Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Iratiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmeni: tbnüüm
Yıldtt • Yazıişleri Mûdürü: Safcn
Alpasfctn • Sorumlu Müdür: Fıkret
Ükiz • Haber Merkezı Müdürii:
HakanKan
tstihbarat: Cengiz Yıldınm • Ekonomi: Özlem Yüzak
• Kültür: Handan Şcnköken • Spor: Abdülkadir
Yöcelman 0 Makaleler: Sami Kanıören #
EKizeltme: AbdulUh Yazıcı • Fotoğraf: Erdoğan
Köseoğhı • Bılgı-Belge: Edibe Boğra • Yurt Haber-
leri: Mehmet Faraç # Avrupa Temsücisr Güray Öz
Yayın Kurulu tlhan Selçuk
(Başkan), Orhan Erinç,
Hikmet Çetinkaya, Şükran
Soner, lbrahim Vüdız, Or-
han Bursalı, Mustafa Bal-
bay, Hakan Kara.
Ankara Temsilcisı: Mustafa Balbay Atatürfc Bulvan No:
125,Kat4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks:
4195027 • Izmır Temsücısı Serdar Kızık, H. Zıya Blv.
1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • Adana Tem-
sücisi: Çetin Yigenoğhı, Inönü Cd. 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel:
363 12 11, Faks 363 1215
Müessese Müdürii: Erol
Erkut # Koordınatör:
Ahmet Korulsan 9 Mu-
hasebe Bülent Yener#
ldare- Höseyin Gürer
• Satış Fazilet Kuza
MEDYA C: • Yöoebm Kunılu
Başkanı - Genel Miktür CUbia
Frdoran • Koordinatör Refca
Işıtman # Genel MüdürYardımcısı:
SevdaÇotnn Tel- 514 07 53 - 513
95 80-5138460-61, Faks 5138463
Yayımtayan ve Basan: Yenı Oun HabeT Ajansı. Basın ve Yayıncılık A.Ş
Tütkocağı Cad 39 41 Cagaloglu 34334 Istanbu! PK 246 - Sırkecı 34435 Utonbul
Tel (0/212)512 0505 (20hat)
Faks (0/212) 513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 9 MART 2001 lmsak:4.52 Güneş:6.19 Öğle: 12.22 îkindi: 15.34 Akşam: 18.12 Yatsı: 19.32
G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK
H Baştarafi 1. Sayfada
ve 'deii dana'dan sonra yolsuziuklan da umursa-
madığım" ortaya koyuyor.
Araştırmada, yolsuziuklan soaın olarak görenle-
rin oranı yüzde 2'de kalıyor.
Kuşkusuz ilginç bir sonuç. Fakat henüz ulusla-
rarası üne kavuşmayan bize özgü bir başka temel
konudaki tartışma giderek boyutlanıyor.
Konunun başlığı: "Kötü yönetiliyoruz."
Diyeceksiniz ki, ne konu ne de konuyla ilgili tar-
tışmalar yeni değil.
Halkımız zaman zaman -örneğin Bülent Ece-
vit'le- "umuda kapıldı." O zamanlar CHP'nin ba-
şında olan bugünkü başbakanımız halka aşıladığı
umudu, "hakça düzen" diye adlandınrdı.
Geçen akşam üç gazeteci, bir süredir artık ke-
mikleşen sorunu CNN'de söyleştiler.
Oysa, ülkenin kötü yönetildiğini artık sade birey-
ler konuşuyor.
Bu yargıyı, Trabzon'un Şalpazan ilçesinde Ada-
let Bakanı Hikmet Sami Türk'le sade vatandaş
Fehmi Çolak arasında geçen bir olay kanıtladı.
Çolak, halkla konuşan Adalet Bakanı'nın yüzü-
ne, "Artık siyasetçilere güvenimiz kalmadı. Inşal-
lah asker gelir de rahatlanz" diye konuştu.
Fehmi Çolak'ın vurgulamalannı, çevresindeki ka-
labalık tepkiyle karşılamadı. Susarak onayladı. Ba-
kanın yanıtı ise klasik: "Ordunun görevi devletiyö-
netmek değil, korumaktır."
Burada önemli olan Bakan Türk'ün söylediği de-
ğil. Trabzon'un küçük bir ilçesinde Türkiye'yi yonet-
mekle görevli bir bakana halktan birinin kötü yö-
netildiğimizi" yüksek sesle, üstelik bir de seçenek
göstererek anımsatması!..
Birzamanlar halkı "hakça düzen" stoganıyla uyu-
tan Ecevit, ekonomik politikalarla 14 ay topluma
kan kusturduktan sonra sütten çıkmış ak kaşık gi-
bi kendinden başka herkesi, şimdilerde IMF'yi suç-
lu sandalyesine oturtuyor.
Çalışanlara gerektiği kadar zam verilmesine kar-
şı çıkan bir hükümetin başkanı değil sanki. Maşal-
lahı var, "hakça düzenden hakça özveriye" geçive-
riyor.
Yenisi nasıl uygulanacakmış: Yeni programda
hem ekonomi disiplinine hem de sosyal adalete
önem verecekmiş!
Çarkçıbaşılık
Başbakanlığının 14 ayını bu denli inkâr edene
rastgelinmedi.
Evet, her gelen gideni sorumlu buldu, ama onlar
gidenlerden sonra gelenlerdi.
Ecevit ise ne giden ne yeni gelen. Suçladığı 14
aylık dönemi sürdüren ve heyhat, o dönemin icra-
atından dönen bir Başbakan!
Bakın.. bakın, Başbakanımız muhalefetten ikti-
dara henüz gelmiş çiçeği burnunda bir Başbakan
sanki. Şubat krizi patlayıncaya kadar IMF ne der-
se başım üstüne dememiş gibi bugün IMF'yi "ça-
ğın gerisinde kalmış birkunıluş" olarak tanımlıyor.
Dahası var, karşısındaki koltuklara diztli üç-beş
gazeteciye sır verir gibi yeni ana Hkeleri açıklarken
"yeni programın 'ulusal' bir program olacağını"
söylüyor.
Ulusal bir program? Topluma anasından emdi-
ğini burnundan getirten bir hükümet başkanının
tam 14 ay ödün vermeksizin uygulayarak bir gece-
de çöpe attığı programı, lütfen söyler misiniz, bu
son söylemine göre nasıl adlandırmak gerekiyor.
Madem ki oluşturulmakta olan program ulusal
"millir
öyleyse? Ecevit'in tek sözcüğüne dokunmadan
uyguladığı bir önceki program "gayri milli prog-
ram" olmuyormu?
Nihayet az da olsa mutluluk veren bir ayılma:
"IMF'den gelen bütün istekleri 'kayıtsız şartsız' ka-
bul etmeyecekmişiz."
Demek istiyor ki Başbakanımız, IMF'ye direne-
cekmişiz!
Üç-beş ay geçtikten sonra krediler alınamayın-
ca IMF'ye direneceğiz, demedim...
...IMF ile diyalogdan söz ettim " diye tam çark et-
mesinde!
Ne günlere geldik Yarabbi.
Çarkçıbaşılan bile "sindirmeye" hazırlanıyoruz!
DemirePm Halkbank'a icra oyunu
BÜLENT SARIOĞLU
ANKARA - Cumhur-
başkanlığı Devlet Denet-
leme Kurulu'nca (DDK)
denetlenen 3 kamu banka-
sındaki usulsüz işlemler,
devlcte katrilyonlarca li-
ralık yük getirdi. Ege-
bank'ı batıran Yataya Mu-
rat Demirei, 44 trilyon li-
ralık nakit kredinin yanı
sıra yurtdışından kullan-
dığı 29 milyon dolan da
Halkbank'a yûkleyerek
çifte vurgun gerçekleştir-
di. Banka yetkilileri, icra
için gittiklerinde fabrika-
lan boşaltılmış, taşınmaz-
lan devredilmiş olarak
buldu. Son denetim rapor-
lanna göre 3 kamubanka-
suıın görev zaran, 5 ay ön-
cenin rakamlanyla 13 kat-
rilyon lira (15 milyar do-
lar) olarak hesaplandı.
Böylece, yükûmlûlûkleri-
ni yerine getiremeyen
bankalar, son bunalımın
derinleşmesinde etkili ol-
du.
Cumhurbaşkanı Ahmet
VLVSAl P P O 6 R A M i..
e-posta: tan @ prizma. neL tr
Necdet Sezer'in talimatı
ûzerine DDK, özellikle
son 5 yübk işlemleri gö-
zaltına alırken 3 bankanın
Arabk 2000 tarihi itibany-
latamamlanan Başbakan-
lık Yûksek Denetleme
Kurulu (YDK) raporlan,
TBMM KİT Komisyo-
nu'nda bu ay görüşülme-
ye başlanacak.
17 Haziran 1995 tari-
hinden beri Yenal An-
sen'in yönetimindeki
Halkbank'ta, ekonomiden
sorumlu yeni Devlet Ba-
kanı Kemal Deniş'i ka-
ramsar bir tablo bekliyor.
Aktif büyüklüğû 7.1 kat-
rilyon lira iken Hazine'den
tahsil edilecek görev zara-
n 5 katrüyon 467 trilyon
lirayı bulan Halkbank'ın,
"obsı bank" olarak kabul
edilen "tasftye olunacak
alacak tutan" 4 ay önce
310 trilyon lira olarak he-
saplandı. Yenal Ansen'in
genel müdürlük dönemini
kapsayan raporlarda. "Bu
rakamın daha da artması
muhtemeklir'' denilirken
bankanın fon kredileri dı-
şında kullandırdığı toplam
kredi 1 katrilyon 100 tril-
yon lirayı buldu.
Bankacakredi kullandı-
nlan belirli şirketlerin
kaynaklannı ûretime de-
ğil fınans sektörüne aktar-
dıklan, olumsuz istihbarat
raporlannın dikkate alın-
madığı, babş sürecine gir-
diği açıkça görûlen şirket-
lere olumsuz raporlara
karşuı kredi aktanmlan-
nın ısrarla sürdüğü, rapor-
larda vurgulandı.
Usulsüz kredi işlemleri
arasındaYahyaMuratDe-
mirerin şirketlerine akta-
nlan kaynaklann gelişimi,
ilginç örnekler olarak sıra-
landı. DEMPA, DEMPA-
NEL, ERA Finansal ve
UNTVERSAL şirketlerin-
de son aylara kadar uza-
nan gelişmeler şöyle:
istihbarat raporlannda
firmalann özkaynaklan-
nın çok üzerinde borçlan-
dıklan belirtilmesine kar-
şın grubun kredileri sü-
rekli arttınldı. Hazine
Mûsteşarhğı'nca yapılan
soruşturmada, şirketlere,
yatınmlannınçoküstünde
kredi verildiği beürlendi.
Holdingin yurtdışından
Dövizi Natık Teminat
Mektubu (DNTM) ve
AVAL (kefü) olunan kre-
diler aracıhğıyla kullandı-
ğı borçlar da Halkbank
kaynağuıdan ödendi.
1998 yılı sonunda grup
fırmalannın banka üstûn-
deki toplam riski 30 tril-
yon 800 milyar liraya çık-
tı. Egebank'ın 24 Aralık
1999'da fona devredilme-
si sonucu, ara vadesi gelen
DNTM ve AVAL kredile-
ri yine Halkbank tarafuı-
dan ödendi. Firmalann, 1
Haziran 2000 tarihinde
"tasfiye olunacak alacak-
lar" hesabuıa aktanlan
toplam borcu Eylül 2000
itibanyla 44 trilyon 800
milyar liraya yükseldi.
Aynca 19 milyon 251 bin
dolarhk DNTM kredisi
17 Kasım 2000 tarihinde
Halkbank tarafından
ödendi. Banka, 17 Tem-
muz 2001 tarihinde yurt-
dışındakı bankalara Ege-
bank için 10 milyon dolar
daha ödeyecek.
Müfettişlerin saptadığı
zararlara karşın Halkbank
yönetimi, denetim süre-
cinde YDK'ye "Bufirma-
lara açdan kredüerden do-
lanı bankamızda hernangi
bir risk doğmanuş ve za-
rar olmamıştır" yamtını
gönderdi. Aynı yönetim,
dört fırmanın borçlannın
tahsili için geçen ipotekle-
ri eylûl ayında paraya çe-
virdi.
Ancak icra takibine ge-
çen görevliler, firmalan
adreslerinde bulamadı-
ğından tebligat yapamadı.
Holdingin adının değişti-
rildiği, aynca ipotekü ta-
şmmazlann, firmalann
yönetim kurulu başkanı
Demirei ile sonradan evle-
nen Ayşenur Esenler'e sa-
tıldığı belirlendi. Banka
görevlileri, gittikleri fabri-
kalann da boşaltıldığını
tutanaklara geçirerek elle-
ri boş döndü.
Halkbank, sahibi oldu-
ğu lnterbank battıktan
sonrayurtdışına kaçan Ca-
vitÇa^ar'dan alacağını da
tahsil edemedi. YDK ra-
poruna göre, Çağlar'a ait 5
şirketten bankanın toplam
alacağı, 42 milyon 557 bin
dolara ulaştı. YDK rapo-
runda, holdinge "istihba-
rat raporlanndaki olum-
suzluklara rağmen açdan
kredilerin sûrekli artünl-
ması ve bankanın maK
bûnyesininriskesokuhna-
a" konusunda Bankalar
Yeminli Murakıplar Kuru-
lu'nca soruşturma açılma-
sıistendi.
Eşsiz mozaik oy kurbanı
• Baştarafi 1. Sayfada
çekmektedir. Ote yönden bakıl-
dığmda ise yarımadarun limana
bakan kıyısına sıralanmış bina-
lar, sur duvan, kent yapısı ve bir
kuleden oluşan bir kent manza-
rası sergilenmektedir.
Mozaik ustası, yapıtını günü-
müz fotoğrafçılannın kullandığı
"bahkgözü objektifi" gibi bir gö-
rûnüşle gerçekleştirmiştir. Mo-
zaik, dönemin kent mimarisini
bir fotoğraf gibi yansıtması açı-
sından da önemli bir belge nite-
liğini taşımaktadır.
1991 kazısmda komşu bahçe
duvanna kadar ulaşıhr. Mozaik
ve tarihi buluntular duvann öte-
sinde devam ettiği için, kazının
duvardan sonra da devam etme-
si gerekmektedir. Bu hedefe ula-
şılması ve arazinin özel mülki-
yetteki bahçe sahibinin de zarar
görmemesı için "kannı yaranna
kamulaştınna" karanmn alın-
ması çalışmalanna başlamr.
Dosya "değer saptama" kuru-
luna gönderilir. Kurul, günün ko-
şullanna göre çok iyi bir değer
bildirir. Değerinin tam ve zama-
nında ödenmesi konusundaki an-
laşmazhk üzenne 12 hak sahi-
binden bazılan aynı zamanda
tçel milletvekili olan zamanın
Kültûr Bakanı Fikri Sağlar'ın
karşısına çıkarlar. Bundan son-
raki gelişmeyi Prof. Dr. Zoroğlu,
Cumhuriyet'e şöyle anlattı: "Ba-
kandankaınuiaşarrnanındunlu-
rubnasnutalepetnler. Bakan, bir-
kaç oydan yoksun kabnama gibi
siyasal nedienk bu talebi benim-
sedi Bakanın, başvurusahipleri-
ne venüği söz,dönemin gend mü-
dürvardmaalanndanbiririceba-
nadafletikİLÜlkemizdekikültür
değerferininaraştınlmasvbunla-
nn korunması, sergüenmesi gibi
asü görevfcri bulunan bir bakan-
hğm en yetküi ve sorumlu kişisin-
ce kamulaşürmaparasmınöden-
mesi de engeflendL"
Bu olumsuz durum karşısında
arkeoloji kazı ekibi 1993'te mo-
zaik bölgesındekı kazılan dur-
durmak zorunda kalır. Siyasal
desteği sağlayan yerel kişiler ar-
keologlan tehdide başlar. Heyet
başkanuun yaptığı başvuruya bir
yerel savcı "korumasızdolaşma-
masmı" önerir. Kamulaştırma
çalışmalan da askıya alınır.
Aradan yıllar geçer, bakan ve
yöneticiler değişir. Ancak kamu-
laştırma karanmn üzerinden 5
yıl geçtiği için karann düşmesi
olasılığı belirir. Bu arada kültür-
sever bir vatandaş, kamulaştır-
ma bedeüni kendisinin ödeyece-
ğini söyleyerek yarduna koşar.
1993 'te saptanan, ancak 1997'ye
gelindiğinde enflasyon nedeniy-
le kuşa dönen kamulaştırma be-
deli hukuk müşavirliğinin olum-
lu yanıtı ile bankada bloke edi-
lerek hak sahiplerine gereken
duyuru yapılır.
Bu karar çerçevesinde arke-
olojik çalışmalara başlanmak
üzereyken 12 hak sahibinden
yalnızca ikisi Adana Bölge 1da-
re Mahkemesi'ne başvurur.
Mahkeme, işlemlerin yasaya uy-
gunluğuna karar verir. Bunun
üzerine Danıştay'a itiraz edilir.
Anlaşıhııayan bir davranışla Da-
nıştay, mahkemenin karannı bo-
zar.
On yılı aşkın bir süredir doğa-
nm açık tahribine karşı branda-
larla korunmaya çalışılan eşsiz
mozaik ve aynca yanında gün
ışığuıa çıkanbnayı bekleyen öte-
ki bölümlerde de sorun yeniden
başlar.
Adana Bölge ldare Mahkeme-
si, kısa bir süre önce karannda ıs-
rar eder. Şimdiye değin konuya
olumlu yaklaşan, selefi gibi ken-
di seçim bölgesi olduğu halde
Kültür Bakanı tstemihan Talay
bilimsel çahşmaya destek verir,
1999 bütçesinden, öngörülen ka-
mulaştırma bedelini ayınr.
Şimdi, mahkemenin son kara-
nndan sonra kamulaştırma işle-
rinin tamamlanması ve arkeolo-
jik çahşmalara da başlanması ge-
rekiyor. Bakalım, bu sorunu Ze-
ugma'da olduğu gibi yabancı ba-
sm devreye girmeden çözebile-
cek miyiz?
SÖYLEŞİ ATTİLAİLHAN
O Vahim Tahterevalli'L
Bir yerlerde yazmış olmalıyım: Mehmet
Ali Aybar'la, 1949 sonbahannda -yâni,
Paris serüvenine çıkacağımız yıl- tanışmış-
tık: Mırç'a (Cahit Güçbilmez) uydum, onu
tanıdığını söyledi ve beni Kuzguncuk'taki
evine götürdü; münasebetsiz bir saatte, üs-
telik habersiz gelmiştik; o çıkmak üzereydi;
yine de, hüsn-ü kabul, çay ikramı, şiir soh-
beti vs... Evden birlikte çıkmış, Kuzgun-
cuk'tan Üsküdar'a, -o vapurunu kaçırdığı
için- o dönemde Boğaziçi'nde saltanatı hâ-
lâ devam eden, tenteneli arabalardan biriy-
le gitmiştik.
Ankara yıllanmda, bir akşam üstü; yayı-
nevindeki ofısimde çalışıyordum; telefon!
Mehmet Ali Bey'di, tanıştığımız o günü
unutmamıştı, beni dostça, akşama 'rakı mu-
habbetine' çağınyor: durum hayli değişik, o
ve onun gibi düşünen dostlan, TlP'ten kop-
muş; kafalanndaki 'sosyalizm'e çok daha
uygun, SDP'yi -('Sosyalist Devrim Parti-
si*)- kurmuşlar; o sıra gazetelerde yazdıkla-
nm, ('Yeni Ortam ve 'Dünya') onu etkilemiş
olmalı; çünkü savunduğum fikirler, iki dam-
la gözyaşı kadar, onun hanidir savundukla-
nna benziyor. Bir kere daha, parti serüveni-
ne girmeyeceğim demiştim ya; içkiyle başı-
mın hoş olmadığını söyleyerek, ondan özür
diledim.
İSln püf noktası. örgütlenme'de ml?
Berdiayef'i okumamıştır sanınm; bu bir
'kat'iyet' sayılmaz, daha ziyade, bir 'his'l
Bu 'his'se, nereden kapılıyorum peki? Çünkü,
okumuş olsaydı; Sovyetter Birliği'ndeki yoz-
laşmanın sebeplerini ararken; sonradan bu-
lup, üzerine kitap yazacağı 'örgüt sonınu'nu;
TİP Tarihi'nde çok önce, gündemine almış
oturdu. Mehmet Ali Aybar'ın, "sosyalist ör-
gûtlenmede 'Leninist Model' adını verdiği"
gerçekte nedir? Berdiayefin sözünü ettiği,
'Ortodoks mistisizmiyle kanştınlmış Neça-
yevsti Komitacılığı' değil mi? Aslında bizim
Türkiye'de halkın, 'Balkan Komitacılığı' de-
diği, bu yasadışı silâhlı eytem biçimi; -'gizli
hücreleri', 'fedaileri', 'tetikçileri', 'merkez-i
umumisi' ile- rrühatçılar'ın, orgütlenmesine
benzemiyor mu? Felâket şurada ki, yasadışı
eytemlerde, nisbeten başanlıymış gibi görün-
se de -zira, 'mutlak bir başansı' görülmemiş-
tir-; yasal eyiemlerde, ezkaza yönerime geç-
meyi başanrsa, şaşmaz bir totaliterliğin, hem
mayası oluyor, hem de sonucu; hangi ülkede,
hangi 'ideoloji' amacıyla uygulanırsa uygu-
lansın, sonuç aynı olmuştur.
Aybar'ın, ne kadar bundan uzak bir örgüt-
lenme anlayışı olduğuna, daha '40 Karanlı-
ğı'nda yazmış olduğu yazılar tanıktır ya; ar-
tikte, fiilen bir işçi partisini yönetir, bir işçi
konfederasyonunun kuruluşunu yaşarken,
düşündükleri ve bilahare yazdıklan da, ibret
vericidin şu satırlan, TİP Tarihi'nden alıyo-
rum, lütfen bir bakar mısınE?
DiSKIn 'kunıluşundaM' prenslpler...
"...TİPV kuran sendikacı arkadaşlanmız,
Türk-lş7n tutumundan, giderek rahatsızol-
maya başlamışlardı. Yeni bir konfederasyon
kurma düşünû, zihinlerde yol alıyordu. Sen-
dikacı arkadaşlar, Türk-lş'/n hiçbir işe yara-
madığı, işçi haklannı savunamadığı kanısın-
daydılar. Sonunda partinin Hkeleri doğnıltu-
sunda, bir konfederasyon kurulmasını ka-
rariaşhrdılar. 1967 'nin Ocak aytndaydık. Ku-
as, Türkter, Güzelce evime geldiler. (Bura-
ya Oikkati) Kuracaklan konfederasyonun,
partiye bağlı olması, elbette söz konusu de-
ğildi; yasa buna olanak vermiyordu zaten a-
ma, ben organik bağlılığa, ilke olarak karşıy-
dım. Parti'nin egemen bir merkez olmasını,
zaten doğru bulmuyordum. llkelerde birieş-
mek, yeteriiydi. Bizim işimizle, sendikalann
işi aynydı. Kuas, Türkler ve Güzelce ile il-
keler üzerinde anlaşmamız zor olmadı. TİP 7/
olarak hepimiz aynı ilkelere bağlıydık..."
"...(Buraya dikkati) yeni konfederasyon,
tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesine
dayalı ve sınrfuzlaşmacılığına karşı çıkan bir
yol izleyecek, 'sınrfsendikacılığı' yapacaktı.
Demokrasinin kök salması, tabana mal ol-
ması bakımından da, sendikacılann girişim-
lerini önemli bir katkı olarak değeriendiriyor-
dum. 'Sınrfsendikacılığı' Türkiye İşçi Parti-
si'nin, siyasal savaşımını tamamlayacak;
Türkiye'de, sağ ve sol kanatlı demokratik re-
jime işleriik kazandıracaktı..."
"...'demokrasi'yi kurmanın, başka yolu
yoktur. Halk bu rejimi benimseyip savunma-
dıkça, demokrasi, 'bey takımı' arasında bir
tahterevalli'den ilerigidemez. Herşeyin te-
peden inme buyruklarta yönetilmek istendi-
ği ülkemizde, 'demokrasi' de aynı yoldan
kurulmaya kalkışılmıştır. Türkiye İşçi Partisi,
buna karşı savaşım veriyordu. Buyapayuy-
garlıkçılıga karşı çıkıyorduk. Halkın sahip çık-
madığı sosyal hareketlerin yozlaşacağını ta-
rihimiz, kaç kez kanıtlamıştı. Ama aynı çık-
mazyolda ısrarediliyordu..." ('TİP Tarihi', cilt
ll.s.173-174)
Bu sayfalan ne zaman okusam, garip bir
dalgınlığa düşüyorum: TlP'in bölünmesi,
DlSK'in kapatılması ve mahkemelere veril-
mesi sonunda, ulaştığımız yer neresidir? Hiç
düşündünüz mü? 12 Eylül ertesinde, Tür-
kiye'de gerçekleştirilen 'Soguk Savaş De-
mokrasisi', sonuç olarak, 'ılımlı lslâm'\ tem-
sil eden, Anadolu Burjuvazisi ile; 'Mason
Batıcılığı'nı temsil eden, Komprador ( ü -
man) Burjuvazisi'ni, 'fa/ifereva///'nin iki ucu-
na oturtmuş, 'demokrasi' diye, Anadolu hal-
kına, 'demokrasimakyajı' ile güzelleştirilmiş,
bir 'sınrf egemenliği' sunmuştu.
En vahim ve tehlikelisi; bazı çevreterde his-
sediten, bu 'yarabbena, hep bana' 'tahtere-
va///'sinin kıyamete kadar uzaması, istek ve
temennisidir ki; XXI. yy'ın ilk çeyreğinde ga-
liba ülkenin gündemini; o ve onun getirece-
ği, 'dalgalanmalar3
oluşturacaktır.
'Gece yarısı konukları'
I" yi de, o işçiler nerede? O 'gece yansı ko-
nuklan', o TtP'e destek olsun diye; hemen
arkasından, DİSK'i oluşturan, geliştirenler?
Bilir misiniz, o sahneyi, her okuyuşumda;
görünmez bir tarih ekranında, sosyal ve be-
şeri 'önemli' bir film oynamaya başlar.
"...yatmaya hazıhanıyorduk. Kapı çalındı.
Bu saatte kim olabilirdi. Siret yan pencere-
den baktı, 'Tanımadığım insanlar, polis ve
bekçi de var" dedi. Gecenin o saatlerinde,
polisli bekçilıziyaretçiler, hayıhı işleriçingel-
mezler. Kapıyı açtım. Şaşırdım. J\P'in kuru-
culan: Türkler, Nebioğlu, Güzelce, Eraka-
lın, Özkarabay, Kuas, yanılmıyorsam Şa-
ban Yıldız, Uslubaş ve Gdksüzoğlu vardı;
sanıyorum, bir de Sedat ErbiL'.." ('TİP Tari-
hi', Cilt 1, s.309, BDS Yayınlan, 1988)
Türkiye'nin, o yürekli adamlara, ne kadar
çok ihtiyacı var!
http-y/www.prizma.nettr/AILHAN
http://www.bikjiyay>nevi.com.tryailhan
Faks/0-212/26019 88
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
Yugoslavya yönetiminin Batı'yla çekişmesinin
bitiminden sonra sıra, bu ülkenin içindeki ve çev-
resindeki sorunlann çözümünegeldi. Kosovaadım
adım bağımsız bir yapıya doğru gidiyor. Karadağ
için yorum yapmak erken. Ancak burada da gidiş
çok farklı değil. Yugoslav yönetimi iç sorunlannın
yanına bir de komşularla çekişmeyi eklememek
için geçen ay Makedonya ile sınır anlaşması im-
zaladı.
Eski Yugoslavya'nın dağılmasından sonra kuru-
lan Makedonya'nın bugünkü Yugoslavya ile ara-
sında kesinleşmiş bir sınır yoktu. Şimdi bu sınınn
çizilmesiyle birlikte sınır köylerinde oturan Arnavut-
lar buna karşı çıkıp uyarıyorlar
"Makedonya, sınır anlaşmasını Sırplaha değil
Amavutlaha yapmalı. Çünkü gerek Kosova 'da ge-
rekse Kosova'nın doğusundakiyerleşimyerierin-
de oturanlann büyûk çoğunluğu Amavut."
Son gerginlik de bu yüzden çıktı. Makedonya'nın
30 kilometre kuzeyindeki sınır köylerinde terör ey-
lemleri başladı.
Birkaç gündür gerek Balkanlar'dan gerekse dün-
ya başkentlerinden art arda haberler geliyon
"Balkanlar'da yeni bir gerginlik istemiyoruz."
"Bölgede hiçbir terör eylemine izin verilmeme-
//..."
Istemler güzel ama terör hareketlerini kazıdığı-
mızda altından, yazının başında vurguladığımız gi-
bi bölgede aynlıklann derinleştirilmesi çıkıyor.
Balkanlar'ın değişik bölgelerinde Avrupa-Ame-
rika kontrollü seçimlerde bile halkın siyasi eğilimi-
ni ortaya çıkarma kaygısından çok "hangi etnik
grubun nüfusu ne kadar, hangi etnik grup ne tûr
siyasi akımlara eğilim gösteriyor" yoklaması var.
Güncel konuya dönelim... Makedonya, Balkan-
lar'ın tam ortasında yer alıyor. Buradaki her türiü
savaş-banş hareketinden de etkileniyor. Bu yüz-
den de Makedonya'ya "Balkanlar'ın kalbi" yakış-
tırması yapılıyor...
Kalpte barış tekliyor...
Osmanlı'nın izdüşümü
2 milyon 100 bin nüfuslu Makedonya'nın yüzde
67'si Makedon, yüzde 23'ü Arnavüt, yüzde 5'i
Türk, yüzde 2'si Sırp, yüzde 2'si Rum, yüzde 1 'i de
öteki Balkan gruplanndan.
Lord Kinross, Makedonya için şu tanımı yap-
mıştı:
- Osmanlı Imparatorluğu'nun küçük bir izdüşü-
mü!
Henüz tam anlamıyla düzenli bir ordusu olma-
yan Makedonya, şimdi sınırındaki Arnavutlarlaça-
ttşma halinde. Ülkesinde de 500 bin dolayında Ar-
navut var. Ülkenin çok partili siyasi yaşamında iki
de Arnavut partisi yer alıyor. Bunlardan biri iktkjar
ortağı, öteki muhalefet. Iktidar ortağı Arnavutluk
Demokratik Partisi, sınırdaki Amavutlann terör ey-
lemlerine girişmesini onaylamıyor. Partinin lideri
Arben Caferi, Makedon yönetiminin bu terorist-
lere gerekli dersi en kısa zamanda vermesi gerek-
tiğini açıkça söyledi.
Muhalefetteki Demokratik Refah Partisi ise smır-
daki Amavutlara işkence yapıldığını, onlann da di-
renme hakkını kullandığını savunuyor.
Tam bir Balkanlaşma...
Makedonya içindeki Arnavutlaryoğun olarak ül-
kenin kuzeybatısında, Tetova ve Gostivar kentle-
rindeyaşıyor. Osmanlı dönemindeki adı Kalkande-
len olan Tetova'da bir Arnavut üniversitesi kurul-
muşru. Makedon yönetiminin karşı çıktığı bu üni-
versite adım adım gelişiyor. Adını Tetova yaktnla-
nndaki Reçita Köyü'nden alan üniversitenin baş-
lıca destekçisi ABD ve AB. Makedonya yönetimi
üniversiteyi kapatmak istediğinde ABD'nin Üsküp
Büyükelçisi Reçita'ya gidip sorunlan yerinde din-
lemişti!
Türkiye, son gelişmeler karşısında Makedon-
ya'nın yanında yerini aldı. Uluslararası anlaşmalar-
la onaylanmış toprak bütünlüğüne saygı gösterdi-
ğini, terör eylemlerini onaylamadığını açıkladı.
Makedonya, Türkiye'nin stratejik işbirliği anlaş-
ması imzaladığı 28 ülkeden biri.
Balkanlar'daki gelişmelerden herkesin alacağı
dersler var.
artkcum@ttnetnet.tr
- > ' • * •
Valois yaşammı yitirdi
• ANKARA (AA) - Türk balesini 1948 yılında
kuran Ingiliz bale direktörü Dame Ninette De
Valois, tngiltere'deki evinde 104 yaşında hayata
gözlerini yumdu. Türk balesine büyük emeği
geçen ve bale sanatmın Türkiye'deki ilk
öğrencilerini kendi eliyle yetiştiren Valois, 1997
yılında Türkiye tarafından liyakat nişanı ile
ödüllendirilmişti. Ankara Devlet Opera ve Balesi
(ADOB) Başkoreografı Fahrettin Güven,
sanatçının ölümünden büyük üzüntü duyduklannı
söyledi. Güven, "Önümüzdeki günlerde anısına
bir etkinlik düzenlemeyi düşünüyoruz" dedi.
Türkiye'de sigaradan
yılda 100 bin kişi ölüyor
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sigarasız
Toplum Derneği (STD) Yönetim Kurulu Başkanı
Fatma Cengiz, sigara kullanımı nedeniyle her yıl
dünyada 10 milyon, Türkiye'de de 100 bin kişinin
yaşamını yitirdiğini bildirdi. STD, sigara
kullanımını bırakan, sigara içmeyen, sigarasız
toplum mücadelesine katkıda bulunan ve Kurban
Bayramı'nda kurban kesemeyen 200 aileye,
Mamak Belediyesi, 75. Yıl Amfitiyatro ve Kültür
Merkezi'nde dün yemek verdi.
ANKARA 5. ASLİYE HUKUK
<?* MAHKEMESİ'NDEN -
' ' EsasNo. 1995,193
Davacı Etibank Bankacılık AO vekili tarafından davalı-
lar Mahmut Özşahin vs. aleyhine açılan 260.147.455.-TL
alacak davasının yapılan açık yargılaması,
Bilinen en son adresi Ak-Fırat Yol Yapı Tic. AŞ Onko-
loji Hastanesi Ek Bına Şantıyesı Demetevler/Ankara olan
davaü Ahmet ve Fadune'den olma 10.01.1961 doğumhı
Mahmut Özşahin'e yenileme dilekçesi tebliğ ediletnemiş,
emniyet araştırması sonunda adresi tespit edilememiş ol-
makla, adı geçen davaunın duruşma günü olan 30.4.2001
günü saat 9.40'ta mahkememizde hazır bulunması veya
kendisini bir vekille temsil ettirmesi, hazır bukmmadığı-
nız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdır-
de yargılamaya yokluğunuzda devam ohmacağı \e gerek-
tiginde hüküm venleceği ılanen tebhğ olunur. 22.2.2001
Basın: 11734