17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr Hakan Şenocak, küçük hayat parçalanyla her öyküde farklı bir dünya kurmayı amaçlıyor Zamana karşı durabümek• "Sanki milyarca yıldır yaşama sırasının bize gelmesini bekliyorduk da, şimdi sıra bizde. Ama bunun değerini verebiliyor muyuz? İnsanlar savrulup gidiyorlar hayat önünde. Zaman, hayat demek ve bundan daha önemli hiçbir şey olamaz! Zaman geçiyor, hayat almış başını gidiyor ve sen bunun farkında mısın? Hayatta olmanın gereğini yapabiliyor musun? Nedir hayatta olmanın karşılığı, haz almak, kıvanç duymak, ve diğer insanların hayatına da naz, kıvanç, sevinç yükleyebilmek." MELTEMKERRAR "Tam iki saat konuşmadan karşı- lıklı rakı içtiler Ridade bazen içini çe- ke çeke. usul usul, mınl mırıl, hün- gür hüngür ağladı ama hiç konuş- madı. (...) Birbiri ardınca kadehleri yuvarladüar, yuvarlandılar, sessizce sarhoş oldular. Ne tuhafki sessizliği ilkbozanRidadeolmadı. (...) 'Benha- yatı sevmedim. hayat da beni sevme- di' dedi. Ridade şöyle yanıt verdi: Ben hayatı sevdim ama hayat beni sevmedı.'' Kısmet,'dedi Uğurlu, "ba- zen öyle olıır. bazen böyle. Bu sefer de böyle olsun yavrum.' Hakan Şenocakyeni kitabı 'Hayat- ta Kalma OyunıTnda birbirine hiç benzemeyen öykülerde bilmediğı za- manlann ıçınde gezdiriyor okuyucu- yu. Altı öyküde başka dünyalann in- sanlann hıkâyelerini anlatırken zama- na karşı savaşıyor. Tıpkı kahramanla- n gıbı, onun ıçin de zaman, hayatın ta kendisı, durmuyor, geçiyor. Belki de bu yüzden kısa cümlelere bir hayatı sığdırmaya çalışıyor. Çünkü 'zaman kusuriudur. geri dönüşü obnadığı km.' Kahramanlan gibi onun için de zaman yaşamın ta kendisi, durmuyor, geçiyor. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) Eskiden çok uzun zamanda yazdı- ğını, şimdiyse çok hızlı çalıştığını söy- lüyor. " Bu benim için de çok yeni bir şey. BeOd ben oigunlaşom, yeterince bi- riktirdim. 8-9 yıl ara vermiştim. Şim- di de biriktirdikkrimi yazıyorum. Zi- hinsel bir olgunlaşma gerekiyordu bel- ki de." Önümüzdekı günlerde yeni- den gözden geçırdiği ilk öykü kitabı 'Karanfüsiz'ı yeniden yayımlayacak. Gelecek yıl üzerinde çalıştığı ilk ro- manını çıkarmayı düşünüyor. - Birbirine hiç benzemese de bütün öykülerde, kişiye özel bir öykü yarat- maisteğivar. ŞENOCAK- Öykücülüğümün ana karaktenstiklerinden biri insan odak- lı olması. 'RidadeÇıkmazTnda bu da- ha dabaskın. 'Hayatta KatanaOyunu' bir farenin öyküsü ama aslında o da insan odaklı bir öykü, oradakı fareyi insan olarak da kavramak mümkün. Öykülerimde en keyif aldığım şey bir karakteri derinleştırmek. Bir insanı canlı hale getirmek için o insanı de- rinleştirmeniz gerek çünkü. Bunu ya- pabiliyorsam ne mutiu! Yazarken kendimi gizfiyorum -Okuyucuyu zamanın belirsizli- ği içinde bırakıyor ama aynı za- manda bütün kişilerin yazgısını zamana bağlıyorsunuz. Bu, yaşa- nılan an'ı vurgulama çabası mı? ŞENOCAK - Yaşanılan anın çok önemli olduğuna inaruyorum, çün- kü o anı yaşayacaksınız ve bir daha tekran olmayacak. Ömür de bir ta- ne. Öykülerimin güncel, sıcak öykü- ler olmasını istemiyorum, bu yüzden zamansızlar. Daha sonra da okuna- bilsinler, hatta keşke mümkün olsa da 'Ridade Çıkmazf elli yıl önce okunabilse! Okunabilir miydi, ben bunlan düşünüyorum. - Öykülerkarşısındaokuyucu anla- ücıyı çok fazla hissediyor. ŞENOCAK- Yazarken kendimi çok gizliyorum aslında ama metaforlar yaptığınızda kendinizi ele veriyorsu- nuz. Olabildiğince kendimi öykünün dışmda tutmaya çalışıyorum, bunun doğru bir okurna sağlayacağını düşü- nüyorum. Her öyküde farklı bir dün- ya var. Masallarda olduğu gibi; birin- de kocaman bir dev vardır, başka bir masalda o dev yoktur da, yedi cüce var- dır, kurallan farkhdır. Bu öykülerde de öyle, farklı dünyalan ve farklı ku- rallan var. - Öykülerdeölüm ve yaşamhep yan yana.. " ŞENOCAK - Aslında günlük ya- şamda da yan yana ama biz bunu gör- müyoruz. Sanki milyarca yıldır yaşa- ma sırasının bıze gelmesini bekliyor- duk da, şimdi sıra bizde. Ama bunun değerini verebiliyor muyuz? insanlar savrulup gidiyorlar hayat önünde. Za- man, hayat demek ve bundan daha önemli hiçbir şey olamaz! Aylakfak etme ihtiyacı - Yaşama sırasıiçino kadar bekler- ken yaşadtğunızzaman içinde farket- mediğimiz aynntılara da işaretediyor öyküler. ŞENOCAK - Böyle bir hatırlatma yapıyor olması mümkün. Zamanı vur- gulamak, zamanın var olduğuna ve geçtiğine dair bir hatırlatma yapıyor olmalı. Zaman geçiyor. hayat almış ba- şını gidiyor ve sen bunun farkında mı- sın? Hayatta olmanın gereğini yapa- biliyor musun? Bunun karşılığını ve- rebiliyor musun? Nedir hayatta olma- nın karşılığı, haz almak, kıvanç duy- mak ve diğer insanlann hayatına da naz, kıvanç, sevinç yükleyebilmek. - Sonöyküdeyahuzca bir kadtnm du- yabileceği bir korkuyu anlaüyorsu- nuz. ŞENOCAK- Erkeklerin kurduğu bir dünya bu. Her ne kadar, kadın erkek eşitliği var deniliyorsa da böyle bir şey yok. Toplumda yükselmiş, yönet- sel kademelere gelmiş, bürokratlaşmış kadınlar bile aslında erkek ideolojisiy- le hareket ediyorlar. Bu dünyanın er- kekler dünyası olduğunu gördüğümüz en küçük birim de, evlılik. Bir evlili- ğin içine girin bakın, orada hâkim er- kektir. -' tşin önemi'nde hiçbir şey 'in hikâ- yesnianlaorken bir anbmdaöykünün suurlannızortama amaanda mısmız? ŞENOCAK - Insanın hiçbir şey yapmadığı zamanlara o kadar çok ihtiyacı var ki. O hiçbır şey dediği- miz şey aslında aylaklık. Bir canlı- nın en çok ihtiyaç duyduğu şey ay- laklık. Canlı olmanın gereği bu. Ya- şamak dediğimiz şey zamansa, aynı zamanda da aylaklık demek. Kosko- caman bir hiç gibi, ama değil. O gü- nü öykü yapan da bu. Gerard Depardieu, Matt Dillon'ın yönettiği 'The Closet' ile maço imajına geri dönüyor Hep başrol oynamak insanı sıkar Filmi para için değil cesaretveren insanlaıia çanşmakiçin istemiş. NEYV YORK (AP) - Fransız aktör Ge- rard Depardieu, bir yıl önce geçirdiği by- pass ameliyatının ardından gazeteciler önünde gömleğini çıkararak ameliyattan sa- dece küçük bir ız kaldığını gösterdi. "Gö- rüyorsunuz! Işte hiçbir şey yok" diyen ak- tör, hâlâ afiyetinin yerinde olduğunu ve hâlâ çok hızlı yaşadığını söyledi. Depar- dieu, içkiyi bıraktığını, artık içmekten sı- kıldığını ve hayatta her şeyi aşınya kaça- rak yaptığını belirterek ekledi: "Hayando- lu dolu yaşamayı seviyorum". 52 yaşındaki oyuncu, geçen yıl, aralann- da Matt Dillon'ın yönettiği ve çekimleri Kamboçya'da geçen son filmi 'Under The Banyan Tree' de olmak üzere sekiz yeni ya- pımda yer aldı. Yuvarlak ve toplu yüzü ve kollanndaki dövmelerle Fransız sineması- nın dev oyuncusu olan Depardieu, 1965'ten beri sadece romantik değil, komik ve ta- rihsel kahramanlan da ustaca canlandıra- rak yüz yirmi filmde rol aldı. Sanatçı, 'The Closet' isimli son filmiy- le, maço imajına geri dönüyor. Daniel Au- teufl'le oynadığı filmde Auteuil. kovulmak üzereyken etrafa eşcinsel olduğunu yayan sessiz sakin bir muhasebeciyi; Depardieu ise aynı şirketin eşcinsellerden hiç hoşlan- mayan, hatta korkan menajerini canlandı- nyor. Ve filmde Depardieu, Pignon'un du- rumundan etkileniyor, ama arkadaş olma çabası reddedilince çok şaşınyor, hatta üzü- lüyor. Filmin yönetmeni ve daha önce de Depardieu ile beş filmde çalışan Francis Veber, ünlü aktörün bu rolü için; "Başlar- da tam bir maçoyken filmin sonlannda böyle kuılgan ve narin ounayı bsaşarabikn başka bir aktöryoktur" diyor ve devam edı- yor: "Gerard'ı ne zaman görseniz, fiziki gücünü ve maçotavruufarkedersiniz, ama burada bir narinUk ve duygusalhk var." Sanatçı, ABD seyircisini, 1990'daOscar'a ödül gösterildiği 'Jean de Florette' filmıy- le ve 1992 de 'The Rerurn of Martin Gu- erre' fihnleriyle Fransız sinemasına hay- ran bıraktı. Fakat bu başansını Amerikan sinemasına yansıtamadı. 1990'da Andie McDowell la beraber oy- nadığı 'YeşilKart' (Green Card) isimli fil- mi çok da başanlı olmadı. Bu filmi '1492: Cennetin Keşfi' (1492: Conquest of Para- dise) fılminde Christopher Columbus, 'De- mir Maskeli Adam 1 (Man in the Iron Mask) fılminde Porthos ve' 102 Dalmaçyalı' (102 Dalmatians) filminde kötü karakter Jean- Pierre Le Pelt rolleri takip etti. 'The Closet' fılminin tanıtımı sebebıyle New York'ta bir otelde kalan Depardieu, filmlerinde Ingilizce repliklerinin hepsini anlamadığını, pek çok kere de Fransızca çe- vinsıni okuduktan sonra "Demek bunu söylemişim" dediğini ifade etti. Emma Thompson Nick Hornby ile birlikte senaryo yazıyor Başanlı bir kadının ikilemiKültür Servisi - Ingiliz erkek kültürünün saplantılan- ru anlatan ünlü yazar Nick Hornby, başanlı bir kariyer kadınınm ikilemlerini anlatan bir film yazıyor. Başro- lü oynaması düşünülen ünlü İngiliz aktris Emma Thomp- son da Hornby ile ortak çalışıyor. Fast Fonvard filminde otuzlu yaşlannda, bir televiz- yonda yönetici olan Lara, geleceğmi bir video filmin- de gördükten sonra evlilik- annelik ve kariyer seçimi ara- srnda kalan milyonlarca kadın gibi bir ikileme düşer. Revolution Films için Fast Fonvard filminin yapım- cısı Gina Carter, Lara karakterini "O ana kadar başa- nb bir televizyon yöneticisi olarak devam edeceğjni dü- şünmüştü" sözleriyle yorumladı. Hornby ve Thompson, Unnersal Stüdyolan tarafından finanse edilen filmi cıddı anlam taşıyan bir komedi olarak nitelendirdiler. Filmin, bekâr genç bir kadının nevrozlarını anlatan 'Bridget Jones'un Günlüğü'nün popülaritesini yakala- yacağı düşünülüyor. Bir adamın Arsenal tutkusunu anlatan 'Ateş Eşiği' (Fever Pitch) ve bir adamın pop müzik tutkusunu konu edinen 'YüksekSadakaf (High Fidelity) gibi 'eriieksi' kitaplan sinemaya uyarlanan Homby 'Fast Fonvard'ın romanmı yazmayı düsünmüyor. "Kafanızda han- gifcrinin film düşüncesi, hangilerintn tdtap dü- şüncesiolduğunu büirsiniz". Hornby, ana karak- teri doktor olan Kate'in evliliğinin bir işe baş- ladıktan sonra çıkmaza girmesini konu edinen ve geçen ay yayrmlanan son eseri 'Nasıl lyi Olnnur'dan önce 'Fast Fonvard' fikrinin oluştuğunu ve Thompson'a 18 ay önce bu- nu anlattıgını da ifade etti. Thompson'm sözcüsü Norman North da konuyîa ilgili yaptığı açıklama da u Ykz- maya daha yeni valdt bulabildikr'1 dedi. 1970İİ yülarda ikisi de Cambridge'de Ingilizce okumuş olan44 yaşındaki Hornby ve 42 yaşındaki Thompson o zaman tanış mıyorlardı. 'Aşk ve Yaşam' filmiyle 'en iyi uyartannuş seoaryo Oscar'ını ve 'Hovvards End iîe 'en fyi aktrist' ödülünü alan Thompson da özel hayatmda da Lara gibi iküemlerie karşılaşıyor. Erkek arkadaşı Greg VVlse ile kızına bakabilmek için son za- manlarda kendisine sunulan tekliflerin çoğunu geri çeviriyor. 'DemirMaskeli Adam' filminin bir sah- nesini çekerlerken John Malkovich'in yap- tığı çok önemli bir konuşmayı hatırlayan aktör, bir çocuk maskesi takarak 'Üç Silah- şörler'in düşünürünün konuşmasının özü- nü değil de drama kısmuıı aldığım ve bu- nun Porthos için en iyisi olduğunu söylü- yor. Depardieu, Holhnvood yapımlannda oy- namaktan çok zevk aldığım ve yeni bir de- ğişiklik yapmayı düşünmediğini belirti- yor. "Amerikan yapımlannda bir yer edin- mek gibi bir gayem yok. Benim amacım ta- nryabileceğim kadar çok insana ve anlaya- bileceğim kadar çok duyguya ulaşmak." Matt Dillon'ın yönettiği ve bir cınayet- le ilgili olan filmde oynamak, yeni insan- larla tanışma fırsatı yakalayan sanatçı için bir şans. "Bufibndeoynamayıpara kazan- mak için değiL cesaret veren insanlarla ça- uşmak için çok istedim" dıyen Depardieu, pek çok film yaptığından kendini bir ma- kineye benzeterek bunun avantaj olduğu- nu düşünüyor. Birçok ve çeşitli rollerde oynaması aktö- rün hem kariyerinin bir özelliği hahne gel- di, hem de Amerikan sinemasmdakı etkisi- ni beraberinde getirdi. Depardieu, '102 Dal- maçyah'da Jean-Pierre, 'Asterix ve Obe- Bx"te ise Obelix rolüyle karikatür kahraman- lannı da canlandırdı. Sonra da Uma Thru- man'la birlikte oynadığı 'Vatel' isimli film- de tekrar dramaya döndü. Farklı karakter- leri çok iyi oynayan ünlü yıldız, performan- sının başansının herhangi bir metoda bağ- lı ohnadığında ısrar ediyor: "Asla hersani- ye sahnede görünmeye çahşmadım. Sadece rolünüzü yaşamanız gerekiyor. Bu npkı bir müzik aletini çalabihnek gibi. Ben de piya- no. gitar, keman çalabilirim; yeter ki doğru olan aleti bulajTm." Depardieu bu nedenle Veber gibi senaryodan final sahnesine her noktayı kendi oluşturan yaratıcı yönermen- lerle çalışmayı tercih ediyor. "Benim için önemli olan oyunumu. onu yaratan kişinin düşündüğü gibi o>7ia\ abilmek. Öyle bir an yakalryorum ki oyıınculuğu unutup duygu- İarla hareket ediyorum." Uzun bir kariyeri olan sanatçı, "Diyetiin ki beş ya da on fflminiz var. Ve bir başka fîhn- de sadece beş dakika göründünüz. Bu çok güzel ve mutluluk verici. Her zaman baş- rol oynamak insanı sıkar" diyor. Depardieu, bacağında 1999'da geçirdı- ğı bir motosiklet kazasından kalan yarayı gösterirken artık kendisine daha çok dik- katedeceğini söylüyor. "Kendinizedikkat etmetisiniz, çünkü çocuklannız ve sizi seven insanlarvar. Kendiniziöldürerekonlan üz- memelisiniz." Aktörün ikisi de oyuncu olan bir kızı ve bir oğlu var. Aynca bu sene bir de torunu oldu. DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇt Sıvas Unutulur mu? Sıvas nedir? 1993'ün 2 Temmuz günü, Pir Sultan Şenlikleri için kente gelen çok sayıda aydının Madımak Oteli'nde gerici bir topluluk tarafından, otelin ateşe verilme- siyle diri diri yakılması olayıdır. Böylesi olaylann sayısı bırakın ülketarihini, insan- lık tarihinde biie çok değildir. Sokrates'in idamı, Je- anne D'arc'ın yakılması. Kubilay Olayı, Nazi Top- lama Kampları, vb. vicdanlarda öylesine derin ya- ralar oluşturur ki, bu olaylar anıldığında insan söy- leyecek şey bulmakta güçlük çeker, insan olmak- tan utanır. Sıvas, insanlık tarihinin gördüğü son önemli kıyım- lardandır. İnsan hak ve özgürlüklerinin sürekli giin- demde olduğu çağımızda, gericiliğin nasıl cesaret- li ve gözükara olabildiğini gösteren acılar acısı bir ör- nek. Sıvas'ta yakılanlar hepimizin ağabeyi, kardeşi, eşi, arkadaşıydı. Asım Bezirci, çocuksu bir heyecanla koşardı her- kesin yardımına. Son fotoğrafı elinde bir sopayla çekilmiş kendini savunmaya hazırtanırken Yüzyüze gelemedi canına göz dikenlerle Yüz yüze gelse de kullanamazdı o sopayı O eller, o bakışlar, o boyun büküş, kullanamazdı. Düşmanını da sevecek kadar sevgi doluydu Asım Bezirci. Dumandan boğulanlara nefes verirken boğulmuş doktor-şair Behçet Aysan Başka ne yapabilirdi 70'leri, 80'leri, ölümün kanıksanışını görmüş ölüm'den çok hayata inanan bıri. Harp Okulu yemini üstüne ettiği Hipokrat yeminini anımsadı belki Belki boğulan yûzlerdeki acı engelledi bırakıp gitmesini... Dışardakiler de insandı Zafer çığlıklanyla yanan insanlan seyredenler. Içerdekiler de insandı boğulan bihni bırakıp gidemeyecek, onunla ölümü paylaşacak denli Hasret Gültekin'i o tarihte tanımıyordum. Yıllar sonra Köln'de, onun ölümünden sonra doğan oğlu Roni'yi gördüm. Kim bilir her ölünün çevresinde ne acı halkalan ya- yıldı, yayılıyor yıllar boyu. Sıvas'ın yaşandığı bir ülkede, gericiliğin uysalla- şacağı, düzen içine alınacağı gibi düşünceler ancak yeni Sıvaslann oluşumuna yol açar. Sıvas ülkemizin ve halkımızın alnına sürülmüş, çıkmayacak bir kara lekedir. Bir orman yangını ne demek anlıyorum şimdi alevlerin önü sıra dağlanarak kaçan canlıyı. Çöllerde kuma gömülmeyi anlıyorum gûneşten dökülen alevdeki ısıyı Bedrettin, Baba Ishak, Mustafa Suphi Biri yüz karası Ya hepsi birden ne? Paris'te müzayede • PARİS (AFP) - Büyük bölümü Afrika'dan getirilmiş ve 'ilkel sanat' tarzında yapılmış olan toplam 300 sanat eseri, 1 Temmuz Pazar günü, Paris'te düzenlenen bir müzayede de toplam 13.48 milyon Euro'ya (11.45 milyon dolar) satıldı. Satıştan elde edilen gelir bugüne kadar 'ilkel sanat' tarzındaki sanat eserlerinin ulaştığı en yüksek rakam oldu. Hemen tüm eserlerin bıçilen fiyatlann iki katına satıldığı ve iki gün süren müzayedede Nıjeryalı bir kadının ayakta tasvir edildıği heykel 1.21 milyon franka satıhrken bir Ishokwe ayın masası 8.25 milyon franka alıcı buldu. Büyük çoğunluğu koleksiyoner Hubert Goldet'ın 30 yıl boyunca topladığı sanat eserlerinden oluşan müzayedede dikkat çeken bir diğer eser de 15.4 milyon frank'a satılan, 19. yüzyıla ait, ağaçtan yapılmış çok renkli kemik kahntılannın saklandığı özel bir mahfaza oldu. btanbul ŞT'de yaz oyunu • Kültür Servisi - Şehir Tıyatrolan'nın yaz oyunu geleneği yedi yıl aradan sonra devam ediyor. Reşat Nuri Güntekin'in 'Değirmen' adlı romanından Turgut Özakman'ın uyarladığı 'Sanpmar 1914' adlı müzikal, 24 Ağustos akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Şehir Tıyatrolan'nın, ilk akşamın gelirini 43. sanat yılını kutlayan Tevfik Gelenbe'ye sunacağı ve Hakan Altıner'in sahnelediği müzikal komedinin özgün müzikleri Tank Günersel'e, kareografisı Selçuk Borak'a ait. Altmışın üstünde oyuncunun rol aldığı müzikalde Zihni Gökay, Hikmet Körmükçü, Toron Karacaoğlu gibi isimler de yer alıyor. Oyunda payitahta yakın, dünyadan uzak bir kasaba olan Sanpınar'da kaymakam ile yakın çevresinin katıldığı bir gece eğlencesının sonucu zelzele olduğu yalanıyla olayın gıderek büyümesi konu ediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle