Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 MAYIS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
H i J v U i ı U l V Â J . / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Deryiş çarşamba
günü ASO'da
• ANKARA (ANKA)-
Ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Kemal
Derviş, Gaziantep ve
Adana'nm ardından
Ankarah sanayicilerle
buluşuyor. Türkiye
Odalar ve Borsalar
Birliği'nin 57'nci genel
kuruluna katılmadığı,
hattatelgraf bile
göndermediği için
TOBB üyelerinin
tepkisini çeken Derviş,
30 Mayıs Çarşamba
günü TOBB'nin önde
gelen üyelerinden
Ankara Sanayi
Odası'nın aylık Meclis
toplantısma katılacak.
Hesap soran
devlet dönemi
• ANKARA (AA)-
Devlet bütçesinde kod
yapısı değişiyor ve
'Hesabuu gören ve
hesabını sorabilen devlet'
dönemi başlıyor. Bütçe
kod yapısını değiştiren ve
bütçe sınıflandırması
esasını getiren sistem ile
devletin yaptığı
harcamalar, nitelik. çeşit
ve diğer aynntılanyla tek
tek ortaya konulabilecek.
Yeni sistemde bütçe
harcamalan şu 10 temel
başlık altında
sınıflanacak: Genel kamu
hizmetleri, savunma,
kamu düzeni ve
güvenliği, ekonomik
işler, çevresel koruma.
konut, sağlık, eğlence-
kültür-din. eğitim, sosyal
hizmetler ve sosyal
güvenlik.
Otomotivde
, olumlu sinyal
• İSTANBLL(AA)-
- Opel Türkiye Genel
:• Müdürü Erhard L.
- Spranger, ekonominin
£ toparlanmakta olduğunu,
Türk otomotiv pazannda
- temmuz ayından itibaren
V hareketlenme görülmeye
başlanacağını bildirdi.
•î Spranger, yaşanan kriz
ortamında firmalann
. elindeki stoklar nedeniyle
müşterilerin istedikleri
f- markada uygun şartlarla
r araç bulabildiklerine
.' dikkat çekti.
TÜPRAŞ sermaye
arttmyor
• ANKARA (ANKA)-
Türkiye Petrol
:'< Rafinerileri AŞ
'•> (TÜPRAŞ). kayıtlı
' sermayesini 100 trilyon
liradan yanm katrilyon
liraya çıkarmak için
Sermaye Piyasası
Kurulu'na başvurdu.
Şirketin sermayesi ıse 74
trilyon 752 milyar lira.
Dünya Bankası'nın eski başekonomisti Stiglitz, yardım programının içyüzünü anlatıyor
4 aşaıııalı sömiirii ldasiği• ABD Hazinesi tarafından
"suskun kalması" yönündeki
yoğun baskıya karşın Stiglitz,
gerek kendi oluşturduğu
intemet sitesinde gerekse
kamuoyunda fikirlerini
açıklamaktan geri kalmıyor.
OZLEM YUZAK
*Son derecedikkatii bir ülke
araştımıasının ardından mut-
laka bir \ardun stratejisi belir-
lenir. Üikenin maliye bakam-
nın eline 'yenıden yapılanma
anlaşması" tutuşturulur ve 4
aşamalı bir programın uygu-
lanması talep ediür. Bu aslinda
kan emkilerin işbaşına geçtiği
bir ölünı fermanıdır."
Bu sözler ne IMF destekli
ekonomi politikalarına muha-
lefet eden bir lidere ne de bir
sendikacıya ait. Sözlerin sahi-
bi. uzun yıllar Dünya Banka-
sı'nda başekonomist olarak
görev yapan, a>Tiı dönemde es-
kı ABD Başkanı BülClinton'ın
ekonomi danışmanlan konse-
yinin başkanı ve kabine üyesi
Joseph Stiglitz.
2 yıl önce IMF ve Dünya
Bankası'nın politikalannı eleş-
tirmeye başladığı için görevi-
ne son verilen Stiglitz, bugün
küreselleşme karşıtlanrun ef-
sanevı kahramanı konumunda.
Yüzde 51'i ABD Hazinesi'ne
ait olan Dünya Bankası'nın ve
IMF'nin. yeni dünya düzenini
"yardım paketi" adı altında
yayma girişimlerinın çirkinli-
ğinin kurumun en etkin yöne-
ticilerinden bin tarafından di-
le getırıliyor olması, olayın
önemini daha da arttmyor.
ABD Hazinesi tarafından
"suskun kabnasr yönündeki
yoğun baskıya karşın Stiglitz,
gerek kendi oluşturduğu inter-
net sitesinde gerekse kamu-
oyunda fikirlerini açıklamak-
tan geri kalmıyor. thale yolsuz-
luklanna adı kanşan bürokrat
ve siyasiler, 6 ayda yüzde
90'lara ulaşan akaryakıt, yüz-
de 7O'lere ulaşan elektrik zam-
lan. alelacele çıkanlmaya çalı-
şılan yasalar, Stiglitz'in, mayıs
ayı başında anlattığı 4 aşamalı
"ülkelere yardım''programının
bir çeşit Türkiye versiyonu.
Siyasilere 'sus payı'
Stiglitz'in anlattığı "ülkdere
yardun stratejisi"nin ilk aşa-
ması özelleştirme. Stiglitz bu
noktada devreye siyasilerin
girdiğıni söylüyor. Devletin
kurumlarının satışına itiraz ye-
rine, siyasiler Dünya Banka-
sı'nın isteğini "gönüllü ola-
rak" yerine getirerek yerel
eleştirileri dindirmeye çalışı-
yorlar ve elektrik ve su gıbi şir-
ketleri özelleştiriyorlar. Bu ku-
rumlann satış bedelleri üzerin-
den yüklü bir komisyonun var-
lığı ceplerini doldurmuş. olu-
yor. "ABD hükümeti bunu çok
ryi biüyor" diyen Stiglitz, 1995
yılında Rusya'da kamu kurum-
lannın elden çıkanlmasını ör-
nek olarak gösteriyor. Stig-
litz'e göre ABD Hazinesi'nin
görüşü şu: "Sabşlarçokgüzel-
di ve Yeltsinln yeniden seçil-
mesiistendi. Bunun hileii bir se-
çim olup olmadığı ise o nokta-
da hiç önenüi değildL İşin acı
yanı, tüm bunlann sonunda
Rusva'nınendüsrrivdvartıkla-
ruun ABD destekli Rus oligar-
şilerinin eline geçmesi oldu.
Böylece Rusya'nın ulusal geliri
yan yanya azaldı."
'Sıcakpara' döngüsü
tkinci aşama. para ve serma-
yenin serbest dolaşımı. Bu te-
oriye göre öncelikle yatınmcı-
lann elindeki sermayenin ser-
bestçe ülke içine girip çıkması
sağlanıyor. Stiglitz bunu "sıcak
para" döngüsü olarak tanımlı-
yor. Brezilya ve Endonezya'da
olduğu gibi spekülatifpara. dö-
vize ve gaynmenkule yöneli-
yor, ardından çıkan ilk "so-
run"da kaçıp gidiyor. Böylece
ulusal rezerv azalıyor. Sonra
IMF, spekülatörlerin bu parayı
yurda geri getirmelerinin sağ-
lanması için hükümetlere faiz
oranlannı yükseltmelerini öne-
riyor. Faizlerönce yüzde 30'la-
ra. ardından yüzde 50 ve 80'le-
Küreselleşme karşıtlaruun eylemleri sürerken Stiglitz, küresel ve radikal bir toprak reformu öneriyor.
re çıkıyor. "Sonuç tahmin edi-
lebiür" diyor Stiglitz. Yüksek
faizler gayrimenkul fiyatlannı
daha aşağıya çekiyor, sanayi
üretimini baltalıyor...
Ve işte bu noktada IMF, ülke-
yi üçüncü aşamaya doğru çeki-
yor: Pazaruı belirleyiciliğine bı-
rakılmış bir fiyat politikası.
Stiglitz'e göre bu terim aynı za-
manda gıda, su ve gaz fıyatla-
nnın yükselmesinin "trajiko-
mik" bir gerekçesi. Bu aşama
ülkeyi geniş çaplı eylemlere yö-
neltiyor. Bunu Stiglitz, "EVIF
ayaklanması" diye tanımlıyor
ve şu örnekleri veriyon Boliv-
yalılann su fiyatlan yüzünden
ayaklanmalan. Ekvador'da
Dünya Bankası'nın bastırma-
sıyla enerji fiyatlannın artması
üzerine halkın isyanı.
Yine Stiglitz'e göre bu "eko-
nomik kundakçıhk" kimı mal-
varlıklannın yok pahasına elden
çıkanlması ile sonuçlanıyor.
Serbest ticaret
4. aşama; Dünya Ticaret Ör-
gütü'nün ve Dünya Banka-
sı'nın kurallanna göre oluştu-
rulan serbest ticaret anlaşması.
Stiglitz, "Asya, Latin Amerika
ve Afrika pazarianna girmek
isteyen, ancak bu üçüncü dün-
ya ülkeierinin tanm ürünlerine
karşı kendi üreticUerini bütü-
nüyle koruma alüna alan zen-
gin Baü, amacına ulaşmakiçin
gerektiğinde bu ülkekri finan-
sal abluka altma almaktan ge-
ri kalmayacaktır
r
diyor.
Dünya Bankası'nın eski ba-
şekonomistine göre, bu progra-
mın uygulayan ülkelere getirdi-
ği hiçbir kazanç olmadı. "Bu-
na bir son vermek gerekiyor''
diyen Stiglitz, küresel radikal
bir toprak reformu öneriyor:
"Tüm dünyada oligarşilerin
mülkrvetindeki ckinlerin getiri-
nin yüzde 50'sine el koymak."
DÜNYA E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglurabtinternet.com
Roger "Verbal" Kint
(Kevin Spacey) "Şeytanın
en büyük hilesi, gerçekte
kendisinin var olmadığı-
na dünyayı inandırmak-
tr" diyordu (Olağan Şüp-
helilerfilmi). Bizım ülkelerde
garip bir durum söz konu-
su: Amerikan savunma
çevreleri, sıyası analıstleri
Amerikan hegemonyasıyla,
küreselleşme arasında
doğrudan bir ılişkı kurarken,
açıkça emperyalizmden
söz ederken, kımı Türkiyeli
yazarlar bu ilişkiyı yadsıyan
bir hayal âlemınde yaşama-
ya çalışıyorlar.
'Küresel darbe'
Küreselleştınlmeyi, yani
emperyalizm karşısında
"edilgen" olmayı kabul
eden, bu hayalciler kendi
teslimıyetlennın ruhsal ağn-
'Şeytanın En Büyük Hilesi'
sını azaltmak için olsa gerek
sürekli fanteziler üretiyorlar.
"Küresel darbe" bu fante-
zilerden bin. Bu farrtezi
Türkiye'yi bir "darbenin"
edilgen tarafı olarak saptı-
yor ama, darbeyi yapan
emperyalist iradeyı, el ça-
bukluğuyla dikkatlerden
gizliyor, böylece oluşan
boşluğa, "küreselleşmeyi"
koyarak bizi rahatlatıyor:
Darbe, doğal olarak bizim
kapitalizmi, gerçek kapita-
Hzm yapmak, "Batılılaşma-
yı" -adeta "burjuva de-
mokratik devrimi"- ta-
mamlamak için gereklı!
Bu fantezıyi destekleyen
söylentiler de var. Aydın
Engin dostumuz, geçenler-
de aktardı: "Ülkeler, grtgi-
YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA ANONİM ORTAKLIĞI
YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA ANONİM ORTAKLIĞI
YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI NDAN
OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI NA DAVET
OrtaklrfJırTnzjrî Ctta^an Gerot Kurul Topianüsı 15 Hazjran 2001 Cuma gunu saat 10 00 cta aşağıdakı guncaem maddelennı goruşup
Karara baÇlamak uzere. Yaf» ve Kredi Bankası A Ş Yap Kredı Plaza D Bk>k Levent istanbtıl adresındekı Konferans Salonu nda
yapıiacakür
- Topiantrya asaieter veya vekaieter Katılac* sayın htsseda^lanmızın. safııp oMuklan hısse senetienm öelgdeyerek toplant îantıınder
en geç bir hafta once ortakJık merkezımızdep gırış kartj almalan gerekmektedı
r
- Veniecek vekaletname ılarumızdak) ömeğe uygun olmaiıdtr
- Istanbul dışında bulunan hesedariarımız. toplanüya ıştıraK etmeK ıstedıkiermı toolantı tanhınöefi er. aı tar hafta önce ortaKUk
merkezımızde olacak şekıkle. adetı taahutiü mektupla bıWırdık)en takd?rde topianüya gırış kartiannı toptanb gûnunden t>ır gun
Önce saat 1700ye Kacter geretOı beigöerı toraz ederek merkezırr^zden temin «leorfîrVer
davet ıçın ataKlarırrtiza ayno taahutlû mektup- Sermaye Pıyasası Kanununun 11 maddesı gereğmce. Genel Kurul Tooiantısı r
gondenlrneyecektır
Saym ortaklarımızm bilgiteriM sunanz.
GUNDEM
1. Apitş ve dıvan teşekkulii.
2. Toplantı tutanagrnın ımzalanmast hususunda dfvaia yettd venimesı.
3 2000 >-]lı kar payı dagrtmnsn Sermaye Pıyasaa Kurulunun t8.06.2001 tariın ve 5727 sayıiı yazsı paralelınde yenKten bdırienmea
4. Dılekler ^e Kapan^,
VEKALETNAME
YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA A.O.
Yapı Kredı Rnansat Kıralarna Anonım Ortakltgı mn 15 06 2001 Cuma gunu saat 10 00 da Yapı ve Kredı Bankası A.Ş. Yapı Kredı
Plaza D Blok Levent Istanbul adresmdela Konferans Salonu r£z yapı^cak CHaŞanustj Genel Kurul Toplantsı'nda aşa^da belirttığım
göruşter doğnıttusunda şırketımızı temsite. oy vermeye. teklıfte bulünrraya ve gereklı belgelerı ımzalamaya yetkılı rtmaK
uzere... _ 'yı vekd tayın edıyorum
A) TEMSJL YETKİSİNİN KAPSAM1:
a) Vekı turrı gjnoerr radde-en tçn kendi görjşu doŞruftıjsuiöa oy kullanmaya yeîtaiıdrr
b) Vekıl aşagKlaki tajip-^tlsr ttognjftusunda gundem maddeien ıçn oy KuHanrr-aya yeîkıtıdır
Tüllmatlar: (öıei tahrnatlar yazıltr)
c) Vekıl şırket yonetınının onerılen dogruttusunda oy kullarsmaya yetkılrfır
d) ToptantJda ortaya çjkabıterek dığer konularda vekıl. aşa^ıdakı tatanatlar dogrjltusında oy kuilanmaya yetkıtıdır
Taıtmat yoksa. vekıl oyunu serbestr^ kulianır)
TUtfnatlar: fÖzel talımatJar yazıtır)
B] ORTAĞIN SAHtP OLDUĞU HISSE SENEDJNİN:
•) Temp ve scısı
b) Numarası,
c) Adet-fKirnına) değen.
d) Oyda ırtıyaz] olup olmadıgı.
e) Hamjlırte nama yaztîı otcîuğu. • *"
ORTAĞIN ADI, SOYADI VE UNVANI " "^~
İMZASI ADRESİ
NOT:
1.1Aı bofumurKle <&). fb) veya ıc' olarak Mlırtılen şıklarüan bınsı seçılr (b) ve <â) ştkkı jçın açıklama yapdr
2. Vekaietname vermek eteyen oy rsaKkı sahıoı vekatetname formunu doteurarak ımzasıni notere onaylatonr veya ^ote^re onayiı
ımza arkûiennı kendi ımzasını taşıyan vekaJetname fbrmuna ekler.
YAPI^TKRECH
LEASING
Yapı Kredl Plaza C BloK Kat 1 Buyükdere Caa Levent 80620 Istanbul
de daha hızlanan bir sü-
reçte, küreselleşmeye
karşı alacaklan tavırlarda
bağımsız ve özgürce ka-
rariar verme olanağını yi-
tiriyor. Ulusal nitelikler-
den çoktan kurtulmuş
'uluslar üstü, uluslar öte-
si' gibi niteliklecie anılma-
sı gereken finans serma-
yesi, dünya ölçüsünde kı-
srtsız, sınırsız hareket et-
mesinin önündeki bütün
engelleri temizlemekte;
ülkeleri küreselleşmenin
uysal birer halkasına dö-
nüştürmek üzere doğru-
dan işe el koymakta."
Bu söylentideki ülketenn,
gitgide hızlanan birsüreçte,
küreselleşmeye karşı ala-
caklan tavırlarda bağımsız
ve özgürce kararlar verme
olanağını yıtirdiği ve birileri-
nin "doğtvdan işe el koy-
makta" olduğu saptamala-
n kısmen doğru. "Ulusal nı-
teliklerden çoktan kurtul-
muş 'uluslar üstü, uluslar
ötesi' gibi niteliklerie anıl-
ması gereken finans ser-
mayesi" saptaması ıse
yanlış. İşe el koyan finans
sermayesi değil, bızzat fi-
nans sermayesini kullana-
rak kendine yol açan ABD
emperyalizmı. Sonra ülke-
lerin özgürce karar verme
yeteneklerini yitirdikleri söy-
lenirken bunun içinde he-
gemonik ülkenin, AB-
D'nin, özgün konumuna,
finans seımayesinin üretim
üzerindeki asalaklığına, kü-
resel düzeyde gıttıkçe artan
finans semnayesini sınırla-
ma eğilimlenne değinmedik
mi olmaz!
Küreselleşme ve
emperyalizm
Bakınız ABD sağının, sa-
vunma çevrelerinin müm-
taz şahsiyetleri neter diyor-
lar Irving Kristol (Public In-
terest'in editörü, National
Interest'i çıkanyor, Ameri-
can Enterprise Insitute üye-
si) Wall Street Journal'da
1997'de yayımlanan
"Amerikan Emperi-
umu'nun (imparatorluk
coğrafyası - E.Y.) Doğuşu"
başlıklı yazısında şöyle di-
yor "Amerikan halkı, em-
peryal ulus haline gelmiş
olduğunun bilincine bir
gün varacak"... "Şimdi ar-
tık hiçbir Avrupa ülkesi-
nin bağımsız (ABD'den -
E.Y.) dış politikasının ola-
mayacağı, diplomatik
olarak dile getirilmese bi-
le bir gerçektir"... "Onlar
(Ya Türkiye gibi ülkeler -
E.Y.) büyük bir otonomi-
leri olsa bile bağımlı ülke-
lerdir. Emperium, bu ba-
ğımlılık ve otonomi kanşı-
rans, 12 Ekim 1999), Seatt-
le'dan sonra Los Angeles
Times'ta, "Küreseileşme-
nin ABO'deki etkileri mut-
hiş olmasına rağmen..."
"Küreselleşmenin eko-
nomik siyasi sonuçlan
gelişmekte olan ülkeler-
de çok ağır olmuştur"...).
Olağan Şüpheliler filminde, Roger
"Verbal" Kint (Kevin Spacey)
"Şeytanın en büyük hilesi, gerçekte
kendisinin var olmadığına dünyayı
inandırmaktır" diyordu.
mını betimler." David
Rothkopf KıssıngerveOr-
taklan danışmanlık şırketi-
nın direktörü, Kolombiya
Üniversitesi'nde profesör; I.
Clinton döneminde ticaret
bakanlığı üst düzey görev-
lisi, 1997'de Foreign Po-
licy dergisındeki, "Kültür
Emperyalizmine Övgü"
başlıklı çalışmasıyla dikkatı
çektı. Rothkopfun yazısı-
nın tezi kısaca şoyle: Bilişim
Çağında, Ingilizce, ABD
kültürü hızla yaygınlaştı ve
egemen olmaya başladı...
"ABD dünyanın tek aske-
ri süper gücü olduğu gi-
bi, dünyanın yegâne bili-
şim süper gücüdür de."
Rothkopf, Carnegie En-
dovement'ta Mayıs
2000'de yaptığı "Cyber
polrtics" konulu konuşma-
sında da "Biz lideriz, bili-
şim alanında hegemonik
olabiliriz, olmayı istiyor
muyuz" diye soruyor ve
olumlu cevap veriyordu.
Henry Kissinger'a gö-
re "Küreselleşme ABD
egemenliğinin adlanndan
yalnızca biridir" (Dublin,
Trinity College'de konfe-
"Tarihin, günümüzdeki
kapitalist burjuva de-
mokratik medeniyetin
ötesinde bir üst aşaması
yoktur" diyen Francis
Fukyama, geçen yıl MerriH
Lynch mali danışmanlık şir-
ketiyle yaptığı bir söyieşide,
"Küreselleşme gerçekte
Amerikanlaştırmayı an-
latmak için kullanılan bir
deyim mi" sorusuna "Evet
öyle olduğunu düşünüyo-
rum. ABD dünyadaki en
ileri kapitalist toplum, ku-
rumlan da piyasa güçle-
rinin mantıksal evriminin
(Hegel'ın mutlak idesi yeri-
ne piyasa güçlerini koyma-
sına dikkat! - E.Y.) bir ürü-
nü. Öyleyse... Amerikan-
laşma küreselleşmeyle
biriikte gidecektir."
Aklıma ister istemez De-
mokrat Parti'nin Türkiye'yi
küçük Amerika yapma ha-
yali geliyor. Bu fantezi işte
bu kadareski...
Uluslar üstü
slrketler...
Uluslar-üstü/ötesi şirket-
lere gelince, evet dev şir-
ketlerin egemenliği söz ko-
nusu, ama bunlar New
York Tımes'ın vurguladığı
gibi "ulusal bağlanndan
kurtulmuş değiller"...
"IMF, Royal Dutch/Shell
gibi birkaç şirket gelirte-
rini, hisselerini, yönetim-
lerini... uluslararası alart-
da yaymışlar, geri kalan-
lann çoğu, Amerika'da
Caterpillar, Japonya'da
Mitsubishi, Almanya'da
Volksvvagen gibi.. ulusal
bağlarını koruyorlar"
(30/04/98) MIT'den VVilli-
am W. Keller: "ABD'de
Japon ve Avrupa şirket-
leri küresellik postuna
bürünerek dolaşryor-
lar"... "ŞirKetlerin uluslar
üstü olacağını iddia et-
mek bir paradokstur... Ne
zaman bir yardıma ge-
reksinimleri olsa, hangi
ülkeye ait olduklan he-
men ortaya çıkar." Har-
vard'dan Dani Rodrik:
"Şirketlerin hareketliliği-
nin artması bir şey, ulusal
hükümetlerin oyunun ku-
rallannı saptamalanna
olanak tanımayacak bir
ortamın doğması başka
bir şey, bunlan birbirine
karıştırmamak gerekir."
Ve bazı venler: 2000 yılında,
dünyanın en büyük 200 şir-
ketinin 9O'ı ABD, 17'si Ja-
pon, 16'sı Ingiliz, 13'ü Al-
man, diğer 13'ü Fransız
kaynaklıdır (Institue For
Policy Studies raporu). FT
500 e göre dünyanın en
büyük 500 şirketinin (ser-
maye büyüklüğüne/ mülki-
yetine göre - trilyon dolar)
239'u ABD (10.8 trilyon),
64'ü Japon (1.8), 4O'ı Ingi-
liz (1.6), 28'i Fransız (0.9),
21'i Alman (21). İlk 100 şir-
ketten 69'u ABD şirketi. En
büyük dört ABD yatınm
bankasının toplam küre-
sel piyasa payı yüzde 40'ı
geçiyor (The Economist
13/12/97).
Evet, "küresel" olan as-
lında "nötr" değil, esas ola-
rak Amerikan ve emperya-
list. "Şeytanın" ise (izniniz-
le teolojik metaforu sürdü-
rüyoruz) umrunda değil,
karşrt tezin öldüğüne, ken-
disine direnecek hiçbir ulu-
sal iradenin kalmadığına
inanıyor ve kendini gizleme
gereği duymuyor. Ama bi-
zimkiler, bazı fanteziler üre-
terek onu saklamaya çalış-
tıklanna göre, gerçeği bi-
liyoriar Şeytan çelişkinin
yalnızca bir yantdır! Ama
bu fanteziler, şeytana bo-
yun eğmenin manevi ağnsı-
nı uyuşturmak için gerekli.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Bilimi Boğmak
Bilime değer vermeyen toplumlann sonunun yı-
kım olduğu, asırlardır biliniyor. Türkiye'yi yöneten-
ler de yıllardır bu cinayeti işliyor, bilimsel gelişme-
yi öldürüyor.
BNimi önemsememe, ekonomik bunalımın sonu-
cu değildir; daha derindir. Örneğin, rektörlerin tö-
renlerde nerede duracaklan bile sorun oluyor.
YÖK'ün üniversitelere yönetici atamaları, öğretim
üyeleri arasında büyük sıkıntılaryaratıyor. Bu iki ko-
nu parasal değildir; bilime saygının yetersizliğini
yansıtıyor.
Hükümet, ekonomik istikrar programı çerçeve-
sinde, üniversite araştırma fonlannı kaldınyor;
araştırmalann parasal kaynağını kesiyor. Oysa ül-
kemizde esasen çok yetersiz olan toplam araştır-
malann yansından fazlası üniversitelerce gerçek-
leştiriliyor. Bu arada, bir noktaya açıklık getirilme-
lidir; bu fonlardan araştırmacı öğretim üyesine pa-
ra ödenmez; araç- gereç giderieri karşılanır. Hü-
kümet, bu sınırlı araştırma olanağını bile çok gö-
rüyor.
Üniversiteler üzerindeki bütçe sınırlamalan bu-
nunla kalmıyor. Bütçeden üniversitelere aynlan pay
çok azdır. Toplam 53 devlet üniversıtesine 2001 'de
aynlan bütçe ödeneği 1,36 katrilyon liradır. Bu pa-
ra, yalnızca batık bankalar nedeniyle uğranılan
kaybın onda birinden daha azdır. Özellikle, 199O'lı
yıllarda sayılan hızla arttınlan büyükkent dışı üni-
versitelerin kütüphane, laboratuvar, bilgisayar ve
öbür altyapı olanaklan çok sınırlıdır ve çok daha
önemli olarak, öğretim üyesi yetersizlikleri ileri bo-
yutlardadır.
Son günlerde rektörlerin öncülük ettiği üniversi-
te sorununun ana nedeni, aslinda, öğretim üyesi
maaşlannın azlığıdır. Devlet ünıversitelerinde ça-
lışan öğretim üyelerinin aylıklan, yargı ve savunma
görevinde çalışanlara göre, son yıllarda hızla ve gi-
derek azaltılmış bulunuyor. Bu olgu iki büyük olum-
suzluk yaratıyor. Olumsuzluklardan biri, devlet üni-
versitelerinin öğretim üyesi kaybıdır. Ikinci olum-
suzluk da, üniversiteleri bitiren yetenekli gençle-
rin meslek olarak öğretim üyeliğini seçmemeleri;
bilim insanı fıdanlığınm kurutulmasıchr.
• • •
Ülkeyi yönetenler, bilim ve teknolojiye ne kadar
çok önem verdikleri konusunda ne derierse desin-
ler Türkiye bu alanda çok geri kalıyor.
Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin en
önemli göstergelerinden biri, yıllık ulusal gelirden
AR-GE'ye (araştırma ve geliştirme) aynlan paydır.
AR-GE/ ulusal gelir oranı, Türkiye'de en son
1999 verilenyle binde 6,3'tür; G. Kore'de ise bu
oran 1997'de yüzde 2,9'du. Türkiye'nin araştırma-
geliştirme harcamalannın son üç yıl boyunca artış
oranı yalnızca binde birdir. Bir başka gösterge,
toplam işgücü içinde her on bin çalışan başına
düşen araştırmacı sayısı, Türkiye'de 10,4; G. Ko-
re'de de 48'dir. Türkiye'nin on bin çalışan başına
araştırmacı sayısı, 1997-99 dönemi boyunca ay-
nı kalmıştır.
Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye'de her bir
milyon nüfus başına düşen bilim insanı sayısı
209'dur; G. Kore'de ise 2 636'dır; Türkiye'nin yak-
laşık on üç katdır. Sonuçta, 1970'lerin başında
Türkiye ile yaklaşık aynı gelişmişlik düzeyinde bu-
lunan G. Kore'de, 199O'lı yıllann ortalanna gelin-
diğinde kişi başına gelir, Türkiye'nin üç katından
çok daha fazladır; Kore'nin imalat sanayii üretimi
içinde yüksek teknoloji sanayiinin payı da yine
yüzde 27 ile Türkiye'nin üç katı dolayındadır.
Araştırma-geliştirme ya da bilgi üretimi, beyin
gücünün geliştirilmesi anlamına gelir. Türkiye
beyin gücünü geliştirmiyor. Oysa gelişmiş ülkeler
ve G. Kore gibi aklı başında gelişmekte olan ülke-
ler, ulusal yenilik sistemi adı altında, bilimsel ve
teknolojik gelişme planlan ve programlan uygulu-
yor. Ülkeler, konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluş-
lannı, eşgüdüm içinde, bilimsel ve teknolojik ye-
teriiliklerini güçlendirmeye yöneltiyor. Tam bir ka-
rarlılıkla, bilgi toplumuna geçişin yollan aranıyor.
Bizde, kımı sözüm ona bilim insanlannın, ulusal
sözcüğünü bu bağlamda kullanmak istememesi-
nin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bu tutum, ay-
n bir azgelişmişliktir.
• • •
Sanınm bu hükümetin içinde, adının önüne Dr,
doçent ya da Prof. yazılan bakanlann sayısı, ön-
ceki hükümetlerie karşılaştınlmayacak kadar fazla-
dır. O zaman sormak gerekiyor Bu bilim düşman-
lığı niye?
e-posta: yakup(a metu.edu.tr
Arjantin'in denemesi umutsuz
Borç takası
sorun çözmedi
BUENOS AIRES (AA) - Kısa vadeli Hazine
tahvılleri ve bonolannın daha uzun vadeli
olanlanna çevrilmesine dayalı borç takası, Arjantin
ekonomisine biraz zaman kazandırdı, ancak. bunun
ülke ekonomisinin dertlerine çare olamayacağı
söyleniyor. Yatınmcılara ve uzmanlann çoğuna
göre, borç takası Arjantin'e birkaç ay, altı hafta,
belki de bir ya da iki gün daha kazandırdı. ancak,
yaklaşık üç yıldır yaşanan durgunluktan çıkış
hedefine ulaştıramayacak. Arjantin'in 20 milyar
dolarlık kısa vadeli borçlannın daha uzun vadeye
çevrilmesi. başlangıçta, bu
ülkenin borç ödemelerini
yerine getirememesi
korkulannı hafıfletecek.
Ancak piyasalann.
tüketicilerin güveninin sarsılmasından
dolayı daha fazla sabırsızlık gösterdiği belirtiliyor.
havası süraüe dağdacak
Uzmanlara göre, Arjantin'de borç takasıyla
sağlanan iyi niyet havası süratle dağılacak.
Yüksek vergi oranları, Arjantin sanayiinin kronik
verimsizliği, kamu borçlannın giderek
kabarmasınm yanı sıra siyasi çekişmeler gibi
eski sorunlar gündeme gelecek. Yabancı
yatınmcılar, borç takasının vergilerde bir düşüş
olmasını sağlamayacağını, aynca insanlann
sorunlann uzun vadede de çözüleceğine
inanmadıklannı, dolayısıyla, bu ülkeye yatınmı
anlamsız gördüklerini söylüyorlar.