Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2001 ÇARŞAMBA
DtZt
Memurlap
kahkaha attı'!
• İstanbul Haber Servisi
- Memur-Sen'e üye bir
grup memur, yeni
ekonomik programı
'kahkaha atarak' protesto
etti. Memur-Sen II
Başkanlığı'nda basın
toplantısı düzenleyen
Memur-Sen İstanbul îl
Başkanı Nasuh Özdemir,
"Ekonominin dengesinin
bozulması gibi bizim de
dengemiz bozuldu.
Ağlanacak halimize güler
olduk" dedi. Memur-Sen
üyeleri toplantı süresince
kahkahayla gûlerek IMF
ve ekonomik programı
protesto ettiler.
Uyuştupucu
operasyonu
• tstanbul Haber Servisi
- İstanbul
Sultançiftliği'nde, piyasa
değeri 3 tnlyon lira olan
55 kilo eroin ele
geçirildi. Kapıkule'den
yüklü miktarda
uyuşturucu çıkanlacağı
yönünde istüıbarat alan
Gümrük Muhafaza
Narkotik timinin, yapılan
operasyon sonucunda
Şenol Ergin ve üç
kardeşine ait toplam 55
kılogram eroin ve
uyuşturucunun
paketlenmesinde
kullanılan makineleri ele
geçirdiği büdirildi.
Doktora
yumruMu sahfcm
• İstanbul Haber Serviâ
- SSK Beşiktaş
Dispanseri'nde görevli
Dr. Halil Dilek'e lise
öğrencisi hasta ile annesi
tarafindan yumruklu
saldında bulunuldu.
Dılek, muayene sırasını
beklemek istemeyen ve 3
gündür okula gıtmedığı
ıçin rapor almak isteyen
lise öğrencisini, sıraya
girmesi için uyannca
burnuna yumruk yediğini,
annesinin de üzerine
saldırdığını söyledi.
Yeni EvrenseTe
kapatma
• tstanbul Haber Servisi
- Yeni Evrensel
gazetesinin, tstanbul
DGM'nin karan uyannca
bir hafta süreyle
kapatıldığı bıldirildi.
Gazetenin Genel Yayın
Yönetmeni Ihsan
Çaralan, yaptığı yazıb
açıklamada, kapatmaya
gerekçe olarak gazetenin
8Ocak2000tarihli
sayısında yer alan "Ben
mutlaka izlemeliyim
arkadaşlar" başlıklı
yazının gösterildiğini dile
getirerek söz konusu
yazının, Evrensel gazetesi
muhabiri Metin
Göktepe'nin ölüm
yıldönümü dolayısıyla
yazıldığıru belirtti.
Oğhmun
cenazesini istiyor
• İstanbul Haber Servisi
- Elazığ-Bingöl arasmda
1993yılındaterör
örgütünün saldınsı
sonucu 33 askerin şehit
edildıği olayda oğlunu
kaybeden Selami
Kalafat, oğlunun
cenazesinin başka bir
aıleye verildiğini
belirterek yanlışhğın bir
an önce düzeltilmesini
istedi. Şehit Aileleri
Denıeği Omraniye
Şubesi'nde basm
toplantısı yapan Kalafat,
Elazığ'da fotoğraftan
oğlunu tespit etmesine
karşın cenazesinin, şehit
Murat Elibol'un ailesine
verilerek Çanakkale'nin
Kösedere köyüne
gönderildiğini söyledi.
Tımsah
operasyonu
• tstanbul Haber Servisi -
Istanbul'da düzenlenen
'Timsah' adlı
operasyonda, yurtiçi
piyasa değeri yaklaşık 5
trilyon lirayı bulan 323
kilogram eroinle
yakalanan Hikmet Şahin,
Nurettin Eren ve Mehmet
Yaşar, "çete oluşturarak
uyuşturucu ticareti
yaprü&k" suçundan
istanbul DGM tarafindan
tutuklandı.
EmeğinbunahmıYeni bir toplumun mantiğım kurmak, önce insanhğı 'toplumsallaşma'dan
uzaklaştıran bugünkü sürecigerçekçi ve acımasızca eleştirmeden geçiyor
on yıllarda sermaye, 1970 yıllannın
bunalımına, bizzat üretim yönteminde
değişiklikleri yoğnnlaştırarak yanıt
vermeye çalıştı: Bunu, teknolojik
ilerlemelere, Taylorizm-Fordizm modelinin
yerine geçebilecek modellere de
başvurarak, ancak Japon modeli olan
"Toyotizm"e ayncalık tanıyarak yaptı. Bu
değişiklikler, emekçi sııufi ve onun sendikal
mücadelesini alabildiğine etkiledi.
Yüzyılımızm
'Gündeminde
Neler var?
Server Tanilli 4
ermayenin yapısal bir bunalımı
karşısındayız; Doğu Avrupa'da, sol'un
önemli öğeleri sosyal demokratlaşma
içindedir, bu süreçle beraber, bizzat sosyal
demokrasinin kendisi bir derin bunalımı
yaşıyor; yeni liberal tasan, ekonomik,
sosyal ve siyasal içeriğiyle tam bir yayıhş
içindedir. Işte, bütün bunlar, emek
dünyasını, birçok boyutlanyla derinden
derine etkileyip çıkmıştır.
on onlu yıllar,
özellikle de
1970'lerin ortasmdan
beri, emek dünyası bir
bunaluru yaşıyor. Işçi
sınıfinm ortaya çıkıp eyleme
geçişinden bu yana belki en
keskin olanıdır o. Ne var ki,
söz konusu bunalımın
temellerini anlamak da pek
kannaşıktır; çünkü, aynı
dönemde, birbirinden
oldukça farklı derin
dönüşümler emek
dünyasını, giderek emekçi
ve sendikal hareketi
alabildiğine etkiledi.
Senaryoyu anlamak
için, onun
olarak da gördüler; yerleşik
düzenin meddahlanna göre
ise bu, Marksizmin de sonu
idi. Dahası var: Hiç de
yerinde olmayan bir
adlandınşla "sosyaüst
Mok"un çöküşüyle, önde
gelen kapitalist ülkeler,
emekçilerin sosyal hak ve
fetihlerini hoyratça tasfıyeye
giriştiler. Böylece, 80'li
yıllann sonunda, Sovyetler
Birliği'nin ve Doğu Avrupa
rejimlerinin yıkıhşı,
işçi sınıfina
büyûkbir
darbe vurdu.
Sonraki
yıllarda, bu
akıma
bağh
emekçilerin sosyal haklannı
parçalayıp yok etme, sol
sendikacılığa karşı
mücadele, "postmodern" bir
kültür adına aşın bir
sübjektivizm ve bireyciliği
propaganda etme, son
olarak da sermayenin
değerleri ve çıkarlanna zıt
bütün sosyahst öneriler
karşısında doğrudan
düşmanhkvb.
Yeni liberal
tasarımn yayılı$ı
Buraya kadar anlattığımız
karmaşık süreci özetleyelim:
Sermayenin yapısal bir
bunaluru karşısındayız;
Doğu Avrupa'da, sol'un
önemli öğeleri sosyal
demokratlaşma içindedir, bu
süreçle beraber, bizzat
sosyal demokrasinin kendisi
bir derin bunaluru yaşıyor;
yeni liberal tasan,
ekonomik, sosyal ve siyasal
içeriğiyle tam bir yayıhş
içindedir. Işte, bütün
despotluğundan farklı
biçimde, sermayenin
idealini daha da derinliğine
içselleşmeye götürecek bir
yöntemi bulup
uygulamaktır. Bu
değişikliklerin pek önemli
kimi sonuçlannı şöyle
sıralayabiliriz: Fordizmin
tipik uygulaması olan bir
fabrikada yoğunlaşmış el
emekçilerinin sayısı
azahnıştır; Üçüncü Dünya
ülkelerinde olduğu gibi
temel kapitalist ülkelerde
de, dünya çapında
yaygınlaşmış, geçici,
sözleşmesiz çalışmanm
sonucu iğretiliğin çeşitli
biçimleri artmıştır; bu tür
çalışan kadınlann sayısı
çarpıcı biçimde
çoğalmıştır... ••- • *
Böylece, emekçi sınıf daha
parçalanmış, çeşitlenmiş ve
geliştirildiği ölçüde, bu
maskeleme de gelişti.
Çağımızda yabancılaşmanuı
biçimleri, üretimin yanı sıra
tüketim alanını da etkiliyor:
Çahşmanın dışında kalan
yaşam alanı, "serbest
zaman", meta üretim
sisteminüı değerlerine, onun
maddı ya da gayrimaddi
tüketim gereklerine tabi
durumda.
Seçenekler
Onun karşısındaki
seçenekler nelerdir?
Başta, toplumda üretimin
mantığını değiştirmeli;
üretim öncelikle, mübadele
değerlerinin değil kullanım
değerlerirûn üretimine
aynlmalıdır. Üretim, aslında
sosyal bir süreçtir; bu sosyal
üretim, piyasanın mantığına
değil de, sosyal olarak
yararlı mal ve hizmetlerin
üretimine çevrildiğinde
sorun çözülmüş olacak.
lnsanlar, günde daha az
çalışarak, kendi kendıni
yıkmayan bir üretim süreci
•i
örgüsüne giren ibnikleri
incelemek gerekiyor.
Neleri örneğin?
Bunalım nereden
kaynaklamyor?
Göze ilk çarpan, hiç
kuşkusuz sermayenin
yapısal bunaluru oldu ve
özellikle 70'li yıllardan
başlayarak kapitalist
ekonomileri bütünlüğüne
sarstı. Bu bunalım, başka
sonuçlann yanı sıra en
başta, sermayeyi, dev
boyutlarda yeni bir
yapılanmaya götürdü. Emek
dünyasmı derinliğine
çarpan, önce budur.
İşçi hareketinde geriye
çekilişin bir ikinci nedeni,
Doğu Avnıpa'daki yapınuı
ve Sovyetler Birliği'nin
çöküşü oldu. Bu yıkılışla
beraber, emek dünyasında,
yanlış da olsa "sosyalizıtıin
soou" düşüncesi yayılmaya
başlar. Doğu Avnıpa'daki
komünist rejimlerin sona
erişi, uzun vadede
düşünüldüğünde, hiç
kuşkusuz olumlu öğeler
taşır, çünkü, yeni tipte bir
sosyalist tasanrun,
bütünüyle yeni temeller
üzerinde ele alınması
imkânını yaratmıştır; bu
yeni tasan, aynca "tek bir
ülkede sosvBİizm" tezini, bu
Stalinci tezı reddederken
Mars'ın kaleminde dile
gelen temel öğeleri de göz
önünde tutmanm kapısını
açmış bulunuyor. Ne var ki,
daha da yakın bir planda,
emekçi sınıfinın ve işçi
hareketinin önemli
fraksiyonlan, bu rejimlerin
yıkıhşını "sosyafizmin sonu"
geleneksel komünist
partilerle sendikalan
sarsmış olan bunalımı
hatırlatmak yeter.
Öte yandan, StaHn
döneminin geleneksel
sol'unun yıkıldığı bir sırada,
bir başka siyasal ve
ideolojik sürece tanık olduk:
O da, sol'un, eylemini
sermaye düzenine tabi
kılarak sosyal
demokratlaşması idi. Bu
"sosyal demokrat uyuşma",
sendikal ve siyasal sol'u
alabildiğine sarstı ve emekçi
smıfin içinde kaçınılmaz
yankılara yol açtı. Örneğin
sol sendikalizm, sosyal
demokrat sendikacılığı da
nitelendiren bir kurumsal ve
bürokratik işleyiş tipine
başvuruyor gitgide. , '-•
Sosyal demokrasinin
gerlleyls sOrecl
Bu olurken şu da oldu: 70'li
yıllann sonlanndan
başlayarak yeni liberalizmin
dev adunlarla yayılışı ve
sosyal devletin (welfare
state) derin bunaluru, bizzat
sosyal demokrasinin
gerileyiş sürecini başlattı;
onun müdahale biçimi, artık
yeni liberal yöntemlere
yaklaşmıştu". Kapitalist
ülkelerde siyasal eyleme
yön verenler ise bu
sonunculardır: Istenenler de
sanayide yeni yapılanmalar,
hızla özelleştirmeler,
devletin ağırlığının azalışı,
sermayenin dünya çapındaki
örgütleriyle (örneğin
Milletlerarası Para Fonu ve
Dünya Bankası) eşzamanlı
olarak mali ve parasal
politikalar kabul etme,
bunlar, emek dünyasmı,
birçok boyutlanyla derinden
derine etkileyip çıkmıştir.
Sermayenin "yapısal
hnnahmı"na yanıt diye,
çeşitli önlemler üzerinde
durulmaktadır. Onlardan
biri ve -"Fordizmden
Toyotizme geçiş" diye
adlandınlan- pek de önemli
olam, sennayenin üretim
yöntemine ilişkindir ve
emek sürecini de
etkilemektedır.
Üretim yönteminde
defllslklllder
ÖzeUikle son yülarda
sermaye, 1970 yıllanrun
bunalımına, bizzat üretim
yönteminde değişiklikleri
yoğunlaştırarak yanıt
vermeye çalıştı: Bunu,
teknolojik ilerlemelere,
Taylorizm-Fordizm
modelinin yerine
geçebilecek modellere de
başvurarak, ancak Japon
modeli olan "Toyotizm"e
ayncalık tanıyarak yaptı. Bir
yandan uluslararası
rekabetten, bir yandan da
işçi hareketini ve
smıflararası mücadeleyi
denetleme kaygısından ileri
gelen bu değişiklikler,
emekçi sınıfi ve onun
sendikal mücadelesini
alabildiğine etkiledi.
Gerçekten, Toyotizm, bu
bükülgen üretim yöntemi;
özünde, sermayenin
tasansını içselleştirme
yolunda, emekçilerin güçlü
biçimde katıhşını arayışın
bir sonucu. Sermaye,
işletrnelerde böylesi bir nza
ve katılmıı özlüyor. Şimdi
söz konusu olan, Fordizmin
karmaşıklaşmıştır.
Bununla beraber,
günümüzde, Habermas,
Gorz ve Offe gibi "işçi
sınıftııın asü rolünün
bittiğüıi" söyleyenlerin
tersine, XX. yüzyıldan XXI.
yüzyıla geçtiğimiz şu tarih
kesitınde, "emeğryle yaşayan
suuPın başta gelen çabası,
çeşitli emek kesimleri
arasında mevcut "bir
suuftan ohnanın" bağlannı
sağlamlaştırmak olmalı.
Özetle, emek dünyasmı
çarpan bunahmuı gerektiği
biçimde anlaşıbnası, işçi
hareketini doğrudan
etkileyen bu değişikliklere
bir bütün olarak bakmaktan
geçiyor. Söz konusu
değişiklikleri anlamak ise
bir yüzyıl bitip bir yenisi
başlarken karşımıza dikilen
güçlükleri göğüslemek için
bir smıfsal tasan
hazırlamakta mutlak bir
önceliğe sahıp.
Yabancılaşmaya karsı
ne yapmalı? ,
Bir önemli konu da şu:
Kapitalizm ve kapitalin
denetımindeki sistemin
egemen olduğu toplum
mantığı, yabancılaşmanuı
(alienation) çeşitli
biçimlerini safdışı
edebilecek durumda değil.
Bununla beraber, söz
konusu yabancılaşma,
emeğin yoğunlaşması ve
sermayenin tasansının
alabildiğine içselleştirilmesi
yoluyla maskelenebilir.
Fordizmin yapısında olan
despotik öğenin yerine
Toyotizmin ya da Japon
modelinin yöntemleri
içine girerken yeni bir
sosyal metabolizmaya da
yol açmış olacak.
îkinci olarak, sosyal
bakımdan yararlı mal ve
hizmetlerin üretimi, içinde
yaşadığunız dûnyada
hüküm süren "artık
zaman"ı değil, "kullanıhr
zaman"ı ölçüt olarak almalı.
Bununla sosyal çalışma,
alabildiğine insansal bir
boyut kazanırken bugünkü
fetişist niteliğini de
kaybedecektir. Çalışma
alanının dışında anlamlı bir
serbest zamana gerçekten
olanak sağlayacak işte
böylesi bir sosyal
çalışmadır; sermayenin
mantığının egemen olduğu
toplum ise buna imkân
vermiyor, aynca,
nesnelleşmiş emek üzerine
kurulu bir düzende
gerçekten serbest zaman
olamaz. Günümüzde serbest
zaman, aslında -maddı ya da
gayrimaddi- meta tüketimine
ayrılmıştır; böylece, çahşma
dışındaki zaman, gırtlağına
kadar meta fetişizmine
batmıştır. Özetle diyeceğiz
ki, yeni bir toplum mantığı
kurmak, önce insanlığı
"toplumsaUaşma"dan
uzaklaştıran bugünkü süreci
acımasızca eleştirmeden
geçiyor; bu, emek
dünyasının içinde bulunduğu
derin bunalımı aşmak için de
zorunludur.Yeni bir yüzyılın
başlannda gerçeklere
değinirken, sorulabilecek
-belki- en çetin soruyu da
soralım: Liberalizme
mahkûm muyuz?
Yann: Liberalizme
mahkûm muyuz?
AVRUPA'DAN
GÜRAY ÖZ
Yeşilin Yumuşak Olanım
Severter!
Yeşiller'in "DelegelerKonferansı", dahaanlaşı-
lır bir ifadeyle kongresi bitti. Ülkemizde yakından
tanınan Claudia Roth yüzde 91.5 oyla Fritz
Kuhn'un yanında eşbaşkanlığa seçildi. Böylece
FrankfurterAllgemeineZeitung'dan Eckart Loh-
se'nin belirttiği gibi, tiyatro eğitimi görmüş iki po-
litikacı, Yeşiller'in yöneticisi oldu. Tiyatro ciddi bir
sanattır, ama oyunculuk, farklı anlamlar taşıyan
"netemeir birsözcük. Yeşiller Kongresi ya da res-
mi adıyla Delegeler Konferansı'na fars mı, yoksa
komedi mi demeli, hangisi daha uygun olur, karar
vermek zor.
Kunjluşundan bu yana ilgiyle izleyen, olanak
buldukça bu partinin içinde politika yapmaya ça-
lışan göçmenler açısından, Yeşiller'in önemli bir
parti olduğunu söylemeye gerek yok. Göçmenler
için yaşamsal değertaşıyan konularda, son seçim-
lere kadar süren tutumuyla ilgiye, sempatiye, oy
hakkına sahip olan göçmenlerin oyuna hak kazan-
mış bir parti oldu Yeşiller. Göçmenlerle ilgili konu-
larda giderek sesi ve etkisi azalsa da hâlâ bu sem-
patinin sürdüğünü biliyoruz. Ama bir partinin ge-
nel politikalannda gerilemenin, sağa kaymanın,
Almanya gibi bir ülkede her zaman gündemin ön
sıralannda yer alan ve alacak olan göçmen sorun-
lan konusunda da etkili olacağı kuşkusu giderek
artıyor. Işaretler de pek iyi değil. lyi değil, çünkü
"reel" politika yapma eğilimi güçlendikçe ilkeler-
den uzaklaşma, onlan "düzeltme" eğilimi ağır ba-
sıyor. Seçimlerden sonra çifte vatandaşlık konu-
sunda hızlı ve gerekçesiz geri çekiliş ne Yeşiller'in
tabanını ne de göçmenleri mutlu etti.
•••
Yeşiller konusu bir yana, genel olarak yeni dün-
ya düzeninin önüne koyduğu en önemli hedefler-
den birisi, partiler arasındaki farklan azaltmak,
farklı görüşleri sistem eleştirisinin dışına çıkarmak
ve böylelikle sistemı "ebedi" ilan etmektir. Uğrun-
da yoigun çaba harcanan bu hedefe doğru göz-
den kaçınlmaması gereken bir ilerleme kaydedil-
diğini ne yazık ki görmek gerekiyor. Yeni dünya dü-
zeninin, komünistinden sosyal demokratına, ye-
şiline kadar hemen her partiyi gözüne kestirdtgi or-
tada. Artık uysal partilere, tarihin sonunun geldi-
ğine ve bundan boyle insanlığın yalnızca ton fark-
lartnda demokrasiyi yaşayabileceğine inanan in-
sanlar gerekiyor onlara. Bu durumu kabul etme-
yenler için ise güzelleştirilmiş, estetik biçimler ve-
rilmiş zorba rejimlerden çok uzak olmadığımızı
gösteren işaretler, izleme, gözleme, fişleme yön-
temleri daha bugünden gündeme girdi. Bu eğer
size çok spekülatif geliyorsa, lütfen medyayı, yal-
nız medyadaki haberleri, yorumlan değil, medya-
nın kendisini izleyin. Çok renkliymiş gibi görünen
medyanın, hızla, tek renklilığe doğru ilerlediğini ve
bu tek renkliliğin politika sahnesindekı, ekonomik
ve sosyal yaşamdaki tek renklilik isteğinin bir iz-
düşümü olduğunu göreceksiniz.
•••
Eşyanın doğasına aykın böyle bir modefin ba-
şan şansı var mı? Şimdilik bu projenin başanlı ol-
duğunu, başanlı oldukça da pervasızlaştığını ka-
bul etmek gerekiyor. Yoksa Afrika ülkelerindeki 20
milyon AIDS'liyi ilaçsız bırakmakta böylesine di-
renir miydi ilaç konsernleri. Uzaklara gitmeye ge-
rek yok. Türkiye'de kâğıt üstünde birbinne benze-
mez üç parti, rakipsız bir şekilde ülkeyi "yönete-
bilir" miydi? Kendi meslek alanımızda kalalım. Tür-
kiye'deki gazeteler arasında birbinne benzemeyen
gazete sayısının azlığı dikkat çekici değil mi?
• • •
Almanya'da sosyal demokrasi "merkezpartisi"
olduğunu ilan etti. Siz onlann "merkezin sol par-
tisi" demagojisine kulak asmayın, eski merkez
partileri yerierinde duruyor. Yeşiller merkeze doğ-
ru iki yıldır yolda. Liberal Parti, merkezin çağdaş
dingili olduğunu yıllardırsöylerdurur. Almanya'nın
ciddi haftalık gazetesi Die Ze/r'ta sosyal demok-
rasinin akıl hocası Helmut Schmidt'le, Hıristiyan
Sosyal Birlik Partisi'nin jönü Stoiber, hemen her
konuda fikir biriiğı içinde olduklannı ilan etmediler
mi?
Eşyanın doğasına aykın modellerin uzun süre
hukmetmesi olanaksızdır. Ama sürenin uzunluğu,
karşı modellerin variığına ve inadına da sıkıca bağ-
lıdır. Umut kıncı gelişmelerolabilir. Savrulanlar, dö-
ne döne dervişe benzeyenler hep olur. önemli
olan, ne olduğunu net bir şekilde görebilmek, bi-
lebilmek. Üzücü ama son bilgi şöyle:
Yeşilin üstüne gölge düştü ve koyulaştı yeşil...
Orman Mühendisleri Odası Baskani:
Yasal düzenlemeyle
orman talanı
İstanbul Haber Seni-
si - TMMOB Orman
Mühendisleri Odası
Genel Başkanı Salih
Sönmezışık. Türkiye 'de
1950 yılından sonra yi-
tirilen 27 miryon dekar
ormanlık alanın yüzde
56'sının *^asal dözenle-
mefer yohıyla yok edD-
diğmi" belirtti. Sönme-
zışık, "Orman sevgisi
konusunda ikiyüzlülük
yaşanan bir ülkede' Or-
mancılık Günü' kuda-
malarmı sahtecflik ola-
rak algıbyorum'' dedi.
Oda Başkanı Salih
Sönmezışık "21 Mart
Dünya Ormancıfak Gû-
nü"nü gazetemize de-
ğerlendirdi. Anadolu
ormanlarımn, 1838'de
imzalanan kapitülas-
yonlar ile birlikte ilk
İcez sermayenin deneti-
mine girdiğini anımsa-
tan Sönmezışık, Türki-
ye'de çokpartili döne-
me geçiş ile birlikte or-
manlann. "Oaidara:
hip olabibnek uğmna
halkm desteğmi sağla-
maaraa" olarak görül-
düğünü ifade etti. "Po-
pfiiist politikalar doğ-
nımısunda pkanlan
yasalar ile onnanlan-
mıztalanedflııiştir'' cü-
yen Sönmezuık, özel-
likle ormanın yasal t a -
nımında değuiklik y a -
pılarak gerçeWeştiril«n
düzenlemelenn. herr»e-
dense hep seçin yıllan-
na rastladığiDj, böylece
seçim yıllannın "c»r-
mancıhğm yiim >i
n" olarak tarhteki
rini aldığmı vrguladı.
12 Eylül'le birlikte
yağmanın çesdinin "ve
boyutunun geıışletilcü-
ğini ifade edea Sönn»e-
zışık. bu döıemin
belırgin özellğinin
anayasaya kacı hile y^a-
pılarak ormaılann ü s -
tü kapalı özellştirilrr»e-
si olduğunu aılattı.