15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 Kadın yönetmen Mary Harron 'ın Amerikan Sapığı bugün gösterime giriyor Başanlıki vasatfîlmCUMHUR CANBAZOĞLU Bret Easton ElHs'in 1991 'de yaz- dığı 'American Psycho' (Türkiye'de OM Yaymevı tarafından basıldı), doksanlı yıllann en fazla ilgi görmüş, best-seller olmuş romanlanndan bi- riydi. Kitabı bu derece ilginç kılan, seksenlenn bir eli yağda bır eli bal- da, etrafindakileri sevmeyi bileme- yen, Reagan politikalan ve Rambo kûltürûyle yetişmiş benmerkezci ku- şağının prototipi olabilecek bir gen- cin vardığı trajik noktaydı. Roman- dakı kahramanlann kişiliklerinin siv- riltilmemesi ve sistemin içinde, ne- fes almaktan başka bir rollerinin bu- hmmaması, yazara onlarla istediği öl- çüde oynayıp kara komedi oluştur- ma olanağı tanımıştı... Romanın ya- kaladığı başandan sonra filmin na- sıl kotanlacağı merak konusuydu ve özellikle yıne genç kuşak bir kadın yönetmenin böyle zor bir malzeme- nin altından nasıl başanyla çıkaca- ğını merak ediyordu. Hemen söyleyelım; kitap beyazper- dede gücünden çok şeyler yitirmiş. Yönetmenin emeğine haksızhk etme- den, kült bir romanı bu derece cin- sel kulvarda, bu derece yapay bir şe- kilde yorumlamak bızce romana açık bir ihanet sayılabilir... Şiddet faktörü yumuşatılmış, esp- rileri tamamen yuppie dünyasında- Amerikaıt Sapığı - American Psycho / Yönetmen: Mary Harron / Senaryo: Mary Harron, Guinevere Turner / Görüntü: Andrzej Sekula / Oyuncular Christian Bale, Willem Dafoe, Jared Leto, Reese Wrtherspoon, Samantha Mathis, Chole Sevigny / 2000, ABD yapımı /102 dakika. ki zıtlıklara adreslenerek yapaylaş- tınlmış öykünün kahramanı, Wall Street'de, babasının şirketinde çalı- şan yakışıklı, genç borsa simsan Pat- rickBateman (Christian Bale),vücu- duna hastalık derecesinde düşkün, sa- bahlan cimnastik yapmadan ve gü- zellik maskesi uygulamadan evden çıkmıyor. Gündüz işinde gücünde, gece ise ya porno kaset seyrediyor ya da şık restoranlarda boy gösteriyor. Marka tutkunu: Genesis, YVhitneyHouston, Huey Lewis dinliyor. Kafası boş sa- nşın sevgilisi, kaçamaklar yaptığı uyuşturucu tutkunu ikinci bir kadı- nı daha var. Psikopat, şiddet yanlısı, ırkçı bir seri katil Patrick. Geceleyin kokainin de etkisiyle trans haline geçince, ne yaptığının farkına varmadan cina- yetlere girişiyor. Neden yokken, kız- gınlıkla ortaya çıkan şiddet ve bir sûrüceset... Yönetmen Mary Harron'ın stili soğuk ve basit. Yer yer Amerikan Rüyası'nın kofluğuyla, erkeğin ka- fasındaki "iyiyaşaın'' kıstaslanyla, insanoğlunun görünümle uğraşırken kendinden nasıl uzaklaştığıyla ilgı- li güçlü bir söylem ve çözürnler ya- kalasa da genelde eleştirisi zayıf ve kalıplann içinde seyrediyor. Bunun dışında, müziğın, monta- jın, hiç düşmeyen temponun, oyun- cuhığun vasaö aştığını söylemek ola- sı. Bağımsız yapımlarda oynadıktan sonra yeni yeni önemsenmeye baş- layan fngüiz aktör Bale (rol önce Le- onardo DiCaprio'ya teklif edilmiş- ti) rolünü dolduruyor, yine "bağnn- sızsnema"dan gelen ve yine bilmem kaçıncı kez "kendmden emin ohna- yan" kızı canlandıran. "Patrick'in sekreteri" Chtoe Sevigny de iyi. Sundance Film Festivâli'nde gös- terilen ve eleştirmenleri pek mem- nun etmeyen; seks sahneleri ve ar- go diyaloglar nedeniyle ABD'de 17 yaş altına sakıncalı bulunan Ameri- kan Sapığı'ndan, romanı okumuş- lar fazla bir pınltı beklememeli; ge- rilimden hoşlananlar için iyi bir se- çim olabilir. tngiliz oyuncu Christian Bale, yetersiz senaryoya rağmen başanh. Denzel VVashington ve VVlll Patton, Unutubnaz Titanlar filminin ild başrol oyuncusu. tıısanı ıyı Idsevesin Filmin admdaki "THanlar'' Virginia'daki bir lisenin fiıtbol takımının lakabı. Bu lise. ABD'nin güney eyaletlerinde 70'lerin başı- na dek sürmüş kesif ırkçüığın hafifletilmesi projesinde pilot okul olarak seçilmiş, siyah öğrencilerle beyazlann bir arada öğrenim görebilmesi için gerçekleştirilmiş adımlann ilk uyguianacağı alan. Işe okulun futbol takımından başlamyor ve liseye daha önce şampiyonluk armağan et- miş başanh beyaz antrenör Bill Yoasf ın (Pat- ton) üzerine siyah antrenör Herman Boone (VVashing- ton)getiriliyor. Gerçek bir öyküye da- yandığı söylenen filmde tansiyon önce iki antrenö- rün çekişmesiyle sivrilti- lip daha sonra işbiriiğine gitmesiyle çözülüyor ve zirvedeki bu banş öğrenci- lere emirler şeklinde yan- sıyarak mutlu sonu getiri- yor. Kin, önyargı ve taham- mülsüzlüğün özünde ca- hilliğin ve bilgisizliğin yat- ttğı bir gerçek. tnsanlar bir- birini tamdıkça ve özelliklerini öğrenip şart- lanmalardan kurtuldukça yakınlaşabiliyor- lar; korkulanndan, kuşkulanndan sıynlıp bir arada yaşamanın kurallannı yerine getirebi- liyorlar. Nitekim siyah antrenör ya da Ame- rikalılann deyimiyle siyah koç VVashington, yaz kampında hazırlıklara başlarken siyah ve beyaz öğrencilere birbirlerinin her şeyini öğrenrnelerini, bilmelerini emrediyor ve dost- luğu böyle yakalıyor. Bu yolla da rakiplerin- den, etraflanndaki şartlanmış insanlardan, Unutulmaz Titanlar - Remember The Titans / Yönetmen: Boaz Yakin / Oyuncular: Denzel VVashington, Will Patton, VVoold Harris, Ryan Hurst, Donald Faison, Craig Kirkvvood / Senaryo: Gregory AJIen Hovvard / Görüntü: Philippe Rousselot / Müzik: Kathy Nelson / 2000, ABD yapımı /113 dakika. aralanndaki cahillerden daha güçlü hale ge- lip zafere ulaşıyorlar. Görünüste sıyah-beyaz çekişmesi üzerine inşa edilmiş fihn geride eşcinsellere, hippi- lere karşı oluşmuş ırkçılığı da kenanndan köşesinden eleştiriyor. Elinde spor, ırkçılık, rekabet, çocuk gibi çok sağlam kartlar olan yönetmen Boaz Yakin, in- san boyunda kullandığı kamerayla yansıttı- ğı hareketli futbol sahnelerinin (tribünden seyirciye oyunu görme, tanıma olanağı hiç verilmemiş)veantrenman atmosferinin zorlu dakika- lan dışında kahramanlan- nı inamlır kılamıyor. Ayn- ca sporun gerçeğıyle ilgili çok mantık dışı sahne de var. Örnegin, istisnalar ola- bilse de bir final maçında yerini gönüllü olarak arka- daşına verip sırtmı sıvazla- yan fair play tutkunu oyun- cu bulmanın zor olacagını hemen söyleyebiliriz. Müzik seçimi ise gayet yerinde; 70'lerin ünlü şar- kılanyla giden filmde li- derparça ise Steam'in söy- lediği Na Na Hey Kiss Him Goodbye. Oyunculardan ise Denzel VVashington, ona göre leblebi çekirdek sayılacak bir rolde va- satbirperformans sergilerken WIBPatton (Ar- mageddon, Silkvvood, Kopya Cinayetler) öne çıkıyor. Unutulmaz Titanlar spor tutkunlanna yö- nelik bir film; salondan çıkarken bize kalan tek artı bilgi Amerikan futbolunda maç sıra- sında hücum ve savunmayı ayn ayn antrenör- lerin yönetmesi oldu. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Gücün ve onurun simgesi: GladyatörRoma tarihinden görkemli bir sayfa akıl- larda kalacak bir film olarak yeniden gös- terimde. 12 dalda Oscar adayı olan film, es- ki Roma dönemi fılmleri jannna başanh bir örnek daha ekliyor. En iyi film, en iyi erkek oyuncu (Russel Crowe), en iyi yardımcı er- kek oyuncu (Joaquin Phoenk), en iyi mü- zik, en iyi görüntü, en iyi kostüm gibi 12 dal- da sinemanın en büyük ödülüne aday gös- terilen fihn, Roma Imparatorluğu'nun il- ginç bir dönemini gözler önüne seriyor. hnparator MarcusAureiius (Rkhard Har- ris) ordulanyla kuzeyde, Germania'da (Al- manya) kuzeyin barbarlanna karşı savaş- maktadır. Komutanı Maksimus (Russel Cro- we) cesur, savaşta başanyla liderlık yapabi- len bir Roma generalidir.. Geçmişi şan ve şerefle dolu olan bu yetenekli komu- tan, bu savaşı da kazanır. Görkem- li savaş sahneleriyle Roma ordu- sunun bütün özellikleri görülmek- tedir; düzenli bir ordu olmak, emirlere tam uymak, yüksek bir özgüvenle savaşarak kazanmak Roma, dünyanın dörtte birini ege- menliği altında tutmaktır. Ancak imparator yaşlı olduğu- nu bilmekte ve halefi ohnası gere- ken oğlunu beğenmemektedir. Ye- rine general Maksünus'un geçme- sini istemektedir. Bunu baş başa ko- nuşurken oğluna söylediği zaman oğul Commodus (Joaquin Phoenk) babasma acı çekeTek şunlan söyler: "Sizbenden şu dört şeyi bekledmiz; bü- gelik, adafct, sebat, kendine hâkim ol- mak. Bunlar bende yokru ama bende de başka dört şey varth; ihtiras,becerikülik, cesaret,baş- kabuına hâkim olmak." Oğul Commodus, babasının Mak- simus'u kendi yerine getir- mekte kararlı olduğunu gö- rünce onu boğar ve Sezar ol- duğunu ılan eder. Bunu kabul etmeyen Maksimus'un öldürül- mesini emreder, kentte olan ka- nsmın ve oğlunun öldürülmesini de bu emrine ekler. Ancak General Maksimus cellatlannı öldürerek kaçar, fakat yaralanmış ve kendini bihnez durumda köle avcılannın eline düşer. Kımsenin tanımadığı Maksi- mus artık bir köledir, pazarda satılırken bir 'Gladyatör Okulu' sahibi onu alır. Maksi- mus artık güçlü bir gladyatördür. 'Ispanyol' lakabıyla ün yapan gladyatör, bir gün Ro- ma'nm ünlü Colloseum'unda İmparator Commodus'un karşısında dövüşecektir. Roma Imparatorluğu'nun simgesi olan 'onur ve gûç' bu kez bir gladyatör tarafuı- dan temsil edilecektir. Acaba bunlara 'bil- gelik ve adalet' de eklenecek midir? Bunu fihnde görmek gerekiyor. Film Roma tarihini aktanyor. Güç, hırs, entnka, egemenlik. kan dökme, ispiyonla- ma, klikler, hepsı ıç ıçe tarihi oluşturuyor. Günümüzde de değişen bir şey olmamış, ülkeler gene böyle yönetiliyor. Yönetmen Ridky Scott ba- şanh bir iş yapmış, baş- rol oyuncusu Russel Crowe bu rol için çok iyi bir seçim. Oscar adaylığı da bunu gös- teriyor. Bu filmlerde tarihe sadık kalma ko- nusunda titiz değilse- niz size bir dönemi hem anlatır hem dü- şündürür. Görühnesı gerekengörsel birşölen. ^L YENİ BASLAYANLAR YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR Bir $ans Daha / Bounce Yâzar ve yönetmen Don Ross'un imzasını taşıyan 'Bir Şans Daha' adlı fihnde başrollen Ben ArHeck, Gwyneth Pahrow, Joe Morton ve Natasha Henstridge paylaşıyor. Fihn, mücadele içinde yahnz bir anne ve saygm bir ışadamı olan iki yabancımn birbirlerine âşık ohnası üzerine kurulu bir romantik drama nitehğinde. Bundan önce 'The Opposothe of Sex' adlı bir komedi fihni yöneten Ross, bu filmle yöntemlerini değiştiriyor. Ross, şans eseri ihşkiler üzerine bir hikâye olarak başlayan ve bir adamla bir kadının aşk, kaybetme ve beklenmeyeni anlamlandıran bakışına dönüşen bir fihn ortaya koyuyor. Los Angeles'ta otuz farklı mekânda çekilen fihn, bir yandan da aykın Los Angeles yaşamını ve tam bir şehir bekân olan Buddy'nin (Ben Afîleck) inanıhnaz enerjisini, Abby'nin (Gwyneth Paltrow) evine ve geleneksel aile yaşamına taşımasını anlatıyor. Onurlu Bir Adam / Men of Honor Başrollerini Robert De Niro ve Cuba Gooding Jr.'ın paylaştığı, yönetmenliğinı George TiDman'ın yaptığı 'Onıırtu Bir Adam' filminin senaryosu ise Scott MarshaD"a ait. Gerçek bir yasam hikâyesini konu alan fihn, dalgıç Carl Brashear'ın yaşamını anlatıyor. 1950'li yıllarda orduda dalgıç obnak için mücadele veren Brashear (Cuba Gooding Jr.), iki yıl boyunca dalış okulu programına katılabihnek için cabalar. Okula kabul edildikten sonra onu istemeyen eğitimcisi Billy Sunday'e (De Nıro) rağmen başanh bır dalgıç olur. Brasher yıllar sonra bır yaralanma sonucu Sunday ile bir şekilde bir araya gelir. Sakatlanan Carl'a ordudaki tüm bürokrasi karşı gelir. Carl, artık yaşamına bir dalgıç olarak devam edemeyecektir. Büyük bir bölümü Deniz Kuvvetleri'ne ait sahalarda çekilen fıhnin su altı çekimleri ise havayollan hangannda kurulan büyük bir tankın içinde gerçekleştırihniş. KEDİ GÖZÜ VECDt SAYAR F Hpi Medya ve "Harambe" "Oğlum ve ben on dokuz ay boşu boşuna Diyar- bakır Cezaevi'nde yattık. On dokuz ayın sonunda, suçunuz yoktur diye bıraktılar... Ama içerdeki bü- tün o zamanlarda senin şu ikiyazı hep yanımızday- dı. Hep okuduk, hep gözûmüz gibi sakladık..." de- * miş Diyarbakırlı yaşlı bakkal Zeynep Oral'a. Aldı- ğı iki paket sigaranın parasını ödemek istediğinde, "Borcun yoktur" diye diretmesinin nedenini böyle anlatmış. (1) O yaşlı bakkalın çekmecesindeki ga- zete kesiklerinin hâlâ durduğuna ve onun bu yazı- lan tekrar tekrar okuduğuna eminim. Hele şu gün- lerde... Çünkü, otuz yıl emek verdiği gazetesinin ar- tık Zeynep'in yazılannı yayımlamadığını öğrenmiş- tir o. Bundan hiç kuşkum yok. Zeynep'in etkiledi- ği, sarstığı, güç kattığı, yaşam sevinci kazandırdı- ğı daha nice okuru vardır kim bilir (Kedilerden hiç söz etmiyorum. Kediler zaten onun can yoldaşı)... Kim bilir kaç kadın, sunturlu bir küfür savurmuştur bu haberi okuduğunda; en azından bir süre (uma- nm çok kısa bir süre olur bu) Zeynep'in yazılann- dan mahrum kalacağını öğrendiğinde... "..Insana, onun doğasından, ayağını bastığı topraktan, için- de yaşadığı çevreden, soluduğu havadan, tattığı meyyeden, boğuştuğu sorunlardan, ektiğinden ve biçtiğinden soyutlamadan, ama kendi başına birin- san olarak bakmaya çalışan" Zeynep Oral, yalnız- ca bu ülkenin değil tüm dünyanın sorunlannı ken- di sorunu yapan bir yazar. Dünyanın her hangi bir köşesindeki bir güzellik, bir sanat olayı onun dik- katinden kaçmaz. Mutlak başkalanyla paylaşmak ister bu güzelliği. Ya kadınlar? Dünyanın tüm ka- dınlan, onun ikji odağı olmuştur her zaman. Onlar- la türküler söylemiş, onlann acısını ve direncini pay- laşmıştır. "Biz kadınlanz I Biz dünyayız I Çalışan bi- ziz I öyleyse yaşamaya başlayalım I Biz kadınlanz I Tüm yaşamımızı değiştiriyoruz I Biz kadınlanz I Her güçlüğü yeneriz... Ne zaman ? Şimdi IV. Ve her zaman!!! Nerede? Heryerde'.1 .! Biz kadınlar, şimdi, her zaman ve heryerde her güçlüğü yeneceğimize göre...Haydi bir kez daha HARAMBE!" (2) Bir Afrika ülkesinden böyle aktarmıştı izlenimle- rini. Ne garip, bu günlerde kimseler anımsamıyor bu sihirii sözcüğü:! "Harambe" yani Suahili dilinde "dayanışma". ••• 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladık önceki gün. Zeynep, bu önemli günde köşesinden sesle- nemedi okurlanna. "Yalnız kadın sorunlanymış gi- bi görünen sorunlar, yalnız kadın haklanymış gibi görünen haklar, ekonomik, politik, toplumsalsorun- lardan ve haklardan ayn şeyler değil" (2) diyecek- ti belki. Belki farklı şeyler söyleyecekti. Ama, olma- dı. Yeni basın düzeninin patronlan, onu tannlara kurban etmişti. Yalnızca onu mu ? Nice kedi bu katliamdan pa- yını aldı. Nilgün Cerrahoğlu'ndan Umur Talu'ya, Duygu Asena'dan Şahin Alpay'a, Bedri Kora- man'dan Yalçın Doğan a, Akal Atilla'dan Bülent Berkman a, Ayça Atikoğlu na sayısız dost...F ti- pi bır medya yaratmak isteyenler, yeni bir "operas- yon" gerçekleştirmişlerdi. Yazılı ve görsel medya- da isten çıkartılan gazetecilerin sayisı 3000'e yak- laşırken, son operasyonda piyangonun isabet et- tiği isimlerin bir kısmının "Bakanlanmızın en sevdi- ği yazarlar" listesinde yer aldığı söyleniyordu. (Ta- lihsiz bir "tesadüf" olmalı bu!) Bir yerlerde birileri ellerini ovuşturuyordu. Niha- yet, iyi bir "temizlik" yapılmıştı. Belki, henüz kopa- nlamayan dikenler vardi. Ama, nasılsa sıra onlara da gelirdi... Birtaşla kaç kuş vurulmuştu. Hem ma- liyet ucuzlamış, hem de gereksiz yere baş ağnsı çek- mekten kurtulunmuştu. Artık, biroyun yasaklandı- ğında, bir insan kaybedildiğinde, bir komplo tezgâh- landığında, bir dernek kapatıldığında, bir siyasal partinin yöneticileri türlü çeşitli baskılarla karşılaş- tıklannda, bunlan köşelennde ışleyeceklenn alınla- n kanşlanabilirdi... Bayram sırasında sokaklardan akan kurban kan- lanna karşı tepkilerini dile getirenler oldu (iyi ki de oldu) ama, basındaki katliam konusunda sessiz kalrnayı seçti meslektaşlanmızın çoğunluğu. Bes- belli, "Harambe" iyiden iyiyeyabancı birsözcükol- muştu onlar için... Varsın, olsun, kedi kardeşler. "Direnmek, yalnız totaliter rejimlere karşı çıkmak, tutuklanan eşlerin, yok olan çocuklann peşlerine düşmek, onlan ara- mak, onlan bulabilmek için güç oluşturup yetkili- lerden hesap sormak değil her zaman. Direnmek, kimi zaman, yalnızca ayakta dunnak, ayakta kala- bilmek..." (2) "We will keep on walking - Yürüme- yi sûrdüreceğiz" Öyle değil mi, sevgili Zeynep ? (1) Bu Cennet Bu Cehennem, (2) Kadın Olmak IZOral Eurimages, Türk sinemasma maddi destek sağlayacak • STRASBOURG (AA) - Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Eurimages, Türk ve Macar ortak yapımı bir fihne maddi destek sağlayacak. Amerikan fihn endüstrisinin merkezi Hollywood'a karşı Avrupa sinema sanayisini korumak amacıyla kurulan Eurimages, yönetmenliğini Banş Pirhasan'm yaptığı 'Yaz Tatih' adlı fihne mali yardımda bulunacak. Eurimages tarafından yapılan açıklamaya göre, Banş Pirhasan'm fihni de aralannda ohnak üzere toplam 7 Avrupalı ortak yapıma 2 milyon 482 bin Euro tutannda destek sağlanacağı bildirildi. Eurimages aynca Ispanyol yönetmen David Trueba'nın, 'Masterpiece' adlı filminin dağıtımını üstlendiği için, Türkiye'den Belge Fihn Dağıtım Şirketi'ne de maddi destekte bulunacak. BUGÜN • BABYLON'da saat 23.00'te Ashky Beedle konseri gerçekleşecek. (292 73 68) M AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-disc'ten Hoüanda Dans Tryatrosu'nun gösterisi izlenebilir. (252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle