16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER BakanGürel ABO'yegitti • tstanbul Haber Servisi - Devlet Bakanı Şükrii Sina Gürel, resmi bir ziyaret için dün sabah ABD'ye gitti. Gürel, Atatûrk Havalimanı'nda yapttğı açıklamada, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin Kıbns Rum kesiminin başvunısu üzerine aldığı karan değerlendirerek "Hukuk kurallan kılıfı içerisinde sunulan Türkiye'ye karşı bu tavır, büyük ölçüde siyasal bir tavırdır. Biz bunlara karşı kendimizi savunmak gereğini bile hissetmiyoruz" dedi. SEAŞ'ta soruşturma • SOMA(AA)-Soma Elektrik Anonim Şirketi (SEAŞ) Genel Müdûrlüğü ile ilgili sürdürülen soruşturma kapsamında, aralannda genel müdür ve müdür yardımcılannm da bulunduğu 16kişi gözaltına alındı. Jandarma yetkilileri, sorgulamanın tamamlanmasından sonra şahıslann 'çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak' suçundan Izmir DGM'ye sevk edileceklerini kaydederken gelişmelere göre yeni gözaltılann olabileceğini belirttiler. Soruşturmanın, termik santralın 4. türbin anzası, kömür ihalesi ve işçi alımı olaylaayla ılgili olduğu öne sûrülüyor. Ötonopucuna destek kartı • tstanbul Haber Servisi - Çeşitlı kadın örgütlerinin üyeleri, Galatasaray Postanesi'nden cezaevlerinde ve hastanelerde ölüm orucu eylemini sürdüren kadınlara destek kartı postaladıiar. Daha sonra ağızlannı siyah bantlarla kapatan kadınJar, 'Söz bitti' yazılı pankart açtılar. Yakalanna iliştirdikleri 'Artık öfkeliyiz' yazılı kartlarla 5 dakika sessiz bir şekilde oturan kadınlar, daha sonra dağıldılar. Afetzedelere vergfyanftmı • ANKARA (AA)- Maliye Bakanı Sümer Oral, sel felaketine maruz kalan Antakya'da 8 Mayıs 2001 tarihinde başlayan mücbir sebep halinin, 30 Haziran 2001 tarihi mesai saati sonuna kadar devarn edeceğini bildirdi. Bakan Oral, yaptığı yazılı açıkJamada, bu sürenin mücbir sebep hali nedeniyle işlemeyen sûre olarak kabul edildiğini belirtti. Oral, sel felaketi nedeniyle toplam varlıkJannın iiçte birinden fazlasını kaybeden mükelleflerin sel tarihi itibanyla tahakkuk edip ödenmemiş olan ve zarara uğrayan gelir kaynaklan ile ilgili vergi borçlannm, gördükleri zarar derecesıyle orantıh olarak silinebileceğini bildirdi. Dünyadaki özelleştirmelerde sonuç hep işsizlik ve pahalı iletişim oldu Telekom'da iyi örnek yok• Ingiltere'de, ulusal telekomünikasyonun özelleştirilmesiyle "devlet mülkiyetinin halk tabanına yayıldığı" iddialannın doğru olmadığı kısa bir süre sonra ortaya çıktı. Özelleştirmeden sonra, tarifelerde yurttaşlann zaranna, şirketlerin yaranna değişiklikler yaşandı. HACERBOVACIOĞLU ANKARA - Telekom'u ta- mamen sermayenin denetimi- ne bırakan Avrupa ülkelerinde işsizlik, tekelleşme ve pahalı iletişim sorunuyla karşılaşıldı- ğına dikkat çekildi. Fuoda Başaran ve Önder Özdemir'in "Tetekomünikas- yon" başhklı çalışması, tele- kom sistemlerini özelleştiren ülkelerde yaşanan olumsuzluk- lan rakamlarla ortaya koyuyor. Kamu Işletmeciliğini Geliştir- me Merkezi Vakfı (KİGEM) yayınlan arasından çıkan kitap- ta, telekomûnikasyon kurumla- nnı özel sektöre devreden In- giltere, Kanada ve Japonya ör- nekleri incelendi. Kitapta, Av- rupa'daki telekom özelleştir- meleri ve bunun sonuçlan şöy- le aktanhyor: tnglitere - En büyûk 400 şirketin örgüt- lendiği TMA'nın merkezi bir rol oynadığı süreç sonunda ulu- şal telekomûnikasyon şirketi British Telecom (BT) özelleşri- rildi. Satış üç aşamada gerçek- leştirildi. Buna göre, BT hisse- lerinin yüzde 50.2'lik bölümü 1984'te, yûzde 25'lik bölümü 1991'de ve yüzde 24'lük bölü- mü de 1993'te satıldı. Devletin elinde kalan ve BT üzerinde özel bir yetki tanıyan binde 5 oranındaki "attın hisse* de 1997 yılında satıldı. Hisse se- nedi sahiplerinin yüzde 44.8'i- ni oluşturan 1 milyon kişi top- lam hisselerin yüzde 3.5'ine sa- AZGELİŞMİŞ ÜLKELER Fiyat artb kalite düştü • Arjantin ve Meksika'da yapılan özelleştirmeler sonucu telefon görüşmesi fiyatlannda büyük artış yaşanırken çahşanlann maaşlan düştü. Meksika'da yüzlerce kamu kurum ve kuruluşunun özelleştirilmesiyle başlayan süreç ise 1995'teiflasetti. ANKARA (Cumhurivet Bârosu) - Azgelışmış ülkelerde büyük umutlarla yapılan telekom özelleştirmeleri de işsizlik ve pahalı hizmet anlayışını gündeme getirdi. Meksika: Ulusal telekomûnikasyon kurumu TELMEX, 1992yıhnda özelleştirildi. Satış sonrası, şehirlerarası telefon görüşmelerinde önemli oranda indirim yapılırken şehiriçi telefon görüşmelerinde yüksek zam oranlan dikkat çektı. TELMEX'in satışı, çahşanlan da olumsuz etkiledi. Kurumun gelirleri yükselirken çahşanlann maaşlan düştü. Meksika'da yüzlerce kamu kurum ve kuruluşunun özelleştirilmesiyle başlayan süreç ise 1995'teiflasetti. Arjantin: Arjantin'in ulusal telekomûnikasyon kurumu ENTEL, 1990Haziranı'nda özelleştirildi. ENTEL'i satın alan çok uluslu şirketler, Arjantin'in dış borçlannın 5 milyar dolannı ödediler. Özelleştırme sonucu, telefon sektöründeki fıvatiar arttı, kalite düştü. tşten atılmalar yoğunlaştı. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART m.kart(« superonline.com.tr hipken, yalnızca 174 kişi BT hisselerinin yüzde 48.4'üne sa- hip bulunuyor. BT'nin özelleştiriimesinden sonra, tarifelerde de yurttaşla- nn zaranna, şirketlerin yaran- na değişiklikler yaşandı. Buna göre, 1990'da yerel konuşma ücreti yüzde 5.9, jetonlu yerel konuşmalar yüzde 41 oranında artınhrken, ticaret ve iş konuş- malannda yüzde 15 indirim ya- pıldı. 1990-97 arasında istih- dam da yüz binden fazla azal- dı. Sadece 31 Temmuz 1992 günü 19 bin 480 personel kapınm önüne kondu. Kanada Muhafazakâr hüküme- tin başlattığı özelleştirme sonucu, 8 yıl içinde 15 ka- mu telekomûnikasyon şir- keti özel sektöre satıldı. Bu sürecin ilk sonucu ola- rak, sektörde tekelleşme oranı arttı. Buna göre, 1978'de 260 olan şirket sayısı 1992 'de 60'a düştü. 1992 rakamlanyla sektör- deki toplam 13.7 milyar dolarlık gelirin yüzde 98'ini 10 şirket, toplam gelirin yûzde 82'sini ise üç firma paylaşıyor. En büyük şirket olan Bell Ca- nada, 1990 verilerine gö- re, toplam abonelerin yüz- de 58'ine, sektör gelirleri- nin ise yûzde 55'ine sahip bulunuyor. Kanada'da satış sonra- sı, çalışanlar da büyük za- rar gördü. Nitekim Bell Canada sadece 3 yıl için- de 10 bin personelin, çe- şitli yöntemlerle işten çı- kanlacağını açıkladı. Özelleştirme sonrasınm ilk uygulamalan, yerel te- lefon görüşmelerine zam yapmak, şehirlerarası te- lefon görüşmelerini ise indirmek oldu. Japonya Hükümetin sallanmasına neden olan Telekom Yasa Tasansı kabul edildi Meclis'ten sabşa onayANKARA (Cumhuriyet Bâ- rosu) - MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Babçeli ile ekonomiden sorum- lu Devlet Bakanı Kemal Derviş arasında sert tartışmalann ya- şanmasına neden olan Telekom Yasa Tasansı dün TBMM Ge- nel Kurulu'nda kabul edildi. Buna göre, bir adet imtiyazlı hisse dışında Telekom'un yüz- de 99'u satılacak. Yabancı or- taklann payı yûzde 45'i geçe- meyecek. Lisans yetkisi Tele- komûnikasyon Kurumu'na devredilecek. imtiyazlı hisse- nin, hisselerin devri, yeni şir- ketler kurulması ve ana sözleş- me değişiklikleri konulannda söz ve onay yetkisi olacak. FP'liler, tasannm IMF'nin da- yatması olduğunu vurgulayarak salonu terk ettiler. Bahçeli ile Derviş arasında sert tartışmalann geçtiğı lider- ler zirvesinde, Derviş'in BD- KK'nin yanı sıra Telekomûni- kasyon Kurumu ile Telekom yönetimlerinin değiştirilmesini de istediği ortaya çıktı. Bahçe- li'nin ise Dervış'in bu isteğine, "Bürokrat atarken IMFye mi Bakanlığı'nın bu konudaki yet- kisinin Hazine'ye devredilme- sini kabul etti. TBMM Genel Kurulu'nda dün Telekom Yasa Tasansı üze- rindeki görüşmeler sırasında FP milletvekılleri, tasanyı protesto ettiler. FP Grup Başkanvekili AvniDoğan ın "Türldyebirda- • Telekom tasansı üzerindeki görüşmeler sırasında FP'liler "Tûrkiye bir dayatmayla karşı karşıya. Bu dayatmaya tanık olmak istemiyoruz. Bu nedenle salonu terk ediyoruz" diyerek tasanyı protesto ettiler. danışacağtz?" diyerek tepki gösterdiği öğrenildi. Yapılan sert tartışmalann ardından MHP, Telekom Yönetim Kuru- lu'ndaki mevcut yonetiminin değiştirilmemesi güvencesinin verilmesi üzerine Ulaştırma yatmayla karşı karşıya. Bu da- ya&naya tanık olmak istemiyo- ruz. Bu nedenle salonu terk edi- yonız" demesımn ardından FP'li milletvekilleri salonu terk ettiler. Doğan, düzenlediği ba- sın toplantısında, hükümetin 'tek bakann ve tek ortakJı' du- ruma geldiğinı kaydederek Tür- kiye'nin ulusal onurunun zede- lendiğini belirtti. FP'li Veysel Candan, tasannın IMF ve Dün- ya Bankası tarafından hazırlan- dığına dikkat çekti. ANAP'lı Kamran tnan'ın, "Bir tek bu Telekom Yasası bOe bu Meclis'in toptan Yüce Divan'da yargdan- ması için bir nedendir" dediği duyuldu. Görüşmeler boyunca açıklama yapmaktan kaçınan Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, tasannın kabul edilmesınden sonra "Bu konu, 4 defa Anaya- sa Mahkemesi'nden, 1 defa ida- re mahkemesinden döndü. Ye- niden a>ıu akıbete uğramaması için büyük özen gösterdim. En az hatayla yeni bir mevzuatın çtkmasuu arzu errim. Bu balam- dan huzur içerisindeyim" dedi. Ulusal telekomûnikas- yon şirketi NTT'nin his- selerinin üçte ikisi, üç aşa- mada Japon borsasında satıldı. Süreç içinde, ulus- lar arası hizmet veren şir- ketlerle, ulusal şirketler arasında bir aynma gidil- di. Buna karşın, iç piya- sada NTT başat şirket du- rumunda, uluslararası alanda da KDD, sektörün yüzde 70"ini elinde tutu- yor. Diğer ülkelerde yapılan özelleştirmelerle arasında birtakım farklılıklar bu- lunmasına karşın, Japon- ya'da da süreç sonunda NTT hisselerinin yüzde 66.8'ini şirketler satın al- dıve 1985'te 304 bin olan çalışan sayısı 1993 'te 215 bin 600'e düşürüldü. Özelleştirmeyle, şehir- lerarası ve uluslararası te- lefon görüşmelen ucuzla- masma karşın, çoğunlu- ğun kullandığı şehir içi te- lefon görüşmelerinin fi- yatlan arttı. IRMIKIAYDEV ENGİN [email protected] Genç kadınla Ege'de, Cunda Adast'nda tanışmıştık. Mayısın ilk günleriydi. Üşütmeden ür- perten akşam serinliğinde, bir masanın çevresinde dört beş kişiydik. Kadının yüzünde helı ve hırçın geçmiş bir kent yaşa- mının izleri hâlâ seçiliyordu. Yorgunluk gibi. Ama yorgunluk- tan ibaret olmayan izler. Köyün arka sokaklannda, el- den geçirilmiş, bakımlı köy evinde kedileri, tavuklan, hiç eksik olmayan "kentli" konuk- larıyla yaşıyordu. Giriş katına yerleştirilmiş seramik fınnı ise yaşamının rengi ve anlamıydı. Satmak için, ama ille de sat- mak için değil, renk alacasj ta- baklar, vazolar, çanaklar, hey- kelcikleri çamurdan üretiyor, fı- rınında pişiriyor ve keyifler, mutluluklar biriktirerek boyu- yordu. Bir dostluğa dönüşüp dö- nüşmeyeceği henüz beili olma- yan yeni tanışmtşlığın verdiği çekinmeyle neden kenti bırakıp Ege adasının bu küçücük köyü- ne kaçtığını sordum. Kentte bir büyük yayınevinin her işi ondan soruluyordu. Ki- Hayatı Yavaşlatmaktap kapaklan için renkli diatar seçiyor, olmadı kendi çiziyor, sonra matbaa, sonra kâğrt, kar- ton seçimi, sonra ilk baskı, son- ra son renk ve desen düzett- meleri, bitgisayar kJavyesinde telaşla koşuşan parmakiar, matbaa mürekkebtne buianmış parmakiar... Matbaa, yayınevi ve akşam- lan aydın barlan, meyhaneteri arasında sürekli koşuşturma- larla geçen hırçın ve hcdı birya- şamı bırakmış ve Ege'nin bağ- nndaki bir adanın küçücük kö- yüne, dinginliğin elle tutulurca- sına seni sanp sarmaladığı, kimsenin, htçbtr yere yetişmek zorunda olmadtğı bu köye kaç- mıştı. - Neden? Iri kara gözterini gözüme dikip, bir an sustu ve sonra ezberlenmis değil ama çok düşünülmOş, çok hesap- laşılmış yanıt geldi: - Hayatı yavaşlatmak için!.. Bu yalın yanıt ilk duyduğum an değil, sonra, epey sonra bi- lincime çıktı. Fena koydu. Di- limde evrilip çevrildi. Yinelendi. Başka "kentH" arkadaşlarla bö- lüşüldü. Yıllar boyu sık sık yine- lendi: - Hayatı yavaşlatmak için!.. ••• Benimki olup olacağı birgün- lük bir kaçamak. Yann yine kent yaşamının tüketici, hırpalayıcı koşuşturmacasına dönülecek. Yine saat be saat, dakika ve dakika haber kovalanacak. Ha- ber yayına hazırlanacak. Yazı- lar yazılacak. Arabaya binilip kent trafiğine dalınacak. Egzoz gazı solunacak ve sağındaki, solundaki, önündeki, ardında- ki "düşman" sürücülerle itişilip kakışılacak. Eve gelinecek, si- nemaya gidilecek, sergi gezile- cek, alışveriş yapılacak. Park yeri aranacak. Park yeri bulu- namayacak. Park yeri bulmak için aptaf aptal direksiyon sal- lanacak. Konferans verilecek. Konferans dinlenecek. Döner dürüm ve közde kokoreç ko- kusuna buianmış kent sokakla- nndan geçilip panellere katılı- nacak. Izleyenlerin yüzündeki bıkkın, yorgun bakışlarfarkedi- tecek ama yine de söz sırası sa- na geldiğinde "bir şeyler" söy- IOH6CÖK. Çok az üretmiş, çok koşuş- muş, hırpalanmış, yorulmuş ya- tağa düşülecek. Sabahleyin yi- ne kalkılacak. Yine saat be sa- at, dakika ve dakika haber ko- valanacak, yazılar yazılacak... Kent yaşamının hızı canını acıtacak ve her gün acrtacak. ••• Benimki olup olacağı bir gün- lük bir kaçamak. Marmara'nın göbeğinde, adını denizden almış adada ba- har kendini kapıp koyuvermiş. Güneş ısıtmadan öpüyor. De- niz, göğün mavisi ile ağacın ye- şilini içinde eritmiş. Bu rengin bir adı olmalı. Bilmiyorum. Umurumda da değil. Iskele meydanında, geçen yazın yazlıkçılanndan arta kaJ- mış ve zorfu kışı ölmeden geçir- meyi becermiş köpek ve kedi- ler kannlannı güneşe venmiş oynaşıyorlar. Çınarlann altında sakal traşı olma zahmetine gir- memiş baJıkçılar ağlannı onan- yor. Ağlar doğanın renk alaca- sına morlarla, nefti yeşillerle ka- tılıyor. Katırtımaklan yamaçlan sa- nya kesmiş. Henüz ballı, ağır kokulannı salmamışlarama gö- ğün mavisi, ağacın yeşili ve de- nizin hem yeşil hem mavisiyle sapsan yanşmaktaiar. Ve adanın yerlileri... Hiç ace- le etmeden, koşmadan, biryer- lere yetişmeden, saat be saat, dakika ve dakika "haber" kova- lamadan; hatta akşam vakti ra- kı şişelerinin dibine vurulmuş- ken TVIerin anahaber bültente- rine bakmaktan bile üşenerek; ancak akşam üstü adaya ula- şacak günlük gazeteleri hiç merak etmeksizin... Ada, kendiritminihayata aşı- lıyor. Acelesiz, koşuştunmasız ve dingin... ••• Bugünkü yazı burada biter. Hepsi bu kadar. Şu bir günlük kaçamakta başka nasıl bir ya- zı çıkabilirdi ki ve niye başka bir yazı çıksın ki? POLİTtKA GLONLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Tan Vakti Gecede... Sessizlik ve çam kokusu var çevremizde... Sen çok uzaklardasın anne!.. öpüşlerin, saçımı okşayışın eski günlerden kal- mış bir şarkıyı anımsatırdı... Rüzgânn sürüklediği serin, bir yaprağa dönerdi alev... Bakışlarında sevgi, bakışlannda umut olurdu o anda!.. O yıllar aşkla ve orakla yaşamanın ne olduğunu bilmezdim... Bilmezdim aşkı yaralayan orak keskindir... Gecenin içinde solan peygamber çiçeklerinden habersizdim!.. Çanın sesi duyulunca avlularda. gözlerinin bunca güzelliğinin kalmayacağını hiç düşünmez- dim!.. Mutluluk saatinde küçük bir çocuk kaldırıyor ba- şını yatağından... Anne ise tutsak aynanın içinde!.. Vıtezslav Nezval "Çayır yeşildir, gözler mavi- dir" derken bakışlar bir tutam menekşe demetine dönüşür!.. • Gün batımının son solukları ve ilk ürperişleri tan vakti gecede umutla umutsuzluk arasında bir çiz- giyi oluştururken çok eski günlerden bir gün çıka- gelir karşımıza... Robert Desnos'un ayak sesleri, sevginin ses- sizliği üzerinde bir kor olur ansızın!.. Haydi anne, yine eskisi gibi ellerimden tut, rüz- gâriagetirsevgini!.. Geceler boyu yanıbaşımdan aynlma, ateşimi düşürmek için ıslak mendil koy alnıma!.. Benim sakladığım düşlerı, ay karanlığın içinden çıkarken salıver!.. Kızılırmak kıyısında, Dicle'de, Meriç'te, Fırat'ta, Gediz'de o mavi yaz akşamlarını anımsa. sevgi- nin temelinde çoğalan gelincikleri topla!.. Annem benim, annelerim!.. Dün sabah fotoğraflarda gözlerinin, gözlerinizin içine bakarken şaşkınlıktan ve hayranlıktan sınlsık- lamdım!.. ••• Gözlerini görüyorum her zamanki gibi!.. Fırtınanın kınşttrdığı bir pınara benzeyen yü- zünü görür gibi oluyorum!.. Çocukluğumu nereye sakladın anne? Yeşil, mavi uçurtmalarımı, bilyelerımi, topaçlan- mı nereye koydun? Ne olur güneşin donuk, san gölgelerinde acılı gözlerle bakma bana!.. Bir gül açıyor yüreğimde, gecikmiş mevsimle- rin içinden sakladığm düşlerime ınat!.. Cezaevi kapısında beklediğin günler biliyor musun kaç yıl gende kaldı!.. Kaç yıl oldu işkencelerden geçeli!.. Gülümse bana, okşa saçlarımı, ağlama!.. Benim sakladığım anıları, kaçışlart, terk edilişle- ri anımsatma; umudun acıyla buluştuğu günlere götümne beni!.. Derinden bir acıyla seslenme!.. . . Genç ölülerden söz etme!.. . "- —••-.-* w, Annem benim, annelerim!.. Umut olun, bir gülün kırmızı tomurcuklarında patlayın!.. Türk olun, Kürt olun; Laz, Çerkez, Boşnak, Süryani, Alevi, Sünni olun!.. Hiçfarketmez!.. Çünkü siz annesiniz!.. Yüreklerinizi güneşlerin ısıttığı engin sularda ço- ğaltan, çocuklannızı sınır boylannda nöbette, cezaevlerindeki ölüm oruçlannda, trafik terörün- de, yargısız infazlarda yitiren siz, başımızın tacısı- nız!.. Benim bin yıllık kinimi, öfkemi pişiren mavi ate- şi sen söndürebilirsin anne, annelerim!.. Bir renk çığlığı içinde bahçelerde büyüyen ço- cuklar, çocuklanmız unutuşun tunç yapısını zorla- sa bile bilirim siz onlara hiç aldınş etmezsiniz!.. Tohum nasıl sabırla boy verırse toprakta, dal ucunda patlarsa karanfil, siz sevgiyi öyle büyütür- sünüzi.. Siz Türkiye'nin ışığısınız!.. Siz çağdaşlığın, siz laikliğin, siz demokrasinin, siz insan haklannın unutulmaz güçlerisiniz!.. • • • Mavi bir güneşin ısıttığı iklimlerde, yitirilmiş sev- dalann adresini mi arıyoruz nedır, bilınmez!.. Bir akşam yıldızı kıskanç gülümsemeyle sey- rederken bizi, sanki ateşten bir çark üstünde dö- nüyorduk... Susmuş ninnilerde Ahmet Muhip Dıranas'ı dü- şünüyor, hoyrat akşamüstlerinde yalnızlığımızı her yere dolduruyorduk... Annem benim, annelerim!.. Gözlerde bulut, saçlarda çiğ!.. Haydi bugün, uzatın ellerinizi, açın gözlerini- zi!.. Sadece gökyüzüne bakın!.. Hiç ağlamayın, ağlatmayın; sadece sevgiyi örün!.. hikmet.cetinkaya(« cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/513 90 98 ÇağdoşMatbaa'da sözJeşmekutlaması tstanbul Haber Ser- visi - Türkiye Devrimci İşçi Sendikalan Konfe- derasyonu (DlSK) Ge- nel Başkanı Süleyman Çelebi, "Büyük müca- deleler sonucu eideetti- ğfanizkıdem tazminad- m elimizden almak isti- yorlar. Bu mücadete an- cak örgûtlü toplum bi- linchle aşılabüir"' dedi. DlSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Cumhuriyet gazetesi- nin basıldığı Çağdaş Matbaa işçilerinin, top- lu iş sözleşmelerinde anlaşmaya vanhnası nedeniyle düzenlediği toplantıyakatıldı. Çağ- daş Matbaa'da davul zunıayla bir şölen ha- vasında geçen toplantı- da konuşan Çelebi, Çağdaş Matbaa işçile- rini, verdikleri müca- dele nedeniyle kutladı. 12 Eylül 1980'den son- ra uygulanan sendika- sızlaştırma politikala- nyla kazanılan hakla- nn tek tek ellerinden alındığmı vurgulayan Çelebi şöyle de\am et- ti: "Bugün\aşananyoJ- suziuklar, kri/Jer, hor- rumlamalar, örgütsüz yapınmbuhalegelişüsi- vasetin bedel ödemeyi- şi ülke>i bu hale getirdi Bu beddi ödetecek olan halknr,örgürJü toplum- dur. Bu konudaçalışan- lara daha bü\ük so- runüuluk düşüyor.*'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle