Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2001 CUMA
EKONOMIK BUNALM
KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalar, odalar ve sivil toplum kuruluşlannın temsilcileriyazdı
Kriziıı suçlusıı siyasilerRAYRAMMERAL
Türk-lş Genel Başkanı
G
ünümüzde yaşanmakta
olan kriz, yıllardır Türki-
ye'ye dayatılan ve tüm
amacı ulusötesi sermayenin çıkar-
lannı korumak olan IMF-Dünya
Bankası politikalannın sonucudur.
Bu krizin diğer sorumlusu ise ülke-
mizde kaynaklann yağmalanması-
na ve talan edilmesine yol açan ve-
ya bu soyguna ve talana göz yuman
siyasilerdir.
Türkiye'yi IMF'ye, Dünya Ban-
kası'na ve ulusötesi sermayeye
muhtaç eden, bu yanlış politikalar-
dır. Yıllardır süren yağma-talan ve
israf, kamu açıklannın büyümesi-
ne yol açmıştır. Kamu açıklan ar-
tınca da Türkiye'nin IMF'ye, Dün-
ya Bankası 'na bağımlılığına yol
açıcı ilişkiler ortaya çıkmıştır. IMF
ve Dünya Bankası politikalannın
sonuçlan arasında, halkımızın yok-
• Krizin aşılabilmesi ve benzeri krizlerin engellenebilmesi,
üretimin, ihracatın ve istihdamın arttmlmasına, halkınuzın
satın alma gücünün yeniden yükseltilmesine, yeterli talebin
yaratümasına bağlıdır. Yeterli talebin olmadığı şartlarda
üretilen ürünlerin satılması mümkün değildir.
sullaşması, gelir dağüımı adaletsiz-
liğinin iyice artması ve ülkemizin
üretken potansiyelinin tahrip edil-
mesi bulunmaktadır. Türkıye, üre-
ten bir ülke olmaktan çıkarak Av-
rupa Birliği ve diğer gelişmiş ülke-
lerin pazan halıne dönüştürülmüş-
tür. Türkiye, çahşanın, üretenin ve
üretkenliği arttıranın değil paranın
para kazandığı bir ülke haline geti-
rilmiştir.
Bu kriz ahşabilir, aşılmalıdır. An-
cak bu krizin aşılabilmesinin yolu,
öncelikle ulusal çıkarlanmız ve
halkımızın çıkarlan doğrultusunda
politikalann benimsenmesinden ve
uygulanmasından geçmektedir.
Öncelikle yolsuzluklarla etkili
bir biçimde mücadele edilmelidir.
Yolsuzluk ve talan devam ettiği sü-
rece, kamu gelirlerinin arttınlması
sorunlara çözüm olmayacak, yeni
yağmalann kaynağını oluşturacak-
tır. Bu konuda siyasilere büyük gö-
rev düşmektedir. Siyasiler, Mec-
lis'te ettikleri yemine sadık kalma-
lıdır. Bunu sağlamak amacıyla da
milletvekillerinin dokunulmazhğı
yalnızca yasama görevi ile sınırlı
tutulmalı, siyasi partiler ve seçim
yasalan demokratikleştirilmelidir.
Ekonomik krizleri aşmanın yolu,
siyasetin hatalannın düzeltilmesin-
den ve siyasilere güven duyulma-
sından geçmektedir.
Krizin aşılabilmesi ve benzeri
krizlerin engellenebilmesi, üreti-
min, ihracatın ve istihdamın arttı-
nlmasına, halkımızın satın alma
gücünün yeniden yükseltilmesine,
yeterli talebin yaratılmasma bağlı-
dır. Yeterli talebin olmadığı şartlar-
da üretilen ürünlerin satılması
mümkün değildir. Türkiye'nin it-
halatının arttığı ve ihracatının tı-
kandığı koşullarda çıkmazı aşabil-
menin yolu, sosyal devleti hayata
geçirmekten geçmektedir.
Krizden çıkılmasındaki temel da-
yanak, siyasete güven ve siyasi is-
tikrardır. Bunu sağlamanın yolu ise
demokratikleşmedir, çalışma yaşa-
mına ilişkin mevzuatın onaylanmış
ILO Sözleşmeleri ile uyumlu hale
getirilmesidir.
Kriz aşılacaktır; ancakbununyo-
lu, halkımızın bu sürece etkili bir
biçimde katılmasından, IMF ve
Dünya Bankası politikalannın terk
edilmesinden geçmektedir.
KICEM
Devlet
yatınmcı
olmalı
• Tûrkiye; ekonomik,
siyasi, idari her alanda
radikal politikalara
muhtaçtır. Bunun içinde
borçlann konsolidasyonu da
vardır, KÎT'lerin yeniden
yapılandınlması da...
K
amu Işletmeleri
Geliştirme Merkezi
Vakfi (KİGEM) son
krizi beklenmedik bir gelişme
olarak görmemekte. üstelik
Türkiye'nin "yön"ünü bulması
için çok önemlı bir fırsat olarak
değerlendirmektedir.
Türkiye. bu sayede 24 Ocak
1980'denberiizlediği
politikalardan. borçla
kalkmmaktan, devleti
küçültmekten, özelleştirmeden,
kamu yatınmlannı sınırlamaktan
vazgeçme, bankalan denetim
altına alma şansını yakalamıştır.
Türkiye bu sayede, Atlantik
ötesınden önerilen politikalann
bizım değil, onlann çıkanna
olduğunu anlama şansı
yakalamıştır.
Karma pofitika
KlGEM'in 1994'tedüzenlediği
"Yeni Dûnya Düzeni Karşısında
Tiridye" sempozyumunda, dile
getirilen görüşlerin haklıhğı
bugün daha da aşıkardır. Şimdi
sıra, o zaman önerilen
politikalann uygulanmasmdadır:
Planlı, karma ekonomi anlayışını
izleyen, ulusal demokratik
devlet.
Türkiye, serbest piyasa
anlayışını terk edip karma
ekonomiye geçmelidir. Devlet,
yatınmcı ve düzenleyici olarak
tüm alanlarda olmalıdır. Devlet,
düzenleme ve denetleme
görevini, yüzde 5 pay ile yerine
getirebiliyorsa yüzde 5, yüzde
95 ile yerine getirebiliyorsa,
yüzde 95 oranında piyasada
olmalıdır. Devletin ekonomideki
payını belirleyecek olan bu
görevi yerine getirme oranıdır ve
bunda İcorkulacak bir şey yoktur.
Radikal poMka
Kaldı ki, gelişmekte olan
ülkelerden devleti küçültmelerini
isteyen gelişmiş ülkelerde,
kamunun ekonomideki yerini de
herkes bihnektedir.
Türkiye; ekonomik, siyasi, idari
her alanda radikal politikalara
muhtaçtır. Bunun içinde
borçlann konsolidasyonu da
vardır, KİT'lerin ve kamu
yönetiminin yeniden
yapılandınlması da, tüketim
ekonomisinden üretim
ekonomisine geçiş de, kamu
yatınmlannın arttınlması da...
Türkiye'nin bir yüzyıl içinde
ikincı kez bunu başanp taribin
akışmı bir kez daha
çevirmesinden üzülecek olanlar
vardır kuşkusuz; ama zaman
onlara acıma zamanı değil,
*yönw
ünü geleceğe çevirme
zamanıdır.
MÜLKİYELtLER BİRLİĞİ
Ö
ncelikle, biraz geç de olsa
toplumun büyük bölümü-
nün fıkir birliği ettiği bir
konu var: Bu kriz, "devlet krizi'',
"hükümet krizi'' ya da "Türld-
ye'nin 10121" değil, doğrudan
"IMFnmkrizi''!..
Ve bu krizde, yalnızca 57. hükü-
met ya da 56. hükümet değil, 24 O-
cak 1980'den beri Türkiye'yi yö-
neten bütün hükümetler eşit dere-
cede suçlu.
Insanı, sosyal adaleti, planlama-
yı, kalkınmayı reddeden, ekono-
miyi yalnızca rakamlardan ibaret
görüp toplumsal sonuçlannı göz
ardı eden bir anlayışın geleceği
nokta en baştan budur... "Sabitdö-
viz kunT, "çma", "dalgah kura i-
ki ay önce ya da sonra geçilmeâ"
vs. gibi tartışmalar, "esasa dair"
tartışmalar değil...
"1980'lerde borçlanmaya karşı
çıkılrtıgınria, borçla kaynakyarat-
manın Türkiye'yi iflasa sürükle-
yeceği söylendiğinde; izlediği po-
titikanuı kendi buluşu olmadığı,
bu akdlan bir dönem çalıştığı
Dünya Bankası'ndan, IMF'den al-
dığı söylendiğinde, Ozal'a "viz-
yon" yükleyip namuslu bilim
adamlanna çamur atanlar, hâlâ
krizin izlenen politikadan kay-
naklandığını kabul etmiyor, 20
yılda 118 milyar dış borca ulaşan
Türkiye'yi 25-40 milyar daha
borçlandıracak diye yeni "kurta-
ncdar"ı alkışlıyorlar:
Sorun hükümetten, hükümette
şu ya da bu partinin yer almasın-
dan; başbakanın A ya da B; eko-
nomiden sorumlu bakamn X ya da
Y olmasından kaynaklanmıyor;
sorun izlenen politikadan kaynak-
lanıyor.
Çünkü bu politika, "gtobal olan
ekonomikr"e hizmet ediyor; glo-
balleşen, küreselleşen onlann ser-
mayeleri; biz sömürülüyoruz, sö-
kartlarımıza bir gecede astrono-
mik faizler yüklenecek, biz yine
fedakârlık edeceğiz; birkaç ban-
ka kurtulacak... Halk için kuru-
lup siyasilere çalışan devlet ban-
kalanmız, yıllardır özenle koru-
duğumuz, 60'larda "miDi pctrol"
diye kavgasını verdiğimiz ma-
denlerimiz yabancılara hediye
edilecek... Görünüşte "kriz" ge-
çecek, Türkiye "iyi"ye gidecek;
G'öreceğiz, bu krizden çıkmak için deyeni tavizler
istenecek;yıllardır isteyip çıkarttıramadıkları yasalan,
hükümetimiz birkaç gecede çıkartacak... Elimizdeki son
KİT*leri "yabancüar istiyor" diye satacağız—
u
Tam
bağımsız" diye kendi ulusalparasutı basamayan bir
Merkez Bankamız olacak... Alışverişyapamayan kredi
kartlanmıza bir gecede asîronomikfaizleryüklenecek,
biz yinefedakârlık edeceğiz; birkaç banka kurtulacak...
mürgeleştiriliyoruz... Kendimize
ait olan hiçbir şeyimiz kalmıyor;
ne paramız, ne yasamız, ne anaya-
samız, ne de sınırlanmız.
Göreceğiz, bu krizden çıkmak
için de yeni tavizler istenecek;
yıllardır isteyip çıkarttıramadık-
lan yasalan, hükümetimiz birkaç
gecede çıkartacak... Elimizdeki
son KlT'leri "yabancılarfctiyor"
diye satacağız... "Tam bağunsız"
diye kendi ulusal parasını basa-
mayan bir Merkez Bankamız ola-
cak... Alışveriş yapamayan kredi
ama bu gidiş "üeri"ye değil, "ge-
ri"ye olacak...
Ne yapılması gerekiyor; basit:
"Serbest piyasa ekonomisi"nden
vazgecerek planlı, kalkınmacı,
karma ekonomi anlayışına geri
dönmek... Borçlanmaya son ver-
mek, özelleştirmeden vazgeç-
mek, enflasyona rantiyeye kaynak
aktarmak için değil, üretimi art-
tırmak için katlanmak gerekiyor.
lç borçlann konsolidasyonu
şart... Türkiye, büyümek, bunun
için de yatınm yapmak zorunda.
20 yıldır enflasyonu düşünneye
çahşıyor, bu yüzden sürekli küçü-
lüyoruz. Para basarak büyümenin
maliyeti, 20 yıldır çekilenden da-
ha ağır değildir.
Kamu yatınm yapmca; üretim
artacak, işsizlik azalacak, durgun-
luk geçecek, asıl önemlisi pasta
büyüyecek ve adil bir gelir dağılı-
mı sağlanabilecektir.
Türkiye'nin birkaç yıl sürekli
olarak yıllık yüzde 6-8 büyüme-
sinin enflasyon maliyeti ile aynı
sürede enflasyonu düşürme baha-
nesiyle küçülmesinin, artan bor-
cun, aktanlan kaynağın, kurtan-
lan bankalann, satılan kamu var-
lıklannın gerçek değerinin, bozu-
lan gelir dağıhmının karşılaştır-
ması yapıldığında -televoleci ik-
tisatçılar kuşkusuz bu hesabı da-
ha çabuk yaparlar- bunun Türki-
ye için daha katlanılabilir olduğu
gÖrülecektir. Bu "kriz"in "iyi"
yanına gelince...
Krizin yalnızca ekonomik değil,
"ideotojik" bir kriz olduğu anlayı-
şı yaygınlaşırsa, Türkiye önemli
bir şansı yakalayabilir, çünkü çıka-
nlan "kriz", krizi çıkaranlan da
götürebilir.
Mülkiyeliler Birliği, geçen yaz
Sayın Başbakanı uyarmış ve de-
mişti ki; "Kriz siyaseti tehükeli bir
siyasettirve krizler, üpkı devrimler
gibikendiçocuklannıyiyebUnier".
Türkiye'de "yeni" bir başlangıç
için "ekonomik koşuüar" oluş-
muştur, umalım bunu "siyasi ko-
şullar" da izlesin...
Çözüm de umut da var
KEMALKÖPRÜLÜ
ARI Hareketi Genel Koordinatörü
T
ürkiye'nin içinde bulundu-
ğu ekonomik ve siyasi duru-
mun düzeltilmesi, ülke
menfaatı için hayati bir aciliyet arz
etmektedir. ARI Hareketi; katılım-
cı demokraside, karamsarlık yerine
çözüm önerilerinin hayata geçiri-
leceği bir konsensüs sağlamaya yö-
nelik çabalann gündeme oturması
gerektiğine inanmaktadır. Bu
amaçla ARI Hareketi olarak hazır-
ladığımız ekonomik, siyasi ve hu-
kuki açıdan kısa ve orta vadeli ön-
lem ve önerileri içeren paketi ka-
muoyunun bilgilerine sunanz.
Ekonomik alanda
yapılması oerekenler
Bulunduğumuz noktada yeni bir
ekonomik program ile dört temel
hedefe varmak mümkündür:
1. Kısa vadede faiz düşürülebilir.
2. Faiz düştüğü için orta vadede
ekonomik canlanma sağlanabilir.
3. Ekonomik canlanmaya para-
lel olarak işsizlik düşürülebilir.
4. Bunlara paralel olarak enflas-
yonda düşüş sağlanabilir.
Çok kısa vadede (15 gün) alın-
ması gereken temel önlemler şun-
lardır:
1. Güvenilir bir ekonomi yöneti-
mi ve bunlara gerekli desteği vere-
cek akademisyenler, bankacılar, re-
• Türkiye'nin içinde bulunduğu
ekonomik ve siyasi durumun
düzeltilmesi, ülke menfaatı için hayati bir
aciliyet arz etmektedir. ARI Hareketi;
katılımcı demokraside, karamsarlık yerine
çözüm önerilerinin hayata geçirileceği bir
konsensüs sağlamaya yönelik çabalann
gündeme oturması gerektiğine
inanmaktadır.
el sektör temsilcileri ve bürokratla-
nn katılımı ile bir "danışmanlar
kurulu" oluşturulmahdn".
2. Serbest kur sistemine devam
edilmelidir.
3. Merkez Bankası, her ne olur-
sa olsun sistemi fonlamah ve öde-
meler sisteminin kilitlenmesine
izin vermemelidir.
4. Devlet garantisi altındaki mev-
duata faiz tavanı getirilmelidir.
5. Daha yüksek getiri almak iste-
yen vatandaşın makul birriskpro-
fili ile parasını değerlendirebilme-
si için 2 ila 5 yıllık dolara ve enf-
lasyona endeksli devlet tahvilleri
çıkartılmahdn".
6. Bankalann elindeki 6-12 ay
vadeli sabit getirili lira Hazine bo-
nolan 5 ila 10 yıllık dövize veya
enflasyona endeksli Hazine bono-
lan ile takas edilmelidir.
7. Sermayesini tüketmiş olan
özel bankalar varsa bunlara hemen
el konmahdn-.
8. Uzun vadeli, enflasyona veya
dövize endeksli Hazine bonolan
vergi dışı bırakılmalıdır.
9. Ekonomide bir endeksleme
olacaksa bunun dövize değil, TL
ile enflasyona bağlı olarak yapıl-
ması teşvik edilmelidir.
Kısa vadede (3 ay) alın-
ması gereken temel ön-
lemler:
1. Şirketler ve bankalarda enflas-
yonrouhasebesizorunluhale getiril-
melidir. Vergiler kademeli olarak
enflasyon muhasebesi ile uyumlu
hale getirilmeli, kazanılmayan pa-
ranın vergisi alınmamalıdu
1
.
2. Kurumlar Vergisi üç ayda bir
hesaplanmalı, fakat ödemenin üç
ayda bir yapılması zorunlu olma-
malı, isteyen enflasyon artı yüzde
5-10 faizden bir yıl içerisinde öde-
me yapabilmelidir.
3. Özel emeklilik, eğitim ve sağ-
lık fonlan büyük bir hızla kurul-
malı ve teşvik edilmelidir.
4. Uzun vadeli özel sektör ve
banka bonolan vergi dışı bırakıl-
malıdır.
5. Kamu bankalannın görev za-
rarlan tamamen sona erdirilmeli-
dir. (Eğer sona erdirilmezse bütçe
içinde planlanmah ve finanse edil-
melidir).
6. TL Hazine bonolanna karşı
özelleştirme porföyündeki şirket-
lerin hisseleri takas edilmelidir.
Orta vadede (2 yıl)
alınması gereken temel
önlemler:
1. Şahıs bankası uygulaması so-
na ermelidir. Çoğunluk hissesi hal-
ka açık olmayan bankalardan mev-
duat güvencesı kaldınlmahdır.
2. Bankalar sistemi sadece kredi
risklerini yönetmeye konsantre ol-
malı, vade ve döviz risklerinin sis-
temden fonlara ve diğer nihai yatı-
nmcılara devredilmesi tamamlan-
malıdır.
3. Sosyal Sigortalar Sistemi'nin
özelleştirilmesine başlanmalı, olu-
şacak fona devlet bonolan, özelleş-
tirme portföyündeki hisseler ve
Hazine gayrimenkulleri konmalı-
dır.
4. Devlette personel reformuna
başlanmalı, devletin azaltacağı per-
sonel sayısını özel sektörün değer-
lendirmesi için teşvikler getirilme-
lidir.
BtRBAKIMA
SERVER TANÖJİ
Ciddî Bir Planlama
Çığırı Açmak
Yetmişime geldim dayandım ya, yıllann da etki-
si, kimi düşünceler, artık beni terketmemecesine
yerleşmiş halde kafamda. Başta da şu: Insanlığı
bugün uğraştıran, daha da uğraştıracak olan dev
sorunlardan hiçbirini, kapitalizme dayanarak çö-
zemezsiniz; çünkü, kapitalizm onlara yol açtı, şim-
di çözümlerini engelleyip geciktiriyor, daha da ge-
ciktirecek.
Ama ne olursa olsun kapitalizmde ısrar ediyor-
sanız, diyeceğim şudur: Toplum kalkınmanızı,
mutlaka ciddi bir planlama yoluyla ve "kamu çı-
kan"n\ da öne alarak yürütünüz. Planlama, akılcı-
üğın emridir, öngörü ve uzgörü demektir ve verim-
liliği de güvenceye alır. Dış yardımdı şuydu buy-
du, hepsinde ölçütünüz, miktar değil "ulusal çıkar-
lar" olmalı. Yoksa, kapitalizmin dışardaki ve içer-
deki aç kurtları, elinizde ne varsa alıp götürür ve
"bakakalırsınız giden geminin ardından"...
Liberal akım, özellikle onun tutucu kanadı, iki fı-
nldak çeviriyor: Biri, düzenin asıl adını, yani kapi-
talizmi zikretmeden konuşuyor, onu gözlerden
saklıyon sonra, "kamu çıkan"yd\, "p/an/ama'ydı
bunlara değinmiyor, soyut bireysel girişimin övgü-
sünü yapıyor ve "harmanlama"y\ öneriyor. Yani
zehri, panzehir olarak yı ttturmaya çahşıyor.
İyi de, bugün geldiğimiz nokta kımin ve neyin
eseri?
Ikinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, savaşa gir-
memiş de olsa çektiği bütün acılara karşın, para-
sı en sağlam birkaç ülkeden biri, Türkiye'ydi- Bir
planlama geleneğine de sahipti. Demokrat Parti,
bu geleneğe daha da akılcı ve zamana uygun bir
içerik kazandırarak işe koyulsaydı, şimdi bizi top
devirmezdi. • , • • . •. ^-ı :
Amaolmadı. * ""
O ve onu izleyen iktidarlar, "akıncı ruh" ve "nur-
lu ufuklar" havalarıyla, ülkeyi "harmanlamayagi-
riştiler. Turgırt Özal'ın, -Deniz Kavukçuoğlu'nun
deyişiyle- "vitrin liberalizmi" ise, her şeye tüy dik-
ti.
Ve buralara geldik...
Vardığımız nokta, iç açıcı olmadığı gibi onur kı-
ncıdır da!
•
Şimdi, öteden beri "akıllı uslu birplanlama"y\ sa-
vunanlara ağır ağır katılanlar görülüyor; kalkınma-
da "kamu çıkan"n\, "ulusal çıkarlan" öne almafik-
rinin yandaşlan gitgide artıyor. 14 Mart günlü Mil-
liyet gazetesinde iri puntolaria "Hortum Devrimi"
başlığı altında, alınız şu haberi: "Yıllarca yolsuzluk,
rüşvet ve hortum üçgeninde soyulan Emlakbank,
bağımsız kuruia devrediliyor."
Peki niçin yıllar önce değil de şimdi?
Aynı tarihli gazetede, arka arkaya şu iki haber:
"540 trilyon harcanarak yapılan Sabiha Gökçen
Havaalanı sinek avlıyor"; "Alanya'daki Gazipaşa
Havaalanı kaderine terk edildi. Çevredeki tepeler
yüzünden uçak iniş kalkışı yapılamayan alan için
soruştunva açıldı."
Peki bunlann ınşaatına girişmeden önce bu tah-
minler niçin yapılmadı?
Yapılmadı; çünkü planlama yok, o olmayınca
öngörü, uzgörü de yok ortada. Aptalca, ama on-
dan da çok kimi hesaplarta, kafasının dikine grt-
me ile yönlendirildi işler.
Siz, bu çapaçulluğu şehirciliğimize, sağlık, ko-
nut ve eğitim sorunlanmıza kadar yayabilirsiniz.
Şehirciliğimize, nüfus ve sağlık sorunlanmıza, iç
göç ve konut sorunlanmıza plancılığın disiplini için-
de eğilseydik, bu konular, bugünkü durumlanyla
göze batar olurlar mıydı?
Ya eğitim?
llköğretimden üniversiteye kadar, eğitim soru-
numuz, hangi akılcı ve gerçekçi bir planlamaya uy-
gun olarak yürütülmüştür? Daha doğrusu, oldu
mu böyle bir planlama? Olsaydı, bu çıkmazlar için-
de çırpınır mıydı eğitimimız?
Ya Doğu ve Güneydoğu sorunumuzda hangi
noktadayız?
Zaman zaman gazetelerde kimi fotoğraflar ya-
yımlanıyor ve altlannda da şöyte yazılar "Güney-
doğu'dan bir başanlı öğrenci grubu Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin davetlisi olarak Istanbul'a getirilmiş
ve kent gezdirilmiştir..." Ve beraberinde, ağlaş-
malı aynlış sahneleri...
Böyle mi çözeceğiz bu dev sorunu?
Nerede iktisadî, sosyal ve kültürel plan Doğu
için? Varsa, niçin uygulanmaz? Yoksa, dilimiz var-
mıyor söylemeye, gecikmiş değil miyiz?
Neyi bekliyoruz?
Ciddi bir planlama çığırı açmak; iktidan da'mu-
halefeti de planına göre değerlendirmek; sorun,
buraya gelip varmıştır...
Uras'tan Acil onlemlere tepki
ÖDP: Ekonomi deney
tahtası, halk kobay
tstanbul Haber Ser-
visi - ÖDP Genel Baş-
kanı UfukUras. müflis
ekonomik modelin
sürdürüldüğünü belir-
terek "Acil önlemler
paketide gösteriyor ki,
ülkeyiyönetenler, müf-
lis modelin yerine ko-
nulabilecek farklı bir
model düşünemiyor.
Çünkü hükümet ken-
disini, uluslararası ve
ulusalmali sermayenin
yerine koymaktan vaz-
geçemiyor'' dedi.
Partisinin Istanbul 11
Merkezi'nde bir basın
toplantısı düzenleyen
Uras, Türkiye'nin, is-
tikrar programında
başladığı noktaya geri
döndüğünü ve yakla-
şık 1.5 yılın kaybedil-
diğini söyledi. "Eko-
nomiyi deney tahtası,
halkı da kobay duru-
muna düşüren,
IMF'nin döviz, bütçe
ve para poütikalanna
harfiyen uyan uygula-
malarmyenibir evresi-
ne gnüdi" dıyen Uras,
hükümetin, ekonomi
politikasım, uluslara-
rası sermayenin dayat-
malanna endeksleyen
bir anlayışla acil ön-
lemler paketini hazar-
ladığını ifade etti.
Uras. "Ulusal Prog-
ram'" ın kelime oyu-
nuyla sunulan bir
program olduğunun
altmı çizdi.
Işçi Partisi Istanbul
11 Başkanı Kâmil De-
de, Derviş'in açıkladı-
ğı ekonomik progra-
mın Batı'nın ulusal
devleti yıkma planı ol-
duğunu öne sürdü. De-
de, Türkiye'nin siyasi
ve idari yapısının de-
ğiştirilmeye çahşıldı-
ğını da vurguladı.