Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15TEMMUZ2001 PAZi
14 KULTUR kulturfö cumhuriyet.com.tr
Eleftheria Arvanitaki'nin hedefi Yıman müziğinin zenginliğine katkıda bulunmak
YıIIara dayaıııkh şarkdarIST.NIUI 8.ULUSLARARASI
K u a B R
İSTANBUL
uAKrı CAZ FESTIVALI
NENAÇALİDİS
Yunan sanatçı Eleftheria Arvani-
taki, geçen cuma akşamı. '8. Ulusla-
rarası CazFestivaJF kapsamında Is-
tanbuFda bir konser verdi. Arvani-
taki, ilk şarkıdan sonra dinleyicileri
Türkçe 'merhaba' diyerek selamla-
dı. Her fırsatta Türk ve Yunan ezgi-
lerinin ortak noktalara sahip olduğu-
nu ifade eden sanatçı. şarkılannda ki-
mi zaman Diyarbakır'da esen rüz-
gârlardan kimi zaman da gecenin
karanlığından -'siyah ferace* sözle-
riyle- bahsetti. Konser, aralannda
Arvanitaki'nin eşinin de bulunduğu
kalabalık bir izleyici topluluğu tara-
fından izlenmesine rağmen, genel
olarak sönük geçti. Bir ara elinde
dansöz zilleriyle kısa bir gösteri ya-
pan Arvanitaki, Sezen Aksu'nun 'Sa-
nşuum' adlı şarkısının Yunanca ver-
sivonunu da söyledi. Dinleyicilere
"IstanbuJ'da şarkı söylediğim için
çok mutluvum. Imanm yeniden gö-
rüşürüz" sözleriyle veda etti.
1980'lerde üniversite kökenlı btr
toplulukla müzıge ilk adımını atan
Elefthena Arvanitaki, beş yıllık or-
tak çalışmanın ardından kariyerini
tek başına sürdürüyor. Tüm albüm-
leri Yunanistan'da platin plak ile ödül-
lendirilen Arvanitaki'nin en büyük
düşii müzik dünyasmda unurulmaya-
cak yorumlara imza atmak.
- Kariyerinize rembetiko ile başla-
dınız. Sizi bu miLağe çeken neydi?
ELEFTHERİA ARVANİTAKİ -
Etnik şarkılar Yunanistan'da Zmirne-
ika(lzmirli)dediğimizparçalarlata-
üm albümleri
Yunanisan'da
platin plakla
ödüllendirilen
Eleftheria
Arvanitaki'nin
amacı, geçen
yıllara direnen ve
unutulmayacak
şarkılara imza
atmak. Ortak
çalışmalar
yapmaya ise
sıcak bakıyor
ama, bunun
için Türk
müzisyenleri
iyi tanıması
gerektiğini
belirtiyor.
nınmaya başlamıştı. Rembetikonun
temelleri, Ege'den göç edenlerin ve
ülkenin fakir bölgelerinde yaşayan in-
sanlann yaptığı müzikJere dayanı-
yordu. 70'li yıllarda bu müzik nere-
deyse unutulmuşfu. 1980'lerde yeni-
den gün yüzüne çıkmaya başladı.
Söyleşiler, dinletiler ve kitaplar sa-
yesinde bu tür yeniden yaygınlaşıp
sevilmeye başladı. Özellikle iiniver-
siteler kasetleri kaydedip dağıtarak
bu müziğin yaygınlaşıp ilerlemesin-
de büyük bir rol oynamıştı. 1985 yı-
lına kadar Opisthodromiki Kompa-
nia ile çalışhktan sonra solo çalışma-
lara yöneldim. Günümüz gençliği
bu müziği hâlâ seviyor, ama onlar için
hiçbir zaman moda olacak müzik
değil.
'Rembetikonun sırn tarihinde'
- Istanbui Caz Festrvali kapsamın-
da bu İstanbuJ'a gerçekleştirdiğiniz
ikinci ziyaret_
ARVÂNİTAKİ - 1997de 'Night
Ark''ın özel davetlisi olarak gelmiş-
tim. Bu davet esnasında Sezen Aksu
ile de tanışma fırsatım doğmuştu.
Bu konser çok daha farklı, çünkü
sahnede tek başıma olacağım.
- WOMAD festivali yaptığınız et-
nik müziğe nasıl bir yol açıyor?
ARVÂNtTAKİ- Bır sanatçınm ka-
riyeri ve gelişimi açısından büyük
rol oynuyor. Amacı sadece sanatçı-
yı geliştirmek değil. dünyanın pek çok
yanına sanatçı önennek gibi birmis-
yonu da var. Bu festıval sayesinde ül-
kemin müziği hiç bılmeyen insanlar
tarafındantanınıpdınlenebiliyor. Pek
çok ülkede bu sayede şarkı söyleme
fırsatım yakaladım. Yıllarca birlik-
te çalıştığım Sotiris Lemonidis. Spi-
ros Goumas. Manos Achaiinotopo-
ulos. Yiannis Aninos, Vangeli Cari-
pis, Perros Kourtis. Orestis Plakidis
ve Takis Berberis'in başanmda önem-
li katkılan var.
- Rembetikomüziğinin hâlâ dinlen-
nıesinin sırn nedir?
ARV\NİTAKİ - Rembetikonun
sırn tarihinde ve geçmiş köklerinde
yatıyor. Dinleyen herkes ya kendin-
den ya da geçmiş tarihten bir şey bu-
luyor.
- Türk müziği ile Yunan müziği
arasında ortak noktalann veya fark-
larmolduğunu düşünüyormusunuz?
ARVANİTAKİ - Ortak bır tarih
olan Anadolu var. Bu her iki ülke-
nin birbirinden etkilenmesi için iyi
bir neden. Aynca köklerimiz ve ya-
şanan tarihi unutmamak gerek. Bü-
tün bunlann iki taraf için ortak pay-
dalann çıkanlması için yeterli oldu-
ğunu düşünüyorum.
-Daha öncekiçahşmaiannızda pek
çok ünlü isimJedüetyapmıştnuz.Türk
meslektaşlannıziaortakbir düet yap-
mayı düşündünüz mü?
ARVANİTAKİ - Ortak bır şeyler
olabilir. Ama bunun için zaman ve
bu ülkenin müzisyenlerini iyi tanı-
mam gerekiyor. Genellikle çalıştı-
ğım ve ortak bir ruha sahip olduğum
insanlarla bir şeylere imza atmak is-
terim. Daha önce Ara Dinkjian ve Ar-
to Boyacryan'la çalışmıştım. Ortaya
keyifli şeyler çıkarmıştık.
- Yeni albümünüz Türkiye'de bu
hafta pivasava çıkü»
ARVÂNİTAKİ -'Broadcast' adı-
nı taşıyan bu albümüm lngilizce ağır-
hklı. 2.5 ay önce Yunanistan'da ve Av-
rupa'run da pek çok yerinde sarışa su-
nuldu. Bu CD'de Ara Dinkjian'm iki
parçası var. Aynca Portekiz'den Dul-
ce Pbntes ve Afrikalı Ismael Lo ile
yaptığımız bir düet de bulunuyor.
- Bundan sonraki hedefıniz nedir?
ARVANİTAKİ - Zor fakat benim
için önemli bir hedefîm var. Yunan
müziğinin içinde bulunduğu bu zen-
ginliğe bir nebze katkıda bulunmak
ve geçen yıllara direnen, unutulma-
yacak şarkılara imza atmak.
< . « < * • - - ,
Celia Cruz, hüzünlüden çokneşeli melodileriyeğliyor
Müziğin anlamı eğlenceGAMZE AKDEMİR
Sanat kari>erinde 50. yılını geride bıra-
kan Latin müziğinin efsanesi, Afro-Küba
müziğin kraliçesi Celia Cruz, dün gece Ce-
mil Topuzlu Açıkhava Sahnesı'nde müzik-
severlere unutulmaz bir gece yaşattı.
70aIbümü. yüzden fazla ödülü olan Cruz,
dünyayı kasıp kavuran'salsa'yı ticari bir
isim olarak değerlendirdi: "Heryapöğım mü-
zik salsa olarak anılmadı elbette. Salsa,
1967'den bu yana süregelen ticari bir isim.
Müziğimizin sahip olduğu her ritim genel-
lenerek bu isim altında toplanmış. Bizûn
müziğimizde 'rumba' gibi, 'bolero' gibi Af-
ro-Kübaritimleride var. O yüzden salsa de-
nilince tek bir ritmi anlamak doğru değü".
Müziğin yolunu eğlence olarak tarif eden
sanatçı. Tann izin verdiği sürece şarkı söy-
lemek istiyor: "Sonalbümümdetangodavar,
ama Latin müziktarzında söylemeye devam
etmek istiyorum. Kendi stilimi korumaya,
ritmimi sürdürmeye çahşıyonım. Afro-Kü-
ba'ya gelince, Küba'daki Afrika kökenli kö-
lelerin yapüğı hüzünJü bir müziktir. Ben bu
müziği de, ritmi de repertuvanmda bulun-
duruyorum. Fakat bir süre sonra hep hüzün-
lü şarkılar söylememek için bunlan reper-
nıvanmdancıkarmaya kararverdhn.Zaman
zaman hüzünlü şarkılar da seslendiriyorum,
ama neşeli, gülümseyen melodiler seslendir-
meyi daha çok seviyorum".
Müziğin bir felsefe taşıdığını. ama temel-
de kendisine eğlenceyi ifade ettiğini vurgu-
luyor. "İnsanlar konsere mutlu olmak, eğ-
lenmek için giderier. Dansederken, eğJenir-
ken acılanm unufurlar. Daha sonra kendi ya-
şamlanna döneceklerdirzaten. İnsanlann ba-
na gösterdigi ilgiden çok mutlu oluyorum".
Celia Cruz, sözleri iyi telaffuz edemedi-
ği gerekçesiyle lngilizce söylemeyi tercih
etmiyor. Konserlerinde eski şarkılarından
çok, en son albümünden parçalar seslendir-
meyi yeğliyor. Latin diva bu konserinde,
müzik yaşamında önemli bir rol oynayan 'sal-
sa'nın bir başka efsane ismi Tîto Puente
anısına 'OyeComo Va'yı seslendirdi. "Mam-
bo Kings filminden 'Elvira Vi Ca Mia' ad-
b parçada da Tito'nun adı geci>or. O yüz-
den bu parça da söylemeyi çok sevdiğim şar-
kılardan biri."
'Ulkemi, ailemi, toprağımı seviyorum'
- Geçmişe dönüp baktığınız zaman Kü-
ba'dan ABD'yebu gönüflü sürgünJüğün ne-
denini bugün nasıl açıklıvorsunuz ?
CELİA CRUZ-15 Temmuz 1960'ta Kü-
ba'dan aynldım. 41 yıl oldu. ilk olarak pa-
ra kazanmak için Meksika'ya gittim. Ora-
da bir gece kulübüyle anlaşma yapmıştım.
Çünkü annem kanserdi ve hiç paramız yok-
tu. Ölmeden önce ihtiyacı olan her şeyi te-
min ermek istiyordum. Öldüğünde ise onu
gömebilmek için ülkeme dönmek istedim.
Fakat izin vermediler. Bu sistem değişme-
dikçe ülkeme dönmeyi düşünmüyorum. Fi-
kirlerim hiç değişmedi. Küba'ya dönebile-
ceğim ortam oluşsaydı kendimi çok iyi his-
sederdim, çünkü uçaktan iner inmez yapa-
cağım ilk şey annemin mezanna gitmek
olurdu. Ülkemi. vatanımı.
toprağımı bırakmadım. Be-
nı buna vatanımda olan sis-
tem sevkettı.
- Bu sürgün müağinizi etki-
ledimi?
CRUZ - Müziğimde bu sür-
günün. \atan hasretinin etkisi
mutlaka var. Uzaktan da olsa hâ-
lâ kendi topraklarım için şarkı söy-
lemeyi sürdürüyorum. Ülkemi sevivo-
rum. Zaten bir insan kendi topraklan-
nı sevmezse ailesini de sevemez. Ai-
lemi , ülkemi seviyorum.
- Latin müziğinin kraliçesisi-
niz. Açnğınız yolda birçok genç
yetenek ileriedi ve başanlı ol-
du. Bunu bir misyon olarak
üstkndiğinizi söyleyebiür nıi-
>iz?
CRUZ-Evet.böylebirso-
rumluluğumun olduğunu his-
sediyorum. Özellikle de bu
dünyada çok fazla kadın şar-
kıcı yokken. Var olanlar da ya
müziği bırakıyorlarya da evle-
niyorlar. Genç sanatçılann ço-
ğu gerçekten yaptığım müziği
takdir ediyor. ilham aldıklannı.
izimden gittiklerini söylüyor. Bu
çok hoş bir duygu. Gençlerin böy-
le art arda piyasaya çıkmasında hiç
bir yanlış taraf göremiyorum. Şim-
di de sıra onlarda. Çıkacak ve kendi
müziklerini yapacaklar.
teli koptu, istifini bozmadı
\Va>ne Shorter izleyiciden memnundu, Patitucci kontrbasının telini onardı.
• PJ Harvey sadece buharda pi-
şırilmiş, ruzsuz, yağsız somon ba-
hğıyedi. Sahne arkasındakiler kon-
ser süresince 'askeri düzcnde' ça-
lıştı. Açıkhava'da bile sıgara içil-
medi.
• Harvey'in kostüm danışmanı.
bir gün önce Omara Portuon-
do'nun konserine geldiğinde. ku-
listeki ıstiridye biçimindeki kül
tablalannı aldı. Bunlan sutyen yap-
mak için kullanacağını belirtti, ay-
nca kostümde kullanmak için 10
tavııskuşu tüyü istedi. Ama Har-
vey konserde bu kostümü giyme-
di.
• Istanbul'a konserinden iki gün
önce ulaşan ve aynı gece NickCa-
ve'i bir köşeden gizlice dinleyen PJ
Harvey, rehberlerini atlatıp dört
arkadaşıyla Istanbul'ugezdi. Nick
Cave ise Kapalıçarşı 'da çeşitli ahş-
veriş yaptı. 70'lerden kalma ceke-
tini omzuna atarak külhanbey gi-
bi kehribar tespihini çevirerek do-
laştı.
• Vakıf çalışanları Nick Cave
ile sorun yaşamayı beklerken şim-
diye dek gördükleri 'en şeker üı-
san'la karşılaştı. Çok dakikti. 'so-
undcheck'ını teknisyenleri yerine
kendi yaptı. Kimsenin imza iste-
ğini kırmadı. Ca\e'in konserleri-
ni çeşitli yerlerde izleyen Rus bir
kadm gazeteci. sanatçmın İstan-
bul'daki basın toplantısını çok ke-
yifli buidu.
• Dianne Reeves. konserinden
bir gün önce gittiği Babyion'da
Dezoriental'ın eşliğinde Danikt Pe-
rezile göbek attı. Açıkhava Tiyat-
rosu'na 'âşık" olan Reeves, seyir-
cinin enerjisine hayran kaldı.
• Reeves konserini bitirdikten
sonra en önde oturarak VVayne
Shorter'ı izledi. Her ikisi de kali-
teli seyirciden çok memnun kaldı.
Shorter. izleyicinin coşkuyla bı-
rakmak istemediği Reeves'e 'Keş-
ke ilk konser biz olsavmışız' dedi.
• VVayne Shorter'ın ekibinden
büyük yetenek John PatituccL kon-
ser sırasında kontrbasının teli ko-
punca kulisten yeni teli kaptığı gi-
bi sahneye koştu ve dört bin kişi-
nin önünde, ustanın saksofon nağ-
melerinin eşliğinde istifini boz-
madan teli değiştirdi.
• Celia Cruz, Buena VTsta Sod-
alClub ile ilgili sorulara çok sinir-
lenerek "Başka insanlann müziği-
ni konuşmakiçin burada değUim''
dedi.
OKUMALAMBAS
ENİS BATUR
Küratörün Sınırında
Louvre'un Grafik Sanatlar Bölümü beş altı yıl<
yeni bir uygulamayı yürüriüğe soktu: Düşünüre (De
rida), sanatçıya (Greenavvay), sanat tarihçisir
(Damisch) ya da ruhçözümcüye (Starobinski) se
giler düzenletiyor müze yönetimi: Greenavvay'ınl1
ni göımüş, düşkınklığına uğramıştım -ola ki yanl
beklentiler içindeydim, çok yakından ifgi duydı
ğum o konuda (uçmak). Derrida sergisinin (Körlü
yalnızca kitabını gördüm, ötekileri izleyemedim. G<
çen yıl da Kristeva bir sergi hazırlamış. "Baş-lıc
Görümlerfl/isions Capitales)": Kesik baş izlegi üz<
rine seçilmiş 60 yapıttan oluşan birtoplam. Beau>
Arts dergisindeki bir söyleşiden öğrendim sergiy
seçiten birkaç tabloya eşlik ediyondu Kristeva'nın aç^
lamalan, meğer 1996'da yayımlanan romanı "Pos
session "da da kesik baş izleği öne çıkıyormuş.
Kesik baş konusu ayrı. Bizim kültürümüz açısır
dan da önemli bir tabaka yaratır o yılgı verici dı
rum: Ahmet Yaşar Ocak'ın "TürkFolklorunda Ke
sik Baş" (1989) üzerine ayrıntılı çalışması, hem kls
sik dönem Islam metinlerini, hem de Hıristiyan folk
lorunun Anadolu ve Balkanlar'da aynı konuya ge
tirdiği uzantılan içerir. Orhan Pamuk, romanında b
çalışmadan yararlanmış olsa gerek.
Dogu-Batı ikilemi çerçevesinde, yıllardır, Türkiye'd
yaşamanın sağladığı özel bır konumdan söz ediyc
rum: Biz, burada, Kristeva'yı da, Ocak'ı da önümü
ze koyabiliyoruz, hiç değilse boyle bir olanağımı
varnicedir. Kristeva, Ocak'ın çalışmasından haber
dar bile degil. (Işin kötüsü, Ocak da Kristeva'da
haberdar olmayabilir).
Sıçrayarak, üzerinde kısaca kalmak istediğin
noktadan uzaklaşıyorum ikidebir. Çekirge mantıi
yeni yeretmedi şüphesiz, yazı düzenimde; ama iç
bükeylerle, neredeyse bir huy halini aldığı da ileri sü
rülebilir sıçrama eğiliminin. Kendimi doğrulama
adına umarım degildir: Zihinsel alıştırmanın bir uo
derişmeye, yoğunlaşmaya dayanıyorsa, öteki sıç
ramaya, parçalanmaya bağlanıyor: "Fragmenta
ire" yazının yazgısı.
Ne kesik baş, ne sıçrayan yazı, bu metnin çekir
deginde duran: Louvre yönetiminin kararı için bu
lunduğum yerden (:Uzaktan) söyleyeceklerim ola
cak, belki yakından da okunması gerekecek söz
ler:
Sergi düzenlemek, yalnızca küratörlere bırakıla
mayacak bir "iş". Sergi düzenlemek, iki anlamıyl.
da "iş"artık, birfikrin gerçekleştirilmesındefikrin ta
sanm açısından da bağlayıcı yanı olduğu unutulma
malı.
Açacağım, Kristeva örneğinden yola çıkarak
Meslekten bir küratör (sahi, nedir, neyin nesidir kü
ratör, nasıl yetişir?), birikimi, "depo"yu tanır elbet
te; gelgelelim, Kristeva'nın ya da Derrida'nın pers
pektifıne, Greenavvay'in yaratıcılığına, Starobins
ki'nin çözümleyiciliğine sahip degildir. Giderek, on
ların üreteceği fikir\ç\n ancak destek olabilir, danış
manlık yapabilir. Böyle bir serginin kavramsal cep
hesi birinci dereceden önem taşır; Felsefe'ye, Sa
nat'a, Bilim'e, Tarih'e dayanması biçimini yogura
cak ana etken olacaktır.
Birkaç ayncalıklı örneğe rastlansa bile. geneldı
küratörierin bu düzeyde özgün tasarılar kuıma, ge
liştirme olasılığı düşük görünüyor bana. Sanatç
sergileri, dönem ya da akım sergileri başka: O et
kinlikler için meslekten küratörierin işe koşulmala
n doğaldır; sanat tarihçisinin, eleştirmen ya da aka
demisyenin yer alacağı bir danışma kurulunun yön
lendiriciliğinde çalışmak eşyanın mantığıdır. Bun;
karşılık, kavramsal boyutu tarafından sınırlan çizi
lecek bir tasannın mimannın bir üst konumda ye
alan kişilerarasından seçilmesi, ona mühendis (kü
ratör vb.) yardımcıların kılavuzluk yapması dah*
sağlam bir çözüm olarak görülebilir.
Mehmet Ergüven'in, Ferit Edgü'nün, llhar
Berk'in, Metin Erksan'ın hazıriayacağı bir sergi, im
lem ve anlamı çok daha varsıl bir etkinlik kimliğin
taşıyacaktır, diye düşünüyorum.
Bu yüzyılın sergilerinde, Louvre'un benimsediğ
yöntemin sik sik geçerii olacağına inanıyorum.
Bu "iş" küratörlere, birbaşına onlara bırakılama
yacak kadar ciddi geliyor, görünüyor bana.
Strauss Abdülmecite ithaf etmisti
5 bin kuruşluk
kayıp notalar
ANKARA (AA) -
Dünyanın en ünlü bes-
tecilerinden, 'ValsJer
Krafa'Johann Strauss'un
Osmanlı padişahı Ab-
düunecit'e ithaf ettiği.
Abdülmecit'in de 5 bin
600 kuruş değerinde bir
yüzükle ödüllendirdiği
beste, bugüne kadar bu-
lunamadı.
Gazi Üniversitesi Ga-
zi Eğitim Fakültesi Gü-
zel SanatlarBölümü Öğ-
retim Üyesi Yrd. Doç.
Aydın uik, Strauss'un
kayıp eserine ilişkin bir
araştırma yaptı. Yrd.
Doç. Uik'in araştırması
sonucundaTopkapı Sa-
rayı Arşivi'nde elde et-
tiği belgeye göre, ünlü
besteci23 Mayıs 1849
yılında Abdülmecit'e bir
bestesini ithaf ederken
sunduğu yazıda padişa-
ha şöyle sesleniyordu:
"Sultan Abdülmecf
Haşmetmeaplanna.-
Haşmetmeaplannır
sanatkârlan şereflendi-
ren lürullaruıa dayana-
rak ParisOsmanh Büyü
kekTKği eğlenceorkestra-
sı şefi olarak bana sor
bestelerimden biriniken-
dilerine ithafetmek lüt
fiınu bahşetrneterini ri-
ca ediyorum. Haşmet
meaplannın bu naçiz it
hafi kabul ederek bani
bahşedecekleri lütuf
müzikhayanmda benirr
için bir eesaretfcndirmt
ve geleceğim için bir ba-
şan olacaktır. Çokmü
tevazı ve çok itaatkâr
hizmetkânmz_." Top
kapı Sarayı arşivlerin
de, bu konudaki yazış
maların yer almasın^
rağmen Strauss'un Ab-
dülmecit'e ithaf ettiğ
beste bulunamadı.
Edinburgh'da Sean Penn'e ödül
• EDEVBURGH (REUTERS) - Ünlü aktör Sear
Penn, yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde Jack
Nicholson'un oynadığı 'The Pledge' (Rehin)
adlı filmi ile Edinburgh Film Festivali'nde ödül
alacak. Iskoçya'da 55 yıldır aralıksız
düzenlenen festivalde ödül verilecek diğer
isimler arasında 'Billy Elliot' filminın senaristi
Ben Hall ile 'Gabriel ve Ben' filminin senaristi
Billy Connolly de bulunuyor.