23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuttur@cumhuriyetcom.tr 15 54. CANNES FİLM FESTİVALÎ'NDEN NOTLAR Sinema., sonu ohnayan seriivenKüMr Servisi - 54. Uluslararası Cannes Film Festivali'nin oldukça renkli geçen açıh- şına, fılmleri yanşan sanatçılann yanı sıra bir- çok ünlü isim de katıldı. Baz Luhrmann' ın yö- nettiği "Kırmızı DeguTnen" (Moulin Rouge), sürekli değişen, canlı görüntüler eşliğinde, Or- feus adh bir kahramanın çaldığı müzikle ağaç- lan ve kayalan harekete geçirdiği, canavarla- n yatıştırdığı ve gerçek aşkını bulmak için ölüler diyarına yolculuğa çıkışının anlatıldığı "Orfeus Efsanesi"nden esintiler taşıyan traji- komik bir romans niteliğinde. Filmde olaylar 1899'un Parisi'nde tam anlamıyla zevk-i se- fa merkezlerinden biri olan "MouHn Rouge" adlı bir gece kulübûnde gelişiyor. • Filmin en ilgi çeken yönlerinden biri de mûzikleri. Konusu, yüzyılın başlannda geç- mesine rağmen müzikler 20. yüzyılın pop mü- ziğinden alıntılarla oluşturulmuş. Başrol rol- leri Nicole Kidman ve Ewan McGregor'ın oy- nadığı filmin en ilgınç yönlerinden bın de Be- atles'ın "AÜ You Need is Love", U2'nun "Pri- de", Paul McCartney'in "Silly Love Songs". DoDyParton'ın *IWill AhraysLove You", Nat KingCole'ün "NatureBoy" ve Elton John'un "Your Song"undan potpori şeklinde bölümler seslendirmesi. Ödül alacağına kesin gözüyle bakılıyor • Amerikalı ünlü sinema oyuncusu Tom Cruise'dan geçen aylarda aynlan ve sıkıntılı günler geçiren 33 yaşındaki Nicole Kidman, "Açıkçası bu mutlu günde herkesin önünde farklı şartlar alünda durup özet hayatun hak- kındaki sorulan cevaplamak zorunda kalma- yıterdh etmezdim. Filmimle buradayım ve çok murhıyum*' dedi. Müzikal filmde canlandırdığı "Satine" ka- rakteriyle ödül alacağına kesin gözüyle bakı- lıyor. "Ekrandaşarkılar eşliğinde aşkıişlemek benim için daha kolay oldu. Müzik, ha>algü- cûnüzü; ona bağh olarak da oyun gücünüzü doğmdan etküiyor. Müziğin içinde kaybolu- vorsunuz" diyen Kidman, filmdeki şarkılar- dan hangisinin favorisi olduğunu soran bir ga- icole Kİdman ve Ewan McGregor'un başrollerini paylaştığı 'Moulin Rouge'da konusu yüzyılın başlannda geçmesine karşın 20. yüzyılın pop müziğini kullanan yönetmen Baz Luhrmann, "Geçen yüzyılın popüler kültürü, gerçekten o zamanın tortusuydu" diyor. zeteciye "Kimeâşıkoiduğuma bağh" bıçimin- de yanıtladı. Çekimler sırasında kaburga ke- miğini kıran ve dizini inciten Kidman, tekrar bir müzikalde oynamak isteyip istemeyeceği yönündeki bir soruyu da "Fiziksel olarak çok kınlgan bir yapıya sahibim. Ama her mücade- le için başından sonuna dek düşünür ve gend- likle o mücadelede yer alınm. Olabüir, bilemi- yorum" sözleriyle yanıtladı. • Kidman, aynca Baz Luhrmann için "Işi- ni büyûk bir tutkuyla vapıyor ve bu rutkusuy- la herkesi sürüklüyor. Istediği her şeyi yapma- yahazffdım" dedi. Rol arkadaşı Ewan McGre- gor'ın şarkı söylediğinde büyüleyici olduğu- nu vurguladı. McGregor da yaşamı boyunca böyle dans ve müziğin olduğu bir projede yer almak istedi- ğini belirtti: "4O'lı ydlann müzikaOerini her zaman hayranhkla izkmişimdir. Sette heyeca- nımla herkesi deiirttim. Filmi çekmeden önce hepimiz bir karara vardık. Asla ama asla Idm- senin yanında filmden sahnekr konusunda ipucu vermeyecektik. Bu oldukça zor oUu." • Yönetmen Baz Luhrmann ise "20. yüzyı- hn pop müziği Satie ve Ravel'dir. 20. yüzyüın popüler küMrü, gerçekten o zamanın tortu- suydu" diye konuştu. • Filmin ABD tarafından finanse edilmesi- ne karşın bir Avustralya fılmi olarak görülme- süıi şiddetle arzuladığmı belirten Luhrmann, anlatım tarzının Avustralya tarzı, öykünün ise kesinlikle evrensel olduğunu düşünüyor. De Palma kapanışta fîlme başlayacak • Nicole Kidman'nın güzel ve tannsal bir imajı olduğunu söyleyen Luhrmann, "Onun- la bir gün çahşmak isteyeceğimi ve bu enerji- nin ortayaçıkmasmı sağJayacağımı tahmin edi- yordum" dedi. • Filmirün ve geçen yılın Altın Palmiye ödü- lünü alan Trier'in "Karanhkta Dans"ının ye- ni bir müzikal canlanışın öncüleri olduğunu düşünen Luhrmann, bu fıhnlerden sonra da- ha çok insanın müzikal çekmeye heveslendi- ği görüşünde "İnsanlann gerçekBğin bir ya- mlsamasına inandınhnası ûzerine kuruhı olan sinemada uç natüralizm sürecinden geçiyoruz; müzikal ise bu tarza uygun değü. Ama bugün seyirciler, o gerçeklik yaıuisamasuu manipü- lasyonun sadece bir başka biçimi olarak gör- dülderi sinemanın manipülasyonunun farkın- dalar." • Açılışa katılan Nicole Kidman, festivalin bitiş gecesi çekimlerine başlanacak Brian De Palma'nın "FemmeFatale'' isimli yeni filmin- de rol alacak. Brian De Palma, geçen yıl açı- lış gününde mücevherli ve şık kadınlann ara- sında dolaşırken bir soygun filmi yapmayı dü- şünmüş. Festivalin Sinema Sarayı'nda uzun çekimlerin yer alacağı filmde Gilles Jacob ve David Lynch kendilerini oynayacaklar. De Pal- ma, filmin sembolik bir yanı olduğunu ifade ediyor. ABD fılmleri gibi zengin-fakir ayrımı, vatanseverlik duygulan ve çeşitli aşk oyunla- nna yer vereceğini belütiyor. Cannes popüler sinemayı keşfediyor• Bu yıl festivalin yanşma bölü- münde 1974 yılından beri ilk kez bir canlandırma fılmi yer ahyor 'Shrek' (Yönetmen: Vlctoria Jenson ve And- rew Adamson). • Jüri başkanı Norveçli aktrist Liv Ullmann, "Önemli olan 'bu film en iyisi' demekdeğiLamabanahitape- den, duyguyla yapümış, büyük bir şeyitemsileden filmi seçmektir" de- di. Tüm jüri üyeleri Ullmann'ın bu görüşünü paylaştılar.Yanşmadaki fıhnleri halktan biri gibi izleyecek- lerini söylediler. • Jüri üyesi Fransız yazar PhiBp- pe Labro "Benim için sinema rümüy- İe duygularla Ugükur" dıyerek jüri- dekilerin filmleri değerlendirirken kendilerine soracakJan en doğru so- rulann şunlar olduğunu düşünüyor "Film bizi yerimizden kaldırdı mı. bizi üzdü mü, bizi rahatsız erti mi, bi- zi şaşırtü mı?" • Cannes, popüler sinemayı keş- fediyor. Festivalin yeni sanat yönet- meni Thierry Fremaux. kültürü unutmadan festivali popülerleştir- meyi tasarlıyor. Cannes'ı Dünya Ku- pası'na benzeten Fremaux "Biz ABD'yi taklit etmeye çahşmıyoruz, ama film bir sanat olduğu kadar bir işde" dedi. Halka yönelik sinemada, sanat sinemasıyla büyük kitlelerin izlediği sinemayı bir araya getirme- yi amaçlayan Fremaux, "Bu dokuyu festival içindetetevizyon ağı oluştura- rak yerleştirip sunacağız televtzyon- lara. InternefJe vereklamcılariaçok sıkı bağlantılara gireceğiz" dedi. • Bu yıl lngılız ve Afrıka sinema- sının hiç olmaması ilginç bulunuyor. Gözler Asya ve Japon sinemasına yönelmiş durumda. Heyecanlı gözü- ken 40 yaşındaki yeni yönetmen Fre- maux, "Çok film seyrettik fakat son dönemde gerçek bir İngiliz süıeması okiuğundan söz edemeyeceğiz. tngfl- tere'de bireysel çabalan söz konusu olan ustalar var. Bunlardan Ken Lo- ach,Mike Leigh, John Boorman'ısa- yabflirim. Ustalarda film yapmayın- ca bu yıl festivale getirecek film bula- madık" dedi. Program oluştururken genç yetenekler ile ustalar arasında bir denge oluşturmaya çalıştıklanna değinen Fremaux, eleştirileri "Hep aynı isimleri davet erriğimiz doğru, burada suçlu biz değiliz. Sö}1eyebile- ceği bir sözü olan yönetmen azhğın- dan dolayı oluyor" diye yamtladı. • Festivalde Asya ve özellikle Ja- pon filmlerinin ağırlığı kendini his- settiriyor. Yanşma bölümünde gös- terilen 'Distance' adlı Japon filminin yönetmeni Kore-Eda Hirokazu, Ja- pon sinemasında bir yeni dalganın doğduğunu reddetti. Kore-Eda "Ja- pon sinemasında yeni bir eğilim var, ama bu toplu bir eğilim değiT dedi. 'Distance'ın dışında iki Japon filmi 1) 54. Cannes Film Festivali'nin jüri üyeleri, 2) Natsukavva Yui ve Kore Eda Hirokozu, 3) Laetitia Casta ve Andie MacDoweB, 4) Charlotte Rampling ve km, 5) Aurore Clement, Francis Ford Coppola ve Sam Bottons. ('Desert Moon* ve 'Akai Hashi Nos- hitano Nurui >Iizu'), bir Malezya fıl- mi ('Ni Nei Pkn Chi Tîen' - Orada Saat Kaç?), bir Tayvan fılmi ('Mil- lenium Mambo') bulunuyor. Festi- valin tüm kategorilerinde Tayvan 2 filmle, Hindistan 1 filmle, Tayland 1 fıhnle, Japonya ise 7 filmle temsil ediliyor. • Iranlı yönetmen Muhsin Makh- malbafın Afganistan doğumlu bir Kanadalı kadının kız kardeşini bulmak için doğduğu yere yolcu- luğunu an- latan fil- mi 'Kandahar', yahnlığı ve belgese- le yakın tarzıyla eleştirmenlerce çok beğenildi.îranh yönetmen AbbasKi- arostami de Uganda'daki AIDS sal- gınını anlatan filmi 'AJJ.C. Africa' ile festivalde. • Basın toplantısına üzerinde 'Rüşvet Verilebilir' yazan bir tişörtle gelerek dikkatlari üzerinde toplayan jüri üyesi Terry Gil- liam, festivalde İngi- liz filmlerinin olma- masma da kendine öz- gü bir açıklama getir- di: "Belki de işe yara- mazdılar." • Festivalde Francis Ford Coppola'run Viet- nam Savaşı'nı başanh bir senaryo çerçevesinde gerçek- çi ve etkileyici savaş sahnele- riyle tanman, Martin Sheen ve Marlon Brando lu, 1979 tarihli 'Kı- yamet'i ('Apocah/pseNow'), Coppo- la'run ilave ettiği 53 dakikalık ek bir bölümle 'Apocalypse Now Redux' adıyla gösterilecek. Film, yanşma bölümünde yer almadı. Coppola filmde Fransız dulu canlandıran Au- rore Gement'in performansını "Tek keümeyle rüya gibi. İlave bölümün de en önemli siması'' sözleriyle de- ğerlendirdi. • En ilginç simalardan biri de kuşkusuz giydiği ipekten kimonoyla 'ha- mile mi?' sorusunu akıllara getiren Laetitia Casta'ydı.TheDailyLe Parisien gazetesi foto muhabirlerinin görüntüle- mek için yanştığı Korsika- h ünlü modelin iki yıldır bir- likte olduğu sevgilisi moda fo- toğrafçısı Stephane Sedna- oui'den hamile olduğunun doğrulandığını açıkladı. • Açılış törenini ünlü İngiliz oyun- cu Charlotte Rampling yaptı. Gece- de yaptığı konuşmada, "Sinema ya- şamdır ve sonu ohnayan bir serüven- dir. Festival her yıl olduğu gibi bu yd da yeniyetenekleri ortaya çıkaracak- ür" dedi. • Cannes Film Festivali için 854 uzun metrajlı, 944 kısa met- rajh film başvurdu. Başvuru sayısı- nın geçen yıldan yüzde 30 daha faz- la olduğu bildinldi. • Festivale önümüzdeki günlerde katılması beklenen isimler arasında festivalde 1988 tarihli 'Working Girl' filmi de gösterilecek olan Melanie Griffith ve eşi Anto- nio Banderas, John Malko- vich, BiDy Bob Tbornton, Cameron Diaz ve Em- manuelle Beart, Sean Penn, Quentin Taran- tino da bulunuyor. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Güzel, İyl, Gülünç ' Rahmi Saltuk'un yeni CD'si "Hani Kurşun Sık- san Geçmez Geceden" beni aldı, nerelere götürdü! Yapıtın omurgasını Ahmed Arif'in şiirleri oluşturu- yor. Kendi sesinden, Rahmi'nin sazından ve sesin- den dokuz enfes şiir/türkü. Geriye kalanı ise kavram- sal bir bütünlük sağlayan bir Pir Sultan, Kul Him- mettürküleri. Kitaplığımagittim, üçtane "Hasretin- den Prangalar Eskittim" var. Birinin ilk sayfasını ye- şil bir dolmakalemle şöyte imzalamış: "Sevgili ye- ğenim Metnet Baydur'a gözlerinden öperek, kur- ban olarak... Ahmed Arif, 27 Nisan 1980 Ankara". Yirmi bir yıl önce, 12 Eylül darbesi olmadan beş ay önce. "Tekmil ufuklar kışladı , Dört yöp, on altı rüzgâr ' . Ve yedi iklim beş kıta . , Kar altındadır. , Kavuşmak ilmindeyiz bütûn fasıllar Ray, asfalt, şose, makadam Benim sarp yolum, patikam ' Toros, Anti-toros ve âsi Fırat Tûtün, pamuk, buğday ovalan, çeftikter Vatanım boylu, boyunca kar altındadır." Böyle başlar Karanfil Sokağı adlı şiir, müthiş bir kreşendo ile insanın yüreğini titreten bir doruğa ula- şır. Ahmed Arif yapayalnız bir şair olarak, bir tek şi- ir kitabıyla şiirimizin eşi benzeri olmayanlan arasın- da durur. Onu taklit etmek mümkün değildir; gülünç olur insan. Bu yönüyle, yine yapayalnız bir şair olan, eşi benzeri bulunmayan Behçet Necatigil'i andınr. Rahmi Saltuk'un plâğını edinin, önemli/değerti bir yapıt. • • • Herkes iç politika-dış politika, iç futbol-dtş futbol gibi önemli konularia uğraşırken Rahmi'nin plağının yanı sıra mutlu bir rastlantı oldu; genç bir sanatçt- mızın, 1976 doğumlu Emre Orhun'un resimtedigi iki enfes kitap geçti elime. "Ay'ın Fethine Dair" ile "Ali Baba ve Kırk Haramiler", Fransa'da ünlü bir ya- yınevi tarafından basılmış enfes iki kitap. Emre Or- hun kimlikli, kişilikli bir genç sanatçı. Kendine özgü mizah duygusuyla yorumlamış anlatılan öyküleri. Resmi, grafiği, sanat tarihini ve anlatım yollannı özümsemiş bir genç usta var karşımızda. Bir sanat adamı. Belki merak eden olur diye bildiriyorum bu- radan. Yurtdışında iki satın çıkınca, aya kadar yük- selip birinci harami gibi davranan kimi "sanatçılan- mtzdan" sıkıldığım için, Sayın Orhun'un yaptığı da- ha onem kazandı gözümde... ••• Postmodemizm ve onun gürbüz yavrulan olan ki- mi üçüncü dünya aydınlan üstündeki yan-etkileri giderek ilginç, eğlenceli sonuçlar vermeye başladı. Bir postmodem düşünürümüz; "Sanılıyor ki 'bilim- seldir' denince akan sular duracak; çünkü bilim nesnelliğin, gerçeğin hem ta kendisı hem de ksJe- si. Oysa bu görüş, iki nedenden ötürü yanlış. Birin- cisi, pozitivizm sonrası eleştirel düşünce, bilim ta- rihinin de (!) özünde ideolojik bir düşünce olduğu- nu kanıtlayıp bize öğretti. Egemen ideolojinin için- den yapılıyor bilim. Dolayısıyla, 'bilimsel gerçek' ahmlamayta (resepsiyon) 'değişen' Oznelbirgerçek' diye yazabiliyor. Ne güzel! Newton'un çekim kura- mı her yerde geçerii olabüir ama Baudrillard ve yu- kandaki satırlan yazan yazanmız ıçın geçerli değil! Bilimsel gerçek, resepsiyonla değişen öznel bir ger- çek olduğuna göre, sobanın üstüne oturursak bizim kıçımız yanacak, beyler serinleyecekler! Mesele bir alımlamadır öyleyse! Meseleyi sanatla ilişkilendirmek de pek doğru de- ğil. Bir şair, sıkı bir şair pekâlâ yeryüzünün yuvarlak değil düz olduğunu yazabilir, yerçekimi yoktur drye- bilir, damarlanmda portakal suyu akıyor dryebilir. Gıkımız çıkmaz elbette. Şiir de bilim gibi bir "resep- siyon" sorunu değildir çünkü. Bunlan bilim adına söylemekse biraz "ayıp" olur. Ayıbınsa ideolojisi yoktur. O da eblehlik gibi bağımsız bir olgudur. Bu Kuşbakışı'nı kapatırken bir küçuk hatıriatma yap- mak istiyorum: Bilim sürekli gelışir, değişir. Bilim de- yince akan sular durmaz, daha hızlı akar. Postmo- demizm deyince Lacan sular duruyor diyordum, a- man yanlış anlaşılmasın! Hyatro Shmrg f un yeni oyunu • Kültûr Servisi- Çalışmalannı lnsancıl Atölyesi çaüsı altında gerçekleştiren Tiyatro Simurg'un yeni oyunu "Helene Weigel'in Sahnedeki Izleri"ni lstanbul Şehir Tiyatrolan Gençlik Günleri kapsamında yann saat 19.00'da Haldun Taner Sahnesi'nde, 20 Mayıs saat 16.30'da ve 27 Mayıs saat 19.00'da lnsancıl Atölyesi'nde sahneleyecek. Dünya Tiyatrosu'nun önde gelen isimlerinden Helene Weigel'i konu alan gösteri biyografik bir çalışma. Sanatçının yasamındaki çeşitli dönemleri, sanata yaklaşımmı, insan ilişkilerini ve rol aldığı oyunlardan bölümleri sergileyen "Helene Weigel'in Sahnedeki Izleri" gösterisınde sanatçının sahne çalışmalanndan canlı görüntüleri de yer ahyor. Sait Fa* Abastyaıuk anOıyor • Kûttür Servisi - Türk öykücülüğünün simge isimlerinden Sait Faik Abasıyanık bugün Burgaz Adası'nda anıhyor. Ada Dostlan h Derneği'nin düzenlediği, TYS ve PEN Yazarlar Derneği'yle birlikte uyguladığı Sait Faik'i anma günleri 24. yıluıa ulaştı. Saat 12.00'de Sait Faik'in evinin önünde başlayacak olan programı sinema ve tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer sunacak. Ada Dostlan Derneği Başkanı Perihan Ergun'un yapacağı açılış konuşmasımn ardından, öykücünun amcasının oğlu Mustafa Raşit Abasıyanık, yazar Aydın Hatipoğlu ve Osman Şahin, Sait Faik'in yaşamı, şair ve öykücü kimliği üzerine konuşacaklar. Daha sonra bu yıl Sait Faik Öykü Yanşması Ödülü'nü alan Murat Gülsoy, Ada Dostlan Derneği'nce ödüllendirilecek. Konuşmalann ardından Sait Faik'in en sevdiği yer olan Kalpazankaya Kır Gazinosu'nda dinleti ve gösteri sunulacak. (Burgazada 'ya vapur saatleri: Sirkeci, 10.30-11.30, Kadıköy, 10.50-11.50, Bostancı, 10.00-11. 00) BUGÜN • AKM SİNEMA SALONU'nda Kukla Festivali kapsamında saat 15.00'te 'Tfto'nun Kuklalan' isimli gösteri gerçekleşecek. (251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle