22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2001 CUMi 14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr F*Wy Oya Baydar'a Orhan Kemal Roman Armağanı bugün törenle veriliyor Yaınğnı sesine geKyor• "Üçünü de gelecekten uzaklaştıran, iktidar arayışı ile aşk ve özgürlük arayışlannuı çatışmasıdır, hatta çağımızın yazgısıdır bu. Aşklanmız kadar devrimin yenilgisinin nedeni de budur bence." FERİDfNANPAÇ Oya Baydar, "Sıcak Külleri Kaldı" romanıy- la Orhan Kemal Roman Armağanf nı kazandı. Onun sürgünde başlayan 'edebiyata dönüş'yol- culuğu 'Elveda Aryoşa' öykü kitabının ardından iki de romanı getırdi: 'Hiçbiryer'e Dönüş, Kedi Mektuplan'. Baydar, anlatılanyla. bir tür belle- ğe dönüşün izlerinde yürüyor. Üçüncü romanı ve yol aldığı izlekleri konuştuk. - 'Sıcak Külleri Kaldı'da '68 Kuşağı'nın var oluş ortamına, insan ilişkikrinedöndünüz. Dün- le bugünün buluştuğu çizgi... Bu 'dönüş ve va- nş'ın hesaplaşmasını içeren bir boyut... Kadının kimü'ğinin biçimlenme aşamalanndan bakış.- Ülkü Öztürk'te simgeleşen tanıkhğın hayattaki karşıhğını arayışı... Aşka, devrime, geleceğe, bir yere bağlanma düşüncesininyansıdığı boyutlar- la var oiuşu... Ann'ın dünvasıvla örfüşen, çan- şanlan anlatırken acıya, yitime dönüş düşünce- si... Kuşağui yazgranın süriiklediği durumlann sorgulaıuşL.. 'iktidar, erkeklerin temel kategorisidir' OYA BAVDAR- 'SıcakKülleri Kaldı'nın oda- ğmda yer alan kadın figürünü bir "tip" olmak- tan çıkanp gerçekliği olan bir "karakter"e dö- nüştüren, sizin de sezdiğiniz ve belirttiğiniz gi- bi, yaşanmışlık ve tanıklık boyutlandır. Düne bu- günden bakabilmek için dünle bugünün arası- nı, aşktan devrime, umuttan düşkınkhğına, coş- kudan acıya, yanılgıdan yenilgiye kadar tüm boyutlanyla yaşamış, yaşananlara tanıklık ede- bilmiş, yaşamakla ve tanıklıkla da kalmayıp sorgulamış olmak gerek. Romanın kadın kah- ramanı Ülkü gibi... Ülkü'nün gerçek dramı ve çatışması, ister cinsel, ister ideolojik ya da siyasal olsun, ikti- dann çeşitli biçimleriyledir. 'Sıcak Külleri KaJ- dı' feminıst temalar taşıyan bir roman değil. Ama "iktidar" olgusu, özünde erkekler dünya- sının temel kategorisidir. Ülkü'nünyaşamınagir- miş ve o yaşamı her yönüyle belirlemiş olan iki erkek de: Derin devletin parçası olan Ann Mu- rat ve devrimci komünist hareketin liderlerin- den Ömer Ulaş, iktidar olgusunun belirlediği tek ve aynı dünyanın birbirinin tam karşıtı simge- leridir ve yollan Ülkü'de kesişir. Üçünü de kendilerine biçtikleri ve umut et- tikleri gelecekten uzaklaştıran, o geleceği ken- di elleriyle biçimlendirecekleri bir özgürlük yo- lu olmaktan çıkanp kara yazgıya dönüşrüren de iktidar arayışı ile aşk ve özgürlük arayışlannın çatışmasıdır. Metaforik düşünecek olursak ku- şağımızm, hatta çağımızın yazgısıdırbu aynı za- manda. Aşklanmız kadar devrimin yenilgisi- nin nedeni de budur bence. Balarköy Belediyesi Başkanhğı ve Orhan Kemal ailesi tarafindan düzenlenen "Orhan Kemal'i Anma ve 2001 Yıh Orhan Kemal Roman Armağanı*nın ödül töreni bugün saat 14.00'teYünusEmre Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. Törenin açıaş konuşmasuu belediye başkanı AhmetBahadırü yapacak. Aynca Tahsin YüceL Doğan Hızlan. Erol Ş. Erdinç, Feridun Andaç, Ab/Yılmaz, Yıldınm Keskin, Müjdat Gezen ve Konur Ertop konuşma yapacaklar. Oya Baydar, gazeteci Aydın Engin'le bir söyleşi gerçekleştirecek. Orhan Kemal tiple karakteri birleştirebilen bir ustadır Roman insanı anlatmalı- Orhan Kemal'in romancıhğmın sizdeki yeri ve bu ödülün anlamı üzerine nefcr söyleyeceksiniz? BAYDAR- Bu ödül benim için önemliydi. Öncelikle Orfaan Kemal adını taşıdığı ve bir saygınJığı olduğu için. Orhan Kemal'in, yazın serüvenimde, okur ve yazar olarak önemli bir yeri var. Türk edebiyatmda tiple karakteri birleştirebilen en usta yazarlardandır, Orhan Kemal. Onun için hep, "küçük insan"ı, sıradan insanian anlatır denilir; ama benim düşünceme göre de sıradan, "kuçük insan" denilen kişiliğın duygulan, tutkulan, acılan, sevinçleri "gerçek insarTa çok daha yakmdır. Bir çeşit, sanki süslerden/yapmacıklardan annmış, hayatı olduğu gibi, gerçek bir insan nasıl yaşarsa öyle yaşayan insanlardır o kahramanlar. Ben de özellikle edebiyatın. romanın insanı anlatması gerektiği noktasından harekeî eftiğim için. Orhan Kemal'i çok önemli buluyorum. 'Lahana yaprağı gibi açüan' bir roman - PekL, bu yazma çabanızda, roman kuramma /romanın biçünsel yanlanna dönükkaygıiaruıız oldu mu? BAYDAR-Özellikle roman yazarken kurgu- ya, biçime, tekniğe ilişkin kaygılannız mutlaka olur. 'Sıcak Külleri Kaldı'da bu türden bir kay- gıyı fazlasıyla taşıdım. Hem düz ve klasik bir kurgu ve biçim istemiyordum -zaten böyle yaz- maya yatkın değilim pek- hem de yapay ve zor- lama biçimlerin tuzağına düşmekten kaçınıyor- dum. Öte yandan, kırk yıla yayılan çok kahraman- lı ve çok mekânlı bir romandı yazacağım. So- nunda, bir eleştirmenin "lahana yaprağı gibi açılan" diye tanımladığı geriye dönüş içinde ge- riye dönüş teknığini; bir de kahramanlanmı çat o zamana, çat bu mekâna göndererek aynı ola- yı farklı açılardan göstermeyi denedim. Bu an- latım biçımi, bana dikkati ve merak öğesini di- ri rutma olanağı yanında düz bir dilden şiirli bir dile zorlamadan geçiş gibi olanaklar da sağla- dı sanınm. Ancak romanın son bölümlerinde ay- nı tekniği nedense sürdüremedim. Akan zaman içinde düz bir anlatıma geçtim. Ve çoğu okur ay- nı kanıda olmasa da sanmm son bölümler kita 1 - bın bütününden biraz kopuk ve fazla sıkışık kal- dı. Belki bir ikinci cilt düşünmeliydim, bilmi- yorum. Bu konuda bana katılmayanlar olduğu gibi, "Kitap, Ann Murat'm ölümüyie bitmeliy- di" diyenler de var. - Politik kimliğinizin vazdıklannızla özdeşle- şen bir yanı, hatta örtüşen bakışlann arayişı/yer yer tepldsi var. Yaşam ve edebiyann birbirini açan. besleyen, yönlendiren bqyutlarryla sizin için anlamı nedir? BAYDAR-Hakhsınız, siyasal kimJiğimin son romanda yazdıklanmla örtüşen epeyce yanı var, ama roman asla otobiyografik değil, ben de Ül- kü Özfürk değilim. Ülkü yaşama bağlı, yaşam dolu, Nâam'ın o benzersiz dizelerindeki gibi "bir sincap gibi yaşamayı* özleyen çok daha doğal, daha pervasız ve özgür, ama yumuşak ve edil- gen bir karakter. Önde giden bir siyasal kişilik, militan bir devrimci değil. Aşkın süriiklediği sulara pervasızca bırakıyor kendini; siyasal ka- sırgalara ve iktidar hırsına karşı durmaya çalı- şıyor. Başaramıyor. Kim başarabildi ki! Hayır, Ülkü değilim ama Ülküleri, Ömerleri, diğerle- rini iyi tanıyorum; o dönemi, o çevreyi, o insan- ian, o düşünceleri iyi tanıyorum. Dönemimin tanığıyım... 'Yazdıklanmın tfimü paylaşmak için' Kendimi edebiyata, yazarlığa hazırlamıştım ilk gençliğimde. Sonra büsbütün başka bir yo- la girdim. Otuz yıl edebiyatla ilgilenmedim. O otuz yıl boyunca Türkiye'de sol siyasal kimli- ğimle tanmdım. Herkes benden bunun gerekle- riniyerinegetirmemi istedi. bekledi. Insanlar si- yasal çizgim yüzünden dost veya düşman oldu- İar bana. Otuz yıl sonra, beni karşılannda ede- biyatçı kimliğiyle görünce, hissettim ki yadır- gadılar. Kimisi, hele de ilk denemelerimden fa- lan hiç haberi olmayanlar, bu kadın da nereden çıktı, şimdi de edebiyatçılığa mı soyunuyor, ne hakkı var edebiyatçılar dünyasında yer tutmak istemeye, diye düşündüler. Bunu da kimi zaman saygılı ve örtük biçimde, kimi zaman saldırgan- ca dile getirdiler. Çoğunlukla da yok saymayı yeğlediler. Kimileri. sorgulamayı ve yüzleşmeyi geçmi- şime ihanet saydı. Romanlanmın kahramanla- nnı bire bir benimle özdeşleştirdi. Yazdıklan- mı edebiyattan değil, darbir siyasal pencereden değerlendirdi. Ama, yazın türüm için oldukça genış sayılabilecek bir okur kitlesi çok olumlu tepkiler verdi, veriyor. Zaman zaman kendimi altında ezilmiş hissettiğim kadar güzel tepkiler. daha doğrusu yankılar... Sesime ses geliyor. Bu- nun nedeni. sanınm yazdıkJanmın tümünü pay- laşmak amacıyla yazmış olmam. 'Kendimi acımasızca eleştiririm' Peki ben kendimi günümüz Türk edebiyatı- nın neresine yerleştiriyorum? Güç bir soru. Sah- te tevazuyu bir yana bırakacak olursam, değin- diğim konular ve bu konulan 40 yılı aşkın bir yaşam deneyimi ve tanıklığıyla ele alışımla, dil özenim -ki edebiyat özünde dildir- pek moda olan yapayhklardan kaçınarakyeni biçimJerarayışım- Ia, başlangıç noktamın ve amacımın "best seJ- ler" olmak değii aktarmak ve paylaşmak olma- suun verdiği doğal duygu yüküyle, sıradanın üstünde ve dışında bulunduğumu düşünüyo- rum. Öte yandan kendime karşı hıçbir eleştirme- nin olamayacağı kadar acımasızım. YazdıkJan- mın eksiğini ve zayıfnoktalannı ne yazık ki bü- yüteç altında görürüm. Örneğin son romanımın son bölümlerini yeniden yazsam farklı yazardım. Bunu yapmak da istiyorum. Hayatımm geri ka- lan bölümünde en azından dört iyi roman yaza- bilirsem, insanın ve yaşamın bambaşka yanla- nnı yakalayabilirsem, ancak o zaman iyi bir ya- zarolduğumu ve kalıcı olacağımı söyleyebilirim. KülrûrServisi-Modern dans alanındaki çalışmalanylatanı- nan koreograf Aydın Tekerye- ni projesi 'Yoğunluk'u odak, odaklama ve odaklanma kav- ramlan üzerine kuruyor. Teker. dansçılannın beden- lerini değişik noktalanndan çe- kiyor. itiyor ve yönlendiriyor. Hareketler sıra dışı bir yakJa- şımla sergilendiği halde göste- rideki görsel safJık korunuyor. 6-7-8-9 Haziran saat 20.30'da izlenebilecek olan, konsept ve koreografisi Aydın Teker'e ait 'Yoğunluk'ta EbruAıutAhun- bay, KeUy Knox,Köken Ergun. Mihran Tomasyan, NadiGüler ve Serap Meriç rol alıyorlar. Ergûl Özkutan ve Nick Rot- wefl'in müziklerini yaptığı gös- terinin film yönetmeni Aras Denüray. Gösterinin bilet fiyatlan öğ- renci 4.000.000, tam 8.000.000 TL. (254 96 96) Frank McCourt, anılanndan sonra öğretmenlik yaşamını yazacak Sefillikten mflyonerliğeKültürServisi - 'Angela'nın Külle- ri'nin yazan Frank McCourt anıla- nnı anlattığı kitaplanna bir roman eklemeye hazırlanıyor. New York'ta öğretmenlik yapan McCourt, bu kez öğretmenlik yaşa- mını roman türünde yazacak. "Angela'nın KüDeri"nin devamı ni- teliğindeki otobiyografinin ikinci cil- di 'Tîs'te McCourt yeni biryaşam için New York'a gidişini ve burada öğret- men oluşunu anlatıyor. Ingiltere'nin önde gelen edebiyat festivallerinden Sunday Times Hay Festivali'ne katılan yazar burada, öğ- retmenlik arulannı roman rüründe ya- zacağını açıkladı. Ama bu türde yaz- manın daha zor olduğunu da ekledi. Yeni kitabını aslında gene anı tü- riinde yazmak istemiş McCourt. Ama avukatlar ve yayıncılan yüzünden bu- nu bir romana çevirmek durumunda kalmış. Bu yüzden belli durumlan ve karakterleri yeniden yaratmış ya dadeğiştirmiş... McCourt yeni romanmı tanıtırken şunlan söyledi: "Öğretmenlik hakkın- da yazmak bakir topraklarda gez- nıek gibi. Kimse bunu yapmadı. Hep akhnıza 'Tom Brown's Schooldays' ve 'Goodbye Mr. Chips' gibi filmler gelir. Tüm bu aptal Hoüywood filnı- lerinde hep mutlu son vardır. Nevv York'ta ortalama bir lise öğretmeni günde beş suufa ders verir. Yani gün- de beş gösteri sergilemek zorundası- mzdır." "...13-14 yaşlanndaki çocuklaruı konsantrasyonuyia rekabet etınek çok McCourt'un yoksui çocukluğunu anlattığı 'Angela'nın Külkri 1 PuUtzerÖdiiIü kazannıış vefilme berbat bir şey. Testosteronla, müzik- le, yükselen hormonJaria, sinemayla, tele\ izyonJa, rap, pop ve hip hop gibi daha birçoklanetşeyie rekabet etmek zorundasıruz." Anılannın tanıtımı için dünyayı do- laşan McCourt, sefil çocukluk yılla- nnın onu bir milyoner yaptığrnı iti- raf ediyor. trlanda'ya dönmeyi asla dü- şünmeyen yazar şöyle diyor: "Dub- lin'i klostrofobik bulacağımdan emi- nim. Orada hiçbir zaman geçineme- yeceginı dar bir edebiyat çevresi var. New York'ta ounayı yeğlerim.'" McCourt'un ırlanda'daki Limerick kenrinde geçen yoksui çocukluk gün- lerini trajik bir biçimde anlattığı anı kitabının birinci cildi olan 'Ange- la'nm Külleri' yazara Pulitzer Ödü- lü kazandırmıştı.Kitap. Türkçe dahil 27 dile çevrilmiş ve Alan Parker ta- rafından da filme uyarlanmıştı. YAZIODASI SELtM tLERİ Aksaray'da Bir Cami (2] Aksaray'daki adını taşıyan camie, mektebi, kü- tüphanesi, sebili, muvakkithanesi, çeşmesiyleza- rif bir külliye havası veren Pertevniyal Valide Sul- tan ölümünden sonra, bizim şimdi de geçip gitti- ğimiz avludaki türbeye gömülmüş. Ne var ki türbe, Istanbul'un bitip tükenmeyen, bayındırlık adı aftındaki, çoğu hunharca, mimari çeh- redeğişikliklen arasında, avludan çıkanlmış mı, yok- sa büsbütün yıkrimış mı, birşeylerolmuş; kadıne- fendinin son döşeği de bir iki kez yer degiştirmiş. Önünde durup dua ettiğimiz bir 'türbe' hatıria- madığıma göre, daha o zamanlar bu son döşek başka bir yere taşınmış olmalı. Yine çocukluğumda, kavrayamadığım şeyler arasında, muvakkit denen adam handiyse başta ge/irdi. Zamanı tayin eden, zamanı ayarlayan adam deniyordu muvakkit için. Bu ayarlayışın, bu tayi- nin gizini bir türiü çözemezdim. Gerçi bugün de açık seçik çözmüş değilim... Valide Sultan'a döneyim: Pertevniyal, Çerkez asıllı bircariye. II. Mahmud'un ona pek sevdalan- dığını, sanki görmüş, tanıklık etmiş gibi, babaan- ne Feride Hanım hep söylerse de, padişahın ka- labalık kadınefendilerine bakılırsa, bu sevdanın bir ömür boyu sürüp sürmediğini kestirmek güç. Pertevniyal'i, II. Marımud'un kızkardeşi Esma Sul- tan yetiştirmiş. Pertevniyal'in ikballiği 1826 tarihi- ne rastlıyoımuş. Verem olduktan sonra Esma Sultan'ın Çamlı- ca'daki köşkünde yaşayan ve galiba orada ölen II. Mahmud'un bu son günlerinde, yine babaan- nemizin iddiasına göre bir tek Pertevniyal vardı. Babaanne böylece, kaleme getirmeksizin yaz- dığı aşk romanını iyice süsler; kendisi çocukken, hanımlann bu aşk macerası uğruna gözyaşı dök- tüklerini söylerdi. O kadar ki, Pertevniyal'le padi- şahın aşklan, o zamanın adeta bir Hıçkınk'ı olup çıkmış; Hıçkırık evlerde nasıl yüksek sesle okun- muşsa, bu aşka dair öyküler de hep öyle konu- şulmuş, anlatılmış... Babaanne, II. Mahmud'un pek yağmurfu bir günde kan kusarak öldüğünü, kadınefendisini ya- payalnız bıraktığını anlatırdı. Tarihin saptadığı. Valide Sultan'ın hayatındaki bir başka yağmurlu gün: O, oğlu AbdiUaziz tahttan indirildiğinde, üstü açık kayıklarla -Çamlıca'daki köşkte II. Mahmud'un yanında olup olmadığı meçhulken- bu kez Abdü- laziz'le birlikte, yağmur... hem de şakır şakır yağ- mur altında, Dolmabahçe Sarayı'ndan Topkapı Sarayı'na götürülenler arasındaymış. Çoktan terk edilmiş, çoktan harap durumdaki Topkapı Sarayı'nda ne yiyecek içecek varmış, ne yatak yorgan. Çok geçmeden -şimdi artık Çırağan Sarayı'nda mahpus- Abdülaziz bileklerini keserek canına kı- yacaktı, hem de annesinin, Pertevniyal'in küçük makasıyla. Bir başka iddiaya göre eski padişah intihar et- memiş, öldürülmüştü. Çocukluğumda bu türden iddialar ne çok, ne sık tartışılırdı... Sonradan okuduğum ve şimdi, artık adını hatır- layamadığım bir kitapta, Valide Sultan, "Arslanı- ma kıydılar!" diye haykınyor, hıçkınklarla ağlıyor- du. Bu sahneyi ikide bir de gözümün önüne geti- rir; her gözümün önüne getirişte tüylerim diken di- ken olurdu. Sultan Aziz adlı degerfi bir monografi kaleme almış olan Haluk Y. Şehsuvaroğlu, Abdülaziz'in annesinin kucağında can verdiğini yazar. Valide Sul- tan oğlunun intihar edeceğinden kuşkulanıyor- muş. Feride Hanım'a gelince, o yalnızca Çamlıca'da- ki verem-aşk-ölüm üçgeniyle ilgileniyor; öteki yağ- murfu günden, Çırağan Sarayı'nın Feriye Dairesi'nde yaşananlardan söz açmayı gereksinmiyordu. Takvimde tz Bir akan: "Elveda 54 numara'nın esran. Elveda küçük sevgilim. Elveda safve iyiniyetliduygular..." Mu- rat Gülsoy, Bu Kitabı Çalın, Can Yayınlan, 2000. Epic Clapton konser vermeyecek • Kültür Servisi - Eric Clapton, bundan sonra konser vermeyeceğini açıkladı. Dünya rurnesinin Amerika ayağında olan Eric Clapton, bu turneden sonra bir daha konser vermeyeceğini açıkladı. Sanatçı, konserler için "Zor geliyor ve artık benim için bir işe de yaramıyor. Ama birkaç proje için kapılan açık bırakacağım. Aslında hiçbir zaman durmayacağım. Her zaman bir şeyleri dışa vurmaya çalışacağım. Ama bunu artık bu yolla yapmama gerek yok" dedi.Warner Bross'la kontratında halen iki albüm bulunan sanatçı, kayıt yapmayı sürdürecek. Aynca aklında iki proje var: Son albümü 'Reptile'da kendisine eşlik eden Impressions grubuyla birlikte bir çalışma ve rock blues türünde bir albüm. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle