛ DUGUMUM4 6£- Tİ/lMİŞ, tSJB'PE C£ BÜYÜK BİK HAÇU DO. NANHASINI PREVEZE'OE r£NMiŞTİ ^ . f Jk~rtT je- ö r v ^Arf ^ ~ PANO DENİZ KAVÜKÇUOGLU Bir Matadorun Ölümü Adını ilk kez yıllar önce Sevilla'da, kentin o gör- kemli arenasının girişinde afiş, kartpostal, anahtar- lık satan çocukların ağzından duymuştum Mano- lete'in... Içlerinden biri koşarak yanıma gelmiş, el- lerindeki afişleri havaya kaldırarak sağ topuğunun üzerinde 360 derecelik bir "flamenco dönüşü" ya- • pıp "O/e/" diye bağırmıştı, "Istermisiniz?"Afişler-, deki fotoğrafa anlamaz anlamaz baktığımı görün- ce, "Manolete, bayım!.." demişti, "büyük mata- dor..." Vaftiz adı Manuel Laureano Rodriguez y Sanc- hez olan Manolete, Jose (Joselito) Gomez ve- Juan Belmonte'den sonra, ispanya'nın en büyük' boğa güreşçisiydi. 5 Temmuz 1917 günü Cordo- ba'da dünyaya gelmişti. Babası, dedesi, amcası ve büyük amcaları da boğa güreşçisiydi. Upuzun bur- nu, patlak gözleri, sıska bedeniyle bir "matador'dan çok, doğuştan bir "komedyen"\ andırsa da, daha 17 yaşındayken bir profesyonel olarak arenalarda' güreş tutmaya başlamış, beş yıl sonra otoritelerta- rafından "çağının en iyimatadoru"\\ar\ edilmişti. Onu-' runa heykeller dikiliyor, adına şarkılar besteleni- yor, adı içkilere veriliyordu. Yüzlerce boğa öldür-' müş, on iki kezağıryaralanmıştı... Meksika'yı, Gü- ney Amerika'yı dolaşmış, arenalarda geçirdiği yıl- lar içinde büyük bir servet sahibi olmuştu. 29 yaşına bastığı gün, bir süre dinlenmek iste- diğini açıkladığında Ispanya birbirine girmiş, basın tarafındanbirgecede "hain", "korkak", "alçak"\\an edilmişti. Daha düne kadar onu göklere çıkaran-' lar, kazandığı tüm başarıları şimdi küçümsüyorlar,' onu "hepküçükboğalarla dövüşmekle", "hayvan- ların sıvri boynuzlarını törpülemekle" suçluyorlar- dı. Manolete, bütün bu olan bitenlere uzunca bir süre gülüp geçmiş, ama kendisinden sekiz yaş kü- çük olan en yakın rakibi Luis Miguel Domingu- in'in meydan okumasına sessiz kalamamıştı... Manolete ve Dominguin, 1947 yılının ağustos ayında üç kez karşı karşıya geleceklerdi... Halkın sevgisi Dominguin'den yanaydı artık... Manolete, boğaları ne kadar ustahkla alt ederse etsin yuha- lanıyordu. Bir radyo röportajında şaşkınlık içinde, "Verebileceğimden fazlasını istiyorlar..." demişti. "Bir tek şey söyleyebilirim, bu mevsimin bitmesini umutla bekliyorum..." 28 Ağustos günü ümares'te son kez karşılaşmış- tı Dominguin'le... Piste önce Manolete çıkmış, bo- ğayı gösterişten uzak bir biçimde öldürmüştü. Ikin- ci boğa, tehlikeli bir "miura"ydı... "Banderillerola-, rın sırtına sapladığı şişlerin acısıyla azgınlaşmıştı. Manolete henüz güreşe başlamadan, ellerindeki mız- raklarla çevresinde dolanan "picadorlar"dan biri- nin atını boynuzlayıp binicisini yere fırlatmıştı... Adamı öldürmeye ramak kalmışken Manolete ye- tişmiş, elindeki kırmızı pelerinle boğanın dikkatini başka yöne çekmeyi başarmıştı... Yükselen alkışlar, çığlıklar, "Manolete! Manole-- te!" haykırışları, bir anda unutturuvermişti son 1 günlerde çektiği acıları... Arenanın ortasına doğru yürümüş, vücudunu hiç kımıldatmadan sağ yanın-' da tuttuğu pelerini hafifçe oynatarak boğayı bek- lemeyebaşlamıştı...Hayvan koşarak üzerinedoğ- 1 ru gelmiş, bedenini sıyırarak arkasına geçmişti.... Binlerce hançerden çıkan, ne zamandır Özlediği o. "O/e/" sesleri Manolete'i bir rüya âlemine çekiyor- du sanki... Boğanın her defasında kendisine do- kunacak kadar yaklaşmasına izin veriyor, bir ma- tador için en yapılmaması gerekeni yapıp ona sır- tını dönüyordu... Sonunda hayvanı öldürmek üze- re harekete geçtiğinde de en tehlikeli yönteme başvurmuş, kılıcını boğanın iki boynuzu arasından uzatarak omzunun ortasına saplamıştı... Ama bo- ğa da o anda hızlı bir dönüş yapıp sağ boynuzu- nu kasığına saplayarak Manolete'i havaya fırlatmış- tı... Ünlü matador yere düştüğünde hiçbir şey hatır- lamıyordu artık... Boğa, yere düşen düşmanına' defalarca tos vurup bedenini delik deşik ettikten sonra dizleri üzerine çöküp ölmüştü... Manolete de ertesi gün ölecekti... Son saatleri yaklaşırken öldürdüğü boğanın kulakları ve kuyruğu getiril- mişti yattığı hastaneye... Bir matadorun yaşayabileceği en büyük onurdu bu... Mükemmel, bir güreş çıkaımıştı... Bir gazete, "Ölürken öldür- dü, öldürürken öldü!" manşetiyle verecekti ölüm haberini... "Kıssadanhisse"denirya, çıkartılacak hissesi de herhalde bu az rastlanır sonu olmalıy- dı yaşanmış bu öykünün... ı Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAH 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/Gövdesi si- yah benekler- le kaplı bir alabalıkcinsi. 2/ Bitkisel ya 4 da hayvansal maddelerin etkiliözü... Iş- 6 yeri. 3/Kötü... 7 Üçkişiyleoy- Q nanan bir is- kambiloyunu. 9 4/ Genellikle seve- cen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük lirik şiir... Lastik so- 3 pa. 5/ Erzurum'un bir ilçesi. 6/ Çin ve Ja- ponya'da oynanan bir strateji oyunu... Ad- _ ları sıfat yapan bir yapım eki... Yan. II Meriç Irmağrnın bir kolu... Şaşmabelirten bir ünlem. 8/Tümör... Kâ- ğıt ya da zarf üstüne basılmış ad ve adres. 9/ Ke- di ya da köpek yavrusu... Kuruma, dökülme, bo- zulma gibi nedenlerle bir malda meydana gelen eksilme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bataklık su kenan. II Başlangıcı belli olmayan zaman... Mevki, makam. 3/ Işık akısı birimi... Bir renk. 4/ Köpek... "Afife ---": Ilk kadın tiyatro oyuncumuz. 5/ Yağı alındıktan sonra zeytinin ka- lan posası. 6/Niğde'nin bir ilçesi... Eskidildebu- run. II Zeki ve yaramaz çocuk... Boru sesi. 8/ Çek- mecelerine çamaşır konulan dolap. 9/ Bir aracı tutmaya yarayan bölüm... Yapraklan çay gibi haş- lanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle