22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA / İ Oİ OLAYLARVE CUMHURİYET 19 HAZİRAN 2001 SALI olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Ne Dr. Büal KARTAL Yargıtay 4. Y argıç olan birkışinin böyle bir konuda yazması bir an için yadırganabilir. Hat- ta bu konuda sayısız düşünür ve yazarla- nn pek çok açıklamalan varken söyle- nenlerin bir tekran gibi düşünülebilir. Ne var ki bu yazıyı salt bir yurttaş ola- rak ve sorumluluk duygusu içinde ka- leme alma gereğini duydum. Kaldı ki. bu yazı ile hiç duyulmayan. bilinme- yen düşünceler de sergileyecek deği- lim. Birdüşünürün. •'Heyhat. bu gök- kubbealtmdasöylennıemiş söz kalma- dT dedigi gibi. bu konular pek çok kez yazılıp açıklanmıştır. Ne y&zık ki ya- zıianiar ve konuşuianJar bir tiirlü yaşa- ma geçirilememiştir. Yaşama geçirme konusunda yetkin olanlar, beklenen doğrulruda hareket etmedikleri gibi halk da onlan istenen ve beklenen doğ- rultudaki davranışa zorlayamamıştır. Işte bu sürgit çıkmaz, bugüne kadar olduğu gibi. halkı gerekli ve olması gereken düzeye çıkaramamış, şimdi ise çok daha önemli ve aşılması güç so- runlarla karşı karşıya getirmiştir. Bu- nu kim aşacaktır? Yanıt kısa ve açık: Halk. Kim bu halk? Türk ulusu. Ne var ki halkın eğitim ve yetişme düze- yi, sosyal, kültürel. sıyasal ve ekono- mik yapısı itibanyla bunu çözebilecek güçte ve konumda olmadığı da ortaya çıkmıştır. N'eden? Çünkü halk. tebaa ol- maktan kurtulup yurttaş kımlığıni ka- zandığı günden bu yana. yönetimin tek sahıbi ve kaynağı olduğu bilincinden uzak ve yoksun bırakılmıştır. Bu bı- rakma bilinçli ve biünçsizolabilir. Bu- nun tartışılması bu yazının konusu dı- şındadır. Şu aşamada tartışılmasının biranlamı ve yararı da yoktur. Bunun- la ülkede demokrası yoktur diyemiyo- rum. Çünkü görünürde. demokrasiler- de var olan tüm vöntemler ve kurum- Hukuji tyafresi fiaşkam lar\"a#V£ avaktaanjfAncak gerçek olan. işin özü yaEalanahş ve yaşama geçi- rilmiş değildir. Işte bu noktada, yazının başhğına dönmek istiyorum: O halde, ne yapd- nıah? Yanıt. çok da gerilerden başlaya- rak bugüne kadar yapılanJann pek ço- ğu yapılmamalı; neyin yapılıp neyin yapılmamasının ölçütü, hukukun uygu- lanmasıdır. Nedir hukuk?.. Kısaca ve basit ola- rak. kişiler ya da kişilerle de\iet ara- sındaki ilişkileri düzenleyen ve bu dü- zenlemelere aykırı davrananlara yap- tınmlar uygulayan kurallann bütünü diye tanımlanabılir. İşin özünde bu ku- rallann yazılı olmamasıdır. Ancak ku- rallann yazılı olmaması, uygulamada birliği ve netliği sağlayamayacağı dü- şüncesi ile yazılı bir duruma getiril- mesi düşünülmüştür. Bunun içindir ki yazılı hukuk kurallan, yazılı olmayan hukuk kurallanna uygun olduklan öl- çüde haklılık kazanırlar. Bu bakımdan devlet, kayıtsız koşulsuz olarak yazılı hukukunu, yazılı olmayan hukuk ku- rallanna uygun bir duruma geürmek zo- rundadır. Bu, devletin varlık nedeni ve güçlülüğünün temelidir. Çünkü devlet olmadan da hukuk vardı. Devleti ya- ratan. onu oluşturan, ona kişilik kazan- dıran hukuktur. Hukuk olmasaydı dev- let, belli bir toprak parçası üzerindeki insan topluluğundan öteye gidemezdi. Bundan dolayıdır ki devletin kendini ya- ratan, kendine bir kişilik ve yetki ka- zandıran hukuka son derece bağlı ol- ması. onu koruması gerekir. Işe, hu- kuk devleti kavranu ve yapısı da ancak bu durumda ortaya çıkrnış olur. Aslın- da, devlet ve hukuk, birparanın ters yüz- leri gibidir. Birlikte anlam ve değer ka- zanırlar. Eğer devleti yönetenler ve devlet adına yetkilerini kullananlann yapnklan evrensel hukuk kurallanna uy- gun değilse orada hukuk devletınden ^ , 1' söz edilemez. Hatta, uygulamalara da- yanak yapılan yazılı hukuk kurallan (anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik vs.) yazılı olmayan hukuk kurallanna uy- gun değilse sonuç yine aynıdır. Çünkü devlet, ne kadar hukuk kurallanna bağ- lı kalırsa, o ölçüde güç ve saygınbk ka- zanır. O ölçüde, vatandaşı ile uyum ve banş içinde olur. O ölçüde güven ka- zanır. Devletin vatandaşına, vatandaşın devletine güven duymadığı, kuşku ve korku duyduğu bir ortamda gelişme ve mutluluk sağlanamaz. Eğer devlet, hukukun buyruklanna uymak zorun- luluğu altında değilse, hukuk devletin emrine ve baskısına bırakılmışsa çağ- daş bir devlet olma olanağından söz edilemez. Bizegöre hukuk,sizegöre hu- kuk olmaz. Hukuk tektirveonun için- de her şey, ama her şey vardır. Yeter ki onun güvenilir (emin) ve iyi niyetli el- lerde uygulanması sağlanabilsin. Burada bir tırnak açmak istiyorum: Hukuktan, özellikle yazılı olmayan ku- rallan amaçlıyorum. Bunun içinde ah- lak kurallan, din kurallan. gelenekler. toplumun kültürel yapısı, ülkenin özel durumu ve konumu da bulunmaktadır. Ülkeyi yazılı olmayan kurallarla yönet- me olanagının bulunmaması nedenıy- le yazıh kurallan, tezelden bu yazılı olmayan kurallara göre düzenlemek ve ancak bu yolda gidilerek çağın yaka- lanması ve geleceğin güvence altına alınması sağlanmış olur. Şu an için bu öneri olanaksız gibi görünebilir. Ben de bunun bilincindeyim. Ancak bir an ön- ce ve bir noktada başlamanın gerekti- ği de zorunludur. Bakınız, iyi ya da başka hesaplarla da olsa, Türidye'nin içinde yer almak istediği dünya devlet- letiülkfyibunaciddibiçiiDdezDrlaınak- tadır. Onlar zorluyor ya da istiyor diye değil, eğer insanınızı uygar dünyanın mutlu ve güvenli bir bireyi olarak gör- mek istiyorsanız bunun gerçekleştiril- mesi kaçınılmazdır. Başkaca hiçbir se- çeneğin olmadığının değişmez bir ku- y ram olduğu kabul edilmelidir. Aile fert- lerinden korkan, onlann aileyi çökün- tüye götüreceği düşüncesiyle onlann dı- şa açıhmını engelleyen bir aile başka- nı aile bireylerinın mutluluğunu sağla- yamaz. hk olarak: Saydamhk Öyleyse kısa ve uzun vadede ne yap- malı? Hemen ve gecikmeksizin yapı- lacak ilk şey, devlet yönetiminde say- damlığı sağlamaktir. Bilim adamı İflıan Özay'ın dedığı gibi. "gûn tşığmda" bir yönetimi mutlaka yaşama geçirmektir. Yine hukukun ve hukuk devletinin bir gereğı olarak hukuk kurallannı herke- se aynı şekilde ve ayncalık tanınmadan uygulamaktır. Bu bağlamda hiçbir suç- lu korunmamalı ve hiçbir suç gizli tu- tulmamalıdır. Hiçbir kişiye, topluluğa, kuruma. devlet yaranna iş yapmıştır veya yapacaktır diye hukukun öngör- mediği biçimde ayncalık tanınmama- lıdır. Çünkü devletin ve hukukun, baş- kasının kendisinı korumaya ve kolla- maya ıhtiyacı yoktur. Devlet ve hukuk, korunan-kollanan değil, koruyan-kol- layandır. Bunun tersi, devletin zayıfla- ması, hukukun yok olması sonucunu do- ğurur. Ülkemizde, son yıllarda uygu- lamalar sonucu ortaya çıkan olaylarda hukukun öngördüğü kurallann dışına çıkıldığı görülmüş ve bu olaylar dev- leti önemli ölçüde zaafa uğratmıştır. Halkın devlete oian güvenini önemli öl- çüde azaltmıştır. Yine kısa vadede, tüm halk dalkavuk- luğu ile halkı kandırma (popülist) dü- şünce ve uygulamalardan kesinlikle vazgeçilmelidir. Birkarann alınmasın- da, bir işin yapılmasında gereklilik ve yerindelik varsa, bu yerine getirilme- li, politik çıkar hesabı kesinlikle bıra- kılmalı. Aynı ilke. kamu hizmetini yü- rüten kişilerin atanmasında ve görev- lendirilmelerinde titizlikle gözetilme- lidir. Bu sosyal hukuk kurallan devle- tin vazgeçilmez bir geleneği olarak yer- leştirilmeli ve giderek "işegöreadam" kurah, bir yaşam kültürü olarak kabul edilmeli ve yerleştirilmelidır. Bugün- kü acı ve yozlaşmış uygulamaya ne olursa olsun kesüılikle son verilmeli- dir. Bilgi birikimi ve o kişinin işe olan yeteneği ölçü olarak alınmalıdır. Hat- ta siyasal makamlar bu tür işlerden ke- sinlikle elini çekmelidir. Ülkenin yoksul olduğu. ödeyeme- yecek kadar borç yükü altında bulun- duğu hiçbir zaman unutulmadan, La- leDevri yaşanüsına hemen son verüme- dir. Başkasuıa ait bir parayı hak etme- den harcanıak ve harcarmak. üretme- den tüketmek. ülkeye ve ülke insanma yapılacak en biiyük ihanettir. Sonuç . Nitelikli (kalıteli) ve çok mal ve hiz- met üretmeden para oyunlan ile kalkın- manın olanaksız olduğu, vazgeçilmez birkural olduğu kabul edilmelidir. Kal- kınmanın temelınin yetişmiş insan ve onun kutsal emeği olduğu beynin içi- ne yerleştirilmelidir. Böylece bilgiye ve büime önem venlmiş. bilenle bilmeyen arasındaki hak dengesi gözetilmiş ve giderek, çaüşma ve üretme kamçılan- mış olacaktır. Kısaca, ekonominin düz- lüğe çıkmasının tek yolu, üretmek ve üretilen değerleri de hakça ve saydam biçimde kullanmaktır. Bunun yanında devletin tekliğınin bir sonucu olarak bütçenin de tekliği yoluna gitmektir. Fon adı altında kurulan ve keyfi harcama- yı körükleyen uygulamaya hemen son vermektir. Bu kurallar, hukukun öngördüğü ku- rallardır. Çağdaş devlet olmanın ol- mazsa olmaz kurallandır. Uygarlığı yakalayan ve halkını mutlu eden dev- letler bu yolu izleyerek bugün bulun- duklan yere gelebilmişlerdir. Bu kural- lar uygulandığında, halkın tamamına yakın kesüninın mutlu ve onurlu bir yaşama düzeyını yakalamış olması kaçınılmaz olacaktır "Bu düzen değişecek. Toprak işleyenin su kullananın Ne ezen ne ezilen I hakça bir düzen!.." Bu sesleri 1970'lercfen duyar gibi oldunuz mu? Kimi zaman yaşam rüzgârlan gerilerden anılar ge- tirir. Açarsanız o yılların koleksıyonlannı bu güzel sözleri kim söylemiş, anlarsınız. Belki de gerek yok eski defterleri karıştırmaya! O kadar açık, o kadar belli ki bu sloganlann sahK, ,. bi! Aramızda, içimizde, oylarımızı alıyoryine, ama şimdi o eski "o" değil, o şımlS bir başkasu. Dünyanın dört bir yanında halklar kıyameti ko- panyor... On binlerce insan, ordan burdan koşup geliyor, bağınyorçağınyor, karşı çıkıyor, çarpışıyor, eliyle, sopayla, taşlarla?.. Kime karşı? "Su düzen değişecek" diyenlere! Ama hangi düzen? Insan- lan daha iyi, daha guvencelı bir yaşama götürmek isteyenlere karşı değil; şimdikı durumu daha da beter kılmak için. Küreselleşme adı altında insan- lan daha çok ezmek, daha çok sömürmek iste- yenlere karşı!.. Savaş gibi bir şeyler oluyor uygar ülke kentle- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Çağdaş Köle Olmama Direnişleri! rincte, ABD'de, Prag'da, şimdi de Isveç'in Göte- borg'unda... Gençler Bush'a kıçlannı gösteriyor- lar! "Seniistemiyoruz, senin getirmek istediğin dü- zeniistemiyoruz, herşeyigözealdık, ezilenleri da- ha çok ezdirmeyeceğiz" çığlıklan yankılanıyor yer- yüzünde... Küreselleşme gerçekte evrenselleşmedir. Yer- yüzünün bütünleşmesi... Bu amaçla daha önce ni- ce girişimler yaşanmadı mı? Birleşmiş Milletler neyin nesi. Daha önceki Milletler Cemiyeti!.. Da- ha sonralan Avrupa Birliği, NATO vb... İHepsi bü- tünleşme çabalan değil miydi? Ama şimdiki bambaşka bir şey! Bu küreselleş- me çok değişik... öteden beri vardır, ezenler bir yandadır, ezilenler bir yanda. Sömurgeler ve on- lan sömürenler hep vardı! Bakmayın, emperyalist devletler ikinci savaş sonrasında sömürge halkr larının bağımsızlıklannı tanımalanna... Ustaca bir buluştu bu! Yönetimi bırakmak, ama siyasi, ikti- sadi dümeni elinde tutmak!.. Dev şirketler, ortaklıklar dünya egemenliğinin gerçek sahipleri... Hep birlikte ABD Başkanı'nı se- çiyorlar. 0 kişi halkoyundayenikdüşse bile!.. Her- kes biliyor Amerikan halkının çoğunluğu Bush'u seçmedi. Türiü oyunlarla, Bush başkanlığa geti- rildi. Gelir gelmez de küreselleşmenin baş savu- nucusu oldu. Uluslararası anlaşmalan çiğnemeyi bile göze alan biri! Ve, bizler her şeyimizle kureselleşmecilere tes- lim olduk olacağız! IMF'ler, Dünya Bankalan, Av- rupa Birliği, orda burda büyüklenn bir araya gelip yeryüzünü paylaşma hesapları, hepsı bizlere kar- şı... Bizler, zaten zor durumlara ıtilmişler, daha da çok ezilenler, çağdaş kölelik düzenine zorlanan dün- ya emekçileri!.. Hrtter'in "Yeni Nizam" başlıklı planlannı anım- sıyor musunuz? "YeniNizam" birgüçlü iradenin altında hatklan ezmek, sömürmek değilse, neydi? Silahla, işkenceyle, açlığa, yoksulluğa mahkûm et- mek!.. Şimdi küreselleşme diye bize sunulan şey, güzelce boyanmış, süsletılmiş Yeni Nizam'dan başka bir şey mi? Ama para babalannın buyru- ğunda bireroyuncak, kişiliksiz birertoplum olmak istemeyenler sokak sokak, meydan meydan sa- vaş veriyor. Bu bir uyanma, uyandırma, köle ol- mama çabasıdır. Göteborg meydan savaşı bun- lardan biri. Ama sonuncusu değil!.. Bu, bir zamanlann Bûlent Ecevit'inin "Toprak işleyenin, su kullananın; ne ezen ne ezilen, hak- ça bir düzen" diyen yığınlann savaşı... PENCERE Sağm Duvarlar... Tevfîk Ismail Gökçe, Heybeliada Sanatoryu- mu Başhekimiydi, mavi gözleri radyumlu gibiydi, akciğeıîerimin filmini eline aldı, beni yanına çağır- dı, lekeyi gösterip anlattı. Verem olmuşum.. Doktoru dinlemiyordum, yıkılmıştım, üniversite- deydim, o yıllarda verem ölüm demekti, çevreye mikrop saçmak demekti, toplumun dışına düşmek demekti, bugün AIDS neyse o gün verem de o... Doktorun muayenehanesi Beyoğlu'nda şekerci Hacı Bekir'in üstündeydi, merdivenleri inip cadde- ye çıktığımda güneş gözterimi kamaştırdı, kaldırım- larda kalabalık omuz omuza yürüyor, herkes gü- lüyor, şakalaşıyor, kimisi kahkahalar atıyor, kızlar kadınlar dalgalanıyor, gürültü, patırtı, insanlar ne- şeli, hayat yürüyor... Düşünmüştüm: - Ben öleceğim, bu kerataların hıçbirinin haberi bile yok... • Hazine'nin "Takas Operasyonu" yapay bir sevinç yarattı. Gazetelerin başlıklan uçuyor, iş dünyasında se- vinç var, iç borcun yaklaşık 10 katrilyonluk bölü- münü uzun vadeli tahvillerfe değiştirmeyi öngören "operasyon" başanlı oldu, kısa deyişle borç erte- lendi, yanna Allah kerim... Ülkede yaşanan yangının üstüne atılan beş on kova su bile insanlan sevindiriyor, toplumun dar ge- lirli kesiminin başı öylesine belada kı başka hiçbir şey düşünemiyor, hayatın zorluğu milyonlann be- lini bükinüş, herkes "bir knz daha patlarsa" diye gerim gerim gerilim içinde yaşıyor. • Peki, ya cezaevlerindeki açlık grevleri ve ölüm oruçlan?.. Yaklaşık 300 genç ölüm orucuna yatmış, 24 ki- şi yaşamını yitirmiş, 30 kişi topun ağzında, öldü öle- cek, bu gidişle ölümcüllüğe koşullanmış olanlann sayısı gün geçtikçe artacak... Kime ne?.. Ne devlet büyükleri, ne iktidar sahipleri, ne de ölüm orucunu örgütleyenlerin kıllan kıpırdıyor, umur- samazlığın yaygınlığı toplumu sarmış... Kimse ilgilenmiyor... Hayat yürüyor... • Son günlerde toplumun duyarsızlığını daha çok duyumsar oldum; topla tüfekle delinemeyecek sa- ğır duvarlan yıkmak için bilmem ki ne yapmak ge- rek?.. Abdülhak Hamrt'in lise edebiyat dersinde ez- bertediğimiz dizeleri öğrenciyken beni güldürür- dü, şimdi artık gülemiyorum: "Ölmek, dedi, kahkahalarla güldüm, Güldüm ki fakat içimden öldüm." .*lt EYUP 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1999-11 Tereke Mahkememize K.H. tarafuıdan açılan tereke davası- nın yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğince. Şerafettin ve Fatmadan olma, 15.09.1928 d.lu Ist. Eyüp, Islambey Mh. Nüftısuna kayıtlı Latife Altınkar- gı'nın Eyüp Merkez Mh. Ordu Cd. No. 18 adresinde kı- racı olarak ikamet etmekte ıken sokakta ölü olarak bu- lunduğu. tüm aramalara rağmen herhangi bir mırasçısı- na rastlanmadığından, bu şahsın tnirasçısı mevcut ise duruşma günü olan 11.09 2001 günü saat 10.00'da ha- zır bulunarak tereke eşyalarını alması, aksı takdırde te- reke eşyalan ve paranın Hazine'ye irad kaydedileceğı hususu'ilan olunur. 07 06.2001 Basın: 35254 LG-Beko fClima, Havadaki sigara dumanı, toz, polen, mikroorganizmalar ve dı'ğer zararlı partikülieri yok eden plasma sistemi. KİRLİ HAVA Diasnıa lonızer Havaoaki istenmeyen partikülkff, pozrtrf elektrik yüklenerek ryonıze edılır. Negatif elektrik yüklenmiş fileye yapışan pozitif elektrik yüklü partıküller 'elektron boşaltımr yoluyla yok olur. MONTAJ !hw. K L İ M A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle