25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2001 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Kıvrıkoğlu'na mektup • IZaVÖR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - tzmir- BeTgama El Ele Hareketi kuruculanndan Ayşe Tosuner, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvnkoğlu'na gönderdiği mektupta, Bergama'da ışletilmek istenen siyanürlü altın madenine karşı direnen köylülerle bölgedeki güvenlik güçlerinin karşı karşıya getirilmesinden duyulan kaygıyı dile getirdi. Mektupta, "Yann o madenden duman çıkmaya başlarsa, o köylü de maden alanını basarsa Türk köylüsü kendi askeri ile karşı karşıya mı getirilecek" diye sordu. 1 MGV yönetimi korundu' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara DGM Başsavcıhğı'nca açılan Milli Görüş davası kapsamında değerlendirilen Milli Gençlik Vakfi'nın (MGV) yasaya aykın tüm işlemlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirilmesine karşuı hiçbir işlem yapılmadığı bildirildi. Mill Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği'ne sunulan raporda, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün MGV yöneticilerini koruduğuna işaret edilerek vakfın güçlenmesinde genel müdürlük yetkılilerinin sorumluluğu olduğu kaydedildi. Sezer, TRT yöneticileriyle • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TRT Genel Müdürü Yücel Yener ve beraberinde TRT Çocuk ve Gençlik Vakfi Mütevelli Heyeti üyeleriyle görüştü. Yener, Cumhurbaşkanı 'na vakfin etkinlikleri hakkmda bilgi verdi. Yener, görüşmede 21. yüzyılın bilim ve teknoloji yılı olması nedeniyle çocuklara yönelik bir eğitim seferberliği düzenlemek istediklerini belirtti. TRT Genel Müdürü, bu düşüncelerini Cumhurbaşkanı Sezer'in çok olumlu karşıladığını bildirdi. SlFIR Güner, Yılmaz'ı Enver Paşa'ya benzetti. Kamran İnan, 'Aç millet, yöneticisini yer' dedi ÂNAP'ta istifa tarbşması AYŞESAYIN ANKARA - Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ana hatlannı ortaya koyduğu ekonomik önlemler ve AB üyeliğine dönük Ulusal Program, ANAP grubun- da hayal kınklığı yarattı. Hükümetin is- tifasının ve seçim istemlerinin dile ge- tirildiği grup toplantısında Istanbul Milletvekili Agâh Oktay Güner, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcı- sı Mesut Yılmaz'ı Enver Paşa'ya ben- zetti. Yılmaz'ın, "Vatansevertiğimizk ber şeyi omuzlanz" dediğini aktaran Güner, "Enver Paşa da vatanseverdi. Ancak coğrafyayı ve şartian göremeyen bir taarruz planryla 80 binvatan evladV nı dondurdu. Temennim, Yümaz'ın akı- betinin, Enver Paşa'nın akıbeti gibi ol- mamasHÜr" diyelconuştu. ANAP grubunda, milletvekilleri, ya- şanan ekonomik kriz nedeniyle hükü- • ANAP grup toplantısında Mesut Yılmaz'ı Enver Paşa'ya benzeten Agâh Oktay, 'Temennim Yılmaz'ın akıbetinin onunki gibi olmamasıdır' dedi. Kamran înan ise ekonomik programın 3 ayda iki kez duvara tosladığını söyledi. meti eleştiri yağmuruna tuttular. Edini- len bilgiye göre Ydmaz, milletvekille- rinden sabırlı olmalarmı ve Derviş'e destek verilmesini istedi. Denuş'in ekonominin sorumluluğuna genrilme- sinin koalisyon protokolüne uygun ol- duğunu söyleyen Yılmaz, "Hepinizden sabıriı olmaruzı istiyorum" dedi. Gru- bundan gelen "seçim ya da hükümetin istifasT yönündeki ıstemlere ıse Yıl- maz, "Seçünbuaşanıada bir çözüın de- ğil, istifa ise mevcut krizi daha da derin- kştirir" diyerek karşı çıktı. Grupta Yılmaz'a ve hükümete en ağır eleştiri, tstanbul Milletvekili Agâh Oktay Güner'den geldi. Güner, Yıl- maz'ın "Vatanseverliğimizle her şeyi omuzlanz'" dediğini anımsatarak Yıl- maz'ı Enver Paşa'ya benzetti. Başba- kan BülentEcevit'i de eleştiren Güner, "Sayın Ecevit'le aramda herhangi bir düşmanhk yok. Ancak Ecevit bu >ükü taşryamıyor. Günleri,coğrafyalan, oiay- lan kanşürryor. Üyea obnaya çahşnğı- mız AB'de bir gelenek vardır; seçimi kaybeden evine, hasta olan da istiraha- te çekilir. Bizde ne hikmetse, ya Azra- fl'in ziyareti ya da süngü ucu bekleni- yor" görüşünü savundu. Grupta söz alan Van Milletvekili Kamrantnan ise hükümetin ekonomik programmın 3 ayda 2. kez duvara "tos- ladjğmı" ve sorumlu bakanları hâlâ gö- revde olduğuna işaret etti. Recep Ö- nal'ın "zavaflı'' olduğunu savunan İnan, ekonomiyle ilgili bütün bakanla- nn istifa etmesi gerektiğini söyledi. Yurttaşlann başbakana güvenini de kaybettiğini ifade eden İnan, "Ne söy- lediyse tersi oklu. Umıtulmamahdır ki, aç millet, kendi yöneticisini yer" uyan- sında bulundu. Öte yandan, Mesut Yılmaz, dün par- tisinin grup toplantısında Ulusal Prog- ram'a ilişkin bilgi verdi. UP'de öngö- rülen kısa vadeli hedeflerin 1 yıl için- de yaşama geçirilmesi gerektiğini be- lirten Yılmaz, AB karşıtı çevrelere eleştirilerini sürdürdü. AB'ye karşı maksatlı çabalann son dönemde yo- ğunlaştığına işaret eden Yılmaz, top- lumda adeta "siyasetsiz yönetim, siya- setçisiz siyasetin kamçüandığjnr ileri sürdü. Ecevit genelge yayımladı Devlet hurda topluyor ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Başba- kan Bülent Ecevit, res- mi daireler ile Kamu Iktisadi Teşebbüsle- ri'nde bulunan hurda- lann ve kullanılamaya- cak haldeki araçlann HURDASAN AŞ'ye verilmesi amacıyla ge- nelge yayımladı. Başbakan Ecevit im- zasıyla önceki gün ya- yımlanan ve ilgili ku- ruluşlara gönderilen genelgede, KlT'lerin çalışmalannı "verimB- lik. kararhhk Ukcleri doğnütusunda kendi aralannda \ e milli eko- nomi ile uyum içinde, ekonomik ve sosyal ge- reklere uygun olarak" yürütmelerinin amaç- landığı belirtildi. Genelgede 20 Mart ,1971 tarihli Bakanlar Kurulu karanrun, "Resmi daireler ve tkti- sadi Devlet Teşekküle- ri'nin sahip oklııklan her çeşit hurda ile kul- lanılarnayacak hale ge- len araçlann kendi ge- reksinimlerinden fazla- buuun Makina ve Kim- ya Endüstrisi Kurumu tarafindan 6 ayda bir piyasa koşullanna göre belirlenecek fiyatiarla 'içeren hükmü anımsatıldı. Genelgede, MKE ile Hurda Sanayi Işletme- leri AŞ'nin her türlü hurda malzemeyi top- lamak ve değerlendir- mekle görevlendirildi- ğine dikkat ekilen ge- nelgede tüm kurumlar- dan mevcut "hurdala- n" bu kuruluşa satış yoluyla devretmeleri istendi. ' "- 1 "* ; : ' . İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN Ulusalcılığı öne çıkaran ve Atatürk ilkelerini temel alan bir program hazırlanıyor Solda yeni parti girişnni lıızkuKİı SERDARKIZIK İZMİR - Ülkenin içinde bulundu- ğu açmazlara çözüm getirmeyen si- yasal partilerin yanında, CHP'deki hi- zip anlayışmdan ve partinin toplum- sal mücadelede uygun koşullara kar- şm gereken güveni verememesinden de kaynaklanan yeni parti kurma gi- rişimleri filiz veriyor. Uzun zamandır sürdürü- len hazırlık çalışmalanndan ve çeşitli toplantılann ardın- dan yeni partinin çerçevesi büyük ölçüde tamamlandı. Geçen pazar günü Mümtaz Soysal'ın bürosunda bir ara- ya gelen Sina Akşin, Prof. Dr. Oğuz Oyan, Fikri Sağbr, Erdoğan SoraL, Hüsnü Boz- kurt, Ali Rıza Koca, Musta- fa Tosunlar, İsmet tnö- nü'nün torunu Gülsüm To- ker, Bekir Armağan, Birgül Güler ile parti programı ko- nusunda çalışmalannı sür- dürüyorlar. Ulusal kimliği öne çıka- ran, antiemperyalist, bağım- sızlık yanlısı, yeni dünya dü- zenine, KlT'lerin yağmalanmasına karşı, solda, Atatürk ilkelerini esas alan, Kemalist bir çizgide yapılanan oluşum, büyük olasıhkla Cumhuri- yet Devrimi Partisi adını alacak. Soysal'ın deyimiyle bu oluşum ül- kenin yağmalanmasına, hortumlan- masma, sömürülmesine "tam birbaş- kaldın", Fikri Sağlar'ın vurgusuyla da "umudun umudu" olacak. Oluşuma, Zekeriya Temizel de des- tek veriyor. Soysal'la görüşen Temi- zel'in yakın bir gelecekte bu yapıda yer alacağmdan söz ediliyor. Başlan- gıç toplantılanna katılan Aydın Gü- ven Gürkan ise kulislere göre bu ya- pıyla ipleri kopardı. Gelecek hafta ka- muoyu önüne çıkacak partide kuru- luş bildirgesiyle ilgili çalışmalar son aşamaya geldi. Edinilen bilgilere gö- "V* •• •• Inönü: Kimseye adres göstermem Haber Merkezi - Çağdaş Yaşamı Destek- leme Demeği (ÇYDD) Münster Şubesi'nin davetlisi olarak Almanya'da bulunan Erdal Inönü, CHP'den istifasının ardmdan yeni bir oluşumun içinde olmayacağını ve destek ver- meyeceğini söyledi. CHP'de bir yandan istifalar, bir yandan da yeni oluşum girişimleri sürerken son kurul- tayda genel başkan adayı olarak yanşan Ha- sanFehmiGûneş, suskunluğunu bozdu. Gü- neş, gazetemizin dünkü sayısında yer alan CHP haberinin üst başüğında hata sonucu soyaduun yer alması üzerine yaptığı açıkla- mada, hiçbir oluşum içinde olmadığını bil- dirdi. Adının yeni bir oluşumda geçmesini tepkiyle karşıladığını belirten Güneş, "Ben CHPli\im. CHP'deyim. Yeni bir oluşum pe- şirKkdeğUiiTLBurürarayış^nyararhbulrnu- yorum" diye konuştu. Kuzey Ren Vestfalya Münster Üniversite- si Konferans Salonu'nda düzenlenen söyle- şide konuşan Inönü, seçimler sonrası Deniz Baykalın istifasının ardmdan CHP'nin olumlu bir tablo sergilediğini, kurultay son- rası ise umut kmcı gelişmeler yaşandığına dikkat çekti. Inönü, "İçindeolmadığmı bir harekete des- tek vennem mümkün değiL İçinde obnadığım bir hareketi kimseye adres göstermem. Adres göstermek totahter rejimfcrde olur. Umarım benden bu yönde beklentisi olan vatandaş- lanm beni aniar" diye konuştu. re, yeni partinin bazı yaklaşımlan şöyle: • Cumhuriyete, kuruluş yıllannm devrimci niteliği yeniden kazandınl- malıdır. • Devletler üstü birleşmelere ve sı- nırlar ötesi büyük sermaye gruplan- nın çabalanna karşın Türk halkının sorunlannı çözmek için en elverişli çerçevenin ulusal devlet olduğu unu- tulmamalıdır. • AB'ye üyelik ne pahası- na olursa olsun mutlaka ger- çekleştirilmesi gereken bir tutku değil, ulusal hesap so- runu olarak algılanmalıdır. • Cumhuriyetin devrimci niteliği, insanlığm eriştıği evrensel değerlerle bağdaş- tınknalı, insan haklan konu- sunda uluslararası ve devlet- ler üstü kurulüşlann dıştan denetimi, ancak bu bağdaş- tırma amacına hizmet ettiği ölçüde kabullenilmelidir. • Ekonominin, IMF ve Dünya Bankası gibi dış odaklardan kurtulması, baş- lıca amaç olmalıdır. oralcalislar@yahoo.com Mesut Yılmaz, AB'yte müzakere- lere başlamak için hazırianan Ulusal Program'ı açıkladı. Mesut Yılmaz, birkaç yıl önce de Diyarbakır'a gel- miş ve "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" demişti. Sonra da Diyarba- kır'a gelmedi. Zaten hazırlanan Ulu- sal Program'ın (UP) ancak 5 yılda ha- yata geçirilebileceğini söylediğine göre, şimdilik Diyarbakır'a gelmesi- ne gerek yok. UP açıklanınca beni de merak sar- dı, Diyarbakır'ı gidip göreyim dedim. Gerçekten AB'ye Diyarbakır'dan gi- rebilir miyiz diye. UP'den, Türkçenin resmi dil olduğunu bir kez daha ög- rendik. Belgeyegöre Kürtlerde Kürt- çe konuşabileceklermiş. Daha önce giden kadın gazeteci arkadaşlanm, Kürt kadınlann çoğunun Kürtçe ko- nuştuklarını yazdılar. Demek ki UP, Diyarbakır'da uygulanmaya başla- mış. UP'de yazdığına göre, 94 yasa de- ğişikliği, 89 yeni yasa ve 4000 tüzük ve yönetmelik yenilemesi gerekiyor- AB'ye Girmek îçin Diyarbakır'dayız muş. Bu bile önemli bir itiraf. Demek ki AB ile aramızdaki yasal ve idari fark bu kadarmış. Artık bunu bildiği- mize göre yerimizi de ona göre be- lirleriz. • • • UP'deki birçok temel mesele, mil- li özelliklerimizi yansıtıyor. "Siz biz- den siyasi değişim mi istiyorsunuz" diye soruyoruz. Sonra da cevabını veriyoruz: "Alın size 2000 sayfalık kocaman bir belge. İçinde ne ister- seniz var. MGK'nin işlevi ve statüsü AB ölçülerine aykın mı? Olabilir. 'Ül- kesi ve devletiyle bölünmez bütün- lüğümüze' aykın gördüklerimizi bir kenara ayırarak burada yazan deği- şiklikleri gün geliryapanz. 5 yılda mı olur, 15 yılda mı olur, bunu zaman gösterir." Ben Avrupa ülkelerinin tavnnı çok seviyorum. "Değerti Tün\mûttefikle- rimiz! Siz çok sıkılıyorsunuz. Siyasi özgüriük kriterierini bir türlü milli çı- kartannıza, ülkenizin çok çok özel koşullanna uyduramıyorsunuz. Ama işleri kitabına uydunvayı iyi başan- yorsunuz. Eğerşimdi girmek istemi- yorsanız, siz bilirsiniz. Çok üzûlüyo- ruz AB 'ye giremediğinize. Sağlık ol- sun. 15-20 yıl sonra girersiniz. Siz sağ biz selamet. Çok çok üzüldük, bilesiniz. Para mı istiyorsunuz? Siya- si ölçütleri yerine getiremediğinize ve değişimi ertelediğinize göre ca- nınız sağolsun; biz de yardımlan er- teleriz, olurbiter." • • • Diyarbakır'dayız. "Gaffar Okkan cinayetinde ipucu var mı" diye sor- duğumuz Diyarbakııiılar acı acı gülü- yorlar, "Bulunmaz Oral Bey, kim bu- lacak" diyorlar. Evet, şehrin göbeğin- de, herkesin gözü önünde işlenen bu cinayete ilişkin, aradan bunca zaman geçmesine rağmen bir ipucunun bu- lunmaması dikkat çekici değil mi? Hizbullah denilmiş, denklemler onun üzerine kurulmuştu ilk günlerde; son- ra yeni bir şey çıkmadı. Cinayet ka- ranlıklara gömüldü. Diyarbakır'ı bu kez biraz gergin buldum. Geçmişe göre çok mesafe alınmış. Her şey daha kolay. Ancak Gaffar Okkan sonrası sanki yeni bir tedirginlikyaşanıyorgibi. Diyarbakır, Türkiye'deki demokrasi kriterierinin test edildiği önemli merkezlerden bi- risi; ülkede koşullar bozulunca, ge- lişmeler buraya kat kat daha olum- suz olarak yansıyor. • • • UP'nin siyasi kriterleri ve ekono- mik kriterleri en çok burayı etkiliyor. Eğer program 'ca/c'lar 'cefr'lerdüze- yinde kalırsa burası acı çekmeye de- vam eder. Türkiye, AB kapısında da- ha çok bekler. UP'de idam cezası formüle edil- meyeçalışılırken RP'li üç milletveki- li için Ankara DGM Savcılığı'nın idam istemesi acaba kötü bir rastlantı mı, yoksa denk mi geldi? Gaffar Okkan cinayetinden haber yok, Silopi'de kaybolan iki HADEP'li- den de... Diyarbakırlılar, acılarla do- lu geçmiş Nevroz günlerinden banş çağnlanyla dolu Nevrozlara geçme- nin heyecanını yaşıyorlar. Tedirgin- likleri bitmemiş. 15 yıllık savaşın ge- ride bıraktığı acılann dumanı tütüyor, yaralan acımaya devam ediyor. Bölge banşı anyor. Ağzına kadar dolu hapishanelerin boşalmasını is- tiyor. Insanlan artık kaybolmasın is- tiyor. Aş istiyor, iş istiyor, ekmek isti- yor. Bunun da ilk şartının banş oldu- ğunu biliyor. ••• Diyarbakır'dan Avrupa epeyce uzak görünüyor. Diyarbakırlılar Me- sut Yılmaz'ı bekliyor. Onu buradan Avrupa'ya yolcu etmek istiyorlar. "Beş yıl çok uzak değil mi" diyorlar. Belki çok yakın. Kim bilir? GLOBALPOLİTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOGLU Fanteziler Her Yerde... Egemenliğini, serbest piyasa ve küreselleşmey- le ülkeye refah getireceğini anlatarak sürdüren oli- garşik koalisyon (hükümetler gibi temsilcileri de- ğil gerçek güçleri kastediyorum) için ağnlı bir sü- reç başladı. Yönetilenler, kendilerini kandınlmış hissediyoriar; ya, yeni arayışlara yönelirlerse? Bu ağnyla yaşayabilmek için olsa gerek, gerçek- liği anlamlandırma süreçlerimizi belirleyen simge- sel/ ideolojik ortamda, mantar gibi yeni fanteziler türemeye başladı. Kartel medyasına şöyle bir bak- mak yeterli: "Ulusal program yapıyoruz", "Ön- ce piyasalara güven vermek gerekir", "Kemal Derviş ne kadar da farkJıl" Ulusal Program olur mu? Kimilerine göre, ulusal devlet önemini yitirirken ulusal program olmaz. Ben başka bir açıdan yak- laşayacağım: Ulus nasıl bir şey ki, bunu ifade e- den bir ulusal program olsun? Ulus insanlardan oluşuyor, ama, homojen biryapısı yok. Dünya klas- manında varsılı var, dünya klasmanındayoksulu... Kimi rantiye kimi sanayici... Kimi süper market sa- hibi, kimi bakkal... işçisi de var, iş takipçisi dolar milyoneri, köşe yazan da... Daha geçenlerde bu ülkenin yüzde 70'i, yüzde 5'ine çalışıyor denmiyor muydu? Şimdi bu kadar farklı beklentileri birden ifade edecek bir program, fanteziden öte ne ola- bilir? Yine de "ulusalprograma" yaklaşmanın iki yolu olabilir: Birincisi, ulusu oluşturan nüfusun ço- ğunluğunun, yüzde 70'in gereksinimlerine önce- lik verebilirsiniz. Bunun için bu gereksinimleri, yüz- de 70'e sormanız gerekir. Üstelik bu çağdaş, de- mokratik bir tutum olacaktır. Ikincisi, ülke vartığı- nın çoğunluğunu elinde tutan, yüzde 5'in gereksi- nimlerine öncelik verebilirsiniz. Ne de olsa bunla- nn variığı ekonominin kaderini belirlemiyor mu? Iş- te size iki ulusal program olasılığı. Biri demokra- tik, diğeri... Karar sizin diyemiyorum, çünkü karar yalnızca birincisini seçerseniz sizin. Ikincisini se- çerseniz karar başkalanna ait... Neden önce piyasalara güven vermek gereksin? 12 Eylül - IMF - özal projesinden ben ülkeyi yö- netenter hep piyasalann gereksinimine öncelik ver- diler, hatta hükümet programlan, mali piyasalann gereksinimlerine göre şekillendi; piyasalar özgür- leştirildi, ülke halkının, eğitim, sağlık, kamu hiz- metleri vb. gibi gereksinimleri ihmal edildi, üstelik de piyasanın dinamiklerine uymaya zoriandılar ve geldik bugüne. Şimdi tekrar piyasalann gereksi- nimlerine öncelik verilirse, tabii piyasalar rahatlar, ama ekonominin yapısal (üretkenlığe, gelir dağılı- mına ilişkin) sorunlan hafiflemeden, yüzde 70 ile yüzde 5 arasındaki denge değişmeden kalır, krizi yaratan süreçleri yeniden üreten, uluslararası bağ- lantılar korunmuş olur. Üstelik, bu yaklaşım, 1980'den bu yana uygulamaya konan politikaları da aklanmış olmayacak mı? Ülkenin mutfağında pişmeyen bir ,, kurtancı olur mu? ^ Aslında bu safça bir soru. Önce kimin kurtanla- cağı konusunda anlaşmak, sonra da "Kurtancı di- ye bir şey olur mu" diye sormak gerekiyor. Ama biz saflığımızı koruyarak devam edelim. Ülkenin mutfağında pişmiş olmak, bu ülkenin sınrflar mat- risinin süzgecinden geçmek, iktidan temsil eder hale gelmek demek. Burada kendi aklı ve ülkenin sınıflar matrisinden geçmiş bir projesi, bir meşru- iyet kaygısı olan bir lider tipi var. Bir nebze bile ol- sa, burada demokratik sureçlerden söz edilebilir. Halen, karşımızda, böyle biri yok. Aksine, ülke mutfağından değil, hegemonik bir ülke tarafından, çok sıkı denetlenen bir uluslararası kurumda şe- killenmiş biri var. Gelmesiyle biriikte de hegemo- nik ülkenin elinin, ülke yönetimine dirseklerine ka- dar gömülmesi de bir şeylere işaret etmiyor mu? Karşımızdaki, asılda, kendine destek verenlerin, kaynak sağlayanlann çizdiği çerçevenin dışına çık- ması mümkün olmayan bir lider tipidir. Bu çerçe- veyi çizenlere bakınca da, bugünkü krizin kaynak- lanyla karşılaşıyoruz. Ne kadar iyi niyetli olursa ol- sun, Kemal Derviş, bir kurtancı değil, krizin bir semptomu olmaktan öteye geçemeyecek olan bir uygulayıcı. • • • Ülkeyi yönetenler, yönetemiyortar ama, sol da ül- ke siyasetinde bir çözüm sunamamanın, iktidar- sızlıgının ağnsını yaşıyor. Onun da değişmek ye- rine, bu ağnya katlanmasına yardım eden fantezi- leri var. örneğin: Bari çarpık olmayan bir kapi- talizm olsa ülkede. Ne yazık ki kapitalizm 17. yüzyıldan bu yana tek ve küresel bir süreç. Temel bileşenleri, sürece önce başlayanlanr özellikleri- ne göre biçimlendi. Daha sonra gelenlerse var ola- na göre biçimlendiler. Evet, kimine karpuz -mer- kezdekiler-, kimine kelek -çevredekiler-, bu sis- tem de zaten ancak böyle işler? Ya altş ya da de- ğiştirmeye çalış! Belli ki sol, bir süredr, alışmaya başlamış. Iktidarsızlığın açtığı boşluga bir başka- sının adını yazmaya hazırianıyor gibi bir hali var "Derviş Wç olmazsa, iktidardaki tükenmiş, hat- ta 'maganda' kadrolardan farklı, çağdaş bir adam." Ama öbür politikacılar da çağdaş! Onlar da "post-özal" döneminin ürünleri degil mi? Ki- mileri son model, kimileri elden geçirilırtiş, "Kara- oğlan" gibi çağa uydurulmuş kadrolar. Diğer bir deyişle, onlar da en az Derviş kada- bu çağın semptomlan. Üstelik sırada daha ne çağdaş po- litikacı adaylan var, bir elinde her an tahlmaya frıa- zır bir solcu maskesiyle dolasan... Evet, fanteziler her yerde. Her fante:i gibi bun- lar da yaşandıkça, yaşayanlarda düş onklığı, al- datılmışlık, hatta bir iğrenme duygusu /aratacak- lar. Ama bu arada birHerinin siyasi, ekcnomik ay- ncalıklan, jeopolitik çıkarlan korunmuş egem-en- likleri biraz daha pekişmiş olacak... İLAN TC KADIKÖY 2. SULH HUKUC MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1999/832 Vasi Tay Mahkememizce verilen 22.1.200 tarüı 1999/832 Es. 2001/43 K. sayılı karar ile, vIK 3 5 5 . maddesi gereğince, Bedrettin kızı, Samirre'den ofc- ma, 28.5.1955 doğumlu Nursel Aydın veayet altt- na alınarak, kendisine kardeşi Mehmet Ahf Aydun vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 22.1.2001 Basın: 14440
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle