Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Kadın yönetmen Mary Harron 'ın Amerikan Sapığı bugün gösterime giriyor
Başanlıki vasatfîlmCUMHUR CANBAZOĞLU
Bret Easton ElHs'in 1991 'de yaz-
dığı 'American Psycho' (Türkiye'de
OM Yaymevı tarafından basıldı),
doksanlı yıllann en fazla ilgi görmüş,
best-seller olmuş romanlanndan bi-
riydi. Kitabı bu derece ilginç kılan,
seksenlenn bir eli yağda bır eli bal-
da, etrafindakileri sevmeyi bileme-
yen, Reagan politikalan ve Rambo
kûltürûyle yetişmiş benmerkezci ku-
şağının prototipi olabilecek bir gen-
cin vardığı trajik noktaydı. Roman-
dakı kahramanlann kişiliklerinin siv-
riltilmemesi ve sistemin içinde, ne-
fes almaktan başka bir rollerinin bu-
hmmaması, yazara onlarla istediği öl-
çüde oynayıp kara komedi oluştur-
ma olanağı tanımıştı... Romanın ya-
kaladığı başandan sonra filmin na-
sıl kotanlacağı merak konusuydu ve
özellikle yıne genç kuşak bir kadın
yönetmenin böyle zor bir malzeme-
nin altından nasıl başanyla çıkaca-
ğını merak ediyordu.
Hemen söyleyelım; kitap beyazper-
dede gücünden çok şeyler yitirmiş.
Yönetmenin emeğine haksızhk etme-
den, kült bir romanı bu derece cin-
sel kulvarda, bu derece yapay bir şe-
kilde yorumlamak bızce romana açık
bir ihanet sayılabilir...
Şiddet faktörü yumuşatılmış, esp-
rileri tamamen yuppie dünyasında-
Amerikaıt Sapığı -
American Psycho /
Yönetmen: Mary Harron /
Senaryo: Mary Harron,
Guinevere Turner /
Görüntü: Andrzej Sekula /
Oyuncular Christian Bale,
Willem Dafoe, Jared Leto,
Reese Wrtherspoon,
Samantha Mathis, Chole
Sevigny / 2000, ABD
yapımı /102 dakika.
ki zıtlıklara adreslenerek yapaylaş-
tınlmış öykünün kahramanı, Wall
Street'de, babasının şirketinde çalı-
şan yakışıklı, genç borsa simsan Pat-
rickBateman (Christian Bale),vücu-
duna hastalık derecesinde düşkün, sa-
bahlan cimnastik yapmadan ve gü-
zellik maskesi uygulamadan evden
çıkmıyor.
Gündüz işinde gücünde, gece ise
ya porno kaset seyrediyor ya da şık
restoranlarda boy gösteriyor. Marka
tutkunu: Genesis, YVhitneyHouston,
Huey Lewis dinliyor. Kafası boş sa-
nşın sevgilisi, kaçamaklar yaptığı
uyuşturucu tutkunu ikinci bir kadı-
nı daha var.
Psikopat, şiddet yanlısı, ırkçı bir
seri katil Patrick. Geceleyin kokainin
de etkisiyle trans haline geçince, ne
yaptığının farkına varmadan cina-
yetlere girişiyor. Neden yokken, kız-
gınlıkla ortaya çıkan şiddet ve bir
sûrüceset...
Yönetmen Mary Harron'ın stili
soğuk ve basit. Yer yer Amerikan
Rüyası'nın kofluğuyla, erkeğin ka-
fasındaki "iyiyaşaın'' kıstaslanyla,
insanoğlunun görünümle uğraşırken
kendinden nasıl uzaklaştığıyla ilgı-
li güçlü bir söylem ve çözürnler ya-
kalasa da genelde eleştirisi zayıf ve
kalıplann içinde seyrediyor.
Bunun dışında, müziğın, monta-
jın, hiç düşmeyen temponun, oyun-
cuhığun vasaö aştığını söylemek ola-
sı. Bağımsız yapımlarda oynadıktan
sonra yeni yeni önemsenmeye baş-
layan fngüiz aktör Bale (rol önce Le-
onardo DiCaprio'ya teklif edilmiş-
ti) rolünü dolduruyor, yine "bağnn-
sızsnema"dan gelen ve yine bilmem
kaçıncı kez "kendmden emin ohna-
yan" kızı canlandıran. "Patrick'in
sekreteri" Chtoe Sevigny de iyi.
Sundance Film Festivâli'nde gös-
terilen ve eleştirmenleri pek mem-
nun etmeyen; seks sahneleri ve ar-
go diyaloglar nedeniyle ABD'de 17
yaş altına sakıncalı bulunan Ameri-
kan Sapığı'ndan, romanı okumuş-
lar fazla bir pınltı beklememeli; ge-
rilimden hoşlananlar için iyi bir se-
çim olabilir. tngiliz oyuncu Christian Bale, yetersiz senaryoya rağmen başanh.
Denzel VVashington ve VVlll Patton, Unutubnaz Titanlar filminin ild başrol oyuncusu.
tıısanı ıyı Idsevesin
Filmin admdaki "THanlar'' Virginia'daki
bir lisenin fiıtbol takımının lakabı. Bu lise.
ABD'nin güney eyaletlerinde 70'lerin başı-
na dek sürmüş kesif ırkçüığın hafifletilmesi
projesinde pilot okul olarak seçilmiş, siyah
öğrencilerle beyazlann bir arada öğrenim
görebilmesi için gerçekleştirilmiş adımlann
ilk uyguianacağı alan.
Işe okulun futbol takımından başlamyor
ve liseye daha önce şampiyonluk armağan et-
miş başanh beyaz antrenör Bill Yoasf ın (Pat-
ton) üzerine siyah antrenör
Herman Boone (VVashing-
ton)getiriliyor.
Gerçek bir öyküye da-
yandığı söylenen filmde
tansiyon önce iki antrenö-
rün çekişmesiyle sivrilti-
lip daha sonra işbiriiğine
gitmesiyle çözülüyor ve
zirvedeki bu banş öğrenci-
lere emirler şeklinde yan-
sıyarak mutlu sonu getiri-
yor.
Kin, önyargı ve taham-
mülsüzlüğün özünde ca-
hilliğin ve bilgisizliğin yat-
ttğı bir gerçek. tnsanlar bir-
birini tamdıkça ve özelliklerini öğrenip şart-
lanmalardan kurtuldukça yakınlaşabiliyor-
lar; korkulanndan, kuşkulanndan sıynlıp bir
arada yaşamanın kurallannı yerine getirebi-
liyorlar. Nitekim siyah antrenör ya da Ame-
rikalılann deyimiyle siyah koç VVashington,
yaz kampında hazırlıklara başlarken siyah
ve beyaz öğrencilere birbirlerinin her şeyini
öğrenrnelerini, bilmelerini emrediyor ve dost-
luğu böyle yakalıyor. Bu yolla da rakiplerin-
den, etraflanndaki şartlanmış insanlardan,
Unutulmaz Titanlar -
Remember The Titans /
Yönetmen: Boaz Yakin /
Oyuncular: Denzel
VVashington, Will Patton,
VVoold Harris, Ryan Hurst,
Donald Faison, Craig
Kirkvvood / Senaryo:
Gregory AJIen Hovvard /
Görüntü: Philippe
Rousselot / Müzik: Kathy
Nelson / 2000, ABD yapımı
/113 dakika.
aralanndaki cahillerden daha güçlü hale ge-
lip zafere ulaşıyorlar.
Görünüste sıyah-beyaz çekişmesi üzerine
inşa edilmiş fihn geride eşcinsellere, hippi-
lere karşı oluşmuş ırkçılığı da kenanndan
köşesinden eleştiriyor.
Elinde spor, ırkçılık, rekabet, çocuk gibi çok
sağlam kartlar olan yönetmen Boaz Yakin, in-
san boyunda kullandığı kamerayla yansıttı-
ğı hareketli futbol sahnelerinin (tribünden
seyirciye oyunu görme, tanıma olanağı hiç
verilmemiş)veantrenman
atmosferinin zorlu dakika-
lan dışında kahramanlan-
nı inamlır kılamıyor. Ayn-
ca sporun gerçeğıyle ilgili
çok mantık dışı sahne de
var. Örnegin, istisnalar ola-
bilse de bir final maçında
yerini gönüllü olarak arka-
daşına verip sırtmı sıvazla-
yan fair play tutkunu oyun-
cu bulmanın zor olacagını
hemen söyleyebiliriz.
Müzik seçimi ise gayet
yerinde; 70'lerin ünlü şar-
kılanyla giden filmde li-
derparça ise Steam'in söy-
lediği Na Na Hey Kiss Him Goodbye.
Oyunculardan ise Denzel VVashington, ona
göre leblebi çekirdek sayılacak bir rolde va-
satbirperformans sergilerken WIBPatton (Ar-
mageddon, Silkvvood, Kopya Cinayetler) öne
çıkıyor.
Unutulmaz Titanlar spor tutkunlanna yö-
nelik bir film; salondan çıkarken bize kalan
tek artı bilgi Amerikan futbolunda maç sıra-
sında hücum ve savunmayı ayn ayn antrenör-
lerin yönetmesi oldu.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Gücün ve onurun
simgesi: GladyatörRoma tarihinden görkemli bir sayfa akıl-
larda kalacak bir film olarak yeniden gös-
terimde. 12 dalda Oscar adayı olan film, es-
ki Roma dönemi fılmleri jannna başanh bir
örnek daha ekliyor. En iyi film, en iyi erkek
oyuncu (Russel Crowe), en iyi yardımcı er-
kek oyuncu (Joaquin Phoenk), en iyi mü-
zik, en iyi görüntü, en iyi kostüm gibi 12 dal-
da sinemanın en büyük ödülüne aday gös-
terilen fihn, Roma Imparatorluğu'nun il-
ginç bir dönemini gözler önüne seriyor.
hnparator MarcusAureiius (Rkhard Har-
ris) ordulanyla kuzeyde, Germania'da (Al-
manya) kuzeyin barbarlanna karşı savaş-
maktadır. Komutanı Maksimus (Russel Cro-
we) cesur, savaşta başanyla liderlık yapabi-
len bir Roma generalidir.. Geçmişi şan ve
şerefle dolu olan bu yetenekli komu-
tan, bu savaşı da kazanır. Görkem-
li savaş sahneleriyle Roma ordu-
sunun bütün özellikleri görülmek-
tedir; düzenli bir ordu olmak,
emirlere tam uymak, yüksek bir
özgüvenle savaşarak kazanmak
Roma, dünyanın dörtte birini ege-
menliği altında tutmaktır.
Ancak imparator yaşlı olduğu-
nu bilmekte ve halefi ohnası gere-
ken oğlunu beğenmemektedir. Ye-
rine general Maksünus'un geçme-
sini istemektedir. Bunu baş başa ko-
nuşurken oğluna söylediği zaman
oğul Commodus (Joaquin Phoenk)
babasma acı çekeTek şunlan söyler:
"Sizbenden şu dört şeyi bekledmiz; bü-
gelik, adafct, sebat, kendine hâkim ol-
mak. Bunlar bende yokru ama
bende de başka dört şey varth;
ihtiras,becerikülik, cesaret,baş-
kabuına hâkim olmak." Oğul
Commodus, babasının Mak-
simus'u kendi yerine getir-
mekte kararlı olduğunu gö-
rünce onu boğar ve Sezar ol-
duğunu ılan eder. Bunu kabul
etmeyen Maksimus'un öldürül-
mesini emreder, kentte olan ka-
nsmın ve oğlunun öldürülmesini de
bu emrine ekler. Ancak General
Maksimus cellatlannı öldürerek
kaçar, fakat yaralanmış ve kendini
bihnez durumda köle avcılannın
eline düşer. Kımsenin tanımadığı Maksi-
mus artık bir köledir, pazarda satılırken bir
'Gladyatör Okulu' sahibi onu alır. Maksi-
mus artık güçlü bir gladyatördür. 'Ispanyol'
lakabıyla ün yapan gladyatör, bir gün Ro-
ma'nm ünlü Colloseum'unda İmparator
Commodus'un karşısında dövüşecektir.
Roma Imparatorluğu'nun simgesi olan
'onur ve gûç' bu kez bir gladyatör tarafuı-
dan temsil edilecektir. Acaba bunlara 'bil-
gelik ve adalet' de eklenecek midir? Bunu
fihnde görmek gerekiyor.
Film Roma tarihini aktanyor. Güç, hırs,
entnka, egemenlik. kan dökme, ispiyonla-
ma, klikler, hepsı ıç ıçe tarihi oluşturuyor.
Günümüzde de değişen bir şey olmamış,
ülkeler gene böyle yönetiliyor.
Yönetmen Ridky Scott ba-
şanh bir iş yapmış, baş-
rol oyuncusu Russel
Crowe bu rol için çok
iyi bir seçim. Oscar
adaylığı da bunu gös-
teriyor. Bu filmlerde
tarihe sadık kalma ko-
nusunda titiz değilse-
niz size bir dönemi
hem anlatır hem dü-
şündürür. Görühnesı
gerekengörsel
birşölen.
^L
YENİ BASLAYANLAR YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR
Bir $ans Daha / Bounce
Yâzar ve yönetmen Don Ross'un imzasını
taşıyan 'Bir Şans Daha' adlı fihnde
başrollen Ben ArHeck, Gwyneth Pahrow,
Joe Morton ve Natasha Henstridge
paylaşıyor. Fihn, mücadele içinde yahnz
bir anne ve saygm bir ışadamı olan iki
yabancımn birbirlerine âşık ohnası
üzerine kurulu bir romantik drama
nitehğinde. Bundan önce 'The
Opposothe of Sex' adlı bir komedi fihni
yöneten Ross, bu filmle yöntemlerini
değiştiriyor. Ross, şans eseri ihşkiler
üzerine bir hikâye olarak başlayan ve bir
adamla bir kadının aşk, kaybetme ve
beklenmeyeni anlamlandıran bakışına
dönüşen bir fihn ortaya koyuyor. Los
Angeles'ta otuz farklı mekânda çekilen
fihn, bir yandan da aykın Los Angeles
yaşamını ve tam bir şehir bekân olan
Buddy'nin (Ben Afîleck) inanıhnaz
enerjisini, Abby'nin (Gwyneth Paltrow)
evine ve geleneksel aile yaşamına
taşımasını anlatıyor.
Onurlu Bir Adam / Men of Honor
Başrollerini Robert De Niro ve Cuba
Gooding Jr.'ın paylaştığı, yönetmenliğinı
George TiDman'ın yaptığı 'Onıırtu Bir
Adam' filminin senaryosu ise Scott
MarshaD"a ait. Gerçek bir yasam
hikâyesini konu alan fihn, dalgıç Carl
Brashear'ın yaşamını anlatıyor.
1950'li yıllarda orduda dalgıç obnak için
mücadele veren Brashear (Cuba Gooding
Jr.), iki yıl boyunca dalış okulu
programına katılabihnek için cabalar.
Okula kabul edildikten sonra onu
istemeyen eğitimcisi Billy Sunday'e (De
Nıro) rağmen başanh bır dalgıç olur.
Brasher yıllar sonra bır yaralanma sonucu
Sunday ile bir şekilde bir araya gelir.
Sakatlanan Carl'a ordudaki tüm bürokrasi
karşı gelir. Carl, artık yaşamına bir dalgıç
olarak devam edemeyecektir. Büyük bir
bölümü Deniz Kuvvetleri'ne ait sahalarda
çekilen fıhnin su altı çekimleri ise
havayollan hangannda kurulan büyük bir
tankın içinde gerçekleştırihniş.
KEDİ GÖZÜ
VECDt SAYAR
F Hpi Medya ve
"Harambe"
"Oğlum ve ben on dokuz ay boşu boşuna Diyar-
bakır Cezaevi'nde yattık. On dokuz ayın sonunda,
suçunuz yoktur diye bıraktılar... Ama içerdeki bü-
tün o zamanlarda senin şu ikiyazı hep yanımızday-
dı. Hep okuduk, hep gözûmüz gibi sakladık..." de- *
miş Diyarbakırlı yaşlı bakkal Zeynep Oral'a. Aldı-
ğı iki paket sigaranın parasını ödemek istediğinde,
"Borcun yoktur" diye diretmesinin nedenini böyle
anlatmış. (1) O yaşlı bakkalın çekmecesindeki ga-
zete kesiklerinin hâlâ durduğuna ve onun bu yazı-
lan tekrar tekrar okuduğuna eminim. Hele şu gün-
lerde... Çünkü, otuz yıl emek verdiği gazetesinin ar-
tık Zeynep'in yazılannı yayımlamadığını öğrenmiş-
tir o. Bundan hiç kuşkum yok. Zeynep'in etkiledi-
ği, sarstığı, güç kattığı, yaşam sevinci kazandırdı-
ğı daha nice okuru vardır kim bilir (Kedilerden hiç
söz etmiyorum. Kediler zaten onun can yoldaşı)...
Kim bilir kaç kadın, sunturlu bir küfür savurmuştur
bu haberi okuduğunda; en azından bir süre (uma-
nm çok kısa bir süre olur bu) Zeynep'in yazılann-
dan mahrum kalacağını öğrendiğinde... "..Insana,
onun doğasından, ayağını bastığı topraktan, için-
de yaşadığı çevreden, soluduğu havadan, tattığı
meyyeden, boğuştuğu sorunlardan, ektiğinden ve
biçtiğinden soyutlamadan, ama kendi başına birin-
san olarak bakmaya çalışan" Zeynep Oral, yalnız-
ca bu ülkenin değil tüm dünyanın sorunlannı ken-
di sorunu yapan bir yazar. Dünyanın her hangi bir
köşesindeki bir güzellik, bir sanat olayı onun dik-
katinden kaçmaz. Mutlak başkalanyla paylaşmak
ister bu güzelliği. Ya kadınlar? Dünyanın tüm ka-
dınlan, onun ikji odağı olmuştur her zaman. Onlar-
la türküler söylemiş, onlann acısını ve direncini pay-
laşmıştır. "Biz kadınlanz I Biz dünyayız I Çalışan bi-
ziz I öyleyse yaşamaya başlayalım I Biz kadınlanz
I Tüm yaşamımızı değiştiriyoruz I Biz kadınlanz I
Her güçlüğü yeneriz...
Ne zaman ?
Şimdi IV. Ve her zaman!!!
Nerede?
Heryerde'.1
.!
Biz kadınlar, şimdi, her zaman ve heryerde her
güçlüğü yeneceğimize göre...Haydi bir kez daha
HARAMBE!" (2)
Bir Afrika ülkesinden böyle aktarmıştı izlenimle-
rini. Ne garip, bu günlerde kimseler anımsamıyor
bu sihirii sözcüğü:!
"Harambe" yani Suahili dilinde "dayanışma".
•••
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladık önceki
gün. Zeynep, bu önemli günde köşesinden sesle-
nemedi okurlanna. "Yalnız kadın sorunlanymış gi-
bi görünen sorunlar, yalnız kadın haklanymış gibi
görünen haklar, ekonomik, politik, toplumsalsorun-
lardan ve haklardan ayn şeyler değil" (2) diyecek-
ti belki. Belki farklı şeyler söyleyecekti. Ama, olma-
dı. Yeni basın düzeninin patronlan, onu tannlara
kurban etmişti.
Yalnızca onu mu ? Nice kedi bu katliamdan pa-
yını aldı. Nilgün Cerrahoğlu'ndan Umur Talu'ya,
Duygu Asena'dan Şahin Alpay'a, Bedri Kora-
man'dan Yalçın Doğan a, Akal Atilla'dan Bülent
Berkman a, Ayça Atikoğlu na sayısız dost...F ti-
pi bır medya yaratmak isteyenler, yeni bir "operas-
yon" gerçekleştirmişlerdi. Yazılı ve görsel medya-
da isten çıkartılan gazetecilerin sayisı 3000'e yak-
laşırken, son operasyonda piyangonun isabet et-
tiği isimlerin bir kısmının "Bakanlanmızın en sevdi-
ği yazarlar" listesinde yer aldığı söyleniyordu. (Ta-
lihsiz bir "tesadüf" olmalı bu!)
Bir yerlerde birileri ellerini ovuşturuyordu. Niha-
yet, iyi bir "temizlik" yapılmıştı. Belki, henüz kopa-
nlamayan dikenler vardi. Ama, nasılsa sıra onlara
da gelirdi... Birtaşla kaç kuş vurulmuştu. Hem ma-
liyet ucuzlamış, hem de gereksiz yere baş ağnsı çek-
mekten kurtulunmuştu. Artık, biroyun yasaklandı-
ğında, bir insan kaybedildiğinde, bir komplo tezgâh-
landığında, bir dernek kapatıldığında, bir siyasal
partinin yöneticileri türlü çeşitli baskılarla karşılaş-
tıklannda, bunlan köşelennde ışleyeceklenn alınla-
n kanşlanabilirdi...
Bayram sırasında sokaklardan akan kurban kan-
lanna karşı tepkilerini dile getirenler oldu (iyi ki de
oldu) ama, basındaki katliam konusunda sessiz
kalrnayı seçti meslektaşlanmızın çoğunluğu. Bes-
belli, "Harambe" iyiden iyiyeyabancı birsözcükol-
muştu onlar için...
Varsın, olsun, kedi kardeşler. "Direnmek, yalnız
totaliter rejimlere karşı çıkmak, tutuklanan eşlerin,
yok olan çocuklann peşlerine düşmek, onlan ara-
mak, onlan bulabilmek için güç oluşturup yetkili-
lerden hesap sormak değil her zaman. Direnmek,
kimi zaman, yalnızca ayakta dunnak, ayakta kala-
bilmek..." (2) "We will keep on walking - Yürüme-
yi sûrdüreceğiz" Öyle değil mi, sevgili Zeynep ?
(1) Bu Cennet Bu Cehennem, (2) Kadın Olmak
IZOral
Eurimages, Türk sinemasma
maddi destek sağlayacak
• STRASBOURG (AA) - Avrupa Konseyi
bünyesinde faaliyet gösteren Eurimages,
Türk ve Macar ortak yapımı bir fihne maddi
destek sağlayacak. Amerikan fihn endüstrisinin
merkezi Hollywood'a karşı Avrupa sinema
sanayisini korumak amacıyla kurulan
Eurimages, yönetmenliğini Banş Pirhasan'm
yaptığı 'Yaz Tatih' adlı fihne mali yardımda
bulunacak. Eurimages tarafından yapılan
açıklamaya göre, Banş Pirhasan'm fihni de
aralannda ohnak üzere toplam 7 Avrupalı
ortak yapıma 2 milyon 482 bin Euro tutannda
destek sağlanacağı bildirildi. Eurimages aynca
Ispanyol yönetmen David Trueba'nın,
'Masterpiece' adlı filminin dağıtımını
üstlendiği için, Türkiye'den Belge Fihn
Dağıtım Şirketi'ne de maddi destekte
bulunacak.
BUGÜN
• BABYLON'da saat 23.00'te Ashky Beedle
konseri gerçekleşecek. (292 73 68)
M AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-disc'ten
Hoüanda Dans Tryatrosu'nun gösterisi
izlenebilir. (252 35 00)