16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 7 MART 2001 ÇARŞAMB, V E G O R U Ş L E R olay.gorus^cumhuriyet.com.tr Tarihte Takvim Tartışması NurerUGURLU B ugün kullandığımız milâdî takvimin te- melı, Jülyen takvi- minin yeniden dü- zenlenmesi yoluyla hazırlanan ve Dün- ya'tun Güneş,'e göre hareketine da- yah tarihleme sistemi olan, 1582'de PapaXIILGregpriustarafindan yü- rürlüğe konulan Gregoryen takvi- midir. (Asıl adı Ugo Buocompani olan Papa XIII. Gregorius, 1502'de Bologna'da doğmuş, 1585'te Ro- ma'da ölmüştür). Jülyen takvimi, M.Ö. 46 yvlında (Roma'mn kuruluşunun 708. yılı), îskenderiye'ye yerleşmiş olanYunan astronomu Sosigenes'in önerisi üze- rine Jûl Sezar tarafindan yapılmvş- tır (İskenderiyeli Sosigenes, M.Ö. I. yüzyıldaMısır'dayaşamış Yunan- h filozof, matematikçi ve astronom- dur. Jül Sezar'ın yaptığı takvim re- formunun esaslanm belirlemiştir. Güneş'in ve Ay'ın görünür çaplan- ran değişimlenni bulan ünlü filozo- fun, 'TersY6ndeHar*etkrÜstüne, GörünüşÜstüne, Açıklamalar veYo- rumlar' vb. eserleri vardır). Bu re- formun yapıldığı sırada, Roma'da günlerin sayılması olağanûstû bir düzensizlik içindedir. Bunun nede- ni dePapa'nınveyüksekderecelira- hiplerin magistratus'luğa geçme (Magistratus, Roma Imparatorlu- ğu'nda önemli kamu görevleriyle yükümlükimsedir. Bunlarınidari, ad- li, askeri görevleri vardır) tarihleri- ni diledikleri gibi değiştirmeye kal- kışmalandır. JülSezar, ayruzaman- dayılbaşıru 1 Mart'tan 1 Ocak'açe- virmiştir. Böylece, M.Ö. 46 yılının 1 Ocaktarihi ile Jülyentakvimi yü- rürlüğe girmiştir. Jülyen takvimi, 365 ve dörtte bir gün temeline göre düzenlenmiştir. Ama, her dörtyıldabir, artıkyıl de- nilen366günlükbir yıl araya gkmek- tedir, fakat,her dörtyıldabir, çift ola- rakkabul edilengün24 Şubat'tir. Bir Güneş yılı, 365 ve dörtte bir gün olarakkabul edilmiştir. Her dörtyıl- da bir artık günün eklenmesiyle de takvim ilemevsimler arasındauyum saglanrruştır. AmaGüneşyıbrungün sayısmda yapılmış küçükhesap ha- tası (gerçekte Güneş yılı 365 gün, 5 saat, 48 dakika, 46 saniyedir) mev- simlerin takvimde yüzyılda bir gün gerilemesine yol açmıştır. Bu gerileme, Papa XIII. Gregori- us'undöneminekadar 14güneulaş- rruştı. Ama XIII. Gregorius, o sıra- da 11 Mart'arastlayan ilkbahar mev- siminin tarihini,Nikia (Iznik) Kon- sülü'nüntoplandığıM.S. 325'erast- ladığı karşılığı olan 21 Mart'a aldı. Üerialmaişleminiise4Ekim 1582'de yürürlüğe koydu ve takvimi 10 gün ilerleterekertesi günü 15 Ekim 1582 olarak ilân etti. Böylece Roma'da 4 Ekim 1582 Perşembe gününü doğ- rudandoğruya 15 Ekim 1582Cuma gününe bağlamak karan alındı; bu ileri almayla da hafta içindeki gün- lerin sırası değişmemiş oldu. Gregoryentakvimi Fransa'da 1582 yılında kabul edildi, 9 Arahk 1582'den hemen 20 Arahk 1582'ye geçildi. tngiltereParlamentosu, Gre- goryen takvimini 3 Eylül 1752 gü- nü kabul etmişti, bu gün 13 Eylül 1752 günü olarak değil de 14 Eylül 1752 olarak sayıldı; çünkü Jülyen takvimi o sırada bir gün yitirmişti; ayncayeniyıl da 1 Ocak'tadeğil, 25 Mart'tabaşlıyordu. 31 Arahk 169O'ı, 1 Ocak 1690 (1691 değil) izliyordu ve 24 Mart 1690'dan sonra 25 Mart 1691 geliyordu. 1 Ocak'ınyıhn 1. günüolarakkabul edilmesi de 1752 yılında oldu. Böylece, 1 Ocak'la 24 Mart arasmdaki tarihlere 'çift yü' adını vermek gelenek sayıldı; öme- ğin3\ Arahk 1690'dan sonra 1 Ocak 1690/1 gibi; oysa 24 Mart 1690/1'i 25 Mart 1691 izlerdi. Gregoryen takvimi ancak 1918'de Rusya, 1923'te Yunanistan tarafin- dan kabul edüdi. Türkiye'de 1 Ocak 1926'dansonra kullanümayabaşlan- dı. Bu takvim bugün, hemenher ül- ketarafindanbenimsenmiştir. Ancak günümüzdeKalde(Sümer-Babil), îb- rani, Mısır, Yunan, Roma, Çin, ls- lam, Hindu, Madagaskar, Kamboç, Laos, Vıetnamtakvimleri, yahuzge- lenekselbayram günlerinibelirlemek için kullanılmaktadu. Gregoryen takvimindeki aksak- lıklar sorunu yüzyıllardan bu yana sürmektevetartışmakonusuolmak- tadır. Butakvimde, aylannsürelerin- dekivebirbirini izleyenyülarboyun- ca hafta günlerinin dağılımmdaki düzensizlikler birtakımyanlışlıkla- ra yol açmaktadır. Takvim reformu için 1927 yılında yapılması düşü- nülen değişiklikler, Birteşmiş Mfl- letlerTeşkSântarafindaniki öneriola- rakhazırlanmıştır. Bu öneriler şöy- le tasarlanmıştır: l.Dcfişmez(Sabit) takvim: Butak- vimde dörthaftahk 13 aybulunmak- ta; ay başı her zaman pazar gününe rastlamaktadır. Yılbaşı olan 29 Ara- lık hiçbir haftaya bağh değildir ve bayram (tatil) günüdür; aynı zaman- da artık gün de her dört yılda bir 30 Haziran'a rastlatılır. Bu öneri, çok köklübir değişiklikgetirmesi vebir- çok alışkanlığa aykın düşmesi bakı- mından (özellikle doğum ve ölüm yıldönümleri bakımından) çok eleş- tirilmiş ve uygun görülmemiştir. 2, Evrensel takvim: Bu takvimde 29 günlük4bölümvardır. Birinci ay, pazar günü başlar ve 31 gün çeker; ikinci ay, çarşamba günü başlar ve 30 gün sürer; üçüncü ay, cuma gü- nü ile başlar ve yine 30 gün çeker. Yılbaşı (bayram günü) ve artık gün (aynı şekilde bayram ve hafta dışı) değişmez takvimde olduğu gibi, ara- lık ayının ya da haziran ayının so- nuna eklenir. Reform, geçişin ayn- mınavanlamayacakbirbiçimde, ilk günüpazararastlayan bir yıldabaş- latılır. Bu ilginç öneriler, bugüne kadar BfaieşmişMilktlerTeşkilâtı'nm gün- deminden çıkartılmamıştu". Ola ki yenibinyılın takvimi bu düşünceler doğrultusunda gerçekleşir. 2001- 2100, yenibinyıl ve XXI. yüzyıl sa- yüır! ARADABtR RECEP BtLGlMER Şeyh Eteklerine Yapışanlar... Tarikat düzeninde "Bir şeyhin eteğine yapış" de- nir. Çünkü müritşeyhine bağımlıdır. Ondan izinsiz ko- nuşamaz, hiçbir iş yapamaz. Müridin şeyhine verdi- ği, dahadoğrusu vermek zorundaolduğu hizmet, şey- hinı pohpohtamak, onun kerametini yaymaktır. Bu- nun için de "Şeyhi uçmaz, mürit uçurur" denir. Cumhuriyet yönetimi, tekkeleri, zaviyeleri kapattı ama, bu düzen, aynk otu gibi yeniden sardı toplu- mu. Ardıtlan, kış uykusundan uyanan yaratıklar gibi eğmiş olduklan başlannı kaldırdılar, açık açık ortaya çıktılar. Kimi siyasetçiier, tarikatşeyhterinin ayaklanna ka- dar gidip, onlardan kendilerine oy vermelerini sağ- lamalannı istediler. Aldılar da... "Şu şeyh bu partiyi, bu şeyh şu partiyi tutuyor" diye, açıkça yazdı basın. Butür ilişkilersürüpgidiyor. Ancak başka önemli şeyh- ler dahaçıktı ortaya: Siyaset yaşamımızdaki pârti li- derieri... Milletvekilleri, örgütyöneticileri debirer mü- rit! Tarikat şeyhinin arkasında din gücü var. Parti li- derlerinin ellerinde de disiplin kurullan... örgütte tut- mak ya da uzaklaştırmak yetkisi, seçimlerde millet- vekilliği, yerel yönetimlerin adaylığı, hep liderlerin elinde. Hatta bazı yakınlannın... Bir başka deyim daha çıktı ortaya: Liderlerin çev- resi! Akıl hocası mı, şakşakçı mı, bu sayede bir külah kapma peşinde olmak mı? Belki de her üçü... Rejimin adı: Demokrasi. Klasik demokrasilerde söylendiği gibi, "Halk için, halkla beraber" mi yoksa "Halkiçin halka karşın"m\? Işte, son çıkan af yasası... Halkkarşı, buyasayıha- zırlayanlar, "Ben beğenmedim" diyenler acaba, ne ad veriyoriar bu yaptıklanna? Hani, demokrasi hal- kın kendı kendiniyönetmesiydi? En azından, öytekla- sik anlamda değil, demokrasiye saygı adına da ol- sa, halkın isteklerine, yakınmalanna, meydanlarda, sokaklarda dertdökmelerine kulak verseler bari. Hiç olmazsa, demokrasi denilen hamamın namusu kur- tulur böylece. Yakın zamanda, yeni bir şeyh düzeni daha salın- dı ortaya: Medyatik şeyhleri Kimbunlar? Mankenler, kimişarkıcıtar, kimi "show- men "ler, tarihte şeyhi uçurur gibi bunlar da gaze- telerde, televizyonlarda bir günde ünlendirilip gök- lere çıkanlıyorlar. Uğraşı ne olursa olsun, sanata bir "çı" eki eklenip, "sanatçı" oluyorlar birdenbire... Ki- mi her gece milyartar kazanıyor, kimi her gün bir sev- gili değiştiriyor. Medya akşam "Büyük aşkyaşıyor" diye duyuruyor, onlar bir de bakıyorsunuz, sabah "aynlmış" oluyorlar. Büyük aşk mı bu? Yoksa baş- ka bir şey mi? Parayla mı oluyor, hediyeyle mi; yok- sa, ünlenmek, medyaya düşmek adına mı? Siz ka- rarverin diyeceğim ama hemen belirteyim: Medya, medya olmaktan çıkmış durumda. Sevabı var, gü- nahı var. Artık medya, medya sayfalanndagizli- açık tartışılıyor. Patronlann gıkı çıkmryor. Aydınlar bir şey yapamıyor. Hükümetseyirci; dahası, onlannyörün- gesinde... Haddine mi düşmüş, bir normal medya düzeni kursun... LotoCELL Belki artık işe gitme/sioi/. STURKCELL Tevfik Fikret'te Felsefe ve Eğitim Sevgisi - 2 Arslan KAYN ARD AĞ Febefeö T evfikFflcret'in şürinde "insancıhk", insana verilen büyük önem açıkça görulmektedır. Tekilinsanmanzarala- nruneleahmşındaolduğugibikav- ramsalyaklaşımda dabuiyice bel- lidir. Öyle kiinsanı 'İannİaştıran'' dizeleri vardır. "Evrenin roh« in- sandır" ve onu kutsamamızı (tak- dis etmemizi) ister (12). Şiirin eğitimdeki önemini çok iyibilmektedir FikretYazgrya(ka- dere) razı olmanın, az şeyleyetin- menin, miskinligin, insanlann ru- huna ikinci bir doğa gibi yerleşti- ği ogünlerinortamında,yükselme, ilerleme isteği uyandıracak, ka- ramsarlığı yok edecek,çağdaş de- ğerleri sevdirecek şütier yazması bu bilinçten kaynakîanır. tşe cocuklarla başlamanın öne- mini anlamışnr. Bizde çocuklar için şiir yazmayı başlatan odur (13). Bu tür şiirlerini "Şermin" admdaki kitabında toplar. Başta Galatasaray Lisesi olmak üzere değışikokullarda ögretmen- ükyapmıştrr. Birdeokulkurma gi- rişimi vardır (14). Galatasaray Lisesi için yazdığı şiirde orayı sevgi ve saygıdolu di- zeleriyle yüceltir. Baü'dakıdüşün- ce çevrenine (ufkuna) açüan ilk pencerenin Galatasaray Lisesi ol- dugunuvurgular. Yeni velaikokul- lann açıldığını gördükçe mutlu olur. Kandiüi Kız Lisesi'nin açıl- masınaçoksevinmiştir. Bir şiirde onun için yazar; oradaki ögrenci- lerin yannın analan olacagını dü- şünerek "Enbahtsızmillet kadın- lannı okutmayan millettir" der. Herkesin, özellikle kadmlannoku- tuunasını ister. Hasan Âli Yücel'in dediğı gibi, «Meşnıtiyetdönemind^Harbiye, Ttt^Mülkiyeokunanndaöagür- lükdenaningerçeköğretmeniFik- ret otmuştur. Gençiikte özgüriük sevdasmıNamık Kemal başlatmış- tu,amayaşatanTevfikFikrettir". Mutlu yüzyıhn gelecekte değil 1300yıl öncede olduğunainanan- lannçoğunluktabulunduğubir za- manda, onun, çağdaşlaşma isteği- nin uyanmasmdakı etkisi büyük- tür (15). Tanzimat'la başlayan ay- dınlanma hareketine yepyeni ve güçlü bir ses getirmiştir. Bu ses kısa zamanda yığınlann malı ol- muş, bir bakıma Cumhuriyeti ha- zırlamıştır. Mostafa Kemal, onunbirçok şi- irini ezbere bılirdi. Gençlerin ara- sındaolduğubir günFerda(yann, gelecek) şiirinibaştan sona söyle- miştı (16). "Fikri hür, irfanı hör, vkdanı hür bir geDçtik" Mustafa Kfimarin de özlemiydi. Okullar için marş sözleri yaz- mıştır Tevfik Fikret. Darülfunun (üniversite)Marşıiçinyazdığı söz- İCTİeK CeidShnen,znhn»meii,hak buhnahkuvvet/Hakkınvüzügül- dükçe gülûmser beferiyet (insan- hk)" demektedir (17). Darühnuallim (öğretmen oku- lu) marşının sözleri de onundur. "Bflimışıklanyladonanrruşdüşün- ce mrdusuyaz" diye başlayan bu marş, "öğretmenterin, roetedece^ni" vurgulamaktadır. Tevfık Fikret'inkişiliğini oluş- turan düşünce dünyasında bilim, eğitim, hukuk, doğruluk, özellik- ledeözgüriük özlemi, aydınhköz- lemiyle hep yan yanadır. Bunlar toplumun da özlemi olmuş ve bu özlemgünümüzekadar sürüp gel- miştir. • • • 2000yıhTevfikFikret'inölümü- nün seksen beşinciyıhydı. Değer- litarihçiProf. ZekiAnkan bu yü- dönümünüdeğerlendırrnek için 25 Ekim'de tzmiı'de Ege Üniversite- si'nde bir sempozyum düzenledi. llgiyle izlenen büdiriler sunuldu sempozyuma. Felsefeci Prof. Ah- met Arslan'm iyi bir inceleme ve katkı olanbüdirisi "Tevfik Fikret veDin" başhğını taşıyordu. îstanbul'daTürkiyeYazarlar Sen- dikası, 16-17 AralıkgünleriGala- tasaray Lisesi'nde, Tevfik Fikret içinkonuşmalar düzenledi. Edebi- yatçı, tarihçi, felsefeci 15 konuş- macıkatüdı. Felsefeci olarakProf. Bedia Akarsu ile Prof. Betül Ço- tuksöken konuştu. Fikret'in şiir dünyasındaki aydınlanmacı içeri- ğe Akarsu değindi. Çotuksöken, tt Tarih-iKadmı'eG5reTevrlkFik- retveTarih" başhklı bir konuşma yaptı. Konuşmasında, "insana ve onunla ilgili bügrye şairin, tarihçi- nin, febefecinin nasd baktıklann- dan" söz etti. Bunu yaparken He- gd'in tarih felsefesine gönderme- lerde bulundu. Izmirve Istanbul'dakibukonuş- ma ve büdinlerin gecikmeden ya- yımlanmasını bekliyoruz. (12)GÖktenYerebaşlüdı şiireba- kııuz. (13) Tevfik Fikret, çocuklar için yazdığı şiırlen Şermin admdaki ki- tabuıda toplamıştır. Haluk'un Def- teri'ndeki kimi şiırlen de çocuklar için yazılmış şiirler arasında değer- lendirebiliriz. (14)Tevfik Fikret'in "Yeni Mek- tep" adıyla özel okıükurma düşün- cesi vardır. Çağdaş eğitim ilkeleri- nın uygulama alanı olmasını istedi- ği böyle bir okul için "Tarifiıanıe'' bileyazmışU. Butasarıpara sorunu yüzûnden gerçekleşemedi. (15) Hasan Âli Yücel'in Müte- fekkir Bir Şair adh yazısma bakı- mz. Hayat (deTgi), 1929. (16) RagıpŞevki, Atatürkve Fik- ret, Yarımay (dergi), 1938. (17) Güfte başlıklı şüre bakınız. Şıinnüstûndekinottau DarülfünuB Marşı'' için yazıldığı belırtilmıştir. PENCERE Bayram Sıkıntısı... Oldum olası şu Kurban Bayramı'nı sevmem ortalık kan revan içinde kalır. Işkembe, dalak.. Bağırsak, böbrek.. Kelle, beyin.. Elleri kanlı, kaşlan çatık, suratlan bozuk bi sürü herrf, sokaklarda meydanlardakurban pe- şinde dolanıp sözüm ona bayram mı yapıyor lar?.. Oysa penceremin önündeki erik ağacmı do- natan bembeyaz çiçekler insanın gözünü alı- yor. Bahann eli kulağında... . Hayyam'ın dediği gibi: Vakit geldi, dünya yeşiller giyecek, - -, t " Ağaçlara Musa'nın eli değecek, ' ' Kurv tohumlara Isa'nın nefesi. Gözler açılıp buluta çevrilecek. • Neden bu içimdeki sıkıntı?.. Yapısal kriz, beklendiği gibi medyayı da vur- du. Binlerce kişi sokakta. Aralanndayakın dost- larım da var. Alt katmandaki kol emekçisinden dünyaçapında üne kavuşmuş sanatçısına de- gingeniş birkesimi kapsayan fırtınadan çok sa- tışlı medya söz açmıyor. Cumhuriyet krizin ha- berierini vermek zorunda olduğundan kimile- rini öfkelendiriyor. Peki, bu olanbitenlerden Cumhuriyet mi so- rumlu ki sağdan soldan saldınya uğruyoruz?.. • Her neyse.. Bugün bayram.. Bayram bize mahrem.. " ' **" Sultanım biçarem.. ~ . . ^ Dolduriçelim.. diye şairin sıkıntsını payia^ı- rak yine ömer Hayyam'a dönelim; sevgili Sa- bahattin Eyuboğlu'nun çevirisiyle dilimizde de şiirleşen şu dizelerin birlikte tadını çıkara- lım: "Akılla bir konuşmam oldu dün gece; Sana soracaklanm var, dedim; Sen ki her bilginin temelisin, • - Sana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam? Birkaç yü daha katlan, dedi. Nedir, dedim bu yaşamak? ., Bir düş, dedi; birkaç görüntü. Evi barkı olmak nedir? dedim; u Biraz keyfetmek için Yıllaryılı dert çekmek, dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim; Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara, dedim; Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak? Biraz daha kulağı burkulunca, dedi. Hayyam'ın bu sözlerine ne dersin, dedim; Dizmiş alt alta sözleri, Hoşbeş etmiş derim, dedi." • Cumhuriyet için ötede beride tezgâhlanan yalan dolana aldırmayın, biz genel krizin hem kapsamındayız, hem dışındayız; yakındaki bir attlımın hazırlıkları içindeyiz... Dert ise derdimiz, keyif ise keyfimtz bu... Başarılar Diliyoruz AüNEYZİ S on on beş yıldur Antalya'nm kültür yaşamına, eski deyimiyle mührünü basmış olan Saym Musa Seyira, yeni atandığı Izmir'e gitmek üzere şubat ayında görevirü Manavgat Kültür Merkezi'ni kuran Saym Talat Aydikk'e de\Tedıp aynldı. Yeni görevinde de başanlı olacağmdan kuşkumuz yoktur. Bu nedenle başarılar dilerken bundan emin olduğumuzu da eklemek istiyordum, ama yazı başlıklannm kısa tutulması gerekiyor. Musa Seyirci, kişisel çalışkanhğı ve yaratıcüığı yamnda çevresirü de sürekli üretken ohnaya sürükleyen bir yapıdadır. Gerçekleştirdiği değişik sempozyumlar, bilimsel toplantüar, özellikle kendi köklerinin de geldiğini dile getirdiği Yörüklerin yaşam ve gelenekleri ile ilgili çalışmalanyla Antalya'ya çok değerli birbirikim kazandırmıştır. Çeşitli gazetelerde yayımlanan yazılan, şiir yüklü anlatımı ile zenginleştirdiği arulan hep kıvançla okunan çaîışmalar ohnuştur. Atandığı Izmir'in kültür yaşanuna önemli katküar kazandıracağından hiç kuşku duymamaktayız. Daha büyük nüfusa, daha zengin ve çok yönlü iş hayatına ve gelenekselleşmiş çeşitli sanat festivallerine sahip îzmir'de Sayın Musa Seyirci'nin daha da başanlı olaylara imza atacağma güveniyoruz. însanoğlunun yaşarm ve ilişkileri konusunda dört yüzyıldan beri eşine rastlanmamış gözlemleri ile ölümsüzleşmiş \Vtffiam Shakespeare, romantik oyunu"Romeove Jüh/efte "ayrümanın buruk tadından" söz etmiştir. Aslvnda her aynhğın içinde bir yeniden buluşma sevinci gizlidk. Eminiz ki, Musa Seyirci'nin can kardeşliği ve önü alınamaz gayreti, bizim onunla üişkilerimizin sürekliliğini sağlayacaktır. Ne lzmir bize uzak ne de Seyirci, Antalya'dan gayn kalacaktır. Yeni görevinizde başanlarınızm sürekli olması dileğiyle saygüanmızı sunuyoruz, Sevgili Seyirci. flielih Hibar ın bu haftahi nonukUrı Hartal Haan. Esmeray. Ercan Turgut Güzin ue Baha. Cshi dosilardan unuiulmaz bir ziuafeti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle