17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 -f-EMMUZ 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYF4 Bektronik posta: der«zsom®cumhuriyetcom.tr T4:0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Telekom'da IMF'nin dediği olmuş... "Paravı veren telefonu çalar!" ADD'ye bak A-tatürkçü Düşünce D-erneği Genel Başkanı H alil ibrahim Şahin'in bizzat el koyduğu bir olay vardı... Tarikatçı yurtlanna destek veren kaymakamın yanında yer alan Afyon'daki ADD Bolvadin Şubesi hakkında ADD Genel Merkezi'nce soruşturma başlatılmıştı... Soruşturma üzerine de şube yönetimi topluca istifa etmişti... Öyle biliyorduk... Meğer ne soruşturmanın bir anlamı varmış ne de istifalann... Çünkü "Bolvadin ekibi" görevinin başmdaymış... Hem öylesine güçlü bir konumdalarmış ;- ki bir kalemde 43 kişiyi birden üyelikten çıkarmışlar... Tarikatçılığı eleştirmeyi, şeriata karşı çıkmayı Atatürk'e mal ettikleri "görüldüğü yerde ezilmesi gereken sapık düşünce" olarak niteleyen Bolvadin'deki ADD'lilere bundan sonraki çalışmalannda başarılar, "merkez"dekilere de esenlikler dilerizl Y eni Dünya Düzeni'nin yılmaz savunucusu kalemlerden biri Türkiye'nin egemenliğinin Uluslararası Para Fonu'nateslim edildiği yo- lundaki eleştirilerin 1960'lardan kalma ka- palı ekonomi nostaljiklerinin görüşü olduğunu sa- vunup içinde bulunduğumuz bâtak durumu "avam"ın ve hatta 70'lere takılıp kalmış nostaljiklerin bile an- layabileceği bir dille vulgarize ederek şöyle anlatı- yor: Bir bankadan kredi almışsınız... Sonra bu krediyi gidip barlarda, kumarhanelerde bir güzel yemişsiniz... Her yıl son model lüks bir otomobil almışsınız... Evinizi ve evinizin eşyalarını durmadan değiştirmiş- siniz... En pahalı şarapları içmeye başlamışsınız... Yılda iki defa dünya turuna çıkıyormuşsunuz... Özetle aldığınız banka kredisini har vurup harman savurmuşsunuz... DüzencilerAldığınız krediyi geri ödemediğiniz gibi para bitin- ce yine aynı bankaya gidip battığınızı söyleyerek yeni kredi istemişsiniz... Bu böyle devam edegelmiş ama bankacı en sonunda yeni kredi vermek için ku- rallannı koymuş: Barlara, kumarhanelere gitmek yok... Lüks otomo- bil almak yok... Dünya gezisine çıkmak yok... Evdeğiştirmekyok... Parayı çar çur etmek yok... Bütün koşulları kabul ettiğinize ilişkin bir kâğıt im- zalamışsınız ve paranın ilk dilimini aldıktan sonra yi- ne barlara gitmeye başlamışsınız... Yeni Dünya Düzeni savunucusu kalem, konuyu çok güzel anlatmış... Ancak eksik bırakmış... Bankadan krediyi kimlerin aldığını yazmamış... 24 Ocak 1980'i milat olarak alırşak... Süleyman Demirel ve Turgut Özal... Ardından Kenan Evren ve Bülent Ulusu... Peşinden Turgut özal ve Kenan Evren... Sonra tek başına Turgut OzaJ... Özal'ın himayesinde Yıldınm Akbulut... Rüştünü ispatlamaya çalışan Mesut Yılmaz... Silbaştan Süleyman Demirel ve yanında hem san- dığın hem kaderin cilvesi Erdal Inönü... Beyaz sayfayla Tansu Çiller ve yanında Murat Ka- rayalçın, Hikmet Çetin ve Deniz Baykal... Birtakdir-i ilahi olarak Necmettin Erbakan... Tabii ki hocanın yanında bacısı Tansu Çiller... Derken... Ak saçlannı güvercinin kanadına yükle- miş boyalı karaoğlan Bülent Ecevit... Yine Mesut Yılmaz, yine Bülent Ecevit, yine Me- sut Yılmaz ve illa ki Devlet Bahçeli... Hepsi Yeni Dünya Düzeni'nin ayrılmaz parçaları! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku « yahoo.com Maganda kendi kendını öldürdü: haraKIRO! Bodpum'un gürültüsü vejandarma (1) Bodrum Göltürkbükü'nde çevresi- ni gürültüye boğan "Clup Havana"yla ilgili olarak Içişleri Bakanlığı'ndan bir açıklama geldi... Açıklamada 1 Hazi- ran 2001 'de açılan tesis hakkında yük- sek sesle müzik yayını yaptığı gerek- çesiyfe Bodrum Jandarma Komutan- ( lığı'nca bir ay içinde dört kez tuta- nak düzenlendiği ve Bodrum Kay- makamlığı'nca iki kez ikaz, bir kez de kapatma cezası verildiği bildirildi ve Bodrum'da tüm işletmeler için yüksek sesle müzik yayınının saat 24.00'te bitmesi gerektiği, restoranlarin saat 01.00'e, barlann da saat 05.00'e ka- dar çevreyi rahatsız etmeyecek şe- kilde müzik yayını yapabileceği belir- tildi. Içişleri Bakanlığı açıklamasındaay- rıca, "Clup Havana"nın gürültüsünün 30 Haziran'ı 1 Temmuz'a bağlayan gece yansından sabaha dek Yalıkavak Jandarma Karakolu'na, Bodrum llçe Jandarma Komutanlığfna ve Anka- ra'da Jandarma Genel Komutanlı- ğı'na telefonla şikâyet edilmesine karşın jandarmadan bir yanıt alı- namadığı yolundaki yurttaş yakın- masıyla ilgili olarak ise şöyle denil- di: "Jandarma kayıtlarında bir şikâye- te rastlanılmamıştır. Jandarma, emni- yet ve asayişin sağlanması kapsa- mında kendisine verilen hertürtü gö- revi buyük bir duyarlılıkla yerine ge- tirmektedir." Jandarmanın kayıtlanna girmeyen şi- kâyet telefonlarına yann değinelim! ÇED KÖŞESI OKTAY EKlNCt Izmit Trensiz' Kalmasın... Kentlerde "anıları" ya- şatmak, yerel yöneticilerin "kent kültüröne" sahip olup olmadıklannın temel göstergelerinden biri... Han- gi yönetici ki "modernleş- naek" ya da "çağdaşlaş- m a k " vb. söylemlerle o kentin "toplumsal bellek değcrlerini" yok etmeye kalkışır, uygarlaşmak bir yana "ilkelliğini" dahada acımasız düzeye tırmandır- mış olur... Çünkü, kent ve kentliler "geçmişle bağlarını" yi- tirdikleri zaman, orası ar- tık sıradan bir "yapılar-yol- Iar-insanlaryığını"dır... O insanlar da zaten sadece ya- şadıkları çevreye değil, "kendilerine" de yabancı- laşırlar... Kim bilir, eski dil- de "insanın zıddı" anlamın- daki "cü- dam"lar da iş- te bu "ruhsuz- laşmanın" so- nucunda ortaya çıkıjorlar... * • * Yazının başlı- ğından da fark edildiği gibi, bu bilinen (ama Türkiyemizde hâlâ yeterince önemsenme- yen) gerçeği İzmit için yi- neledim... Daha doğrusu, Izmıt'in kent tarihine ve kimliğine son 120 yıldır damgasını vuran, kent için- dekiartık "trensiz" kalan "demiryolu güzergâhı" için düşünüldüğünü duydu- ğumu yeni projeler" için... Bi ıyorsunuz, sadece Iz- mitlJerin değil, hepimizin belleğinde, üstelik kuşak- tan luşağa "içinden tren geçea kent" olarak yer eden İzrrnu önceki yıl bu eşsiz ayncahğını yitirdi... Demir- yolmu "sahile" aldılar; böykce kent halkının "de- nizle ilişkisi" arasına da güçlî bir engel daha sok- muşoldular... Şindi ise yerel yönetim, iki yaıında ulu ağaçlann sı- ralardığı bir "bulvar" ya- ratarık trensiz demiryolu gü-zergâhını "en iyi nasıl degerlendiririm" diye hak- lı brarayış içerisinde... ÎŞE bu arayışın karan, "yaanın girişindeki anım- sa*nalar" dikkate alına- ralc erilebildiği takdirde, "kente ve kimliğine saygı- lı" bir yeni projenin temel ilkeleri de kendiliğinden or- taya çıkıyor... Evet... "Izmit'in içinden yine tren geçmeli"... Ancak bu tren elbette ki artık yük katarları ya da Anadolu Ekspresi falan olamaz... Öy- le bir "tren" ki.. hem 120 yıllık anılan "sürekli taze- lesin" hem de aynı bulva- nn "sakin ve huzurlu bir kentsel kültür koridoru" olarak hizmetini sürdürme- siyle "uyumlu" olsun... • • * Biraz daha aynntıya gi- rersek; öncelikle yine bele- diyenin bu bulvan sadece "yayalara" ayrılmış ve "trafikten arındırılmış" bir yaşam alanına dönüş- 19. yüzyıl sonlanndan bu yana kentle bütünleşen bu hattan şimdi de tramvaylar geçemez mi?.. türme fikri çok doğrudur... Kitapçılar, el sanatlan tez- gâhlan, kafeler ve kültür- sanat-sergi mekânlanyla da desteklenebilecek bu yaya aksının ortasında, mevcut demiryolu güzergâhındaki hatlardan çahşacak uygun tür ve büyüklükte bir "tramvay" ulaşımı da ay- nı projeye hemen eklemlen- melidir... Böylesine bir yeni güzel- liğin yine eskiyle olan "kül- türel bağlarını" güçlendi- recek çok önemli bir karar da "tarihi İzmit İstasyo- n u ' n u " aynı tramvaya "başlangıç durağı" yap- mak; hatta istasyon binası- nın bir bölümünde de Iz- mit'in "demiryolu yıllan- na" ait müze-sergi salonu oluşturarak kent halkına "tarihi yaşatmak"tır. Izmit için işte bu "vefa projesinde" vakit hiç geç- miş değil... Sefa Sirmen de bu kültüre hiç mi hiç ya- bancı değil... OekincıYg cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DLMA BEHIÇAK behicak(n turk.net HARBt SEMtH POROY semihporoytd yahoo.com TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 11 Temmuz INONU PIANOR KAMPIACILDI 1336 'DA SU6ÖAI, ESKıŞEHİB '£ BA6LI İNÖNÜ 'O£ 8lft PLANÖR IO4Mf>l AÇILDl. BİR YIL ÖNCE, TİİRK HAYA /OJOJMU'HüN SlVıC HAIMCfUK. O*UJUJ OlAAJ TÛRKKJJÇU.ATTHTUIİK'ÜN ÖNPEBU&NPe GEfZ.ÇEKl£$Tı&LMiŞTİ. KAtoP'M AÇıUŞI &&*- SINPA, RUSYA 'M UAi/ACIUK ÖS^€NİMİ SÖ- G&J 6ENÇ ÖĞ0£TMEUL£R DE YUIÎlM DÖN- MÜÇ BULUMUYOePÜ- TU&C HAVA /CugJjMU 8AÇKAN 1HR&IMCISI FeZlPUM OİfîtMTEKİN TMKAFINDAM YAPILAN AÇ/UŞ SÖyi£YMDSN Ü f VE PAeAşür GösreKiLe&ı J A&ADA, İLJC TÜRK &4XW PABAÇÜrÇÜSÜ YILD/Z UÇMAM PA 2O.AnAY/SM YAPMlÇTt. T.C. SİNCAN 2. İCRA DAİRESİ MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2000/2837 Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazıh mallar satışa çıkanlmıştrr. Birinci artırma 23.7.2001 günü saat: 10.30 - 10.35'te Sincan Belediye Sarayı önünde yapılacak ve o günü kıy- metlerinin % 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 24.7.2001 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak sa- tılacağı. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edi- len kıymetinin % 40'ını buknasının ve satjş isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklarrrun toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve paylann paylaştırma masraflannı geçmesinin şart olduğu, mahcu- zun satış bedeli üzerinden % ... oranuıda KDV'nin alıcı- ya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında gö- rülebileceği, masrafı venldiğı takdirde şartnamenin bir örneğınin isteyene göndenlebileceği, fazla bılgi almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarasıyla dairemi- ze başvurmalan ilan olunur. 2.7.2001. Muhammen kıymeti (Lira): 7.000.000.000 Adedi: 1 Cinsi (Mahiyeti ve önemli niteliklen): 06 GGZ 87 plakalı Ford Transit vasıta iç koltuklan sökülmüş. Basın: 40314 T.C. İLAN ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞl'NDEN Esas No: 2000/352 Karar No: 2001/472 Davacı Sait Demir tarafından davalı Hiilya Demır aleyhine açı- lan boşanma davasının yapılan açık yargılamasında verilen karar gereğince: Davalı Hülya Demır'e göstenlen adreste davetiye tebliğ edile- mediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğ edildiği ve buna göre karar verildiği, mahkemece verilen 20.06.2001 tarih ve 2000/352 Esas ve 2001/472 sayılı kararda özetle davacı Sait Demir ile Hül- ya Demir'in boşanmalanna, müşterek çocuklan 1995 doğumlu Osman ve 1999 doğumlu Hamza'nın velayetinin davacıya veril- mesine... Davalı annenin çocuklanm, her dinı bayramların son iki günleri ile her ayın 1 ve 3. Cumartesi ve Pazar günleri ile her yı- lın Temmuz ayında ayın 1 'inden 31 'ine kadar ilk günler saat 10 ve son günler saat 16'ya kadar istek halinde çocuklan ile görüş mü- nasebeti tesisine. istenmediğinden nafaka ve tazminat takdirine gerek olmadığma, eksik harcın davacıdan alınmasına daır davacı- mn yüzüne karşı davalının yokluğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karann mahkeme ilamı yerine kaim olmak üzere da- valı Hülya Demir'e ilanen tebliğ olunur. 05.07.2001. Basın: 40582 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Melina! Melina! Döneceksin, Değil mi?' 3 Mayıs 1890 günü "zat-ışahaneleri" II. Abdülha-^ mit adına Müşir Hamdi Paşa tarafından hizmete açı-A lan Sirkeci Gan, gazeteden üç arkadaş "kerahet vak- tf"ni emektar lokantasının peronlara bakan açık bö-*J lümünde karşılamaya karar verdiğimiz o perşembe,yj olağan günlerinden birini yaşıyordu... Demiryolcular.y saat 19.35'te Bükreş'e hareket edecek trenin son ba-. kımlarını yapıyorlar, üzerlerindeki bir örnek gıysile-" riyle hamallar vagonlara, çoğunluğu Romanyalı veî kadın olan yolculann valiz, çanta, koli gibi eşyalany-^. la, aynı tarz ambalajları nedeniyle insanda sanki ay*7 nı elden çıkmış hissini uyandıran paketlerini taşıyor- lardı... Paıiak siyah folyo ile sarılıp sarmalanmış bu paketlerin her biri en az iki kişilik bir yorgan dengi kadar büyüktü... ^ Kadın yolcular perona genelde üç dört kişilik grup-^ lar halinde geliyorlar ve her gruba mutlaka bir Türk'J erkeğı eşlik ediyordu. Bu erkekler hamallara göz ku-' lak oluyoriar, ücretlerini ödüyorlar, vagon kapıların-1 da duran kondüktörlerie bir şeyler konuşuyorlar, ka-#. dınlan kompartımanlarına kadar götürdükten sonra'y inip, peronda dikiliyorlardı. T Gardaki hareketlilik bizi keyiflendimişti. Biryandan rakılanmızı içip havadan sudan konuşuyor, bir yan- i dan da trenin kalkış saatine doğru yoğunlaşan yol-,t cu trafiğini seyrediyorduk. Saat 19.34'te tren ilk uya-ff n düdüğünü çalınca peronda bir koşuştunma başla-'*' mıştı. Garın o gün tanık olduğu tek "olağanüsttf-. o/ay"ın kahramanı da o anda ortaya çıkmıştı... Sağ- ayağı aksayan, kafası üç numaratıraşlı, sarkık kalır>) bıyıkları kapkara, ablak yüzlü bir adamdı. Lacivert bir/ takım giymişti. Omzunda, o siyah plastik folyo ile am- j balajlanmış kocaman bir paket taşıyordu. Yükür('; ağıriığı altında ezilmiş, iki büklüm olmuştu. Koşmak, istiyor, koşamıyordu. Kan ter içinde kalmıştı, Aradaj'J bir kafasını arkaya çeviriyor, peşinden gelen kadına, \ "Hızlan biraz!" diye bağınyordu. Ama kadın hızlana-'î cakdurumdadeğildi. İki elinde iki ağır valiz, birçan-f ta, koltuğunun altında bir "gelin bebek" ve ayakla-' 0 rında da ince yüksek topuklu ayakkabılar vardı../' Daha hızlı yürümesi olanaksızdı. Adama uyup da,-^ adımlannı biraz hızlandırdığında sendeliyor, düşecek' 1 gibi oluyordu... Manzarayı görüp, içindeki acıma duygulan kabaran iyi niyetli bir kondüktörün yardı-^ mıyla kendini vagona attığında tren kalkmak üzerey- di... ' Kadının refakatçisi adam da, tıpkı öbür adamlar. gibi yolcusu trene biner binmez gidip, bir kompartı- > man penceresinin a/tında durmuştu. Pencereaçılıp,, da kadının kafası göründüöü an tren rayların üzerin-1, de kaymaya başlamıştı... însanı duygulandıran ro-, mantik birfilm sahnesiydi sanki tanık olduğumuz... * Adam, önce trenin yanında yürümeye, sonra da adımlannı trenin hızına uydurmaya çalışarak koş- maya başlamıştı... Bacağındaki aksaklık nedeniyles koşarken bir sağa bir sola yaylanıyor, bir yandan da » olanca gücüyle, "Melina!.. Melina!.. Döneceksin, de- \ ğil mi?.." diye bağırıyordu... Büyük bir aşk yaşıyor ı olmalıydılar... Bir süre koştuktan sonra adamın ta-_ kati kesilmişti. Olduğu yerde kalmış, gozden kaybof^ luncaya kadar trenin arkasından el sallamıştı... T, önümüzden geçerken yüzündeki hüzne bakıp,' üzulmüştük adama. Belki de umutsuz bir aşktı ya- şadığı... Sevdiği kadın, "Melina" bir daha geri dön-. meyecek, onu bir daha göremeyecekti... Biz bunla- • n konuşur, adamın aşkı üzerine yorumlar yaparken yan masada konuşmalarımıza kulak misafiri olduğu anlaşılan bir delikanlıdan, "Takmayın kafanızı o pe- zevenge..." diye bir "uyan" gelmişti. "Hergün bir mal' postaJar o uğursuz..." llgilendiğimizi görünce çene- si açılmış, kadınlann yanındaki "refakatçiler"\r\ ço-" ğunun o kadınlan çalıştıran pezevenkler olduğunu • anlatmıştı. Kadınlar, üç aylık geçici vizelerini yenile-"' mek için "çıkış" yapıyorlar, bu arada da satmak üze-3 re çeşitli mallar götürüyoriardı ülkelerine. Giden ka- dınlann bir bölümü bir daha geri gelmiyordu. Bu iş-, lerde derin bilgisi olduğu anlaşılan delikanlıya görefv^ "işin en riskliyanı" da buydu!.. Biraz önce "peron ko-,, şusu"yla bizi duygulandıran o adamın son günlerde uğurladığı "sermaye"lerinden hiçbiri geri dönme- mişti. Adamın avaz avaz "Melina!.." diye haykırma- ' sının nedeni buydu! Delikanlı anlatıyor, biz dinliyor- duk... Kalkmak üzereyken yüzü birden ciddileşmiş,H "Yabancı sermayeye güvenmeyeceksin..." demişti,-^ "adamı bokgibi bırakırlar ortalıkyerde..." "Haklısın"'• / demiştik... l £ Gerçekten de hakhydı delikanlı... Ona, "Haklısın!"j derken, biz, başka bir haklılığı kastetmiş de olsak...6'j Faks: 0212 - 723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(g tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Pas önleyi- ciastarboyala- rın hazıdan- masında kul- lanılan kırmı- zı boya. 2/ Bir tuzla ürünü- nün satıldığı bölgeler... Ot- lak.3/Ayırma, kaldırma... Ağaç yontma- ya ya da çivi çakma- ya yarayan çelik araç. 4/ Kadın hapishanesi. 5/ Yanardağlardan fir- layan çok küçük katı parça. 61 Magnezyum elementinin simgesi... Su taşkını. II Klavse- nin ilk biçimi olan tuş- ö lu çalgı. 8/ Belirti... Italya'da bir kent. 9/ Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine soğan ve may-^ danoz eklenerek yapılan zeytinyağlı bir yemek..,B[ iyi niteliklerini yitirmi^, bozulmuş. ,Q YUKARIDAN AŞAGIYA: ^ 1/ Antik Yunan felsefesinde eleştiri akımı... Ka-^ lın bükülmüş sicim. II Faiz... Pamuk ve ipekle/) kanşık dokunmuş hareli kumaş. 3/ Sınırlı bir yer- ^( le ilgili olan. 4/ Bir görevin yürütülebilmesi için^r merkez olarak seçilen yer... Tasavvufta Allah'tan,,t özge olan her şey. 5/ Yurdumuzda yaşayan ve "tat-rO lısu kefali" de denilen bahk. 6/Dört Halife'den— sonra Islam devletinin başına geçen hanedan. 76 Kuşak... Yemekli eğlence. 8/ Bir nota... Lantan; elementinin simgesi... Japon lirik dramı. 91 Doğ-1 ru, hilesiz, temiz... "Bir — yağmuru gibi geçi- verdi aşkımız" (Şarkı).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle