17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18MART2001 PA2AR CUMHURİYET SAYFA 17 Güneş Uluslararası bir toplantıda geleceğin projeleri görüşülüyormuş... Jo, "Biz yakında Mars'a gideceğiz" demiş... Hans, "Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz" demiş. Ivan, "Atom bombasını etkisiz hale getirmek üzereyiz" demiş... Sıra Temel'e gelmiş, "Biz de güneşe gideceğiz" demiş... Hepsi birden "Güneşe gidemezsiniz, güneş yakar" demişler. Temel gülümsemiş: - Tabii yakar ama biz akşam serinliğinde gideceğiz! Urfa'da Şanlıurfa'da 500'den fazla dernek, vakıf v.s. var... Ama bir tanesi çok farklı: Atatürkçü Düşünce Derneği... Çünkü derneği kuranlar lokal için kiralayacak daire bulamamış; kimse dairesini ADD'ye kiraya vermemiş... Sonunda bulmuşlar... llk iş üniversiteye hazırlık kurslan açmışlar... Kütüphane kurmaya calışıyorlar... Başkan Doç. Dr. Sadettin Gürsoy, destek bekliyor. 0.542.275 0181. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronık posta: demzsomvcumhuriyet.com.tr - Elektriğe yine zam yapılmış... "Halk. işkencede manvotoluva razı olacak!" afta içinde ekonomist dostlanmızdan Ca- hit Deniz uğradı; çayını yudumlarken, Şu- bat kriziyle birlikte kamu bankalan üzerin- deki riskin 70 milyar dolan bulduğunu öne sürüp, çöken ekonominin krizi aşması için en az bu kadar dövize gereksinim olduğunu söytedi. Bu pa- ranın Dünya Bankası'ndan, Uluslararası Para Fo- nu'ndan ve ABD Hazine Bakanlığı'ndan çok kolay- ca bulunabileceğini anlattı. Sonra... "Ama bu parayı vermeyecekler" dedi: "Özellikle Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fo- nu'ndan zaman zaman yapılan açıklamalarda Tür- kiye'nin ekonomisinin güçlü fakat insanlannın fakir olduğu söylenir... Bu demektir ki, Türkiye'nin bir 'gücü' var... Ama Türkiye'de başka bir 'güç' daha var, o da ülkenin kanını emen yolsuzluk, soygun, hor- tum... Yabancılar bunu bizden daha iyi biliyorlar..." Peki, ne olacak? "Siyasi destek anyorlar..." , v Siyasi destek Nedir bu siyasi destek... Dünya Bankası'ndan transfer edilerek ekonomiden sorumlu Devlet Ba- kanı yapılan Kemal Derviş'in VVashington'dan ge- lirgelmez "ulusal plan"la birlikte gündeme soktuğu "siyasi destek", başlangıçta içi boş bir kavramdı... Içini birkaç gün önce ABD'nin Ankara Büyükelçi- si Robert Pearson doldurdu... En büyük elçi, koalisyon ortakları Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli'yi tek tek ziyaret ederek ve diplomasinin de dışına çıkarak dobra dobra sordu: - Kemal Derviş'e siyasi destek veriyor musunuz, vermiyor musunuz, açıkça söyleyin kardeşim! Amerikalılar, üçlü koalisyonda, Türkiye'deki hiç- bir siyasi partiyle bağı olmayan dördüncü bir orta- ğa yer olup olmadığını merak ediyordu, öğrendileri Siyasi destek tam! Gelelim sadede... Cahit Deniz: "Eğer siyasi destek sağlanmışsa ortaya siyasi bir güç çıkacak demektir. Çünkü, Amerika bugünkü koalisyonu yann muhatap bulamayacağı beklenti- sindeydi. Işte şimdi sağlanan siyasi destekle orta- ya çıkan 'gücü' göreceğiz... Öncelikle Türkiye'nin ken- di kaynaklannı harekete geçirmesi istenecek. Kamu bankalarının tasfiyesi, kamu mallarının satılması, kamu işletmelerinin yabancılara bırakılması gibi... Bi- raz da para verecekler... Paranın nereye kullanıla- cağına da siyasi güç karar verecek..." Derviş'in "ulusal program" yerine açıkladığı "acil önlemler paketi" de neler olacağını gösteriyor za- ten... Düne kadar "Telekom" diyen Ulaştınma Baka- nı Enis Öksüz bile paketin içine girdi. Kendimiz ettık, kendimiz buluyoruz... • • • Yaşasın siyasi destek! SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRÎKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hatb en£ncutku(ayahoo.com Krize dış destek yok, dûş destek var. Ankara Valisi YahyaGUP'un açıklaması Ankara Valisi Yahya Gûr aradı.. Vali Gür, Bahçelievler Ulubatlı Ha- san llkokulu 3/A sınıfı öğretmenı Sa- lîha Günaydın Duydukoğlu'nu şikâ- yet etmek uzere gelen velilerle yaptı- ğı görüşmede, kimseyi dövmekten beter etmediğini, velileri vilayete ge- tiren Prof. Dr. Metin Özenci'ye de gözdağı vermediğini söyledi. Gür, ran- devusuz gelmelerine karşın 11 veliyi dinlediğini ve şikâyetlerini not aldığı- nı, daha sonra da öğretmen hakkın- da verilmiş raporu incelettiğini bildir- di. Vali, müfettiş raporunda öğretme- nin sıntfının değiştirilmesinin önerildi- ğini ancak Milli Eğitim Müdüriüğü'nün bir değışıklik olacaksa bunun okul de- ğiştirme şeklinde yapılması gerektiği yolunda görüş bildirdiğini açıkladı ve konuyu incelettiğini söyledi. Bu arada sınıftan başka bir grup adına arayan bir veli de öğretmen Duydukoğlu hakkındaki tüm iddiala- nn asılsız olduğunu belirterek, "Benim oğlum afacandır... Öğretmeninden ce- za vermesini istiyorum ama bırakın dövmeyi, küfür etmeyi, öğrencilerine en küçük bir ceza bile vermiyor" de- di. Öte yandan, şikâyetçi veliler de ara- yarak gerek vali gerekse öğretmen hakkındaki iddialannı yeniledi... Şimdi... Öyle ya da böyle... Ortada bir sorun olduğu açık... Sorun, sınıfın da vilayetin de duvaıiannı aşarak ka- muoyuna yansıdığına göre Milli Eği- tim, ne olup btttiğini bir an önce açığa çıkarmalıdır! ÇED KOŞESİ OKTAY EKlNCl 'Mağara Devri'ne Bile Yakışmayanlar... Bir arazide, insanoğlunun yüz- binlerce yıl önceki "ilk atala- nna" ait yaşam izlerinin bu- lunma "olasıuğı" karşısında ne yapılır?.. Çağdaş bir ülkede, "uygar" bir ulus ve o ulusun "aydın" insanlan. yöneticilen, siyasetçi- leri ve "gazete yazarlan" el- bette ki buna önce çok "sevinir- ler".. Çünkü bu olasılık, "çok kü- çük bir oranda" bile olsa, hat- ta sadece bir "şüphe" düzeyin- de bile kalsa, eğer gerçekleşir- se dünyanın en şansh ve en zen- gin ülkesi ve ulusu olunur... Yine çünkü insanoğlunun beş yüz değil. bin değil, on bin de- ğil, yüz bin bile değil, tam "500 bin yıl önce" 1 ne yedığini, ne içtiğmi, nasıl yaşadığını, nasıl ba- nndığını "kanıtlayan" bulgu- lar öyle her yerde. her zaman, her kıtada kolay bulunmaz... ••• Peki, yine bir arazide böyle bir olasılığın "ciddi kanıtlarla" gündeme gelmesi durumunda, uygar ulusun uygar insanlan "sevinmenin" arkasını nasıl getirirler?.. Elbette ki tüm ola- yan Yanmburgaz mağarala- n'nın da aynı Altınşehir mahal- lesine "komşu" olduğu gerçe- ğini bile önemsemeyea bu "tep- kili" beyler, Anadolu'da ve Is- tanbul'da yetışmış birer "okur- yazar" olmalanna rağmen se- vinecekleri yerde bize "ateş püskürmeye" başladılar... O kadar ki.. aynı mağaralar- dan 8-10 tanesini, uzmanlara başvurmadan, sadece kendı yük- sek "arkeolojik gözlemlerine" (!) dayanarak ve bunlan önem- li saymayarak hemen "betonla dolduran" inşaat yetkililerine bile en ufak bir eleştiri yönelt- meden; "Ne yani.. şimdi stad- yumu yıkabm mı?" diye ina- nılmaz bir aymazlığa girdiler. (Sabah, Erdal Bilallar, 15.03.2001) Dahası, aynı zamanda "SİT irdelemesine" de yakın geç- mışte konu olabilmiş böylesi bir arazide çıkan mağara- naklarını sefer- ber edip, hemen gerekli "bilim- sel araşhrmalara" girişerek... O arazide, çok önemli ve hatta "yaşamsal bir ulusal proje" uygulanıyor olsa bile, işte o kü- çük, ama çok değerli olasılığın gerçekleşmesi halinde binlerce kat daha yüksek bir zenginliği ve hatta prestıji ülkeye ve ulu- sa kazandırmanın "önemini" görebilen bir bilinç ıçınde "ima- ra" ara verip "arkeolojiyi" devreye sokarak... Ya da aynı inşaatı, daha dik- katlı ve "olası kanıtlan yoket- meden" sürdürme becerisini ve duyarlılığmı göstererek... ••• Küçükçekmece ilçesinin Al- tmşehir mahallesine komşu ko- numda yükselen Olımpıyat Sta- dı inşaatının altında bazı "ma- ğaralar" bulunduğunu Cumbu- riyet ortaya çıkartınca, yukan- da özetlenen uygar davranışla- nn "tam tersi" bir tepkiler zin- ciri de peşi sıra geliverdi... Günümüzden 700 bin yıl ön- ceye uzanan bir "insan yerle- şimleri tarihF'nin izlerini taşı- lan "örtbas" ederek değil, on- lara gereken önemi verip araş- tırarak insanlık karşısına "olim- piyatları da kazanmayı hak edecek" bir çağdaşlığı yakala- yabileceğimizin farkına bile var- madan; "Sizin bu haberiniz sadece olimpiyatlan almamı- zı engeller, başka işe yara- maz..." şeklinde sözde "fikir" (!)tartışmasınaginştiler... (Hür- riyet,Fatih Altaylı, 15.03.2001) ••• Ben diliyorum ki stadyumun altından "tarih" çıkmasın... Böylesine eşsiz bir zenginlik varsa bile olmaz olsun... An- cak, stadyumun geleceği için değil, "ulusal onurumuz için" bunu diliyorum... Çünkü eğer çı- kıverirse, betonla doldurulan ya da üzerine tribünler inşa edi- len mağaralardaki "olasılığın" hesabını insanhğa nasıl verebi- liriz?.. Böylesi bir "ilkellik", beUci de o "mağara devrinde" bile yaşanmamıştı... [email protected]. [email protected] İSMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHlÇAK^n^lmanin behieak&turk.nM ÇtZGtLtK KÂMİL MASARACI HARBl SEMtH POROY semihporoy(gyahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18Mart TRAILER CARAVANS Completely Furnished KARAVANLA YOLCULUK.. 1$2S'TE SO6VAJ, KARAVANLARtA ILGIU 8/8 REK.LAM İMSlLIZ £4£V'V<7V£>4 YE/S ALMIÇTf- *G4RAVAN SÖZC-Ü- 6Ü,D-UNYA 0IU.ERINE PABSÇA "KSBVAAI"PAN &EÇ.- MIÇTİe. ESKI ÇAĞLAeO*, 6ÛVEUUK HS&£HİrL£; TOPUJ OLAKAK YOLCJJLUfC ZOKUMUJYDU VE DO- ĞALUietA Ar, E?EK, tsAnn, orre G/BI HAYVANLAB- LA •MP/lMAKTXyOI. KOMAKLANAN Y£eLe&£ OE KERVANSAKAY OEMMCKTEVDİ. 2O- YUZ.Ytl.DA, MO- TX>KLU AISAÇLARfN ABKASIMA BAĞLAAJAN VA- 6ON BtÇlMi KA&4VANCAR İLG/MÇ SlR YOLCULUK TUOÜUÜ YEGıNB SETItSILEBtLMetCre,OLDu<Ç4 UCL1Z YOÇ- CJJLUK rAP/LAStlMEKrEYDİ. KARAVAN TURİZMİ SON YtLLAGM BÜYÜK SeLİÇME eÖSTVten*£/CTED/e. PANÖ DENtZ KAVUKÇUOGLU Atina'da Bir Sokak Eğer ona rastlamasaydık, yabancı gezginleıin yollarının düşmesi için hiçbır neden olmayan o da- racık sokakta, bize Selanik-Atina gezimizin en hoş saatlerini yaşatacak bir "dost mekâm'nm bulundu- ğunu nereden bilebilirdik? Ama insanlann yaşam- lannı çoğu zaman böyle beklenmedik rastiantlar renk- lendirmiyor mu? Biz de, Kurban Bayramı'na rast- layan salı günü öğlen vakti, Syntagma Meydanı'nı "o/tpazan"nın bulunduğu Monastraki Mahallesi'ne bağlayan Enmou Caddesi'nde avare dolaşırken, kamımızın acıkmaya yüz tuttuğu bir sırada karşı- mızaçıkıveren.yürüyüşünden, bakışından "bizden biri" olduğunu anladığımız, anlayıncada Türkçe laf atıp, Türkçe yanıt aldığımız, kömür karası saçlan- na aklar düşmüş eski ıstanbullu hemşerimizin sa- yesinde öğrenmiş, tanımıştık o mekânı... Yolda, "Beni Rum sanmayın..." demişti, "Erme- niyim ben, adım Vahan..." Sonra "aslen Kuzgun- cuklu" olduğunu, yirmi dört yıldır da Atina'da ya- şadığını anlatmıştı. Kuyum ustasıydı. Küçük bir duk- kânı vardı. Rum eşi ve iki çocuğuyla "geçinip gidi- yorduişte..." Bir ara Moda'da, bizim eski mahalle- de, hem de iki sokak ötemizdeki Aramyan-Uncu- yan Okulu'na gittiğini söyleyince daha bir yakın gel- mişti bana eski hemşerim... Duru bir Istanbul Türk- çesi konuşuyordu. Kafamdan geçenleri okumuş gibi, "Biliyor musunuz? Biz hep Türkçe konuşunız aramızda..." dedikten sonra eklemişti: "Her yıl en azından bir ay Türkiye'deyim... Memleket hasreti yani..." ••* Bir iki sokak geçtikten sonra bir köşebaşında durmuş, eliyle ileride, sokak içindekı bir kapının üzerinde asılı duran renkli bir tabelayı gösterip, İş- te burası..." demişti, "Bizim Yorgo'nun dükkânı... Bakırköylüdür kendisi..." Yine önde o, arkasında biz, yedi kişi, tabelasında "Konstantinopolis" yazan, yan yana dört kişinin zar zor sığışacağı "kebap bü- fes/"nedoğru yürümüştük. Acemi bir ressamın elin- den çıktığı ilk bakışta belli olan rengârenk tabela- ya bir "Üsküdarsilueti" resmedilmışti. Siluetin önü- ne, mavi Boğaz sulannın üzerine Kız Kulesi ile bir de Yunan bandıralı bir şilep oturtmuştu ressam... Yorgo bizi gülerek karşılamış, ellerimizi sıkarken, on- ca yıldır hiç bozulmamış Türkçesiyle, "Yerimiz çok küçük maalesef..." diye yakınmıştı, "sizi nasılağır- layacağız, bilemiyorum..." Ama hemen bir "çözüm" bulunmuştu... Dışanya, önüne otomobillerin, motosikletlerin park ettiği dar kaldınma, plastikten küçük bir masa konmuş, çev- resine de birkaç tabure yerieştirilmişti. Kimimiz otu- rarak, kimimiz ayakta ilk yudumlarımızı almıştık "uzo"dolu kadehlerimizden... Bakırköylü Yorgo'nun müşterileri çevrenin esnafıydı genelde. Türkiye'den, çoğunlukla da Istanbul'dan gelmiş göçmenlerdi. • Eski yurttaşlanmız, eski hemşerilerimizdi. Beyoğ- luspor'da top koşturmuş futbolcular, Kurtuluşlu mobilyacılar, Sultanhamamlı manifaturacılar, Tar- labaşılı berberler, Yeşilköylü balıkçılar... Dükkâna yeni gelen, bizim Türkiye'den "olduğumuzu" öğre- nen herkes önce bir Merhaba" diyor, arkasından. 1 da, çok gerilerde kalmış ortak, güzel günlere, anı : ' lara kadeh kaldınyordu... • • • O öğlen vakti Atina'nın Thisseos Sokağı'nda ya- şadığımız her şey güzeldı... Yediğimiz kupa (go- pes) balığını, domuz dönerini, şiş köfteyi, kıvırcık sa- latayı kuşkusuz "daha rahat" bir yerde de yiyebilin uzolanmızı, aynalan sırtımızı sıyıran kamyonetlerin geçmediği, egzoz kokulannın burunlanmızı tırma- lamadığı başka bir sokakta da içebilirdik... Ama orada yaşadıklarımızı yaşayamazdık... "Konstanti- nopolis Kebap Büfesı"nöe, kapı önünde kurulan o sıcak, o içten, o coşkulu "dostlar sofrası"nı başka bir yerde bulamazdık... Neredeyse "hiç" denecek kadar az tutmuş hesabı uzatırken, "Kahveler ben- den, ikişişe uzonun da birisı Vahan'dandızaten..." demişti Yorgo. Giderken el sallamışlardı arkamız- dan... "Yine buyurun... Bekleriz..." Thisseos Sokağı'ndan ayrılırken, iki yakanın o mağrur bakışlı, şişkin göğüslü, kasım kasım kası- lan politıkacılan gelmiştı gözlerimin önüne... Ne ka- dar yoksul, ne kadar yoksun insanlardı aslında... Bi- zim hayatlanmız gibi hayatlar yaşamayınca, This- seos Sokağı'nı bilmeyince sözgelimi, merak da et- meyince üstelik, olduklan gibi olabiliyoıiardı an- cak... Ve öyle de kalıyorfardı... Olduklan gibi yani... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluıo tuyap.com) . 1 2 3 B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1/ Bir yapıyı .. üstten kuşatan ve uzakları 2 seyretmeyi sağlayan teras. 2/ Edremit Körfezi kıyı- sında turistik bir yöre... Mahkeme so- nucunu göste- ren resmi bel- ge. 3/ Dar, uzun ve hafif bir ya- nş kayığı... Iri tanelı bezelye. 4/ Hayvanla- ra vurulan damga... Türlü bıtkilerin yap- rak ve kabuklanyla kokulandınlmış acım- hrak bir içki. 5/ Kaçak eşya. 6/ Ayağa gıyi- len şeylerde ayak bı- leğinden baldıra doğ- ru olan bölüm... Eski Mısır'da güneş tannsı. 7/ Istenç yitimi... Kurum, çahm. 8/Leş... Geminin ar- kası. 9/ Alyuvar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şampiyon... Ingiltere'de çok sevilen bir cıns bi- ra. 2/ Huzur... " — tutmuş söylemez olmuş / Ağız- da dilleri gördüm" (Yunus Emre). 3/ Arnavutluk'un para binmi... Güney Amenka ormanlarında yaşa- yan kemırgen bır hayvan. 4/ Vıetnam'ın plaka ışa- retı... Rütbeyi göstermek için omuzlara takılan par- ça. 5/ Zonguldak yöresine özgü bır halk oyunu. 6/ Mukavemet... Italya'nın en uzun ırmağı. 7/ Jüpıter gezegeninin bir uydusu... Hafif sis. 8/ Üzerine ya- zı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Halatta kay- mayı önleyen bir düğüm biçimi. 9/ Eski dilde ba- * ğırsaklar... Serbest bırakma.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle