Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2001 PAZARTESİ
U^0LAYLAR VE GÖRÜŞLER olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
ARADABİR
HAYDAR YILMAZ
Çankaya Belediye Başkanı
Festivaller Kenti Ankara...
Türkiye, yazık kı ekonomik bir çaresizlik burgacı-
na sürüklenmiş bulunuyor. Maddi çaresizlikle boğu-
şan, kaygı ve korkulannı bu alanla sınırtayan geniş
toplumsal yığınlan farklı uğraş, mutluluk ve ruhsal zen-
ginleşme etkinlikleriyle daha sık buluşturmak gere-
kiyor.
Sağlıklı düşünme metodunu da sağlaması müm-
kün olan sanatsal ortamlar, alışverişler, şölenlerin
umutsuzluğa karşı en büyük panzehir olduğunu söy-
lemeliyiz.
Ankara, hep siyasetin boğuk ve soğuk yüzünün
zihinlere kazıdığı olumsuzluklar ve kayıtsızlıklaria
anılagelir. Oysa bır başka başkent ve bir başka An-
kara da var.
Bir üniversiteler kentine dönüşen Ankara'nın, zen-
gin içerikli kültür ve sanat aktivitelerini giderek ge-
lenekselleştirdiği ve bunlann Ankaralılarda tiryakilik
yarattığı söylenebilir.
Çankaya Belediyesi olarak, Ankara'nın kültür ve
sanat ile sürekli buluşması, Ankara'nın asli kimliği-
nin sanatsal oluşumlaria pekiştirilmesi için elimizden
geleni yapıyoruz.
Beledıyecıliğı, temelde salt altyapı-fiziki hizmetler
üretmekten ıbaret gören egemen ve yaygın yakla-
şıma itibar etmeyerek belediyeciliği insanın beyin-
sel çoğalmasının araçlanyla da doğrudan ilgili ve
sorumlu gören bir anlayışın öncülüğünü yapıyoruz.
Kültürel gelişimin bireylerin bHinçlilik düzeylerini yük-
seltmede, kentlerine daha çok sahip çıkmada ve
dolayısıyla altyapı hizmetlerinin de daha sağlam bir
biçimde ilerlemesıne yol açtığını bu arada belirtme-
liyiz.
Bu çerçevede Ankara, gururla söyleyebiliriz ki si-
nema ve tiyatro salonlan ve düzenlediği festivaller-
le Istanbul'la yarışır bir hale gelmiştir. Güzellikler
üretmek için yapılan yarışlann daha çok güzellik
üretmeye olanak tanıyarak kentlenmizi ve insanla-
nmızı, özlemini duyduğumuz noktalara daha çabuk,
daha kolay taşıyacağına ınanıyorum.
Bugün Ankara her yıl Uluslararası Ankara Film
Festivalı, Sevda Cenap And Vakfı Ankara Müzik Fes-
tivali, Ankara Tiyatro Festivali, Uçan Süpürge Kadın
Filmleri Festivali, Uluslararası Tek Kişilik Oyunlar
Festivali ile şenlenmektedir.
Bu festivallenn bazılannı doğrudan doğruya biz,
Çankaya Belediyesi olarak organize ederken bazı-
lannı da her alanda desteklemekteyiz. Tüm bu fes-
tivallerin geniş birekip çalışması, uzmanlaşma ve bü-
yük bır maddi gücü dayanak alarak inşa edıldikleri
unutulmamalıdır.
Festivaller, neşe, hareket, dinamizm içeren yön-
leriyle bir bütün olarak hayata çağndır. Ankara ve An-
karalılar, festivallerindeki çeşitlilik ve kapsamlılıkla bu
hayata çağnya büyük bir coşkuyla "evet" demişler-
dir.
Bugün Ankaralılar için Çankaya Belediyesi bün-
yesinde ŞehirTiyatrolan'nı da kurduk ve hayata ge-
çirdik. Böylelıkle yıllarca eksikliğı duyulan bir büyük
gereksınımı sanatçılanmızın büyük katkılanyla gi-
dermiş olduk.
27 Mart Dünya Tıyatrolar Günü'nü başlangıç ka-
buJ ederek 2.'sini düzenlediğimiz Tek Kişilik Oyun-
lar Feştivali'ne bu yıl Ayşegül Atik, Şıhali Yalçıner,
Cem Özer, Paul VVennirtger, Beyaz, Tamara Plas-
henko, Müşfik Kenter, Ferhan Şensoy ve Derya
Baykal Şensoy katılmışlardır.
Aynca Çankaya Belediyesi olarak tiyatroya çeşit-
li bıçımlerde emek katan Prof. Dr. Sevda Şener,
Erol Demiröz, Meral Niron, Tekin Akmansoy, Prof.
Dr. Cüneyt Gökçer ve Yücel Erten'e, Dünya Tıyat-
rolar Günü düzenlediğimiz bir törenle Emek Ödülle-
ri verdik.
Bu ödüller, Edip Cansever'in "Tıyatrolar ki en
sevdiğim boşluklanmdır" dizesındeki gibi, sevdrği-
miz boşluklan dolduran, bu uğurda bir ömür tüke-
tenlere karşı bir vefa, bir "unutulmadınız" şarkısı ar-
mağan etmekle eşanlamlıdır.
Ankara, Çankaya Betedıyesi'nın özverileriyte bir sa-
nat kenti olma yolunda ilerliyor. Bizim çabalanmız,
başka çabalaıia birieştikçe çoğalır, daha büyük an-
lamlara kapı açabilir.
überalizmin değer tanımayan, dahası, değer yi-
kan gayri ahlaki dünyasına karşı değerieri olan güç-
lü bir dünya inşa etmek ıstiyorsak kentlenmizi festi-
vallerle büyütelim. Çünkü liberalizm, beyinleri boşal-
tılmamış insanlann ceplerini de boşaltamaz!
uriyetin Doğuşu: 23 Nisan 1920
Yekta GÜDgÖr OZDEN Türk Hukuk Kurumu Başkanı
S
ömürgeci ve yayılma- taki Tüık yurttaşına) emanet ettiği
cı dış güçlerin işgali-
ni, isyanJan, ihanetle-
ri, nice yoksunluk ve
güçlükleri göğüsleye-
rek, ölüm-kalım sava-
şı vererek, "yok"tan "var" edilerek
tam bağımsızlık, özgürlük ve ulusal
egemenlik temelinde kurulan yep-
yeni lâik Türkiye Cumhuriyeti'nin
gerçek doğum günü 23 Nisan
1920'dir. Dinsel ağırlıklı aile yöne-
timinin sömürge durumuna düşür-
düğü Tüıkiye topraklannda kul kö-
le, tebaalıktan onur ve erdem say-
dığımız hak ve özgürlükleriyle ni-
telikli bireyüğe yükselen insanımıy,
ümmetdurumundan ulus düzeyine
yücelen toplumumuzla. anlayış, ku-
ral ve kurumlanyla yepyeni bir dev-
let olan Türkiye Cumhuriyeti, Ata-
türk'ün anlaümıyia "Temeli kültür
olanenbûyükTürkdevTİmidir,kiın-
sesizlerin kimsesidir." Demokrasi-
nin yaşama geçmesi ve yönetimde-
ki adı olarak nitelediği cumhuriye-
timizle onurumuzun korunduğunu
belirten Atatürk, sonsuza değin ba-
ğımsız yaşatılması için Türk genç-
liğine (kendini genç bilen her yaş-
bu görkemli yapıyla ulusun esenli-
ğini, gönencini ve mutluluk başan-
sını amaçlamıştır.
Hiçbir dayatma olmadan düşün-
ce ve eylem izlencesini ulusuna gü-
venerek, onun sevgi ve saygısını ka-
zanıp evre evre, aşama aşama onun-
la birlikte gerçekleştirerek Tûrk
Mudzesi'ni yaratmıştır. Ulusumuz
için yaşamsal olan ilkelerini somut-
laştıran TürkDevrinıi'yle zamanın
en saygın devleti olan Türkiye Cum-
huriyeti, Erzurum ve Sıvas Kongre-
leri'nin, Müdafaa-i Hukuk ruhuy-
la Kuvayı Milüye ateşinin özgün ve
kutsal sonucudur. Tam eşitlikçi yurt-
taşlar düzeni ve tam bir halk de-
mokrasisi olarak yasal bağlamda
açıklanması, 1. maddesi "Egemen-
Kk,bağsE-koşuJsuz ulusun otup ulus
bu hakkuu kendisi kullanır" ilkesi-
ni içeren 1921 Anayasası'nın (ki
devlet kurulmadan, Osmanlı devle-
ti lstanbul'da sürerken TBMM'de
kabul edilmiştir) bu ilkesinin eseri
olarak 28-29 Ekim 1923 gecesi Ata-
türk ve tnönü taranndan kararlaştı-
nlan değişikliğinin önce CHP Gru-
bu'nda sonra TBMM'de benimsen-
mesiyle Cumhuriyet yönetimi doğ-
muştur. Bu açıklama, dünyaya ya-
pılan bu duyuru ulusal bir bildirge-
dir ve 23 Nisan 1920'deki kurulu-
şun tamamJanmasıdır. Başka bir an-
latımla 23 Nisan 1920'de doğan ço-
cugun 29 Ekim 1923'te adının ko-
nulmasıdır.
NanukKemal'ın şıirlerinde en bü-
yük değerimiz olarak yinelenen *\i-
tan", Atatürk ve arkadaşlarının, sı-
nırlan Lozan Banş Antlaşması'yla
kesinleşen yurdu kazandırmasıyla
belirgin olmuştur. "Türk" adının
kullanılmayıp yadsındığı, "Ulus"
kurumunun asladüşünülmediği çok
dilli, çok dinli, çok ırklı ve çok hu-
kuklu bir karmaşık yapıdan, uygar-
lıklan dışlayan bir koyu karanlüktan,
Türkiye aydınlanmasıyla sonsuzlu-
ğa yelken açılmıştır.
Özellikle 1950'den sonra KöyEns-
titüleri'yle Halkevleri'ninkapaülma-
sı, köktendinciliğe ve dinci eğitime
ağırlıkla ödünlerin verilmesi nede-
niyle niteliklerini yitirmeye başla-
yan Türkiye Cumhuriyeti, son yıl-
larda ekonomik, siyasal, hukuksal ve
toplumsal kimi büyük sorunlarla
karşı karşıyadır. 16 Haziran 1919
günlü Amasya Genelgesi'ndeki
(Anadolu ıhtilali bayrağım açan ba-
ğımsızlık bildirgesidir) "Bu ulusun
bağunsızfağmı yine bu ulusun aam
ve karan kurtaracaknr
r>
ilkesi, 23
Nisan 1920'de TBMM'nin açıhna-
sryla amacm» ulaşmışür. Ulusun is-
tenciyle yürürlüğe konulacak ana-
yasa ve yasalarla uygulanacak yap-
tmmlar böylece gerçek kaynağına
kavuşmuştur. 1950'lerde çoğunluk
diktasına dönüşen sakmcalı oluşum-
lann ulusal egemenlikle bir ilgisi
yoktur. Insan haklan konusunda
özensiz, duyarsız olan çoğunluğun,
bu kapsamdaki hak ve özgürlükle-
ri sınırlayıp kaldırma yetkisi yoktur.
Cumhuriyet, Türk ulusunun yapısı-
na en uygun yönetim biçimidir. Bu
nedenle Atatürk "Tûrkiye Cumhu-
riyeti'ni kuran Türk haOona, Türk
utusudenir" sözüyle doğal ve tarih-
sel bir gerçeği vurgulamış, en anlam-
h biçimde ortaya koyarak tüm olum-
suz girişimleri karşılamıştır. Ata-
türk'ün kaynağı ve önderi olduğu
Türk Devrimi'yle saygın, onurlu,
örnek Cumhuriyetin borç almayıp
borç ödeyen, lirasının değeri dola-
raeşit, enflasyon ve devalüasyonsuz,
yabancılann elindeki kuruluşlan
millileştiren, yurdun her yerini ba-
yındır kılan devingenliğiyle bugün
hepimizi derinden üzüp yaralayan
ekonomik bunalım, siyasal buna-
lun gözetilirse nereden nereye gel-
diğimiz daha iyi anlaşılır. Sorumlu-
lann gündem değiştirerek kurtul-
mak istedikleri yaptınmlar, ulusun
duyuncunda (vicdanında) gereken
yerini bulacakur. 1919-1922'de Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı'ru zaferle so-
nuçlandıran, bir yılda Cumhuriyeti
kuran 1923-1938'de 10. Yıl Mar-
şı'ndaki kazanımlan sağlayan 19
Mayıs 1919yürüyüşü,tarihirnizinen
büyük olayıdır. Köktendincilik, et-
nik bölücülük, ırkçılık ve kimi sap-
kınhk ve kötülüklerle nıtelikleri göl-
gelenenCumhuriyetimizi; 1930'lar-
da 150'den fazla Alman bılim ada-
mının sığındığı özüne, gerçek kim-
liğine kavuşturmak hepımizin so-
rumluluğundadır. Tembellikten, il-
gisizükten, tepkisizükten, çıkarcılık-
tan, partizanlıktan kurtulup ahlak,
adalet ve bilimle yaraşır olduğumuz
düzeye gelmek zorundayız.
Cumhuriyetin temel kurumu ya-
sama organının, varhğunn anlam ve
amacına uygun çizgide özlenen ye-
re gelmesini diliyoruz. Ulusal ege-
menliği yasama alanında Türk ulu-
su adına kullanan TBMM'nin, Ata-
türk'ün Meclisi olduğu unurul-
madan...
Köy Enstitülü Ressamlar
OsmanŞAHÎN
K
öy Enstitülü ya-
zar ve şairlerin
yapıtlannda,
Anadolu köylülen nasıl
kendi yazarını, öykücü-
sünü, romancısını, şairi-
ni bulmuşsa, H. ÂB Yü-
cel'in deyişiyle "Köyhı
edebiyata kendigirnuş-."
ise Köy Enstitüsü köken-
li ressamlanmızm yapıt-
lannda da, resmimiz ilk
kez halklaşmış, Anado-
lu'nun doğası, insanı, gi-
yimi kuşamı, kendi için-
den bakan ressamlanna
kavusmuştur. Boyalarla,
firçalarla, tuvallerle yıl-
larca içli dışb olmuş, yur-
tiçınde ve yurtdışında sa-
yTSız seıfi âçfnTş,"yapıt-
İan ödüller almış, Mo-
dern Sanat Müzesi'ne,
Dev1tfRfisin>-HeykdMü-
zesi'ne. yerli-yabancı ko-
kkavonlara yapıtlan ahn-
mış olan 30'dan fazla ens-
titü kökenli ressam ve
yontucu fheykeltrraş). Bu
ressamlanmızın birçoğu,
üniversitelerde, güzel sa-
natlar fakültelerinde de-
kanlık, yüksekokullarda
bölüm başkanlığı yap-
mış, 14 ressam veyontu-
cumuz profesör unvanı
aknışnr. Biryandanresim
yaparken öte yandan "sa-
nat eğttimdsi'' olarakbin-
lerce genci sanata yön-
lendirmişlerdir. Yerçe-
kimleri ülkemize ait olan,
resimlerinin damarların-
da Anadolu renkleri akan,
Anadolu sevdalısı bu res-
samlanmızın adlan şöy-
le: Profesörler: Attila
Atar, Ismail Ava, Mus-
tafa Ayaz, Ramiz Aydın,
Isa Başhoğlu, Haüs Biçer,
AH Candaş, Fikri Can-
rürk, ÖmerEkpoğiu, Ya-
şar SamiGökgöz, Teyfik
Karakaya,MehmetÖzet,
Hulusi Sezer, Mustafa
Gürünlü Doç. Kadir
Ata, ressam ve öykü ya-
zan tsmaflGümüş^Neca-
ti Özbay, Lütfü Ozsoy,
geçen yıl kaybettiğjmiz
Sedat Tosun, Ülkü Unal,
TayyipYıtanaz,ŞamD Ço-
ban, Hamza İnanç, Kâ-
âm Şentürk, Mehmettfe-
ri, Recep Adakçılar, Ay-
demir Atalay, Hayati To-
paloğlu,ErolÖzden, Ne-
jat Akkan ve HaüsBaşa-
nr.
Benim ulaşabildiğim
ressam ve yontuculan-
mız şımdilik bunlar. Sa-
yılannın 50'yi bulacağı-
nı sandığım bu ressamla-
nmızdan Mustafa Ayaz,
ülkemizde ve dışanda 50
kişisel sergi açmış; Hin-
distan, Kuveyt, Mısır, Ro-
manya, Bulgaristan, Po-
lonya, Belçika, Fransa,
ABD, Ingiltere, Cezayir
ve Almanya'da karma
sergilere, bienallerekaül-
mış; 500'den fazla yapı-
tı yabancı ülke koleksi-
yonlannda, 4 bine yakın
yapıtı da yerli koleksi-
yonlarca satın alınmış,
13 ödüllü bir sanatçıdır.
Fikri Cantürk ise 9 ödül
almış, Monaco Çağdaş
Plastik Sanatlar sergile-
rine, 1982BalkanHalk-
lararası Banş ve Dostluk
Bölgesi III. Bienali'ne,
Kuveyt, Avusturya, Al-
manya sergilerine kaöl-
mış, yurtiçinde ve yurt-
dışuıda özel koleksiyon-
larca pek çok yapıtı satın
alınmıştır.
tsmail Avcı, Fransa
Ulusal Eğitim Enstitü-
sü'nde staj yapmış, bugü-
ne kadar 17 iî merkezin-
de 55 eğitsel ağırlıklı ser-
gi açmış, yûrtiçî ve yürt-"
dışında 66 karma sergi-
ye katılmıştır. Figüratif
ağırlıklı çahşmalanyla
tanınan Ramiz Aydm'uı
yapıtlan, ABD, Alman-
ya, Avusturya, Bulgaris-
tan, Kuveyt, Hollanda,
Isveç ve Japonya'da ser-
gilere katılmış, 33 kişisel
sergi açmış, 6 birincilik
ödülü almıştır. 6 ödül alan
bir başka sanatçmuz da
Ali Candaş'nr. MalikAk-
sel,Adnan Turani ve Re-
fikEpikman'uı öğrencı-
si olan Ali Candaş, bugü-
ne kadar 30 sergi açmış,
100'den fazla karma ser-
giye katıhnış, yurtiçi ve
yurtdışı koleksiyonlarda
pekçok eseri bulunmak-
tadır. Ömer Ekşioğlu, San
Diego Kaliforniya Üni-
versitesi'nde ve ulusla-
rarası bir yardım kuru-
munda ressam ve grafık
sanatlar atölyesı şefliği
yapmış, grafik sanatla-
nnda 2 ödül kazanmıştır.
Yaşar Sami Gökgöz, Do-
kuz Eylül Üniversite-
si'nde Heykel Anasanat
Dalı Başkanlığı yapmış,
yurtiçi ve yurtdışı sergi-
lere kaûlmış, yapıtlan ko-
leksiyonlarda ve müze-
lerde bulunan sanatçımız
4 Ödül kazanmıştır. Is-
mail Gümüş, Selahattin
HüsnüTaran, Malık Ak-
sel ve tlhanıiDemird'nin
öğrencisi olmuş, resim
sergileri açmış, eğitim
enstitülerineyönelik_"Es-
tetikDers Khaplan" ha-
zırlamış, yayımlamış,
dergilere çok sayıda kül-
tür-sanatağırlıklı yazılar
yazmışnr.
Ismail Gümüş aynı za-
manda çok iyi bir öykü
yazandır. Adnan Binya-
zar bir değerlendirme-
sinde, tsmail Gümüş 'ün
öykülerini Panait Istra-
ti'nin öykülerine benzet-
mistir.
Bu ressamlanmızın tü-
mü de birer renk delisi,
birer Anadolu tutkunu-
durlar. Örneğin Ismail
Avcı'nm sonsuzluktan
gelip sonsuzluğa gider-
miş gibi,birbirinden fark-
h fıgür ve desen zengın-
liği, kınnızı, sıyah, doru,
hareli bozkır atlan; Ha-
Bûran ç
Uluslararası 2
Oünyanın ilk ve tek çocuk^rffWWWf 41 ülkeden gelen
TRT'nin düzenlediği ve Koç Holding'in katkıları ile gerçekleşen bu şenlik ile 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın tüm coşkusunu ve eğlencesini sizlerle paylaşıyoruz.
Bu keyifli ve eğlenceli davet için TRT 23. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği
programına hepinizi bekliyoruz.
lis Biçer'in mor çiçekli
bozkır dikenleri, Ramiz
Ayduı'ın Iç Anadolu ru-
hunun yalnızlığını, eri-
miş bakır kızdı ufuklann
derinliğini yorumlayan
tablolan, Mustafa Ayaz
ile Ali Candaş'ın çılgın-
ca devinen, özgür, yer
yer uçan, savruk, yer yer
yoğunlaştınlmış, kışkır-
tıcı Karadeniz'in lacivert
mavisindeki renk doy-
muşluğu, renksel süzül-
müşlüğünü anlatan tab-
lolan, dansözler, erotk-
mi resme yedirmiş ya-
pıtlan, yağmur sonrası
yıkanmış birAnadolu sa-
bahı gibi pınl pınldırlar.
Buressamlanmızm or-
Jajc yanletnndan biri de
hepsinde var olan müthiş
"gönne gücü"dür. Bu
yüzden fazlasıyla ger-
çekçidirler. Ama bu ger-
çekçilikleri belgesel tü-
rü bir gerçekçilik değil-
dir. Onlar görünen ger-
çekliği tuvallerine akta-
nrlarken yeniden üret-
mekte; resmi desen, renk
ve figür yağmuruna dö-
nüştürmekte, yurt ger-
çeklerini böylece sanat-
lannın merkezi haline
getirmektedirler.
Yukanda adlanm say-
dığım bu ressamlanmız-
dan birçoğu hem resim,
hem yontuculuk yap-
maktadırlar. Yaşar Sami
Gökgöz, Mustafa Gürün-
lü ve Haüs Başanr, bu-
güne değınpek çok insan
heykeü, anıtve büst yap-
mışlardır. Yaşar JSami
Gökgöz, yontu dalında
ödüller kazanmıştır. Ha-
üs Başanr, lOOyurttaşı-
mızmbüstlerini yaparak
bir "Yurttaşlar Amti"
oluşturma çabası içinde-
dir.
Geçen yıl, Köy Ensti-
tüleri'nin 60. kuruluş yıl-
dönümü anısına, Istan-
bul-Kadıköy'de21 Köy
Enstitüsü anısına 21 ens-
titü çıkışh ressamımız
bir sergi açmışlardı. Bu
yıl da Köy Enstitüleri-
nin 61. kuruluş yıldönü-
mü anısına Fikri Cantürk
ile Ismail Avcı'nın giri-
şimleri, galeri sahibi
MehmetSubaşı'nın çaba-
lanyla enstitü çıkışh 17
ressamımız, 17 Nisan gü-
nü, Ankara-Soyut Sanat
Galerisi'nde ikuıci sergi-
lerini açmışlardır.
Aydınlanma ateşimi-
zin büyük alevi 17 Ni-
san kutlu olsun.
Eğitim-Sen'e Bakın!
ÇOCUK ŞENLIGİ GAIA PROGRAMI
TPT
ÖnerYAĞCI
2-^ rgütlenme tarihlerinde
f 1 TÖDMF'den TÖS'e,
• • TÖS'tenTÖB-DER'e
^<m
S kendilerini onurla temsil
eden kurumlara sahip ohnanın
kıvancıyla dolu olan ülkemiz
öğretmenleri, 12 Eylül döneminin
baskısı altuıda bile ayakta kahnayı
başardı ve 80'li yıllann sonuna
doğruEğit-Der'ikurdu(1988). 12
Eylül yasalanmn öğretmen
örgütlenmesini engelleme
çabalanna karşın, 90'lı yıllann
başlannda zorhıklarla kurulan
Eğitim-lş ve Eğit-Sen adlı
sendikalann birleşmeleriyle doğan
Eğitim-Sen ise damannı
ülkemizdeki öğretmen hareketinin
devrimci tarihine bağlayan bir
sendikadır.
Bu konumdaki bir öğretmen
sendikasının poütikalannı, ülkemiz
eğitimiyle, geleceğimizle,
kültürümüzle ilgili olan herkesin
izleme, tartışma, eleştirme hakkının
olduğunu düşündüğüm için,
tehJikeli gördüğüm ve bende derin
kaygılar yaratan bir adımını
tartışmak istiyorum. Eğitim-Sen'in
tinsel kalıtçısı (manevi mirasçısı)
olduğu TÖB-DER'deki son
yöneticilerden biri olarak bu
konudaki kaygılanmı aktarmanrn
aynı zamanda bir duyarhlık ve
duyunç (vicdan) sorunu olduğunu
da düşünüyorum.
Sorunun kaynağı, Eğitim-Sen'in
hazırladığı ve dağıttığı 2001 yüı
takvimi.
Bu takvim, yukanda saydığım ve
tümü de kendi dönemlerinde
öğretmen kitlesinin bağunsızlığı,
emeği, özgürlüğü, laiküği
savunması savaşımında başanlı
öncülükler yapan örgütlenmelerin
geleneğini ve değerlerini sarsan bir
yaklaşımın ürünü.
Eğitimle ilgili olsun ohnasın, çeşitli
tarihsel olaylann yıldönümlerinin
yer aldığı takvimdeki eksiklikler,
devrimci öğretmen hareketinin
savaşım tarihini yadsıyan,
savunduğu değerieri görmezden
gelen, özellikle yaşadığunız
dönemde öne çıkanlması gereken
değerieri yok sayan bir bakışın
sonucu.
Eğitim-Sen'in 2001 takviminde,
çağdaşlık savaşımında çok önemü
bir yeri olan Kurtuluş Savaşı'yla
ilgili önemü tarihlerin (örneğin, 19
Mayıs, 23 Nisan, 26 Ağustos, 30
Ağustos, 9 Eylül, Sıvas ve Erzurum
kongreleri, Amasya Genelgesi,
Lozan Antlaşması...) yer ahnaması,
ülkemiz öğretmenlerinin
bağunsızlıkçılık temelinde yükselen
antiemperyalist özünü yadsıyan bir
yaklaşnn olarak görülmeü.
Birçok ünlü kişinin ölüm
tarihlerinin yer verildiği halde
Mustafa Kemal Atatürk'ün ve
eğitim tarihimizin anıt kişileri olan
Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel'in
ölüm tarihinin olmamasının bir
unutkanlık sonucu ohnadığınm '
açıkça beUi olduğu takvimde,
Osmanlı dönemindeki bazı eğitim
admılanmn tarihiyle birlikte birçok
toplumsal ve siyasal olay
anımsatılırken çağdaşlığın yollannı
açan Cumhuriyet devrimlerine
(örneğin Cumhuriyetin ilan edildiği
29 Ekim'e, saltanarm ve hilafetin
kaldınldığı, öğretim birliğinin
gerçekleştiği 3 Mart'a, öğretmenler
günü olan 24 Kasım'a, abece
devriminin gerçekleştiği 1
Kasım'a...) yer verihnemesi de,
öğretmenlerimizin aydınlanma,
özgürleşme savaşımmın hiçe
sayıünası sonucunu getiriyor.
Ülkennz öğretmen hareketinin
görkemli kalıtını yadsnnaya
kimsenin hakkı ohnaması gerekir...
Öğretmenlerimize düşen görevin,
kendisini var eden aydınlık
ağacımn dallanm kesme
anlamında olan bu yanlış
adımın düzeltiünesi olduğunu ve
Eğitim-Sen'in bu yanlış
takviminin bir talihsizlik
olduğunu düşünüyorum.
Çağdaşlık arayışından,
aydmlanmadan, özgürlükten uzak
kimi kurumlann rahatlıkla
çıkarabilecekleri ve çıkarabildikleri
böyle bir takvim, ülkemizin
devrimci, laik, bağunsızlıkçı
temeller üzerine yükselen öğretmen
örgütlenmesine yakışmıyor ve
sorduruyor. Eğitim-Sen, nereye?