15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2001 CUI O J L A l J L A J K V i l i CyOl\İji^jLJLi.K [email protected] • • Oğretmen Yetiştirmede Doğrulardan Yanlışlar^JProf. Dr. İsa EŞME Maltepe Üniversitesi Ikemizdeoğretmenye- laşmıştır. 1946 yılında çıkanlan üni- U tiştirmenin tarihi, Da- nilmuallimin (Erkek Oğretmen Okuiu) ad- h kurumun açılış tari- hi olan 16 Mart 1848'e kadar uzanmaktadır. Lise ögretmeni yetiştinnede en uzun-ömürlü kurum olan yüksek oğretmen okullannın da çekirdeği olanokul, kurulduktan son- ra sık sık yapı değiştirmiştir. Cumhu- riyetöncesindesonyapılanması 1915 yılında gerçekleştirilen okul, bu ta- rihte şekiüenen yapısıyla Cumhuri- yete devrolmuştur. Okulunlise öğret- meni yetiştiren bölümü, Cumhuriyet kurulduktanbiryıl sonra, YüksekMu- allim Mektebi adıyla yeniden yapı- landınlmışve 1934yılında YûksekOğ- retmen Okulu adını almıştır. Cumhuriyetin ilkyıllannda gelişme- sini sürdürenokul, "EcoieNormaleSu- perieure'' adlı Fransız Yüksek Oğret- men Okulu'nu kendine model olarak almış, özellikle 1930 ve 1940'h yıl- larda, gerek eğitim koşullan gerekse yetiştirdiği mezunlannın niteliği ile, örnek aldığı okulundüzeyine çok yak- versite yasası ile ögretim üyesi kay- buıa uğrayan Yüksek Oğretmen Oku- lu, MiIIi Eğitim Bakanı Tahsin Ban- guoğhı tarafîndan 1949 yılında somut bir neden gösterilmeksizin kapahl- mıştır. Okul ikiyıl sonra, 1 Mart 1951 tarihinde yeniden açılmışsa da bir da- ha eski gücünii yakalayamamıştır. ! 950'li yıllarda Yüksek Oğretmen Okulu'nun öğrenci sayısı hızla azal- mıştır.Okul, 1940-1950arasında276 mezun verirken 1950-1960 yıllan ara- sında sadece 68 mezun verebilmiştir Okulun, lise öğretmeni yetiştirme- de ülkenin gereksinimini karşılaya- mazdunıma gelmesi üzerineyeni ara- yışlara girilmiş ve bukapsamda, ilköğ- retmen okullanndan öğrenci kaynağı olarak yararlanılması düşünülmüştür. 1959 yılında bu yeni öğrenci kayna- ğından öğrencialmak üzere açılan Ankara YüksekOğretmen Okulu, keş- fedilen bu gür kaynak ile 1963 yılın- da 49, 1964 yılında 55 ve bunu izle- yen yıllarda artan sayılarda mezun ve- rerekkısa zamanda hseöğretmeniye- tiştirmede bir çığır açmıştır. Yeni mo- delin başansı üzerine, Istanbul Yük- sek Oğretmen Okulu, 1964 yılında öğrenci seçmede eski modeli bıraka- rak yeni modelle öğrenci almaya baş- lamıştır. Aynı yıl îzmir Yüksek Oğ- retmen Okulu'nun da açılmasıyla yük- sek oğretmenokullanrunsayısı üçe çık- mışür. Uç büyük kentte eğitimini sürdüren ve daha çok köy ve kasaba çocukla- nndan oluşan yeni öğrenci kaynakla- n ile Köy Ensritülerinden sonra köye uzanan ikinci önemli atılım durumu- na gelen yüksek oğretmen okullan, hem nitelikte, hem nicelikte büyük başan yakalamışlardır. Bu yeni yapı- lanylayüksek oğretmen okullanna; ye- tenekli, zeki, kavrayışlı, sorgulayan, irdeleyen, eleştiren ve okuyan bir öğ- renci topluluğu kazandınlmıştır. He- men tümü birey-toplum çıkarlannda önceliği topluma vermeye hazır birya- pıda olan bu öğrencilerin önemli bir bölümü, 4 yıllık lisans eğitimini 3- 3.5 yıla sığdırmayı basarmışlar, gös- terdıkleri başan ile fakültelerin eğitim düzeyini yükseltmekle kalmamışlar, öğretim üyelerini daha çok ve sistem- li çahşmaya da yöneltmişlerdir. Ilköğretmen okullanyla bir eşgü- düm içinde, 196O'lı yıllann ortalann- da iyice güçlenen yüksek oğretmen okullan, 1968 yılında başlayan siya- si olaylardan çok etkilenmişlerdir. Okullardaki siyasi kargaşa öne sürü- lerek 1970yıhndan itibarenbukurum- Iar kapanma sürecine sokuhnuştur. 1974 yılında ilköğretmen okullannın Oğretmen liselerine dönüştürülmesi, yüksek oğretmen okullannın kayna- ğının kurutulmasına yol açmış ve bu gelişme, kapanma sürecini hızlandır- mıştır. 1978 yılına gelindiğinde yük- sek oğretmen okullan ile ilgili geliş- meler, dönemin Milli Eğitim yetkili- lerini bir yol aynmına getirmiştir. Bi- rinci yol, ilköğretmen okullannın ka- patılmasıyla kaynağı kurutulmuş bu okullann kapatılması; daha zor olan ikinci yol, eğitim ilkeleri ve kaynağı açısından özü korunmak kaydıyla, o dönemin koşullanna uygun, yeni bir anlayışla bu okullann yenidendiriltil- mesi veyapılandınlması yoludur. Dö- nemin yetkilileri, iki yoldan kolayolan birinci yolu seçerek 130 yıl geçmişi olan yüksek oğretmen okullannı 18 Temmuz 1978 tarihinde kapatrruşlar- dır. Kapatılma gerçeklerinde; mode- Iin, ömrünüdoldurduğunu, yeter dagojik formasyon kazandıpJnaBığ» nı, ülkenin artık lise öğretmenhfe ge^ reksinimi bulunmadığını ön^âüepier, aynı zaman diliminde, mlktupla yi da birkaç aya sıkıştınlrnış hsHntthl- mış eğitim uygulamalanj 120 bin oğretmen yetiştiröbi| dir! Yüksek oğretmen okulJan kapatıl- makla, niteliklı oğretmen yetıştırme- de 130yıllıkdeneyim vegelenek yok edilmiştir. Bukararyalnız bu kurum- lann varlığını sona erdirmekle kal- mamıştır. Yüksek oğretmen okullan kapatılmakla: 1) Ülkeye nitelikli öğ- retmenlerin yetiştirilmesinde önemli bir firsat yitirilmiştir. 2) Üniversitele- re öğretim üyesi yetiştiren önemli bir kaynağnı da kurutulmasına yol açıl- mışür. 3) Köy çocuklannın yüksek oğretmen okullan kanalı ile üniversi- telere geçişinin önü kesilmiştir. 4) Milli Eğitim'e nitelikli lise öğretme- ni yetiştinnede, 1959 yılında keşfedi- len kaynağa başka güçlerin el atma- sına firsat venlmiştir. Sonuç olarakköy enstitüleri ve eği- timdeki yozlaşmayı gelecek yazımda belirteceğim. 'Haçin'den Sevgilerle Gültekİn TURANALP Emekli Yargıç 900'lü yıllann başlanndan TC kuruluncayakadargeçen süredeAnadolu halkuun bir cepheden öbürüne koşarak, düşman çizmeleri altında aylaryıllargeçirerek, şehit- lervenpkıyımlara uğrayarak, en azbeş yıl süren askerliği süresinde çoğu kez gidip gelmeyerek çektiği acılar anla- tıla anlatıla bitmez. O günlere ilişkin çoğu anı kıtaplannın sanraralan bu acı- lann dehşet sahneleriyle doludur. O günJerde yüzyıilardır (asırlardır) süren kurulu düzen bozuhnuş, güçlü merkezi otoritenin gölgesinde ortak çıkarlannın gereğine uygun şekılde yaşayan değişik dinsel ve etnık grup- lar başsız kalan Mülk'ten daha çok pay kapmak hevesiyle kıyasıya kapış- mışlardır. Bu kapışanlardan bin de Er- menilerdir. Anlaşıldığı kadanyla hâ- lâ bu kapışmadan yeterincepay alama- mış, pay almak şöyle dursun güzelim kurulu düzenlennden olmuş bulun- manın acısıyla öteden beri sızlanmak- ta, bir şeyler söylemeye çalışmakta, öbür Anadolu halklanyla birlikte o yıllarda başlanna gelenleri sanki sa- dece kendıleri eziyet çekmişçesine dünya kamuoyunda tarihsel gerçek- lere tümüyle aykın bir izlenim uyan- dırmaya çalışmaktadırlar. 2 Şubat2001 günlü Cumhuriyet'te yer alan Dr. Alev Coşkun'un "Fran- sa'nınErmenjBorcu" başhkh yaasın- da, şımdıkı adıyla Saimbeyli ilçesin- deki Ermeni olaylanna bsaca değinil- diğini okuyunca, 1977 yılında müfet- tiş-hâkim sıfanyla bu ilçe adliyesinı tef- tişim sırasında o zamanki olaylan ya- şayıp hayattakalmış görgü tanıklann- dan edindiğim aynntılı bilgileri anım- sadım. Tümüyleharap olmuş eski Ha- çin (şimdiki Saimbeyli) kentinin taş döşeli caddelerinde birlikte gezerken bu yaşlı başlı tanıklar, o zamanlar bir Ermeni sorunu bu denli kamuoyuna yansımadığı ıçin içtenliğinden kuşku duyuimaması gereken bir samimiyet- le o günlerde Haçın'de olup bıtenleri anlathlar: "BizçevreköylerHideyaşar, Haçin pazarlanna süt, yoğurt, sebze, tataıl gibi ürûnler görürüp satardık. Haçtn'debirhavb'Ermeni.vaşardLKu- jTimcuhıkgibi iuceişleryapar, sağiam ve güzei a>akkabüar inıaf ederierdi Hcaretçoğunlukla onlann ellerindey- dL Haçin'de bir Amerikan Koieji w öbür okuflar vanfa. Kent görüktüğü gibi tepe üzerine kuruiuydu. Zengin- lerin babçe içinde güzeJ yapılı konak- lan vardı. \örede bir Ermeniköyü ol- duğunu haüriamjjoruz. Köyler hep bizimkiJerindi Dedik ya tarla sürer, eldn yedşörir, ha> vun besler, ürûnleri de Haçin'e götürür satar, mağazalar- dankam-akEaes\aphkkumaşalır.tuz- du, gazdı.çMyditahtaydıöbür gerek- sinimlerinüzi Haçin'den edinirdik. tn- sanlar arasmda Ermeni'ydi, Türk'ni Kfirttü gibiierinden bir aynm yapü- dığınıhiç hanrianuyoruz.Kentteinsan- lar a> m dili konuşuriardı. Onlann kilisekri vardı. Çan sesleri duymava ahşnuşûk.Aramızda hır gür çıkmazdı. Dünyada neter olup brrti- ğimten pek haberimiz olmazdt Sade- ceaskeregidenlerin nicesonra öldügu hâberi geür, köyü keder basar. kadın- larağJaşınb.Sonra birgün altşıimadık haberier gefaneye başladL Ermeni çe- tderinin kövJeri basüğı, adam öMür- döğü sövlenrvordu. Haçin'i Ermeni- ler efe geçirdi, TürkJeri kovdu dedfler. Arükkentegidemedik. Kentten vegö- remedigimizycrierden silah sesleri ge- liyorda Bu durum bir ay kadar sür- dü. Sonradan Türkçeteieriortayaçık- tL ErmeniçetelerçieTürkceteteritnev- zfleregir^birbirferineateşettiecÖlen- ler oldu. Daha sonra bizim çeteler ço- ğakfa. Kent sanldL Yenileceklerini an- la>mca Ermenilerkenti terkedip kaç- ma\ a kaJkışülar.Kar^hkfa ateşgünler- ce sürdü. ErmenOer taşmabifir neieri >arsavükkniparabalariav«Jlaradüş- müşlerdi. Haçin'de yangmlar çıktığı- nı görüyorduk. Fekeyoluna açılan bo- ğazı bizJmkUer rutmuşlardL Ermeni çeteieriboğazıele gecirmeyeçauştlar- sada basaramadılar. Bugeçitten geçe- bilen geçti. İki taraftan da çokkan dö- kükJü. Güzelim kent, koca koca ko- naklaryangında harap oldu. Beş kat- b Amerikan Koleji'nin sadece bir du- vankaidL" Onlar sustuklannda eski Haçin'intaş döşeli ana caddesinde yüröyorduk. Aşağı vadide Saimbeyli'nin kırmızı ki- remitdamlı yapılan görünûyordu. Ha- çin tam bir yıkı (harabe)görünümûn- deydi. Sadece taş döşemeleri kalan sokak aralanna ilgiyle baktun. Tüccarlann mal getirdiklerini, sandıklan açıp ku- maşlan raflara yerleştirdiklerini, ku- yumculann biryandan sohbet edip bir yandan altın bılezikleri özenle işle- diklerini, geniş caddelerden kaduılı erkekli insanlann günlük hayatı yan- sıtan inceli kalınlı seslerle birbirleriy- lekonuştuklannı, lastik kaph tekerlek- lerinden çıkan yumuşak mınltının, at- ların çok şey anlatan nal seslerine kanştjğı şık bir faytonun gelip geç- tiğini duyup görür gibi oldum. O zamanlaryaşayan bu insanlar acı tath türlü anılanyla birlikte göçüp git- tiler. Belli kı son günlerinde çoklan inanılmaz acılarçekhler. Ancak güzel yazümış rornanlarla, iyi senaryolu ger- çekçi fitaler bu acılan tekrar göz- lerimizde canlandırabilir. insanlann ne için bunca acı çektiklerini bana inandıncı biçimde anlatabilecek bir kimse bulunabileceğini zannet- miyorum. Anlatılan nedenlerin hepsi, bilıyorum kı, acı çekmeye değmeyecek saçmasapan şeylerdir. Ne yazık ki, hâlâ bu saçma sapan nedenleri ön plana çıkanp insanlan coşturmaya, birbir- leriyle vuruşturmaya çalışan bir sürü insan var.' Romancılar ve filmcilere çok iş dûsüyor. Geçmişte yaşanan anlamsız- hklan yansıtan, insanlan banşa ve bir- birini sevmeye çağıran eserler versin- ler. Versinler ki insanlar gerçeği öğ- renip kışkırtmalara göğüs gererek o korkunç karabasanlan bir daha yaşamasınlar. PENCERE Geçfcidip... Dönem Kemal Derviş adını, daha dün bu ülkede çoğ kişi bilmezdi... Gündeme cumbadak düştü. AkJı başında bir kişi olduğu belli... Aman aklına mukayyet olsun!.. Derviş para yönetiminin komutanı oldu ya, med yatik yalakalarla kuşatıldı, gazetecilikten çoktan is trfa edip patronun iş takipçiliğine soyunmuş ne ka- dar fırlama varsa emme basma tulumbayı çalıştın- yon - Derviş enerjik ve iradeli.. * - Nasıl el sıkıyor ama.. -ÖzaHgibL. - Davranışlan da çok sıcak.. - Patrona da işçiye de aynı biçimde davranıyor, kimseyi ayırmıyor.. - Artık ülkeden aynlmayacakmış.. - Karizması var. - Gülümsemesiinandıncı.. . ı* * - Gerçekçi ve iyimser.. - Güven veriyor.. .' ,,,. } , Frenk ne demiş: / - Ben kendimi düşmanlanmdan korvmasını bili- rim; Allahım sen beni dostlanmdan koruL Derviş elbette bu özdeyişi biliyor. Yine de yafakalığın böylesiyle yaşamında şlmdi- ye dek karşılaşması olanaksızL Daha dün bir, bugün iki!.. • Meclis var mı yok mu?.. . * , x Hükümet?.. '• v'.-viT Siyasal parti?.. • • .. • '**.*% Hepsi tükenmiş.. Parti lideri yalnız genel başkan değil şirketin pat- ronu, milletvekillerini o saptıyor. Parlamentoda seçilmişler mi var?.. Atanmışfar mı?.. Yolsuzluklar kördüğümünde özel sektör ile dev- let, işadamıyla politikacı bütünleşmiş.. Kişi başına3000 dolardan Türkiye'nin toplam ulu- sal geliri 200 milyar dolar mı?.. Iç ve dış borç toplamı da neredeyse bu sayıya eri- şiypr; ulusça rflas etmişiz.. Ülkenin en büyük bankalannın içi boşaftılmış.. Siyasal parti liderlerinin hiçbirine kamuoyunda güven yok.. Yirmi yıl yurtdışında yasamış Kemal Derviş, gök- ten zembille inse bile tek başına ne yapabilir?.. Bir de adamı şaşırtmak için elimizden geleni ar- dımıza koymuyoruz. • Peki, Türkiye bu işin üstesinden gelebilir mi?.. Içinden çıkabilir mi?.. Elbette çıkabilir. Önce içinde bulundugumuz durumun tüm gerçek- liğiyle halka duyurulması gerekiyor; sonra Meclis içindevedışında bugünküparti liderlerinin ipoteğin- den kurtulmuş bir siyasal iradenin oluşması ve ör- gütlenmesi kaçınılmaz... Bu siyasal irade, dar parti kalıplannı aşan bir or- tak ulusal içerikte sornutlaşarak halkı, sivil toplurn örgütierini, bürokrasiyi, sendikalan, odalan vb. kur- tuluşyolunda el ele bütünleştiremezse başanya ula- şamaz. Derviş'e bağlanan yeni program, geçici birdöne- mi vurgulamaktan öteye bir içerik taşıyamaz; daha ötesinde bir hareketeşimdiden hazırlanmak gerek... Yunus Nadi Armağam Yanşması, 1946'da kuruldu; hem geçmişe, hem geleceğe dönük olan anlamı, gazete- mizin kurucusu Yunus Nadi'ye saygı ve sevgiden kaynaklamyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi 'nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demokrat Cumhuriyet'in Ulusal Bağımsızhk Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti 'yle zamandaş ve eşanlamh bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel îaşları- m bu doğrultuda koydu. Yunus Na- di 'nin ölüm yıldönümünü geçmişe dö- nük bir acı olarak değil, geleceğe yö- nelik bir külîür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye de sanat alamnda hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yal- nız CHP 'nin koyduğu bir şiir ödülü var- dı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlar- dı. Isveç 'teNobel, ABD de Pulitzer, Sov- yetler de Lenin, Fransa da Goncourt ödüllerinin sonuçlan Türkiyede de izle- niyordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıstı. Cumhuriyet gazetesi bu öncü- lüğü üstlendi, elli beş yıl önce düzenle- nen Yunus Nadi Armağam 'yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye de de yanşmaların ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyo- nundan söz açılabilir; eleştirel bir yak- laşımla sahncalan gündeme getirilebi- lir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konularında yapılan yatmmların çok yararlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. 55. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2001 Zamanla ödüller arasında ayrımlar or- taya çıkar; bir yarışma kurumsallaştık- ça, amacı, nitelikleri, karakteri belirgin- leşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi amaçlarına yönelik yanşmalar düzenle- meleri ve ödüller dağıtmaları da bu alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtı- yor. Kimi bankalann, şirketlerin, ticari tekellerin reklam amacıyla düzenledik- leri yanşmaların ödülleri, parasal açı- dan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağam Ya- nşması adıyla aralıksız olarak kırk yılı aşhn bir sürede düzenli olarak gerçek- leştirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yıhndan itibaren genişletildi ve Yunus Nadi ödülleri adıyla sürmeye başladı. Ûlkemizin kültür ve sanat yaşamı bü- tün baltalanmalara ve olumsuz yatınm- lara karşın sürekli gelişiyor veyaygınla- şıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türki- ye de tam değil; siyasal iktidarlann bas- kılan hâlâ sürüyor ve çağdaş demokra- tik ortamdan henüz yoksun sayıhyoruz. Buna karşın fikir, sanat, bilim, kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel gelişim süre- cinde elbette 'aydınlanma'nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağ- daş uygarlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşun- dan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi ödülleri 'nin işlevisürecek. 1999 yılında başlanılan iki anabaş- lık altında dört ödül verilmesi yönte- mi, bu yıl da sürdürülmekte. 2001 Yu- nus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Da- lı'nda; öykü, roman, şiir, Görsel Sa- natlar Ana Dalı 'nda fotoğraf olarak belirlendi. ÖnümüzdeH yıllarda ödül ana dallan ve dallannda gereksinimlere göre deği- şiklik yapılabilecek Adaylara başanlardiliyoruz. <• < ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 2000 ile 31 Mart 2001 tarih- leri arasında yayımlanmış birkitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâ- ğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazıl- mış olması gereklidir. Adaylaryapıtlanm al- tı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve İcitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. SeçiciKurul: Mehmet Başaran, Vedat Gün- yol, Selim îleri, TarıkDursun K., SamiKa- raören. R O M A N Ödüle 1 Nisan 2000 ile 31 Mart 2001 tarih- leri arasında yayımlanmış birkitapya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lanm altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve îcitap dosyası arasında pa* ştıra- bilir. SeçiciKurul; TalipApaydın, Ahmet Cemal, KonurErtop, FethiNaci, Muzaffer Uyguner. Ş İ İ R Ödüle 1 Nisan 2000 ile 31 Mart 2001 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul:A taolBehramoğlu, Prof.Dr. Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Şükran Kur- dakul, Kemal Özer. F O T O Ğ R A F Ödüle, en çok 4 adet siyah - beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek siyah- beyaz fotoğraflann en az 18x24, en çok 30x40 cm. boyutlannda ve daha önce başka yerde ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, ŞakirEczacıbaşı, Orhan Erinç, Ara Güler, Paul McMillen. H E R D A L İ Ç İ N G E Ç E R L İ C E N E L K O Ş U L L A R Ödüller, herdalda amatör-profesyonel her- kese açıktır. (Cumhuriyet mensupları hiç- birdaldaödüle adayolamazlar.)Adayîar ger- çek ad ve adreslerini ve telefon numarala- nm belirtmek zorundadırlar. Ancak aday- lar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını is- teyebilirler. Ödül koşullanna uymayan yapıtlan yanş- ma dışında tutmak zorundayız. Adayların yapıtlanyla birlikte adlarını ve soyadlanm arkasına yazacaklan iki fotoğraflarmı, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesi- ni ve yaşamöykülerini 13 Nisan 2001 Cuma günü saat 17.00'ye kadar 'Cumhuriyet Ga- zetesi, Yunus Nadi Ödülleri, Cağaloğlu 34334 îstanbul' adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmalan ya da alındı karşılığı elden teslim etmeleri gerekmek- tedir. Yayımlanmış yapıtlann daha önceherhan- gi bir ödül almamış olması gerekmektedir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) ya- zılması zorunludur. Ödül dallanndakonu sınırlaması yoktur. Ya- pıtlar hiçbir şeldlde iade edilmez. Odül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın il- kelerimiz doğrultusunda gazetemizde ya- yımlanabilir. Ödül sonuçlan 28 Haziran2001 günü açık- lanacaktır. Ö D Ü L Her dal için: 1.000.000.000 TL. KATILMA ADM, SOYADDVf: ADRESİM: TELEFONUM: KATILDIĞIMDAL; • BELCESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle