22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ2001 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Sızıntı Ekonomisi.0 Av. Halil İbrahim ŞAHİN ADD Genei Başh B üyük Atatürk ün biz- lere armağanı olan Cumhuriyetimizin yaşamsal önemdeki sosyal deylet anlayı- şının bütünü ile rafa kaldınldığı, dayatılmakta olan IMF- Dünya Bankası ekonomireçeteleri,sii- rekli zam, devamlı ek vergi politika- lanyla yurttaşlanmızın ezildiği, tüm olumsuzluk ve beceriksizliklerin öz- verili Anadolu insanına fatura edil- diği. açlık ve yoksulluk kaynaklı gasp ve hırsızhk suçlannın sıradanlaştığı, engelleyici hiçbir güç olmadığı için Meclis'ten birer birer geçirilen yasa- larla Cumhuriyet kazanımlannın hız- la elden çıkanldığı, her şeyden öte umutlann, sabırlann, özlemlerin tü- kendiği ve tüketildiği bir süreçte, ulu- sal egemenliğin gerçek sahibi Ana- dolu insanına giderek, onunla birlik- te sorunlan irdeleyip çözümler üret- meye Atatürkçü Düşünce Derneği olarak devam ediyoruz. Yaklaşık bir yıldır sürdürdüğümüz planlı bölge toplantılanmızdan 8. ve sonuncusunu 23-24 Haziran 2001 günleri şubemizin ev sahipliğinde, dillerin, dinlerin ve uygarlıklann be- şiği ve kesiştiği tarihi Diyarbakır IIi— mizde gerçekleştirdik. Toplantımı- zın konusu "Atatürkçü Düşünce Sis- temindeGüneydoğu Anadolu Bölge- si'nde Sosyo-Ekonomik Polirikalann Dünü. Bugünü, Yannı" idi. Yöneti- ciliğini üstlendiğim toplantıya ko- nuşmacı olarak; ADD GYK üyesi Prof. Dr. Özer Ozankava ile Gazi anı Üniversitesi 1İBF Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. AzizKonukmankatılmışlar- dır. Genel. yerel, asken. üniversite, yar- gı, siyasal partiler, odalar, dernekler, kooperatifler, sendikalar, baro temsil- cileri ve halkjn yoğun katılımı ile beş saate yakın devam eden sorular ve yanıtlarla daha netleşen görüşler, aşa- ğıdaki gibi sıralanabilir. • Bugün Güneydoğu Anadolu Böl- gesi onlarca yıl devam eden yıkıcı terör kaynaklı bir dizi sorunla yüz yüzedir. Kırsaldan kent merkezleri- ne doğru göç, kentlerin yetersiz olan altyapılannı zorlamış, yerel hizmet- lerin kilitlenmesine neden olmuştur. Bölgede işsizlik doruk noktasmda- dır. îşsizliğin neden olduğu adli suç- lar artmakta ve sosyal sorunlar gide- rek ivme kazanmaktadır. • Devletin elinde bulunan, bölge- lerle ilgili son sayısal veriler, 1996 yı- lına aittir. Topraklarla ilgili çalışma- sıisel989tarihlidir. • Ulusal gelirden en az pay alan böl- ge, Doğu Anadolu'dan sonra Güney- doğu Anadolu'dur ve ikinci sıradadır. Kişi başına düşen ulusal gelir tablo- su ise ürkütücüdür. Bölgeler arası farklılıklann olduğu bir ortamda dev- leti küçültmekle bir yere vanlamaz. Varsıllar pastadan çok, daha çok pay alırken yoksullar sadece sızıntılarla ye- tinmek zorundadır. • 1923-1950 arası inanılmaz bir yoksulluk olmasına karşın, planlı bir kalkınma sürecine girilmiş. 1933 ve 1936 tarihli birinci ve ikinci sanayi ve kalkınma planlan ile çok saygın ve soylu bir uğraş verilmiş, coğrafya bü- tüncül olarak ele almmış, sanayi te- sisleri Anadolu'nun iç kısımlanna çekilerek dengeli kalkınma, dengeli sanayileşme ve dengeli istihdam sü- reci yasanmıştır. Söz konusu sanayi kurum ve kuruluşlannın yeri de je- olojik etütler göz önüne ahnarak be- lirlenmiştir. • 1960 sonrasında Devlet Planla- ma Teşkilatı (DPT) kurulmuş, ulus kendi yazgısını piyasalara bırakma- yacağını haykırmıştır. Ancak 1963- 1967 arası Bölgesel Kalkınma Plan- lan yapılmış ve ciddi bir bölgesel planlamaya gidilmiştir. Oysa ulusal plandan yoksun bir bölgesel plan ola- maz. Aksi takdirde ulus-devlet sarsı- lır. • 3. Sanayi ve Kalkınma Planı'nda çok ciddi bir hata yapılmış, gelişme- yi Batı'da görüyorsam oraya yöneli- rim anlayışı belirmiştir. 4. planla ay- nı anlayış sürdürülmüş, 12 Eylül 1980'le birlikte planlamadan vazge- çilmiş, nihayet 24 Ocak Kararlan ile birlikte planlama bütünüyle rafa kal- dınlmıştır. 5., 6., 7. ve 8. planlar ise göstermelik olarak ele alınmış ve sağ- lıklı bir biçimde şekillendirilmemiş- lerdir. • Mustafa Kemalın Lozan'la bir- likte perçinlediğı ve vazgeçilmez kıl- dığı "ekonomik bağımsızlık" ilkesi bugün ne yazık ki ayaklar altına alın- mış, "Borçyiğjdin kamçısıdır" felse- fesi egemen kılınarak bütünüyle dış kaynaklara dayalı büyüme hedeflen- miştir. Türkiye dışandan gelecek "a- cakparaya" bağımlı hale getirilmiş- tir. • Bugün Türkiye ulusal geliri ka- dar iç ve dış borçlanmaya gitmiş, üre- tim ve yatınmı unutmuştur. Bugün- kü iç borçlanmanın ne kadar olduğu- nu Sayıştay bile saptayamamaktadır. Fonlar ise hiç denetlenememektedir. • Topluma sunulan "ulusal polhi- ka" toplumun hiçbir katmanı ile tar- tışılmadığı gibi, TBMM'de de enine boyuna tartışılmamıştır. Çıkanlması taahhüt edilen 15 adet yasanın ise ya- kın geçmişte yaşanmış ve yaşanmak- ta olan mali krizle hiçbir ilgisi yok- tur. Avrupa ülkelerinde son derece örgütlü olan çiftçilerin kendi hükümet- leri üzerinde kurduklan baskılar so- nucu bize dönülmüş, şeker yasası, tü- tün yasası vb. gibi yasalar birer birer TBMM'den geçirilmeye başlanmış- tır. • 1980'li yıllarla birlikte yaşama ge- çirilen ve bizzat yabancılann kulla- nımları sonucu literatüre giren "Ga- zino KapitatizmT, "Eş Dost Kapita- lizmi" ve "Sızıntı Ekonomisi" gibi ulusal ekonomiye dayanmayan ve cumhuriyetimize yakışmayan eko- nomi politikalan benimsenmiş ve moda kavram "küreseUeşme"nin pe- şine düşülmüştür. Devletin küçültül- mesi, devletin kamudan çekilmesi, Merkez Bankası'nın aktif para poli- tikalanndan uzaklaşması ve uygula- nan maliye politikalan ile bugünkü yürekler acısı tablo yaratılmıştır. Önerfler • Türkiye Cumhuriyeti Devleti eko- nomi ve sosyal açıdan yeniden yorum- lanmalıdır. • Özel sektörün faaliyet dışı gelir- lerinin yüzde 88 olduğu bir süreçte: 1923'te ve 1960"larda olduğu gibi yeniden bir planlamaya gidilmelidir. Devlet küçültülmek yerine etkin bir biçimde büyütülmelidir. • Bölgede değerlendirilebilecek çok sayıda kaynak olmasına karşın özel sektör Doğu'ya gelmiyor. Çün- kü repoyla, faizle para kazanıyor. Ya- tınmdan kaçınan bir kapitalist anla- yış varlığını hissettiriyor. Kamunun geri çekildiği alanlan özel sektör dol- duramıyor. O halde devlet ivedi ola- rak yeniden kamu öncülüğünde kal- kınma sürecine girmelidir. • "Endüstri Bölgeleri Yasa Tasan- sı" oldukça sakıncalı bir tasandır. Ya- bancı sermaye gelsin de nasıl gelirse gelsin mantığı bırakılmahdır. Bu yak- laşım sömürge ekonomisine geçmek- ten başka bir şey değildir. Yabancı sermaye, uzun erimli ve ulusal eko- nomiye zarar vermeyecek alanlarda yatınm yapabilir ve yerli özel sektör- le ortakhklar kurabilir. • Sorunlann asıl kaynağı, halka hesap vermeyen yönetimlerdir. Mus- tafa Kemal, halkına hesap veren bir yönetim anlayışı ile inanılmaz bir kal- kınma modelini yaşama geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri halka hesap vermekten kaçınmama- lıdırlar. • Piyasa ve küreselleşmeye teslim olmadan 1923 "te Mustafa Kemal ta- rafından yaşama geçinlen "uygarük projesi"ne çağın gereklenne göre an- lamlar yükleyerek bu kuşatılmışlık çemberi rahatlıkla kınlabilir ve kınl- malıdır. Kamuoyunun bilgisine ve değerlendirmesine saygı ile sıınanm. ARADABİR ŞEMSETTtN ORHAN Eğitimci- Yazar Yurtsever Güçlerin Ulusal Birliği... Renkli bir şal ardına gizlenen ve de adına küre- selleşme denilen yabanıl emperyalizmin ülkemiz- de uyguladığı senaryolar, ekonomimizi çöküntüye sürüklemiş; aş ve işini yitiren milyonlann hızlı ve de kaçınılmaz bir bilinçlenme sürecine girmesini sağ- lamıştır. Bu olumsuz koşullarda yükselen antiem- peryalist karşıtlıklar, dünya jandarması ABD ve onun ülkemizdeki yerti işbirlikçilerini, kendi söylem- leriyle "kaygıya", özünde ise dehşete düşürmüş- tür. Kemalist düşünce ile donanmış öncü ve önder- lerden -şimdilik- yoksun olan Türkiyemiz tutku- sundaki güçler, en kısa sürede kendi içlerinden bu öncü ve önderleri yaratıp emperyalizme karşı ye- niden milli mücadeleyi başlatacaklardır. Bunun ayırdında olan emperyalist güçler ile ülkemizdeki kâhyalannın telaş ve korkusu boşuna değildir. "Zinciherinden başka kaybedecek şeyi kalma- yan" milyonlann öfke seli; Mustafa Kemal'in de- yimiyle, "Türk ulusunun, utanmak için yaratılmış bir ulus olmadığı" savını 82 yıl sonra yeniden ka- nıtlayacaktır. Lüks yaşamı akıl, doları vicdan yeri- ne koyanlar; yağma, soygun ve talanı temel felse- fe seçenler, Batılı akbabalann kanatları altına sığı- narak; can verilerek elde edilen ulusal bağımsızlı- ğımızı altın tepsi içinde çokuluslu tekellere sunan- lar, tarihin kendilerine kahkahayla güldüğü günle- ri göreceklerdir. Batı uşaklığına, sömürgeleşmeye, açlık ve yok- sulluğa "hayır" demek için geniş tabanlı Yurtsever Güçlerin Ulusal Birliği'ni kurmanın zamanı gelip çat- mıştır. Yann çok geç olabilir! Unutmamalıyız ki salt yap- tıklarımızdan değil, yapmamız gerektiği halde yap- madıklanmızdan da sorumluyuz. Ülkenin kan yi- tirmesine seyirci kalmanın, meydanı küreselleş- mecilere bırakmanın vatana ihanetle eş olduğunu bilmeliyiz. Susup beklemeyi, sinip pusmayı, ürküp korkma- yı bekleyecek miyiz? Üzerimizdeki ölü toprağını atıp silkelenerek ulu- sumuza karşı olan sorumluluklarımızı yerine getir- melryiz. Korkmadan, ödün vermeden, sıkılı biryum- ruk gibi; Erzurum tabyalanndaki Nene Hatun, Ça- nakkale sırtlanndaki, Kurtuluş Savaşı'ndaki Mus- tafa Kemal, 1968 koşullanndaki Deniz, Yusuf ve • Hüseyin gibi. Bağımsızlığımıza yönelik saldınlan püs- kürtmeliyiz... Düşün ayrılıklarını bir yana iterek, el ele vererek Yurtsever Güçlerin Ulusal Birliği'ni düşünsel ve eylemsel olarak yaratarak... Ata'nın Bursa Söyle- v/'ni, Amasya Genelgesi'n\ bin kez daha okuyup gereğini yapmalıyız; ulusal refleksimizi göstere- rek... Bu cennet yurdu 10 bin vatansız, sömürgen ve de dolarcıya; 28 Şubat'a "sütü bozuk" diyen mil- liyetsiz ümmetçilere bırakmak yerine, çürükleri, patlakları temizlemeli, onarmalı; kuşatılıp cende- reye alınan Türkiye'yi, bağımsız, güçlü ve halkçı kıl- malıyız... Aymazlığın Böylesi... Erol ERTTJGRUL Hukukçu - Aydın Atatürkçü Düşünce Derneği Başkam Y ayılmacılık ve sömürgecilik artık günümüzde top-tüfekle ve savaşlarla değil, barış(!) yoluyla geliyor!.. Karşılıklı anlaşmalarla geliyor. Yasa- larla, borçlandırmalar yoluyla geliyor... An- laşılmaz bir tüketim ekonomisinin pompa- lanması ile geliyor. Tüm kentlerimizin bü- yük satış yerlerinde yabancı markalı mal- lan görüyoruz. Iş yalnız bununla da kalmı- yor; bir zamanlar kendi kendine yeten, dün- yanın sayılı ülkelerinden olan ülkemizde, ar- tık yabancı markalı peynirler, yağlar, mey- veler satılıyor. Güzelim Anamur muzunun yerini Çiki- ta muzu aldı. Edirne peynirinin yerine de Fransız ve Hollanda peynirleri satılıyor.. Urfa ya da Vakfıkebir tereyağını bulamaz- sınız, ama Hollanda tereyağlan artık her zaman bulunur. Bunlann hiçbirini biz üret- miyoruz. Ama mutlu bir azınlık bunlan tü- ketiyor. Toplum buna alıştınldı. Ürettiği- mizden fazlasını tüketiyoruz. Tam bir tüke- tim toplumu olduk. Ve bu tükettiklerimizin büyük bir bölümünü dışandan yabancı pa- ra ödeyerek alıyoruz. Dışanya sattıklanmız (dışsatım) az, dışandan aldıklanmız (dışa- lım) çok. Çocukluğumuzun "Yerli MalıHaftalan" tarihe kanştı. Bunlan savunanlar, yabancı malı yerine yerli malını öne çıkaranlar çağ- dışı sayılıyor. Ve ürettiğinden çok tüketince de, yaban- cı mallara istem artınca da durmadan dışa- nya borçlanıyoruz. Bu kısırdöngüyü sürdür- mek için de sürekli borç armamız gerkiyor. Giderek borçlanmız artıyor. Giderek borç batağına daha çok saplanıyoruz. Halkımız giderek daha çok yoksullaşıyor. Borç para bulmak için ulusal onurumuzdan ödünler ver- mek zorunda kalıyoruz. Elli yıldır Türkiye'yi bu noktaya getiren sağ iktidarlar hiç sıkıl- mıyor, hiç utanmıyorlar. Hınç ahr gibL.. ^ ^ Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmeye ça- lışıyor. Bu yolda ülkemize yığınla koşul ile- ri sürülüyor. Siyasal içerikli istemler bir- birini kovahyor. Ancak büyük bir aymaz- lıkla, yıllar önce Avrupa Gümrük Birli- ği'ne girdik. Dönemin politikacılan bunu büyük bir başarı gibi gösterdiler. Oysa gümrük birliğine girmekJe yabancı malla- rın ülkemize girmesine olanak tanıdık. Böylece ürettiğimizden çok tüketmenin yanında, tam bir tüketim ekonomisini pom- poladık. Yerli mallannı, yerli sanayiyi öl- dürdük. Devletten yasadışı yollarla aktanlan, hortumlanan paralarla dış borçlanmız art- tı. Dış borçlann yalnızca faizlerini bile ödeyemez duruma geldik. Bu çarpık tab- lodaki tıkanıklığı gidennek için yeni borç- lar anyoruz. Bu noktada bize yol göster- sin, yeni borçlan sağlasın diye Ameri- ka'dan adamlar getirtiyoruz. Ve onlan hiç görülmedik biçimde devletin en üst siya- sal kadrolanna yerleştiriyoruz. Uluslararası Para Fonu, Dünya Banka- sı borç para vermek için başta özelleştir- meyi hızlandıracak ve dışa bağımlılığımı- zı arttıracak bir yığın yasanın, belirlenen bir takvim içerisinde çıkanlmasmı değiş- mez koşullar olarak ileri sürüyor. Siyasal kadrolanmız bunlan birer buyruk gibi al- gılayıp hemen kollan sıvıyorlar. Bu gidi- şe aykın göriiş belirten bakanlar, bir çır- pıda görevlerinden aynlmak zorunda bı- rakılıyorlar. Uluslararası Para Fonu'nun denetçileri ülkemize gelip, çıkanlacakya- salan, alınan önlemleri yerinde inceliyor- lar. Tam bir sömürge ülkesi gibi, büyük bir bağlılıkJa onlara güvenceler vermeye ça- hşıyoruz. Osmanlı Meclisi Mebusanı bi- le bu kadar teslimiyet içerisinde olmadı. Insanın inanası gelmiyor. Tüm bunlar bi- rer düş mü!.. Nerede kaldı Cumhuriyeti- mizin temeli olan tam bağımsızhk? Nere- de kaldı Cumhuriyetimizin temeli olan ulusal egemenlik? Hiçbir dönemde, TBMM bu tür yöntemlerle yasa çıkarmadı. Hiç kimse bu yasalann ulusal çıkarlara, tam ba- ğımsızlığımıza ne denli aykın olduğunu di- le getiremiyor. Dünya Bankası ve IMF yet- kilileri tam bir sömürgeci ülkenin temsil- cileri gibi ülkemizi denetliyorlar, gözdağı veriyorlar, ulusal onurumuza uygun düş- meyecek eylemlerde bulunuyorlar. Geçen yıllarda toplumsal karşı çıkışla ve eleşti- rilerle çıkanlan Tahkim Yasası bile yeter- li görülmemiş, bu kez yeniden yabancı anapara kurumlarına daha çok ayrıcalık tanıyan, bu tür işlemlerde yargı yetkisini tümü ile kaldıran yeni bir Tahkim Yasası, dış istemlerle TBMM'ye getiriliyor ve Meclis'ten geçiyor. Egemeniiğe sanlarak™ 1919'larda, 1920'lerde yabancı uluslar, savaş alanlannda elde edemediklerini, Lo- zan'da elde edemediklerini, bugün bizleri borçlandınp ulusun gözlerinin içine baka baka, aymaz politikacılanmız yoluyla el- de ediyorlar. Sayın Başbakan, Telekom'un özelleşti- rilmesine ülkemizin güvenliği açısından karşı çıkan askerler için "Ülkegüvenliği ko- nusunda askerierimizin bazı duyarülıkla- n olması doğaldır" diyordu. Sanki ülke güvenliği yalnızca askerlerin göreviymiş, politikacılann görevi değilmiş gibi... Sa- yın Başbakan, borç para verecek olan IMF'nin bazı dayatmacı koşulları için "Borç para verecek kurumlann birtakım istemleri olması dadoğaldır" diyordu. Ar- tık halkımız bu politikacılara güvenmiyor, halkı yıllarca aldatmış kadrolar tüm güve- nirliklerini yitirmiştir. Tüm halkımızı ku- caklayacak, dışa bağımlılığı tümü ile yok edecek, tam bağımsızlığımızı koruyacak yeni kadrolara gereksinim vardır. Ulusal egemenliği bayrak yapacak yeni kadrolara! Türkiye IMF'nin, Dünya Ban- kası'mn yöntemlerine katlanmak zorunda değildir. Türkiye dışa bağımlı olmak zo- runda değildir. ÖzkaynakJarımıza dayalı ulusal politikalarla, kendi kendimize ye- terek aydınlık günlere çıkmanın yolu var- dır. Namık Kemal, "Vataıun bağnna düş- man dayamış hançerini, yok mudur kur- taracak bahtı kara maderinin demişti. Bü- yük önderin yanıtını bir kez daha yüksek sesle yineliyoruz: "Vatanın bağnna düş- man dayasuı hançerini / Bulunur kurtara- cak, bahtı kara nıadcrini." YUMURTALIK ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞrNDEN Sayı: 199895 Yukanda esas numarası yazılı bulunan dava dosyasmın davacısı olan Abdullah Polat tarafından davalılar Kesmeburun kö>'ünden Za- mir Özlû ve arkadaşlan aleyhine mahkememize açmış olduğu fera- ğa icbar davasının yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğin- ce: Dava dilekçesinde Ceyhan 1. Noterliği'nin 26.2.1975 tarih 3003 yevmiye numara ile gayrimenkul satış vaadi senedi düzenlendiği an- cak davalılar ferağı vennediklerinden Ramazanh köyü 32 parsel sa- yılı taşınmazın ferağa için açıian davada davalılardan Gûlşen Gözü- yeşil'in adresi lespit edilemediginden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla adı geçenin duruşma günü olan 15.8.2001 günü saat 09.00'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini ve- kille temsil ettirmesi aksi takdirde yargılamaya gıyabında devam olunacağı hususu ilanen teblig olunur. Basın: 40564 ÖDEME EMRİNİN İLANEN TCBLİĞİ ADANA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo: 2001/972 • . Alacaklı: Eko Finans Faktorink Hizmetleri A.Ş. Vekili: Av. Serap Boğa. Altınören tşhanı Kat. 2 Daire 305 - Adana. Borçlular: Hüseyin Sağnak, Reşatbey Mahallesi 4. Sokak CN Apt. Altı Daire 17 - ADANA. Borç miktarı: 1.695.210.000 TL. Alacaklı tarafindan aleyhinize açıian icrata- kibi sırasında adınıza gönderilen örnek 163 ödeme emri bila teblig iade edilmesi nede- niyle hakkınızda yaptınlan emniyet araştırması ile adresinizin tespiti mümkün olmadı- ğından, ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. llan tarihinden itibaren 20 gün içinde borçlu olmadığınız veya borcunuzu ödediğiniz hakkında bir itirazınız varsa icTa teticik mercii hâkimliğine bir dilekçe ile bildirmeniz veya 25 gün içinde borcunuzu öde- meniz, lîK'nın 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunmanız, aksi halde cebri ic- raya devam olunacağı hususu ödeme emrinin tebliği yerine kaim olmak üzeTe ilanen teb- liğ olunur. 5.7.2001. Basın: 40588 TEŞEKKLR Eşim GÜRAY TEKÇE'nin ameliyatını üstûn bir başanyla gerçekleştirerek kendisini sağlığına kavıışruran Ortopedi Uzmanı, değerli insan Doç. Dr. AYHAN NEDÎM KARA ya, ve sıcak ilgileri için başta Başhekim Yardımcısı L'zman Dr. MEHMET YURTSEVER olmak üzere tüm SSK Vakıf Gureba Hastanesi Ortopedi Servisi elemanlanna eşimle birlikte sonsuz teşekkürlerimizi sunmayı göre\ biliriz. GÜNGÖR TEKÇE Rehberlik Brövemi kaybettim. Hükümsüzdür. LEMAN ELİF A YBAR ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ ADANA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo: 2001/201 Alacaklısı: Eko Finans AŞ Vekili: Av. Serap Boğa, Altunören Işhanı 2, K. 3, D. 305 Adana. Borçlular: Mustafa Yılmaz - Ömer Nogay, Reşatbey Mah. Fuzuli Cad. Eroğlu Apt. No: 43 Adana. Borç miktan: 3.325.410.000 TL. Alacaklı tarafından aleyhinize açı- ian icra takibi sırasında adınıza gönderilen örnek 163 ödeme emri bila teblig iade edil- mesi nedeniyle hakkınızda yaptınlan emniyet araştırması ile adresinizin tespiti mümkün olmadığından ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. llan tarihinden itibaren 20 gün içinde borçlu olmadığınız veya borcunuzu ödediğiniz hakkında bir itirazınız var- sa icra tetkik mercii hâkimliğine bir dilekçe ile bildirmeniz veya 25 gün içinde borcunu- zu ödemeniz llK'nin 74. mad. gereğince mal beyanında bulunmanız aksi halde cebri ic- raya devam olunacağı hususu ödeme emrinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen teb- liğ olunur. 6.7.2001. Basın: 40589 BAMRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞrNDEN İLAN 2001/4 Davacı Kenan Aksoy vek. tarafından davalı Erkan Aksoy aleyhine açıian vasi tayin davası sebebiyle, Mahkememizin 2001/4-531 sayılı karan ile Giresun, Merkez, Güveç köyü, C: 40, Hane: 76"da nüfusa kayıtlı Aytekin ve Uğur'dan olma 1971 dogumlu Erkan Ak- soy'a, ağabeyisi 1969 doğumlu Kenan Aksoy vasi tayin edılmiştir. Bu karara itirazı olanlann yukanda numara- sı yazılı dosyamıza müracaat etmeleri, aksi halde kesin- leşeceği hususu ilan olunur. 14.6.2001. Basın: 40615 PENCERE Nasreddin Hoca'yla Yüzleşmek... Nat Schumlovvitz demiş ki: "Şaka ve güldürü dünyanın en salgın hastalık- landır. Tıp bilimi bu hastalığa ne bir ilaç bulmuş, ne de bu hastalığı tedavi etmeye uğraşmıştır. Eğer eczacılar gülmeyi bir ilaç gibi satsalardı, her dok- tor her hastaya gülme reçetesi yazardı." Yukardaki satırian, Prof. llhan Başgöz'ün "Geç- mişten Günümüze Nasreddin Hoca" adlı kitabı- nın (Pan Yayıncılık) arka kapağında okudum. Son günlerde gülmeyi unutmuş gibiyiz, nedeni- ni sorarsanız belli: - Ekonomik krizl.. ilginç olan nokta bu ekonomik krizde özel ola- rak sinirteri gerilen, daha çok, halk değil mutlu azın- lıktır. Bu takımın medyadaki yazarları neredeyse adam dövecekler; gülmeyi IMF ile ilişkilere ipotek ettik; IMF ile ilişkilerimiz iyi gidiyorsa, yüzümüzde güller açıyor; yok, IMF cenahından gelen haberler kötüyse, yandı gülüm keten helva!.. Uzun lafın kısası: IMF'ye şartlandık. Halk ne kadar zorda olsa, her olayın bir gülecek yanını bulabilir; bu itiyle Nasreddin Hoca'yı yarat- madı mı bu halk?.. • - ' • • ' • '• '•• Nasreddin Hoca'nın Türkiye ve insanlık için ne önemli ve ne yaman bir kişi olduğunu Profesör ll- han Başgöz'ün kitabını okuyunca bir kez daha an- ladım; Başgöz bunu şöyle vurguluyor: "Türk halk kültürü Nasreddin Hoca diye bir tip yaratmış. Hoca bizim ikiyüzlülüğümüzle alay etmiş, aldırmamış gülmüşüz; Hoca toplumdaki eksikleri yüzümüze vurmuş, umursamamış gülmüşüz; din, aile, toplum yapısı gibi kurumlanmızı iğnelemiş, ge- ne kızmamış gülmüşüz. Bu eleştirelyaklaşıma 500 yıldır dayanmışız. Hoca 'ya bu yaptıklan için kızmak şöyle dursun, tam tersine onu baştacı etmişiz. Asıl hoşgörü buradadır. Insanın ve toplumun ken- di eksik gediklerine ve kusurlarına gülebilmesi, en çapraşık sorunlara duruluk ve aydınlık getirir; in- sanı ve toplumu rahatlatır. Çünkü korkuya kapılan adam, kızgın adam gülemez." Başgöz'ün kitabında halkbilimin değeri elle tu- tulurcasına somutlaşıyor; Nasreddin Hoca biziz, onunla yüzleşmek aynaya bakmak gibi... • Iki gün önce miydi?.. Bir haber yayılmış, ortalık karışmış, piyasa dalgalanmıştı; borsa yerinde du- rur mu, hop oturup hop kalkmıştı... Neydi o haber?.. . Ecevftölmüştü.. Sayın Bülent Ecevit bunun üzerine hemen tele- vizyona çıkıp konuştu: - Ben ölmedim, düşmanlanm böyle haberleri çı- kanyorlar, turp gibiyim. Başgöz'ün kitabında Nasreddin Hoca'nın buna ilişkin bir fıkrası var: Nasreddin Hoca öldü, diye bir haber yayılır. Bir kalabalık, evinin önüne toplanır. Hoca sorar: - Nedirbu kalabalık?.. Derler ki: - Hoca Efendi, sen öldün diye bir haber yayıldı, kalabalık onun için toplandı; ortaya çık, ölmediği- ni söyle!.. Hoca: - Olmaz, madem ki bu kadar insan ben öldüm diye toplandı, en iyisi ben öleyim, ölmemek bu ki- şilere saygısızlık olur. Ecevit'e Tann'dan uzun ömürler... VEFAT Baromuzun 3266 sicil sayısında kayıtlı Avukat EKREM ÖZKUNTvetat etmiştır Aziz meslektaşımızın cenazesı 11.07.2001 Çarşambagünü Şişli Camii'nde kılınacak oğle namazını müteakip Zinciriikuyu Mezarlığı'na defnedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet. kederli ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı dileriz. İSTANBI L BAROSU BAŞKA>XIĞI Nüfus cüzdanımı kaybettim hükümsüzdür. GÜLBAHARIŞIK "Içimdeki Güneş" Çocuklar İçin Yaz Etkinlikleri 8-12 yaş arasmdaki çocuklanmızın, özgün düşünce ve çözümler üretebilmelerini sağlamak, spx>r etkinlikleriyle sınırlı kalmadan, özgüvenlerini, yaratıcı zekâlannı ve iletişim kurma becerilerini geliştirmek için oluşturduğumuz yaz etkinliklerimiz: • Müzik ve Yaşam • Yazma Dünyasına Yolculuk • Yaratıcı Sanat Etkinlikleri • Oyun ve Tiyatro Çalışmaları • Müze Gezileriyle Tarihe Yolculuk • Dans Dersleri • Denizcilik ve El Becerisi • Yaratıcı Zekâ Oyunları • Satranç Dünyası • Çocuk ve Çevre • Düşler ve Sinemalar Aynntıh bilgiyi vakfırruzdan edinebilirsiniz. Son başvuru tarihleri: 2. dönem için 16 Temmuz 2001 3. dönem için 13 Ağustos 2001'dir. Ş G A Z " E C İ l i x Pans Caddesi No:14 Kavakltdere, 06540 ANKARA Tel: (0312)417 77 20 pbx Faks:(0312)417 57 46 e-posta: umag@umag.Ofg.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle