25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MART 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Kurtlıı giil Türkiye Cumhuriyeti PTT Genel Müdürlüğü'nün yayın organı derginin kapağında Dünya Posta Birliği UPU'nun mektup yazma yanşması düzenlediği duyuruluyor... Konuyla ilgisi olmasa da derginin kapağını bir demet gül süsiüyor... Ne ki, yeşil yapraklı saplann tepesinde gül yerine ay-yıldızlar duruyor... Yıldızlan fon olarak kullanınca ortaya bir demet "üç hilal" çıkıyor... Devlet dairelerinde imzalannı "üç hilal"le atanlann devlete ait bir yayında sergitediği son "yaratcılık" göz yaşartyor, aferin kurtlara! Diplomacı Istanbul'da özel bir akşam lisesi, Milli Eğitim'in öngördüğü kurallara uymadan ve hatta belki de eğitim izni olmadan, yüzlerce kişiye parayla lise diploması dağıtmış; özellikle Anadolu'dan birçok kamu çalışanı, üst düzey emekli bir kamu çalışanının işlettiği bu "tesis"ten aldığı diplomayla terfi etmiş olabilir mi? Etektronik posta: derezsomecumhuriyet Tel: 0.212.512 05 05 Fakr 0.212.512 44 97 - Işkenceyle mûcadele için memuıiar eğrtilecekmiş... "Başanlı olamavanlar falakava vatınlsın!" T am sayfa gazete ilanlanna Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de katıldı; "Yüce Türk Ulu- suna Çağn" yapıyortar... Mustafa Kemal Atatürk'ün dua ederken çekilmiş bir fo- toğrafını kullanarak "Cumhuriyettarihinin, en ağıreko- nomik krizini yaşayan Türk ulusu, yeni bir Kurtuluş Savaşı vermektedir. Hür teşebbüs camiası olarak, sorumluluğumuz gereği, cephenin en önünde mü- cadele edecek oian bizler, bu mücadelede ulus ola- rak yer almamız gerektiğine inanıyoruz" diyorlar. Gazetelerin birinci sayfalanndaki "haber"lere ba- kıyorsunuz, bu kez de Türkiye'nin en büyük şirket- lerinin patronlan yani "süper patronlar" Dünya Ban- kası'ndan transfer Deviet Bakanı Kemal Derviş'in "ulusal" adını verdiği ve emperyalistlerin onayından geçmiş son programa destek vermişler, seferberlik ilan etmişler... Ulusal sözcüğünün bu kadar ayaklar altına alındı- ğı, yozlaştırıldığı; Kurtuluş Savaşı'nın bu kadar sömü- Ne savaşı?rüldüğü; seferberiiğin bu kadar değerini yitirdiği bir başka dönemı herhalde yasamadık... Alay ediyorlar. Baylar... Bayanlar... Küreselleşmenin boyunduru- ğuna girmiş, emperyalizmin kucağına otunmuş, çok uluslu şirketlerin taşeronluğuna soyunmuşlann ağ- zına "ulusal" sözcüğü hiç yakışmıyor; düne kadar sizler değil miydiniz "ulus devlet" döneminin bitti- ğini yazan, çizen, söyteyen... Şimdi hangi yüzte han- gi Kurtuluş Savaşı'ndan söz ediyorsunuz! Soyup soğana çevirdiğiniz, gırtlağına kadar borca sokup batırdığınız Türkiye Cumhuriyeti'nden kurtulma sa- vaşından mı! Ismet Inönü'nün sözüyle: - Haydi canım siz de! Emperyalistlerin, Osmanh'dan alacaklannı tahsil için kurduğu Düyun-u Umumiye, bir yandan da tü- tün işine girmiş; Reji tekel olmuş. Ürün alım fiyatını o kadar düşük tutuyortar ki, köylü kaçak ekime baş- lamış. Bunun üzerine Duyun-u Umumiye istiyor, Bab- ı Âli kanun çıkartıyor; kim ki Reji'nin kontrolu altında yetiştirdiği tütünden yanm okka bir kenarda saklar- sa; Reji'nin jandarması tarafından alnının ortasından vurula! Bugün, Uluslararası Para Fonu'na verilen söz- lerden biri de tütün mevzuatı değişikliği ile izinsiz ekim yapanlara hapis cezası getirilecek olması... TEKEL müfettişlerinin yayın organı "Mazrufta ekonomist Deniz Candaş yazıyor; TEKEL'in rakı ve sigaradan eide ettiği gelir, Uluslararası Para Fonu'nun bir yılda verdiği krediye eşitl Reji Idaresi, bedeli önce kanla sonra parayla öde- nerek kamulaştinldı; TEKEL kuruldu... TEKEL bugün altın yumurtlayan tavuk... TEKEL'i niye satıyorsunuz ve satışmı alkışlıyorsunuz? Ulusal Kurtuluş Savaşı vermek için mi? SESSÎZSEDASIZ(!) NURÎKVRTCEBE Yüksek Yerillm Hatt Ofdincutku 'J yahoo.com Az ye de kendıne bir demş tut! Cumhuriyeti eleşöpmek loncuya mı Cumhuriyet Halk Partisi onursal başkanı Erdal Inönü, partiden istifa ederken istifa gerekçesini bir tek Cum- huriyet'e gönderdi ve bizimkiler de Inönü'nün yazısını, birinci sayfadan aynen yayımladı diye Sabah yazan Okay Gönensin tutmuş, Cumhuri- yet'in "angaje" gazete olduğunu yaz- mış... Okay Gönensin kim? Bizim eski ya- zıişleri müdürlerinden... Birilerinin Cumhuriyet'e "Pravda" dediği günlerde bir- likteydik... Cumhuriyet'in ne olduğunu iyi bilir ama neden- se "angaje" olduğuna karar vermiş... Belli ki birilerine ayak uydurmuş... Okay, bizim eski yazıişleri müdür- lerinden ama artık başka bir yolun yolcusu... Anımsayalım.... Yeni Yüzyıl'daydı... Dinç Bilgin'in geneJ yayın yönetmenljğini yapıyordu... Dinç Bilgin, gazeteyi iyi paraya sattı- ğında ve yeni patron Korkmaz Yiğit gözaltına alındığında sahipliğine so- yundu... Daha sonra asıl patronu Dinç Bilgin'le Yeni Binyıl'da tekrar buluş- tu. Etibank hortumunda Yeni Binyıl kapanınca fona geçen Sabah'ta kö- şe yazan oldu... Cumhuriyet "angaje" olmuşmuş... Foncu olmadı ya! Erdal Inönü gibi siyasi ikbal peşin- de olmayan bir bilimadamı Cumhuri- yet'ten başka bir gazeteyi muhatap al- mıyorsa bu ancak Türkiye'deki ga- zetelerin ne durumda olduğunu gös- teriri ÇED KÖŞESİ OKTAY EKÎNCl Emanete 'Hıyanet' Hazine arazileri satılır mı?.. Elbette ki satılır... Her "mal" gibi, Hazine arazile- rini de satabilirsiniz... Ancak, Hazine arazilerinin satışı için, bu arazilerin "mül- ttyet" öztelliklefhiden vebu- lunduklan yerlerin "konum- lanndan" kaynaklanan bazı temel koşullar var... Birincısı, bunlar herhangi birinin, bir ailenin, bir züm- renin ya da bir kurumun, ku- ruluşun değil; hatta "devle- tin" bile değil, tüm "ulusun" ortak malıdır. Yine "ulus" adınabakımı, gözetilmesi ve değerlendiril- mesi için de bir bakana, bir müsteşara ya da bir genel mü- düre değil, "Maliye Ba- kanbğı" tüzelkişılığıne emanet edilmiştır. Bu nedenle, ne bakanlık ne de genel müdürlük "ulusal bir ge- reksimne" ol- madan bu ara- zileri satabi- lirler... • • • Peki, "hükü- metlerin" pazarlamaya hazır "emlak" niteliği taşımazlar... Çünkü kentlerin planlı ve sosyal-teknik altyapı gereksi- nimleri gözetilerek gelişebil- mesi için, toplumun ve gele- cek kuşaklarin "ortak kul- lanım alanlannın" elde edil- mesınde bu araziler en önem- li ve hatta "yegâne" olanağı sağlarlar... Yine bunlan, kent planlama- smdaki sosyal gereksinmele- re "hazırlamak" yerine, ya- sadışı yapılaşma ışgaline tes- lim eden ve arazi mafyasının rant kaynağı yapmasına göz yuman hükümetlerin, şimdi bunlan -üstelik aynı işgalci- lere ve mafyaya- satmaya kal- kışması nasıl adlandınla- bilir?.. Banka soyguncusun- dan, (onu engellemek yerine) "çaldığı para- nın vergisini almaya" kalkışmak neyse, Ha- zine arazi- lerini gasp edenlere "parayla tapu ver- , .. ., , . ^^..v,.... "satışla" kurtulacaksa, m e k " d e daıkıdebır A B D d e n K ema Derviş'i getirmeye aynışeydır. ıçıne düş- ne gerek vardı?.. ~-.-.-.-:.-- tükleri "kaynak sıkıntısını" gider- mek, ulusal bir gereksinme midir?.. Ulusun malvarlığı, böylesı durumlarda "hükü- metlere para bulmak" için mi vardır?.. Elbette ki 'hayır'... Çünkü, kaynak sıkıntısını yaratan politikalardan ulus değil "hükümetler"sorum- ludur. Dahası, ulusal çıkarla- n da gözetmeden sürdûrûlen bu pohtıkalar nedeniy le düşü- len bunalımlann karşılığı da .ulusal mallan satışa çıkarmak değil, bu politikaları artık "terk etmek" olmalıdır... Örneğin, yıllardır speküla- tif ve rantçı kazançlan vergi- lendirmekten sürekli kaçınan, sadece "bordrolu çalışanla- rın peşin kesilmiş vergileri- ne" aslan kesilen hükümetle- rin, bir yandan vergisiz ka- zançla gününü gün edenlerle kol kola "ortak politikalar" belirleyip öbür yandan yine onlara hizmet için ulusun mal- lannı satmaya kalkışması na- sıl onaylanabilir?.. ••* Hazine arazileri "konum- lan" açısındandaöylebirçır- pıda "satıp savılacak" türden Kaldıkihe- nüz işgal edilmemiş Hazine arazilerini de planlama hedeflerindeki toplumsal yerlenni gözetme- den rasgele "imara açarak" satışa çıkarmak, aynı soygu- nun "devlet eliyle organi- zasyonu" anlamına gelmez mi?.. ••• Siyasiler, bütün bunlara rağ- men "satıştan" yanalar... Ya- ni, emanete "hıyanet" pe- şindeler... Kimi "siyaset dı- şı"(!) kesimler de bunu al- kışlıyorlar... Peki, Hazine arazilerini sat- mak bir yana, planlı ve sağ- lıklı kentleşme için özel ara- zilerin bile durmadan kamu- laştınldığı ABD'den yeni ge- len Kemal Derviş, acaba bu "mirasyedi politikayı" nasıl onaylayabiliyor?.. Mademki kaynak sorunu- nu ekonomiyi "üretime" yö- neltmek ve rantlan vergilen- dirmek yerine "malı mülkü satarak" çözeceğiz, onca ün- lü ve deneyimli "komisyon- cu" varken (üstelik hepsı de "parti" üyesi) ekonomi uz- manlannı neden çagınp bakan yapıyoruz?.. Oekinci@cuınhuriyetcoın.tr. KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACI '.••'• ı HARBt SEMİH POROY . •.. • / ı'iacs semihporoy((i yahoo.com b • • • • " • • • KEDÎ LEVO APTÜÜKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN HMart MEKS/KA'NM MZ/LDER/U D£VL£7 BASK4N/ fsos'e* GSLM/ÇTT. VARLIKLI SUe ÇiFTÇrAJıA/ VAR&IMIYCA tf?n.Sİ**S£7- SCM&4 #4KG/Çi.fK r& VAL/L/K ^AfMfÇTT. ££M£ML SANTA Juarez PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Dersimiz:'Ekonomi 1 (1) Üniversitede, hocalarımız, ekonomiyi kabaca, ka- pitalist üretım biçiminin gelişme yıllarında doğmuş, "servetin üretimini, paylaştmını ve tüketimini konu alan bir toplumsal bilim" olarak tarif etmişlerdi bi- ze. Ekonomi, Adam Smrth (Uluslann Zenginliği - 1776), Thomas Malthus (Nüfus Üzerine Deneme - 1798), David Ricardo (Sıyasal Ekonominin ve Ver- gilendirmenin llkeleri - 1817) gibi kuramcılarla bir- likte 18. yüzyılın sonlanndan itibaren başlı başına bir bilim dalına dönüşmüştü. llk bakışta insana olduk- ça karmaşık gibi gelse de, anlamaya, öğrenmeye niyeti olan herkesin üstesinden gelebileceğı bir dal- dı. Nitekim bugün Türkiye'de profesörler, araştırma- cılar, planlamacılar; garsonlar, minibüs şoförleri, ev kadınları, mendilci çocuklar ve politikacılar hiç dur- madan ekonomi konuşup ekonomi tartışmıyorlar mı? Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar "eto- nomik model" denildiğinde, bununla "heıtangi bir ekonomik birimin işleyişini özetlemek amacıyla kul- lanılan denklemlerya da ilişkiler kümesi"r\\n kaste- dildiğini; "ekonomik kalkınma" denince de, bunun, "gelir düzeyi düşük, ekonomisi gelişmemiş ülkele- rin modem sanayi toplumuna dönüşme süreci" an- lamına geldiğini anlıyorlardı. "Ekonomikmüdahale" heryerde, herkes için "devletin ekonomik yaşama çeşitli biçimlerde ve sistemli olarak kanşması" an- lamını taşıyordu. Bunlar gibi daha birçok tanımla- ma yeryüzünde ekonomiye ilgi duyan her insanın kul- landığı teıminolojilerdi. Avrupa'da, Amerika'da, As- ya'daya da Afrika'daki ekonomi ögrencileri gibi btz- dekiler de aynı şeyleri okuyorlar, aynı şeyleri öğre- niyorlardı. Bu nedenle, ders sırasında aralannda "amiral battı" oynayan öğrencilerin veya doğuştan ahmak olan küçük bir azınlığın dışında hiç kimse- nin "aynı" kavramlardan "ba?te"anlamlarçıkarma- sı mümkün değildi. ••• Yine aynı şekilde, "ekonomiksistem" denilince bü- tün dünyada, "toplumdaki ekonomik kaynaklann mülkiyetini ve dağılımını düzenleyen ilkeler ve yön- temlerbütünü" demek istendiğı anlaşılıyordu. Bu ta- rife gore "kapıtalist sistem", toplumdaki ekonomik kaynaklann mülkiyetini ve dağılımını düzenleyen il- kelerin ve yöntemlerin bütünunun kapitalistler (ser- maye sahipleri) lehıne düzenlendiği ve işletildigi bir ekonomik sıstemdi. Türkiye'de tercihini bu sistem- den yana kullanmış, kuruluş yıllannın "devletçilik" modeli kısa bir süre sonra terk edilerek "karma eko- nomi" adı verilen ve "özel teşebbüs"e gelişme or- tamı ve olanağı sağlayacak yeni bir modele geçil- mişti. Bu model, "Ulkeyi 'küçuk Amerika' yapıp her mahallede bırmilyoneryaratacağız!" sözlerıyle 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Partı ile birlikte baş- lıca ışlevı "devlet eliyle fert zengin etmek" olan bir "çark"a dönüşmüştü. Bu dönemde Türkiye, her alanda Amerika Birleşik Devletleri'ne bağımlı bir ül- ke haline gelirken yoksulluk da artmış, ülke dar ge- lirli yurttaşlar için yaşanamaz hale gelmişti. Yoğun bir dış göç başlamıştı. Bir, "gel!" diyen olsa, nüfu- sun yansı çekip gidecekti ülkeden... 1950-1980 ara- sında kalan yıllar, Türkiye'de ekonomik ılişkilerın yozlaştığ/, çurudüğu yıllardı. Bu sürece karşı dire- nen toplumsal muhalefet ise 1971 ve 1980yıllann- da asken darbelerie ezilmişti. - • * . . . • • • 12_Eylül 1980 sonrası koşullannda, hedefleri Tur- gut Özal tarafından belirlenen ve ilk yıllannda -sı- nıriı da olsa-, ekonomide bir büyüme sağlayan ye- ni bir "liberal model" devreye sokulmuştu. "Biryıl içinde üretilen nihaı mal ve hizmetlerin toplam piya- sa değerindekiartış" anlamına gelen bu "ekonomik büyüme "de "aklanma" sözü verilerek Türkıye'ye getirılen kara paraların turizm, otelcilık, tekstıl baş- ta olmak üzere çeşitli hizmet ve sanayi sektörierıne yöneltilmesinin önemli bir payı vardı. Bol keseden dağıtılan teşvikler ihracata yönelik sektöıierde mal üretiminde belli bir artışı sağladığı gibi "hayali ihra- cafı ve "rüşvet"\ de pompalamıştı. Kara paralan, kumarhaneleri, uyuşturucu trafiği, "işini bilen me- murian", kayıt dışı ekonomisi. döviz bürolan ve man- targibı ortalığı saran "ban/ca"larıyla Türkiye, Turgut özal döneminde bir "cennef'e dönüşmüştü. Yalı- lar, yatlar, lüks otomobiller, ithal muzlar, yabancı peynirter; Fransız parfümleri, Italyan ayakkabılan... Her şey, ama her şey vardı bu "cennef'te... Her şeyden önce de "para" vardı tabii... Para, parra, "Di- nim, imanımparrra" vardı... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDANSAĞA: 1/ Osmanlı mimarlığında renkli camlar- la yapılan 3 pencere... Ja- ponlanngele- neksel danslı oyunu. 2/ Ha- yatarkadaşı... Gazıantep'in bir ilçesi. 3/ Geminin için- de en alt bölüm Yankı... Kayıp. Ağırbiryükükaldır- 2 mak için kullanılan 3 aygıt. 6/ Makineler- 4 de devingen bölüm- 5 leri içine alan parça... Hollanda'nın plaka işareti. II Kısa nam- _ lulu bir çeşit top... Q Sulak yer. 8/ "Tür- 9 kiye bir sıcak ülke / Güneşi kocaman bir —" (Tahsin Saraç)... Görünüşe göre olacağı sanılan. 9/ Datça Yanmadasf ndaki ünlü antik kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ tktisadi durgunluk. 2/ Kapı boşluğunun alt ya- nında bulunan alçakbasamak... Aritmetikhesap yap- makta kullanılan, birçok devingen parça dizisiyle donatılmış düzenek. 3/ Gece müziği. 4/ Kimse, ki- şi... Haber soylusu. 5/ İçinde katı bırmadde erimiş bulunan sıvı... Ateş. 6/ Bir alay işareti... Telefon sö- zü. II Bir araya getirilmiş çimento, çakıl ve kum- dan oluşan yapı gereci... Kakım da denilen kürk hayvanı. 8/ Sodyum elementinin simgesi... Kil ve kum kanşımı, san renkli verimli balçık. 9/ Damar- lı ve yan saydam bir taş... Giysilerin kol, yaka, etek kenarlanna dikilen şerit ya da kaytan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle