Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2001 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr
Hakan Şenocak, küçük hayat parçalanyla her öyküde farklı bir dünya kurmayı amaçlıyor
Zamana karşı durabümek• "Sanki milyarca yıldır
yaşama sırasının bize
gelmesini bekliyorduk da,
şimdi sıra bizde. Ama bunun
değerini verebiliyor muyuz?
İnsanlar savrulup gidiyorlar
hayat önünde. Zaman, hayat
demek ve bundan daha önemli
hiçbir şey olamaz! Zaman
geçiyor, hayat almış başını
gidiyor ve sen bunun farkında
mısın? Hayatta olmanın
gereğini yapabiliyor musun?
Nedir hayatta olmanın
karşılığı, haz almak, kıvanç
duymak, ve diğer insanların
hayatına da naz, kıvanç, sevinç
yükleyebilmek."
MELTEMKERRAR
"Tam iki saat konuşmadan karşı-
lıklı rakı içtiler Ridade bazen içini çe-
ke çeke. usul usul, mınl mırıl, hün-
gür hüngür ağladı ama hiç konuş-
madı. (...) Birbiri ardınca kadehleri
yuvarladüar, yuvarlandılar, sessizce
sarhoş oldular. Ne tuhafki sessizliği
ilkbozanRidadeolmadı. (...) 'Benha-
yatı sevmedim. hayat da beni sevme-
di' dedi. Ridade şöyle yanıt verdi:
Ben hayatı sevdim ama hayat beni
sevmedı.'' Kısmet,'dedi Uğurlu, "ba-
zen öyle olıır. bazen böyle. Bu sefer
de böyle olsun yavrum.'
Hakan Şenocakyeni kitabı 'Hayat-
ta Kalma OyunıTnda birbirine hiç
benzemeyen öykülerde bilmediğı za-
manlann ıçınde gezdiriyor okuyucu-
yu. Altı öyküde başka dünyalann in-
sanlann hıkâyelerini anlatırken zama-
na karşı savaşıyor. Tıpkı kahramanla-
n gıbı, onun ıçin de zaman, hayatın ta
kendisı, durmuyor, geçiyor. Belki de
bu yüzden kısa cümlelere bir hayatı
sığdırmaya çalışıyor. Çünkü 'zaman
kusuriudur. geri dönüşü obnadığı km.'
Kahramanlan gibi onun için de zaman yaşamın ta kendisi, durmuyor, geçiyor. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK)
Eskiden çok uzun zamanda yazdı-
ğını, şimdiyse çok hızlı çalıştığını söy-
lüyor. " Bu benim için de çok yeni bir
şey. BeOd ben oigunlaşom, yeterince bi-
riktirdim. 8-9 yıl ara vermiştim. Şim-
di de biriktirdikkrimi yazıyorum. Zi-
hinsel bir olgunlaşma gerekiyordu bel-
ki de." Önümüzdekı günlerde yeni-
den gözden geçırdiği ilk öykü kitabı
'Karanfüsiz'ı yeniden yayımlayacak.
Gelecek yıl üzerinde çalıştığı ilk ro-
manını çıkarmayı düşünüyor.
- Birbirine hiç benzemese de bütün
öykülerde, kişiye özel bir öykü yarat-
maisteğivar.
ŞENOCAK- Öykücülüğümün ana
karaktenstiklerinden biri insan odak-
lı olması. 'RidadeÇıkmazTnda bu da-
ha dabaskın. 'Hayatta KatanaOyunu'
bir farenin öyküsü ama aslında o da
insan odaklı bir öykü, oradakı fareyi
insan olarak da kavramak mümkün.
Öykülerimde en keyif aldığım şey bir
karakteri derinleştırmek. Bir insanı
canlı hale getirmek için o insanı de-
rinleştirmeniz gerek çünkü. Bunu ya-
pabiliyorsam ne mutiu!
Yazarken kendimi gizfiyorum
-Okuyucuyu zamanın belirsizli-
ği içinde bırakıyor ama aynı za-
manda bütün kişilerin yazgısını
zamana bağlıyorsunuz. Bu, yaşa-
nılan an'ı vurgulama çabası mı?
ŞENOCAK - Yaşanılan anın çok
önemli olduğuna inaruyorum, çün-
kü o anı yaşayacaksınız ve bir daha
tekran olmayacak. Ömür de bir ta-
ne. Öykülerimin güncel, sıcak öykü-
ler olmasını istemiyorum, bu yüzden
zamansızlar. Daha sonra da okuna-
bilsinler, hatta keşke mümkün olsa
da 'Ridade Çıkmazf elli yıl önce
okunabilse! Okunabilir miydi, ben
bunlan düşünüyorum.
- Öykülerkarşısındaokuyucu anla-
ücıyı çok fazla hissediyor.
ŞENOCAK- Yazarken kendimi çok
gizliyorum aslında ama metaforlar
yaptığınızda kendinizi ele veriyorsu-
nuz. Olabildiğince kendimi öykünün
dışmda tutmaya çalışıyorum, bunun
doğru bir okurna sağlayacağını düşü-
nüyorum. Her öyküde farklı bir dün-
ya var. Masallarda olduğu gibi; birin-
de kocaman bir dev vardır, başka bir
masalda o dev yoktur da, yedi cüce var-
dır, kurallan farkhdır. Bu öykülerde
de öyle, farklı dünyalan ve farklı ku-
rallan var.
- Öykülerdeölüm ve yaşamhep yan
yana..
" ŞENOCAK - Aslında günlük ya-
şamda da yan yana ama biz bunu gör-
müyoruz. Sanki milyarca yıldır yaşa-
ma sırasının bıze gelmesini bekliyor-
duk da, şimdi sıra bizde. Ama bunun
değerini verebiliyor muyuz? insanlar
savrulup gidiyorlar hayat önünde. Za-
man, hayat demek ve bundan daha
önemli hiçbir şey olamaz!
Aylakfak etme ihtiyacı
- Yaşama sırasıiçino kadar bekler-
ken yaşadtğunızzaman içinde farket-
mediğimiz aynntılara da işaretediyor
öyküler.
ŞENOCAK - Böyle bir hatırlatma
yapıyor olması mümkün. Zamanı vur-
gulamak, zamanın var olduğuna ve
geçtiğine dair bir hatırlatma yapıyor
olmalı. Zaman geçiyor. hayat almış ba-
şını gidiyor ve sen bunun farkında mı-
sın? Hayatta olmanın gereğini yapa-
biliyor musun? Bunun karşılığını ve-
rebiliyor musun? Nedir hayatta olma-
nın karşılığı, haz almak, kıvanç duy-
mak ve diğer insanlann hayatına da
naz, kıvanç, sevinç yükleyebilmek.
- Sonöyküdeyahuzca bir kadtnm du-
yabileceği bir korkuyu anlaüyorsu-
nuz.
ŞENOCAK- Erkeklerin kurduğu bir
dünya bu. Her ne kadar, kadın erkek
eşitliği var deniliyorsa da böyle bir
şey yok. Toplumda yükselmiş, yönet-
sel kademelere gelmiş, bürokratlaşmış
kadınlar bile aslında erkek ideolojisiy-
le hareket ediyorlar. Bu dünyanın er-
kekler dünyası olduğunu gördüğümüz
en küçük birim de, evlılik. Bir evlili-
ğin içine girin bakın, orada hâkim er-
kektir.
-' tşin önemi'nde hiçbir şey 'in hikâ-
yesnianlaorken bir anbmdaöykünün
suurlannızortama amaanda mısmız?
ŞENOCAK - Insanın hiçbir şey
yapmadığı zamanlara o kadar çok
ihtiyacı var ki. O hiçbır şey dediği-
miz şey aslında aylaklık. Bir canlı-
nın en çok ihtiyaç duyduğu şey ay-
laklık. Canlı olmanın gereği bu. Ya-
şamak dediğimiz şey zamansa, aynı
zamanda da aylaklık demek. Kosko-
caman bir hiç gibi, ama değil. O gü-
nü öykü yapan da bu.
Gerard Depardieu, Matt Dillon'ın yönettiği 'The Closet' ile maço imajına geri dönüyor
Hep başrol oynamak insanı sıkar
Filmi para için değil cesaretveren insanlaıia çanşmakiçin istemiş.
NEYV YORK (AP) - Fransız aktör Ge-
rard Depardieu, bir yıl önce geçirdiği by-
pass ameliyatının ardından gazeteciler
önünde gömleğini çıkararak ameliyattan sa-
dece küçük bir ız kaldığını gösterdi. "Gö-
rüyorsunuz! Işte hiçbir şey yok" diyen ak-
tör, hâlâ afiyetinin yerinde olduğunu ve
hâlâ çok hızlı yaşadığını söyledi. Depar-
dieu, içkiyi bıraktığını, artık içmekten sı-
kıldığını ve hayatta her şeyi aşınya kaça-
rak yaptığını belirterek ekledi: "Hayando-
lu dolu yaşamayı seviyorum".
52 yaşındaki oyuncu, geçen yıl, aralann-
da Matt Dillon'ın yönettiği ve çekimleri
Kamboçya'da geçen son filmi 'Under The
Banyan Tree' de olmak üzere sekiz yeni ya-
pımda yer aldı. Yuvarlak ve toplu yüzü ve
kollanndaki dövmelerle Fransız sineması-
nın dev oyuncusu olan Depardieu, 1965'ten
beri sadece romantik değil, komik ve ta-
rihsel kahramanlan da ustaca canlandıra-
rak yüz yirmi filmde rol aldı.
Sanatçı, 'The Closet' isimli son filmiy-
le, maço imajına geri dönüyor. Daniel Au-
teufl'le oynadığı filmde Auteuil. kovulmak
üzereyken etrafa eşcinsel olduğunu yayan
sessiz sakin bir muhasebeciyi; Depardieu
ise aynı şirketin eşcinsellerden hiç hoşlan-
mayan, hatta korkan menajerini canlandı-
nyor. Ve filmde Depardieu, Pignon'un du-
rumundan etkileniyor, ama arkadaş olma
çabası reddedilince çok şaşınyor, hatta üzü-
lüyor. Filmin yönetmeni ve daha önce de
Depardieu ile beş filmde çalışan Francis
Veber, ünlü aktörün bu rolü için; "Başlar-
da tam bir maçoyken filmin sonlannda
böyle kuılgan ve narin ounayı bsaşarabikn
başka bir aktöryoktur" diyor ve devam edı-
yor: "Gerard'ı ne zaman görseniz, fiziki
gücünü ve maçotavruufarkedersiniz, ama
burada bir narinUk ve duygusalhk var."
Sanatçı, ABD seyircisini, 1990'daOscar'a
ödül gösterildiği 'Jean de Florette' filmıy-
le ve 1992 de 'The Rerurn of Martin Gu-
erre' fihnleriyle Fransız sinemasına hay-
ran bıraktı. Fakat bu başansını Amerikan
sinemasına yansıtamadı.
1990'da Andie McDowell la beraber oy-
nadığı 'YeşilKart' (Green Card) isimli fil-
mi çok da başanlı olmadı. Bu filmi '1492:
Cennetin Keşfi' (1492: Conquest of Para-
dise) fılminde Christopher Columbus, 'De-
mir Maskeli Adam
1
(Man in the Iron Mask)
fılminde Porthos ve' 102 Dalmaçyalı' (102
Dalmatians) filminde kötü karakter Jean-
Pierre Le Pelt rolleri takip etti.
'The Closet' fılminin tanıtımı sebebıyle
New York'ta bir otelde kalan Depardieu,
filmlerinde Ingilizce repliklerinin hepsini
anlamadığını, pek çok kere de Fransızca çe-
vinsıni okuduktan sonra "Demek bunu
söylemişim" dediğini ifade etti.
Emma Thompson Nick Hornby ile birlikte senaryo yazıyor
Başanlı bir kadının ikilemiKültür Servisi - Ingiliz erkek kültürünün saplantılan-
ru anlatan ünlü yazar Nick Hornby, başanlı bir kariyer
kadınınm ikilemlerini anlatan bir film yazıyor. Başro-
lü oynaması düşünülen ünlü İngiliz aktris Emma Thomp-
son da Hornby ile ortak çalışıyor.
Fast Fonvard filminde otuzlu yaşlannda, bir televiz-
yonda yönetici olan Lara, geleceğmi bir video filmin-
de gördükten sonra evlilik- annelik ve kariyer seçimi ara-
srnda kalan milyonlarca kadın gibi bir ikileme düşer.
Revolution Films için Fast Fonvard filminin yapım-
cısı Gina Carter, Lara karakterini "O ana kadar başa-
nb bir televizyon yöneticisi olarak devam edeceğjni dü-
şünmüştü" sözleriyle yorumladı. Hornby ve Thompson,
Unnersal Stüdyolan tarafından finanse edilen filmi
cıddı anlam taşıyan bir komedi olarak nitelendirdiler.
Filmin, bekâr genç bir kadının nevrozlarını anlatan
'Bridget Jones'un Günlüğü'nün popülaritesini yakala-
yacağı düşünülüyor.
Bir adamın Arsenal tutkusunu anlatan 'Ateş Eşiği'
(Fever Pitch) ve bir adamın pop müzik tutkusunu konu
edinen 'YüksekSadakaf (High Fidelity) gibi 'eriieksi'
kitaplan sinemaya uyarlanan Homby 'Fast Fonvard'ın
romanmı yazmayı düsünmüyor. "Kafanızda han-
gifcrinin film düşüncesi, hangilerintn tdtap dü-
şüncesiolduğunu büirsiniz". Hornby, ana karak-
teri doktor olan Kate'in evliliğinin bir işe baş-
ladıktan sonra çıkmaza girmesini konu edinen
ve geçen ay yayrmlanan son eseri 'Nasıl lyi
Olnnur'dan önce 'Fast Fonvard' fikrinin
oluştuğunu ve Thompson'a 18 ay önce bu-
nu anlattıgını da ifade etti.
Thompson'm sözcüsü Norman North da
konuyîa ilgili yaptığı açıklama da u
Ykz-
maya daha yeni valdt bulabildikr'1
dedi.
1970İİ yülarda ikisi de Cambridge'de
Ingilizce okumuş olan44 yaşındaki Hornby
ve 42 yaşındaki Thompson o zaman tanış
mıyorlardı. 'Aşk ve Yaşam' filmiyle 'en iyi
uyartannuş seoaryo Oscar'ını ve 'Hovvards End
iîe 'en fyi aktrist' ödülünü alan Thompson da özel
hayatmda da Lara gibi iküemlerie karşılaşıyor. Erkek
arkadaşı Greg VVlse ile kızına bakabilmek için son za-
manlarda kendisine sunulan tekliflerin çoğunu geri
çeviriyor.
'DemirMaskeli Adam' filminin bir sah-
nesini çekerlerken John Malkovich'in yap-
tığı çok önemli bir konuşmayı hatırlayan
aktör, bir çocuk maskesi takarak 'Üç Silah-
şörler'in düşünürünün konuşmasının özü-
nü değil de drama kısmuıı aldığım ve bu-
nun Porthos için en iyisi olduğunu söylü-
yor.
Depardieu, Holhnvood yapımlannda oy-
namaktan çok zevk aldığım ve yeni bir de-
ğişiklik yapmayı düşünmediğini belirti-
yor. "Amerikan yapımlannda bir yer edin-
mek gibi bir gayem yok. Benim amacım ta-
nryabileceğim kadar çok insana ve anlaya-
bileceğim kadar çok duyguya ulaşmak."
Matt Dillon'ın yönettiği ve bir cınayet-
le ilgili olan filmde oynamak, yeni insan-
larla tanışma fırsatı yakalayan sanatçı için
bir şans. "Bufibndeoynamayıpara kazan-
mak için değiL cesaret veren insanlarla ça-
uşmak için çok istedim" dıyen Depardieu,
pek çok film yaptığından kendini bir ma-
kineye benzeterek bunun avantaj olduğu-
nu düşünüyor.
Birçok ve çeşitli rollerde oynaması aktö-
rün hem kariyerinin bir özelliği hahne gel-
di, hem de Amerikan sinemasmdakı etkisi-
ni beraberinde getirdi. Depardieu, '102 Dal-
maçyah'da Jean-Pierre, 'Asterix ve Obe-
Bx"te ise Obelix rolüyle karikatür kahraman-
lannı da canlandırdı. Sonra da Uma Thru-
man'la birlikte oynadığı 'Vatel' isimli film-
de tekrar dramaya döndü. Farklı karakter-
leri çok iyi oynayan ünlü yıldız, performan-
sının başansının herhangi bir metoda bağ-
lı ohnadığında ısrar ediyor: "Asla hersani-
ye sahnede görünmeye çahşmadım. Sadece
rolünüzü yaşamanız gerekiyor. Bu npkı bir
müzik aletini çalabihnek gibi. Ben de piya-
no. gitar, keman çalabilirim; yeter ki doğru
olan aleti bulajTm." Depardieu bu nedenle
Veber gibi senaryodan final sahnesine her
noktayı kendi oluşturan yaratıcı yönermen-
lerle çalışmayı tercih ediyor. "Benim için
önemli olan oyunumu. onu yaratan kişinin
düşündüğü gibi o>7ia\ abilmek. Öyle bir an
yakalryorum ki oyıınculuğu unutup duygu-
İarla hareket ediyorum."
Uzun bir kariyeri olan sanatçı, "Diyetiin
ki beş ya da on fflminiz var. Ve bir başka fîhn-
de sadece beş dakika göründünüz. Bu çok
güzel ve mutluluk verici. Her zaman baş-
rol oynamak insanı sıkar" diyor.
Depardieu, bacağında 1999'da geçirdı-
ğı bir motosiklet kazasından kalan yarayı
gösterirken artık kendisine daha çok dik-
katedeceğini söylüyor. "Kendinizedikkat
etmetisiniz, çünkü çocuklannız ve sizi seven
insanlarvar. Kendiniziöldürerekonlan üz-
memelisiniz." Aktörün ikisi de oyuncu olan
bir kızı ve bir oğlu var. Aynca bu sene bir
de torunu oldu.
DEFNE GOLGESt
TURGAY FİŞEKÇt
Sıvas Unutulur mu?
Sıvas nedir?
1993'ün 2 Temmuz günü, Pir Sultan Şenlikleri için
kente gelen çok sayıda aydının Madımak Oteli'nde
gerici bir topluluk tarafından, otelin ateşe verilme-
siyle diri diri yakılması olayıdır.
Böylesi olaylann sayısı bırakın ülketarihini, insan-
lık tarihinde biie çok değildir. Sokrates'in idamı, Je-
anne D'arc'ın yakılması. Kubilay Olayı, Nazi Top-
lama Kampları, vb. vicdanlarda öylesine derin ya-
ralar oluşturur ki, bu olaylar anıldığında insan söy-
leyecek şey bulmakta güçlük çeker, insan olmak-
tan utanır.
Sıvas, insanlık tarihinin gördüğü son önemli kıyım-
lardandır. İnsan hak ve özgürlüklerinin sürekli giin-
demde olduğu çağımızda, gericiliğin nasıl cesaret-
li ve gözükara olabildiğini gösteren acılar acısı bir ör-
nek.
Sıvas'ta yakılanlar hepimizin ağabeyi, kardeşi, eşi,
arkadaşıydı.
Asım Bezirci, çocuksu bir heyecanla koşardı her-
kesin yardımına.
Son fotoğrafı
elinde bir sopayla çekilmiş
kendini savunmaya hazırtanırken
Yüzyüze gelemedi canına göz dikenlerle
Yüz yüze gelse de kullanamazdı o sopayı
O eller, o bakışlar, o boyun büküş, kullanamazdı.
Düşmanını da sevecek kadar sevgi doluydu Asım
Bezirci.
Dumandan boğulanlara
nefes verirken boğulmuş
doktor-şair Behçet Aysan
Başka ne yapabilirdi
70'leri, 80'leri, ölümün kanıksanışını görmüş
ölüm'den çok hayata inanan bıri.
Harp Okulu yemini üstüne ettiği
Hipokrat yeminini anımsadı belki
Belki boğulan yûzlerdeki acı
engelledi bırakıp gitmesini...
Dışardakiler de insandı
Zafer çığlıklanyla
yanan insanlan seyredenler.
Içerdekiler de insandı
boğulan bihni bırakıp gidemeyecek,
onunla ölümü paylaşacak denli
Hasret Gültekin'i o tarihte tanımıyordum. Yıllar
sonra Köln'de, onun ölümünden sonra doğan oğlu
Roni'yi gördüm.
Kim bilir her ölünün çevresinde ne acı halkalan ya-
yıldı, yayılıyor yıllar boyu.
Sıvas'ın yaşandığı bir ülkede, gericiliğin uysalla-
şacağı, düzen içine alınacağı gibi düşünceler ancak
yeni Sıvaslann oluşumuna yol açar.
Sıvas ülkemizin ve halkımızın alnına sürülmüş,
çıkmayacak bir kara lekedir.
Bir orman yangını ne demek
anlıyorum şimdi
alevlerin önü sıra dağlanarak kaçan canlıyı.
Çöllerde kuma gömülmeyi anlıyorum
gûneşten dökülen alevdeki ısıyı
Bedrettin, Baba Ishak, Mustafa Suphi
Biri yüz karası
Ya hepsi birden ne?
Paris'te müzayede
• PARİS (AFP) - Büyük bölümü Afrika'dan
getirilmiş ve 'ilkel sanat' tarzında yapılmış
olan toplam 300 sanat eseri, 1 Temmuz Pazar
günü, Paris'te düzenlenen bir müzayede de
toplam 13.48 milyon Euro'ya (11.45 milyon
dolar) satıldı. Satıştan elde edilen gelir bugüne
kadar 'ilkel sanat' tarzındaki sanat eserlerinin
ulaştığı en yüksek rakam oldu. Hemen tüm
eserlerin bıçilen fiyatlann iki katına satıldığı
ve iki gün süren müzayedede Nıjeryalı bir
kadının ayakta tasvir edildıği heykel 1.21
milyon franka satıhrken bir Ishokwe ayın
masası 8.25 milyon franka alıcı buldu. Büyük
çoğunluğu koleksiyoner Hubert Goldet'ın 30
yıl boyunca topladığı sanat eserlerinden oluşan
müzayedede dikkat çeken bir diğer eser de 15.4
milyon frank'a satılan, 19. yüzyıla ait, ağaçtan
yapılmış çok renkli kemik kahntılannın
saklandığı özel bir mahfaza oldu.
btanbul ŞT'de yaz oyunu
• Kültür Servisi - Şehir Tıyatrolan'nın yaz
oyunu geleneği yedi yıl aradan sonra devam
ediyor. Reşat Nuri Güntekin'in 'Değirmen' adlı
romanından Turgut Özakman'ın uyarladığı
'Sanpmar 1914' adlı müzikal, 24 Ağustos
akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda
sahnelenecek. Şehir Tıyatrolan'nın, ilk akşamın
gelirini 43. sanat yılını kutlayan Tevfik
Gelenbe'ye sunacağı ve Hakan Altıner'in
sahnelediği müzikal komedinin özgün müzikleri
Tank Günersel'e, kareografisı Selçuk Borak'a
ait. Altmışın üstünde oyuncunun rol aldığı
müzikalde Zihni Gökay, Hikmet Körmükçü,
Toron Karacaoğlu gibi isimler de yer alıyor.
Oyunda payitahta yakın, dünyadan uzak bir
kasaba olan Sanpınar'da kaymakam ile yakın
çevresinin katıldığı bir gece eğlencesının sonucu
zelzele olduğu yalanıyla olayın gıderek
büyümesi konu ediliyor.