Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 2001 SAU
10 DUNYA VE TURKIYE
KAVŞAK
OZGEN AC4R
YıtPin Ülke' İçin Anne Krueger?
Türkçesi"Uluslararası Para Fonu
(UPF)" olan "Intematiomü Monetary
Fund (IMF)" adlı kuruluşun serma-
yesinın en büyük payına ABD sahip-
tir. Bundan dolayı UPF'de VVashing-
ton'un borusu öter. Başkanlığı ge-
nellikle bir Avrupalı yürütür. Ancak,
2 numaralı koltuk, oldum olası Was-
hington'a aynlmıştır. O kottukta otu-
ran kişinin ABD Başkanı adına ko-
nuştuğunu herkes bilir.
Geçen hafta bu köşede, Türki-
ye'yi yakından bilen Prof. Dr. Anne
Krueger (67) adlı bir bayanın bu
kottuğa aday gosterildiğini duyurduk.
Eğer UPF'nin 24 kişilik Yönetim Ku-
rulu onaylarsa Prof. Krueger bu kol-
tukta beş yıl oturacak.
Prof. Krueger'in adaylığı ekono-
mi dünyasında ilgi uyandırdı. Türki-
ye'de ise birkaç köşe yazan dışın-
da yankı bulmadı. Oysa, Bayan Kru-
eger'in, bu göreve getirilişindeTür-
kiye'deki ekonomik bunalım ve
UPF'nin izlediği siyasadaki yanlış-
lıklar önemli etken olmuştu.
VVashington, Ankara'yı "strategic
partner (stratejik ortak)" ve ayrıca
"emerging market country (gelişen
pazarülkesi)" \\an etmişti. Ankara hü-
kümetlerinin de şiddetle benimsedi-
ği bu iki tanımlama, kuşkusuz birbi-
rini tamamlayan iki önemli noktaydı.
Stratejik ortaklık, Balkanlar, Kara-
deniz, Kafkaslar, Hazar Bölgesi, Or-
tadoğu-lsrail, Iran-lrak-Suriyegibisi-
yasal çalkantılann yaşandığı bir coğ-
rafyada, ABD'ye sıçrama
tahtası olma görevi ancak
Türkiye'nin askeri gücü ile
birlikte anlam taşıyordu.
Türkiye'nin, gelişen pazar
ülkesi olması ise son yıllar-
da liberal ekonomiye
önemli açılımının, dış tica-
ret hacmindeki büyüme-
sinin sonucuydu.
Her iki alanda ABD, Tür-
kiye'ye destek verecek, ar-
ka çıkacaktı. Buna karştlık
Türkiye ise stratejik ortak-
lığın gereklerini Balkan-
lar'da, Irakta ya da öteki
A n n e
yörelerde ABD'nin yanında yer alarak
gösterecekti. VVashington, Türkiye'nin
AB'ye girişini destekleyecek, aynca
pazar genişleme olanaklanna katkı
sağlarken UPF ve Dünya Bankası'nın
(DB) kaynaktannın yanı sıra kendi özel
kurumlannın musluklannı da ABD'li sa-
tıcılar için Ankara'ya açacaktı.
Bu çark çalışmaya başladığında
artık Türkiye, UPF ve DB'nin deneti-
mine girmişti. Türkiye'de sağlanacak
başan öteki ülkelere bir örnek, bir
ders olarak gösterilecekti. Kollar sı-
vandı. ABD-UPF-DB sacayağı Türki-
ye'yi istediği yöne sürüklerken, baş-
langıçta her şey olumlu gidiyordu.
Ancak Kasım'da "bankalar buna-
lımı" patladı. Sacayağı adına Türki-
ye ekonomisini yönlendiren UPF, bu
olaydan sonra, Şubat bunalımının
patlayacağını görernedi. Yainızca Türk
ekonomisi değil, "UPF reçetesi" ve
buna bağlı olarak öngörülen sistem
de çöktü. Türkiye'deki bunalım, ben-
zeri ülkeleri olumsuz etkilemekle kal-
madı, tüm dünyada şaşkınlık yarattı.
UPF reçetelerinin işe yaramazlığı gi-
bi bir kaygı doğdu. Sacayağı onursal
yara aldı, ınandıncılığını yitirdı. Carto
Cottarelli görevden alındı, 2 numa-
ralı koltuğa iki yıl önce beş yıllığına ye-
niden seçilen Stanley Fischer de is-
tifa etmek zorunda kaldı.
ABD Başkanı George W. Bush'un
2 numaralı koltuğa atayacağı kişiyi
seçmesi için Hazine Bakanlığı'nda
yapılan bakanlıklar arası toplantıda
çeşitli adlar üzerinde duruldu. Türki-
ye'deki ekonomik sorunun bir an ön-
ce çözümlenmesi ve UPF'de saca-
yağına yeniden güven duyulacak bir
yapılanmaya gidilmesi temel konular
olaraktartışıldı. Krueger'in adı bu oJu-
şumlarla birlikte ortaya atıldı.
Prof. Krueger. 1970 Türkiye deva-
lüasyonunun miman idi. Türk ekono-
misini yakından biliyordu. Türkiye'nin
pazar ekonomisine açılmasında Tur-
gut Özal'ın ortada görünmeyen akıl
hocalanndan biriydi. Okan H. Aktan
ile birlikte yazdıklan "SwimmingAga-
inst 77de: Turkish Trade Reform in
the 1980's (Gelgite Karşı Yüzmek:
1980'lerde TürkDtş TicaretReformu)'
adlı kitap 1992 yılında basılmıştı. Otuz
yılı aşkın bir süredir Türk ekonomisi-
ni, siyasasını ve dinamiklerini yakın-
dan tanıyan, zaman zaman tatillerini
Türkiye'de geçiren birbilım kadını idi.
Krueger, dünya dış ticaret ekono-
misini bilen "sayılı iktisatçılardan"bi-
riydi. ABD'nin dış ticaret açıklan ko-
nusunda incelemeler yapıp, kısa sü-
re önce rapor veren bir kurulun üye-
siydi. Dünya Bankası'nın araştırma-
lanndan soaımlu başkan yardımcılı-
ğı görevlerinde bulunmuş, çeşitli üni-
versitelerde uluslararası ticaret ko-
nusunda dersler vermişti. Bu konu-
muna yükselmesinde, Türkiye'deki
başanlı çalışmalannın etkisi inkâredi-
lemezdi. Dolayısıyla UPF'nin 2 nu-
maralı koltuğuna Bush adına söz söy-
leme yetkisine sahip ondan daha iyi
bir kişi olamazdı. O halde
sacayağının "vitrin ülke''
yapmak istediği Türki-
ye'deki hastalıklan Önce-
den saptayacak, sorun-
lann çözümünü tepede
yönlendirecek kişi, bu ül-
kede kimin neyi soluduğu-
nu da bilen Krueger'den
başkası olamazdı.
Krueger, Cumhuriyet'e
9 Ağustos 1994'te "3.
Binyıla Doğru" yazı dizi-
sine yazdığı "Ekonomik
siyasa saydamlaşmalı"
başlıklı yazısında, eğer
bu göreve gelirse bundan böyle iz-
leyeceğı siyasanın da ipuçlannı özet-
le şöyle veriyordu:
"Batı demokrasileri için yaşam öl-
çütleri zaten yüksek olduğundan,
bir miktann 'boşa gitmesi' sineye
çekilebilir. Merkeziplanlamadan de-
mokratik sürece geçmekte olan eko-
nomilerde ise hazırda çıkar elde et-
me yolunda istekler çoğalır (bu ara-
da özellıkle değişime karşı direnme
görülür) ve geçiş döneminin sağlık-
sız bir biçimde uzamasına neden
olur. Gelişmekte olan ülkeierde, hız-
lı büyümeye yönelik siyasalann be-
nimsenmesi yolunda verilen müca-
dele son derece büyüktür.
ûnümüzdeki binyıla doğru ilerier-
ken, özel çıkar gruplannın istekle-
riyle toplumun çıkarian arasında bir
denge kurmaya çalışılmalıdır. Bu
alanda atılacak ilk adım, siyasalara
'saydamlık' kazandırmanın yollan-
nı araştırmak olacaktır. Böylece oy
kullananlar belli siyasalardan kim-
lerin zarariı, kimlerin kazançlı çıka-
cağını daha iyi kestirebilir.
özel çıkarlar lehine devlet mü-
dahalesinin uygun düzeyde olma-
sını sağlamak için çoğunluğun gö-
rüş biriıği aranmalı, ekonomi siya-
salannın bedelinin seçmenlerce iyi-
ce kavranabilmesi için yeni yön-
temler bulunmalıdır."
Bundan sonra "Türkiye'yi say-
damlaştırma" sürecinin ağırlıkta ola-
cağı anlaşılıyor.
Dağbaşında Carl Orff'un yazgısı
Resmen bir dagbaşı. Finike ya-
knlamdakJArvkanda "teraslarken-
ti" olaraktanımlarar. Srtını sarp ka-
yalıklara, cephesini Akdeniz'e açı-
lan vadilere vermiş, geçmişi dört
bin yıl öncesine uzanan bu kenti
Prof. Dr. Cevdet BayburtJuogfu 30
yıidır gün ıştgına çıkanyor. Küçük,
ancak çok iyi korunmuş, başanlı
onanm görmuş bir tiyatrosu var.
Adıyaman'ın Tut ilçesinden An-
talya'ya geien bir genç olan Kadir
Dursun ise klasik müzik konusun-
da kimsenin başaramadığı işlere
adamış kendini. Aspendos antik
tiyatrosunda klasik müzik konser-
teri düzenltyor. "Neden tekbiryer-
de olsun" sorusunu yine kendi ya-
nrtlamış olacak ki Dursun, bu dağ-
başı tiyatrosunu da sanat ve turizm
dünyasına kazandırmtş. Antalyalı-
larm artık Tıkret Babast" olan Flk-
ret Otyam ile eşi FHiz'i ve pek çok
Antalyalı hami kuruluşu da devre-
ye sokarak Arykanda'da da dü-
zenlediğı klasik müzik konserleri-
nin ikincisini biz de izJeme olana-
ğınt elde ettik.
Birkaç binTürk ve yabancı sanat-
sever bu dağbaşı tiyatrosuna tır-
manıp Antalya Devlet Opera ve Ba-
lesi sanatçtlanndan, çeşitli opera-
lardan solo ve koro eserler dinledi.
Arit Köyü hafkmın da izlediği kon-
ser Cemal Reşit Rey'in "Köçek-
çe"s\ ile başladı. Car! Orffun "For-
tuna-Yazgı" parçasi ite biterken, or-
kestra aikışter karşısında bu eseri yi-
netemek zorunda kaldı.
Bu arada ilginç bir olay yaşadık
antik tiyatroda. Konserin gerçek-
teşmesine katkfda bulunanlara pla-
ketter veriliyordu. Özellîkle bir hami-
ye yapılan alktşlar durmak bilmi-
yordu. Pamukkale Şarap Fabrika-
sı temsilcisi olağanüstü bir biçim-
de afkışlanırken 2 bin yıl öncesinin
bu antik tiyatrosunun bir töresi de
kendiliğinden gerçekteşmiş ofdu.
Tıyatronun koruyucusu şarap tan-
nsı Dionysos'a oyunlar oncesinde
adak adanır, özel tören düzenlenir-
di. Cumartesi gecesi Arykanda ti-
yatrosunda bu alkışlaria Dionysos
iki binyıl sonra yeniden anılmış dt-
du. Aspendos, Efes'ten sonra Ary-
kanda antik tiyatrosu da çagdaş
kullanıma girdi. Ancak Prof. Bayburt-
luogfu, tıyatronun çeşitli amaçb ku}-
lanımı için yeni başvunılardan ya-
kınıyor. Fazlasının tiyatroya zarar
vermesinden haklı bir kaygt duyu-
yor. Bir zamanlar Side tiyatrosunu,
bir sirkin tonlarca ağırlıkta filterine,
Efes tiyatrosunu aşın gürûftüiü kon-
serlere açan zihniyetin verdiği za-
rarlar unutulmuş değil. Temmuz or-
tastnda Elton John'un 7 bin kişilH<
Efes tiyatrosu konserirtde bakabm
neler olacak?
Küftür Bakanlığı'nın olumlu giri-
şimleri ile çeşitli kentierde devtet
opera, bale gruplan kuruluyor. Ne
var kl Antalya Orkestrası'nda çok
yetenekli gençler olmasına karşıhk
müzik araçlan sıkmtısi çekiliyor. ör-
neğin koca orkestrantn fagotu bi-
le yok. Bu arada o kadar insanın tu-
valet gereksıniminin karşılanmayı-
ş» da önemli bir eksiklikti.
Elmek: oacar(5 superonline.com Fax: 0312. 438 72 83
Özel televizyonlar ve
üetişimciler ordusvyla
gelen 'devrim' Berlıısconi'ııiıı
Tpıııîz Ellor röv aiLsıROMA - "Gururum kı-
nldı!" diyerek anlatıyor
"Temiz Eller'in rövanşı-
nı" Antonio Di Pietro:
"Genç v« güzel bir kadın
gazeteciye iltimastan da-
va açtilar hakkımda. Ka-
dmı baştan çıkarmak ama-
a\1agü>a(soruştıırmanın
gizliliği ilkesini çiğneyip)
bflgiaktamT)rmuşum.Da-
va benim için çifte utanç
kaynağı oldu. Hem iftira-
ya uğradım, hem kadın
mahkemede çılap benim
için:' Hıç tıpım değil!' de-
di. Yakayı böyle kurtar-
dnn. Ama erkekük gunırum okşanma-
dıdoğrusu!T>
(Temiz Ellerüzerine söy-
leşi." "Intervista Su Tangentopoü" s.
146)
"Maço" bir güneyli olan Di Piet-
ro'nun neye daha çok üzüldüğü meç-
hul. Kuşku duymadjgı cinsel cazibesi-
nin sorgulanmasına mı? Karalama kam-
panyasının hedefi olmasına mı? Bir
dönem Çizme'nin en popüler isimle-
rinden biri olan Temiz Eller yargıcı
Antonio Di Pietro'yu "yeme operas-
yonu" böyle başladı her halükârda.
'90'h yıllar ortasında açılan bir dizi
garip soruşturma ve davayla...
Berlusconi'nin "bakanlık" tekfilini
reddetmesi ve TV ekranJanndan "med-
ya patronu"ile açık bilek güreşine gir-
mesinin ardından Di Pietro'nun tutar-
lılığı ve o güne dek "kkesiz" olan
ismi sorgulanmaya başlandı Ital-
ya'da. Gazeteci tacizinden tutun,
şaibeli bir işadamından kullanıl-
mış eski bir Mercedes için aldığı
faizsiz borçlara dek sokaktaki ada-
mın anlamakta güçlük çektiği bir
dizi dava atıldı birden ortaya. Sav-
cılar bölündü. Bir kısmı "TemizEl-
ler" çerçevesinde siyasileri sor-
gulamayı sürdürürken bir kısmı
Di Pietro'nun peşine düştü...
Gündem degişti!
Hakkında başlatılan bu linç kam-
panyasının işaretlerini alır almaz
"TemizEDer" ekibinden istifa eden
Di Pietro, "Temiz Eller'le şahsını
hedefalan davalan birbirinden ay-
ntutmakamacryla" görevden ay-
nldığını belirtti. Ve acılan soruş-
turmalar ve davalardan da zaman
içinde aklandı. Ancak başkahra-
manını yitiren "TemizEHer'* ivme
kaybetti. Tıpkı bızım gıbı "kon-
santrasyon özüıiü" olan ltalyan
kamuoyunun dikkati, bu önemli
aktörün sahneden çıkmasıyla bir-
likte dağıldı ve gündem degişti!
Berlusconi'nin teklifîni geri çe-
viren Di Pietro, bu arada Prodi'nin
eliyle siyasete girdi. "Zeytin Ağa-
a"nın ilk Prodi hükümetine tek-
nokrat (bayındırlık) bakan(ı) ola-
rak katılan Di Pietro daha sonra,
"Zeytin AğacT ile ara seçimlerde se-
natoya girdi.
Siyasete giriş nedenlerini, yaptığı-
mız bir söyleşide "Birind Cumhuriye-
tin yılanşma Temiz Eller'le önayak ol-
dum. tkinci Cumhuriyetin kuruluşun-
da da (shasetie) \-ar olmak istiyorum-"
diyerek açıklayan Italya'nın ünlü sav-
cısı, tanımadığı sulara yelken açıyor-
du böylece.
Ikinci Cumhuriyet'e geçiş, kapsam-
lı bir devlet reformu anlamına geli-
yordu o yıllarda. Çoğunluk sistemine
geçişle merkez sol ve merkez sağ ara-
sında iktidann travmasız bir biçimde
el değiştireceği iki kanatlı -tngiliz usu-
lü- bir demokrasinin temellerini at-
mayı hedefliyordu bu reform. "Ku-
rumsal reform" olarak anılan değişim
programı, büyük ölçüde "Zeytin Ağa-
a " damgasını taşıyordu. Italyanlar bu
kez ^enilenme" umutlanru "Zeytin
Ağaa" miman Romano Prodi'ye bağ-
lamıştı. Kendi halinde, sıradan görü-
nümlü, gösteriş sevmeyen, makarna
düşkünü ekonomi profesörü Prodi,
"değişim" talep eden "dürûstİtaryan-
lann" yeni simgesi olmuştu. Vahşi li-
beralizmi simgeleyen Berlusconi'nin
"alter ego"su oydu artık.
'Zeytin Ağacı modelL.'
Uzun yıllar ltalyan KlT'lerini yöne-
ten ve Sanayi Bakanlığı yapan Pro-
di'nin kafasında Italya'yı "Euro"yata-
şımak ve siyasi reformlan yapmak var-
dı. Berlusconi hükümetiyle reformla-
nn asla gerçekleştirilemeyeceğıni gö-
ren Prodi; medya patronunun güçlü çe-
kim alanını oluşturan sağ ittifakına kar-
şüık, siyasi yelpazenıntüm "reformcu-
lannı", "Zeytin Ağacı" çatısı altında
net hedefler etrafında bir araya getirdi.
Katolik, sosyal demokrat, sosyahst,
çevreci, eski komünist, komünist... çok
farklı renkler ve geleneklerden gelen
'Alema imparatorun tuzağına düştü. Kurumsal
reformlara destek sözüyle kamuoyunu oyalayan kurnaz
işadamı politikacı ne angaje olduğu reformlara geçit verdi,
ne medya çıkarlanndan vazgeçti. 'En iyi savunma, saldın'
politikasını benimseyen Berlusconi, medyasında Temiz
Eller yargıçlanna karşı geniş çaplı bir kampanya başlattı.
±± akkındaki suçlamaların hiçbirine yanıt vermeyen
medya patronu, yayuı organlanndan 'politize bir yargırun
kurbanı olduğunu' ileri sürüyor, 'yargıçlann komplosuna
uğradığını' iddia ediyordu. Kendisini 'kurban', yargıçlan
'hedef ilan etmişti Berlusconi..."
"reformculan" böyle bir çatı altında
toplamak bıle, ltalya gibi"küçük oburu
benim obun" zihnıyetinin kural oldu-
ğu bir ülkede başlı başına olaydı. "Zey-
tin Ağacı" bu yüzden Japonya, Türki-
ye ve Güney Aİnerika'ya dek siyasi re-
form arayışı içinde olan tüm ülkeierde
örnek gösterilen bir modele dönüştü
kısa sürede. Özel TV'len, yatlan ve
helıkopterleri ile politika yapan Berlus-
coni'ye karşı meydanlar ve kahveler-
de halkla yüz yüze gerçekleştırdiği "es-
Idtipbir kampanya" ile "otobüs" ve "bi-
sikletle" Italya'yı karış kanş dolaşarak
'96 seçimlerini aldı Prodi.
ltalyanlar sandık başında oy verdik-
leri ittifak lıderi ile ilk kez başbakanı
da doğrudan seçmiş oldular. Bu deği-
şimle güdülen amaç, koalisyon lider-
kendisi geçti. "Zeytin Ağaa"nın çökü-
şü böyle başladı.
Başbakan olur olmaz D'Alema'nm
yaptığı ilk iş; 1. Prodi'yi Roma'dan
Brüksel'e (AB Komisyon Başkanlı-
ğı'na) sürmek; 2. Türkiye ile ilişkileri
kopma noktasına getiren Öcalan krizi-
ni çıkarmak oldu.
Duvann çöküşüyle yönünü kaybe-
den ltalyan soluna Öcalan bayrağına
sanlarak heyecan verici "yeni bir da-
va" sunmayı ve eski komünist yoldaş-
lara selam yollamayı hesap etmişti
D'Alema. Konu, uluslararası arenada
kendisine cazip bir "vitrin" sağlaya-
bilirdi. Ayağına gelen tarihi bir fırsat
olarak gördü bunu D'Alema; Prodi'nin
gölgesinde kalmaktan kendisini kur-
taracak bir fırsat...
Temiz Eller'in simgesi Di Pietro hakkında açılan davalardan aklandı ama bu arada bizim gibi
"konsantrosyon özüriü" olan ttaryan kamuınıınun dikkati çoktan dağılmış. gündem degişmiştL
leri arasında her seçimin ardından ya-
şanan bitmez tükenmez başbakanlık
turlan ve başbakanlık pazarlıklanna
son vermektı. Beş yıllık bir seçim dö-
nemi için seçilen ittifak lideri, otoma-
tik başbakan olacak ve ileride çıkabi-
lecek koalisyon anlaşmazlıklan da bu
şekilde önden engellenecekti. Ne var ki
Bizans oyunlanyla şekillenen ltalyan po-
litikası için düz bir mantıktı bu.
Prodi'nin dizginleri elinde tuttuğu
ilk iki yıl boyunca "Zeytin Ağacı" gö-
rülmemiş bir ekonomik istikrar sağla-
Bu "hesaplan" yaparken ne var ki bü-
yük dış politika hatalanna düştü D'Ale-
ma: Türkiye ile birlikte Türkiye'de ya-
tınm yapan tüm ltalyan sanayicilerini
bir çırpıda karşısma aldı. Ve "teröre"
taviz vermeyen iki büyük müttefik;
ABD ile Almanya karşısında açmazda
kaldı. Büyük bir uluslararası krize yol
açan başbakanın geri adım atması üç
ay alacaktı.
Çiçeği burnunda başbakan bu işler-
le uğraşırken "Zeytin Ağaa" darbe üze-
rine darbe alıyordu. Prodi'yi devirmek
1YJ. assımo
D'Alema'nın elinde rehin
kalan '2^eytin Ağacı'
tümüyle meydanı
Berlusconi'ye bıraktı.
Bugün başbakanlığına
dönüşünü D'Alema'nın
basiretsiz poIİtikalanna
borçlu, Italya'nın medya
imparatoru..."
dı Italya'ya. Çizme'yi "Euro"ya ge-
cikmesiz sokan Prodi, kamu açıklan
(GSMH'nin yüzde 6'sından yüzde 2.8'e)
ve enflasyonu (yüzde 2'ye) düşürme-
yi başardı.
Solun kronık hastalığı "liderler ara-
sı hizip ve kıskançlık" ka\ galannı he-
saba katmamıştı profesör Prodi, Pro-
di'nin "yıknzlaşmasına''tahammül ede-
meyen (eski komünist) Massimo D'Ale-
ma, nıtekim iki yıl içinde "Zeytin Ağa-
cı"nda beklenmedik bir darbe yaptı.
Ve Italya'nın sevilen ekonomi profesö-
rünü başbakanlıktan devirerek koltuğa
amacıyla sağ ittifakta yer alan (Çiz-
me'nin Demirelvari eski cumhurbaşka-
nı) Francesco Cossiga'yı "Zeytin Ağa-
cı"na transfer eden D' Alema, seçmen-
le sandıkta yapılan zımni anlaşmayı da
bu arada bozmuş oldu. Seçmenler, ül-
keyi teslim ettikleri Prodi yerine oy
vermedikleri bir eski komünisti baş-
bakan olarak buldular karşılannda;
"Zeytin Ağaa" ruhuna aykın reform kar-
şıtı yeni müttefik Cossiga ile birlikte!
D'Alema darbesinin yarattığı bu
"meşruiyet açığmı" Berlusconi muha-
lefeti yıllarca "Zeytin Ağaa"na karşı
saldın amacıyla kullandı. D'Alema bu
saldınlara tepkisiz kaldı. Şöyle bir di-
zayn vardı çünkü D'Alema'nın kafa-
sında: Berlusconi ile anlaşıp siyasi re-
formlar için mecliste gereken üçte iki
çoğunluğu bulup anayasal değişiklik-
lerı geçırmek. "İki kanatlı demokrasi
reformunun" yasal temelleri bir kez
yerine oturtulursa Berlusconi sağın,
D'Alema solun rakipsiz liderleri ola-
cak; merkez sol içinde hiçbir lider ada-
yı bir daha D'Alema'nın önünükesme-
ye cesaret edemeyecekti.
"Zeytin Ağacı" için bu politika; Te-
miz Eller'den desteği çekmek, Berlus-
coni 'nin yakasını bırakmak ve özel
TV'len medya patronu siyasetçinin te-
keline terk etmek anlamına geldi. Ber-
lusconi'yi "ya siyaset, ya özel TV pat-
ronhığu" seçimine bu yüzden hiç
zorlamadı D'Alema. Ve medya
imparatorunun tuzağına düştü.
"Kurumsal reformlara destek"
sözüyle yıllarca ltalyan kamu-
oyunu oyalayan kurnaz işadamı
politikacı, ne angaje olduğu re-
formlara geçit verdi sonuçta, ne
medya çıkarlanndan vazgeçti.
Yargıçlan 'heder ilan etti
Dahası "En iyi savunma saldı-
ndır" politikasını benimseyen
Berlusconi, sahip olduğu TV ka-
nallanndan Temiz Eller yargıç-
lanna karşı geniş çaplı bir kam-
panya başlattı. Hakkındakı suçla-
malann hiçbirine yanıt vermeyen
medya patronu, yayın organJann-
dan amansız bir bombardıman
yapıyor, "politize olmuş bir yar-
gnun kurbanı olduğunu" ileri sü-
rerek. "komünist yargıçlann
komplosuna uğradığını" iddia edi-
yordu. Masada kartlan değiştiren
Berlusconi, kamuoyu nezdınde
kendisini "kurban", yargıçlan
"hedeT" ilan etmişti. D'Alema'nın
elinde rehin kalan "Zeytin Ağa-
cı", meydanı tümüyle Berlusco-
ni'ye bırakmıştı. Bugün başba-
kanlığa dönüşünü D'Alema'nın
bu basiretsiz politikalanna borç-
lu, Italya'nın medya imparatoru.
Prodi ile birlikte liderini, yönü-
nü, vizyonunu, projesi ve hedefini yi-
tıren "Zeytin Ağacı"; geçen yılki yerel
seçimlerde hezimete uğradı. D'Alema,
başbakanlığı bu yüzden bırakmak zo-
runda kaldı. Giufiano Arnato'nun baş-
bakanlığı ile yoluna devem eden "Zey-
tin Ağaa" üçüncü kez kaptan değişti-
riyordu...
Bu gel-gitlerin seçmende yarattığı
düş kınklığı, mayıs ayında yapılan ge-
nel seçimlerde de "Zeytin Ağacı"nın
kaydettiği yenilginin temel nedeni ol-
du. Iktidarda kaldığı beş yıl boyunca
"Zeytin Ağacı", 'eski siyasetyöntemle-
rinin" tipik örneklerini vermiş; bir di-
zi aynşma ve hizipleşmenin yanında,
iktidardan başka amacı olmayan adı
sanı duyulmamış yeni parti ve particik-
lere kucak açmak dunımunda kalmış-
tı. "Zeytin Ağaa" ıktıdan sona erdiğin-
de, ltalyan parlamenterlerinin üçte bi-
ri, seçildikleri partilerden aynlıp -Türk
usulü "milletveküi pazaruklanyla"-
başka partilere geçmişti.
400 bin oy farkıyla kaybetti mayıs
ayındaki genel seçimleri "Zeytin Ağa-
a". Olağanüstü medya gücüyle ikti-
dara yürüyen sağ ittifakın işbaşına gel-
mesinden korkan çok sayıda "merkez
sol" seçmen, "Zeytin Ağaa" liderleri-
ne inançlannı hepten yitinniş oldukla-
n halde, Berlusconi sağına karşı mer-
kez sola verdikleri desteği geri çekme-
diler. Ancak aradaki 400 bin oy farkı,
çoğunluk sağlayan partiye avantaj ta-
nıyan seçim sistemi nedeniyle Berlus-
coni liderliğindeki "OzgürlüklerEvi"ni
gerek alt meclis, gerek senatoda "mut-
lakçoğunhık"la işbaşına getirmeye yet-
ti. Avrupa'nın "en büyük ve en güçlü
sağ hükümetiyle'" yaşayacak ltalya için
bu yepyenı bir dönemeç ve çok sayıda
gözlemciye göre de yeni bir "macera-
nın" başlangıcı olacaktı.
SÜRECEK