Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2001 ÇARŞAMBA
8 EKONOMIK KRIZ
KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalan odalarve siviltoplum kuruluşlannın temsücüeriyazdı
Sosyaluzlaşma sağlanmalıTÜRKİYE tŞVEREN SENDİKA-
LARIKONFEDERASYONU
19 Şubat 2001 tarihinde devletin
zirvesinde meydana gelen ve ka-
muoyuna yansıtılan sorunlar, piya-
salarda ani güven kaybına yol aça-
rak ekonominin ağır bir krize sü-
rûklenmesinde tetikleyici olmuş-
tur. Faizlerin aşın artışı, borsanın
düşüşü ve yüzde 40'a varan şok
devalûasyon sonucu, Enflasyonla
Mücadele Programı önemli ölçüde
yara almış, yenilenmeye mubtaç
hale gelmiştir. Bugün maalesef ül-
kemiz çok ciddi biçimde milli ge-
lir azalışı, enflasyon ve işsizlik
riskleriyle yüz yüzedir.
Ülkemizin bu noktaya gelmesi-
ne neden olan faktörler, süratle
alınması gereken tedbirlere de ışık
tutmaktadır:
• Programın başından bu yana ısrarla yinelediğimiz, sosyal uzlaşma ve işbirliği şartı
hükümetçe yerine getirilmelidir. Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalıdır. Yenilenecek
îstikrar Programı, sosyal tarafları temsil eden sivil toplum kuruluşlanyla birlikte hazırlanmalı,
7 program halka iyi anlatılmalı ve ulusal konsensüs yaratılmalıdır.
1. Öncelikle siyasi istikrar ve
devletin zirvesinde kalıcı nitelikte
uyumlu ilişkiler kurularak toplu-
mun ve piyasalann güveni sağlan-
malıdır.
Sosyal konsey
2. Programın başından bu yana
ısrarla yinelediğimiz sosyal uzlaş-
ma ve işbirliği şartı hûkûrnetçe ye-
rine getirilmelidir. Ekonomik ve
Sosyal Konsey toplanmalıdır. Ye-
nilenecek İstikrar Programı, sos-
yal taraflan temsil eden sivil top-
lum kuruluşlanyla birlikte hazır-
lanmalı, program halka iyi anlatıl-
malı ve ulusal konsensüs yaratıl-
malıdır.
3. Program mutlaka sosyal ted-
birler ve özellikle istihdamı teşvik
edici destek programlan içermeli-
dir.
Bu alanda Konfederasyonumuz-
ca geliştirilmiş bir öneri paketı
mevcuttur. Sosyal önlemler, AB ta-
ranndan sürdürülen yapısal prog-
ramlar ömeğinde olduğu gibi, re-
el ekonominin, ülkenin büyüme hı-
zını yükseltecek üretim, yatınm ve
ihracat gayretlerini destekleyecek
tedbirlerle birleştirildiği takdirde
başan sağlanacaktır.
4. Başansız olan programın en
önemli eksiklerinden biri de reel
ekonomiye ilişkin arz yönlü ted-
birleri içermemesiydi. Yeni dö-
nemde hükümet, ekonomi bürok-
rasisi ile özel sektörü temsil eden
kuruluşlar arasında kalıcı bir işbir-
liği platformu ve kanallan yarata-
rak ihtiyaçlann icraata yansıması-
nı sağlamalıdır.
Ulusal rekabet gücü
Öte yandan reel sektörde üretim,
yatınm, istihdam ve ihracat artışı-
nı teşvik edecek önerilerimizin be-
nimsenmesi ulusal çıkarlanmıza
hizmet edecektir.
Ulusal Rekabet Gücü Politikası
oluşturularak uygulanmalı, işlet-
melerin vergi ve sosyal güvenlik
yükleri hafifletilmeli, çalışma ha-
yatında özel sektörün dinamizmi-
ni azaltacak yeni yasal yükler ge-
tirilmemelidir. Çalışma mevzuatı
esnekleştirilmelidir.
5. Ekonomi bürokrasisinde etkin
koordinasyon sağlanmalı; öte yan-
dan program yeni dönemde siyasi
anlamda sahiplenilmelidir.
6. Özelleştirme ve tanm sektörü-
ne yönelik tedbirler gibi yapısal
programlar daha fazla geciktiril-
memelidir.
7. Kamu yönetimi kapsamlı bir
verimlilik ve etkinlik reformuna
tabi tutulmalıdır. Çağdaş bir eko-
nomi ancak çağdaş bir kamu yö-
netimi ve etkin bürokratik işleyiş-
le mümkün olabilir.
Yuzumuzu
üretime
dönmeliyiz
• Türkiye yüzünü yeniden üretime
çevirmeli, üretimin miktannı ve
kalitesini yükseltmeli, makbul hale
gelecek bu ürünlerini dışanya
satmalıdır. Üretmeden tüketen ülkeler,
eninde sonunda kendini yer.
DERVİŞ GÜNDAY
TESK Genel Başkanı
Türkiye, 2001 yıh-
na ekonomik açıdan
cumhuriyet tarihinin
en ağır ve derin krizi
ile girdi. îç ve dış
borçlar, dış ticaret
açığmın giderek bü-
yümesi, bunlann fa-
iz ödemeleri, üreti-
min miktar ve kalite
olarak düşüşü, işsiz-
lik, gelir dağıhmın-
daki korkunç bozul-
ma hemen bir çırpı-
da sayıhverecek
olumsuzluklar. Bu
olurnsuzluklann ya-
nı sıra ataletin, sis-
temsizliğin, memnu-
niyetsizliğin ve gü-
vensizliğin tabanda
yaygınlaşması sürü-
yOT;
Bûyükyanhş
Son kriz bunu da-
ha da büyüttü. Böyle
bir ülkede yapısal ve
radikal reformlann,
genel bir mutabakata
vanlarak acilen ger-
çekleştirilme-
si gerekirken,
tersine ve he-
men hiçbir
olumsuzluk
yokmuşçası-
na ağır vergi-
lere vergi ek-
lenmesi, fe-
dakârhğınise
artık dayana-
maz ve ödeyemez
hale gelen memur,
işçi, köylü ile esnaf
ve sanatkâr gibi dar
gelirlilerden isten-
mesi büyük yanhştı.
Çıkmaz büyüdfi
Bu ucuzculuk, ko-
laycılık, nafîle ça-
baydı. Tutulan bu
yol, çıkmazı daha da
büyüttü. Çünkü Tür-
kiye son 20 yıldır, gi-
derek artan miktarda
bir kara para cenneti-
ne dönüştü. Devleti-
ne vergi ödemek is-
teyen, kara iş yapma-
yanlar tam anlamıyla
cezalandınldı ve hâ-
lâ cezalandınlmakta;
saklı gızli çalışan,
vergi kaçıranlar ise
adeta ödüllendirildi.
Bunun adı yağma
ekonomisidir.
Böyle bir durumda
enflasyonun düşmesi
de beklenemezdi.
Kaldı ki vatandaşm
ahm gücünün düş-
mesinden kaynakla-
nacak bir enflasyon
düşüşü, olsa olsa Pi-
rus Zaferi olurdu. Ve
bugün Türkiye hipe-
renflasyon kaygısını
taşıyor üstelik.
Üretim
Ekonominin tek
yetkilisi olarak işin
başma getirilen Sa-
ym Kemal Derviş'in
bu görevi kabul et-
mesi, bir ölçüde ka-
ramsarlığımızı dağıt-
mıştır. Bu anlamda,
hazırlanacak yeni
programda, IMF'nin
hatalı görüşlerine iti-
bar edilmeyeceğini
umuyorum. Ancak
bir ya da birkaç kişi-
nin çözebileceği so-
runlar değildir, gel-
diğimiz nokta. Çün-
kü Türkiye'nin çıkış
yolu bellidir. Birinci-
si, yanlış gıdışatını,
yanlış sistemini dü-
zeltmelıdir. Türkiye
20 yıldır bu yanlışın
içindedir. Türkiye
üretimden uzaklaşn-
nlmış, ıthalat
tuzağına dü-
şürülmüştür.
Bu tuzak,
koca ülkeyi
borç batağı-
na sokmuş,
ülke, çırpın-
dıkça batan
Günday bir konuma
gelmiş, borç-
lanmn faizini öde-
mek için bile borç al-
tnaya mecbur kal-
mıştır. Eğer yılda 38
milyar dolarhk itha-
lat yapıp karşıhğında
17-18 milyarlık bir
ihracat yapıyorsanız
bundan çıkış yolu
yoktur. Bunu dünya-
nın hiçbir ekonomis-
ti çözemez. Türkiye
yüzünü yeniden üre-
time çevirmeli, üreti-
min miktannı ve ka-
litesini yükseltmeli,
makbul hale gelecek
bu ürünlerini dışan-
ya satmalıdır. Üret-
meden tüketen ülke-
ler, eninde sonunda
kendini yer.
Türkiye'nin çıkışı-
nı burada görüyo-
rum.
Çıkış için değer
koşul ise Türkiye,
girse de girmese de
AB standartlanna
uymahdır. Bu halk
bu standartlan hak
etmiştir.
Vergi alanı genişlesinSALİM USLÛ Hak-îş Genel Başkanı
Türkiye'nin bu bunalıma girmesine ül-
ke gerçeklerinden uzak, sosyal yönü olma-
yan IMF politikalan neden ohnuştur. IMF
programlanmn uygulandığı 89 ülkede is-
tatistiklere bakıldığın- — ^ — — ı —
da gelir dağılımının
daha da bozulduğunu,
borçlanma nedeniyle
dışa bağımlılığın arttı-
ğını, üretimin durma
noktasına geldiğini
görürüz. Bu nedenle
yapılması gereken,
IMF programlanndan
vazgeçmektir. Bunun "•™~"~~~"^~~
dışında, ülkenin düzlüğe çıkması için iz-
lenecek politika 3 başlık altında toplana-
bilir:
Ekonomik reformlar
- Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alın-
ması.
- Vergi reformu ile vergilendirilen ala-
nuı genişletilmesi.
- Genel istihdam oluşturacak projelerin
yaşama geçirilmesi.
- 15-20 milyar dolarhk hayvancılık po-
tansiyelinin değerlendirilmesi (Bu kaynak
doğru değerlendirilirse ülke istihdam açı-
sından da rahatlar).
- Bor ve uranyum yataklannın, gerekli
• Kayıt dışı ekonomini kayıt altuıa alınmalı.
Vergi reformu yapılmalı. Genel istihdam
oluşturacak projeler yaşama geçirilmeli. 15-20
milyar dolarlık hayvancılık potansiyeli
değerlendirilmeli. Bor ve uranyum yataklan
gerekli yatınmlar yapılarak değerlendirilmeli.
Türkiye'ye siyasal dinamizm kazandıra-
caktır. Yoksulluk ve yolsuzluğun önlenme-
si konusunda şeffaf ve kararlı bir politika
sürecine geçilmesi de yaşamsal önem taşı-
maktadır. En önemlisi, anayasa artık Tür-
kiye toplumuna dar gelmektedir. Sivil, de-
mokratik toplum yolunu
aydınlatacak, düşünce öz-
gürlüğünü sağlayacak ye-
ni bir anayasa, Türki-
ye'nin temel ihtiyaçlann-
dandır.
yatınmlann yapılarak değerlendirilmesi.
Siyasal reformlar
Parlamento yoğun gündemden yorgun
düşmüştür. Parlamentonun daha etkili ve
verimli çalışması için erken seçim karan
alınmalıdır. Siyasi partiler yasasının değiş-
tirihnesi, parti içi demokrasinin etkin hale
getirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendiril-
mesini hedef alan reformlann yapılması da
Toplumsal motivasyon
Toplum, uygulanan
yanlış politikalar sonucu
geleceğe dair umut ve
beklentüerini kaybetmiştir. Bu nedenle de-
mokratik kitle örgütlenmelerinin önünü aça-
cak, bu örgütlerin karar alma mekanizmala-
nndaki etkinliğini arttıracak yeni bir top-
lumsal modele ihtiyaç duyulmaktadır.
KİT'lerin özelleştirilmesi bir yandan umut
olarak sunulurken diğer yandan özel banka-
lann kamulaştınlması süreci yaşanmakta-
dır. Bu çelişkinin toplum yaranna olacak bi-
çimde giderilmesini de gerekli görüyoruz.
RESULAKAY
Türkiye Kamu-Sen
Genel Başkanı
Ulkemize vaşaülan
bunahmdan çıkmak için;
hükümet, toplumsal bir
mutabakat sağlamak yönünde
adımlar atmak, tüm kesimkrin
temsil edikceği bir konseyi
acilen toplamak zorundadır.
Aksi takdirde nereden, khni
getirirseniz getirin, halkm
beklentüerini yok sayan bir .
istikrar arayışmın, halktan
destek görmemesini beklemek
abesle iştigal olacakür.
Görüşjerimiz ahnmadan,
kayıplanmız karşüanmadan,
beldentilerinüze yönelik
çahşmalar başlaülmadan
hiçbir ekonomik programa
destek vermek gibi bir
niyetimiz yoktur.
Enflasyon farta
Geçen dönemlerde
enflasyondan kaynaklanan
kayıplanmızın karşüanması
gerekmektedir. 1999 yıhnda
• Tüm kesimlerin temsil
edileceği bir konsey acilen
toplanmak zorundadır. Hükümete
ve onun ekonomik politikalanna
karşı güvenini yitiren kamu
çahşanlannın daha fazla bedel
ödemek gibi bir niyeti yoktur.
enflasyon yüzde 68 A
düzeyinde gerçekkşirken
maaş arüş oranı sadece yüzde
56 ohnuştur. Buna göre 1999
yıhnda kamu görevlilerinin
yüzde 12.8 oranmda enflasyon
farkmdan doğan alacağı
buiunmaktadır.
2000 yıh enllasyonunun da
yüzde 39 olarak gerçekleştiği
göz önüne ahmrsa Bütçe
Kanunu'nun 46. maddesi
gereğmce yüzde 2'fik refah payı
ile birlikte, memur maaşlanna
yüzde 41 arüş yapılması
gerekirken arüş oranı sadece
yüzde 37.7 seviyesüıde
kahmşür. Bu durumda Bütçe
Kanunu gereği memur
maaşlanna yüzde 33
oranındaki enflasyon farknun,
1999 kayıplan telafi edildikten
sonra uygulanarak ödenmesini
isüyoruz.
Kurul acilen toplanmah
Kamu göre> lilerinin taban
ayhğı; DİE, üniversiteler,
memur ve işçi sendikalan ile
işveren sendikalan ve ticaret
odalan temsflcilerinden
oluşturulacak bir kurul
taranndan belirknmelidir.
Söz konusu kurul taranndan
betuienecek taban avtğı
üzerine tahsU, ladem, iş riski, iş
güçlüğü, mali ve teknik
sorumluluk Oe temininde
güçlük vb. kriterlerin ilave
edUmesi gerekmektedir.
Ekonominin başma
getirilen Sayın Kemal
Deniş'inyapüğı
açıklamalarda ilk
ifadelerinden biri, "Asıl hedef,
çalışan halkın gelirini
düzeltmek olacaktır"
sözlerinin takipçisi olacağız.
Hükümete ve onun ekonomik
poütikalanna karşı güvenini
yitiren kamu çahşanlarnun
daha fazla bedel ödemek gibi
bu* niyeti yoktur. Sonuç
olarak; ülkemiz yaranna
aülan ve süreçlerinde
toplumsal diyaloğu, kamu
çahşanlarnun somut
beklentilerini karşdamayı
hedefleven, yoksul emek
kesimlerini rahatlarmaj ı
öngören samimi bir programa
"EVET",
Ancak bunun tam tersi
olarak, dayaünacı, ülke
insanının sıkmoJanm yok
sayan, kamu çahşanlannı
dikkate ahnayan, ülke
çıkarianru korumayan bir
programa "HAYIR" diyoruz.
Çözüm halkçı ekonomidir
Av. SADEK ERDOĞAN
Ankara Barosu Başkanı
Bugün vanlan nokta, elli yıl-
dır uygulanan dışa bağımlı po-
litikalann ve son yirmi yılımı-
zı harcayan liberal ekonominin
iflasıdır. Hâlâ aynı politikalann
değişik versiyonlan arasında
dolaşmanın, bunlann bir alter-
natif olabileceğini ileri sürme-
nin anlamı yoktur. "IMF prog-
ramı ohnadı, Dünya Banka-
sı'nmkmi deneyelim" diyorlar.
Sorun, "Kotareffi'' ya da "Ke-
mal" sorunu değildir. Sorun,
sistem sorunudur.
Avukatlar, toplumun hemen
her kesimi ile yakrn ilişki için-
dedirler. Dolayısıyla halkın ve
ülkenin sorunlannı çok yakın-
dan izleme olanağma sahibiz.
Abartmadan söyleyelim ki, hal-
kunız büyük sıkıntı ve güven
bunalımı içindedir. Yanmnın ne
olacağuıı bilememekte, ülkeyi
yönetenlere güvenmemektedir.
Tarihsel ve evrensel anlam-
da, devletin temel unsurlann-
dan biri *para"dır. Bugün Tür-
kiye'de iç piyasa yabancı para-
ya teslim edilmiştir. Türkiye,
Merkez Bankası gibi, para po-
litikası gibi ekonomiyi yönlen-
dirme araçlanndan vazgeçmiş,
bu araçlan kendi eliyle dünya
sermayesinin merkezlerine tes-
lim etmiştir.
IMF, son tahlüde bir finans
kuruluşudur. Önereceği prog-
ram. doğaldır ki, her ne pahası-
na olursa olsun alacaklannı tah-
sil etmeyi hedefler. Nasıl ki
müflis tüccar, alacaklılannın
dayatmalanna mahkûm ise, dış
borç batağına batınknış ülkeler
de kendisine kredi veren ulus-
lararası sermayenin reçetelerine
uymak zorunda kalır. Türkiye
bu filmi daha önce de gördü.
Bugün Türkiye ekonomisinin
içinde bulunduğu sorunlann
çözümü, yahıızca bir refah so-
runu değildir. Aynı zamanda
ulusal devletin ve toprak bütün-
lüğünün korunması sorunudur.
Türkiye, giderek daha büyük
boyutlarda dünya kapitalizmi-
nin merkezlerine bağlanan eko-
nomisiyle dış tehdide karşı da
direnemez.
Bu nedenle Türkiye yeniden
halkçı-devletçi ekonomiye yö-
nelmek zorundadır. Dışa ba-
ğımh liberalizmin iflası, toplum
çıkannı esas alan kamu sektö-
rünün yönlendirdiği karma
ekonomiyi gündeme getirmek-
tedir. Ülkemiz tarihi boyunca
çok zorluklan aşmıştrr. Ulusal
bilinçle bu zor günleri de
aşacaktır.
AVRUPA'DAN
GURAYOZ
Politikacımn İkfldar
Genomu
Almanya'da muhafazakâıiarın temel politika
aracının fırsatçılık olduğu söylenebilir. Bu, özellik-
le 16 yıl süren Kohl koalisyonlan dönemini sona
erdiren 1998 seçimlerinden sonra iyice belirginleş-
ti. Eskiden de fırsatçıydılar, şimdiyse ellerinde, kü-
çük fırsatlardan yararlanıp politika yapar gibi gö-
rünmekten başka yol kalmamış gibi sanki. En son
fırsatı, kaçınlıp öldürülen ve seks manyağı katili he-
nüz bulunmayan 12 yaşındaki kızcağızla yakala-
dıklarını sanıyorlar. Hıristiyan Sosyal Biriik;
CSU'nun parlak önerisi, bundan böyle benzeri ka-
tillerin yakalanabilmesi için, Almanya'da yaşayan
tüm erkeklerin, şimdilik yalnızca erkeklerin, baş-
ka bir fırsat çıkarsa kadınlar da gündeme gelir,
genlerinin fişlenmesiydi. Tüm topluma potansiyel
katil gözüyle bakılmasının insanlan çileden çıkar-
ması bir yana, gen fişlemesinin başka hangi amaç-
lariçinkullanılabileceğiniaklıbaşındainsanlardü-
şünmez mi? Öteki ülkelerdeki benzerieri gibi Al-
man muhafazakârian dafışlemeye pek meraklıdır-
lar. İnsanlanfişleyeceksin,gözleyeceksin, izleye-
ceksin, telefonlan dinleyeceksin, sorgusuz suaisiz
evlere gireceksin; gireceksin ki düzeni muhafaza
etmek mümkün olsun efendim!
Oysa düzen her ne kadar muhafazakâr bir ya-
pının adı da olsa konserve gibi korunamryor. Ge-
lişme durdurulursa, durduranla beraber o düzen
de düşüyor. En katı kurallı düzenler bile, kendi iç
yenilenme dinamiklerini yitirdiklerinde, süresi geç-
miş konserve gibi bozuluyoriar.
• • •
Insan genomunun çözülmesi 21. yüzyılın ilk
önemli buluşu sayılabilir. Bu konudaki çalışma-
lann başlamasından bu yana epey bir zaman geç-
ti, ama sonuçlar ya da ilk sonuçlar yeni alındı. Pe-
ki, her yeni buluştan ileri, geliştirici, ilerici sonuç-
lar kendiliğinden çıkıyor mu? Buluşlar özlerinde
nesnel olarak gelişmenin aktif bir öznesi olsalar da
kendi başlanna insanlığın gelişmesine hizmet et-
miyor, kötüye kullanılabiliyor. Bilimsel, teknik ge-
lişmenin önüne geçilemeyecegini hen\es gibi mu-
hafazakârlar da bilir, o zaman doğal rotasından
saptırmaktan başka yol kalmıyor onlara
•••
Gelişmenin ürünlerinin kötüye kullanılmasının
önüne geçilebilir. En azından böyle bir mücadele-
nin içinde olmak, gelişmenin doğal iç dinamikle-
rine değer verenleri de düşünmeye yöneltiyor. Bu
da muhafazakârian ve arkadaki destekçilerini çi-
leden çıkartmaya yetiyor. Genomun çözülmesi da-
ha ilk adımda görüldüğü gibi, kötüye kullanılmak
isteniyor. Sonuçlannı hızla paraya çevirmek, dü-
zen koruyuculuğunun aracı yapmak gibi hedefler
konuyor önüne. Oysa bu gelişme, insanlann fiş-
lenmesi için değil, çaresiz gibi görünen hastalık-
lann önlenmesi ve sağaltılmasında işe yaramaz mı,
bilim adamlarının uğraşı da bu değil mi?
Politikacılann uğraşı, anlaşılan bu değil. -JĞunt
Biriik 90/ Yeşiller partisinin geçen hafta yapılan
kongresi de politikacılann en önemli işinin, yeşil ol-
sun kahverengi olsun, düzenin iç dinamiklerini ha-
rekete geçirmek değil, düzene uymak olduğunu
gösterdi. Muhalefetin acar partisi Yeşiller, iktidar
olmanın "gerekleri"y\e karşı karşıya kaldılar. Bir
süre önce girdikleri günah çıkartma otoyolunda,
muhafazakâr partilerin, ortaklan sosyal demok-
ratlann desteği ve tabii "değerfi" Alman basınının
"eski defterier" iteklemesiyle hızlı, şaşırtıcı adım-
lar attılar.
Seçimler öncesinde hem kendi yandaşlanna,
üyelerine hem topluma verdikleri mesajlar iktidar
genomunun yıpratıcı, düzleştirici etkisi altında kal-
dı. Son kongre ise hem bu yolda ne kadar kararlı
olduklannı hem de "zevahiri" kurtarmak için neler
yapabileceklerini gösterdi. Kongrede bir yandan
radyoaktif artıkların Almanya'ya depolanmasını
protesto girişimlerini, "Zaten biz atomdan annma
konusunda 30-40 yıllık birprogramı kabul ettirdik,
o nedenle artık bu protestolargereksizdir" deyip,
engelleme karariarı çıkardılar, anti-emperyalist
gösterilerden, ABD jandarmalığının savunuculu-
ğuna "terfı eden " bakanlannı alkışladılar, öte yan-
dan da "Milletvekilliği ile kamuda yöneticilik, me-
sela bakanlık birbirinden aynlsın" fantezileriyte,
hâlâ umut kesmemiş yandaşlannın ağzına bir par-
mak bal çaldılar.
Insan genomunun çözülmesi, hücrelerdeki bo-
zulmaların nedenlerinin de çözülmesi anlamına
gelir diyor bilim adamları. Buradan da, gelecek
için büyük umutlar doğuyor. İktidar geni ise başlı
başma kanserli bir hücreyi harekete geçirebiliyor.
Düzeni değiştirmeye çalışan, en azından düzenin
iç dinamiklerini ilerleme yönünde dürtüklemeye
niyetli politikacılar kısa birsürede bu hastalığaya-
kalanıyorlar.
İktidar geni onlan kısa sürede yiyip bitiriyor ve
galiba ömürleri de uzun olmuyor.
Eski Köy Koop cenel Bsk. Yrd. Eyce:
Köylü, çiftçi
son noktadaADANA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Ülkenin
içinde bulunduğu eko-
nomik krizden en çok
köylü ve çıftçinin etki-
lendiğini belirten eski
Köy-Koop Genel Bşk.
Yrd. Aslan Eyce, hükü-
mete ve Başbakan Ece-
vit'e seslenerek "YıDar-
dre, 'Kalkınma köyler-
den, köylüden başlaya-
cak" diyen siz ve hükü-
metiniz arük bu sese ku-
lakvermeüdir'' dedi.
Eyce, ülke nüfusunun
yansından fazlasını köy-
lerde yaşayan ve çiftçi-
likle uğraşan kesimin
oluşturdugu, bu kesimin
sesi olan Köy-Koop'un,
1980 askeri darbesinden
sonra kapatılmasının ar-
dından gelen yanlış tanm
politikalan ile hızla kan
kaybettiğini ve son kriz-
lerle de bitme noktasuıa
geldiğini vurguladı. Ey-
ce, hükümeti de buna se-
yirci kalmakla suçlaya-
rak |unlan söyledi:
-llkemian kjııde bu-
lunduğu ekonomik kriz-
den en çok köylü, dolayı-
sıyla üretici kesûni etld-
lenmiştir.Buinsanlanınız
adeta daha da sefalete,
yoksuDuğa itihniştir. Ör-
gütlü olan işveren, işçi,
memur, emeldi kadar da
oba sesini duvuramayan
bu kesimin sorunlan fle
khnse, hiçbir kuram ve
yeÜdÜYİehükümetflgaen-
memektedir.Türkiyeger-
ceği bu oJmamak-dedi.