22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2001 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Halk, CHP'sini Anyor... \fetkfal ARÖZ Iktisatçı, Kooperatifçi U lusal Kurtuluş Sa- vaşımızın kök ma- yasında Kuvayı Milliye'den, Müda- faa-i Hukuk'tan, gi- derek Halk Fırka- sı'ndan ve onlann hepsini kucakla- yan '6 Ok'tan gelen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) vardı... Yagma ve soygun düzeninin Türkiye'yi içine düşürdüğü bu yıkım günlerinde, em- peryalist güçlerin kuşatmasındaki bu yıkımda, artık kaçımlmaz olan 2. kurtuluş savaşı günlerinde CHP ne- rede? Ne yazık ki, gündem dışında! CHP'nin yerinde, Baykal ve arkadaş- larının oluşturmayı öngördükleri bir siyasal hareketlilik var. Bu hareket- lilik şu sıralarda karşıt gördüğü il- ilçe yöneticilerini görevden alıp yer- lerine kendi adatnlanm atamakla, eleştiride öne çıkan partilerini par- tiden ihraç etmekle ve delege seçim- lerini kotarmakla uğraşıyor. Bu amaç- la; bılim-düşün insanlanndan, ya- zarlardan, sanatçılardan ya da üst düzey yöneticilerden partisinin ge- reksinim duyduğu değerli "doğru- dan üye yazmasını ve özeDikle seçün- krde aday gösterebümesini amaçla- yan" 13. maddeyi kullanarak hiçbir etik kaygı taşımadan yandaşlannı hızla üye yapıyor. Onlann oylan ile delegelerini sectirecek. Delege seçım- lerinin nerede yapılacağı, listenin hangi üyelerden oluştuğu ise bir sır gibi saklanıyor Seçimler, "görev- lendiriten" kişinin öngördüğü bir sa- at aralığında bitirilecek. O da bir sır. Kısacası, bilinen deyimi ile bir "o- kus-pokus" olayı daha yaşanacak CHP'de. Sonra bu "&gür" seçimler- den çıkan delegelerle ilçe, oradan il ve oradan da kurultay lfnyamlar«kt Baykal ve arkadaşlan yeniden se- çilmiş olacak! Sıra oy istemeye ge- lecek. Gerçekte, yaznıın başlığını "Bay- kal'm CHP'si" olarak koymak gere- kirdi. Çünkü, seçildiğinden bu ya- na geçen süreçte olup bitenler, o ve ekibinin kendine özgü bir CHP oluş- turmaya çalıştığmı gösteriyor. An- cak bu, CHP'lilere haksızlık olurdu. Çünkü ortada böyle bir CHP yok. Sa- dece Sayın Baykal 'ın temsil ettiği ha- reketin "NasdfairCHPistediğne" iliş- kin söylemleri var. Geçen dönemler- de olduğu gibi, yine, yeni bir deği- şim rüzgânna yelken açıyor Sayın Baykal! Partisinin Meclis dışına düştüğü, kendisinin genel başkanlıktan çekil- mek zorunda bırakıldığı bir önceki seçimlerde bu değişimin adı "Yeni Sofdu. Seçımlere az bir zaman ka- la, bugün yaptığı gibi yine coşkulu, cafcaflı sözlerle ortaya çıkıp "Biz yeni sohız!" dedi. Bunu yaparken bir avuç arkadaş grubu dışında ne par- ti örgütüne, ne onun yetkili kurulla- nna danışma gereğini duydu. Hiç kimse "yeni sohın" ne anlama gel- diğini doğru dürüst açıklayamadı. Ingiliz Işçi Partisi lideri ve bugün- kü başbakanından esinlenen bir de- ğişimin denemesi olduğu söylendi. O değişimin, ne demekse, "kökü dt- şanda* idi, şimdikinin ise "kökü içeride" oluyor! Gerek "kökü dtşanda" gerekse "içeride" olana baktığımızda, aslın- da söylediği çok açık: "Biz sazin bfl- diğiniz sosyal demokrat partikrden değüz. Dnnh bir merkez partisi ola- cagzz" diyor. Ama her ?aman1ri gi- bi bunu da dolaştıra dolaştıra anla- tryor. Geçen günlerde îstanbul'da bir grup gazeteciye verdiği yemekte, aynen "bu görüslerini 20 yîl önce sa- vunamayacağmı, savunduğn takdh*- de snnfve çaüşma kavramlanna çar- pacağmT söylüyor. "Ancak sosyal de- mokrasinin bugün nlaşhğı yeni çiz- gi,benimbugörüşlerimeuygunbir ortamyaratb" diyor. Yaniben, sizin sandığımz gibi, "sosyal demokrat değlkn" demeye geuriyor sözü! Par- ti yapısında köklü bir değişikliğe gi- deceğini, Meviana'nın çok farklı bo- yutlarda dizelediği "Gel, kim ohır- san gel" çağnsını dillendirerek üye olmak isteyen herkese kapılannın açüacağmı söylüyor (Cumhuriyet,21 Ocak 2001, sayfa 5). Bu sözlere uy- gun olarak, CHP'nin kapılannı ön- ce 13. maddeden yandaşlanna açı- yor! Partisinin çıkardığı "Gön-Dem" adlı haftalık bültenin 8 Ocak tarihli 50. sayısında, şöyle sürdürüyor açık- lamalannı: "Çağdaş, yepyeni CHP var. Sivfl sosyal demokrat bir parti- yfa." Ve noktayı koyuyor: "Ben bu partinin genel başkanıyım, benim göruşkrim partmingörüşlerini yan- sıür. Soyut doğru ile somut gerçeği ka- nştıran Sayın Baykal, değişimi yi- ne yanlış yerlerde anyor. Yine bir- biriyle örtüşmeyen sözler, kavram- lar içinde CHP'yi kendi tarihsel çiz- ' - Sf • - - gisüıin, özgörevinin (misyonunun) dışına çekiyor. Yeni bir başansızlı- ğın, yıkırrun tohumlannı ekiyor. Bir türlü sosyal demokrat olmayı içine sindiremiyor! Sindirse, bir sosyal demokrat partide "Ben dedim oMu. Ben bu partinin genel başkanıynn!" demekle hiçbir şeyin değişmeyece- ğini, bu partinin örgüt partisi oldu- ğunu kavrayacak. Bu partinin tek bovutiu, teksesü bir parti olamaya- cağnn, yelpaze içinde yer alan fark- tabklarm kendi iç devinimini hare- kete geçireceğini, kendisinin bir or- kestra şefi olup, kitieleri genişletip kucaklayacağmı özümseyecek. Hi- ziple fıkır tartışması arasındaki far- kı görebilecek. Değişim çizgisini, planını, programını örgütünde ay- larca, gerekirse yıllarcatartışacak, ge- niş kitlelerin ortak aklını sonuna ka- dar değerlendirecek. Hayır! Parti üyelerini yığın sayıyor Sayın Baykal. Belki de parti üyeleri bugünkü ko- numlanyla bunu hak ediyorlar! Ama sorun onlan bu düzeyde tutmak de- ğil, örgütsel yapıyı oluşturmak. Ama örgüt olmalannı istemiyor, rahatca yöneteceği "yığnı'' olmalannı yeğ- liyor. Bunun için onlan ciddiye almı- yor, "Bennesövfersemarkamdange- Krier" düzeyine indirgemeyi sürdü- rüyor. Hem partiyi "suufcal" özü- nündışına çekip Meviana'nın "Gel, kim olursan ol" dizesindeki sözü kullanarak herkesi partisine çagın- yor hem de "Sivfl, sosyal demokrat bir partiyiz" diyor!.. "Asker" sosyal demokrat parti olmayacağına göre, herhalde CHP'nin çizgisine, devle- ti kuran parti olmasına, tek parti dö- a nemine üstü kapalı bir gönderme- yapmak istiyor. Egemen güçlere de- ğişimin ipuçlannı veriyor. , T* CHP'nin yıllar yılı üstüne basa söylediği, ana çizgisini zünü yansıtan "emeğin kitk j olma kavramı da ortadan lsalkıyc Yenne "Meviana'nuı kWe partisü" savı geliyor. Sosyal demokrat deği- şimin evrensel çizgisini, sorunlan- na çözüm bulma uğraşım ve hep- sinden önemlisi, yaşamsal olanmı, ülkemiz sosyal demokratlannın ulu- salcılık boyutunu ıskalıyor, gerçeği görmemekte direniyor. Nasıl anlat- malı ki... Atatûrk ve silah arkadaş- lannın emperyalist güçlere karşı baş- lattığı Kurtuluş Savaşı sona ermedi. Aydınlanma savaşunı sona ermedi. "Ban'ya karşm Baüh olma" savaşı- mı sona ermedi. Yeni bir aşamaya gel- di. Ekonomisı raydan çıkmış, IMFTi, tahlrinıK, özelkştirmeli, sanal güm- riutbirifldi,bağırnlılığıöngörenABTi, soykmm ve kışkırtmalar kuşatması altındaki Türkıye'de: Ulusal Kurtu- luş Savaşı'ndan, onun Kuvayı Mil- liye'sinden, Müdafaa-i Hukuk'un- dân, Halk Fnkası'ndan ve bütün hep- sinin temel felsefesini oluşturan 6 Ok'undan gelen CHP'ye bu ülke- nin gereksinimi var. Sayın Baykal bu savlanyla onu köklerinden kopan- yor. Kendi köklerine dönmeyi göze alamıyor. Göze alamadığı için de ül- ke sorunlanna çözüm üretecek po- litikalan oluşturamıyor. Onun yeri- ne hiçbir şey anlamına gelecek söz- lerle oyalanıyor. Sözünkısası, Sayın Baykal minderdenkaçıyor! CHP'ye bir kez daha yazık etmeye hazırla- nıyor. Eleştiri Değil Gammazlama! BAHRtGÜNGÖR eşkekü- reselleş- mede (global- leşme) mak istenenler, toplum- lann hayatını rahatlata- cak, dünya insamnın ge- lişmesini ve uygarlaşma- sını sağlayacak yapılan- maları amaçlasaydı... Kimsenin buna bir diye- ceği olmazdı elbet. Ama dünyadaki olan olaylara bakıldığında, dünya pa- zannın paylaşım savaşı- nuı göriintüleri yaşanı- yor. Gelişmiş ülkeler bir çatı altında toplanarak gelişmekte olan ve geri kalmış öbür ülkelerin yer- leşim bölgelerindeki do- ğal yeralt ve yerüstü zen- ginliklerine sahip olma oyununun başka bir biçi- midir. Son noktada dün- yaya egemen olmaktır. Bu küreseUeşme oyunuy- la her ülkede kendilerini destekleyen yandaşlar (ortaklar) bularak o böl- ge ya da dünya insanını daha kolay soymak ve yoksullaştırmaktır. So- nuçta çok eski çağlarda yasanmış olan köleci top- lumdaki insanlann alınıp satıldığı gibi günümüzde de maaşlan ile kannlan- nı çok zor doyuran zincir- siz köleler yaratmaktır. Bu, emperyalist güçlerin yoksullara karşı yapükla- n ekonomik bir savaştır. Işte küreseUeşme, dün- ya insamnın mutsuzlu- ğunu ve insan yığınlan- nın tekrar içgüdüsel dav- Gıda Mühendisi ranışlarla yaşamaya alış- masının öbür adıdır. Bu, başka bir deyişle yoksul- lann tekrar köleci top- lum yapısına doğru sü- rüklenmesidir. Dünyada- ki ekonomik bunalımlar (krizler) olsun, yoksul- laşmadakı artışlar olsun, kas güçlerinı satarak ge- çinemeyen örgütleneme- miş insan yığınlan olsun küreselleşmenin olum- suz gelısim zincirinin hal- kalanndandır. Gammazlama, küçük bir çıkar için arkadaşla- nnı, dostlannı, yurttaş- lannı ve ülkesini düşman- lanna satma olarak ta- nımlanabilir. Bu davra- nış sonunda sadece ya- nındaki arkadaşlan de- ğil, aynı zamanda toplu- mun hepsi zarar görmek- tedir. Gammazlama, kar- şı tarafın işine yarayacak olan bilgi ve belgeleri is- teyerek vermektir. Amaç, önceden birlikte yaşadı- ğı arkadaşlannı yok et- mektir. Uzun yıllardır fazla kullanılmayan gammaz- lama sözcüğü son zaman- larda siyasal arenada kul- lanılmaya başlandı. Za- manını tam olarak hatır- lamıyorum, sanmm 12 - 13-14 Aralık gecelerin- den birinde TBMM TV'nin yayınlanan TBMM'sinin genel ku- rul görüşmelenni izh'yor- dum. Gece operasyonu ile kısa bir süre Emniyet Genel Müdürlüğü koltu- ğuna oturtulan Sayın Ke- mal ÇeBk ve Van millet- FalCELL ou51 vekili Sayın GüMcpe'nin bütce ile ilgili konuşma- lar yaparken, iktidar ol- madığını, ekonominin di- be vurduğunu, ekonomı yönetiminin IMF'ye (In- ternational Money Funds) teslim edildigini ve TC Başbakanı'nın sağ- lık sorunlannı dıle getı- rerek hükümetın başıboş olduğu gibi çok hoş olma- yan konuşmalar yaparak; kürsüden hükümeti hal- ka şikâyet ederek hükü- metin istifasını istiyor- lardı. Yani muhalefet par- tilen olarak sorumsuzca bir muhalefet örneği ser- giliyorlardı. Bu konuşmalar üzeri- ne kürsüye gelen bir mil- letvekili muhalefet mil- letvekillerine seslenerek şöyle diyordu. Bizim yerimizde siz- ler olsaydınız, bizim yap- tıklanmızı yapmak zo- runda olacaknnız. Bu du- rumu birbirimizi suçla- yarak çözemeyiz. "Ben de sizi hoş olmâyan gam- nrnhnıı fle suçlayabin- rim" diyordu. Yine hort- lamıştı basit politika söz- cüklerinden biri olan gammazlama! Peki ülke sorunlannı çözüm içermeyen karşı- lıklı suçlamalarla mı çö- zeceğiz? Bu suçlamala- nn toplumumuza ve ül- kemize ne yaran var? Pe- ki neden TBMM'de bu kadar sığ konuşmalar ya- pılıyordu? Neden ülke için önerhli olan konu- larda milletvekilleri çö- züm içeren konuşmalar yapmazlar? TBMM'de her şey konuşulmah; ama ülkenin mutluluğu, bir- liği ve beraberliğini boz- mamalıdır. Acaba bu milletvekil- lerinin dünyadaki sıcak savaşlann yerini ekono- mik soguk savaşlann al- dığını bilmiyorlar mı? Neden bu gibi konuşma- lar yapan milletvekille- rimiz sorunlann çözü- münü akıl, mantık ve bi- limin ışığmda arayarak bulmak istemezler? Aca- ba sadece seçmenlerine kürsüden ben de konuş- tum diyebilmek için mi konuşuyorlar? Hükümete yüklenmek amacı ile TBMM kürsü- sünden ve TBMM TV'sinden yayımlanan' ülkenin ekonomik duru- munun olumsuzluklan- nı rapor edercesine ya- pılan konuşmalar sömür- geci (emperyalist) güç- lerin ekmeğine yağ sür- müyor mu? Ülkenin eko- nomik açmazım bilen dünya sömürgeci güçle- ri de kredi verirken daha büyük faiz oranlan iste- yecektir. Böyle bir durum uzun yıllar önce yaşanmıştır. Doğan Avaoğlu'nun uy- garlık tarihı eserlerinin birinde söz etriğine göre; o dönemin Türkiye Cum- huriyeti adına bir heyet para bulmak için Fran- sa'ya gider. Görüşmeler başlar. Fakat Fransa adma Tür- kiye'de çalışmalar yapan lzinirli bir aile, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti- nin bu krediye çok ihti- yacı olduğunu bildirir. Bunun üzerine Fransız hükümeti faiz oranını yükseltir. Küçük faizle alınacak kredi büyük fa- iz oranıyla aluıır. Bu ka- dar deneyimimiz olması- na karşın sömürgeci güç- lere karşı neden zayıf noktalanmızı gammaz- larcasına açıklama du- yarsızlığıru sergiliyoruz? Işte sorumsuzca yapı- lan konuşmalar aracılı- ğıyla isteyerek ya da is- temeyerek de olsa ülke- mizi sömürgeci güçlere karşı gammazlamış olu- yoruz. Böylece Türkiye gibi ülkeler; sözde evrensel insan haklan savunucu- luğuna soyunan emperya- list ülkeler tarafindan, bu küreseUeşme yutturma- cahğıyla, her ülkede ken- di çıkarlannı savunan yandaşları aracılığıyla dünya pazannı ellerine geçirerek daha kolay so- yulacaktır. Dünyadaki ekonomik dengelerdeki bozuklukla- ra bakın, Türkiye'deki ekonomik duruma bakın: Dünya gelirini aralannda daha rahat paylaşmayı hedefleyen bırkaç emper- yalist ülke gibi, Türki- ye'nin milli gelirini ken- di aralannda paylaşmak için binbir hokkabazlık yapan TÜSÎAD'çılara bakın. Bir ay öncesınde hükümetın programma güvenerek on yıl ötesini görebildiklerini ve ona göre programlar yaptık- lannı açıklamışlardı. Ne- ler değişti de bu patron- lar kulübü hep bir ağız- dan hükümete karşı ver- yansın ediyor? Ne oldu da 20 gün içinde ekonomi dibe vurdu? Ne oldu da borsa dibe çöktü? Aslında olay çok açık! Bu, BankacıhkDüzenle- me ve Denetleme Kuru- lu'nun kurulması ile ku- rulun banka hesaplanm mercek altına alarak fı- nans sektörundeki başı- boşluğa bir çekidüzen verme çalışmalannı, sis- li ve bulanık ortamdan beslenen TÜSlAD gibi kuruluşlann tutarsız en- gelleme gürültüleridir. Tabii ki finans sektö- ründe yapılan denetim- ler obnasaydı, sistem ne güzel işliyordu. Soygun sistemi vatandaşlanmı- zın binbir özveri ile ver- diği vergilerle toplanan paralann, çeşitli kafa, kol ve ahbap çavuş ilişkisiy- le düşük faizlerle devlet- ten aldıklan kredilerin, çeşitli dolaplarçevirerek yüksek faizlerle tekrar devlete satarak çalışma- dan, üretmeden, riske gir- meden büyük paralar ka- zanmasıydı. Yazık, çok yazık. PENCERE Adama Saçn Kemal Tahir ilginç bir adamdı. Kongo'da bağımsızlık eyleminin lideri Lumum- ba 1961 'de öJdürülmüştü. Bir akşam yazann Ka- dıköy yakasındaki evinde konu açıldı, toplantı- da bulunan herkes Lumumba'yı tutuyor, tepki- sini dile getiriyordu ki Kemal Tahir ayağa kalkıp tek ayağını yere vunmaya başladı: - Kimmiş o Lumumba?.. Başkaldırmak had- dine mi düşmüş?.. Adama saçını yediririer. Ne demekse "adama saçını yedinrW lafı ku- lağımda kaldı. Aradan kırk yıl geçti; kurmay kafasıyla kılı kırk yararak güç dengelerini hesap etmeden, salt duyguyla ve tepkiyle ortaya atılıp başkaldıran ni- ce kişiye emperyalizm saçını yedimrıiştir. 4 -. - Dünya düzeni acımasız!.. Iki kutuplu dünya tek kutupluya dönüşünce bu işler daha da zorlaştı; 'Süper Güç' şimdi Tür- kiye'ye saçını yedirmeye hazırlanıyor. Üstelik Türkiye "Yeni Dünya Düzeni'ne tam an- lamında 'biat' etmişken... • Ecevrt gazetelerin Ankara temsilcilerini evin- de toplamış ve demiş ki: "- IMF çağdışıdır." Oysa şu sıradaTürkiye'de "ekonominin tekpat- ronu" olarak ilan edilen Kemal Derviş, Ameri- ka'da 'IMF-Dünya Bankası-Beyaz Saray' üçge ni arasında ketenpereye getirilecek yeni bir prog- ramla borç arayışında... Peki, Ecevit bunu neden söyledi?.. Iki olasılık var Ya lafı ciddiye alınacak; Derviş'in Amerika'da raconunu bozacak; ya da denecek ki: - Siz Sayın Ecevit'e bakmayın, o ileri geri ko- nuşur, Türkıye'de en başta kendi partisi olmak üzere belirii çevreiere hava basmıştir. Laf.. laf.. laf.. Şu sırada bunalım geçiren medyanın birinci sayfalan 'dedim-dedi' ile yaz-boz tahtasına dö- nüştü; ekonomik bunalımda gün sayan gazete- ler sayıklıyorlar. Görünen köy kılavuz istemez, öyle de otsa, böyle de olsa, Türkiye'ye saçını yedirtecekler; bu yazgıyı kıracak bir seçenek gücü ülkemizde ör- gütlü değil... Darmadağınık muhalefetin kıymeti harbiyesi yok... Muhalefetin bir bölüğü dinciliğe, bir bölüğü bölücülüğe bağlanmış, geriye kalanı hizipçiliğin kuyusundaki çıknğa bağlanmış delik kovayla su çekmeye çabalıyor... Medya şaşkın, bağımlı... * ^•'• y >l! •• Gazeteler evlere şenlik... Gazete köşeterinde birbirinden değerli uzman- lar, ekonomistler, profesörter, devletin önemli gö- revlerinde bulunmuş eski bürokratlar ahkâm ke- siyoriar; ama, kusura bakmasınlar, Bizans elden giderken papazlar da "meleklerin kanatlan var mı, yok mu" diye tartışıyorlardı. Ekonominin parasal, faizsel, kredisel, IMF'sel, borçsal, holdingsel, bankasal, reposal, dövizse) karnavalına kendimizi kaptırmış giderken, yatı- nm-üretim bağlamını çoktan beri unuttuğumuz- dan, geldiğimiz aşamada borcu borçia karşıla- maktan gayri seçenek mafiş... IMF çağdışı sayılabilir... Ama bizim tapınağımız!.. . ' : Sonuç: Bize saçımızı yedirecekler!.. - \ J ^^ Vorumsuz gunıınıı/. 1TURKCELL TC İSTANBUL8.İCRA MÜDtfRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKULtlN AÇIK AKTTIRMAİLANI DosyaNo: 1998/11898 Bir borçtan dolayı hacızli ve aşagıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar saüşa çıkanlnuştır. Birinci artürma 29.3.2001 günü saat 12.00-12.10'da icra daıremizde yapılacak ve o günü kıymetlerin yüzde 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 30.3.2001 günü ay- nı yer ve saatte ıkıncı arttınna yapılarak sahlacağı. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen tayme- tınin yüzde kırkuu bulmasının ve satış isteyenin alaca- ğına rüçhanı olan alacaklının ajacağının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve pay- lannın paylaşürma masraflannı geçmesinin şart olduğu, mahcuzun saüş bedeli üzerinden yüzde oranında KDV'nin alıcıya ait olacağı ve saüş şartnamesinin icra dosyasında görülebilecegi, fazla bilgi almak isteyenle- rin yukanda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvur- malan rica olunur. 27.02.2001 Muhammen Kıymeti Lira: 15.000.000.000.-TL Adedi:l Cinsi (Mahiyeti ve önemli Nitelikleri): Şekil-Mutaf- çılar ibareli marka Basın: 11870 Leuent Vûhsel. Kenan Dogulu. Uolhan Konah. : Vaııuz Bingöl. . Grup oündojjarken ue daha peh coh sanatçı en. sevilen şarhıları ile Best of Vorumsuz'da. £%: 4 » W 21:00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle