19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2001 PAZARTESİ HABERLER Baykal: Tarım İANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Tanm Komisyonu tarafindan, Genel Başkan Deniz Baykal'ın başkanhğında Gölbaşı Patalya Otel'de düzenlenen ve 2 gün süren toplantı sona erdi. Toplantı sonuçlannı basın toplantısı ile açıklayan Baykal, hükümetin IMF'ye verdiği niyet mektubu ve ekonomik programın altında 'tanmının sorunlannı çözmekten umudu kesmiş ve teslim olmuş' bir anlayış bulunduğunu söyledi. Baykal, "Maalesef Türkiye dünyada bır kobay ülke konumuna getirilmektedır" dedi. 'Devlet küçülmemeli' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ulusal Sanayicı ve Işadamlan Derneğı'nin (USİAD) yayın organı Bildiren dergisinin son sayısında yayımlanan bir araştırma, 'Kalkınma için devlet küçülmeli' söyleminin arkasındaki gerçeği ortaya çıkardı. Gelışmiş ülkelerde devletın ekonomıdekı ağırlığının yüzde 47 olduğuna işaret edilirken Türkiye'de bu oranın sadece yüzde 23.3 olarak gerçekleştiği vurgulandı. Diyanere yeni görev • ANKARA (ANKA) - Diyanet Işleri Başkanlığı'na irticayla mücadele görevi de veren ve bu amaçla plan ve program hazırlaması, uygulaması ile bu konuda ilgili bakanhk, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmasını öngören bir yasa tasansı hazırlandı. Yasa tasarısı Başbakan Bülent Ecevit'in imzasıyla TBMM'ye gönderildi. Egeli çiftçiler yurudu • DENİZLİ (Cumhuriyet) - Egeli çiftçiler dün Denizli'de düzenlenen mitingde hükümeti istifaya çağırdı. Aydın, Afyon, Balıkesir, Burdur, Izmir, Manisa, Muğla. Uşak ve Denizlili çiftçiler, dün yüzlerce traktör eşliğinde yürüdü. Demokrasi Meydanı'ndaki mitingde konuşan Denizli Ziraat Odası Başkanı Haldun Tellioğlu, çiftçinin artık dayanacak durumu kalmadığını, faiz batağında kaybolmak üzere olduğunu vurgulayarak Ankara'ya yürüyeceklerini söyledi. 1 Mayıs afişine gözaltı • Istanbul Haber Servisi - Sosyalist IktidarPartisi'nin 'Yakınma, memlekete sahip çık', '1 Mayıs seni bekliyor' ve 'tşçi sınıfının yanıtı 1 Mayıs'ta' yazılı afışlen yapan partililer, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde gözaltına ahndı. SÎP, tüm engellemelere karşın 1 Mayıs çahşmalanna devam edeceğinı açıkladı. Tıbbi müdahale sonucu 30'u aşkın eylemcinin de sakat kaldığı ileri sürülüyor Gün 186. öKiııı 17İSTANBUIVANKARA (Cumhuri- yet)-F tipi cezaevlerine karşı siyasi tu- fuklu \ e hükümlülerce düzenlenen ve 186. gününe giren ölüm orucu eyle- minde dün biri tutuklu yakını 3 kişi- nin daha ölmesiyle yaşamını yitiren- lerin sayısı 17'ye yükseldi. Bayram- paşa Cezaevi Hastanesi'ne kaldınlan TKEP/Leninist davası tutukJusu ŞibeJ Sürücü (24), Ankara Numune Hasta- nesi'nde TKİP davası tutuklusu Hati- ce Yürekli (33) ile lstanbul"da Küçü- karmutlu'da tutuklu yakını Şenay Ha- noğlu (30) yaşamını yitirdi. TutukJu yakınlan ve avukatları ile insan hak- lan savunuculan, ölüm orucu eylem- cilerine yapılan tıbbi müdahale nede- niyle 30'u aşkın tutuklu ve hükümlü- nün sakat kaldığını, bir o kadannın da bilinçlerini yitirdiğini öne sürdüler. Hafızalannı kaybeden tutuklu ve hükümlülerin, ölüm orucu eylemini bıraktığı şeklinde bir izlenim yaratıl- dığını vurgulayan Halkın Hukuk Bü- rosu avukatı Behiç Aşçı. "Annelerini dahj tanımayan, kendilerini çocuk sa- nan, neden cezaevinde olduğunu ha- brlamayan bir kişinin ölüm orucunu sürdürmesi zaten imkânsız" diye ko- nuştu. Kardeşi de cezaevinde Ümraniye Cezaevi 'nde tututlu bu- lunan Tokat Niksar doğumlu Sibel Sürücü, "HayataDönüşOperasyonu" sonrası Kartal Özel Tip Cezaevi'ne Yasal süreç sürüyor Trabzon Müzesi'nin açılışına KüMr Bakaıu İstemihan Talay ile birtikte katılan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ölüm oruçlan konusunda açıklamalar yapü. Türk, ölüm oruçlanyla Ugüi olarak üç yasa tasansının Bakanlar Kurulu'ndan geçerek TBMM'ye sevk edildiğini ve yasal sürecin devam ettiğini söyledi Adalet Bakanı Türk: Tutuklular özgür iradeleriyle eylemi bitirmeli 4 01 emrini' 22 örgüt veriyor AHMETŞEFİK TRABZON - Adalet Bakaıu Hikmet Sami Türk, Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 16'ncı maddesi de içinde ol- mak üzere üç yasa tasansuıın TBMM'ye sevk edildiğini, bu tasanlann yasalaşması halinde ölüm oruçlannın gerekçesinin tamamen ortadan kalkacağını belirtti. Ölüm oruçlannın 22 ör- gütün ortak karanyla sürdürül- düğünü öne süren Türk, "Öitim orucundakiler kendi özgür ira- deleri ile artık buna bir son ver- metidir" dedi. Hikmet Sami Türk dün Trabzon Valiliği'nde gazetecilerin sorulannı yanıtla- dı. Ölüm oruçlanyla ilgili ola- rak üç yasa tasansının Bakan- lar Kurulu'ndan geçerek TB- MM'ye sevk ediidiğini ve yasal sürecin devam ettiğini belirten Türk, sözlerinı şöyle sürdürdü: "Bu yasa tasanlan içinde T- MY'nin 16. maddesinin değişti- rilmesi var. Bu yasa, terör suç- larından tutuklu ve hükümlü oianlann açık görüş yapmasını önlüyor. Şimdi bunu değiştiri- yonız." tkinci tasannın da "infaz hâ- kimliğr ile ilgili olduğunu an- latan Türk, bu tasanyla cezaev- lerini sivil denetime açacakla- nnı belirtti. Yasa tasanlannın TBMM'ye iletildiğini ifade e- den Türk, "Arnk ölüm oruçla- ruu devam ettirmek için gerek- çe kalmayacak. Şikâyetler bu konularda toplanıvordu. Bun- lan ortadan kakhnyoruz. Otüm orucundaoianlann bunu hi de- ğeriendirmesi gerekhor" dedi. Ölüm oruçlannın arkasında 22 örgütün karannın bulundu- ğunu iddia eden Türk, "Bu ey- lem içinde olanlar, kendilerini ölüme sevk edenler, gerçekleri göriip kendi iradeJeri ile bu tşe son vermeüdir" dedi. sevk edildi. Kartal'da başlattığı süre- siz açlık grevi eylemini 30. günden sonra ölüm orucuna çeviren Sürücü, yaklaşık 10 gün önce Bayrampaşa Ce- zaevi Hastanesi'ne kaldınldı. 29 ki- lograma düşmesine karşın tedaviyi kabul etmeyen Sibel Sürücü, dün öğ- len saatlerinde ölüm orucunun 124. gününde yaşarmnı yitirdi. Sibel Sürücü'nün kız kardeşi Zu- hal Sürücü'nün de Kartal Özel Tip Cezaevi'nde tutuklu olduğu öğrenil- dı. Sürücü için bugün saat 10.00'da tkitelli Ceme- vi'nde cenaze töreni düzen- leneceği kaydedildi. Ankara Numune Hasta- nesi'nde yatan Hatice Yü- rekli, dün akşam saatlerinde yaşamını yitirdi. Ölüm oru- cunun 180. gününde yaşa- mını yitiren TKİP davasın- dan tutuklu Yürekli, Hayata Dönüş Operasyonu önce- sinde Ulucanlar Ceza- evi'ndeydi. Hastanede teda- viyi reddeden Yürekli, ope- rasyondan bu yana Numune Hastanesi'nde tutuluyordu. Tutuklu ve hükümlülere destek vermek için Küçü- karmutlu'daki evinde ölüm orucu yapan TAYAD üyesi Şenay Hanoğlu, eyleminin 160. gününde yaşamını yi- tirdi. Eşi YüceJ Hanoğlu Kan- dıra F Tipı Cezaevi'nde bu- lunan Şenay Hanoğlu'nun 11 yaşında kız, 9 yaşında da erkek çocuğu var. Hanoğlu, geçimıni gündelikçilik ya- parak sağlıyordu. Hanoğlu'nun cenazesinin bugün saat 12.00'de Küçü- karmutlu Cemevi'nde dü- zenlenecek törenin ardın- dan Cebeci Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Demokratik Mücadele Platformu (DMP) adına ya- pılan açıklamada, Alman- ya'nın Regensburg kentin- de', Türkiye'de ölüm orucu eylemi yapan tutuklu ve hü- kümlülere destek olmak için Kâzım Gülbağ adlı bir kişinin kendisinı yaktığı ve kaldınldığı hastanede kur- tanlamayarak yaşarmnı yi- tirdiği vurgulandı. Sakat kakhlar Eylemciler ayrı ayrı odalara konuldu Hastanedetecritdönemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ölüm orucu ve aç- lık grevinde bulunan siyasi tutuklu ve hükümlüler, has- tanelerde de tecrit altma ahnmaya başlandı. Ankara Hastanesi'nde bulunan ey- lemciler "birbirleriyie te- maslan kesüerek" ayrı ayn odalara konuldu. Ceza ve Tevkifevleri Ge- nel Müdürü Aü Suat Erto- sun'un savcıhklara gönder- diği ve hastanelerde de tec- rit uygulamasını öngören genelgenin ardından, Anka- ra Hastanesi'nde tedaviyi kabul etmeyen 12 eylemci tek kışilik odalara ahndı. Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Ümit ErkoL uygu- lamamn birçok sakıncayı berberinde getireceğine dik- katçekerek "Olastaniölüm- krden bu uygulamayı başla- tanlar sorumiu olacakbr" dedi. Eylemcilerin her an ani ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu vurgula- yan Erkol, rutuklulann bü- tün gün gözlem altnıda ol- ması gerektiğini behrtti. Kandıra Cezaevi'nde ilginç uygulama Ftipiıtin camlanna bakmayın ANKARA/tSTANBUL (ANKA) -F tipi cezaevlerin- de kalan yakınlannı ziyare- te gidenlerin görüş yapabil- mek için "camlara bakma- ması'' gerekiyor. tşleyişi yasal zemine otur- rulmadığı için keyfî uygula- malara açık olmakla eleşti- rilen F tiplerinden birisi olan Kandura F tipi cezaevine gi- den tutuklu yakını anne Fa- dime Fırat ve ağabey Ve>sel Firat, Metin Fırat'la görüş- mek istediler. 19 Nisan'da cezaevine giden Fırat ailesi, görüş yapamadan Istanbul 'a geri dönmek zorunda kaldı. Görüş yapılamamasının ne- deni ise cezaevi yetkililerin- ce "camlara bakmak" ola- rak açıklandı. Adalet Bakanı HikmetSa- mi Türk'ün açıkladığı TMY lö.madde değişüdiğiyle il- gili yasa tasansı, tutuklu ve hükümlülerin yanı sıra aile- lerinden de onay görmedi. Aileler, yasa değişikliği ta- sansını, "Bir atdatmaca ve oyalama" şeklinde yorum- luyor. Halkın Hukuk Bürosu avukatlan adına yapılan ya- zılı açıklamada, Kandıra Cezaevi'nde kalan 1. ölüm orucu ekibindeki bütün tu- tuklu ve hükümlülerin sakat kaldığı ve hafızalannı yitir- diği belirtildi. Açıklamada, aralannda Ferhat Ertürk, Hüseyin Akpınar, Hakan Yddınm, Serkan Aydoğan, Uğur Karademir, LTaş Bü- tün, Deniz Yıkhz, Celal Ge- zer ve Dursun Ali Pekm'in bulunduğu tutuklu ve hü- kümlülerin, tzmit Devlet Hastanesi'ne kaldınlarak zorla tedavi edildikleri öne sürüldü. Diyarbakır'da cezaevle- rindeki ölümlerin bir an ön- ce durduruhnası ve uzlaş- manın sağlanması için açık- lama yapmak isteyen çok sayıda HADEP'li gözaltuıa ahndı. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Evrense) tarihi isimleri yeni- siyle değiştirmeyı amaçlayan birgenelgeye Bülent Ecevit'in yanlışlıkla imza attığı ortayaçık- tı. Doğrusu, Bülent Ecevit'in al- tında imzası bulunan yüz kızar- tıcı bir etnik temizleme girişimi gazetelere yansıyınca, Başba- kan bu genelge için "Yanlışlık olmuş" diyerek durumu kurtar- maya çalışti. Tarihi isimleri degiştirmek, üstelik efsanelere, tarih kitapla- nna geçmiş isimleri degiştirmek nasıl bir akıldır? Bu değişikliği Türk Dil Kurumu hazırtamış. T- DK'nin kuruluş amacı neydi, bu ülkenin tarihindeki isimleri sil- mek, bu topraklann mirasını bir günde yok ederek yeni bir kül- tür yaratmak mıydı? Atatürk bu kurumu 12 Eylülcü general- ler, burayı bir despotizm karar- gâhı haline çevirsinler diye mi kurdu? Yoksa, Anadolu'da bin yıllara uzanan zengin birtarih ve kültüre sahip çıksın diye mi? Ecevit'in yanlışlık olmuş de- diği yanltşlık, çok uzun bir za- mandır bu ülkede uygulanryor. Patara'ya Ovagelmiş Diyenler Anadolu'da köy isimleri, kasa- ba isimleri değiştiriliyor ve tek tipleştiriliyor. Örneklerini kendi şehrim Tarsus ve civannda ya- şadık. Birçok yerde de benzer bir uygulama yapıldığını biliyo- ruz. Orneğin Güneydoğu'da yüz yıllara dayanan köy ve ka- saba isimlerinin yerini şimdi ye- ni isimler aldı. Zamanında Tar- sus'un bir nahıyesi olan Nam- run Yaylası, şimdi ilçe. Ancak adı değiştirildi. Şimdiki adı Çamlıyayla. Zaten son yıllarda bu isimleri Türkteştirme çabala- n, Çamlıyayla, Çamlık, Tepeba- şı, Maltepe falan gibi isimlerie sınıriı olan bir yeni sürece ne- den oldu. Mübadele sırasında Tar- sus'un bır köyüne yerieştirilen Giritlilerin köyünün adı Mele- mez'di. Şimdi bu köyün adı Ih- saniye olmuş. Namrun'a Çam- lıyayla, Melemez'e Ihsaniye de- yince bu ülke çağdaşlaşıyor mu, Türkleşiyor mu, ilerliyor mu, tam anlayabilmiş değilim. Geçen yıl TFTT'ye de bir genel- ge yollanmıştı. Bu genelgeye göre, kime nasıl hitap edilece- ği, hangi olaylann hangi kelime- lerle tanımlanacağı katı bir sınır- lama ile çalışanlara tebliğ edil- mişti. Patara'yı, Ovagelmiş yapa- caklarmış. Patara, Anadolu topraklarındaki bir uygarlığın adı. Bu uygariık, Ovagelmiş ha- line dönüştürülecek. Aspendos Belkıs, Olimpos Uludağ vb... Eğer böyle yapmazsak bölücü emellere alet olacağız. Aslında, ben bu genelgenin şu andaki duruma tam uygun olduğunu düşünüyorum. Kardeşim, bu ülkede şu anda egemen olan anlayışın Patara'yla, Olim- pos'la, Aspendos'la ne ilgisi var? Hâlâ bir göçebe kültürü içinde yaşıyoruz. Aspendos, hâlâ ondan büyüğünü yapama- dığımız kocaman bir amfiteatr yapabilecek bir yerieşik mede- niyetin adı. Patara'da da büyük bir uygariık yaşamış. Olimpos, başlı başına evrensel bir kültü- rü simgeliyor. "Bu kültürün bizimle ilgisi yok" diyoruz. Atina'ya gittiği- mizde ise Yunanlılann, Anado- lu köklü eski uygariığa ne kadar candan sahip çıktığına tanık oluyoruz. Yunanistan, bu bü- yük uygarlığın devamı olmakla övünüyor ve kendisine dünya uygariık topluluğu içinde bu ne- denle saygın bir yer kazanıyor. Biz ise kendi yaşadığımız top- raklardaki kültür ve uygariıkla bağlarımızı koparmayı "milli- yetçilik" sayıyoruz. Anadolu'yu gezerken, ne bü- yük bir tarih ve kültür mirası ol- duğunu görerek heyecana ka- pılıyoruz. Çünkü bu topraklar- da yaşayan o insanlar bizim atalanmız. Onlar buradan bir yere gitmediler, işte bizler onla- nn çocuklanyız. Birçeşit uygar- iığa beşiklik etmiş bu koca coğ- rafya, ne büyük bir kültür mira- sıdır. İşte bu mirası tarihin de- rinliklerinden yeniden çıkarmak ve bunun üzerine yeni ve zen- gin bir kültür inşa etmek müm- kün. Fakat, nedense kendisinin Türk olduğunu düşünen ve Türk'ün ancak başka kültürieri reddederek var olacağını sanan bir ilkellik, yıllardtr bu ülkeye yön veriyor. isim silip yenileri yaz- ma alışkanlığı yeni ortaya çık- mış değil ki! Eğer bazı gazete- ler bu durumu fark edip üzeri- ne gitmeselerdi, Patara'ya Ovagelmiş diyen haritalar yapı- lacak ve dünyaya bunlar pos- talanacaktı. Sonra bu ülkedeki kültür ve tarih mirasını görme- ye gelenler, Patara'nın neden Ovagelmiş haline dönüştüğü- nü merak edeceklerdi. Bu ülkeyi Ovagelmiş kafasıy- la yönetenler, onlara şu cevabı vereceklerdi: "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur". Onlar da şöyle düşüneceklerdi "Türk'ün Türk'ten başka düşmanı yok- tur." 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Köle Çocuklar "Afrika'da köle ticaretibitmedi. Kamerun'la Be- nin arasında seyreden bir gemide 250 köle çocuk bulunduğu öğrenildi. Gemi, izlenmesine karşın izi- ni kaybettirerek bu çocuklan gidecekleri yerde ka- raya çıkarmaya çalışıyor. Çocukların, aileleh tarafin- dan 14 dolara köle tacirierine satıldığı, alınan bilgi- ler içerisinde. Köle çocuklar, Gabon ve Fildişi Sa- hili gibi ülkelerde kakao ve pamuk çiftliklerinde ça- lıştınlmak üzere satılıyor. Köle tacirlerinin ortalama 250 dolara sattıklan çocuklargünde 12saatten faz- la çalıştınlıyor. Bu çocuklar satıldıktan sonra ailele- rini bir daha göremiyorlar." (Haber, internetteki ntvmsnbc haber sitesinden alındı. Tarih 14.04.2001) ATV'nin gündüz programı içinde yer alan, Esra Ceyhan'ın yönettiği 'A'dan Z'ye' programında, bir kan kocanın, çocuklannı fakiriik nedeniyte 15 bin do- lara satmak istemeleri konu olarak tartışılıyordu. Ka- dının suskun kaldığı programda koca, başka çare- lerinin kalmadığını öne sürerek bu karannı savunu- yor, öteki konuklar da bu tutumun çok yanlış oldu- ğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Aslında 'mevsimlik çocuk kiralamak', bizim toplumsal kültürümüze çok yabancı değıldir. Çocuğunu evlatlık vermek, çocu- ğunun düzelen koşullanndan, ana baba hakkını öne sürerek yaralanmaya çalışmak da olağan işlerden sayılır. Bütün bunlan, 'fakirliğin gözü köroisun. Onlar da neyapsın, başka çareleri mi varki?' diye savunmak haklı bir tutum değildir. 'Çocuklannı satmanın ya da kiralamanın' asıl nedeni, onlann üzerinden çıkar sağ- lamaktır. Bunun ne haklı bir gerekçesı olur ne de sa- vunulur bir yanı. Ailelerin yapmast gereken de, elbette ışığı söndü- rüp çocuk yapmak değil, doğacak çocuklann nasıl yaşayacağı, nasıl büyüyeceğinı düşünecek akla ve vicdana sahip olmaktır. Doğrulan yanlışlara teslim ede ede yaşamak, ken- di bindiği dalı kesmektir. 21. yüzyılın bu 23 Nisan'ında insanlık, kendi seç- tiği yanlış yolun diyetini çocuklara ödetiyor. Amerika, çocuklannı şiddetin, uyuşturucunun, seks yanlışlannın batağına kaptırmış, ne yapacağı- nı kara kara düşünüyor. Sosyal refahı payiaşmayı duşünmediğı ülkeler, Kolombiya, Meksıka gibi az- gelişmışler uyuşturucuyu üreterek ya da taşryarak Amerika'yı tehdit ediyor. Amerika kendi çocuklan- nın yarattığı anarşiyi önleyemiyor. Avrupa, çocuklannın artık sadece kendi çıkarta- nnı düşündüğünü, hiçbir sosyal sorumluluk taşıma- dığını görerek dehşete düşüyor, neler yapması ge- rektiğini tartışıyor. Şu anda 20 milyon yüksek eği- timli, teknolojik donanımlı genç insanın işsiz kaldı- ğını görerek ne yapacağını bilemiyor, ülkelerinde ar- tan yabanci düşmanlığını önleyemiyor. Az gelışmiş ulkeler, gençlerinin yaşadığı bunalımı izleyemiyor, anlayamıyor, ne yapacağını bilemiyor. Bu gençlerin kendi ülkeleri için taşıdığı umutsuzluk, bir bölümünü Amerika ve Avrupa'ya (ya da Avust- ralya, Kanada'ya) gitmeye yöneltiyor, bir bölümünü radikal politik akımlara yöneltiyor, bir bölümünü de kendi paçasını kurtarmaya yönlendiriyor. Az geliş- miş ülkelerin çocuklan da kendi gelecekleriyte kar- şılaştıkça 'modern çağın köleliğı ile modem çağın köle isyanlan' arasında bir yerde kendi konumunu afıyor. Eski çağlann köleliği 'emek köleliği' biçimindeya- şanryordu. Modem çağın köleliği de 'tüketim köle- liği' olarak yaşanıyor. Dünyanın az gelişmiş bölge- lerinde bugün de 'emekköleliği' yaşanmaktadır, ge- lişmiş bölgelerinde ise 'tüketim köleliği' biçiminde kölelik kurumu sürdürülmektedir. Sonuç, biranlam- da değişmiyor. Çocukluk dönemi, insanın çevre etkilerine en açık dönemidir. Bir çocuk, genetik donanımı, genetik programlan- ması yanında çevre etkileşimiyle biçim alır, kişilik oluşturur, karakter kazanır, kimlik belirter. Bütün bun- lann oluşumunda da etki-tepki mekanizması rol oy- nar. Etkiler, her çocukta farklı tepkilere yol açarak birbirinden farklı insanlann oluşmasını sağlar. 2001 yılında göriinen odur ki 'küreselleşme.', ço- cuklan dünya ölçeğinde benzer uyanlaria karşılaş- tırmaktadır. Şampiyonlar, kahramanlar, idoller, de- ğer yargılan, başvurulan kaynaklar dünya ölçeğin- de aynileşmektedir. Yerel küttürier, ulusal kültürier yavaş yavaş etkisini yitiımekte, evrensel ölçekteki kültür egemen olmaktadır. Bu da 'evrensel' sözcü- ğü altında 'Amerikan kültürü', 'Ingilizce've 'Ameri- kan tarzı' demektir. Özlemler, özdeşleşmeler bu doğrultuda biçimlenmektedir. Gerçek anlamda Av- rupa kültürü silinmiş, o da Amerikan küttürünün et- ki alanma girmiştir. Bu etkileşim tek sözcükle 'iyi' ya da 'kötü' değil- dir. 'lyi ya da kötü', 'neden, kime göre, ne zaman ve nasıl?' sorulannın yanıtlanyla ortaya konulabilir. Geçmişin 'iyiya da kötüîeri olabildiği gibi günümü- zün de 'iyi ya da kötü'\en vardır. önemli olan bun- lann düşünülmesi, tartışılması, yapılacak oianlann anlaşılması için çalışılmasıdır. '23 Nisan'lan, sıradanlaşmış törenlerie, çocukla- nmızı hayranlıkla seyrederek geçirmek yerine 'on- lan gerçekte nasılyetiştirdiğimizi düşünerek' değer- lendirseydik daha iyi olurdu. Çünkü, çocuklanmızın 'gelecekte özgürmü, yok- sa köle mi olacaklan' sorusunun yanıtı bizim bugün- kü tutumumuzda yatmaktadır. e-mail: erdalataksuperonline.com faks: 0212 - 513 90 98 Frekans tahsisi ihalesi 26 Nisan'da ANKARA (AA) - Frekans planında yer alan ve ulusal televiz- yon yayınlan için aynl- mış yayın kanallannın seçme önceliğini belir- leyecek olan sıralama ihalesi, Radyo ve Tele- vizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafindan 26 Nisan Perşembe günü, Bilkent Otel'de yapıla- cak. Açıkteklif suretiy- le yapılacak ihale, saat 10.00'da başlayacak. Bu saatte ihale salonun- da bulunmayan kuru- luşlar ihale dışı kalacak. Ihaleye katılacak ku- ruluşlar, 1.5 trilyon lira tutannda teminat yatı- racaklar. Ihaleye ilişkin şartname, 500 milyon lira karşıhğında RTÜK'ten temin edile- bilecek. Aynca, 1997 yılında yapılacağı ilan edilen ihale için kuru- luşlar tarafindan satın alınan şartname ve ek- lerinin asıllan, satın al- maya ilişkin dekontlar ibraz edilerek ücretsiz olarak yenileriyle de- ğiştirilebilecek. Eski şartname ve eklerini değiştirmeyen kuruluş- lar, yeni şartname ve eklerini satın almak zo- runda olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle