17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15TEMMUZ2001 PAZi 14 KULTUR kulturfö cumhuriyet.com.tr Eleftheria Arvanitaki'nin hedefi Yıman müziğinin zenginliğine katkıda bulunmak YıIIara dayaıııkh şarkdarIST.NIUI 8.ULUSLARARASI K u a B R İSTANBUL uAKrı CAZ FESTIVALI NENAÇALİDİS Yunan sanatçı Eleftheria Arvani- taki, geçen cuma akşamı. '8. Ulusla- rarası CazFestivaJF kapsamında Is- tanbuFda bir konser verdi. Arvani- taki, ilk şarkıdan sonra dinleyicileri Türkçe 'merhaba' diyerek selamla- dı. Her fırsatta Türk ve Yunan ezgi- lerinin ortak noktalara sahip olduğu- nu ifade eden sanatçı. şarkılannda ki- mi zaman Diyarbakır'da esen rüz- gârlardan kimi zaman da gecenin karanlığından -'siyah ferace* sözle- riyle- bahsetti. Konser, aralannda Arvanitaki'nin eşinin de bulunduğu kalabalık bir izleyici topluluğu tara- fından izlenmesine rağmen, genel olarak sönük geçti. Bir ara elinde dansöz zilleriyle kısa bir gösteri ya- pan Arvanitaki, Sezen Aksu'nun 'Sa- nşuum' adlı şarkısının Yunanca ver- sivonunu da söyledi. Dinleyicilere "IstanbuJ'da şarkı söylediğim için çok mutluvum. Imanm yeniden gö- rüşürüz" sözleriyle veda etti. 1980'lerde üniversite kökenlı btr toplulukla müzıge ilk adımını atan Elefthena Arvanitaki, beş yıllık or- tak çalışmanın ardından kariyerini tek başına sürdürüyor. Tüm albüm- leri Yunanistan'da platin plak ile ödül- lendirilen Arvanitaki'nin en büyük düşii müzik dünyasmda unurulmaya- cak yorumlara imza atmak. - Kariyerinize rembetiko ile başla- dınız. Sizi bu miLağe çeken neydi? ELEFTHERİA ARVANİTAKİ - Etnik şarkılar Yunanistan'da Zmirne- ika(lzmirli)dediğimizparçalarlata- üm albümleri Yunanisan'da platin plakla ödüllendirilen Eleftheria Arvanitaki'nin amacı, geçen yıllara direnen ve unutulmayacak şarkılara imza atmak. Ortak çalışmalar yapmaya ise sıcak bakıyor ama, bunun için Türk müzisyenleri iyi tanıması gerektiğini belirtiyor. nınmaya başlamıştı. Rembetikonun temelleri, Ege'den göç edenlerin ve ülkenin fakir bölgelerinde yaşayan in- sanlann yaptığı müzikJere dayanı- yordu. 70'li yıllarda bu müzik nere- deyse unutulmuşfu. 1980'lerde yeni- den gün yüzüne çıkmaya başladı. Söyleşiler, dinletiler ve kitaplar sa- yesinde bu tür yeniden yaygınlaşıp sevilmeye başladı. Özellikle iiniver- siteler kasetleri kaydedip dağıtarak bu müziğin yaygınlaşıp ilerlemesin- de büyük bir rol oynamıştı. 1985 yı- lına kadar Opisthodromiki Kompa- nia ile çalışhktan sonra solo çalışma- lara yöneldim. Günümüz gençliği bu müziği hâlâ seviyor, ama onlar için hiçbir zaman moda olacak müzik değil. 'Rembetikonun sırn tarihinde' - Istanbui Caz Festrvali kapsamın- da bu İstanbuJ'a gerçekleştirdiğiniz ikinci ziyaret_ ARVÂNİTAKİ - 1997de 'Night Ark''ın özel davetlisi olarak gelmiş- tim. Bu davet esnasında Sezen Aksu ile de tanışma fırsatım doğmuştu. Bu konser çok daha farklı, çünkü sahnede tek başıma olacağım. - WOMAD festivali yaptığınız et- nik müziğe nasıl bir yol açıyor? ARVÂNtTAKİ- Bır sanatçınm ka- riyeri ve gelişimi açısından büyük rol oynuyor. Amacı sadece sanatçı- yı geliştirmek değil. dünyanın pek çok yanına sanatçı önennek gibi birmis- yonu da var. Bu festıval sayesinde ül- kemin müziği hiç bılmeyen insanlar tarafındantanınıpdınlenebiliyor. Pek çok ülkede bu sayede şarkı söyleme fırsatım yakaladım. Yıllarca birlik- te çalıştığım Sotiris Lemonidis. Spi- ros Goumas. Manos Achaiinotopo- ulos. Yiannis Aninos, Vangeli Cari- pis, Perros Kourtis. Orestis Plakidis ve Takis Berberis'in başanmda önem- li katkılan var. - Rembetikomüziğinin hâlâ dinlen- nıesinin sırn nedir? ARV\NİTAKİ - Rembetikonun sırn tarihinde ve geçmiş köklerinde yatıyor. Dinleyen herkes ya kendin- den ya da geçmiş tarihten bir şey bu- luyor. - Türk müziği ile Yunan müziği arasında ortak noktalann veya fark- larmolduğunu düşünüyormusunuz? ARVANİTAKİ - Ortak bır tarih olan Anadolu var. Bu her iki ülke- nin birbirinden etkilenmesi için iyi bir neden. Aynca köklerimiz ve ya- şanan tarihi unutmamak gerek. Bü- tün bunlann iki taraf için ortak pay- dalann çıkanlması için yeterli oldu- ğunu düşünüyorum. -Daha öncekiçahşmaiannızda pek çok ünlü isimJedüetyapmıştnuz.Türk meslektaşlannıziaortakbir düet yap- mayı düşündünüz mü? ARVANİTAKİ - Ortak bır şeyler olabilir. Ama bunun için zaman ve bu ülkenin müzisyenlerini iyi tanı- mam gerekiyor. Genellikle çalıştı- ğım ve ortak bir ruha sahip olduğum insanlarla bir şeylere imza atmak is- terim. Daha önce Ara Dinkjian ve Ar- to Boyacryan'la çalışmıştım. Ortaya keyifli şeyler çıkarmıştık. - Yeni albümünüz Türkiye'de bu hafta pivasava çıkü» ARVÂNİTAKİ -'Broadcast' adı- nı taşıyan bu albümüm lngilizce ağır- hklı. 2.5 ay önce Yunanistan'da ve Av- rupa'run da pek çok yerinde sarışa su- nuldu. Bu CD'de Ara Dinkjian'm iki parçası var. Aynca Portekiz'den Dul- ce Pbntes ve Afrikalı Ismael Lo ile yaptığımız bir düet de bulunuyor. - Bundan sonraki hedefıniz nedir? ARVANİTAKİ - Zor fakat benim için önemli bir hedefîm var. Yunan müziğinin içinde bulunduğu bu zen- ginliğe bir nebze katkıda bulunmak ve geçen yıllara direnen, unutulma- yacak şarkılara imza atmak. < . « < * • - - , Celia Cruz, hüzünlüden çokneşeli melodileriyeğliyor Müziğin anlamı eğlenceGAMZE AKDEMİR Sanat kari>erinde 50. yılını geride bıra- kan Latin müziğinin efsanesi, Afro-Küba müziğin kraliçesi Celia Cruz, dün gece Ce- mil Topuzlu Açıkhava Sahnesı'nde müzik- severlere unutulmaz bir gece yaşattı. 70aIbümü. yüzden fazla ödülü olan Cruz, dünyayı kasıp kavuran'salsa'yı ticari bir isim olarak değerlendirdi: "Heryapöğım mü- zik salsa olarak anılmadı elbette. Salsa, 1967'den bu yana süregelen ticari bir isim. Müziğimizin sahip olduğu her ritim genel- lenerek bu isim altında toplanmış. Bizûn müziğimizde 'rumba' gibi, 'bolero' gibi Af- ro-Kübaritimleride var. O yüzden salsa de- nilince tek bir ritmi anlamak doğru değü". Müziğin yolunu eğlence olarak tarif eden sanatçı. Tann izin verdiği sürece şarkı söy- lemek istiyor: "Sonalbümümdetangodavar, ama Latin müziktarzında söylemeye devam etmek istiyorum. Kendi stilimi korumaya, ritmimi sürdürmeye çahşıyonım. Afro-Kü- ba'ya gelince, Küba'daki Afrika kökenli kö- lelerin yapüğı hüzünJü bir müziktir. Ben bu müziği de, ritmi de repertuvanmda bulun- duruyorum. Fakat bir süre sonra hep hüzün- lü şarkılar söylememek için bunlan reper- nıvanmdancıkarmaya kararverdhn.Zaman zaman hüzünlü şarkılar da seslendiriyorum, ama neşeli, gülümseyen melodiler seslendir- meyi daha çok seviyorum". Müziğin bir felsefe taşıdığını. ama temel- de kendisine eğlenceyi ifade ettiğini vurgu- luyor. "İnsanlar konsere mutlu olmak, eğ- lenmek için giderier. Dansederken, eğJenir- ken acılanm unufurlar. Daha sonra kendi ya- şamlanna döneceklerdirzaten. İnsanlann ba- na gösterdigi ilgiden çok mutlu oluyorum". Celia Cruz, sözleri iyi telaffuz edemedi- ği gerekçesiyle lngilizce söylemeyi tercih etmiyor. Konserlerinde eski şarkılarından çok, en son albümünden parçalar seslendir- meyi yeğliyor. Latin diva bu konserinde, müzik yaşamında önemli bir rol oynayan 'sal- sa'nın bir başka efsane ismi Tîto Puente anısına 'OyeComo Va'yı seslendirdi. "Mam- bo Kings filminden 'Elvira Vi Ca Mia' ad- b parçada da Tito'nun adı geci>or. O yüz- den bu parça da söylemeyi çok sevdiğim şar- kılardan biri." 'Ulkemi, ailemi, toprağımı seviyorum' - Geçmişe dönüp baktığınız zaman Kü- ba'dan ABD'yebu gönüflü sürgünJüğün ne- denini bugün nasıl açıklıvorsunuz ? CELİA CRUZ-15 Temmuz 1960'ta Kü- ba'dan aynldım. 41 yıl oldu. ilk olarak pa- ra kazanmak için Meksika'ya gittim. Ora- da bir gece kulübüyle anlaşma yapmıştım. Çünkü annem kanserdi ve hiç paramız yok- tu. Ölmeden önce ihtiyacı olan her şeyi te- min ermek istiyordum. Öldüğünde ise onu gömebilmek için ülkeme dönmek istedim. Fakat izin vermediler. Bu sistem değişme- dikçe ülkeme dönmeyi düşünmüyorum. Fi- kirlerim hiç değişmedi. Küba'ya dönebile- ceğim ortam oluşsaydı kendimi çok iyi his- sederdim, çünkü uçaktan iner inmez yapa- cağım ilk şey annemin mezanna gitmek olurdu. Ülkemi. vatanımı. toprağımı bırakmadım. Be- nı buna vatanımda olan sis- tem sevkettı. - Bu sürgün müağinizi etki- ledimi? CRUZ - Müziğimde bu sür- günün. \atan hasretinin etkisi mutlaka var. Uzaktan da olsa hâ- lâ kendi topraklarım için şarkı söy- lemeyi sürdürüyorum. Ülkemi sevivo- rum. Zaten bir insan kendi topraklan- nı sevmezse ailesini de sevemez. Ai- lemi , ülkemi seviyorum. - Latin müziğinin kraliçesisi- niz. Açnğınız yolda birçok genç yetenek ileriedi ve başanlı ol- du. Bunu bir misyon olarak üstkndiğinizi söyleyebiür nıi- >iz? CRUZ-Evet.böylebirso- rumluluğumun olduğunu his- sediyorum. Özellikle de bu dünyada çok fazla kadın şar- kıcı yokken. Var olanlar da ya müziği bırakıyorlarya da evle- niyorlar. Genç sanatçılann ço- ğu gerçekten yaptığım müziği takdir ediyor. ilham aldıklannı. izimden gittiklerini söylüyor. Bu çok hoş bir duygu. Gençlerin böy- le art arda piyasaya çıkmasında hiç bir yanlış taraf göremiyorum. Şim- di de sıra onlarda. Çıkacak ve kendi müziklerini yapacaklar. teli koptu, istifini bozmadı \Va>ne Shorter izleyiciden memnundu, Patitucci kontrbasının telini onardı. • PJ Harvey sadece buharda pi- şırilmiş, ruzsuz, yağsız somon ba- hğıyedi. Sahne arkasındakiler kon- ser süresince 'askeri düzcnde' ça- lıştı. Açıkhava'da bile sıgara içil- medi. • Harvey'in kostüm danışmanı. bir gün önce Omara Portuon- do'nun konserine geldiğinde. ku- listeki ıstiridye biçimindeki kül tablalannı aldı. Bunlan sutyen yap- mak için kullanacağını belirtti, ay- nca kostümde kullanmak için 10 tavııskuşu tüyü istedi. Ama Har- vey konserde bu kostümü giyme- di. • Istanbul'a konserinden iki gün önce ulaşan ve aynı gece NickCa- ve'i bir köşeden gizlice dinleyen PJ Harvey, rehberlerini atlatıp dört arkadaşıyla Istanbul'ugezdi. Nick Cave ise Kapalıçarşı 'da çeşitli ahş- veriş yaptı. 70'lerden kalma ceke- tini omzuna atarak külhanbey gi- bi kehribar tespihini çevirerek do- laştı. • Vakıf çalışanları Nick Cave ile sorun yaşamayı beklerken şim- diye dek gördükleri 'en şeker üı- san'la karşılaştı. Çok dakikti. 'so- undcheck'ını teknisyenleri yerine kendi yaptı. Kimsenin imza iste- ğini kırmadı. Ca\e'in konserleri- ni çeşitli yerlerde izleyen Rus bir kadm gazeteci. sanatçmın İstan- bul'daki basın toplantısını çok ke- yifli buidu. • Dianne Reeves. konserinden bir gün önce gittiği Babyion'da Dezoriental'ın eşliğinde Danikt Pe- rezile göbek attı. Açıkhava Tiyat- rosu'na 'âşık" olan Reeves, seyir- cinin enerjisine hayran kaldı. • Reeves konserini bitirdikten sonra en önde oturarak VVayne Shorter'ı izledi. Her ikisi de kali- teli seyirciden çok memnun kaldı. Shorter. izleyicinin coşkuyla bı- rakmak istemediği Reeves'e 'Keş- ke ilk konser biz olsavmışız' dedi. • VVayne Shorter'ın ekibinden büyük yetenek John PatituccL kon- ser sırasında kontrbasının teli ko- punca kulisten yeni teli kaptığı gi- bi sahneye koştu ve dört bin kişi- nin önünde, ustanın saksofon nağ- melerinin eşliğinde istifini boz- madan teli değiştirdi. • Celia Cruz, Buena VTsta Sod- alClub ile ilgili sorulara çok sinir- lenerek "Başka insanlann müziği- ni konuşmakiçin burada değUim'' dedi. OKUMALAMBAS ENİS BATUR Küratörün Sınırında Louvre'un Grafik Sanatlar Bölümü beş altı yıl< yeni bir uygulamayı yürüriüğe soktu: Düşünüre (De rida), sanatçıya (Greenavvay), sanat tarihçisir (Damisch) ya da ruhçözümcüye (Starobinski) se giler düzenletiyor müze yönetimi: Greenavvay'ınl1 ni göımüş, düşkınklığına uğramıştım -ola ki yanl beklentiler içindeydim, çok yakından ifgi duydı ğum o konuda (uçmak). Derrida sergisinin (Körlü yalnızca kitabını gördüm, ötekileri izleyemedim. G< çen yıl da Kristeva bir sergi hazırlamış. "Baş-lıc Görümlerfl/isions Capitales)": Kesik baş izlegi üz< rine seçilmiş 60 yapıttan oluşan birtoplam. Beau> Arts dergisindeki bir söyleşiden öğrendim sergiy seçiten birkaç tabloya eşlik ediyondu Kristeva'nın aç^ lamalan, meğer 1996'da yayımlanan romanı "Pos session "da da kesik baş izleği öne çıkıyormuş. Kesik baş konusu ayrı. Bizim kültürümüz açısır dan da önemli bir tabaka yaratır o yılgı verici dı rum: Ahmet Yaşar Ocak'ın "TürkFolklorunda Ke sik Baş" (1989) üzerine ayrıntılı çalışması, hem kls sik dönem Islam metinlerini, hem de Hıristiyan folk lorunun Anadolu ve Balkanlar'da aynı konuya ge tirdiği uzantılan içerir. Orhan Pamuk, romanında b çalışmadan yararlanmış olsa gerek. Dogu-Batı ikilemi çerçevesinde, yıllardır, Türkiye'd yaşamanın sağladığı özel bır konumdan söz ediyc rum: Biz, burada, Kristeva'yı da, Ocak'ı da önümü ze koyabiliyoruz, hiç değilse boyle bir olanağımı varnicedir. Kristeva, Ocak'ın çalışmasından haber dar bile degil. (Işin kötüsü, Ocak da Kristeva'da haberdar olmayabilir). Sıçrayarak, üzerinde kısaca kalmak istediğin noktadan uzaklaşıyorum ikidebir. Çekirge mantıi yeni yeretmedi şüphesiz, yazı düzenimde; ama iç bükeylerle, neredeyse bir huy halini aldığı da ileri sü rülebilir sıçrama eğiliminin. Kendimi doğrulama adına umarım degildir: Zihinsel alıştırmanın bir uo derişmeye, yoğunlaşmaya dayanıyorsa, öteki sıç ramaya, parçalanmaya bağlanıyor: "Fragmenta ire" yazının yazgısı. Ne kesik baş, ne sıçrayan yazı, bu metnin çekir deginde duran: Louvre yönetiminin kararı için bu lunduğum yerden (:Uzaktan) söyleyeceklerim ola cak, belki yakından da okunması gerekecek söz ler: Sergi düzenlemek, yalnızca küratörlere bırakıla mayacak bir "iş". Sergi düzenlemek, iki anlamıyl. da "iş"artık, birfikrin gerçekleştirilmesındefikrin ta sanm açısından da bağlayıcı yanı olduğu unutulma malı. Açacağım, Kristeva örneğinden yola çıkarak Meslekten bir küratör (sahi, nedir, neyin nesidir kü ratör, nasıl yetişir?), birikimi, "depo"yu tanır elbet te; gelgelelim, Kristeva'nın ya da Derrida'nın pers pektifıne, Greenavvay'in yaratıcılığına, Starobins ki'nin çözümleyiciliğine sahip degildir. Giderek, on ların üreteceği fikir\ç\n ancak destek olabilir, danış manlık yapabilir. Böyle bir serginin kavramsal cep hesi birinci dereceden önem taşır; Felsefe'ye, Sa nat'a, Bilim'e, Tarih'e dayanması biçimini yogura cak ana etken olacaktır. Birkaç ayncalıklı örneğe rastlansa bile. geneldı küratörierin bu düzeyde özgün tasarılar kuıma, ge liştirme olasılığı düşük görünüyor bana. Sanatç sergileri, dönem ya da akım sergileri başka: O et kinlikler için meslekten küratörierin işe koşulmala n doğaldır; sanat tarihçisinin, eleştirmen ya da aka demisyenin yer alacağı bir danışma kurulunun yön lendiriciliğinde çalışmak eşyanın mantığıdır. Bun; karşılık, kavramsal boyutu tarafından sınırlan çizi lecek bir tasannın mimannın bir üst konumda ye alan kişilerarasından seçilmesi, ona mühendis (kü ratör vb.) yardımcıların kılavuzluk yapması dah* sağlam bir çözüm olarak görülebilir. Mehmet Ergüven'in, Ferit Edgü'nün, llhar Berk'in, Metin Erksan'ın hazıriayacağı bir sergi, im lem ve anlamı çok daha varsıl bir etkinlik kimliğin taşıyacaktır, diye düşünüyorum. Bu yüzyılın sergilerinde, Louvre'un benimsediğ yöntemin sik sik geçerii olacağına inanıyorum. Bu "iş" küratörlere, birbaşına onlara bırakılama yacak kadar ciddi geliyor, görünüyor bana. Strauss Abdülmecite ithaf etmisti 5 bin kuruşluk kayıp notalar ANKARA (AA) - Dünyanın en ünlü bes- tecilerinden, 'ValsJer Krafa'Johann Strauss'un Osmanlı padişahı Ab- düunecit'e ithaf ettiği. Abdülmecit'in de 5 bin 600 kuruş değerinde bir yüzükle ödüllendirdiği beste, bugüne kadar bu- lunamadı. Gazi Üniversitesi Ga- zi Eğitim Fakültesi Gü- zel SanatlarBölümü Öğ- retim Üyesi Yrd. Doç. Aydın uik, Strauss'un kayıp eserine ilişkin bir araştırma yaptı. Yrd. Doç. Uik'in araştırması sonucundaTopkapı Sa- rayı Arşivi'nde elde et- tiği belgeye göre, ünlü besteci23 Mayıs 1849 yılında Abdülmecit'e bir bestesini ithaf ederken sunduğu yazıda padişa- ha şöyle sesleniyordu: "Sultan Abdülmecf Haşmetmeaplanna.- Haşmetmeaplannır sanatkârlan şereflendi- ren lürullaruıa dayana- rak ParisOsmanh Büyü kekTKği eğlenceorkestra- sı şefi olarak bana sor bestelerimden biriniken- dilerine ithafetmek lüt fiınu bahşetrneterini ri- ca ediyorum. Haşmet meaplannın bu naçiz it hafi kabul ederek bani bahşedecekleri lütuf müzikhayanmda benirr için bir eesaretfcndirmt ve geleceğim için bir ba- şan olacaktır. Çokmü tevazı ve çok itaatkâr hizmetkânmz_." Top kapı Sarayı arşivlerin de, bu konudaki yazış maların yer almasın^ rağmen Strauss'un Ab- dülmecit'e ithaf ettiğ beste bulunamadı. Edinburgh'da Sean Penn'e ödül • EDEVBURGH (REUTERS) - Ünlü aktör Sear Penn, yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde Jack Nicholson'un oynadığı 'The Pledge' (Rehin) adlı filmi ile Edinburgh Film Festivali'nde ödül alacak. Iskoçya'da 55 yıldır aralıksız düzenlenen festivalde ödül verilecek diğer isimler arasında 'Billy Elliot' filminın senaristi Ben Hall ile 'Gabriel ve Ben' filminin senaristi Billy Connolly de bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle