25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 2001 SAU 10 DUNYA VE TURKIYE KAVŞAK OZGEN AC4R YıtPin Ülke' İçin Anne Krueger? Türkçesi"Uluslararası Para Fonu (UPF)" olan "Intematiomü Monetary Fund (IMF)" adlı kuruluşun serma- yesinın en büyük payına ABD sahip- tir. Bundan dolayı UPF'de VVashing- ton'un borusu öter. Başkanlığı ge- nellikle bir Avrupalı yürütür. Ancak, 2 numaralı koltuk, oldum olası Was- hington'a aynlmıştır. O kottukta otu- ran kişinin ABD Başkanı adına ko- nuştuğunu herkes bilir. Geçen hafta bu köşede, Türki- ye'yi yakından bilen Prof. Dr. Anne Krueger (67) adlı bir bayanın bu kottuğa aday gosterildiğini duyurduk. Eğer UPF'nin 24 kişilik Yönetim Ku- rulu onaylarsa Prof. Krueger bu kol- tukta beş yıl oturacak. Prof. Krueger'in adaylığı ekono- mi dünyasında ilgi uyandırdı. Türki- ye'de ise birkaç köşe yazan dışın- da yankı bulmadı. Oysa, Bayan Kru- eger'in, bu göreve getirilişindeTür- kiye'deki ekonomik bunalım ve UPF'nin izlediği siyasadaki yanlış- lıklar önemli etken olmuştu. VVashington, Ankara'yı "strategic partner (stratejik ortak)" ve ayrıca "emerging market country (gelişen pazarülkesi)" \\an etmişti. Ankara hü- kümetlerinin de şiddetle benimsedi- ği bu iki tanımlama, kuşkusuz birbi- rini tamamlayan iki önemli noktaydı. Stratejik ortaklık, Balkanlar, Kara- deniz, Kafkaslar, Hazar Bölgesi, Or- tadoğu-lsrail, Iran-lrak-Suriyegibisi- yasal çalkantılann yaşandığı bir coğ- rafyada, ABD'ye sıçrama tahtası olma görevi ancak Türkiye'nin askeri gücü ile birlikte anlam taşıyordu. Türkiye'nin, gelişen pazar ülkesi olması ise son yıllar- da liberal ekonomiye önemli açılımının, dış tica- ret hacmindeki büyüme- sinin sonucuydu. Her iki alanda ABD, Tür- kiye'ye destek verecek, ar- ka çıkacaktı. Buna karştlık Türkiye ise stratejik ortak- lığın gereklerini Balkan- lar'da, Irakta ya da öteki A n n e yörelerde ABD'nin yanında yer alarak gösterecekti. VVashington, Türkiye'nin AB'ye girişini destekleyecek, aynca pazar genişleme olanaklanna katkı sağlarken UPF ve Dünya Bankası'nın (DB) kaynaktannın yanı sıra kendi özel kurumlannın musluklannı da ABD'li sa- tıcılar için Ankara'ya açacaktı. Bu çark çalışmaya başladığında artık Türkiye, UPF ve DB'nin deneti- mine girmişti. Türkiye'de sağlanacak başan öteki ülkelere bir örnek, bir ders olarak gösterilecekti. Kollar sı- vandı. ABD-UPF-DB sacayağı Türki- ye'yi istediği yöne sürüklerken, baş- langıçta her şey olumlu gidiyordu. Ancak Kasım'da "bankalar buna- lımı" patladı. Sacayağı adına Türki- ye ekonomisini yönlendiren UPF, bu olaydan sonra, Şubat bunalımının patlayacağını görernedi. Yainızca Türk ekonomisi değil, "UPF reçetesi" ve buna bağlı olarak öngörülen sistem de çöktü. Türkiye'deki bunalım, ben- zeri ülkeleri olumsuz etkilemekle kal- madı, tüm dünyada şaşkınlık yarattı. UPF reçetelerinin işe yaramazlığı gi- bi bir kaygı doğdu. Sacayağı onursal yara aldı, ınandıncılığını yitirdı. Carto Cottarelli görevden alındı, 2 numa- ralı koltuğa iki yıl önce beş yıllığına ye- niden seçilen Stanley Fischer de is- tifa etmek zorunda kaldı. ABD Başkanı George W. Bush'un 2 numaralı koltuğa atayacağı kişiyi seçmesi için Hazine Bakanlığı'nda yapılan bakanlıklar arası toplantıda çeşitli adlar üzerinde duruldu. Türki- ye'deki ekonomik sorunun bir an ön- ce çözümlenmesi ve UPF'de saca- yağına yeniden güven duyulacak bir yapılanmaya gidilmesi temel konular olaraktartışıldı. Krueger'in adı bu oJu- şumlarla birlikte ortaya atıldı. Prof. Krueger. 1970 Türkiye deva- lüasyonunun miman idi. Türk ekono- misini yakından biliyordu. Türkiye'nin pazar ekonomisine açılmasında Tur- gut Özal'ın ortada görünmeyen akıl hocalanndan biriydi. Okan H. Aktan ile birlikte yazdıklan "SwimmingAga- inst 77de: Turkish Trade Reform in the 1980's (Gelgite Karşı Yüzmek: 1980'lerde TürkDtş TicaretReformu)' adlı kitap 1992 yılında basılmıştı. Otuz yılı aşkın bir süredir Türk ekonomisi- ni, siyasasını ve dinamiklerini yakın- dan tanıyan, zaman zaman tatillerini Türkiye'de geçiren birbilım kadını idi. Krueger, dünya dış ticaret ekono- misini bilen "sayılı iktisatçılardan"bi- riydi. ABD'nin dış ticaret açıklan ko- nusunda incelemeler yapıp, kısa sü- re önce rapor veren bir kurulun üye- siydi. Dünya Bankası'nın araştırma- lanndan soaımlu başkan yardımcılı- ğı görevlerinde bulunmuş, çeşitli üni- versitelerde uluslararası ticaret ko- nusunda dersler vermişti. Bu konu- muna yükselmesinde, Türkiye'deki başanlı çalışmalannın etkisi inkâredi- lemezdi. Dolayısıyla UPF'nin 2 nu- maralı koltuğuna Bush adına söz söy- leme yetkisine sahip ondan daha iyi bir kişi olamazdı. O halde sacayağının "vitrin ülke'' yapmak istediği Türki- ye'deki hastalıklan Önce- den saptayacak, sorun- lann çözümünü tepede yönlendirecek kişi, bu ül- kede kimin neyi soluduğu- nu da bilen Krueger'den başkası olamazdı. Krueger, Cumhuriyet'e 9 Ağustos 1994'te "3. Binyıla Doğru" yazı dizi- sine yazdığı "Ekonomik siyasa saydamlaşmalı" başlıklı yazısında, eğer bu göreve gelirse bundan böyle iz- leyeceğı siyasanın da ipuçlannı özet- le şöyle veriyordu: "Batı demokrasileri için yaşam öl- çütleri zaten yüksek olduğundan, bir miktann 'boşa gitmesi' sineye çekilebilir. Merkeziplanlamadan de- mokratik sürece geçmekte olan eko- nomilerde ise hazırda çıkar elde et- me yolunda istekler çoğalır (bu ara- da özellıkle değişime karşı direnme görülür) ve geçiş döneminin sağlık- sız bir biçimde uzamasına neden olur. Gelişmekte olan ülkeierde, hız- lı büyümeye yönelik siyasalann be- nimsenmesi yolunda verilen müca- dele son derece büyüktür. ûnümüzdeki binyıla doğru ilerier- ken, özel çıkar gruplannın istekle- riyle toplumun çıkarian arasında bir denge kurmaya çalışılmalıdır. Bu alanda atılacak ilk adım, siyasalara 'saydamlık' kazandırmanın yollan- nı araştırmak olacaktır. Böylece oy kullananlar belli siyasalardan kim- lerin zarariı, kimlerin kazançlı çıka- cağını daha iyi kestirebilir. özel çıkarlar lehine devlet mü- dahalesinin uygun düzeyde olma- sını sağlamak için çoğunluğun gö- rüş biriıği aranmalı, ekonomi siya- salannın bedelinin seçmenlerce iyi- ce kavranabilmesi için yeni yön- temler bulunmalıdır." Bundan sonra "Türkiye'yi say- damlaştırma" sürecinin ağırlıkta ola- cağı anlaşılıyor. Dağbaşında Carl Orff'un yazgısı Resmen bir dagbaşı. Finike ya- knlamdakJArvkanda "teraslarken- ti" olaraktanımlarar. Srtını sarp ka- yalıklara, cephesini Akdeniz'e açı- lan vadilere vermiş, geçmişi dört bin yıl öncesine uzanan bu kenti Prof. Dr. Cevdet BayburtJuogfu 30 yıidır gün ıştgına çıkanyor. Küçük, ancak çok iyi korunmuş, başanlı onanm görmuş bir tiyatrosu var. Adıyaman'ın Tut ilçesinden An- talya'ya geien bir genç olan Kadir Dursun ise klasik müzik konusun- da kimsenin başaramadığı işlere adamış kendini. Aspendos antik tiyatrosunda klasik müzik konser- teri düzenltyor. "Neden tekbiryer- de olsun" sorusunu yine kendi ya- nrtlamış olacak ki Dursun, bu dağ- başı tiyatrosunu da sanat ve turizm dünyasına kazandırmtş. Antalyalı- larm artık Tıkret Babast" olan Flk- ret Otyam ile eşi FHiz'i ve pek çok Antalyalı hami kuruluşu da devre- ye sokarak Arykanda'da da dü- zenlediğı klasik müzik konserleri- nin ikincisini biz de izJeme olana- ğınt elde ettik. Birkaç binTürk ve yabancı sanat- sever bu dağbaşı tiyatrosuna tır- manıp Antalya Devlet Opera ve Ba- lesi sanatçtlanndan, çeşitli opera- lardan solo ve koro eserler dinledi. Arit Köyü hafkmın da izlediği kon- ser Cemal Reşit Rey'in "Köçek- çe"s\ ile başladı. Car! Orffun "For- tuna-Yazgı" parçasi ite biterken, or- kestra aikışter karşısında bu eseri yi- netemek zorunda kaldı. Bu arada ilginç bir olay yaşadık antik tiyatroda. Konserin gerçek- teşmesine katkfda bulunanlara pla- ketter veriliyordu. Özellîkle bir hami- ye yapılan alktşlar durmak bilmi- yordu. Pamukkale Şarap Fabrika- sı temsilcisi olağanüstü bir biçim- de afkışlanırken 2 bin yıl öncesinin bu antik tiyatrosunun bir töresi de kendiliğinden gerçekteşmiş ofdu. Tıyatronun koruyucusu şarap tan- nsı Dionysos'a oyunlar oncesinde adak adanır, özel tören düzenlenir- di. Cumartesi gecesi Arykanda ti- yatrosunda bu alkışlaria Dionysos iki binyıl sonra yeniden anılmış dt- du. Aspendos, Efes'ten sonra Ary- kanda antik tiyatrosu da çagdaş kullanıma girdi. Ancak Prof. Bayburt- luogfu, tıyatronun çeşitli amaçb ku}- lanımı için yeni başvunılardan ya- kınıyor. Fazlasının tiyatroya zarar vermesinden haklı bir kaygt duyu- yor. Bir zamanlar Side tiyatrosunu, bir sirkin tonlarca ağırlıkta filterine, Efes tiyatrosunu aşın gürûftüiü kon- serlere açan zihniyetin verdiği za- rarlar unutulmuş değil. Temmuz or- tastnda Elton John'un 7 bin kişilH< Efes tiyatrosu konserirtde bakabm neler olacak? Küftür Bakanlığı'nın olumlu giri- şimleri ile çeşitli kentierde devtet opera, bale gruplan kuruluyor. Ne var kl Antalya Orkestrası'nda çok yetenekli gençler olmasına karşıhk müzik araçlan sıkmtısi çekiliyor. ör- neğin koca orkestrantn fagotu bi- le yok. Bu arada o kadar insanın tu- valet gereksıniminin karşılanmayı- ş» da önemli bir eksiklikti. Elmek: oacar(5 superonline.com Fax: 0312. 438 72 83 Özel televizyonlar ve üetişimciler ordusvyla gelen 'devrim' Berlıısconi'ııiıı Tpıııîz Ellor röv aiLsıROMA - "Gururum kı- nldı!" diyerek anlatıyor "Temiz Eller'in rövanşı- nı" Antonio Di Pietro: "Genç v« güzel bir kadın gazeteciye iltimastan da- va açtilar hakkımda. Ka- dmı baştan çıkarmak ama- a\1agü>a(soruştıırmanın gizliliği ilkesini çiğneyip) bflgiaktamT)rmuşum.Da- va benim için çifte utanç kaynağı oldu. Hem iftira- ya uğradım, hem kadın mahkemede çılap benim için:' Hıç tıpım değil!' de- di. Yakayı böyle kurtar- dnn. Ama erkekük gunırum okşanma- dıdoğrusu!T> (Temiz Ellerüzerine söy- leşi." "Intervista Su Tangentopoü" s. 146) "Maço" bir güneyli olan Di Piet- ro'nun neye daha çok üzüldüğü meç- hul. Kuşku duymadjgı cinsel cazibesi- nin sorgulanmasına mı? Karalama kam- panyasının hedefi olmasına mı? Bir dönem Çizme'nin en popüler isimle- rinden biri olan Temiz Eller yargıcı Antonio Di Pietro'yu "yeme operas- yonu" böyle başladı her halükârda. '90'h yıllar ortasında açılan bir dizi garip soruşturma ve davayla... Berlusconi'nin "bakanlık" tekfilini reddetmesi ve TV ekranJanndan "med- ya patronu"ile açık bilek güreşine gir- mesinin ardından Di Pietro'nun tutar- lılığı ve o güne dek "kkesiz" olan ismi sorgulanmaya başlandı Ital- ya'da. Gazeteci tacizinden tutun, şaibeli bir işadamından kullanıl- mış eski bir Mercedes için aldığı faizsiz borçlara dek sokaktaki ada- mın anlamakta güçlük çektiği bir dizi dava atıldı birden ortaya. Sav- cılar bölündü. Bir kısmı "TemizEl- ler" çerçevesinde siyasileri sor- gulamayı sürdürürken bir kısmı Di Pietro'nun peşine düştü... Gündem degişti! Hakkında başlatılan bu linç kam- panyasının işaretlerini alır almaz "TemizEDer" ekibinden istifa eden Di Pietro, "Temiz Eller'le şahsını hedefalan davalan birbirinden ay- ntutmakamacryla" görevden ay- nldığını belirtti. Ve acılan soruş- turmalar ve davalardan da zaman içinde aklandı. Ancak başkahra- manını yitiren "TemizEHer'* ivme kaybetti. Tıpkı bızım gıbı "kon- santrasyon özüıiü" olan ltalyan kamuoyunun dikkati, bu önemli aktörün sahneden çıkmasıyla bir- likte dağıldı ve gündem degişti! Berlusconi'nin teklifîni geri çe- viren Di Pietro, bu arada Prodi'nin eliyle siyasete girdi. "Zeytin Ağa- a"nın ilk Prodi hükümetine tek- nokrat (bayındırlık) bakan(ı) ola- rak katılan Di Pietro daha sonra, "Zeytin AğacT ile ara seçimlerde se- natoya girdi. Siyasete giriş nedenlerini, yaptığı- mız bir söyleşide "Birind Cumhuriye- tin yılanşma Temiz Eller'le önayak ol- dum. tkinci Cumhuriyetin kuruluşun- da da (shasetie) \-ar olmak istiyorum-" diyerek açıklayan Italya'nın ünlü sav- cısı, tanımadığı sulara yelken açıyor- du böylece. Ikinci Cumhuriyet'e geçiş, kapsam- lı bir devlet reformu anlamına geli- yordu o yıllarda. Çoğunluk sistemine geçişle merkez sol ve merkez sağ ara- sında iktidann travmasız bir biçimde el değiştireceği iki kanatlı -tngiliz usu- lü- bir demokrasinin temellerini at- mayı hedefliyordu bu reform. "Ku- rumsal reform" olarak anılan değişim programı, büyük ölçüde "Zeytin Ağa- a " damgasını taşıyordu. Italyanlar bu kez ^enilenme" umutlanru "Zeytin Ağaa" miman Romano Prodi'ye bağ- lamıştı. Kendi halinde, sıradan görü- nümlü, gösteriş sevmeyen, makarna düşkünü ekonomi profesörü Prodi, "değişim" talep eden "dürûstİtaryan- lann" yeni simgesi olmuştu. Vahşi li- beralizmi simgeleyen Berlusconi'nin "alter ego"su oydu artık. 'Zeytin Ağacı modelL.' Uzun yıllar ltalyan KlT'lerini yöne- ten ve Sanayi Bakanlığı yapan Pro- di'nin kafasında Italya'yı "Euro"yata- şımak ve siyasi reformlan yapmak var- dı. Berlusconi hükümetiyle reformla- nn asla gerçekleştirilemeyeceğıni gö- ren Prodi; medya patronunun güçlü çe- kim alanını oluşturan sağ ittifakına kar- şüık, siyasi yelpazenıntüm "reformcu- lannı", "Zeytin Ağacı" çatısı altında net hedefler etrafında bir araya getirdi. Katolik, sosyal demokrat, sosyahst, çevreci, eski komünist, komünist... çok farklı renkler ve geleneklerden gelen 'Alema imparatorun tuzağına düştü. Kurumsal reformlara destek sözüyle kamuoyunu oyalayan kurnaz işadamı politikacı ne angaje olduğu reformlara geçit verdi, ne medya çıkarlanndan vazgeçti. 'En iyi savunma, saldın' politikasını benimseyen Berlusconi, medyasında Temiz Eller yargıçlanna karşı geniş çaplı bir kampanya başlattı. ±± akkındaki suçlamaların hiçbirine yanıt vermeyen medya patronu, yayuı organlanndan 'politize bir yargırun kurbanı olduğunu' ileri sürüyor, 'yargıçlann komplosuna uğradığını' iddia ediyordu. Kendisini 'kurban', yargıçlan 'hedef ilan etmişti Berlusconi..." "reformculan" böyle bir çatı altında toplamak bıle, ltalya gibi"küçük oburu benim obun" zihnıyetinin kural oldu- ğu bir ülkede başlı başına olaydı. "Zey- tin Ağacı" bu yüzden Japonya, Türki- ye ve Güney Aİnerika'ya dek siyasi re- form arayışı içinde olan tüm ülkeierde örnek gösterilen bir modele dönüştü kısa sürede. Özel TV'len, yatlan ve helıkopterleri ile politika yapan Berlus- coni'ye karşı meydanlar ve kahveler- de halkla yüz yüze gerçekleştırdiği "es- Idtipbir kampanya" ile "otobüs" ve "bi- sikletle" Italya'yı karış kanş dolaşarak '96 seçimlerini aldı Prodi. ltalyanlar sandık başında oy verdik- leri ittifak lıderi ile ilk kez başbakanı da doğrudan seçmiş oldular. Bu deği- şimle güdülen amaç, koalisyon lider- kendisi geçti. "Zeytin Ağaa"nın çökü- şü böyle başladı. Başbakan olur olmaz D'Alema'nm yaptığı ilk iş; 1. Prodi'yi Roma'dan Brüksel'e (AB Komisyon Başkanlı- ğı'na) sürmek; 2. Türkiye ile ilişkileri kopma noktasına getiren Öcalan krizi- ni çıkarmak oldu. Duvann çöküşüyle yönünü kaybe- den ltalyan soluna Öcalan bayrağına sanlarak heyecan verici "yeni bir da- va" sunmayı ve eski komünist yoldaş- lara selam yollamayı hesap etmişti D'Alema. Konu, uluslararası arenada kendisine cazip bir "vitrin" sağlaya- bilirdi. Ayağına gelen tarihi bir fırsat olarak gördü bunu D'Alema; Prodi'nin gölgesinde kalmaktan kendisini kur- taracak bir fırsat... Temiz Eller'in simgesi Di Pietro hakkında açılan davalardan aklandı ama bu arada bizim gibi "konsantrosyon özüriü" olan ttaryan kamuınıınun dikkati çoktan dağılmış. gündem degişmiştL leri arasında her seçimin ardından ya- şanan bitmez tükenmez başbakanlık turlan ve başbakanlık pazarlıklanna son vermektı. Beş yıllık bir seçim dö- nemi için seçilen ittifak lideri, otoma- tik başbakan olacak ve ileride çıkabi- lecek koalisyon anlaşmazlıklan da bu şekilde önden engellenecekti. Ne var ki Bizans oyunlanyla şekillenen ltalyan po- litikası için düz bir mantıktı bu. Prodi'nin dizginleri elinde tuttuğu ilk iki yıl boyunca "Zeytin Ağacı" gö- rülmemiş bir ekonomik istikrar sağla- Bu "hesaplan" yaparken ne var ki bü- yük dış politika hatalanna düştü D'Ale- ma: Türkiye ile birlikte Türkiye'de ya- tınm yapan tüm ltalyan sanayicilerini bir çırpıda karşısma aldı. Ve "teröre" taviz vermeyen iki büyük müttefik; ABD ile Almanya karşısında açmazda kaldı. Büyük bir uluslararası krize yol açan başbakanın geri adım atması üç ay alacaktı. Çiçeği burnunda başbakan bu işler- le uğraşırken "Zeytin Ağaa" darbe üze- rine darbe alıyordu. Prodi'yi devirmek 1YJ. assımo D'Alema'nın elinde rehin kalan '2^eytin Ağacı' tümüyle meydanı Berlusconi'ye bıraktı. Bugün başbakanlığına dönüşünü D'Alema'nın basiretsiz poIİtikalanna borçlu, Italya'nın medya imparatoru..." dı Italya'ya. Çizme'yi "Euro"ya ge- cikmesiz sokan Prodi, kamu açıklan (GSMH'nin yüzde 6'sından yüzde 2.8'e) ve enflasyonu (yüzde 2'ye) düşürme- yi başardı. Solun kronık hastalığı "liderler ara- sı hizip ve kıskançlık" ka\ galannı he- saba katmamıştı profesör Prodi, Pro- di'nin "yıknzlaşmasına''tahammül ede- meyen (eski komünist) Massimo D'Ale- ma, nıtekim iki yıl içinde "Zeytin Ağa- cı"nda beklenmedik bir darbe yaptı. Ve Italya'nın sevilen ekonomi profesö- rünü başbakanlıktan devirerek koltuğa amacıyla sağ ittifakta yer alan (Çiz- me'nin Demirelvari eski cumhurbaşka- nı) Francesco Cossiga'yı "Zeytin Ağa- cı"na transfer eden D' Alema, seçmen- le sandıkta yapılan zımni anlaşmayı da bu arada bozmuş oldu. Seçmenler, ül- keyi teslim ettikleri Prodi yerine oy vermedikleri bir eski komünisti baş- bakan olarak buldular karşılannda; "Zeytin Ağaa" ruhuna aykın reform kar- şıtı yeni müttefik Cossiga ile birlikte! D'Alema darbesinin yarattığı bu "meşruiyet açığmı" Berlusconi muha- lefeti yıllarca "Zeytin Ağaa"na karşı saldın amacıyla kullandı. D'Alema bu saldınlara tepkisiz kaldı. Şöyle bir di- zayn vardı çünkü D'Alema'nın kafa- sında: Berlusconi ile anlaşıp siyasi re- formlar için mecliste gereken üçte iki çoğunluğu bulup anayasal değişiklik- lerı geçırmek. "İki kanatlı demokrasi reformunun" yasal temelleri bir kez yerine oturtulursa Berlusconi sağın, D'Alema solun rakipsiz liderleri ola- cak; merkez sol içinde hiçbir lider ada- yı bir daha D'Alema'nın önünükesme- ye cesaret edemeyecekti. "Zeytin Ağacı" için bu politika; Te- miz Eller'den desteği çekmek, Berlus- coni 'nin yakasını bırakmak ve özel TV'len medya patronu siyasetçinin te- keline terk etmek anlamına geldi. Ber- lusconi'yi "ya siyaset, ya özel TV pat- ronhığu" seçimine bu yüzden hiç zorlamadı D'Alema. Ve medya imparatorunun tuzağına düştü. "Kurumsal reformlara destek" sözüyle yıllarca ltalyan kamu- oyunu oyalayan kurnaz işadamı politikacı, ne angaje olduğu re- formlara geçit verdi sonuçta, ne medya çıkarlanndan vazgeçti. Yargıçlan 'heder ilan etti Dahası "En iyi savunma saldı- ndır" politikasını benimseyen Berlusconi, sahip olduğu TV ka- nallanndan Temiz Eller yargıç- lanna karşı geniş çaplı bir kam- panya başlattı. Hakkındakı suçla- malann hiçbirine yanıt vermeyen medya patronu, yayın organJann- dan amansız bir bombardıman yapıyor, "politize olmuş bir yar- gnun kurbanı olduğunu" ileri sü- rerek. "komünist yargıçlann komplosuna uğradığını" iddia edi- yordu. Masada kartlan değiştiren Berlusconi, kamuoyu nezdınde kendisini "kurban", yargıçlan "hedeT" ilan etmişti. D'Alema'nın elinde rehin kalan "Zeytin Ağa- cı", meydanı tümüyle Berlusco- ni'ye bırakmıştı. Bugün başba- kanlığa dönüşünü D'Alema'nın bu basiretsiz politikalanna borç- lu, Italya'nın medya imparatoru. Prodi ile birlikte liderini, yönü- nü, vizyonunu, projesi ve hedefini yi- tıren "Zeytin Ağacı"; geçen yılki yerel seçimlerde hezimete uğradı. D'Alema, başbakanlığı bu yüzden bırakmak zo- runda kaldı. Giufiano Arnato'nun baş- bakanlığı ile yoluna devem eden "Zey- tin Ağaa" üçüncü kez kaptan değişti- riyordu... Bu gel-gitlerin seçmende yarattığı düş kınklığı, mayıs ayında yapılan ge- nel seçimlerde de "Zeytin Ağacı"nın kaydettiği yenilginin temel nedeni ol- du. Iktidarda kaldığı beş yıl boyunca "Zeytin Ağacı", 'eski siyasetyöntemle- rinin" tipik örneklerini vermiş; bir di- zi aynşma ve hizipleşmenin yanında, iktidardan başka amacı olmayan adı sanı duyulmamış yeni parti ve particik- lere kucak açmak dunımunda kalmış- tı. "Zeytin Ağaa" ıktıdan sona erdiğin- de, ltalyan parlamenterlerinin üçte bi- ri, seçildikleri partilerden aynlıp -Türk usulü "milletveküi pazaruklanyla"- başka partilere geçmişti. 400 bin oy farkıyla kaybetti mayıs ayındaki genel seçimleri "Zeytin Ağa- a". Olağanüstü medya gücüyle ikti- dara yürüyen sağ ittifakın işbaşına gel- mesinden korkan çok sayıda "merkez sol" seçmen, "Zeytin Ağaa" liderleri- ne inançlannı hepten yitinniş oldukla- n halde, Berlusconi sağına karşı mer- kez sola verdikleri desteği geri çekme- diler. Ancak aradaki 400 bin oy farkı, çoğunluk sağlayan partiye avantaj ta- nıyan seçim sistemi nedeniyle Berlus- coni liderliğindeki "OzgürlüklerEvi"ni gerek alt meclis, gerek senatoda "mut- lakçoğunhık"la işbaşına getirmeye yet- ti. Avrupa'nın "en büyük ve en güçlü sağ hükümetiyle'" yaşayacak ltalya için bu yepyenı bir dönemeç ve çok sayıda gözlemciye göre de yeni bir "macera- nın" başlangıcı olacaktı. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle