19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2001 PAZARTESİ U^0LAYLAR VE GÖRÜŞLER [email protected] ARADABİR HAYDAR YILMAZ Çankaya Belediye Başkanı Festivaller Kenti Ankara... Türkiye, yazık kı ekonomik bir çaresizlik burgacı- na sürüklenmiş bulunuyor. Maddi çaresizlikle boğu- şan, kaygı ve korkulannı bu alanla sınırtayan geniş toplumsal yığınlan farklı uğraş, mutluluk ve ruhsal zen- ginleşme etkinlikleriyle daha sık buluşturmak gere- kiyor. Sağlıklı düşünme metodunu da sağlaması müm- kün olan sanatsal ortamlar, alışverişler, şölenlerin umutsuzluğa karşı en büyük panzehir olduğunu söy- lemeliyiz. Ankara, hep siyasetin boğuk ve soğuk yüzünün zihinlere kazıdığı olumsuzluklar ve kayıtsızlıklaria anılagelir. Oysa bır başka başkent ve bir başka An- kara da var. Bir üniversiteler kentine dönüşen Ankara'nın, zen- gin içerikli kültür ve sanat aktivitelerini giderek ge- lenekselleştirdiği ve bunlann Ankaralılarda tiryakilik yarattığı söylenebilir. Çankaya Belediyesi olarak, Ankara'nın kültür ve sanat ile sürekli buluşması, Ankara'nın asli kimliği- nin sanatsal oluşumlaria pekiştirilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Beledıyecıliğı, temelde salt altyapı-fiziki hizmetler üretmekten ıbaret gören egemen ve yaygın yakla- şıma itibar etmeyerek belediyeciliği insanın beyin- sel çoğalmasının araçlanyla da doğrudan ilgili ve sorumlu gören bir anlayışın öncülüğünü yapıyoruz. Kültürel gelişimin bireylerin bHinçlilik düzeylerini yük- seltmede, kentlerine daha çok sahip çıkmada ve dolayısıyla altyapı hizmetlerinin de daha sağlam bir biçimde ilerlemesıne yol açtığını bu arada belirtme- liyiz. Bu çerçevede Ankara, gururla söyleyebiliriz ki si- nema ve tiyatro salonlan ve düzenlediği festivaller- le Istanbul'la yarışır bir hale gelmiştir. Güzellikler üretmek için yapılan yarışlann daha çok güzellik üretmeye olanak tanıyarak kentlenmizi ve insanla- nmızı, özlemini duyduğumuz noktalara daha çabuk, daha kolay taşıyacağına ınanıyorum. Bugün Ankara her yıl Uluslararası Ankara Film Festivalı, Sevda Cenap And Vakfı Ankara Müzik Fes- tivali, Ankara Tiyatro Festivali, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, Uluslararası Tek Kişilik Oyunlar Festivali ile şenlenmektedir. Bu festivallenn bazılannı doğrudan doğruya biz, Çankaya Belediyesi olarak organize ederken bazı- lannı da her alanda desteklemekteyiz. Tüm bu fes- tivallerin geniş birekip çalışması, uzmanlaşma ve bü- yük bır maddi gücü dayanak alarak inşa edıldikleri unutulmamalıdır. Festivaller, neşe, hareket, dinamizm içeren yön- leriyle bir bütün olarak hayata çağndır. Ankara ve An- karalılar, festivallerindeki çeşitlilik ve kapsamlılıkla bu hayata çağnya büyük bir coşkuyla "evet" demişler- dir. Bugün Ankaralılar için Çankaya Belediyesi bün- yesinde ŞehirTiyatrolan'nı da kurduk ve hayata ge- çirdik. Böylelıkle yıllarca eksikliğı duyulan bir büyük gereksınımı sanatçılanmızın büyük katkılanyla gi- dermiş olduk. 27 Mart Dünya Tıyatrolar Günü'nü başlangıç ka- buJ ederek 2.'sini düzenlediğimiz Tek Kişilik Oyun- lar Feştivali'ne bu yıl Ayşegül Atik, Şıhali Yalçıner, Cem Özer, Paul VVennirtger, Beyaz, Tamara Plas- henko, Müşfik Kenter, Ferhan Şensoy ve Derya Baykal Şensoy katılmışlardır. Aynca Çankaya Belediyesi olarak tiyatroya çeşit- li bıçımlerde emek katan Prof. Dr. Sevda Şener, Erol Demiröz, Meral Niron, Tekin Akmansoy, Prof. Dr. Cüneyt Gökçer ve Yücel Erten'e, Dünya Tıyat- rolar Günü düzenlediğimiz bir törenle Emek Ödülle- ri verdik. Bu ödüller, Edip Cansever'in "Tıyatrolar ki en sevdiğim boşluklanmdır" dizesındeki gibi, sevdrği- miz boşluklan dolduran, bu uğurda bir ömür tüke- tenlere karşı bir vefa, bir "unutulmadınız" şarkısı ar- mağan etmekle eşanlamlıdır. Ankara, Çankaya Betedıyesi'nın özverileriyte bir sa- nat kenti olma yolunda ilerliyor. Bizim çabalanmız, başka çabalaıia birieştikçe çoğalır, daha büyük an- lamlara kapı açabilir. überalizmin değer tanımayan, dahası, değer yi- kan gayri ahlaki dünyasına karşı değerieri olan güç- lü bir dünya inşa etmek ıstiyorsak kentlenmizi festi- vallerle büyütelim. Çünkü liberalizm, beyinleri boşal- tılmamış insanlann ceplerini de boşaltamaz! uriyetin Doğuşu: 23 Nisan 1920 Yekta GÜDgÖr OZDEN Türk Hukuk Kurumu Başkanı S ömürgeci ve yayılma- taki Tüık yurttaşına) emanet ettiği cı dış güçlerin işgali- ni, isyanJan, ihanetle- ri, nice yoksunluk ve güçlükleri göğüsleye- rek, ölüm-kalım sava- şı vererek, "yok"tan "var" edilerek tam bağımsızlık, özgürlük ve ulusal egemenlik temelinde kurulan yep- yeni lâik Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek doğum günü 23 Nisan 1920'dir. Dinsel ağırlıklı aile yöne- timinin sömürge durumuna düşür- düğü Tüıkiye topraklannda kul kö- le, tebaalıktan onur ve erdem say- dığımız hak ve özgürlükleriyle ni- telikli bireyüğe yükselen insanımıy, ümmetdurumundan ulus düzeyine yücelen toplumumuzla. anlayış, ku- ral ve kurumlanyla yepyeni bir dev- let olan Türkiye Cumhuriyeti, Ata- türk'ün anlaümıyia "Temeli kültür olanenbûyükTürkdevTİmidir,kiın- sesizlerin kimsesidir." Demokrasi- nin yaşama geçmesi ve yönetimde- ki adı olarak nitelediği cumhuriye- timizle onurumuzun korunduğunu belirten Atatürk, sonsuza değin ba- ğımsız yaşatılması için Türk genç- liğine (kendini genç bilen her yaş- bu görkemli yapıyla ulusun esenli- ğini, gönencini ve mutluluk başan- sını amaçlamıştır. Hiçbir dayatma olmadan düşün- ce ve eylem izlencesini ulusuna gü- venerek, onun sevgi ve saygısını ka- zanıp evre evre, aşama aşama onun- la birlikte gerçekleştirerek Tûrk Mudzesi'ni yaratmıştır. Ulusumuz için yaşamsal olan ilkelerini somut- laştıran TürkDevrinıi'yle zamanın en saygın devleti olan Türkiye Cum- huriyeti, Erzurum ve Sıvas Kongre- leri'nin, Müdafaa-i Hukuk ruhuy- la Kuvayı Milüye ateşinin özgün ve kutsal sonucudur. Tam eşitlikçi yurt- taşlar düzeni ve tam bir halk de- mokrasisi olarak yasal bağlamda açıklanması, 1. maddesi "Egemen- Kk,bağsE-koşuJsuz ulusun otup ulus bu hakkuu kendisi kullanır" ilkesi- ni içeren 1921 Anayasası'nın (ki devlet kurulmadan, Osmanlı devle- ti lstanbul'da sürerken TBMM'de kabul edilmiştir) bu ilkesinin eseri olarak 28-29 Ekim 1923 gecesi Ata- türk ve tnönü taranndan kararlaştı- nlan değişikliğinin önce CHP Gru- bu'nda sonra TBMM'de benimsen- mesiyle Cumhuriyet yönetimi doğ- muştur. Bu açıklama, dünyaya ya- pılan bu duyuru ulusal bir bildirge- dir ve 23 Nisan 1920'deki kurulu- şun tamamJanmasıdır. Başka bir an- latımla 23 Nisan 1920'de doğan ço- cugun 29 Ekim 1923'te adının ko- nulmasıdır. NanukKemal'ın şıirlerinde en bü- yük değerimiz olarak yinelenen *\i- tan", Atatürk ve arkadaşlarının, sı- nırlan Lozan Banş Antlaşması'yla kesinleşen yurdu kazandırmasıyla belirgin olmuştur. "Türk" adının kullanılmayıp yadsındığı, "Ulus" kurumunun asladüşünülmediği çok dilli, çok dinli, çok ırklı ve çok hu- kuklu bir karmaşık yapıdan, uygar- lıklan dışlayan bir koyu karanlüktan, Türkiye aydınlanmasıyla sonsuzlu- ğa yelken açılmıştır. Özellikle 1950'den sonra KöyEns- titüleri'yle Halkevleri'ninkapaülma- sı, köktendinciliğe ve dinci eğitime ağırlıkla ödünlerin verilmesi nede- niyle niteliklerini yitirmeye başla- yan Türkiye Cumhuriyeti, son yıl- larda ekonomik, siyasal, hukuksal ve toplumsal kimi büyük sorunlarla karşı karşıyadır. 16 Haziran 1919 günlü Amasya Genelgesi'ndeki (Anadolu ıhtilali bayrağım açan ba- ğımsızlık bildirgesidir) "Bu ulusun bağunsızfağmı yine bu ulusun aam ve karan kurtaracaknr r> ilkesi, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açıhna- sryla amacm» ulaşmışür. Ulusun is- tenciyle yürürlüğe konulacak ana- yasa ve yasalarla uygulanacak yap- tmmlar böylece gerçek kaynağına kavuşmuştur. 1950'lerde çoğunluk diktasına dönüşen sakmcalı oluşum- lann ulusal egemenlikle bir ilgisi yoktur. Insan haklan konusunda özensiz, duyarsız olan çoğunluğun, bu kapsamdaki hak ve özgürlükle- ri sınırlayıp kaldırma yetkisi yoktur. Cumhuriyet, Türk ulusunun yapısı- na en uygun yönetim biçimidir. Bu nedenle Atatürk "Tûrkiye Cumhu- riyeti'ni kuran Türk haOona, Türk utusudenir" sözüyle doğal ve tarih- sel bir gerçeği vurgulamış, en anlam- h biçimde ortaya koyarak tüm olum- suz girişimleri karşılamıştır. Ata- türk'ün kaynağı ve önderi olduğu Türk Devrimi'yle saygın, onurlu, örnek Cumhuriyetin borç almayıp borç ödeyen, lirasının değeri dola- raeşit, enflasyon ve devalüasyonsuz, yabancılann elindeki kuruluşlan millileştiren, yurdun her yerini ba- yındır kılan devingenliğiyle bugün hepimizi derinden üzüp yaralayan ekonomik bunalım, siyasal buna- lun gözetilirse nereden nereye gel- diğimiz daha iyi anlaşılır. Sorumlu- lann gündem değiştirerek kurtul- mak istedikleri yaptınmlar, ulusun duyuncunda (vicdanında) gereken yerini bulacakur. 1919-1922'de Ulu- sal Kurtuluş Savaşı'ru zaferle so- nuçlandıran, bir yılda Cumhuriyeti kuran 1923-1938'de 10. Yıl Mar- şı'ndaki kazanımlan sağlayan 19 Mayıs 1919yürüyüşü,tarihirnizinen büyük olayıdır. Köktendincilik, et- nik bölücülük, ırkçılık ve kimi sap- kınhk ve kötülüklerle nıtelikleri göl- gelenenCumhuriyetimizi; 1930'lar- da 150'den fazla Alman bılim ada- mının sığındığı özüne, gerçek kim- liğine kavuşturmak hepımizin so- rumluluğundadır. Tembellikten, il- gisizükten, tepkisizükten, çıkarcılık- tan, partizanlıktan kurtulup ahlak, adalet ve bilimle yaraşır olduğumuz düzeye gelmek zorundayız. Cumhuriyetin temel kurumu ya- sama organının, varhğunn anlam ve amacına uygun çizgide özlenen ye- re gelmesini diliyoruz. Ulusal ege- menliği yasama alanında Türk ulu- su adına kullanan TBMM'nin, Ata- türk'ün Meclisi olduğu unurul- madan... Köy Enstitülü Ressamlar OsmanŞAHÎN K öy Enstitülü ya- zar ve şairlerin yapıtlannda, Anadolu köylülen nasıl kendi yazarını, öykücü- sünü, romancısını, şairi- ni bulmuşsa, H. ÂB Yü- cel'in deyişiyle "Köyhı edebiyata kendigirnuş-." ise Köy Enstitüsü köken- li ressamlanmızm yapıt- lannda da, resmimiz ilk kez halklaşmış, Anado- lu'nun doğası, insanı, gi- yimi kuşamı, kendi için- den bakan ressamlanna kavusmuştur. Boyalarla, firçalarla, tuvallerle yıl- larca içli dışb olmuş, yur- tiçınde ve yurtdışında sa- yTSız seıfi âçfnTş,"yapıt- İan ödüller almış, Mo- dern Sanat Müzesi'ne, Dev1tfRfisin>-HeykdMü- zesi'ne. yerli-yabancı ko- kkavonlara yapıtlan ahn- mış olan 30'dan fazla ens- titü kökenli ressam ve yontucu fheykeltrraş). Bu ressamlanmızın birçoğu, üniversitelerde, güzel sa- natlar fakültelerinde de- kanlık, yüksekokullarda bölüm başkanlığı yap- mış, 14 ressam veyontu- cumuz profesör unvanı aknışnr. Biryandanresim yaparken öte yandan "sa- nat eğttimdsi'' olarakbin- lerce genci sanata yön- lendirmişlerdir. Yerçe- kimleri ülkemize ait olan, resimlerinin damarların- da Anadolu renkleri akan, Anadolu sevdalısı bu res- samlanmızın adlan şöy- le: Profesörler: Attila Atar, Ismail Ava, Mus- tafa Ayaz, Ramiz Aydın, Isa Başhoğlu, Haüs Biçer, AH Candaş, Fikri Can- rürk, ÖmerEkpoğiu, Ya- şar SamiGökgöz, Teyfik Karakaya,MehmetÖzet, Hulusi Sezer, Mustafa Gürünlü Doç. Kadir Ata, ressam ve öykü ya- zan tsmaflGümüş^Neca- ti Özbay, Lütfü Ozsoy, geçen yıl kaybettiğjmiz Sedat Tosun, Ülkü Unal, TayyipYıtanaz,ŞamD Ço- ban, Hamza İnanç, Kâ- âm Şentürk, Mehmettfe- ri, Recep Adakçılar, Ay- demir Atalay, Hayati To- paloğlu,ErolÖzden, Ne- jat Akkan ve HaüsBaşa- nr. Benim ulaşabildiğim ressam ve yontuculan- mız şımdilik bunlar. Sa- yılannın 50'yi bulacağı- nı sandığım bu ressamla- nmızdan Mustafa Ayaz, ülkemizde ve dışanda 50 kişisel sergi açmış; Hin- distan, Kuveyt, Mısır, Ro- manya, Bulgaristan, Po- lonya, Belçika, Fransa, ABD, Ingiltere, Cezayir ve Almanya'da karma sergilere, bienallerekaül- mış; 500'den fazla yapı- tı yabancı ülke koleksi- yonlannda, 4 bine yakın yapıtı da yerli koleksi- yonlarca satın alınmış, 13 ödüllü bir sanatçıdır. Fikri Cantürk ise 9 ödül almış, Monaco Çağdaş Plastik Sanatlar sergile- rine, 1982BalkanHalk- lararası Banş ve Dostluk Bölgesi III. Bienali'ne, Kuveyt, Avusturya, Al- manya sergilerine kaöl- mış, yurtiçinde ve yurt- dışuıda özel koleksiyon- larca pek çok yapıtı satın alınmıştır. tsmail Avcı, Fransa Ulusal Eğitim Enstitü- sü'nde staj yapmış, bugü- ne kadar 17 iî merkezin- de 55 eğitsel ağırlıklı ser- gi açmış, yûrtiçî ve yürt-" dışında 66 karma sergi- ye katılmıştır. Figüratif ağırlıklı çahşmalanyla tanınan Ramiz Aydm'uı yapıtlan, ABD, Alman- ya, Avusturya, Bulgaris- tan, Kuveyt, Hollanda, Isveç ve Japonya'da ser- gilere katılmış, 33 kişisel sergi açmış, 6 birincilik ödülü almıştır. 6 ödül alan bir başka sanatçmuz da Ali Candaş'nr. MalikAk- sel,Adnan Turani ve Re- fikEpikman'uı öğrencı- si olan Ali Candaş, bugü- ne kadar 30 sergi açmış, 100'den fazla karma ser- giye katıhnış, yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlarda pekçok eseri bulunmak- tadır. Ömer Ekşioğlu, San Diego Kaliforniya Üni- versitesi'nde ve ulusla- rarası bir yardım kuru- munda ressam ve grafık sanatlar atölyesı şefliği yapmış, grafik sanatla- nnda 2 ödül kazanmıştır. Yaşar Sami Gökgöz, Do- kuz Eylül Üniversite- si'nde Heykel Anasanat Dalı Başkanlığı yapmış, yurtiçi ve yurtdışı sergi- lere kaûlmış, yapıtlan ko- leksiyonlarda ve müze- lerde bulunan sanatçımız 4 Ödül kazanmıştır. Is- mail Gümüş, Selahattin HüsnüTaran, Malık Ak- sel ve tlhanıiDemird'nin öğrencisi olmuş, resim sergileri açmış, eğitim enstitülerineyönelik_"Es- tetikDers Khaplan" ha- zırlamış, yayımlamış, dergilere çok sayıda kül- tür-sanatağırlıklı yazılar yazmışnr. Ismail Gümüş aynı za- manda çok iyi bir öykü yazandır. Adnan Binya- zar bir değerlendirme- sinde, tsmail Gümüş 'ün öykülerini Panait Istra- ti'nin öykülerine benzet- mistir. Bu ressamlanmızın tü- mü de birer renk delisi, birer Anadolu tutkunu- durlar. Örneğin Ismail Avcı'nm sonsuzluktan gelip sonsuzluğa gider- miş gibi,birbirinden fark- h fıgür ve desen zengın- liği, kınnızı, sıyah, doru, hareli bozkır atlan; Ha- Bûran ç Uluslararası 2 Oünyanın ilk ve tek çocuk^rffWWWf 41 ülkeden gelen TRT'nin düzenlediği ve Koç Holding'in katkıları ile gerçekleşen bu şenlik ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın tüm coşkusunu ve eğlencesini sizlerle paylaşıyoruz. Bu keyifli ve eğlenceli davet için TRT 23. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği programına hepinizi bekliyoruz. lis Biçer'in mor çiçekli bozkır dikenleri, Ramiz Ayduı'ın Iç Anadolu ru- hunun yalnızlığını, eri- miş bakır kızdı ufuklann derinliğini yorumlayan tablolan, Mustafa Ayaz ile Ali Candaş'ın çılgın- ca devinen, özgür, yer yer uçan, savruk, yer yer yoğunlaştınlmış, kışkır- tıcı Karadeniz'in lacivert mavisindeki renk doy- muşluğu, renksel süzül- müşlüğünü anlatan tab- lolan, dansözler, erotk- mi resme yedirmiş ya- pıtlan, yağmur sonrası yıkanmış birAnadolu sa- bahı gibi pınl pınldırlar. Buressamlanmızm or- Jajc yanletnndan biri de hepsinde var olan müthiş "gönne gücü"dür. Bu yüzden fazlasıyla ger- çekçidirler. Ama bu ger- çekçilikleri belgesel tü- rü bir gerçekçilik değil- dir. Onlar görünen ger- çekliği tuvallerine akta- nrlarken yeniden üret- mekte; resmi desen, renk ve figür yağmuruna dö- nüştürmekte, yurt ger- çeklerini böylece sanat- lannın merkezi haline getirmektedirler. Yukanda adlanm say- dığım bu ressamlanmız- dan birçoğu hem resim, hem yontuculuk yap- maktadırlar. Yaşar Sami Gökgöz, Mustafa Gürün- lü ve Haüs Başanr, bu- güne değınpek çok insan heykeü, anıtve büst yap- mışlardır. Yaşar JSami Gökgöz, yontu dalında ödüller kazanmıştır. Ha- üs Başanr, lOOyurttaşı- mızmbüstlerini yaparak bir "Yurttaşlar Amti" oluşturma çabası içinde- dir. Geçen yıl, Köy Ensti- tüleri'nin 60. kuruluş yıl- dönümü anısına, Istan- bul-Kadıköy'de21 Köy Enstitüsü anısına 21 ens- titü çıkışh ressamımız bir sergi açmışlardı. Bu yıl da Köy Enstitüleri- nin 61. kuruluş yıldönü- mü anısına Fikri Cantürk ile Ismail Avcı'nın giri- şimleri, galeri sahibi MehmetSubaşı'nın çaba- lanyla enstitü çıkışh 17 ressamımız, 17 Nisan gü- nü, Ankara-Soyut Sanat Galerisi'nde ikuıci sergi- lerini açmışlardır. Aydınlanma ateşimi- zin büyük alevi 17 Ni- san kutlu olsun. Eğitim-Sen'e Bakın! ÇOCUK ŞENLIGİ GAIA PROGRAMI TPT ÖnerYAĞCI 2-^ rgütlenme tarihlerinde f 1 TÖDMF'den TÖS'e, • • TÖS'tenTÖB-DER'e ^<m S kendilerini onurla temsil eden kurumlara sahip ohnanın kıvancıyla dolu olan ülkemiz öğretmenleri, 12 Eylül döneminin baskısı altuıda bile ayakta kahnayı başardı ve 80'li yıllann sonuna doğruEğit-Der'ikurdu(1988). 12 Eylül yasalanmn öğretmen örgütlenmesini engelleme çabalanna karşın, 90'lı yıllann başlannda zorhıklarla kurulan Eğitim-lş ve Eğit-Sen adlı sendikalann birleşmeleriyle doğan Eğitim-Sen ise damannı ülkemizdeki öğretmen hareketinin devrimci tarihine bağlayan bir sendikadır. Bu konumdaki bir öğretmen sendikasının poütikalannı, ülkemiz eğitimiyle, geleceğimizle, kültürümüzle ilgili olan herkesin izleme, tartışma, eleştirme hakkının olduğunu düşündüğüm için, tehJikeli gördüğüm ve bende derin kaygılar yaratan bir adımını tartışmak istiyorum. Eğitim-Sen'in tinsel kalıtçısı (manevi mirasçısı) olduğu TÖB-DER'deki son yöneticilerden biri olarak bu konudaki kaygılanmı aktarmanrn aynı zamanda bir duyarhlık ve duyunç (vicdan) sorunu olduğunu da düşünüyorum. Sorunun kaynağı, Eğitim-Sen'in hazırladığı ve dağıttığı 2001 yüı takvimi. Bu takvim, yukanda saydığım ve tümü de kendi dönemlerinde öğretmen kitlesinin bağunsızlığı, emeği, özgürlüğü, laiküği savunması savaşımında başanlı öncülükler yapan örgütlenmelerin geleneğini ve değerlerini sarsan bir yaklaşımın ürünü. Eğitimle ilgili olsun ohnasın, çeşitli tarihsel olaylann yıldönümlerinin yer aldığı takvimdeki eksiklikler, devrimci öğretmen hareketinin savaşım tarihini yadsıyan, savunduğu değerieri görmezden gelen, özellikle yaşadığunız dönemde öne çıkanlması gereken değerieri yok sayan bir bakışın sonucu. Eğitim-Sen'in 2001 takviminde, çağdaşlık savaşımında çok önemü bir yeri olan Kurtuluş Savaşı'yla ilgili önemü tarihlerin (örneğin, 19 Mayıs, 23 Nisan, 26 Ağustos, 30 Ağustos, 9 Eylül, Sıvas ve Erzurum kongreleri, Amasya Genelgesi, Lozan Antlaşması...) yer ahnaması, ülkemiz öğretmenlerinin bağunsızlıkçılık temelinde yükselen antiemperyalist özünü yadsıyan bir yaklaşnn olarak görülmeü. Birçok ünlü kişinin ölüm tarihlerinin yer verildiği halde Mustafa Kemal Atatürk'ün ve eğitim tarihimizin anıt kişileri olan Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel'in ölüm tarihinin olmamasının bir unutkanlık sonucu ohnadığınm ' açıkça beUi olduğu takvimde, Osmanlı dönemindeki bazı eğitim admılanmn tarihiyle birlikte birçok toplumsal ve siyasal olay anımsatılırken çağdaşlığın yollannı açan Cumhuriyet devrimlerine (örneğin Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim'e, saltanarm ve hilafetin kaldınldığı, öğretim birliğinin gerçekleştiği 3 Mart'a, öğretmenler günü olan 24 Kasım'a, abece devriminin gerçekleştiği 1 Kasım'a...) yer verihnemesi de, öğretmenlerimizin aydınlanma, özgürleşme savaşımmın hiçe sayıünası sonucunu getiriyor. Ülkennz öğretmen hareketinin görkemli kalıtını yadsnnaya kimsenin hakkı ohnaması gerekir... Öğretmenlerimize düşen görevin, kendisini var eden aydınlık ağacımn dallanm kesme anlamında olan bu yanlış adımın düzeltiünesi olduğunu ve Eğitim-Sen'in bu yanlış takviminin bir talihsizlik olduğunu düşünüyorum. Çağdaşlık arayışından, aydmlanmadan, özgürlükten uzak kimi kurumlann rahatlıkla çıkarabilecekleri ve çıkarabildikleri böyle bir takvim, ülkemizin devrimci, laik, bağunsızlıkçı temeller üzerine yükselen öğretmen örgütlenmesine yakışmıyor ve sorduruyor. Eğitim-Sen, nereye?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle