Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2001 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
Kıvrıkoğlu'na
mektup
• IZaVÖR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - tzmir-
BeTgama El Ele
Hareketi kuruculanndan
Ayşe Tosuner,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hüseyin
Kıvnkoğlu'na
gönderdiği mektupta,
Bergama'da ışletilmek
istenen siyanürlü
altın madenine karşı
direnen köylülerle
bölgedeki güvenlik
güçlerinin karşı karşıya
getirilmesinden duyulan
kaygıyı dile getirdi.
Mektupta, "Yann o
madenden duman
çıkmaya başlarsa, o
köylü de maden alanını
basarsa Türk köylüsü
kendi askeri ile karşı
karşıya mı getirilecek"
diye sordu.
1
MGV yönetimi
korundu'
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara DGM
Başsavcıhğı'nca açılan
Milli Görüş davası
kapsamında
değerlendirilen Milli
Gençlik Vakfi'nın
(MGV) yasaya aykın
tüm işlemlerinin
Vakıflar Genel
Müdürlüğü'ne
bildirilmesine karşuı
hiçbir işlem yapılmadığı
bildirildi. Mill Güvenlik
Kurulu (MGK) Genel
Sekreterliği'ne sunulan
raporda, Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün MGV
yöneticilerini
koruduğuna işaret
edilerek vakfın
güçlenmesinde genel
müdürlük yetkılilerinin
sorumluluğu olduğu
kaydedildi.
Sezer, TRT
yöneticileriyle
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer, TRT
Genel Müdürü Yücel
Yener ve beraberinde
TRT Çocuk ve Gençlik
Vakfi Mütevelli Heyeti
üyeleriyle görüştü.
Yener,
Cumhurbaşkanı 'na
vakfin etkinlikleri
hakkmda bilgi verdi.
Yener, görüşmede 21.
yüzyılın bilim ve
teknoloji yılı olması
nedeniyle çocuklara
yönelik bir eğitim
seferberliği düzenlemek
istediklerini belirtti.
TRT Genel Müdürü, bu
düşüncelerini
Cumhurbaşkanı
Sezer'in çok olumlu
karşıladığını bildirdi.
SlFIR
Güner, Yılmaz'ı Enver Paşa'ya benzetti. Kamran İnan, 'Aç millet, yöneticisini yer' dedi
ÂNAP'ta istifa tarbşması
AYŞESAYIN
ANKARA - Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in ana hatlannı ortaya koyduğu
ekonomik önlemler ve AB üyeliğine
dönük Ulusal Program, ANAP grubun-
da hayal kınklığı yarattı. Hükümetin is-
tifasının ve seçim istemlerinin dile ge-
tirildiği grup toplantısında Istanbul
Milletvekili Agâh Oktay Güner, ANAP
Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcı-
sı Mesut Yılmaz'ı Enver Paşa'ya ben-
zetti. Yılmaz'ın, "Vatansevertiğimizk
ber şeyi omuzlanz" dediğini aktaran
Güner, "Enver Paşa da vatanseverdi.
Ancak coğrafyayı ve şartian göremeyen
bir taarruz planryla 80 binvatan evladV
nı dondurdu. Temennim, Yümaz'ın akı-
betinin, Enver Paşa'nın akıbeti gibi ol-
mamasHÜr" diyelconuştu.
ANAP grubunda, milletvekilleri, ya-
şanan ekonomik kriz nedeniyle hükü-
• ANAP grup toplantısında Mesut Yılmaz'ı Enver Paşa'ya
benzeten Agâh Oktay, 'Temennim Yılmaz'ın akıbetinin
onunki gibi olmamasıdır' dedi. Kamran înan ise ekonomik
programın 3 ayda iki kez duvara tosladığını söyledi.
meti eleştiri yağmuruna tuttular. Edini-
len bilgiye göre Ydmaz, milletvekille-
rinden sabırlı olmalarmı ve Derviş'e
destek verilmesini istedi. Denuş'in
ekonominin sorumluluğuna genrilme-
sinin koalisyon protokolüne uygun ol-
duğunu söyleyen Yılmaz, "Hepinizden
sabıriı olmaruzı istiyorum" dedi. Gru-
bundan gelen "seçim ya da hükümetin
istifasT yönündeki ıstemlere ıse Yıl-
maz, "Seçünbuaşanıada bir çözüın de-
ğil, istifa ise mevcut krizi daha da derin-
kştirir" diyerek karşı çıktı.
Grupta Yılmaz'a ve hükümete en
ağır eleştiri, tstanbul Milletvekili Agâh
Oktay Güner'den geldi. Güner, Yıl-
maz'ın "Vatanseverliğimizle her şeyi
omuzlanz'" dediğini anımsatarak Yıl-
maz'ı Enver Paşa'ya benzetti. Başba-
kan BülentEcevit'i de eleştiren Güner,
"Sayın Ecevit'le aramda herhangi bir
düşmanhk yok. Ancak Ecevit bu >ükü
taşryamıyor. Günleri,coğrafyalan, oiay-
lan kanşürryor. Üyea obnaya çahşnğı-
mız AB'de bir gelenek vardır; seçimi
kaybeden evine, hasta olan da istiraha-
te çekilir. Bizde ne hikmetse, ya Azra-
fl'in ziyareti ya da süngü ucu bekleni-
yor" görüşünü savundu.
Grupta söz alan Van Milletvekili
Kamrantnan ise hükümetin ekonomik
programmın 3 ayda 2. kez duvara "tos-
ladjğmı" ve sorumlu bakanları hâlâ gö-
revde olduğuna işaret etti. Recep Ö-
nal'ın "zavaflı'' olduğunu savunan
İnan, ekonomiyle ilgili bütün bakanla-
nn istifa etmesi gerektiğini söyledi.
Yurttaşlann başbakana güvenini de
kaybettiğini ifade eden İnan, "Ne söy-
lediyse tersi oklu. Umıtulmamahdır ki,
aç millet, kendi yöneticisini yer" uyan-
sında bulundu.
Öte yandan, Mesut Yılmaz, dün par-
tisinin grup toplantısında Ulusal Prog-
ram'a ilişkin bilgi verdi. UP'de öngö-
rülen kısa vadeli hedeflerin 1 yıl için-
de yaşama geçirilmesi gerektiğini be-
lirten Yılmaz, AB karşıtı çevrelere
eleştirilerini sürdürdü. AB'ye karşı
maksatlı çabalann son dönemde yo-
ğunlaştığına işaret eden Yılmaz, top-
lumda adeta "siyasetsiz yönetim, siya-
setçisiz siyasetin kamçüandığjnr ileri
sürdü.
Ecevit genelge yayımladı
Devlet hurda topluyor
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Başba-
kan Bülent Ecevit, res-
mi daireler ile Kamu
Iktisadi Teşebbüsle-
ri'nde bulunan hurda-
lann ve kullanılamaya-
cak haldeki araçlann
HURDASAN AŞ'ye
verilmesi amacıyla ge-
nelge yayımladı.
Başbakan Ecevit im-
zasıyla önceki gün ya-
yımlanan ve ilgili ku-
ruluşlara gönderilen
genelgede, KlT'lerin
çalışmalannı "verimB-
lik. kararhhk Ukcleri
doğnütusunda kendi
aralannda \ e milli eko-
nomi ile uyum içinde,
ekonomik ve sosyal ge-
reklere uygun olarak"
yürütmelerinin amaç-
landığı belirtildi.
Genelgede 20 Mart
,1971 tarihli Bakanlar
Kurulu karanrun,
"Resmi daireler ve tkti-
sadi Devlet Teşekküle-
ri'nin sahip oklııklan
her çeşit hurda ile kul-
lanılarnayacak hale ge-
len araçlann kendi ge-
reksinimlerinden fazla-
buuun Makina ve Kim-
ya Endüstrisi Kurumu
tarafindan 6 ayda bir
piyasa koşullanna göre
belirlenecek fiyatiarla
'içeren
hükmü anımsatıldı.
Genelgede, MKE ile
Hurda Sanayi Işletme-
leri AŞ'nin her türlü
hurda malzemeyi top-
lamak ve değerlendir-
mekle görevlendirildi-
ğine dikkat ekilen ge-
nelgede tüm kurumlar-
dan mevcut "hurdala-
n" bu kuruluşa satış
yoluyla devretmeleri
istendi. ' "-
1
"*
; :
' .
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
Ulusalcılığı öne çıkaran ve Atatürk ilkelerini temel alan bir program hazırlanıyor
Solda yeni parti girişnni lıızkuKİı
SERDARKIZIK
İZMİR - Ülkenin içinde bulundu-
ğu açmazlara çözüm getirmeyen si-
yasal partilerin yanında, CHP'deki hi-
zip anlayışmdan ve partinin toplum-
sal mücadelede uygun koşullara kar-
şm gereken güveni verememesinden
de kaynaklanan yeni parti kurma gi-
rişimleri filiz veriyor.
Uzun zamandır sürdürü-
len hazırlık çalışmalanndan
ve çeşitli toplantılann ardın-
dan yeni partinin çerçevesi
büyük ölçüde tamamlandı.
Geçen pazar günü Mümtaz
Soysal'ın bürosunda bir ara-
ya gelen Sina Akşin, Prof.
Dr. Oğuz Oyan, Fikri Sağbr,
Erdoğan SoraL, Hüsnü Boz-
kurt, Ali Rıza Koca, Musta-
fa Tosunlar, İsmet tnö-
nü'nün torunu Gülsüm To-
ker, Bekir Armağan, Birgül
Güler ile parti programı ko-
nusunda çalışmalannı sür-
dürüyorlar.
Ulusal kimliği öne çıka-
ran, antiemperyalist, bağım-
sızlık yanlısı, yeni dünya dü-
zenine, KlT'lerin yağmalanmasına
karşı, solda, Atatürk ilkelerini esas
alan, Kemalist bir çizgide yapılanan
oluşum, büyük olasıhkla Cumhuri-
yet Devrimi Partisi adını alacak.
Soysal'ın deyimiyle bu oluşum ül-
kenin yağmalanmasına, hortumlan-
masma, sömürülmesine "tam birbaş-
kaldın", Fikri Sağlar'ın vurgusuyla
da "umudun umudu" olacak.
Oluşuma, Zekeriya Temizel de des-
tek veriyor. Soysal'la görüşen Temi-
zel'in yakın bir gelecekte bu yapıda
yer alacağmdan söz ediliyor. Başlan-
gıç toplantılanna katılan Aydın Gü-
ven Gürkan ise kulislere göre bu ya-
pıyla ipleri kopardı. Gelecek hafta ka-
muoyu önüne çıkacak partide kuru-
luş bildirgesiyle ilgili çalışmalar son
aşamaya geldi. Edinilen bilgilere gö-
"V* •• ••
Inönü: Kimseye adres göstermem
Haber Merkezi - Çağdaş Yaşamı Destek-
leme Demeği (ÇYDD) Münster Şubesi'nin
davetlisi olarak Almanya'da bulunan Erdal
Inönü, CHP'den istifasının ardmdan yeni bir
oluşumun içinde olmayacağını ve destek ver-
meyeceğini söyledi.
CHP'de bir yandan istifalar, bir yandan da
yeni oluşum girişimleri sürerken son kurul-
tayda genel başkan adayı olarak yanşan Ha-
sanFehmiGûneş, suskunluğunu bozdu. Gü-
neş, gazetemizin dünkü sayısında yer alan
CHP haberinin üst başüğında hata sonucu
soyaduun yer alması üzerine yaptığı açıkla-
mada, hiçbir oluşum içinde olmadığını bil-
dirdi. Adının yeni bir oluşumda geçmesini
tepkiyle karşıladığını belirten Güneş, "Ben
CHPli\im. CHP'deyim. Yeni bir oluşum pe-
şirKkdeğUiiTLBurürarayış^nyararhbulrnu-
yorum" diye konuştu.
Kuzey Ren Vestfalya Münster Üniversite-
si Konferans Salonu'nda düzenlenen söyle-
şide konuşan Inönü, seçimler sonrası Deniz
Baykalın istifasının ardmdan CHP'nin
olumlu bir tablo sergilediğini, kurultay son-
rası ise umut kmcı gelişmeler yaşandığına
dikkat çekti.
Inönü, "İçindeolmadığmı bir harekete des-
tek vennem mümkün değiL İçinde obnadığım
bir hareketi kimseye adres göstermem. Adres
göstermek totahter rejimfcrde olur. Umarım
benden bu yönde beklentisi olan vatandaş-
lanm beni aniar" diye konuştu.
re, yeni partinin bazı yaklaşımlan
şöyle:
• Cumhuriyete, kuruluş yıllannm
devrimci niteliği yeniden kazandınl-
malıdır.
• Devletler üstü birleşmelere ve sı-
nırlar ötesi büyük sermaye gruplan-
nın çabalanna karşın Türk halkının
sorunlannı çözmek için en elverişli
çerçevenin ulusal devlet olduğu unu-
tulmamalıdır.
• AB'ye üyelik ne pahası-
na olursa olsun mutlaka ger-
çekleştirilmesi gereken bir
tutku değil, ulusal hesap so-
runu olarak algılanmalıdır.
• Cumhuriyetin devrimci
niteliği, insanlığm eriştıği
evrensel değerlerle bağdaş-
tınknalı, insan haklan konu-
sunda uluslararası ve devlet-
ler üstü kurulüşlann dıştan
denetimi, ancak bu bağdaş-
tırma amacına hizmet ettiği
ölçüde kabullenilmelidir.
• Ekonominin, IMF ve
Dünya Bankası gibi dış
odaklardan kurtulması, baş-
lıca amaç olmalıdır.
oralcalislar@yahoo.com
Mesut Yılmaz, AB'yte müzakere-
lere başlamak için hazırianan Ulusal
Program'ı açıkladı. Mesut Yılmaz,
birkaç yıl önce de Diyarbakır'a gel-
miş ve "AB'nin yolu Diyarbakır'dan
geçer" demişti. Sonra da Diyarba-
kır'a gelmedi. Zaten hazırlanan Ulu-
sal Program'ın (UP) ancak 5 yılda ha-
yata geçirilebileceğini söylediğine
göre, şimdilik Diyarbakır'a gelmesi-
ne gerek yok.
UP açıklanınca beni de merak sar-
dı, Diyarbakır'ı gidip göreyim dedim.
Gerçekten AB'ye Diyarbakır'dan gi-
rebilir miyiz diye. UP'den, Türkçenin
resmi dil olduğunu bir kez daha ög-
rendik. Belgeyegöre Kürtlerde Kürt-
çe konuşabileceklermiş. Daha önce
giden kadın gazeteci arkadaşlanm,
Kürt kadınlann çoğunun Kürtçe ko-
nuştuklarını yazdılar. Demek ki UP,
Diyarbakır'da uygulanmaya başla-
mış.
UP'de yazdığına göre, 94 yasa de-
ğişikliği, 89 yeni yasa ve 4000 tüzük
ve yönetmelik yenilemesi gerekiyor-
AB'ye Girmek îçin Diyarbakır'dayız
muş. Bu bile önemli bir itiraf. Demek
ki AB ile aramızdaki yasal ve idari
fark bu kadarmış. Artık bunu bildiği-
mize göre yerimizi de ona göre be-
lirleriz.
• • •
UP'deki birçok temel mesele, mil-
li özelliklerimizi yansıtıyor. "Siz biz-
den siyasi değişim mi istiyorsunuz"
diye soruyoruz. Sonra da cevabını
veriyoruz: "Alın size 2000 sayfalık
kocaman bir belge. İçinde ne ister-
seniz var. MGK'nin işlevi ve statüsü
AB ölçülerine aykın mı? Olabilir. 'Ül-
kesi ve devletiyle bölünmez bütün-
lüğümüze' aykın gördüklerimizi bir
kenara ayırarak burada yazan deği-
şiklikleri gün geliryapanz. 5 yılda mı
olur, 15 yılda mı olur, bunu zaman
gösterir."
Ben Avrupa ülkelerinin tavnnı çok
seviyorum. "Değerti Tün\mûttefikle-
rimiz! Siz çok sıkılıyorsunuz. Siyasi
özgüriük kriterierini bir türlü milli çı-
kartannıza, ülkenizin çok çok özel
koşullanna uyduramıyorsunuz. Ama
işleri kitabına uydunvayı iyi başan-
yorsunuz. Eğerşimdi girmek istemi-
yorsanız, siz bilirsiniz. Çok üzûlüyo-
ruz AB 'ye giremediğinize. Sağlık ol-
sun. 15-20 yıl sonra girersiniz. Siz
sağ biz selamet. Çok çok üzüldük,
bilesiniz. Para mı istiyorsunuz? Siya-
si ölçütleri yerine getiremediğinize
ve değişimi ertelediğinize göre ca-
nınız sağolsun; biz de yardımlan er-
teleriz, olurbiter."
• • •
Diyarbakır'dayız. "Gaffar Okkan
cinayetinde ipucu var mı" diye sor-
duğumuz Diyarbakııiılar acı acı gülü-
yorlar, "Bulunmaz Oral Bey, kim bu-
lacak" diyorlar. Evet, şehrin göbeğin-
de, herkesin gözü önünde işlenen bu
cinayete ilişkin, aradan bunca zaman
geçmesine rağmen bir ipucunun bu-
lunmaması dikkat çekici değil mi?
Hizbullah denilmiş, denklemler onun
üzerine kurulmuştu ilk günlerde; son-
ra yeni bir şey çıkmadı. Cinayet ka-
ranlıklara gömüldü.
Diyarbakır'ı bu kez biraz gergin
buldum. Geçmişe göre çok mesafe
alınmış. Her şey daha kolay. Ancak
Gaffar Okkan sonrası sanki yeni bir
tedirginlikyaşanıyorgibi. Diyarbakır,
Türkiye'deki demokrasi kriterierinin
test edildiği önemli merkezlerden bi-
risi; ülkede koşullar bozulunca, ge-
lişmeler buraya kat kat daha olum-
suz olarak yansıyor.
• • •
UP'nin siyasi kriterleri ve ekono-
mik kriterleri en çok burayı etkiliyor.
Eğer program 'ca/c'lar 'cefr'lerdüze-
yinde kalırsa burası acı çekmeye de-
vam eder. Türkiye, AB kapısında da-
ha çok bekler.
UP'de idam cezası formüle edil-
meyeçalışılırken RP'li üç milletveki-
li için Ankara DGM Savcılığı'nın idam
istemesi acaba kötü bir rastlantı mı,
yoksa denk mi geldi?
Gaffar Okkan cinayetinden haber
yok, Silopi'de kaybolan iki HADEP'li-
den de... Diyarbakırlılar, acılarla do-
lu geçmiş Nevroz günlerinden banş
çağnlanyla dolu Nevrozlara geçme-
nin heyecanını yaşıyorlar. Tedirgin-
likleri bitmemiş. 15 yıllık savaşın ge-
ride bıraktığı acılann dumanı tütüyor,
yaralan acımaya devam ediyor.
Bölge banşı anyor. Ağzına kadar
dolu hapishanelerin boşalmasını is-
tiyor. Insanlan artık kaybolmasın is-
tiyor. Aş istiyor, iş istiyor, ekmek isti-
yor. Bunun da ilk şartının banş oldu-
ğunu biliyor.
•••
Diyarbakır'dan Avrupa epeyce
uzak görünüyor. Diyarbakırlılar Me-
sut Yılmaz'ı bekliyor. Onu buradan
Avrupa'ya yolcu etmek istiyorlar.
"Beş yıl çok uzak değil mi" diyorlar.
Belki çok yakın. Kim bilir?
GLOBALPOLİTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOGLU
Fanteziler Her Yerde...
Egemenliğini, serbest piyasa ve küreselleşmey-
le ülkeye refah getireceğini anlatarak sürdüren oli-
garşik koalisyon (hükümetler gibi temsilcileri de-
ğil gerçek güçleri kastediyorum) için ağnlı bir sü-
reç başladı. Yönetilenler, kendilerini kandınlmış
hissediyoriar; ya, yeni arayışlara yönelirlerse?
Bu ağnyla yaşayabilmek için olsa gerek, gerçek-
liği anlamlandırma süreçlerimizi belirleyen simge-
sel/ ideolojik ortamda, mantar gibi yeni fanteziler
türemeye başladı. Kartel medyasına şöyle bir bak-
mak yeterli: "Ulusal program yapıyoruz", "Ön-
ce piyasalara güven vermek gerekir", "Kemal
Derviş ne kadar da farkJıl"
Ulusal Program olur mu?
Kimilerine göre, ulusal devlet önemini yitirirken
ulusal program olmaz. Ben başka bir açıdan yak-
laşayacağım: Ulus nasıl bir şey ki, bunu ifade e-
den bir ulusal program olsun? Ulus insanlardan
oluşuyor, ama, homojen biryapısı yok. Dünya klas-
manında varsılı var, dünya klasmanındayoksulu...
Kimi rantiye kimi sanayici... Kimi süper market sa-
hibi, kimi bakkal... işçisi de var, iş takipçisi dolar
milyoneri, köşe yazan da... Daha geçenlerde bu
ülkenin yüzde 70'i, yüzde 5'ine çalışıyor denmiyor
muydu? Şimdi bu kadar farklı beklentileri birden
ifade edecek bir program, fanteziden öte ne ola-
bilir? Yine de "ulusalprograma" yaklaşmanın iki
yolu olabilir: Birincisi, ulusu oluşturan nüfusun ço-
ğunluğunun, yüzde 70'in gereksinimlerine önce-
lik verebilirsiniz. Bunun için bu gereksinimleri, yüz-
de 70'e sormanız gerekir. Üstelik bu çağdaş, de-
mokratik bir tutum olacaktır. Ikincisi, ülke vartığı-
nın çoğunluğunu elinde tutan, yüzde 5'in gereksi-
nimlerine öncelik verebilirsiniz. Ne de olsa bunla-
nn variığı ekonominin kaderini belirlemiyor mu? Iş-
te size iki ulusal program olasılığı. Biri demokra-
tik, diğeri... Karar sizin diyemiyorum, çünkü karar
yalnızca birincisini seçerseniz sizin. Ikincisini se-
çerseniz karar başkalanna ait...
Neden önce piyasalara güven
vermek gereksin?
12 Eylül - IMF - özal projesinden ben ülkeyi yö-
netenter hep piyasalann gereksinimine öncelik ver-
diler, hatta hükümet programlan, mali piyasalann
gereksinimlerine göre şekillendi; piyasalar özgür-
leştirildi, ülke halkının, eğitim, sağlık, kamu hiz-
metleri vb. gibi gereksinimleri ihmal edildi, üstelik
de piyasanın dinamiklerine uymaya zoriandılar ve
geldik bugüne. Şimdi tekrar piyasalann gereksi-
nimlerine öncelik verilirse, tabii piyasalar rahatlar,
ama ekonominin yapısal (üretkenlığe, gelir dağılı-
mına ilişkin) sorunlan hafiflemeden, yüzde 70 ile
yüzde 5 arasındaki denge değişmeden kalır, krizi
yaratan süreçleri yeniden üreten, uluslararası bağ-
lantılar korunmuş olur. Üstelik, bu yaklaşım,
1980'den bu yana uygulamaya konan politikaları
da aklanmış olmayacak mı?
Ülkenin mutfağında pişmeyen bir ,,
kurtancı olur mu? ^
Aslında bu safça bir soru. Önce kimin kurtanla-
cağı konusunda anlaşmak, sonra da "Kurtancı di-
ye bir şey olur mu" diye sormak gerekiyor. Ama
biz saflığımızı koruyarak devam edelim. Ülkenin
mutfağında pişmiş olmak, bu ülkenin sınrflar mat-
risinin süzgecinden geçmek, iktidan temsil eder
hale gelmek demek. Burada kendi aklı ve ülkenin
sınıflar matrisinden geçmiş bir projesi, bir meşru-
iyet kaygısı olan bir lider tipi var. Bir nebze bile ol-
sa, burada demokratik sureçlerden söz edilebilir.
Halen, karşımızda, böyle biri yok. Aksine, ülke
mutfağından değil, hegemonik bir ülke tarafından,
çok sıkı denetlenen bir uluslararası kurumda şe-
killenmiş biri var. Gelmesiyle biriikte de hegemo-
nik ülkenin elinin, ülke yönetimine dirseklerine ka-
dar gömülmesi de bir şeylere işaret etmiyor mu?
Karşımızdaki, asılda, kendine destek verenlerin,
kaynak sağlayanlann çizdiği çerçevenin dışına çık-
ması mümkün olmayan bir lider tipidir. Bu çerçe-
veyi çizenlere bakınca da, bugünkü krizin kaynak-
lanyla karşılaşıyoruz. Ne kadar iyi niyetli olursa ol-
sun, Kemal Derviş, bir kurtancı değil, krizin bir
semptomu olmaktan öteye geçemeyecek olan
bir uygulayıcı.
• • •
Ülkeyi yönetenler, yönetemiyortar ama, sol da ül-
ke siyasetinde bir çözüm sunamamanın, iktidar-
sızlıgının ağnsını yaşıyor. Onun da değişmek ye-
rine, bu ağnya katlanmasına yardım eden fantezi-
leri var. örneğin: Bari çarpık olmayan bir kapi-
talizm olsa ülkede. Ne yazık ki kapitalizm 17.
yüzyıldan bu yana tek ve küresel bir süreç. Temel
bileşenleri, sürece önce başlayanlanr özellikleri-
ne göre biçimlendi. Daha sonra gelenlerse var ola-
na göre biçimlendiler. Evet, kimine karpuz -mer-
kezdekiler-, kimine kelek -çevredekiler-, bu sis-
tem de zaten ancak böyle işler? Ya altş ya da de-
ğiştirmeye çalış! Belli ki sol, bir süredr, alışmaya
başlamış. Iktidarsızlığın açtığı boşluga bir başka-
sının adını yazmaya hazırianıyor gibi bir hali var
"Derviş Wç olmazsa, iktidardaki tükenmiş, hat-
ta 'maganda' kadrolardan farklı, çağdaş bir
adam." Ama öbür politikacılar da çağdaş! Onlar
da "post-özal" döneminin ürünleri degil mi? Ki-
mileri son model, kimileri elden geçirilırtiş, "Kara-
oğlan" gibi çağa uydurulmuş kadrolar. Diğer bir
deyişle, onlar da en az Derviş kada- bu çağın
semptomlan. Üstelik sırada daha ne çağdaş po-
litikacı adaylan var, bir elinde her an tahlmaya frıa-
zır bir solcu maskesiyle dolasan...
Evet, fanteziler her yerde. Her fante:i gibi bun-
lar da yaşandıkça, yaşayanlarda düş onklığı, al-
datılmışlık, hatta bir iğrenme duygusu /aratacak-
lar. Ama bu arada birHerinin siyasi, ekcnomik ay-
ncalıklan, jeopolitik çıkarlan korunmuş egem-en-
likleri biraz daha pekişmiş olacak...
İLAN
TC
KADIKÖY 2. SULH HUKUC
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1999/832 Vasi Tay
Mahkememizce verilen 22.1.200 tarüı
1999/832 Es. 2001/43 K. sayılı karar ile, vIK 3 5 5 .
maddesi gereğince, Bedrettin kızı, Samirre'den ofc-
ma, 28.5.1955 doğumlu Nursel Aydın veayet altt-
na alınarak, kendisine kardeşi Mehmet Ahf Aydun
vasi tayin edilmiştir.
Keyfiyet ilan olunur. 22.1.2001
Basın: 14440