15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2001 CUMA EKONOMIK BUNALM KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalar, odalar ve sivil toplum kuruluşlannın temsilcileriyazdı Kriziıı suçlusıı siyasilerRAYRAMMERAL Türk-lş Genel Başkanı G ünümüzde yaşanmakta olan kriz, yıllardır Türki- ye'ye dayatılan ve tüm amacı ulusötesi sermayenin çıkar- lannı korumak olan IMF-Dünya Bankası politikalannın sonucudur. Bu krizin diğer sorumlusu ise ülke- mizde kaynaklann yağmalanması- na ve talan edilmesine yol açan ve- ya bu soyguna ve talana göz yuman siyasilerdir. Türkiye'yi IMF'ye, Dünya Ban- kası'na ve ulusötesi sermayeye muhtaç eden, bu yanlış politikalar- dır. Yıllardır süren yağma-talan ve israf, kamu açıklannın büyümesi- ne yol açmıştır. Kamu açıklan ar- tınca da Türkiye'nin IMF'ye, Dün- ya Bankası 'na bağımlılığına yol açıcı ilişkiler ortaya çıkmıştır. IMF ve Dünya Bankası politikalannın sonuçlan arasında, halkımızın yok- • Krizin aşılabilmesi ve benzeri krizlerin engellenebilmesi, üretimin, ihracatın ve istihdamın arttmlmasına, halkınuzın satın alma gücünün yeniden yükseltilmesine, yeterli talebin yaratümasına bağlıdır. Yeterli talebin olmadığı şartlarda üretilen ürünlerin satılması mümkün değildir. sullaşması, gelir dağüımı adaletsiz- liğinin iyice artması ve ülkemizin üretken potansiyelinin tahrip edil- mesi bulunmaktadır. Türkıye, üre- ten bir ülke olmaktan çıkarak Av- rupa Birliği ve diğer gelişmiş ülke- lerin pazan halıne dönüştürülmüş- tür. Türkiye, çahşanın, üretenin ve üretkenliği arttıranın değil paranın para kazandığı bir ülke haline geti- rilmiştir. Bu kriz ahşabilir, aşılmalıdır. An- cak bu krizin aşılabilmesinin yolu, öncelikle ulusal çıkarlanmız ve halkımızın çıkarlan doğrultusunda politikalann benimsenmesinden ve uygulanmasından geçmektedir. Öncelikle yolsuzluklarla etkili bir biçimde mücadele edilmelidir. Yolsuzluk ve talan devam ettiği sü- rece, kamu gelirlerinin arttınlması sorunlara çözüm olmayacak, yeni yağmalann kaynağını oluşturacak- tır. Bu konuda siyasilere büyük gö- rev düşmektedir. Siyasiler, Mec- lis'te ettikleri yemine sadık kalma- lıdır. Bunu sağlamak amacıyla da milletvekillerinin dokunulmazhğı yalnızca yasama görevi ile sınırlı tutulmalı, siyasi partiler ve seçim yasalan demokratikleştirilmelidir. Ekonomik krizleri aşmanın yolu, siyasetin hatalannın düzeltilmesin- den ve siyasilere güven duyulma- sından geçmektedir. Krizin aşılabilmesi ve benzeri krizlerin engellenebilmesi, üreti- min, ihracatın ve istihdamın arttı- nlmasına, halkımızın satın alma gücünün yeniden yükseltilmesine, yeterli talebin yaratılmasma bağlı- dır. Yeterli talebin olmadığı şartlar- da üretilen ürünlerin satılması mümkün değildir. Türkiye'nin it- halatının arttığı ve ihracatının tı- kandığı koşullarda çıkmazı aşabil- menin yolu, sosyal devleti hayata geçirmekten geçmektedir. Krizden çıkılmasındaki temel da- yanak, siyasete güven ve siyasi is- tikrardır. Bunu sağlamanın yolu ise demokratikleşmedir, çalışma yaşa- mına ilişkin mevzuatın onaylanmış ILO Sözleşmeleri ile uyumlu hale getirilmesidir. Kriz aşılacaktır; ancakbununyo- lu, halkımızın bu sürece etkili bir biçimde katılmasından, IMF ve Dünya Bankası politikalannın terk edilmesinden geçmektedir. KICEM Devlet yatınmcı olmalı • Tûrkiye; ekonomik, siyasi, idari her alanda radikal politikalara muhtaçtır. Bunun içinde borçlann konsolidasyonu da vardır, KÎT'lerin yeniden yapılandınlması da... K amu Işletmeleri Geliştirme Merkezi Vakfi (KİGEM) son krizi beklenmedik bir gelişme olarak görmemekte. üstelik Türkiye'nin "yön"ünü bulması için çok önemlı bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Türkiye. bu sayede 24 Ocak 1980'denberiizlediği politikalardan. borçla kalkmmaktan, devleti küçültmekten, özelleştirmeden, kamu yatınmlannı sınırlamaktan vazgeçme, bankalan denetim altına alma şansını yakalamıştır. Türkiye bu sayede, Atlantik ötesınden önerilen politikalann bizım değil, onlann çıkanna olduğunu anlama şansı yakalamıştır. Karma pofitika KlGEM'in 1994'tedüzenlediği "Yeni Dûnya Düzeni Karşısında Tiridye" sempozyumunda, dile getirilen görüşlerin haklıhğı bugün daha da aşıkardır. Şimdi sıra, o zaman önerilen politikalann uygulanmasmdadır: Planlı, karma ekonomi anlayışını izleyen, ulusal demokratik devlet. Türkiye, serbest piyasa anlayışını terk edip karma ekonomiye geçmelidir. Devlet, yatınmcı ve düzenleyici olarak tüm alanlarda olmalıdır. Devlet, düzenleme ve denetleme görevini, yüzde 5 pay ile yerine getirebiliyorsa yüzde 5, yüzde 95 ile yerine getirebiliyorsa, yüzde 95 oranında piyasada olmalıdır. Devletin ekonomideki payını belirleyecek olan bu görevi yerine getirme oranıdır ve bunda İcorkulacak bir şey yoktur. Radikal poMka Kaldı ki, gelişmekte olan ülkelerden devleti küçültmelerini isteyen gelişmiş ülkelerde, kamunun ekonomideki yerini de herkes bihnektedir. Türkiye; ekonomik, siyasi, idari her alanda radikal politikalara muhtaçtır. Bunun içinde borçlann konsolidasyonu da vardır, KİT'lerin ve kamu yönetiminin yeniden yapılandınlması da, tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş de, kamu yatınmlannın arttınlması da... Türkiye'nin bir yüzyıl içinde ikincı kez bunu başanp taribin akışmı bir kez daha çevirmesinden üzülecek olanlar vardır kuşkusuz; ama zaman onlara acıma zamanı değil, *yönw ünü geleceğe çevirme zamanıdır. MÜLKİYELtLER BİRLİĞİ Ö ncelikle, biraz geç de olsa toplumun büyük bölümü- nün fıkir birliği ettiği bir konu var: Bu kriz, "devlet krizi'', "hükümet krizi'' ya da "Türld- ye'nin 10121" değil, doğrudan "IMFnmkrizi''!.. Ve bu krizde, yalnızca 57. hükü- met ya da 56. hükümet değil, 24 O- cak 1980'den beri Türkiye'yi yö- neten bütün hükümetler eşit dere- cede suçlu. Insanı, sosyal adaleti, planlama- yı, kalkınmayı reddeden, ekono- miyi yalnızca rakamlardan ibaret görüp toplumsal sonuçlannı göz ardı eden bir anlayışın geleceği nokta en baştan budur... "Sabitdö- viz kunT, "çma", "dalgah kura i- ki ay önce ya da sonra geçilmeâ" vs. gibi tartışmalar, "esasa dair" tartışmalar değil... "1980'lerde borçlanmaya karşı çıkılrtıgınria, borçla kaynakyarat- manın Türkiye'yi iflasa sürükle- yeceği söylendiğinde; izlediği po- titikanuı kendi buluşu olmadığı, bu akdlan bir dönem çalıştığı Dünya Bankası'ndan, IMF'den al- dığı söylendiğinde, Ozal'a "viz- yon" yükleyip namuslu bilim adamlanna çamur atanlar, hâlâ krizin izlenen politikadan kay- naklandığını kabul etmiyor, 20 yılda 118 milyar dış borca ulaşan Türkiye'yi 25-40 milyar daha borçlandıracak diye yeni "kurta- ncdar"ı alkışlıyorlar: Sorun hükümetten, hükümette şu ya da bu partinin yer almasın- dan; başbakanın A ya da B; eko- nomiden sorumlu bakamn X ya da Y olmasından kaynaklanmıyor; sorun izlenen politikadan kaynak- lanıyor. Çünkü bu politika, "gtobal olan ekonomikr"e hizmet ediyor; glo- balleşen, küreselleşen onlann ser- mayeleri; biz sömürülüyoruz, sö- kartlarımıza bir gecede astrono- mik faizler yüklenecek, biz yine fedakârlık edeceğiz; birkaç ban- ka kurtulacak... Halk için kuru- lup siyasilere çalışan devlet ban- kalanmız, yıllardır özenle koru- duğumuz, 60'larda "miDi pctrol" diye kavgasını verdiğimiz ma- denlerimiz yabancılara hediye edilecek... Görünüşte "kriz" ge- çecek, Türkiye "iyi"ye gidecek; G'öreceğiz, bu krizden çıkmak için deyeni tavizler istenecek;yıllardır isteyip çıkarttıramadıkları yasalan, hükümetimiz birkaç gecede çıkartacak... Elimizdeki son KİT*leri "yabancüar istiyor" diye satacağız— u Tam bağımsız" diye kendi ulusalparasutı basamayan bir Merkez Bankamız olacak... Alışverişyapamayan kredi kartlanmıza bir gecede asîronomikfaizleryüklenecek, biz yinefedakârlık edeceğiz; birkaç banka kurtulacak... mürgeleştiriliyoruz... Kendimize ait olan hiçbir şeyimiz kalmıyor; ne paramız, ne yasamız, ne anaya- samız, ne de sınırlanmız. Göreceğiz, bu krizden çıkmak için de yeni tavizler istenecek; yıllardır isteyip çıkarttıramadık- lan yasalan, hükümetimiz birkaç gecede çıkartacak... Elimizdeki son KlT'leri "yabancılarfctiyor" diye satacağız... "Tam bağunsız" diye kendi ulusal parasını basa- mayan bir Merkez Bankamız ola- cak... Alışveriş yapamayan kredi ama bu gidiş "üeri"ye değil, "ge- ri"ye olacak... Ne yapılması gerekiyor; basit: "Serbest piyasa ekonomisi"nden vazgecerek planlı, kalkınmacı, karma ekonomi anlayışına geri dönmek... Borçlanmaya son ver- mek, özelleştirmeden vazgeç- mek, enflasyona rantiyeye kaynak aktarmak için değil, üretimi art- tırmak için katlanmak gerekiyor. lç borçlann konsolidasyonu şart... Türkiye, büyümek, bunun için de yatınm yapmak zorunda. 20 yıldır enflasyonu düşünneye çahşıyor, bu yüzden sürekli küçü- lüyoruz. Para basarak büyümenin maliyeti, 20 yıldır çekilenden da- ha ağır değildir. Kamu yatınm yapmca; üretim artacak, işsizlik azalacak, durgun- luk geçecek, asıl önemlisi pasta büyüyecek ve adil bir gelir dağılı- mı sağlanabilecektir. Türkiye'nin birkaç yıl sürekli olarak yıllık yüzde 6-8 büyüme- sinin enflasyon maliyeti ile aynı sürede enflasyonu düşürme baha- nesiyle küçülmesinin, artan bor- cun, aktanlan kaynağın, kurtan- lan bankalann, satılan kamu var- lıklannın gerçek değerinin, bozu- lan gelir dağıhmının karşılaştır- ması yapıldığında -televoleci ik- tisatçılar kuşkusuz bu hesabı da- ha çabuk yaparlar- bunun Türki- ye için daha katlanılabilir olduğu gÖrülecektir. Bu "kriz"in "iyi" yanına gelince... Krizin yalnızca ekonomik değil, "ideotojik" bir kriz olduğu anlayı- şı yaygınlaşırsa, Türkiye önemli bir şansı yakalayabilir, çünkü çıka- nlan "kriz", krizi çıkaranlan da götürebilir. Mülkiyeliler Birliği, geçen yaz Sayın Başbakanı uyarmış ve de- mişti ki; "Kriz siyaseti tehükeli bir siyasettirve krizler, üpkı devrimler gibikendiçocuklannıyiyebUnier". Türkiye'de "yeni" bir başlangıç için "ekonomik koşuüar" oluş- muştur, umalım bunu "siyasi ko- şullar" da izlesin... Çözüm de umut da var KEMALKÖPRÜLÜ ARI Hareketi Genel Koordinatörü T ürkiye'nin içinde bulundu- ğu ekonomik ve siyasi duru- mun düzeltilmesi, ülke menfaatı için hayati bir aciliyet arz etmektedir. ARI Hareketi; katılım- cı demokraside, karamsarlık yerine çözüm önerilerinin hayata geçiri- leceği bir konsensüs sağlamaya yö- nelik çabalann gündeme oturması gerektiğine inanmaktadır. Bu amaçla ARI Hareketi olarak hazır- ladığımız ekonomik, siyasi ve hu- kuki açıdan kısa ve orta vadeli ön- lem ve önerileri içeren paketi ka- muoyunun bilgilerine sunanz. Ekonomik alanda yapılması oerekenler Bulunduğumuz noktada yeni bir ekonomik program ile dört temel hedefe varmak mümkündür: 1. Kısa vadede faiz düşürülebilir. 2. Faiz düştüğü için orta vadede ekonomik canlanma sağlanabilir. 3. Ekonomik canlanmaya para- lel olarak işsizlik düşürülebilir. 4. Bunlara paralel olarak enflas- yonda düşüş sağlanabilir. Çok kısa vadede (15 gün) alın- ması gereken temel önlemler şun- lardır: 1. Güvenilir bir ekonomi yöneti- mi ve bunlara gerekli desteği vere- cek akademisyenler, bankacılar, re- • Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durumun düzeltilmesi, ülke menfaatı için hayati bir aciliyet arz etmektedir. ARI Hareketi; katılımcı demokraside, karamsarlık yerine çözüm önerilerinin hayata geçirileceği bir konsensüs sağlamaya yönelik çabalann gündeme oturması gerektiğine inanmaktadır. el sektör temsilcileri ve bürokratla- nn katılımı ile bir "danışmanlar kurulu" oluşturulmahdn". 2. Serbest kur sistemine devam edilmelidir. 3. Merkez Bankası, her ne olur- sa olsun sistemi fonlamah ve öde- meler sisteminin kilitlenmesine izin vermemelidir. 4. Devlet garantisi altındaki mev- duata faiz tavanı getirilmelidir. 5. Daha yüksek getiri almak iste- yen vatandaşın makul birriskpro- fili ile parasını değerlendirebilme- si için 2 ila 5 yıllık dolara ve enf- lasyona endeksli devlet tahvilleri çıkartılmahdn". 6. Bankalann elindeki 6-12 ay vadeli sabit getirili lira Hazine bo- nolan 5 ila 10 yıllık dövize veya enflasyona endeksli Hazine bono- lan ile takas edilmelidir. 7. Sermayesini tüketmiş olan özel bankalar varsa bunlara hemen el konmahdn-. 8. Uzun vadeli, enflasyona veya dövize endeksli Hazine bonolan vergi dışı bırakılmalıdır. 9. Ekonomide bir endeksleme olacaksa bunun dövize değil, TL ile enflasyona bağlı olarak yapıl- ması teşvik edilmelidir. Kısa vadede (3 ay) alın- ması gereken temel ön- lemler: 1. Şirketler ve bankalarda enflas- yonrouhasebesizorunluhale getiril- melidir. Vergiler kademeli olarak enflasyon muhasebesi ile uyumlu hale getirilmeli, kazanılmayan pa- ranın vergisi alınmamalıdu 1 . 2. Kurumlar Vergisi üç ayda bir hesaplanmalı, fakat ödemenin üç ayda bir yapılması zorunlu olma- malı, isteyen enflasyon artı yüzde 5-10 faizden bir yıl içerisinde öde- me yapabilmelidir. 3. Özel emeklilik, eğitim ve sağ- lık fonlan büyük bir hızla kurul- malı ve teşvik edilmelidir. 4. Uzun vadeli özel sektör ve banka bonolan vergi dışı bırakıl- malıdır. 5. Kamu bankalannın görev za- rarlan tamamen sona erdirilmeli- dir. (Eğer sona erdirilmezse bütçe içinde planlanmah ve finanse edil- melidir). 6. TL Hazine bonolanna karşı özelleştirme porföyündeki şirket- lerin hisseleri takas edilmelidir. Orta vadede (2 yıl) alınması gereken temel önlemler: 1. Şahıs bankası uygulaması so- na ermelidir. Çoğunluk hissesi hal- ka açık olmayan bankalardan mev- duat güvencesı kaldınlmahdır. 2. Bankalar sistemi sadece kredi risklerini yönetmeye konsantre ol- malı, vade ve döviz risklerinin sis- temden fonlara ve diğer nihai yatı- nmcılara devredilmesi tamamlan- malıdır. 3. Sosyal Sigortalar Sistemi'nin özelleştirilmesine başlanmalı, olu- şacak fona devlet bonolan, özelleş- tirme portföyündeki hisseler ve Hazine gayrimenkulleri konmalı- dır. 4. Devlette personel reformuna başlanmalı, devletin azaltacağı per- sonel sayısını özel sektörün değer- lendirmesi için teşvikler getirilme- lidir. BtRBAKIMA SERVER TANÖJİ Ciddî Bir Planlama Çığırı Açmak Yetmişime geldim dayandım ya, yıllann da etki- si, kimi düşünceler, artık beni terketmemecesine yerleşmiş halde kafamda. Başta da şu: Insanlığı bugün uğraştıran, daha da uğraştıracak olan dev sorunlardan hiçbirini, kapitalizme dayanarak çö- zemezsiniz; çünkü, kapitalizm onlara yol açtı, şim- di çözümlerini engelleyip geciktiriyor, daha da ge- ciktirecek. Ama ne olursa olsun kapitalizmde ısrar ediyor- sanız, diyeceğim şudur: Toplum kalkınmanızı, mutlaka ciddi bir planlama yoluyla ve "kamu çı- kan"n\ da öne alarak yürütünüz. Planlama, akılcı- üğın emridir, öngörü ve uzgörü demektir ve verim- liliği de güvenceye alır. Dış yardımdı şuydu buy- du, hepsinde ölçütünüz, miktar değil "ulusal çıkar- lar" olmalı. Yoksa, kapitalizmin dışardaki ve içer- deki aç kurtları, elinizde ne varsa alıp götürür ve "bakakalırsınız giden geminin ardından"... Liberal akım, özellikle onun tutucu kanadı, iki fı- nldak çeviriyor: Biri, düzenin asıl adını, yani kapi- talizmi zikretmeden konuşuyor, onu gözlerden saklıyon sonra, "kamu çıkan"yd\, "p/an/ama'ydı bunlara değinmiyor, soyut bireysel girişimin övgü- sünü yapıyor ve "harmanlama"y\ öneriyor. Yani zehri, panzehir olarak yı ttturmaya çahşıyor. İyi de, bugün geldiğimiz nokta kımin ve neyin eseri? Ikinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, savaşa gir- memiş de olsa çektiği bütün acılara karşın, para- sı en sağlam birkaç ülkeden biri, Türkiye'ydi- Bir planlama geleneğine de sahipti. Demokrat Parti, bu geleneğe daha da akılcı ve zamana uygun bir içerik kazandırarak işe koyulsaydı, şimdi bizi top devirmezdi. • , • • . •. ^-ı : Amaolmadı. * "" O ve onu izleyen iktidarlar, "akıncı ruh" ve "nur- lu ufuklar" havalarıyla, ülkeyi "harmanlamayagi- riştiler. Turgırt Özal'ın, -Deniz Kavukçuoğlu'nun deyişiyle- "vitrin liberalizmi" ise, her şeye tüy dik- ti. Ve buralara geldik... Vardığımız nokta, iç açıcı olmadığı gibi onur kı- ncıdır da! • Şimdi, öteden beri "akıllı uslu birplanlama"y\ sa- vunanlara ağır ağır katılanlar görülüyor; kalkınma- da "kamu çıkan"n\, "ulusal çıkarlan" öne almafik- rinin yandaşlan gitgide artıyor. 14 Mart günlü Mil- liyet gazetesinde iri puntolaria "Hortum Devrimi" başlığı altında, alınız şu haberi: "Yıllarca yolsuzluk, rüşvet ve hortum üçgeninde soyulan Emlakbank, bağımsız kuruia devrediliyor." Peki niçin yıllar önce değil de şimdi? Aynı tarihli gazetede, arka arkaya şu iki haber: "540 trilyon harcanarak yapılan Sabiha Gökçen Havaalanı sinek avlıyor"; "Alanya'daki Gazipaşa Havaalanı kaderine terk edildi. Çevredeki tepeler yüzünden uçak iniş kalkışı yapılamayan alan için soruştunva açıldı." Peki bunlann ınşaatına girişmeden önce bu tah- minler niçin yapılmadı? Yapılmadı; çünkü planlama yok, o olmayınca öngörü, uzgörü de yok ortada. Aptalca, ama on- dan da çok kimi hesaplarta, kafasının dikine grt- me ile yönlendirildi işler. Siz, bu çapaçulluğu şehirciliğimize, sağlık, ko- nut ve eğitim sorunlanmıza kadar yayabilirsiniz. Şehirciliğimize, nüfus ve sağlık sorunlanmıza, iç göç ve konut sorunlanmıza plancılığın disiplini için- de eğilseydik, bu konular, bugünkü durumlanyla göze batar olurlar mıydı? Ya eğitim? llköğretimden üniversiteye kadar, eğitim soru- numuz, hangi akılcı ve gerçekçi bir planlamaya uy- gun olarak yürütülmüştür? Daha doğrusu, oldu mu böyle bir planlama? Olsaydı, bu çıkmazlar için- de çırpınır mıydı eğitimimız? Ya Doğu ve Güneydoğu sorunumuzda hangi noktadayız? Zaman zaman gazetelerde kimi fotoğraflar ya- yımlanıyor ve altlannda da şöyte yazılar "Güney- doğu'dan bir başanlı öğrenci grubu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin davetlisi olarak Istanbul'a getirilmiş ve kent gezdirilmiştir..." Ve beraberinde, ağlaş- malı aynlış sahneleri... Böyle mi çözeceğiz bu dev sorunu? Nerede iktisadî, sosyal ve kültürel plan Doğu için? Varsa, niçin uygulanmaz? Yoksa, dilimiz var- mıyor söylemeye, gecikmiş değil miyiz? Neyi bekliyoruz? Ciddi bir planlama çığırı açmak; iktidan da'mu- halefeti de planına göre değerlendirmek; sorun, buraya gelip varmıştır... Uras'tan Acil onlemlere tepki ÖDP: Ekonomi deney tahtası, halk kobay tstanbul Haber Ser- visi - ÖDP Genel Baş- kanı UfukUras. müflis ekonomik modelin sürdürüldüğünü belir- terek "Acil önlemler paketide gösteriyor ki, ülkeyiyönetenler, müf- lis modelin yerine ko- nulabilecek farklı bir model düşünemiyor. Çünkü hükümet ken- disini, uluslararası ve ulusalmali sermayenin yerine koymaktan vaz- geçemiyor'' dedi. Partisinin Istanbul 11 Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenleyen Uras, Türkiye'nin, is- tikrar programında başladığı noktaya geri döndüğünü ve yakla- şık 1.5 yılın kaybedil- diğini söyledi. "Eko- nomiyi deney tahtası, halkı da kobay duru- muna düşüren, IMF'nin döviz, bütçe ve para poütikalanna harfiyen uyan uygula- malarmyenibir evresi- ne gnüdi" dıyen Uras, hükümetin, ekonomi politikasım, uluslara- rası sermayenin dayat- malanna endeksleyen bir anlayışla acil ön- lemler paketini hazar- ladığını ifade etti. Uras. "Ulusal Prog- ram'" ın kelime oyu- nuyla sunulan bir program olduğunun altmı çizdi. Işçi Partisi Istanbul 11 Başkanı Kâmil De- de, Derviş'in açıkladı- ğı ekonomik progra- mın Batı'nın ulusal devleti yıkma planı ol- duğunu öne sürdü. De- de, Türkiye'nin siyasi ve idari yapısının de- ğiştirilmeye çahşıldı- ğını da vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle