Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13MAYIS2001PAZAR
O L A Y L A R V I J tjORLJİŞLJiiK olay.gorus(acumhuriyet.com.tr
"Akıl Frenk'ten.. Saltanat Bizden
-M
Prof. Dr. İlhan ARSEL
edrese yetiştir-
mesi demek
olan Osmanlı
kafası, özellik-
le 18. ve 19.
yüzyıllar bo-
yunca, yabancının aklına ve öneri-
lerine ya da giderek (hatta) emirle-
rine göre iş görme geteneğini edin-
mişti. Başta padişah olmak üzere
devlet büyükleri (ricali), şeriat hü-
kümlerine uyarak iş görmenin yeter-
siz, yararsız ve felaket doğurucu ol-
duğîınu anladıklan ve başkaca da
yapacak bir şey bulamadıklan za-
manlar, yabancıdan akıl alma yolu-
na başvururlardı. Fakat, kurnazlığı
elden bırakmayıp, sanki kendi akıl-
lannca ve şeriat doğrultusunda iş
gprüyorlarmış gibi davranırlardı:
Sırf halk indinde küçümsenmemek
ve dinsiz görünmemek için!.. Ne var
ki gün gelmiş, bu kötü ve haysiyet
yıkıcı gelenek, halkın dahi farkına
varabileceği boyutlara erişmiş, ve:
"AküFtenkte^güzeffikÇerkes'ten,
saltanat âh Osman(dan)" bıçıminı
alan bir savsöze (slogana) dönüş-
möştûr.
Osmanlı için "FVenk" sözcüğü,
bizim şimdi kullandığımız "Batı
dünyası" deyünini karşıladığma gö-
re. yukandaki savsöz, "AkdBab'dan,
saltanat bizden" örneği yaşantılan-
mızm "veciz" bir anlatımı olmak-
taydı!
En basıt işleri bile yabancı uzman-
lann öneri ve öğûtlerine göre yap-
ma geleneğinin ilginç ömeklerine,
18. yüzyılda, özellikle Padişah Üçün-
cü Mustafa (1717-1774) zamanında
rastlamaktayız. Anımsatalım ki Mus-
tafa III, Osmanlı ordusunun derli
toplu bir düzene sokulması, özellik-
le topçu birliklerinin ıslahı, Topha-
ne'nin modernleştirilmesi ve "Mfi-
hendtshane-iBahr-iHümay-unn
adıy-
la bir mühendis okulu açılması ve bu
yoldan donanma için yetenekli uz-
manlar yetiştirilmeye çalışılması vs...
gibi yenılikleri, hep Baron de Tott
adındaki bir Fransızdan aldıgı akıl
sayesinde yapabilmiştir.
İstanbul'da, Fransız Elçiliğinde
görevli bulunan Baron de Tott, 1784
yılında yayımladığı "Memoires sur
les Turcs et Tartares" adlı kitabında,
başta vezirler ve paşalar olmak üze-
re Osmanlı yöneticilerinin bilgisiz-
liklerini sergiler; gerek askeri ve ge-
rek idari konularda yabancıdan na-
sıl akıl dilendiklerini ve yabancı ak-
lıyla devlet gemisini nasıl yürütme-
ye çalıştıklannı hikâye eder.
Çeşme limanında Osmanlı donan-
masının yok edilip de Ruslann Istan-
bul surlan dibine gelmelerine ramak
kaldığı bir sırada, padişahın ricası
ûzerine kendisinin (gayn resmi ola-
rak) nasıl komuta mevkiine getiril-
dığini, ordunun dizginlerini nasıl
üstlendiğini (deruhte ettiğini), nasıl
askerin moralini yükselttiğini ve na-
sıl kötü durumu düzelttiğini anlatır,
ki doğrudur. Gerçekten de Ruslann,
o dönemde yeni ve modern silahla-
ra sahip olmalan, örneğin son tek-
niğe uygun topçu birlikleri kurma-
lan ve bu sayede Osmanlı ordusu-
nu hezimete ugratmalan üzerinedir
ki Mustafa III, Fransız Elçiliği 'ne baş-
vurarak Baron de Tott'tan yararlan-
mak istediğini bildirmiş ve isteğinin
kabul edilmesi üzerine onu topçu
birliklerini düzene sokmak maksa-
dıyla görevlendirmişrir.
Böylece askeri ıslahatta bulunabi-
leceğini düşünmüştür.
Düşündüğü de olmuştur. Ama bu-
nu yaparken padişah, aynı zamanda
vezir ve komutanlara ve öbür yetki-
li memurlanna talimat vererek, her
hususta Baron de Tott'a yardımcı
olmalarını, onunla işbirliği yapma-
lannı bildirir. Ne var ki bu bildiri, dev-
let ricafinitelaşlandınr: "Gâvur'dan
akıl almak" gibi bir duruma düşme-
nin telaşıdır bu! Bağnazlığın (=taas-
subun) ve geriliğin bilinçaltı oluştur-
duğu utanma duygusu içerisinde ne
yapacaklannı şaşınrlar. Fakat "gâ-
vur"dan akıl almaktan başka bir ça-
re bulunmadığı için, razı olurlar. Bu-
nunla beraber, bilgisiz olsalar da til-
kıye taş çıkartacak kertede kurnaz ol-
duklan için, hiç değilse halka fark-
lı göriinmenin yollannı bulmakta
çok ustadırlar. Halkın kendileri hak-
kında, "hiç Müslüman bir kişi gâvur-
dan akıl alır nu?" dıyememesı için,
her türlü yalanı uydurup kandırma
usullerine başvurmaya hazırdırlar.
Bu bakımdan yapılacak şey, padişa-
hın emrini gizli tutmak ve "gâ-
vur"dan aldıklan aklı, kendilerine ait
imiş gibi sokusturmaktır. Bunu sağ-
lamak üzere Baron de Tott'u, idare-
nin alt kademesındeki memurlanna
tercümanlık yapıyormuş gibi tanıtır-
lar.Kanuni Süîeyman'dan sonraki
dönemlerde Osmanlı yöneticileri-
nin akılsızlığını ve bilgisizliğini or-
taya vuran örnekler pek çok. Onla-
nn bu yönlerine tanık oldukça utanç
duymamak mümkün değil. Kimler
bu milletin başına geçebilmiş ve
kimler bu ülkeyi yönetmiştir diye!
Osmanlı döneminde her işimizi
gökten inme buyruklara (yani şeri-
ata) göre ya da yabancıdan gelme ak-
la göre yürütür olmamızın nedeni,
AKIL denen cevheri kullanma alış-
kanlığından yoksun ve "hazırcdığa"
ahşık oluşumuz idi.
Aklın, bağımsızlığına ve kılavuz-
luğuna (rehberliğine), özgür düşün-
me geleneğine kavuşmadıkça ve ken-
dine güven duygusuna sahip bulun-
madıkça, Osmanlı için ikinci sınıf
millet kalmak ve nihayet yok olmak
doğaldı. Milletçe saplandığımız kı-
sırdöngüden, yani yüzlerce yıl süren
medrese eğitiminin nasırlaştırdığı
"aküsızhk"tan, "hazıralık"tan ve
a
takBtçilik''ten sıynlmayı biz, ilk
kez Atatürk ile, onun getırdiğı akıl-
a eğitim ile öğrenir olmuşuzdur.
Umulur ki bu ülke "akıl Frenkien,
saltanat bizden" şeklindeki köhne
savsöze özlem duyan yöneticilerin
eline asla düşmeyecektir.
"Bu yağmur bu
yağmur/Bu, kıldan
ince I öpüşten yu-
muşak I Yağan bu
yağmur."
Belli belirsiz bir
ses. Ağlamaklı. Hü-
zünlü... Bir sır verir
gibi!
Günlerdir yağıyor... Şim-
şekler, yıldınmlar, gök gürül-
tüteri... Nasıl bir mayıs bu?
llkyazı yaşayamadan kaçır-
dık elimizden? Doğa mı dış-
ladı bizi, biz mi onu dışladık?
Kaptırmışız kendimizi gü-
nün sorunlarına. Öyle bir
"gün" ki, aylaryıllar süren bir
gün! Bir türlü içinden çtkılmaz
sorunlann karrnaşasırida uza-
yıp giden saatter... Birtek gün-
de yaşıyor gibiyiz. Gerçi gü-
neş doğuyor, batıyor, sonra
yeniden gelıyor. Zaman geç-
ti sanryoruz. Oysa hep aynı
günde, hatta anda çakılıp kal-
rrnşoi
Aşamamak sorunlan! Geri-
de bırakamamak dertleri, acı-
lan.
Oysa Dıranas'ın dizesin-
deki gibi her şey "Aynı aynı
aynı".. derken, saçlar uçup
gitmiş, aklar çoğalmış, göz-
ter, bacaklaryorgun düşmüş!..
Anı bile kalmamış! Hep aynı
çizgkJe, aynı çıkmazda bo-
calayıp durmuşuz*...
Yağmur mu karanlık düşün-
celere iten? Necip Fazıl'ın o
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yağmuplu Bir Günde
ünlü gençlik şiirindeki gibi "Bu
yağmur buyağmur birgün di-
nince/Aynalaryüzümü tanı-
maz olur"... öyle mi gerçek-
ten? Aynalar mı, yoksa biz mi
aynalarda kendimizi tanıya-
maz olmuşuzdur. Şiiri nasıl
tanımlamış Necip Fazıl... "Şi-
ir mutlak hakikati aramak işi-
dir".
Ama nedir o mutlak ger-
çek? Şairden şaire değişmez
mi? Doğadır, Tann'dır, sevgi-
dir, sevgilidir, aşktır. Herşey-
dir... Mutlak, kesin, bir şey
yoktur ki, her şey görecedir.
Sana göre öyle, bana daha
başka! Hatta her şiir seve-
ne!..
Melisa Gürptnar, bakın ne
yazmış "Şiir öyle büyülü bir
bahçedirld, geçmişzaman di-
riliriçinde. Sudirilir, ışıkdiri-
lir, renkdihlir. Sözdedirilirel-
bet. Ve ne yazık ki hemen di-
ridirigömülür şiire gene. Kök
salmak için dilin derinlikle-
rinde" (Salkım Sögütlerin Göl-
gesinde, Can Yayını).
Hiçbirzaman tam yanıt ve-
rilemeyecek bir "şey" mi şi-
ir? Yoksa Ali Nihat Tar-
lan Hoca'nın dedıği gi-
bi "Şiirufuklardasüzü-
len nazenin bir balon
mu?" Yoksa tersinden
mi tanıtmalı şiiri Salâh
Birsel gibi: Şiir, örne-
ğin maydanoz değildir"
mi demeli?..
Ariz Nesin, o büyük yazar,
nedense şair olarak da bilin-
mek isterdi. Ama çok başka
türlü anlardı şiiri, ille de birta-
kım sorunlann, kendi sorun-
lannın çözümlenişi...
"Benim yalnızlığım I Sizin-
ki gibi değil I Benimki kanlı
canlı I Tıpkı kendim gibi I Yıl-
larca üzünçle besleyip I Bü-
yüttüm onu kendimde I So-
nunda somutlaşıp kişileşti I
Biri ben biri o I ıki kişi birleş-
ti."
Güzel bir yorumlama belki,
ama şiir mi? Melisa Gürpı-
nar'dan bir yaklaşımla son
noktayı koyalım:
"Konuşarak, konuşurcast-
na, yani konuşma diliyle şiir
yazılırmı sizce? Yazılmaz el-
bet. Ama konuşulanlann için-
de, nehrin dibindeki tortuya
kanşmış altın tozlan gibi şiir
pınlblan varsa? Şairgene ele-
mek zorunda kalacaktır söz-
cüklerini. Şiir yazarcasına...
Çamurlu sulann içinde altın
arayan insanlann kendilerini
kavgah bir hayata adamışlı-
ğıyla..."
Eğitim-Sen Nereye?..
HıfinAKSOY^ı/ımcı,
S
endikalann
kendilerine özgü
amaçlan vardır.
Her sendika kendi
üyelerinin ve çalışma
alanlannın sorunlannı
çözümlemeye çalışır.
Eğitim-Sen'in görevi de,
ülkemizin eğitim-öğretim
ve öğretmen sorunlannı
çözmeye çalışmaktır.
Kuşkusuz sendikalar ülke
sorunlanyla da ilgilenir,
çözüm yollan önerirler.
Ancak tüm bu çalışmalar
anayasal çerçevede, ülke
bütünlüğü ve çıkarlan önde
tutularak yapıhr. Eğitim-
Sen gibi, üyeleri ülkenin
geleceğini hazırlayan bir
sendikanın ise bu konularda
daha duyarlı olması gerekir.
Günümüzde her konuda
tam bir dağınıklık yaşanır,
ulus devlet bilınci yok
edılmeye çalışılırken,
görevi bunlara karşı
durmak olan bir sendikanın,
şu ya da bu şekilde onlarla
işbirliği ıçerisıne girmesi
asla bağışlanamaz. Şöyle
Emekli Öğretmen
ki: Eğitim-Sen'in dördüncü
olağan kurultayı çalışma
programında
yazılı. "Öğretmen köylerde
cumhuriyerj korur,
yaşlanna göre cumhuriyetin
temel Ukelerini çocuklanna
benimsetir" tümcelerinm
çıkanlması, hoşgörü
sınırlannın dışına taşmıştır.
Bana göre bu, ekmeğini
yediğüniz cumhuriyete
ihanetten başka bir anlam
taşımaz. Öğretmen bunlan
yapmayacak da bölücülük,
Nurculuk, Hızbullahçılık
mı yapacaktır? Bu rür
davranışlar, halkın bu
sendikanın üyelerine
kuşkuyla bakmasına neden
olmaz mı? Bana göre
öğretmenin en önde gelen
görevlerinden biri
cumhuriyeti her yerde
savunmak, çocuklanna
cumhuriyeti ve onun
getirdiklerini anlatarak
sonsuza değin yaşamasını
sağlamaktır.
Öte yanda, elimizde aynı
sendikanın hazırlayıp
bastırdığı bir takvim
bulunmaktadır.
Incelendiğinde bu takvimin
de pek iyi niyetle
hazırlandığı söylenemez.
Atatürkün adından,
devrimlerinden, ulusal
devletin simgesi olan 29
Ekim, 23 Nisan ve 19
Mayıs'tan bir tek satır bile
göremiyoruz. Bu takvimi
kimlerin hangı niyetle
hazırladığını bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, Eğitim-
Sen'in asıl amacından
saptınldığıdır.
Ögretmen arkadaşlanmın
çok büyük bölümünün aynı
düşüncede olmadıklannı
yakinen biliyorum. Ne var
ki sadece bu düşüncede
olmamak yermez.
'Adam sen de'ciliği „
bir yana bırakarak
sendıkalanna sahip
çıkmalan ve
sendikalannı kötü
niyethlerden kurtarmaian
gerekir. Yoksa hem
sendikalan yıpranacak hem
de sendikanın üyelen olarak
kendilerine kuşkuyla
bakılacaktır.
PENCERE
MHP'de Rptma ve
Yol Ayranı...
Eskiden bayramlarda caddelere kırmızı bez üze-
rine beyaz yazılı bir özdeyiş asılırdı:
"Biz bize benzeriz"
Alın milliyetçiliğimizi; tarihte eşi emsaii var mı, bi-
lemem.
Neden?..
Çünkü bizim milliyetçiliğimizin kökeni Anado-
hj'da değil..
Nerede?..
Rusya'da!..
•
Osmanlı, etnik harftası çok renkli bir imparator-
luktu, milliyetçilik devlet yıkıcılığı demekti; Yunan-
lı, Sırp, Bulgar, Rumen, Ermeni, Arap, Amavutara-
sında milliyetçilik yayılırken Türklerde ses seda
yoktu; ilk milliyetçilik fikirteri Rusya'da yaşayan
Türklerde uç verrji.
Sonra?..
Balkan Savaşı yıkımı Türkçülüğü ateşledi; Turan-
cılık fttihat ve Terakki'nin ideolojisine dönüştü; ırk-
çılık ağır bastı.
Birinci Dünya Savaşı'nda Enver Paşa bütün
Türkleri birleştireyim derken Anadolu elden gkJi-
yordu; bereket Mustafa Kemal gibi hangi yıldız-
dan gekjiği belli olmayan biri ortaya çıkıp ülkeyi kur-
tardı; çağdaş ulusçuluğu benimseyerek yoiumu-
zu saptadı.
•
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeni bir Turan-
cılık akımı Türkiye'yi sardı.
Yeni Türkçülük hiem Amerikancıydı..
Hem dinci..
Bu yeni ideoloji "İM Kutuplu Dünya "ya uyuyor-
du; Amerika'nın komünist Rusya ve Orta Asya'ya
dönük stratejisinin uzantısı niteliğindeydi; milliyet-
çiliğin düşmanı komünizm yıkılacaktı; Orta As-
ya'daki "esir Türkler" kurtanlacaktı; Türk milliyet-
çiliği yükselecekti.
Sonra ne okJu?..
Komünizm yıkıldı.. -*
"Esir Türkler"^kurtuldu.. "i
Ama Türk milliyetçiliği birtüriü yükselemiyor ös-
telik dinciter artık palazlandıklanrıdan "kavmiyet-
çi" saydıklan Türkçülüğü "Müslümanlan bölen bir
tehlike" gibi görüyorlar.
MHP iktidara ortak oldu..
Ne yapacağını şaşırdı.
•
"Ikikutuplu Dünya "da, "Batı Bloku" içinde, Ame-
rikan uyduluğuyla Türkçülüğü dincilikle bulamaç
yaparak komünizm tehlikesinin körleştirdiği topJum-
da pazariamak güç degildi.
Ama artık Iki Kutuplu Dünya yok.. \
"Doğu ve Batı Bloklan" yok.
Sağ-sol çelişkisi 2000'li yıllann Türkryesi'nde bu
nedenle ağır basmıyor..
Tek kutbun egemeniyle ulus devlet arasındaki çe-
lişki başatlaştı..
Türkçü-Turancı-millryetçi, yaşadığı ülkenin ulu-
sal çıkarlannı savunmaya kalktı mı karşısında kimi
görüyor?..
MHP Ikjeri Devtet Bahçeti karşısında birdenbi-
re Kemal Derviş'i gördü...
Ve yatıştı..
Oysa sorun Derviş değil..
Sorun derinde...
MHP seçimini ister istemez yapacak; ya teslim
olacak, ya milliyetçi kimliğini yeğleyecek...
Bir Honda mühendisinin günlüğü
Sınıfında en geniş iç hacme ulaşmak için, arka ortadaki yükseltiyi yok ederek düz bir zemin yaratmaya karar verdik. Bunun için daha kompakt süspansiyonlar kullanıp,
egzost borusu susturucusu ve yakıt deposunu yeniden tasarladık. Kısa burunlu tasarımla sınıfının en geniş iç hacimli otomobilini yarattık. Daha konforlu yolculuklar
için araç içındeki gürültüyü 5.5 desibel düşürdük, klıma performansını %17 artırdık, cama entegre anten (GIA) kullandık. Üstelik herkesin ulaşabileceğı bir fiyat
belırledık. Hemen şimdi www.honda.com.tr adresine girin, Türkiye'de üretilen ve her milimetresi değişen Yeni Honda Civic'in bütün özelliklerini daha yakından görün...
Mayıs sonuna kadar Honda Bayileri'nde lest-drive" günlerine katılın, Yeni Honda Civic'le tanışın... . (
»
Td (Ü3221 Ui 14 96-87
at (03121 2B6 S3 S3
[03)^357 38 23
r Gtreş a j v » T * (0312) « 1 6 6 76
Tö tn2*2\ 340 14 S*
e* (0256 247 10 12
Tot (0ZS61 618 18 24
(0266(221 58 00
Tei fO224) 267 13 50
n T« İ02S8) 268 24 98
fcvmaz 7e* ft*i2) 251 71 oc
Te( (0*2* 236 95 T
IMATtt '0222121^4222
* fO3Z6)241 5530
T« ıQ326l 618 5e 2*
nTel CCI2161459 5â 56
FenertAıçe ~e* 10216. 418 37 4Û
• Tel FCZ121 296 44 22
'0212)241 04 •$
â Guneşii Pvk Tel fîEiZı S9Û M 10-18
U *J32yms& O M I * T0 (OBJSı 464 35 56
tliııtııl "- • rıır *)ipflı*" (02i6t<?40600 YENİ HONDA CIVIC
ANAOOLU Gttuuj AnadoJu Honda ©tomobircıtık A Ş tnr Anadolu Grubu ve Honda Motor Co Ltd ortaklığKJır 01 01 2000 tanhınden rtıbaren satılan tüm Honda modelten 3 yıl/100 000 km garanbsıne sahıptrr *Honda Cnnc 1 4 ve 1 6 H motortu C segmentt bır sedan otomobıtdır W W W . h o n d a . C O m . t r
UpCemTet (0212)66564&
tanv ytntM Tet fC2321 343 36 38
hntfrÇMonnTa 10232 265 55 55
Kaywrt SusM Tar ^0362'' 332 36 30
KacM«lbunvT«f ,oeeZj 3353705
Shomovn-GebnT* 10262)644 3184
Kony«Taro« T<t (0332} 236 30 03
H Mn Tet (0*22) 325 58 58
to M*s ÖtvMr Trt (0252) 513 63 16
ShowK»m Bc*umT« f025Z)31719JI7
9 i W l K w t T e l {0362(436 3000
AöU* a*rtn Tat <0362) 432861.
U Tat |04«2>248 23 07-08
İLAN
DOĞANŞEHtR
ASLtYEHUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2000/71
Davacı Hür Sıgorta
A.Ş. vekıli tarafından
davalılar Çetin Asamaz
ile Burhan Cengiz
aleyhine açılan tazmı-
nat davasının yapılan
yargılaması sırasında
verilen ara karan uya-
ruıca;
Davalı Çetin Asa-
maz'ın adresi meçhul
olduğımdan ve daha
evvel görevsizlik kara-
nnın da ilanen tebliğ
edılmış oldugu anlaşıl-
makla, davalı Çetin
Asamaz'a ilanen tebli-
ğıne karar verilmiş ol-
dugundan;
Davalı Çetin Asa-
maz'ın adresi meçhul
olduğundan adı geçen
davalıya 7201 sayılı
Tebligat Kanunu'nun
29 ve devamı rnaddele-
ri gereğince duruşma
günü olan 12.6.2001
günü saat 09.25'te
mahkememız duruşma
salonunda hazır buhın-
ması veya kendısıni ve-
kille temsil ettirmesi,
duruşmaya gelmcdıgi
veya kendini bir vekil-
le temsil ettirmedigı
takdirde dunışmanın
yokluğunda devam
edeceği ve karar verile-
ceği hususu tebliğ olu-
nur. 25.01.2001.
Basın:5154
Muayene,
Teşhis.Tedavl
TÜRKKALP
VAKFI
19MayısCad.No:8
ŞişJi^stanbJ
Td:(212)2120707(ptıx)
Faks:(212)2126835
Intemet
http^/www.tkv.org.tr
e-maü:
koordinatortatkv.org.tr