Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2001 CUMi
14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr
F*Wy Oya Baydar'a Orhan Kemal Roman Armağanı bugün törenle veriliyor
Yaınğnı sesine geKyor• "Üçünü de gelecekten
uzaklaştıran, iktidar arayışı ile
aşk ve özgürlük arayışlannuı
çatışmasıdır, hatta çağımızın
yazgısıdır bu. Aşklanmız kadar
devrimin yenilgisinin nedeni de
budur bence."
FERİDfNANPAÇ
Oya Baydar, "Sıcak Külleri Kaldı" romanıy-
la Orhan Kemal Roman Armağanf nı kazandı.
Onun sürgünde başlayan 'edebiyata dönüş'yol-
culuğu 'Elveda Aryoşa' öykü kitabının ardından
iki de romanı getırdi: 'Hiçbiryer'e Dönüş, Kedi
Mektuplan'. Baydar, anlatılanyla. bir tür belle-
ğe dönüşün izlerinde yürüyor. Üçüncü romanı
ve yol aldığı izlekleri konuştuk.
- 'Sıcak Külleri Kaldı'da '68 Kuşağı'nın var
oluş ortamına, insan ilişkikrinedöndünüz. Dün-
le bugünün buluştuğu çizgi... Bu 'dönüş ve va-
nş'ın hesaplaşmasını içeren bir boyut... Kadının
kimü'ğinin biçimlenme aşamalanndan bakış.-
Ülkü Öztürk'te simgeleşen tanıkhğın hayattaki
karşıhğını arayışı... Aşka, devrime, geleceğe, bir
yere bağlanma düşüncesininyansıdığı boyutlar-
la var oiuşu... Ann'ın dünvasıvla örfüşen, çan-
şanlan anlatırken acıya, yitime dönüş düşünce-
si... Kuşağui yazgranın süriiklediği durumlann
sorgulaıuşL..
'iktidar, erkeklerin temel kategorisidir'
OYA BAVDAR- 'SıcakKülleri Kaldı'nın oda-
ğmda yer alan kadın figürünü bir "tip" olmak-
tan çıkanp gerçekliği olan bir "karakter"e dö-
nüştüren, sizin de sezdiğiniz ve belirttiğiniz gi-
bi, yaşanmışlık ve tanıklık boyutlandır. Düne bu-
günden bakabilmek için dünle bugünün arası-
nı, aşktan devrime, umuttan düşkınkhğına, coş-
kudan acıya, yanılgıdan yenilgiye kadar tüm
boyutlanyla yaşamış, yaşananlara tanıklık ede-
bilmiş, yaşamakla ve tanıklıkla da kalmayıp
sorgulamış olmak gerek. Romanın kadın kah-
ramanı Ülkü gibi...
Ülkü'nün gerçek dramı ve çatışması, ister
cinsel, ister ideolojik ya da siyasal olsun, ikti-
dann çeşitli biçimleriyledir. 'Sıcak Külleri KaJ-
dı' feminıst temalar taşıyan bir roman değil.
Ama "iktidar" olgusu, özünde erkekler dünya-
sının temel kategorisidir. Ülkü'nünyaşamınagir-
miş ve o yaşamı her yönüyle belirlemiş olan iki
erkek de: Derin devletin parçası olan Ann Mu-
rat ve devrimci komünist hareketin liderlerin-
den Ömer Ulaş, iktidar olgusunun belirlediği tek
ve aynı dünyanın birbirinin tam karşıtı simge-
leridir ve yollan Ülkü'de kesişir.
Üçünü de kendilerine biçtikleri ve umut et-
tikleri gelecekten uzaklaştıran, o geleceği ken-
di elleriyle biçimlendirecekleri bir özgürlük yo-
lu olmaktan çıkanp kara yazgıya dönüşrüren de
iktidar arayışı ile aşk ve özgürlük arayışlannın
çatışmasıdır. Metaforik düşünecek olursak ku-
şağımızm, hatta çağımızın yazgısıdırbu aynı za-
manda. Aşklanmız kadar devrimin yenilgisi-
nin nedeni de budur bence.
Balarköy Belediyesi
Başkanhğı ve
Orhan Kemal ailesi
tarafindan
düzenlenen "Orhan
Kemal'i Anma ve
2001 Yıh Orhan
Kemal Roman
Armağanı*nın ödül
töreni bugün saat
14.00'teYünusEmre
Kültür Merkezi'nde
gerçekleşecek.
Törenin açıaş
konuşmasuu
belediye başkanı
AhmetBahadırü
yapacak. Aynca
Tahsin YüceL Doğan
Hızlan. Erol Ş.
Erdinç, Feridun
Andaç,
Ab/Yılmaz,
Yıldınm Keskin,
Müjdat Gezen ve
Konur Ertop
konuşma
yapacaklar.
Oya Baydar,
gazeteci Aydın
Engin'le bir söyleşi
gerçekleştirecek.
Orhan Kemal tiple karakteri birleştirebilen bir ustadır
Roman insanı anlatmalı- Orhan Kemal'in romancıhğmın sizdeki
yeri ve bu ödülün anlamı üzerine
nefcr söyleyeceksiniz?
BAYDAR- Bu ödül benim için önemliydi.
Öncelikle Orfaan Kemal adını taşıdığı ve
bir saygınJığı olduğu için. Orhan Kemal'in,
yazın serüvenimde, okur ve yazar olarak
önemli bir yeri var. Türk edebiyatmda tiple
karakteri birleştirebilen en usta
yazarlardandır, Orhan Kemal. Onun için
hep, "küçük insan"ı, sıradan insanian
anlatır denilir; ama benim düşünceme göre
de sıradan, "kuçük insan" denilen kişiliğın
duygulan, tutkulan, acılan, sevinçleri
"gerçek insarTa çok daha yakmdır. Bir
çeşit, sanki süslerden/yapmacıklardan
annmış, hayatı olduğu gibi, gerçek bir insan
nasıl yaşarsa öyle yaşayan insanlardır o
kahramanlar. Ben de özellikle edebiyatın.
romanın insanı anlatması gerektiği
noktasından harekeî eftiğim için. Orhan
Kemal'i çok önemli buluyorum.
'Lahana yaprağı gibi açüan' bir roman
- PekL, bu yazma çabanızda, roman kuramma
/romanın biçünsel yanlanna dönükkaygıiaruıız
oldu mu?
BAYDAR-Özellikle roman yazarken kurgu-
ya, biçime, tekniğe ilişkin kaygılannız mutlaka
olur. 'Sıcak Külleri Kaldı'da bu türden bir kay-
gıyı fazlasıyla taşıdım. Hem düz ve klasik bir
kurgu ve biçim istemiyordum -zaten böyle yaz-
maya yatkın değilim pek- hem de yapay ve zor-
lama biçimlerin tuzağına düşmekten kaçınıyor-
dum.
Öte yandan, kırk yıla yayılan çok kahraman-
lı ve çok mekânlı bir romandı yazacağım. So-
nunda, bir eleştirmenin "lahana yaprağı gibi
açılan" diye tanımladığı geriye dönüş içinde ge-
riye dönüş teknığini; bir de kahramanlanmı çat
o zamana, çat bu mekâna göndererek aynı ola-
yı farklı açılardan göstermeyi denedim. Bu an-
latım biçımi, bana dikkati ve merak öğesini di-
ri rutma olanağı yanında düz bir dilden şiirli bir
dile zorlamadan geçiş gibi olanaklar da sağla-
dı sanınm. Ancak romanın son bölümlerinde ay-
nı tekniği nedense sürdüremedim. Akan zaman
içinde düz bir anlatıma geçtim. Ve çoğu okur ay-
nı kanıda olmasa da sanmm son bölümler kita
1
-
bın bütününden biraz kopuk ve fazla sıkışık kal-
dı. Belki bir ikinci cilt düşünmeliydim, bilmi-
yorum. Bu konuda bana katılmayanlar olduğu
gibi, "Kitap, Ann Murat'm ölümüyie bitmeliy-
di" diyenler de var.
- Politik kimliğinizin vazdıklannızla özdeşle-
şen bir yanı, hatta örtüşen bakışlann arayişı/yer
yer tepldsi var. Yaşam ve edebiyann birbirini
açan. besleyen, yönlendiren bqyutlarryla sizin
için anlamı nedir?
BAYDAR-Hakhsınız, siyasal kimJiğimin son
romanda yazdıklanmla örtüşen epeyce yanı var,
ama roman asla otobiyografik değil, ben de Ül-
kü Özfürk değilim. Ülkü yaşama bağlı, yaşam
dolu, Nâam'ın o benzersiz dizelerindeki gibi "bir
sincap gibi yaşamayı* özleyen çok daha doğal,
daha pervasız ve özgür, ama yumuşak ve edil-
gen bir karakter. Önde giden bir siyasal kişilik,
militan bir devrimci değil. Aşkın süriiklediği
sulara pervasızca bırakıyor kendini; siyasal ka-
sırgalara ve iktidar hırsına karşı durmaya çalı-
şıyor. Başaramıyor. Kim başarabildi ki! Hayır,
Ülkü değilim ama Ülküleri, Ömerleri, diğerle-
rini iyi tanıyorum; o dönemi, o çevreyi, o insan-
ian, o düşünceleri iyi tanıyorum. Dönemimin
tanığıyım...
'Yazdıklanmın tfimü paylaşmak için'
Kendimi edebiyata, yazarlığa hazırlamıştım
ilk gençliğimde. Sonra büsbütün başka bir yo-
la girdim. Otuz yıl edebiyatla ilgilenmedim. O
otuz yıl boyunca Türkiye'de sol siyasal kimli-
ğimle tanmdım. Herkes benden bunun gerekle-
riniyerinegetirmemi istedi. bekledi. Insanlar si-
yasal çizgim yüzünden dost veya düşman oldu-
İar bana. Otuz yıl sonra, beni karşılannda ede-
biyatçı kimliğiyle görünce, hissettim ki yadır-
gadılar. Kimisi, hele de ilk denemelerimden fa-
lan hiç haberi olmayanlar, bu kadın da nereden
çıktı, şimdi de edebiyatçılığa mı soyunuyor, ne
hakkı var edebiyatçılar dünyasında yer tutmak
istemeye, diye düşündüler. Bunu da kimi zaman
saygılı ve örtük biçimde, kimi zaman saldırgan-
ca dile getirdiler. Çoğunlukla da yok saymayı
yeğlediler.
Kimileri. sorgulamayı ve yüzleşmeyi geçmi-
şime ihanet saydı. Romanlanmın kahramanla-
nnı bire bir benimle özdeşleştirdi. Yazdıklan-
mı edebiyattan değil, darbir siyasal pencereden
değerlendirdi. Ama, yazın türüm için oldukça
genış sayılabilecek bir okur kitlesi çok olumlu
tepkiler verdi, veriyor. Zaman zaman kendimi
altında ezilmiş hissettiğim kadar güzel tepkiler.
daha doğrusu yankılar... Sesime ses geliyor. Bu-
nun nedeni. sanınm yazdıkJanmın tümünü pay-
laşmak amacıyla yazmış olmam.
'Kendimi acımasızca eleştiririm'
Peki ben kendimi günümüz Türk edebiyatı-
nın neresine yerleştiriyorum? Güç bir soru. Sah-
te tevazuyu bir yana bırakacak olursam, değin-
diğim konular ve bu konulan 40 yılı aşkın bir
yaşam deneyimi ve tanıklığıyla ele alışımla, dil
özenim -ki edebiyat özünde dildir- pek moda olan
yapayhklardan kaçınarakyeni biçimJerarayışım-
Ia, başlangıç noktamın ve amacımın "best seJ-
ler" olmak değii aktarmak ve paylaşmak olma-
suun verdiği doğal duygu yüküyle, sıradanın
üstünde ve dışında bulunduğumu düşünüyo-
rum.
Öte yandan kendime karşı hıçbir eleştirme-
nin olamayacağı kadar acımasızım. YazdıkJan-
mın eksiğini ve zayıfnoktalannı ne yazık ki bü-
yüteç altında görürüm. Örneğin son romanımın
son bölümlerini yeniden yazsam farklı yazardım.
Bunu yapmak da istiyorum. Hayatımm geri ka-
lan bölümünde en azından dört iyi roman yaza-
bilirsem, insanın ve yaşamın bambaşka yanla-
nnı yakalayabilirsem, ancak o zaman iyi bir ya-
zarolduğumu ve kalıcı olacağımı söyleyebilirim.
KülrûrServisi-Modern dans
alanındaki çalışmalanylatanı-
nan koreograf Aydın Tekerye-
ni projesi 'Yoğunluk'u odak,
odaklama ve odaklanma kav-
ramlan üzerine kuruyor.
Teker. dansçılannın beden-
lerini değişik noktalanndan çe-
kiyor. itiyor ve yönlendiriyor.
Hareketler sıra dışı bir yakJa-
şımla sergilendiği halde göste-
rideki görsel safJık korunuyor.
6-7-8-9 Haziran saat 20.30'da
izlenebilecek olan, konsept ve
koreografisi Aydın Teker'e ait
'Yoğunluk'ta EbruAıutAhun-
bay, KeUy Knox,Köken Ergun.
Mihran Tomasyan, NadiGüler
ve Serap Meriç rol alıyorlar.
Ergûl Özkutan ve Nick Rot-
wefl'in müziklerini yaptığı gös-
terinin film yönetmeni Aras
Denüray.
Gösterinin bilet fiyatlan öğ-
renci 4.000.000, tam 8.000.000
TL. (254 96 96)
Frank McCourt, anılanndan sonra öğretmenlik yaşamını yazacak
Sefillikten mflyonerliğeKültürServisi - 'Angela'nın Külle-
ri'nin yazan Frank McCourt anıla-
nnı anlattığı kitaplanna bir roman
eklemeye hazırlanıyor.
New York'ta öğretmenlik yapan
McCourt, bu kez öğretmenlik yaşa-
mını roman türünde yazacak.
"Angela'nın KüDeri"nin devamı ni-
teliğindeki otobiyografinin ikinci cil-
di 'Tîs'te McCourt yeni biryaşam için
New York'a gidişini ve burada öğret-
men oluşunu anlatıyor.
Ingiltere'nin önde gelen edebiyat
festivallerinden Sunday Times Hay
Festivali'ne katılan yazar burada, öğ-
retmenlik arulannı roman rüründe ya-
zacağını açıkladı. Ama bu türde yaz-
manın daha zor olduğunu da ekledi.
Yeni kitabını aslında gene anı tü-
riinde yazmak istemiş McCourt. Ama
avukatlar ve yayıncılan yüzünden bu-
nu bir romana çevirmek durumunda
kalmış. Bu yüzden belli durumlan
ve karakterleri yeniden yaratmış ya
dadeğiştirmiş...
McCourt yeni romanmı tanıtırken
şunlan söyledi: "Öğretmenlik hakkın-
da yazmak bakir topraklarda gez-
nıek gibi. Kimse bunu yapmadı. Hep
akhnıza 'Tom Brown's Schooldays'
ve 'Goodbye Mr. Chips' gibi filmler
gelir. Tüm bu aptal Hoüywood filnı-
lerinde hep mutlu son vardır. Nevv
York'ta ortalama bir lise öğretmeni
günde beş suufa ders verir. Yani gün-
de beş gösteri sergilemek zorundası-
mzdır."
"...13-14 yaşlanndaki çocuklaruı
konsantrasyonuyia rekabet etınek çok
McCourt'un
yoksui
çocukluğunu
anlattığı
'Angela'nın
Külkri
1
PuUtzerÖdiiIü
kazannıış
vefilme
berbat bir şey. Testosteronla, müzik-
le, yükselen hormonJaria, sinemayla,
tele\ izyonJa, rap, pop ve hip hop gibi
daha birçoklanetşeyie rekabet etmek
zorundasıruz."
Anılannın tanıtımı için dünyayı do-
laşan McCourt, sefil çocukluk yılla-
nnın onu bir milyoner yaptığrnı iti-
raf ediyor. trlanda'ya dönmeyi asla dü-
şünmeyen yazar şöyle diyor: "Dub-
lin'i klostrofobik bulacağımdan emi-
nim. Orada hiçbir zaman geçineme-
yeceginı dar bir edebiyat çevresi var.
New York'ta ounayı yeğlerim.'"
McCourt'un ırlanda'daki Limerick
kenrinde geçen yoksui çocukluk gün-
lerini trajik bir biçimde anlattığı anı
kitabının birinci cildi olan 'Ange-
la'nm Külleri' yazara Pulitzer Ödü-
lü kazandırmıştı.Kitap. Türkçe dahil
27 dile çevrilmiş ve Alan Parker ta-
rafından da filme uyarlanmıştı.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Aksaray'da Bir Cami (2]
Aksaray'daki adını taşıyan camie, mektebi, kü-
tüphanesi, sebili, muvakkithanesi, çeşmesiyleza-
rif bir külliye havası veren Pertevniyal Valide Sul-
tan ölümünden sonra, bizim şimdi de geçip gitti-
ğimiz avludaki türbeye gömülmüş.
Ne var ki türbe, Istanbul'un bitip tükenmeyen,
bayındırlık adı aftındaki, çoğu hunharca, mimari çeh-
redeğişikliklen arasında, avludan çıkanlmış mı, yok-
sa büsbütün yıkrimış mı, birşeylerolmuş; kadıne-
fendinin son döşeği de bir iki kez yer degiştirmiş.
Önünde durup dua ettiğimiz bir 'türbe' hatıria-
madığıma göre, daha o zamanlar bu son döşek
başka bir yere taşınmış olmalı.
Yine çocukluğumda, kavrayamadığım şeyler
arasında, muvakkit denen adam handiyse başta
ge/irdi. Zamanı tayin eden, zamanı ayarlayan adam
deniyordu muvakkit için. Bu ayarlayışın, bu tayi-
nin gizini bir türiü çözemezdim. Gerçi bugün de
açık seçik çözmüş değilim...
Valide Sultan'a döneyim: Pertevniyal, Çerkez
asıllı bircariye. II. Mahmud'un ona pek sevdalan-
dığını, sanki görmüş, tanıklık etmiş gibi, babaan-
ne Feride Hanım hep söylerse de, padişahın ka-
labalık kadınefendilerine bakılırsa, bu sevdanın bir
ömür boyu sürüp sürmediğini kestirmek güç.
Pertevniyal'i, II. Marımud'un kızkardeşi Esma Sul-
tan yetiştirmiş. Pertevniyal'in ikballiği 1826 tarihi-
ne rastlıyoımuş.
Verem olduktan sonra Esma Sultan'ın Çamlı-
ca'daki köşkünde yaşayan ve galiba orada ölen
II. Mahmud'un bu son günlerinde, yine babaan-
nemizin iddiasına göre bir tek Pertevniyal vardı.
Babaanne böylece, kaleme getirmeksizin yaz-
dığı aşk romanını iyice süsler; kendisi çocukken,
hanımlann bu aşk macerası uğruna gözyaşı dök-
tüklerini söylerdi. O kadar ki, Pertevniyal'le padi-
şahın aşklan, o zamanın adeta bir Hıçkınk'ı olup
çıkmış; Hıçkırık evlerde nasıl yüksek sesle okun-
muşsa, bu aşka dair öyküler de hep öyle konu-
şulmuş, anlatılmış...
Babaanne, II. Mahmud'un pek yağmurfu bir
günde kan kusarak öldüğünü, kadınefendisini ya-
payalnız bıraktığını anlatırdı.
Tarihin saptadığı. Valide Sultan'ın hayatındaki bir
başka yağmurlu gün:
O, oğlu AbdiUaziz tahttan indirildiğinde, üstü açık
kayıklarla -Çamlıca'daki köşkte II. Mahmud'un
yanında olup olmadığı meçhulken- bu kez Abdü-
laziz'le birlikte, yağmur... hem de şakır şakır yağ-
mur altında, Dolmabahçe Sarayı'ndan Topkapı
Sarayı'na götürülenler arasındaymış.
Çoktan terk edilmiş, çoktan harap durumdaki
Topkapı Sarayı'nda ne yiyecek içecek varmış, ne
yatak yorgan.
Çok geçmeden -şimdi artık Çırağan Sarayı'nda
mahpus- Abdülaziz bileklerini keserek canına kı-
yacaktı, hem de annesinin, Pertevniyal'in küçük
makasıyla.
Bir başka iddiaya göre eski padişah intihar et-
memiş, öldürülmüştü. Çocukluğumda bu türden
iddialar ne çok, ne sık tartışılırdı...
Sonradan okuduğum ve şimdi, artık adını hatır-
layamadığım bir kitapta, Valide Sultan, "Arslanı-
ma kıydılar!" diye haykınyor, hıçkınklarla ağlıyor-
du. Bu sahneyi ikide bir de gözümün önüne geti-
rir; her gözümün önüne getirişte tüylerim diken di-
ken olurdu.
Sultan Aziz adlı degerfi bir monografi kaleme
almış olan Haluk Y. Şehsuvaroğlu, Abdülaziz'in
annesinin kucağında can verdiğini yazar. Valide Sul-
tan oğlunun intihar edeceğinden kuşkulanıyor-
muş.
Feride Hanım'a gelince, o yalnızca Çamlıca'da-
ki verem-aşk-ölüm üçgeniyle ilgileniyor; öteki yağ-
murfu günden, Çırağan Sarayı'nın Feriye Dairesi'nde
yaşananlardan söz açmayı gereksinmiyordu.
Takvimde tz Bir akan:
"Elveda 54 numara'nın esran. Elveda küçük
sevgilim. Elveda safve iyiniyetliduygular..." Mu-
rat Gülsoy, Bu Kitabı Çalın, Can Yayınlan, 2000.
Epic Clapton konser vermeyecek
• Kültür Servisi - Eric Clapton, bundan sonra
konser vermeyeceğini açıkladı. Dünya
rurnesinin Amerika ayağında olan Eric
Clapton, bu turneden sonra bir daha konser
vermeyeceğini açıkladı. Sanatçı, konserler için
"Zor geliyor ve artık benim için bir işe de
yaramıyor. Ama birkaç proje için kapılan açık
bırakacağım. Aslında hiçbir zaman
durmayacağım. Her zaman bir şeyleri dışa
vurmaya çalışacağım. Ama bunu artık bu yolla
yapmama gerek yok" dedi.Warner Bross'la
kontratında halen iki albüm bulunan sanatçı,
kayıt yapmayı sürdürecek. Aynca aklında iki
proje var: Son albümü 'Reptile'da kendisine
eşlik eden Impressions grubuyla birlikte bir
çalışma ve rock blues türünde bir albüm.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I