Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
BakanGürel
ABO'yegitti
• tstanbul Haber Servisi
- Devlet Bakanı Şükrii
Sina Gürel, resmi bir
ziyaret için dün sabah
ABD'ye gitti. Gürel,
Atatûrk Havalimanı'nda
yapttğı açıklamada,
Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nin Kıbns
Rum kesiminin başvunısu
üzerine aldığı karan
değerlendirerek "Hukuk
kurallan kılıfı içerisinde
sunulan Türkiye'ye karşı
bu tavır, büyük ölçüde
siyasal bir tavırdır. Biz
bunlara karşı kendimizi
savunmak gereğini bile
hissetmiyoruz" dedi.
SEAŞ'ta
soruşturma
• SOMA(AA)-Soma
Elektrik Anonim Şirketi
(SEAŞ) Genel Müdûrlüğü
ile ilgili sürdürülen
soruşturma kapsamında,
aralannda genel müdür ve
müdür yardımcılannm da
bulunduğu 16kişi
gözaltına alındı. Jandarma
yetkilileri, sorgulamanın
tamamlanmasından sonra
şahıslann 'çıkar amaçlı
suç örgütü oluşturmak'
suçundan Izmir DGM'ye
sevk edileceklerini
kaydederken gelişmelere
göre yeni gözaltılann
olabileceğini belirttiler.
Soruşturmanın, termik
santralın 4. türbin anzası,
kömür ihalesi ve işçi alımı
olaylaayla ılgili olduğu
öne sûrülüyor.
Ötonopucuna
destek kartı
• tstanbul Haber Servisi
- Çeşitlı kadın örgütlerinin
üyeleri, Galatasaray
Postanesi'nden
cezaevlerinde ve
hastanelerde ölüm orucu
eylemini sürdüren
kadınlara destek kartı
postaladıiar. Daha sonra
ağızlannı siyah bantlarla
kapatan kadınJar, 'Söz
bitti' yazılı pankart açtılar.
Yakalanna iliştirdikleri
'Artık öfkeliyiz' yazılı
kartlarla 5 dakika sessiz
bir şekilde oturan
kadınlar, daha sonra
dağıldılar.
Afetzedelere
vergfyanftmı
• ANKARA (AA)-
Maliye Bakanı Sümer
Oral, sel felaketine maruz
kalan Antakya'da 8 Mayıs
2001 tarihinde başlayan
mücbir sebep halinin, 30
Haziran 2001 tarihi mesai
saati sonuna kadar devarn
edeceğini bildirdi. Bakan
Oral, yaptığı yazılı
açıkJamada, bu sürenin
mücbir sebep hali
nedeniyle işlemeyen sûre
olarak kabul edildiğini
belirtti. Oral, sel felaketi
nedeniyle toplam
varlıkJannın iiçte birinden
fazlasını kaybeden
mükelleflerin sel tarihi
itibanyla tahakkuk edip
ödenmemiş olan ve zarara
uğrayan gelir kaynaklan
ile ilgili vergi borçlannm,
gördükleri zarar
derecesıyle orantıh olarak
silinebileceğini bildirdi.
Dünyadaki özelleştirmelerde sonuç hep işsizlik ve pahalı iletişim oldu
Telekom'da iyi örnek yok• Ingiltere'de, ulusal
telekomünikasyonun
özelleştirilmesiyle
"devlet mülkiyetinin
halk tabanına yayıldığı"
iddialannın doğru
olmadığı kısa bir süre
sonra ortaya çıktı.
Özelleştirmeden sonra,
tarifelerde yurttaşlann
zaranna, şirketlerin
yaranna değişiklikler
yaşandı.
HACERBOVACIOĞLU
ANKARA - Telekom'u ta-
mamen sermayenin denetimi-
ne bırakan Avrupa ülkelerinde
işsizlik, tekelleşme ve pahalı
iletişim sorunuyla karşılaşıldı-
ğına dikkat çekildi.
Fuoda Başaran ve Önder
Özdemir'in "Tetekomünikas-
yon" başhklı çalışması, tele-
kom sistemlerini özelleştiren
ülkelerde yaşanan olumsuzluk-
lan rakamlarla ortaya koyuyor.
Kamu Işletmeciliğini Geliştir-
me Merkezi Vakfı (KİGEM)
yayınlan arasından çıkan kitap-
ta, telekomûnikasyon kurumla-
nnı özel sektöre devreden In-
giltere, Kanada ve Japonya ör-
nekleri incelendi. Kitapta, Av-
rupa'daki telekom özelleştir-
meleri ve bunun sonuçlan şöy-
le aktanhyor:
tnglitere -
En büyûk 400 şirketin örgüt-
lendiği TMA'nın merkezi bir
rol oynadığı süreç sonunda ulu-
şal telekomûnikasyon şirketi
British Telecom (BT) özelleşri-
rildi. Satış üç aşamada gerçek-
leştirildi. Buna göre, BT hisse-
lerinin yüzde 50.2'lik bölümü
1984'te, yûzde 25'lik bölümü
1991'de ve yüzde 24'lük bölü-
mü de 1993'te satıldı. Devletin
elinde kalan ve BT üzerinde
özel bir yetki tanıyan binde 5
oranındaki "attın hisse* de
1997 yılında satıldı. Hisse se-
nedi sahiplerinin yüzde 44.8'i-
ni oluşturan 1 milyon kişi top-
lam hisselerin yüzde 3.5'ine sa-
AZGELİŞMİŞ ÜLKELER
Fiyat artb
kalite düştü
• Arjantin ve Meksika'da yapılan
özelleştirmeler sonucu telefon görüşmesi
fiyatlannda büyük artış yaşanırken
çahşanlann maaşlan düştü. Meksika'da
yüzlerce kamu kurum ve kuruluşunun
özelleştirilmesiyle başlayan süreç ise
1995'teiflasetti.
ANKARA
(Cumhurivet Bârosu)
- Azgelışmış ülkelerde
büyük umutlarla
yapılan telekom
özelleştirmeleri de
işsizlik ve pahalı
hizmet anlayışını
gündeme getirdi.
Meksika: Ulusal
telekomûnikasyon
kurumu TELMEX,
1992yıhnda
özelleştirildi. Satış
sonrası, şehirlerarası
telefon
görüşmelerinde
önemli oranda indirim
yapılırken şehiriçi
telefon
görüşmelerinde
yüksek zam oranlan
dikkat çektı.
TELMEX'in satışı,
çahşanlan da olumsuz
etkiledi. Kurumun
gelirleri yükselirken
çahşanlann maaşlan
düştü. Meksika'da
yüzlerce kamu kurum
ve kuruluşunun
özelleştirilmesiyle
başlayan süreç ise
1995'teiflasetti.
Arjantin: Arjantin'in
ulusal
telekomûnikasyon
kurumu ENTEL,
1990Haziranı'nda
özelleştirildi.
ENTEL'i satın alan
çok uluslu şirketler,
Arjantin'in dış
borçlannın 5 milyar
dolannı ödediler.
Özelleştırme sonucu,
telefon sektöründeki
fıvatiar arttı, kalite
düştü. tşten atılmalar
yoğunlaştı.
ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART
m.kart(« superonline.com.tr
hipken, yalnızca 174 kişi BT
hisselerinin yüzde 48.4'üne sa-
hip bulunuyor.
BT'nin özelleştiriimesinden
sonra, tarifelerde de yurttaşla-
nn zaranna, şirketlerin yaran-
na değişiklikler yaşandı. Buna
göre, 1990'da yerel konuşma
ücreti yüzde 5.9, jetonlu yerel
konuşmalar yüzde 41 oranında
artınhrken, ticaret ve iş konuş-
malannda yüzde 15 indirim ya-
pıldı. 1990-97 arasında istih-
dam da yüz binden fazla azal-
dı. Sadece 31 Temmuz 1992
günü 19 bin 480 personel
kapınm önüne kondu.
Kanada
Muhafazakâr hüküme-
tin başlattığı özelleştirme
sonucu, 8 yıl içinde 15 ka-
mu telekomûnikasyon şir-
keti özel sektöre satıldı.
Bu sürecin ilk sonucu ola-
rak, sektörde tekelleşme
oranı arttı. Buna göre,
1978'de 260 olan şirket
sayısı 1992 'de 60'a düştü.
1992 rakamlanyla sektör-
deki toplam 13.7 milyar
dolarlık gelirin yüzde
98'ini 10 şirket, toplam
gelirin yûzde 82'sini ise
üç firma paylaşıyor. En
büyük şirket olan Bell Ca-
nada, 1990 verilerine gö-
re, toplam abonelerin yüz-
de 58'ine, sektör gelirleri-
nin ise yûzde 55'ine sahip
bulunuyor.
Kanada'da satış sonra-
sı, çalışanlar da büyük za-
rar gördü. Nitekim Bell
Canada sadece 3 yıl için-
de 10 bin personelin, çe-
şitli yöntemlerle işten çı-
kanlacağını açıkladı.
Özelleştirme sonrasınm
ilk uygulamalan, yerel te-
lefon görüşmelerine zam
yapmak, şehirlerarası te-
lefon görüşmelerini ise
indirmek oldu.
Japonya
Hükümetin sallanmasına neden olan Telekom Yasa Tasansı kabul edildi
Meclis'ten sabşa onayANKARA (Cumhuriyet Bâ-
rosu) - MHP Genel Başkanı ve
Başbakan Yardımcısı Devlet
Babçeli ile ekonomiden sorum-
lu Devlet Bakanı Kemal Derviş
arasında sert tartışmalann ya-
şanmasına neden olan Telekom
Yasa Tasansı dün TBMM Ge-
nel Kurulu'nda kabul edildi.
Buna göre, bir adet imtiyazlı
hisse dışında Telekom'un yüz-
de 99'u satılacak. Yabancı or-
taklann payı yûzde 45'i geçe-
meyecek. Lisans yetkisi Tele-
komûnikasyon Kurumu'na
devredilecek. imtiyazlı hisse-
nin, hisselerin devri, yeni şir-
ketler kurulması ve ana sözleş-
me değişiklikleri konulannda
söz ve onay yetkisi olacak.
FP'liler, tasannm IMF'nin da-
yatması olduğunu vurgulayarak
salonu terk ettiler.
Bahçeli ile Derviş arasında
sert tartışmalann geçtiğı lider-
ler zirvesinde, Derviş'in BD-
KK'nin yanı sıra Telekomûni-
kasyon Kurumu ile Telekom
yönetimlerinin değiştirilmesini
de istediği ortaya çıktı. Bahçe-
li'nin ise Dervış'in bu isteğine,
"Bürokrat atarken IMFye mi
Bakanlığı'nın bu konudaki yet-
kisinin Hazine'ye devredilme-
sini kabul etti.
TBMM Genel Kurulu'nda
dün Telekom Yasa Tasansı üze-
rindeki görüşmeler sırasında FP
milletvekılleri, tasanyı protesto
ettiler. FP Grup Başkanvekili
AvniDoğan ın "Türldyebirda-
• Telekom tasansı üzerindeki görüşmeler sırasında
FP'liler "Tûrkiye bir dayatmayla karşı karşıya. Bu
dayatmaya tanık olmak istemiyoruz. Bu nedenle
salonu terk ediyoruz" diyerek tasanyı protesto ettiler.
danışacağtz?" diyerek tepki
gösterdiği öğrenildi. Yapılan
sert tartışmalann ardından
MHP, Telekom Yönetim Kuru-
lu'ndaki mevcut yonetiminin
değiştirilmemesi güvencesinin
verilmesi üzerine Ulaştırma
yatmayla karşı karşıya. Bu da-
ya&naya tanık olmak istemiyo-
ruz. Bu nedenle salonu terk edi-
yonız" demesımn ardından
FP'li milletvekilleri salonu terk
ettiler. Doğan, düzenlediği ba-
sın toplantısında, hükümetin
'tek bakann ve tek ortakJı' du-
ruma geldiğinı kaydederek Tür-
kiye'nin ulusal onurunun zede-
lendiğini belirtti. FP'li Veysel
Candan, tasannın IMF ve Dün-
ya Bankası tarafından hazırlan-
dığına dikkat çekti. ANAP'lı
Kamran tnan'ın, "Bir tek bu
Telekom Yasası bOe bu Meclis'in
toptan Yüce Divan'da yargdan-
ması için bir nedendir" dediği
duyuldu. Görüşmeler boyunca
açıklama yapmaktan kaçınan
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz,
tasannın kabul edilmesınden
sonra "Bu konu, 4 defa Anaya-
sa Mahkemesi'nden, 1 defa ida-
re mahkemesinden döndü. Ye-
niden a>ıu akıbete uğramaması
için büyük özen gösterdim. En
az hatayla yeni bir mevzuatın
çtkmasuu arzu errim. Bu balam-
dan huzur içerisindeyim" dedi.
Ulusal telekomûnikas-
yon şirketi NTT'nin his-
selerinin üçte ikisi, üç aşa-
mada Japon borsasında
satıldı. Süreç içinde, ulus-
lar arası hizmet veren şir-
ketlerle, ulusal şirketler
arasında bir aynma gidil-
di. Buna karşın, iç piya-
sada NTT başat şirket du-
rumunda, uluslararası
alanda da KDD, sektörün
yüzde 70"ini elinde tutu-
yor.
Diğer ülkelerde yapılan
özelleştirmelerle arasında
birtakım farklılıklar bu-
lunmasına karşın, Japon-
ya'da da süreç sonunda
NTT hisselerinin yüzde
66.8'ini şirketler satın al-
dıve 1985'te 304 bin olan
çalışan sayısı 1993 'te 215
bin 600'e düşürüldü.
Özelleştirmeyle, şehir-
lerarası ve uluslararası te-
lefon görüşmelen ucuzla-
masma karşın, çoğunlu-
ğun kullandığı şehir içi te-
lefon görüşmelerinin fi-
yatlan arttı.
IRMIKIAYDEV ENGİN [email protected]
Genç kadınla Ege'de, Cunda
Adast'nda tanışmıştık. Mayısın
ilk günleriydi. Üşütmeden ür-
perten akşam serinliğinde, bir
masanın çevresinde dört beş
kişiydik. Kadının yüzünde helı
ve hırçın geçmiş bir kent yaşa-
mının izleri hâlâ seçiliyordu.
Yorgunluk gibi. Ama yorgunluk-
tan ibaret olmayan izler.
Köyün arka sokaklannda, el-
den geçirilmiş, bakımlı köy
evinde kedileri, tavuklan, hiç
eksik olmayan "kentli" konuk-
larıyla yaşıyordu. Giriş katına
yerleştirilmiş seramik fınnı ise
yaşamının rengi ve anlamıydı.
Satmak için, ama ille de sat-
mak için değil, renk alacasj ta-
baklar, vazolar, çanaklar, hey-
kelcikleri çamurdan üretiyor, fı-
rınında pişiriyor ve keyifler,
mutluluklar biriktirerek boyu-
yordu.
Bir dostluğa dönüşüp dö-
nüşmeyeceği henüz beili olma-
yan yeni tanışmtşlığın verdiği
çekinmeyle neden kenti bırakıp
Ege adasının bu küçücük köyü-
ne kaçtığını sordum.
Kentte bir büyük yayınevinin
her işi ondan soruluyordu. Ki-
Hayatı Yavaşlatmaktap kapaklan için renkli diatar
seçiyor, olmadı kendi çiziyor,
sonra matbaa, sonra kâğrt, kar-
ton seçimi, sonra ilk baskı, son-
ra son renk ve desen düzett-
meleri, bitgisayar kJavyesinde
telaşla koşuşan parmakiar,
matbaa mürekkebtne buianmış
parmakiar...
Matbaa, yayınevi ve akşam-
lan aydın barlan, meyhaneteri
arasında sürekli koşuşturma-
larla geçen hırçın ve hcdı birya-
şamı bırakmış ve Ege'nin bağ-
nndaki bir adanın küçücük kö-
yüne, dinginliğin elle tutulurca-
sına seni sanp sarmaladığı,
kimsenin, htçbtr yere yetişmek
zorunda olmadtğı bu köye kaç-
mıştı.
- Neden? Iri kara gözterini
gözüme dikip, bir an sustu ve
sonra ezberlenmis değil ama
çok düşünülmOş, çok hesap-
laşılmış yanıt geldi:
- Hayatı yavaşlatmak için!..
Bu yalın yanıt ilk duyduğum
an değil, sonra, epey sonra bi-
lincime çıktı. Fena koydu. Di-
limde evrilip çevrildi. Yinelendi.
Başka "kentH" arkadaşlarla bö-
lüşüldü. Yıllar boyu sık sık yine-
lendi:
- Hayatı yavaşlatmak için!..
•••
Benimki olup olacağı birgün-
lük bir kaçamak. Yann yine kent
yaşamının tüketici, hırpalayıcı
koşuşturmacasına dönülecek.
Yine saat be saat, dakika ve
dakika haber kovalanacak. Ha-
ber yayına hazırlanacak. Yazı-
lar yazılacak. Arabaya binilip
kent trafiğine dalınacak. Egzoz
gazı solunacak ve sağındaki,
solundaki, önündeki, ardında-
ki "düşman" sürücülerle itişilip
kakışılacak. Eve gelinecek, si-
nemaya gidilecek, sergi gezile-
cek, alışveriş yapılacak. Park
yeri aranacak. Park yeri bulu-
namayacak. Park yeri bulmak
için aptaf aptal direksiyon sal-
lanacak. Konferans verilecek.
Konferans dinlenecek. Döner
dürüm ve közde kokoreç ko-
kusuna buianmış kent sokakla-
nndan geçilip panellere katılı-
nacak. Izleyenlerin yüzündeki
bıkkın, yorgun bakışlarfarkedi-
tecek ama yine de söz sırası sa-
na geldiğinde "bir şeyler" söy-
IOH6CÖK.
Çok az üretmiş, çok koşuş-
muş, hırpalanmış, yorulmuş ya-
tağa düşülecek. Sabahleyin yi-
ne kalkılacak. Yine saat be sa-
at, dakika ve dakika haber ko-
valanacak, yazılar yazılacak...
Kent yaşamının hızı canını
acıtacak ve her gün acrtacak.
•••
Benimki olup olacağı bir gün-
lük bir kaçamak.
Marmara'nın göbeğinde,
adını denizden almış adada ba-
har kendini kapıp koyuvermiş.
Güneş ısıtmadan öpüyor. De-
niz, göğün mavisi ile ağacın ye-
şilini içinde eritmiş. Bu rengin
bir adı olmalı. Bilmiyorum.
Umurumda da değil.
Iskele meydanında, geçen
yazın yazlıkçılanndan arta kaJ-
mış ve zorfu kışı ölmeden geçir-
meyi becermiş köpek ve kedi-
ler kannlannı güneşe venmiş
oynaşıyorlar. Çınarlann altında
sakal traşı olma zahmetine gir-
memiş baJıkçılar ağlannı onan-
yor. Ağlar doğanın renk alaca-
sına morlarla, nefti yeşillerle ka-
tılıyor.
Katırtımaklan yamaçlan sa-
nya kesmiş. Henüz ballı, ağır
kokulannı salmamışlarama gö-
ğün mavisi, ağacın yeşili ve de-
nizin hem yeşil hem mavisiyle
sapsan yanşmaktaiar.
Ve adanın yerlileri... Hiç ace-
le etmeden, koşmadan, biryer-
lere yetişmeden, saat be saat,
dakika ve dakika "haber" kova-
lamadan; hatta akşam vakti ra-
kı şişelerinin dibine vurulmuş-
ken TVIerin anahaber bültente-
rine bakmaktan bile üşenerek;
ancak akşam üstü adaya ula-
şacak günlük gazeteleri hiç
merak etmeksizin...
Ada, kendiritminihayata aşı-
lıyor. Acelesiz, koşuştunmasız
ve dingin...
•••
Bugünkü yazı burada biter.
Hepsi bu kadar. Şu bir günlük
kaçamakta başka nasıl bir ya-
zı çıkabilirdi ki ve niye başka bir
yazı çıksın ki?
POLİTtKA GLONLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Tan Vakti Gecede...
Sessizlik ve çam kokusu var çevremizde...
Sen çok uzaklardasın anne!..
öpüşlerin, saçımı okşayışın eski günlerden kal-
mış bir şarkıyı anımsatırdı...
Rüzgânn sürüklediği serin, bir yaprağa dönerdi
alev...
Bakışlarında sevgi, bakışlannda umut olurdu
o anda!..
O yıllar aşkla ve orakla yaşamanın ne olduğunu
bilmezdim...
Bilmezdim aşkı yaralayan orak keskindir...
Gecenin içinde solan peygamber çiçeklerinden
habersizdim!..
Çanın sesi duyulunca avlularda. gözlerinin
bunca güzelliğinin kalmayacağını hiç düşünmez-
dim!..
Mutluluk saatinde küçük bir çocuk kaldırıyor ba-
şını yatağından...
Anne ise tutsak aynanın içinde!..
Vıtezslav Nezval "Çayır yeşildir, gözler mavi-
dir" derken bakışlar bir tutam menekşe demetine
dönüşür!.. •
Gün batımının son solukları ve ilk ürperişleri tan
vakti gecede umutla umutsuzluk arasında bir çiz-
giyi oluştururken çok eski günlerden bir gün çıka-
gelir karşımıza...
Robert Desnos'un ayak sesleri, sevginin ses-
sizliği üzerinde bir kor olur ansızın!..
Haydi anne, yine eskisi gibi ellerimden tut, rüz-
gâriagetirsevgini!..
Geceler boyu yanıbaşımdan aynlma, ateşimi
düşürmek için ıslak mendil koy alnıma!..
Benim sakladığım düşlerı, ay karanlığın içinden
çıkarken salıver!..
Kızılırmak kıyısında, Dicle'de, Meriç'te, Fırat'ta,
Gediz'de o mavi yaz akşamlarını anımsa. sevgi-
nin temelinde çoğalan gelincikleri topla!..
Annem benim, annelerim!..
Dün sabah fotoğraflarda gözlerinin, gözlerinizin
içine bakarken şaşkınlıktan ve hayranlıktan sınlsık-
lamdım!..
•••
Gözlerini görüyorum her zamanki gibi!..
Fırtınanın kınşttrdığı bir pınara benzeyen yü-
zünü görür gibi oluyorum!..
Çocukluğumu nereye sakladın anne?
Yeşil, mavi uçurtmalarımı, bilyelerımi, topaçlan-
mı nereye koydun?
Ne olur güneşin donuk, san gölgelerinde acılı
gözlerle bakma bana!..
Bir gül açıyor yüreğimde, gecikmiş mevsimle-
rin içinden sakladığm düşlerime ınat!..
Cezaevi kapısında beklediğin günler biliyor
musun kaç yıl gende kaldı!..
Kaç yıl oldu işkencelerden geçeli!..
Gülümse bana, okşa saçlarımı, ağlama!..
Benim sakladığım anıları, kaçışlart, terk edilişle-
ri anımsatma; umudun acıyla buluştuğu günlere
götümne beni!..
Derinden bir acıyla seslenme!.. . .
Genç ölülerden söz etme!.. . "- —••-.-*
w, Annem benim, annelerim!..
Umut olun, bir gülün kırmızı tomurcuklarında
patlayın!..
Türk olun, Kürt olun; Laz, Çerkez, Boşnak,
Süryani, Alevi, Sünni olun!..
Hiçfarketmez!..
Çünkü siz annesiniz!..
Yüreklerinizi güneşlerin ısıttığı engin sularda ço-
ğaltan, çocuklannızı sınır boylannda nöbette,
cezaevlerindeki ölüm oruçlannda, trafik terörün-
de, yargısız infazlarda yitiren siz, başımızın tacısı-
nız!..
Benim bin yıllık kinimi, öfkemi pişiren mavi ate-
şi sen söndürebilirsin anne, annelerim!..
Bir renk çığlığı içinde bahçelerde büyüyen ço-
cuklar, çocuklanmız unutuşun tunç yapısını zorla-
sa bile bilirim siz onlara hiç aldınş etmezsiniz!..
Tohum nasıl sabırla boy verırse toprakta, dal
ucunda patlarsa karanfil, siz sevgiyi öyle büyütür-
sünüzi..
Siz Türkiye'nin ışığısınız!..
Siz çağdaşlığın, siz laikliğin, siz demokrasinin,
siz insan haklannın unutulmaz güçlerisiniz!..
• • •
Mavi bir güneşin ısıttığı iklimlerde, yitirilmiş sev-
dalann adresini mi arıyoruz nedır, bilınmez!..
Bir akşam yıldızı kıskanç gülümsemeyle sey-
rederken bizi, sanki ateşten bir çark üstünde dö-
nüyorduk...
Susmuş ninnilerde Ahmet Muhip Dıranas'ı dü-
şünüyor, hoyrat akşamüstlerinde yalnızlığımızı her
yere dolduruyorduk...
Annem benim, annelerim!..
Gözlerde bulut, saçlarda çiğ!..
Haydi bugün, uzatın ellerinizi, açın gözlerini-
zi!..
Sadece gökyüzüne bakın!..
Hiç ağlamayın, ağlatmayın; sadece sevgiyi
örün!..
hikmet.cetinkaya(« cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/513 90 98
ÇağdoşMatbaa'da
sözJeşmekutlaması
tstanbul Haber Ser-
visi - Türkiye Devrimci
İşçi Sendikalan Konfe-
derasyonu (DlSK) Ge-
nel Başkanı Süleyman
Çelebi, "Büyük müca-
deleler sonucu eideetti-
ğfanizkıdem tazminad-
m elimizden almak isti-
yorlar. Bu mücadete an-
cak örgûtlü toplum bi-
linchle aşılabüir"' dedi.
DlSK Genel Başkanı
Süleyman Çelebi,
Cumhuriyet gazetesi-
nin basıldığı Çağdaş
Matbaa işçilerinin, top-
lu iş sözleşmelerinde
anlaşmaya vanhnası
nedeniyle düzenlediği
toplantıyakatıldı. Çağ-
daş Matbaa'da davul
zunıayla bir şölen ha-
vasında geçen toplantı-
da konuşan Çelebi,
Çağdaş Matbaa işçile-
rini, verdikleri müca-
dele nedeniyle kutladı.
12 Eylül 1980'den son-
ra uygulanan sendika-
sızlaştırma politikala-
nyla kazanılan hakla-
nn tek tek ellerinden
alındığmı vurgulayan
Çelebi şöyle de\am et-
ti: "Bugün\aşananyoJ-
suziuklar, kri/Jer, hor-
rumlamalar, örgütsüz
yapınmbuhalegelişüsi-
vasetin bedel ödemeyi-
şi ülke>i bu hale getirdi
Bu beddi ödetecek olan
halknr,örgürJü toplum-
dur. Bu konudaçalışan-
lara daha bü\ük so-
runüuluk düşüyor.*'