16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 Lasse Hallström'ün beş dalda heykelciğe aday olan filmi bugün gösterime giriyor OscartadtndaFransızçikohıtası CUMHUR CANBAZOĞLU Oscar heykelciklerinin bu yıüa sahıplerinin açıklanmasına on gün kala bol adayh bir film daha gösterime giriyor: Çikolata. Diğer iddi- alı adaylardan Kaplan ve Ejderha ile Trafik de haftaya vızyona gırecek. Beş dalda Oscar şansı var Çikolata'nın: En iyi film, kadın oyuncu (JJttnoche), yardım- cı kadın oyuncu (J. Dench), senaryo (ILN. Jacobs), müzik (RPOrtman). Filmin yönet- meni, yapıtı yanşmada olmasma karşın ken- disi dışandabırakılan lsveçlı LasseHaDström. ABD'defilmçeksedeyapıt- lannı 'Hollywood standart- lan'ndan korumaya çalışan, ancak pek de marjinal kal- mamak için bazen öyküle- rini fazla allayıp pullayıp gayet iyimser havada sun- mak zorunda kalan Hallst- röm, Çikolata'da da 'ölçûlü hafifliği' son derece ustalık- la oturtmayı başarmış.Joan- ne Harris'in best-seller ro- manından beyazperdeye ak- tanlan Çikolata'da tarih 1959. Özgürlük yanhsı hoş dul Vianne Rocher (Binoc- Chocolat - Çikolata/ Yönetmen: Lasse Hallström/ Senaryo: Robert Nelson Jacobs/ Görüntü: Roger Pratt/ Müzik: R. Portman/ Oyuncular: Juliette Binoche, Judi Dench, Johnny Depp, Carrie Ann-Moss, Lena Otin, Alfred Molina, Victoire Thivisol/2000,ABD yapîmı/121 dakika. he) ile kızı Anouk (V. Thrvisol) kendilerini ku- zey rüzgârma bırakıp kent kent geziyorlar. Kırmızı Başlıklı KJZ'I anımsatan Anouk'la daha başta yönetmen bir masal anlatacağını ilan ediyor seyirciye. Yollan sonunda küçük Fransız kasabası Lansquenet'ye düşüyor. Bu- rada herkes birbiriyle tanış; herkes kiliseye gi- diyor ve beledıye başkanı hep De Reynauld- lar'dan çıkıyor. Kasabada yaşam adeta 100 yıllık tablo gibi; hiçbir şey değişmiyor, değiş- mesi için en ufak istek de görûlmüyor ahali- de. Çikolata konusunda uzman anne, burada çikolata dükkânı açıyor ve fikirleriyle, dav- ranışıyla, varhğıyla insanlan farklı bir yaşam için tetikliyor. Dükkân, kısa sürede mutlulu- ğun peşinde koşacaklann, yaşlısı genci her- kesin kaçış noktası oluyor... Yaşamın tadıyla, cınsellikle, bedensel tut- kuyla özdeşleştirilen, zevk sembollerinden olan çikolatanın adını verdiği film, başından sonuna dek kemikleşmiş ahşkanlıklan, ku- rallan, bağnazhklan, saplantılan, etiketleri, hoş- görüsüzlüğü sarsıyor. Sonunda, düzen yanlı- lanna karşın kesin galibiyet alamıyor ama in- sanlara dilediğince yaşama konusunda önem- li ipuçlan ve moral veriyor... Fransız kasaba- sında İngilizce anlatılan tüm bu masal boyunca, çikola- tanrn da verdiği tatla, seyir- ci hayal dünyasına davet edi- liyor. Birinci yan tamamen diyaloglar, kişiliklerin de- rinleştirilmesi ve çikolata- mn beyinlere nüfuz etme- siyle geçiyor; ikinci yan da- ha çok bir aşk öyküsü. Gelelim oyunculara: baş- rolde çikolatanın olduğu fil- min gücü tiplerin iyi çizilme- sinde ve inandıncılığında. Vianne'nin yaşamlannı sars- tığı kitleden tufucu belediye başkamm canlandıran Alfred Molina iri cüs- sesi ve doğal yorumuyla filmin en önemli oyuncusu; Lena CMin de yıllann armağam be- densel bir takım deformasyona karşı öykünün cuısel silahı. Son dönemde marjinal roman- tik rollerine pek sıcak bakan, at kuyruğuyla çingene gitarcı Roux rolünde Johnny Depp ise daha bir ikinci planda. Fihn çikolata tadında; ama uzayan sahne- ler, kalıplaşmış söylemler, iyilerin yüceltilip yönetici sınıfin aptallüda aşağılandığı bölüm- ler, kimi seyircide çikolata gibi alerji yapa- biliyor... Juliette Binoche, Oscar yanşında Julia Roberts 'la çekişiyor. Varoş çocuğundan iyilik dersleri Kevin Spacey ile Haley Joel Osmenf in başansı filmi kurtarmaya yetmiyor. Gişe için tam isabet üç oyuncu; hep iyi paralar kazandırmış yönet- men ve kolay algılanabilecek slo- gan bir isim. Yılm en fazla 'merak ettirilen' romantik komedilennden olan tyiHk Bul, İyilik Yap; seyirci- ye estetikten çok ahlaksal değerler sunmaya çabalayan. ümit vermek isteyen, varoş çocuğunun kişiliğin- de hoş bir masal anlatmayı dene- yen piyasa filmi diye özetlenebilır. Öykünün merkezindeki Trevor (Osment). Las Vegas'ın işçı ma- hallesinde annesi Arlene ile (Hunt) yaşayan 11 yaşında bir çocuk. An- ne para kazanabilmek için hem ge- ce kulübünde hem de kumarhane- de çalışırken baba (Bon Jovi) hep uzakta. Yalnız başma büyüyen Tre- vor'a bir rehber gerek; o da hayat bilgisi dersinin yeni öğretmeni Eu- gene Simonet (Spacey) oluyor. Si- monet ilk derste Trevor'un sınıfı- na ev ödevi veriyor: "Etrafinıza ba- km ve boşunuza gftmeyenleridüzett- meyi deneyin." Trevor her şeyi cıd- İyillk Bul, İyillk Yap- Pay ıt Forward/ Yönetmen: Mimi Leder/ Senaryo: Leslie Dbcon/ Görüntü: Oliver Stapleton/ Müzik: Thomas Nevvman/ Oyuncular: Kevin Spacey, Helen Hunt Haley Joel Osment, Jay Mohr, James Caviezel, Jon Bon Jovi, Angie Dickinson/ 2000, ABD yapımı/ 123 dakika. diye alan bir çocuk; kendine göre bir sistem icat ediyor ve uygula- maya koyuyor. Üç kışıye yardım ediyor; onlar da diğer üç kişiye. Böylelikle üç, dokuz, yirmi yedi derken yardımlar çoğalacak ve ha- yat bayram olacak... Işe, 'yalnız' öğretmeni Simonet'yle annesini ta- nıştırarak başlıyor. Ardından bir evsize (Cavizel) yer ve yemek su- nuyor; bir de alkolik yaşlı kadına (Dickinson) elinı uzatıyor. Proje bu şekilde devam edıp gıdiyor... 'Deep Impact' ve Teacema- ker'dan sonra 'aksiyoncu* Mimi Leder için bu film tehhkeli sular- da seyır anlamı taşıyor; bir dolu özel efektı ve cesur adamı bırakıp romantik, psikolojik ve de gerçek- leşmesi hayli zor, ütopik bir öykü anlarmaya soyunuyor Leder. "Bir hayat kurtar, gerisi mutlaka gefir" gibi bir çizgiyı derinleştır- me arzusuyla, her kareye bir dolu ümit yükleyerek gözü kapalı iler- lerken yapay romantizme takılıp düşüyor. Hunt'ın, Spacey'nin, Aİ- üncı His'le Oscar adaylıgına seçil- mış ufaklık Osment'in oyunu çok etkileyici ancak son derece kopuk bir senaryoyu ayağa kaldırmaya yetmiyor bu isimler. Bizce fıhnin en hoş aynntılann- dan biri, yıllann kadın polisi An- gie Dickinson'la nine rolünde yeni- den karşılaşmak. YENİ BASLAYANLAR Zirve Mücadelesl/The Contender Yönetmenliğini Rod Lurie'nin yaptığı filmin başrollerinde Gary Oldman, Joan Allen, Jeff Bridges, Christian Slater, Sam EUiot, VMlliam L. Petersen. Saul Rubinek, Philip Baker HalL Mike Binder, Robin Thomas, Mariel Hemingway yer alıyorlar. Film, politik bir oyunun gerilim sahneleriyle yüklü olmasının yanı sıra bu oyunun içerisindeki ters döngüleri de anlatıyor. Başkan Jackson Evans, ofisinde ölü bulunan yardımcısmrn yerini kimin alacağı düşüncesiyle ülkesinden aynlır. Bu arada yeni aday için politikacılann ve habercilerin birleştiğı ortak isim Jack Hathavvay'dır. Halkın desteğinin Ohio senatörü Laine Hanson üzerinde yoğunlaşması başkan Evans için hem sürpriz hem de beklediği bir durumdur. Oy kullanma çoğunluğunun kadmlarda olduğu Birleşik Devletler'de bir kadının yüksek pozisyona aday gösterilmesi ülkede heyecan yaratmıştrr. Ama bu durumdan hoşnut olmayanlar da vardır. Hanson'ı atayacak olan komitedeki Shelly Runyon, Reginald Webster'dan Hunson'm geçmişini araştırması için yardım istemiştir. Zirve Mücadelesi, güçlü oyuncu kadrosuna sahip. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Onııru için yaşamak... Küçük Carl bir Afro-Ameri- kah. Karaderili birçiftçi ailesi- nin oğlu. Babası toprakla boğu- şurken oğlunun okumasını is- tiyor. Okumasını ve sabahtan akşama kadar süren bu yorucu işten, bu zor hayattan kurtul- masrnı. Çocuk bir yandan oku- la giderken bir yandan da deniz- lerin hayalini kuruyor. Onun rüyası da bu. Sonunda deniz kuvvetlerine katılabilmeyi ba- şanyor. Otobüse binerken baba- sının söylediklerini sonra da unutmayacaktır: "OğuL işler zoriaşırsa, Id zorlaşacakur, as- la pes etme. Asla."Bu sözler ve baba armağam el yapımı bir radyo Carl Brashear'm moral gücü olacaktır. Çünkü Carl de- Robertde Niro, Onuıiu Bir Adam'da yineiyi oyunculukveriyor. niz kuvvetlerine girmiştir ama karaderili- lerin buradaki görevleri ahçılık, bulaşıkçı- lık ve lostromoluktan öteye gitmez. Carl ise çok daha fazlasını istemektedir: Deniz kuv- vetlerinin ilk sıyahi dalgıcı ohnak. Böyle bir şey ise eğitim komutam Billy Sunday ile kamp komutamnın kabul edemeyeceği bir durumdur. Biri hariç beyaz öğrencile- rin hepsi de bir zenci ile aynı yatakhanede yatmayı reddederler. Carl'ın yaptığı en iyi şeyler bile göz ardı edilecek, başanlan baş- kalanna mal edilecektir. Sonuç mu? Insan onurunun mücadele gücü filmin ana tema- sıdrr ve görüldüğü zaman anlaşılacaktır. Carl Brashear'ı oynayan Cuba Gooding Jr. ile Billy Sunday'i canlandıran Robertde Nirobüyük performanslar sunuyorlar. Film baştan sona kadar ikisi arasındaki mücade- leyle geçiyor. Birinin kazanmak azmi ile öte- kisinin kazandırmamak karan büyük bir çekişmeye sahne oluyor. Bu gerilim, bu büyük çatışma, fihne de önemli bir içerik kazandrnyor. Özellikle günümüzde unutulan "onuru için yaşamak". "güçlükler karşısında pes et- memek", *tek başına da olsa doğru bildiği yokta yürümek" gibi erdemlenn bugünün gençleri tarafindan dikkatle izlenmesi ge- rekıyor. Günümüz gençlerine öğretilen "firsattan yararlan- mak". "yûkselmek için en iyi arkadaşmıbiekuEanmak T> . "ba- samaklan çıkarken sadece işine yarayanlara bakmak" gibi sah- te değerleri görebilmek için in- sanlann verdikleri mücadele ör- neklerini görmek çok önemli. Ama filmde "ırk a>Timahğı*'nın temellerine değinen bir ima bi- le yok. Sadece katı bir siyah-be- yaz aynmının yaşayan tutumla- n görülüyor. Insancıl duygula- n ağır basarak Carl'a yakınhk gösteren tek beyaz öğrenci de "güçlülere katdmayan bir kisi- Kk" olarak yer akruş; oysa onun asıl güçlü kişiliği daha iyi vur- gulanabilirdi. Billy Sunday'in filmin sonlannda Carl Brashear'ı destek- lemesi "onur ve azim mücadelesi"ne bir saygıdm Carl'uı hiçbir olayda sarsılmayan bir irade sergilemesi yerine zaman zaman boşluğa düşmesi ama sonra toparlanması daha doğal olurdu. Gerçek bir olaym öyküsü olarak fihn gö- rühneye değer bir önem taşıyor. Filmin ori- jinal adının doğru çevirisi "Onur însa- nTdır. "Onuru için yaşayan biri''ni anlatı- yor, "Onuriu Bir Adam" ise anlamı zayıf- latan bir çeviri ohnuş. Özellikle hayatın başmda olan gençler için bir yaşam dersi niteliğinde. KEDİ GOZU VECDt SAYAR Bu Düzen Böyle mi Gidecek? "Bu ne acaip bilmece! Ne gündüz biter, ne gece. • Kime söyleriz derdimizi; Ne hekim anlar, ne hoca." Şiirimizin büyük ustası Orhan Veli bu dizeleri yazdığı yıllarda, ülkemiz kapitalizmle daha yeni ye- ni tanışıyordu. Toplum, bir "umut" anyordu ken- dine. Ve bu "umut", okyanus ötesinden çapkın çapkın gülümsüyordu. Devletçiliğin, tek partili rejimin kısıtlamalanndan bunalmış kitleler, Ame- rika'nın işaret ettiği hedefe doğru yola koyul- makta gecikmediler. Hedefin cazibesi gözle- ri kamaştınyor, Amerikan sinemasının cicili biciii ömeklerini sunduğu pınltılı ya- şam tarzı önümüzde bir havuç gibi sallanıyordu. Bu yeni değerterin kar- şısında durmak mümkün müydü? Yeni değerler, yeni zenginleri de be- rabennde getıriyordu. Bu süreç yaşa- nırken toplumdaki gelir dengesizlıği de ala- bildiğine artıyordu. Ama kitleler "her mahal- lede birmityoner" yaratılacağına inandınlmıştı bir kere... Toplumun geniş kesimlerinin yıllar sonra farkı- na varacağı gerçekleri, bir avuç kedi dile getiri- yordu o günlerin zor koşullannda. Nice sanatçı ve aydın yaşamlannın önemli bir bölümünü ha- pislerde geçirdi bu uğurda. Kimi öldürüldü, ki- mi sürgüne zorlandı. Orhan Veli, politik mücadeleyi seçmeyen kedilerdendi. Ama ülkenin sürüklendiği uçu- rumu müthiş bir sezgi gücüyle haber veri- yordu, ta 194O'lı yıllarda... "Kimi işinde gücünde, Kiminin donu yok kıçında. Ağız var, burun var, kulak var; Ama hepsi başka biçimde. Kimi peygambere inanır, Kimi saat köstek donanır, Kimi kâtip olur, yazı yazar; Kimi sokaklarda dilenir." Soruyordu Orhan Veli: "Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler fılleri yutacak; Yedi nüfuslu haneye Üç buçuk tayın yetecek?" ••• ' '- Türkiye'nin 2001 yılında ge lip dayandığı nok- tada da en yaşamsal soru bu değil mi? Bir yanda müthiş bir yoksulluk, öte yanda dev- letle al takke ver külah servetlerine servet katan para babalan. Bir yanda, hafta sonu tatillerini ka- yak merkezlerinde geçiren bir avuç rantiyeci, öte yanda kazancıyla ev kirasını ödeyemeyen yığın- lar. Neden soramıyoruz, Orhan Veli'nin yıllar önce sorduğu soruyu? Daha yüksek sesle ve daha ka- labalık: "Bu düzen böyle mi gidecek?" Ekonomik kriz için önerilen reçeteler, halkın ih- tiyaçlanna ne derece cevap oluşturacak dersiniz? Sakın bu reçeteler de daha önceki reçeteler gibi olmasın? Yanı, düzenin daha iyi yürümesı için ge- tiriliyor olmasın? Bir kez daha aldanmamanın yolu, Nâzım'lann, Oktay Rifat'lann, Orhan Veli'lerin elli yıl önce sor- duğu soruya sanlmaktan geçmiyor mu? Nasıl duyuracağız sesimizi derseniz, iki şeye ih- tiyacımız varderim: Biri, örgütlü mücadele; diğe- ri, namuslu bir basın. Sendikalara, sivil toplum ör- gütlerine her zamankinden fazla ihtıyacımız var bugün. Ya parti? Demokratik mücadelede parti- nin rolü inkâr edilebilir mi? Öyleyse, sosyalist ve sosyal demokrat kesimlerin asgari müşterekler- de uzlaşmalanna imkân sağlayacak gerçek bir "Sosyal Demokrat Parti"ye ihtiyaç var. Yeni ve di- namik unsurlann öncülüğünde kurulacak bir par- tiye. Ve elbette, bu partinin demokrasi mücade- lesinde solun başka kesimleriyle, omeğın ODP ve HADEP'le el ele vermesine. Mevcut siyasi tablo- nun değişmesinin tek yolu bu gibi görünüyor. Yoksa, 50'lerde, 80'lerde hep aynı masalın farklı versiyonlan ile uyutulan kitleler gene bir başka ver- siyonla uyutulacak. Ve elli yıl sonra aynı soruyu soracağız: "Bu düzen böyle mi gidecek?" [email protected] - - 'Çanakkate Şehitleri' konuhı balenin prömiyeri bugün • ANKARA (ANKA) - Türk edebıyat ve sanat eserlennde büyük yer verilen Çanakkale Savaşı bu kez bir bale gösterisine konu oluyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi, 'Çanakkale Şehitleri' konulu bale gösterisiyle bugün Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde prömıyer yapacak. 1915 Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen Türk, Ingiliz, Fransız, Anzak ve Hintli askerlerin anısına hazu"lanan bale, dünya banşma da bir çağn özelliğini taşıyor. BUGÜN • BABYLONda saat 23.00'te BrooldynFunk Essentials ve Laço Tayfa'nın konseri izlenebilir. (292 73 68) • ARTNTYET KÜLTÜR VE SANAT EVt'nde saat 19.00'da Hûseyin Aleradar'la 'Şör\ıe Sinema' üzerine bir söyleşi gerçekleşecek. (249 88 14) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 'UFA Filmleri' gösterimı kapsamında saat 19.00'da Ernst Lubitsch'in 'Madame Dubarry' adlı fihni gösterilecek. (252 52 14) • MAÇKA SANAT GALERİSİ'nde 17.30 - 20.00 saatleri arasında Mengü Ertel'in 70. doğum günü kutlanacak. (240 80 23) • TOHUM KÜLTÜR MERKİZt'nde saat 18.00'de Zeki Demirkubuz'un yönettigi 'Masumiyet' adlı fiüıı ızlnebilir. (694 22 .>'„,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle