16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAYIS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H i J v U i ı U l V Â J . / [email protected] 13 Deryiş çarşamba günü ASO'da • ANKARA (ANKA)- Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Gaziantep ve Adana'nm ardından Ankarah sanayicilerle buluşuyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin 57'nci genel kuruluna katılmadığı, hattatelgraf bile göndermediği için TOBB üyelerinin tepkisini çeken Derviş, 30 Mayıs Çarşamba günü TOBB'nin önde gelen üyelerinden Ankara Sanayi Odası'nın aylık Meclis toplantısma katılacak. Hesap soran devlet dönemi • ANKARA (AA)- Devlet bütçesinde kod yapısı değişiyor ve 'Hesabuu gören ve hesabını sorabilen devlet' dönemi başlıyor. Bütçe kod yapısını değiştiren ve bütçe sınıflandırması esasını getiren sistem ile devletin yaptığı harcamalar, nitelik. çeşit ve diğer aynntılanyla tek tek ortaya konulabilecek. Yeni sistemde bütçe harcamalan şu 10 temel başlık altında sınıflanacak: Genel kamu hizmetleri, savunma, kamu düzeni ve güvenliği, ekonomik işler, çevresel koruma. konut, sağlık, eğlence- kültür-din. eğitim, sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik. Otomotivde , olumlu sinyal • İSTANBLL(AA)- - Opel Türkiye Genel :• Müdürü Erhard L. - Spranger, ekonominin £ toparlanmakta olduğunu, Türk otomotiv pazannda - temmuz ayından itibaren V hareketlenme görülmeye başlanacağını bildirdi. •î Spranger, yaşanan kriz ortamında firmalann . elindeki stoklar nedeniyle müşterilerin istedikleri f- markada uygun şartlarla r araç bulabildiklerine .' dikkat çekti. TÜPRAŞ sermaye arttmyor • ANKARA (ANKA)- Türkiye Petrol :'< Rafinerileri AŞ '•> (TÜPRAŞ). kayıtlı ' sermayesini 100 trilyon liradan yanm katrilyon liraya çıkarmak için Sermaye Piyasası Kurulu'na başvurdu. Şirketin sermayesi ıse 74 trilyon 752 milyar lira. Dünya Bankası'nın eski başekonomisti Stiglitz, yardım programının içyüzünü anlatıyor 4 aşaıııalı sömiirii ldasiği• ABD Hazinesi tarafından "suskun kalması" yönündeki yoğun baskıya karşın Stiglitz, gerek kendi oluşturduğu intemet sitesinde gerekse kamuoyunda fikirlerini açıklamaktan geri kalmıyor. OZLEM YUZAK *Son derecedikkatii bir ülke araştımıasının ardından mut- laka bir \ardun stratejisi belir- lenir. Üikenin maliye bakam- nın eline 'yenıden yapılanma anlaşması" tutuşturulur ve 4 aşamalı bir programın uygu- lanması talep ediür. Bu aslinda kan emkilerin işbaşına geçtiği bir ölünı fermanıdır." Bu sözler ne IMF destekli ekonomi politikalarına muha- lefet eden bir lidere ne de bir sendikacıya ait. Sözlerin sahi- bi. uzun yıllar Dünya Banka- sı'nda başekonomist olarak görev yapan, a>Tiı dönemde es- kı ABD Başkanı BülClinton'ın ekonomi danışmanlan konse- yinin başkanı ve kabine üyesi Joseph Stiglitz. 2 yıl önce IMF ve Dünya Bankası'nın politikalannı eleş- tirmeye başladığı için görevi- ne son verilen Stiglitz, bugün küreselleşme karşıtlanrun ef- sanevı kahramanı konumunda. Yüzde 51'i ABD Hazinesi'ne ait olan Dünya Bankası'nın ve IMF'nin. yeni dünya düzenini "yardım paketi" adı altında yayma girişimlerinın çirkinli- ğinin kurumun en etkin yöne- ticilerinden bin tarafından di- le getırıliyor olması, olayın önemini daha da arttmyor. ABD Hazinesi tarafından "suskun kabnasr yönündeki yoğun baskıya karşın Stiglitz, gerek kendi oluşturduğu inter- net sitesinde gerekse kamu- oyunda fikirlerini açıklamak- tan geri kalmıyor. thale yolsuz- luklanna adı kanşan bürokrat ve siyasiler, 6 ayda yüzde 90'lara ulaşan akaryakıt, yüz- de 7O'lere ulaşan elektrik zam- lan. alelacele çıkanlmaya çalı- şılan yasalar, Stiglitz'in, mayıs ayı başında anlattığı 4 aşamalı "ülkelere yardım''programının bir çeşit Türkiye versiyonu. Siyasilere 'sus payı' Stiglitz'in anlattığı "ülkdere yardun stratejisi"nin ilk aşa- ması özelleştirme. Stiglitz bu noktada devreye siyasilerin girdiğıni söylüyor. Devletin kurumlarının satışına itiraz ye- rine, siyasiler Dünya Banka- sı'nın isteğini "gönüllü ola- rak" yerine getirerek yerel eleştirileri dindirmeye çalışı- yorlar ve elektrik ve su gıbi şir- ketleri özelleştiriyorlar. Bu ku- rumlann satış bedelleri üzerin- den yüklü bir komisyonun var- lığı ceplerini doldurmuş. olu- yor. "ABD hükümeti bunu çok ryi biüyor" diyen Stiglitz, 1995 yılında Rusya'da kamu kurum- lannın elden çıkanlmasını ör- nek olarak gösteriyor. Stig- litz'e göre ABD Hazinesi'nin görüşü şu: "Sabşlarçokgüzel- di ve Yeltsinln yeniden seçil- mesiistendi. Bunun hileii bir se- çim olup olmadığı ise o nokta- da hiç önenüi değildL İşin acı yanı, tüm bunlann sonunda Rusva'nınendüsrrivdvartıkla- ruun ABD destekli Rus oligar- şilerinin eline geçmesi oldu. Böylece Rusya'nın ulusal geliri yan yanya azaldı." 'Sıcakpara' döngüsü tkinci aşama. para ve serma- yenin serbest dolaşımı. Bu te- oriye göre öncelikle yatınmcı- lann elindeki sermayenin ser- bestçe ülke içine girip çıkması sağlanıyor. Stiglitz bunu "sıcak para" döngüsü olarak tanımlı- yor. Brezilya ve Endonezya'da olduğu gibi spekülatifpara. dö- vize ve gaynmenkule yöneli- yor, ardından çıkan ilk "so- run"da kaçıp gidiyor. Böylece ulusal rezerv azalıyor. Sonra IMF, spekülatörlerin bu parayı yurda geri getirmelerinin sağ- lanması için hükümetlere faiz oranlannı yükseltmelerini öne- riyor. Faizlerönce yüzde 30'la- ra. ardından yüzde 50 ve 80'le- Küreselleşme karşıtlaruun eylemleri sürerken Stiglitz, küresel ve radikal bir toprak reformu öneriyor. re çıkıyor. "Sonuç tahmin edi- lebiür" diyor Stiglitz. Yüksek faizler gayrimenkul fiyatlannı daha aşağıya çekiyor, sanayi üretimini baltalıyor... Ve işte bu noktada IMF, ülke- yi üçüncü aşamaya doğru çeki- yor: Pazaruı belirleyiciliğine bı- rakılmış bir fiyat politikası. Stiglitz'e göre bu terim aynı za- manda gıda, su ve gaz fıyatla- nnın yükselmesinin "trajiko- mik" bir gerekçesi. Bu aşama ülkeyi geniş çaplı eylemlere yö- neltiyor. Bunu Stiglitz, "EVIF ayaklanması" diye tanımlıyor ve şu örnekleri veriyon Boliv- yalılann su fiyatlan yüzünden ayaklanmalan. Ekvador'da Dünya Bankası'nın bastırma- sıyla enerji fiyatlannın artması üzerine halkın isyanı. Yine Stiglitz'e göre bu "eko- nomik kundakçıhk" kimı mal- varlıklannın yok pahasına elden çıkanlması ile sonuçlanıyor. Serbest ticaret 4. aşama; Dünya Ticaret Ör- gütü'nün ve Dünya Banka- sı'nın kurallanna göre oluştu- rulan serbest ticaret anlaşması. Stiglitz, "Asya, Latin Amerika ve Afrika pazarianna girmek isteyen, ancak bu üçüncü dün- ya ülkeierinin tanm ürünlerine karşı kendi üreticUerini bütü- nüyle koruma alüna alan zen- gin Baü, amacına ulaşmakiçin gerektiğinde bu ülkekri finan- sal abluka altma almaktan ge- ri kalmayacaktır r diyor. Dünya Bankası'nın eski ba- şekonomistine göre, bu progra- mın uygulayan ülkelere getirdi- ği hiçbir kazanç olmadı. "Bu- na bir son vermek gerekiyor'' diyen Stiglitz, küresel radikal bir toprak reformu öneriyor: "Tüm dünyada oligarşilerin mülkrvetindeki ckinlerin getiri- nin yüzde 50'sine el koymak." DÜNYA E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglurabtinternet.com Roger "Verbal" Kint (Kevin Spacey) "Şeytanın en büyük hilesi, gerçekte kendisinin var olmadığı- na dünyayı inandırmak- tr" diyordu (Olağan Şüp- helilerfilmi). Bizım ülkelerde garip bir durum söz konu- su: Amerikan savunma çevreleri, sıyası analıstleri Amerikan hegemonyasıyla, küreselleşme arasında doğrudan bir ılişkı kurarken, açıkça emperyalizmden söz ederken, kımı Türkiyeli yazarlar bu ilişkiyı yadsıyan bir hayal âlemınde yaşama- ya çalışıyorlar. 'Küresel darbe' Küreselleştınlmeyi, yani emperyalizm karşısında "edilgen" olmayı kabul eden, bu hayalciler kendi teslimıyetlennın ruhsal ağn- 'Şeytanın En Büyük Hilesi' sını azaltmak için olsa gerek sürekli fanteziler üretiyorlar. "Küresel darbe" bu fante- zilerden bin. Bu farrtezi Türkiye'yi bir "darbenin" edilgen tarafı olarak saptı- yor ama, darbeyi yapan emperyalist iradeyı, el ça- bukluğuyla dikkatlerden gizliyor, böylece oluşan boşluğa, "küreselleşmeyi" koyarak bizi rahatlatıyor: Darbe, doğal olarak bizim kapitalizmi, gerçek kapita- Hzm yapmak, "Batılılaşma- yı" -adeta "burjuva de- mokratik devrimi"- ta- mamlamak için gereklı! Bu fantezıyi destekleyen söylentiler de var. Aydın Engin dostumuz, geçenler- de aktardı: "Ülkeler, grtgi- YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA ANONİM ORTAKLIĞI YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA ANONİM ORTAKLIĞI YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI NDAN OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI NA DAVET OrtaklrfJırTnzjrî Ctta^an Gerot Kurul Topianüsı 15 Hazjran 2001 Cuma gunu saat 10 00 cta aşağıdakı guncaem maddelennı goruşup Karara baÇlamak uzere. Yaf» ve Kredi Bankası A Ş Yap Kredı Plaza D Bk>k Levent istanbtıl adresındekı Konferans Salonu nda yapıiacakür - Topiantrya asaieter veya vekaieter Katılac* sayın htsseda^lanmızın. safııp oMuklan hısse senetienm öelgdeyerek toplant îantıınder en geç bir hafta once ortakJık merkezımızdep gırış kartj almalan gerekmektedı r - Veniecek vekaletname ılarumızdak) ömeğe uygun olmaiıdtr - Istanbul dışında bulunan hesedariarımız. toplanüya ıştıraK etmeK ıstedıkiermı toolantı tanhınöefi er. aı tar hafta önce ortaKUk merkezımızde olacak şekıkle. adetı taahutiü mektupla bıWırdık)en takd?rde topianüya gırış kartiannı toptanb gûnunden t>ır gun Önce saat 1700ye Kacter geretOı beigöerı toraz ederek merkezırr^zden temin «leorfîrVer davet ıçın ataKlarırrtiza ayno taahutlû mektup- Sermaye Pıyasası Kanununun 11 maddesı gereğmce. Genel Kurul Tooiantısı r gondenlrneyecektır Saym ortaklarımızm bilgiteriM sunanz. GUNDEM 1. Apitş ve dıvan teşekkulii. 2. Toplantı tutanagrnın ımzalanmast hususunda dfvaia yettd venimesı. 3 2000 >-]lı kar payı dagrtmnsn Sermaye Pıyasaa Kurulunun t8.06.2001 tariın ve 5727 sayıiı yazsı paralelınde yenKten bdırienmea 4. Dılekler ^e Kapan^, VEKALETNAME YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA A.O. Yapı Kredı Rnansat Kıralarna Anonım Ortakltgı mn 15 06 2001 Cuma gunu saat 10 00 da Yapı ve Kredı Bankası A.Ş. Yapı Kredı Plaza D Blok Levent Istanbul adresmdela Konferans Salonu r£z yapı^cak CHaŞanustj Genel Kurul Toplantsı'nda aşa^da belirttığım göruşter doğnıttusunda şırketımızı temsite. oy vermeye. teklıfte bulünrraya ve gereklı belgelerı ımzalamaya yetkılı rtmaK uzere... _ 'yı vekd tayın edıyorum A) TEMSJL YETKİSİNİN KAPSAM1: a) Vekı turrı gjnoerr radde-en tçn kendi görjşu doŞruftıjsuiöa oy kullanmaya yeîtaiıdrr b) Vekıl aşagKlaki tajip-^tlsr ttognjftusunda gundem maddeien ıçn oy KuHanrr-aya yeîkıtıdır Tüllmatlar: (öıei tahrnatlar yazıltr) c) Vekıl şırket yonetınının onerılen dogruttusunda oy kullarsmaya yetkılrfır d) ToptantJda ortaya çjkabıterek dığer konularda vekıl. aşa^ıdakı tatanatlar dogrjltusında oy kuilanmaya yetkıtıdır Taıtmat yoksa. vekıl oyunu serbestr^ kulianır) TUtfnatlar: fÖzel talımatJar yazıtır) B] ORTAĞIN SAHtP OLDUĞU HISSE SENEDJNİN: •) Temp ve scısı b) Numarası, c) Adet-fKirnına) değen. d) Oyda ırtıyaz] olup olmadıgı. e) Hamjlırte nama yaztîı otcîuğu. • *" ORTAĞIN ADI, SOYADI VE UNVANI " "^~ İMZASI ADRESİ NOT: 1.1Aı bofumurKle <&). fb) veya ıc' olarak Mlırtılen şıklarüan bınsı seçılr (b) ve <â) ştkkı jçın açıklama yapdr 2. Vekaietname vermek eteyen oy rsaKkı sahıoı vekatetname formunu doteurarak ımzasıni notere onaylatonr veya ^ote^re onayiı ımza arkûiennı kendi ımzasını taşıyan vekaJetname fbrmuna ekler. YAPI^TKRECH LEASING Yapı Kredl Plaza C BloK Kat 1 Buyükdere Caa Levent 80620 Istanbul de daha hızlanan bir sü- reçte, küreselleşmeye karşı alacaklan tavırlarda bağımsız ve özgürce ka- rariar verme olanağını yi- tiriyor. Ulusal nitelikler- den çoktan kurtulmuş 'uluslar üstü, uluslar öte- si' gibi niteliklecie anılma- sı gereken finans serma- yesi, dünya ölçüsünde kı- srtsız, sınırsız hareket et- mesinin önündeki bütün engelleri temizlemekte; ülkeleri küreselleşmenin uysal birer halkasına dö- nüştürmek üzere doğru- dan işe el koymakta." Bu söylentideki ülketenn, gitgide hızlanan birsüreçte, küreselleşmeye karşı ala- caklan tavırlarda bağımsız ve özgürce kararlar verme olanağını yıtirdiği ve birileri- nin "doğtvdan işe el koy- makta" olduğu saptamala- n kısmen doğru. "Ulusal nı- teliklerden çoktan kurtul- muş 'uluslar üstü, uluslar ötesi' gibi niteliklerie anıl- ması gereken finans ser- mayesi" saptaması ıse yanlış. İşe el koyan finans sermayesi değil, bızzat fi- nans sermayesini kullana- rak kendine yol açan ABD emperyalizmı. Sonra ülke- lerin özgürce karar verme yeteneklerini yitirdikleri söy- lenirken bunun içinde he- gemonik ülkenin, AB- D'nin, özgün konumuna, finans seımayesinin üretim üzerindeki asalaklığına, kü- resel düzeyde gıttıkçe artan finans semnayesini sınırla- ma eğilimlenne değinmedik mi olmaz! Küreselleşme ve emperyalizm Bakınız ABD sağının, sa- vunma çevrelerinin müm- taz şahsiyetleri neter diyor- lar Irving Kristol (Public In- terest'in editörü, National Interest'i çıkanyor, Ameri- can Enterprise Insitute üye- si) Wall Street Journal'da 1997'de yayımlanan "Amerikan Emperi- umu'nun (imparatorluk coğrafyası - E.Y.) Doğuşu" başlıklı yazısında şöyle di- yor "Amerikan halkı, em- peryal ulus haline gelmiş olduğunun bilincine bir gün varacak"... "Şimdi ar- tık hiçbir Avrupa ülkesi- nin bağımsız (ABD'den - E.Y.) dış politikasının ola- mayacağı, diplomatik olarak dile getirilmese bi- le bir gerçektir"... "Onlar (Ya Türkiye gibi ülkeler - E.Y.) büyük bir otonomi- leri olsa bile bağımlı ülke- lerdir. Emperium, bu ba- ğımlılık ve otonomi kanşı- rans, 12 Ekim 1999), Seatt- le'dan sonra Los Angeles Times'ta, "Küreseileşme- nin ABO'deki etkileri mut- hiş olmasına rağmen..." "Küreselleşmenin eko- nomik siyasi sonuçlan gelişmekte olan ülkeler- de çok ağır olmuştur"...). Olağan Şüpheliler filminde, Roger "Verbal" Kint (Kevin Spacey) "Şeytanın en büyük hilesi, gerçekte kendisinin var olmadığına dünyayı inandırmaktır" diyordu. mını betimler." David Rothkopf KıssıngerveOr- taklan danışmanlık şırketi- nın direktörü, Kolombiya Üniversitesi'nde profesör; I. Clinton döneminde ticaret bakanlığı üst düzey görev- lisi, 1997'de Foreign Po- licy dergisındeki, "Kültür Emperyalizmine Övgü" başlıklı çalışmasıyla dikkatı çektı. Rothkopfun yazısı- nın tezi kısaca şoyle: Bilişim Çağında, Ingilizce, ABD kültürü hızla yaygınlaştı ve egemen olmaya başladı... "ABD dünyanın tek aske- ri süper gücü olduğu gi- bi, dünyanın yegâne bili- şim süper gücüdür de." Rothkopf, Carnegie En- dovement'ta Mayıs 2000'de yaptığı "Cyber polrtics" konulu konuşma- sında da "Biz lideriz, bili- şim alanında hegemonik olabiliriz, olmayı istiyor muyuz" diye soruyor ve olumlu cevap veriyordu. Henry Kissinger'a gö- re "Küreselleşme ABD egemenliğinin adlanndan yalnızca biridir" (Dublin, Trinity College'de konfe- "Tarihin, günümüzdeki kapitalist burjuva de- mokratik medeniyetin ötesinde bir üst aşaması yoktur" diyen Francis Fukyama, geçen yıl MerriH Lynch mali danışmanlık şir- ketiyle yaptığı bir söyieşide, "Küreselleşme gerçekte Amerikanlaştırmayı an- latmak için kullanılan bir deyim mi" sorusuna "Evet öyle olduğunu düşünüyo- rum. ABD dünyadaki en ileri kapitalist toplum, ku- rumlan da piyasa güçle- rinin mantıksal evriminin (Hegel'ın mutlak idesi yeri- ne piyasa güçlerini koyma- sına dikkat! - E.Y.) bir ürü- nü. Öyleyse... Amerikan- laşma küreselleşmeyle biriikte gidecektir." Aklıma ister istemez De- mokrat Parti'nin Türkiye'yi küçük Amerika yapma ha- yali geliyor. Bu fantezi işte bu kadareski... Uluslar üstü slrketler... Uluslar-üstü/ötesi şirket- lere gelince, evet dev şir- ketlerin egemenliği söz ko- nusu, ama bunlar New York Tımes'ın vurguladığı gibi "ulusal bağlanndan kurtulmuş değiller"... "IMF, Royal Dutch/Shell gibi birkaç şirket gelirte- rini, hisselerini, yönetim- lerini... uluslararası alart- da yaymışlar, geri kalan- lann çoğu, Amerika'da Caterpillar, Japonya'da Mitsubishi, Almanya'da Volksvvagen gibi.. ulusal bağlarını koruyorlar" (30/04/98) MIT'den VVilli- am W. Keller: "ABD'de Japon ve Avrupa şirket- leri küresellik postuna bürünerek dolaşryor- lar"... "ŞirKetlerin uluslar üstü olacağını iddia et- mek bir paradokstur... Ne zaman bir yardıma ge- reksinimleri olsa, hangi ülkeye ait olduklan he- men ortaya çıkar." Har- vard'dan Dani Rodrik: "Şirketlerin hareketliliği- nin artması bir şey, ulusal hükümetlerin oyunun ku- rallannı saptamalanna olanak tanımayacak bir ortamın doğması başka bir şey, bunlan birbirine karıştırmamak gerekir." Ve bazı venler: 2000 yılında, dünyanın en büyük 200 şir- ketinin 9O'ı ABD, 17'si Ja- pon, 16'sı Ingiliz, 13'ü Al- man, diğer 13'ü Fransız kaynaklıdır (Institue For Policy Studies raporu). FT 500 e göre dünyanın en büyük 500 şirketinin (ser- maye büyüklüğüne/ mülki- yetine göre - trilyon dolar) 239'u ABD (10.8 trilyon), 64'ü Japon (1.8), 4O'ı Ingi- liz (1.6), 28'i Fransız (0.9), 21'i Alman (21). İlk 100 şir- ketten 69'u ABD şirketi. En büyük dört ABD yatınm bankasının toplam küre- sel piyasa payı yüzde 40'ı geçiyor (The Economist 13/12/97). Evet, "küresel" olan as- lında "nötr" değil, esas ola- rak Amerikan ve emperya- list. "Şeytanın" ise (izniniz- le teolojik metaforu sürdü- rüyoruz) umrunda değil, karşrt tezin öldüğüne, ken- disine direnecek hiçbir ulu- sal iradenin kalmadığına inanıyor ve kendini gizleme gereği duymuyor. Ama bi- zimkiler, bazı fanteziler üre- terek onu saklamaya çalış- tıklanna göre, gerçeği bi- liyoriar Şeytan çelişkinin yalnızca bir yantdır! Ama bu fanteziler, şeytana bo- yun eğmenin manevi ağnsı- nı uyuşturmak için gerekli. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bilimi Boğmak Bilime değer vermeyen toplumlann sonunun yı- kım olduğu, asırlardır biliniyor. Türkiye'yi yöneten- ler de yıllardır bu cinayeti işliyor, bilimsel gelişme- yi öldürüyor. BNimi önemsememe, ekonomik bunalımın sonu- cu değildir; daha derindir. Örneğin, rektörlerin tö- renlerde nerede duracaklan bile sorun oluyor. YÖK'ün üniversitelere yönetici atamaları, öğretim üyeleri arasında büyük sıkıntılaryaratıyor. Bu iki ko- nu parasal değildir; bilime saygının yetersizliğini yansıtıyor. Hükümet, ekonomik istikrar programı çerçeve- sinde, üniversite araştırma fonlannı kaldınyor; araştırmalann parasal kaynağını kesiyor. Oysa ül- kemizde esasen çok yetersiz olan toplam araştır- malann yansından fazlası üniversitelerce gerçek- leştiriliyor. Bu arada, bir noktaya açıklık getirilme- lidir; bu fonlardan araştırmacı öğretim üyesine pa- ra ödenmez; araç- gereç giderieri karşılanır. Hü- kümet, bu sınırlı araştırma olanağını bile çok gö- rüyor. Üniversiteler üzerindeki bütçe sınırlamalan bu- nunla kalmıyor. Bütçeden üniversitelere aynlan pay çok azdır. Toplam 53 devlet üniversıtesine 2001 'de aynlan bütçe ödeneği 1,36 katrilyon liradır. Bu pa- ra, yalnızca batık bankalar nedeniyle uğranılan kaybın onda birinden daha azdır. Özellikle, 199O'lı yıllarda sayılan hızla arttınlan büyükkent dışı üni- versitelerin kütüphane, laboratuvar, bilgisayar ve öbür altyapı olanaklan çok sınırlıdır ve çok daha önemli olarak, öğretim üyesi yetersizlikleri ileri bo- yutlardadır. Son günlerde rektörlerin öncülük ettiği üniversi- te sorununun ana nedeni, aslinda, öğretim üyesi maaşlannın azlığıdır. Devlet ünıversitelerinde ça- lışan öğretim üyelerinin aylıklan, yargı ve savunma görevinde çalışanlara göre, son yıllarda hızla ve gi- derek azaltılmış bulunuyor. Bu olgu iki büyük olum- suzluk yaratıyor. Olumsuzluklardan biri, devlet üni- versitelerinin öğretim üyesi kaybıdır. Ikinci olum- suzluk da, üniversiteleri bitiren yetenekli gençle- rin meslek olarak öğretim üyeliğini seçmemeleri; bilim insanı fıdanlığınm kurutulmasıchr. • • • Ülkeyi yönetenler, bilim ve teknolojiye ne kadar çok önem verdikleri konusunda ne derierse desin- ler Türkiye bu alanda çok geri kalıyor. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin en önemli göstergelerinden biri, yıllık ulusal gelirden AR-GE'ye (araştırma ve geliştirme) aynlan paydır. AR-GE/ ulusal gelir oranı, Türkiye'de en son 1999 verilenyle binde 6,3'tür; G. Kore'de ise bu oran 1997'de yüzde 2,9'du. Türkiye'nin araştırma- geliştirme harcamalannın son üç yıl boyunca artış oranı yalnızca binde birdir. Bir başka gösterge, toplam işgücü içinde her on bin çalışan başına düşen araştırmacı sayısı, Türkiye'de 10,4; G. Ko- re'de de 48'dir. Türkiye'nin on bin çalışan başına araştırmacı sayısı, 1997-99 dönemi boyunca ay- nı kalmıştır. Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye'de her bir milyon nüfus başına düşen bilim insanı sayısı 209'dur; G. Kore'de ise 2 636'dır; Türkiye'nin yak- laşık on üç katdır. Sonuçta, 1970'lerin başında Türkiye ile yaklaşık aynı gelişmişlik düzeyinde bu- lunan G. Kore'de, 199O'lı yıllann ortalanna gelin- diğinde kişi başına gelir, Türkiye'nin üç katından çok daha fazladır; Kore'nin imalat sanayii üretimi içinde yüksek teknoloji sanayiinin payı da yine yüzde 27 ile Türkiye'nin üç katı dolayındadır. Araştırma-geliştirme ya da bilgi üretimi, beyin gücünün geliştirilmesi anlamına gelir. Türkiye beyin gücünü geliştirmiyor. Oysa gelişmiş ülkeler ve G. Kore gibi aklı başında gelişmekte olan ülke- ler, ulusal yenilik sistemi adı altında, bilimsel ve teknolojik gelişme planlan ve programlan uygulu- yor. Ülkeler, konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluş- lannı, eşgüdüm içinde, bilimsel ve teknolojik ye- teriiliklerini güçlendirmeye yöneltiyor. Tam bir ka- rarlılıkla, bilgi toplumuna geçişin yollan aranıyor. Bizde, kımı sözüm ona bilim insanlannın, ulusal sözcüğünü bu bağlamda kullanmak istememesi- nin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bu tutum, ay- n bir azgelişmişliktir. • • • Sanınm bu hükümetin içinde, adının önüne Dr, doçent ya da Prof. yazılan bakanlann sayısı, ön- ceki hükümetlerie karşılaştınlmayacak kadar fazla- dır. O zaman sormak gerekiyor Bu bilim düşman- lığı niye? e-posta: yakup(a metu.edu.tr Arjantin'in denemesi umutsuz Borç takası sorun çözmedi BUENOS AIRES (AA) - Kısa vadeli Hazine tahvılleri ve bonolannın daha uzun vadeli olanlanna çevrilmesine dayalı borç takası, Arjantin ekonomisine biraz zaman kazandırdı, ancak. bunun ülke ekonomisinin dertlerine çare olamayacağı söyleniyor. Yatınmcılara ve uzmanlann çoğuna göre, borç takası Arjantin'e birkaç ay, altı hafta, belki de bir ya da iki gün daha kazandırdı. ancak, yaklaşık üç yıldır yaşanan durgunluktan çıkış hedefine ulaştıramayacak. Arjantin'in 20 milyar dolarlık kısa vadeli borçlannın daha uzun vadeye çevrilmesi. başlangıçta, bu ülkenin borç ödemelerini yerine getirememesi korkulannı hafıfletecek. Ancak piyasalann. tüketicilerin güveninin sarsılmasından dolayı daha fazla sabırsızlık gösterdiği belirtiliyor. havası süraüe dağdacak Uzmanlara göre, Arjantin'de borç takasıyla sağlanan iyi niyet havası süratle dağılacak. Yüksek vergi oranları, Arjantin sanayiinin kronik verimsizliği, kamu borçlannın giderek kabarmasınm yanı sıra siyasi çekişmeler gibi eski sorunlar gündeme gelecek. Yabancı yatınmcılar, borç takasının vergilerde bir düşüş olmasını sağlamayacağını, aynca insanlann sorunlann uzun vadede de çözüleceğine inanmadıklannı, dolayısıyla, bu ülkeye yatınmı anlamsız gördüklerini söylüyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle