23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2001 ÇARŞAMBA 8 EKONOMIK KRIZ KRİZDEN NASIL KURTULURUZ? Sendikalan odalarve siviltoplum kuruluşlannın temsücüeriyazdı Sosyaluzlaşma sağlanmalıTÜRKİYE tŞVEREN SENDİKA- LARIKONFEDERASYONU 19 Şubat 2001 tarihinde devletin zirvesinde meydana gelen ve ka- muoyuna yansıtılan sorunlar, piya- salarda ani güven kaybına yol aça- rak ekonominin ağır bir krize sü- rûklenmesinde tetikleyici olmuş- tur. Faizlerin aşın artışı, borsanın düşüşü ve yüzde 40'a varan şok devalûasyon sonucu, Enflasyonla Mücadele Programı önemli ölçüde yara almış, yenilenmeye mubtaç hale gelmiştir. Bugün maalesef ül- kemiz çok ciddi biçimde milli ge- lir azalışı, enflasyon ve işsizlik riskleriyle yüz yüzedir. Ülkemizin bu noktaya gelmesi- ne neden olan faktörler, süratle alınması gereken tedbirlere de ışık tutmaktadır: • Programın başından bu yana ısrarla yinelediğimiz, sosyal uzlaşma ve işbirliği şartı hükümetçe yerine getirilmelidir. Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalıdır. Yenilenecek îstikrar Programı, sosyal tarafları temsil eden sivil toplum kuruluşlanyla birlikte hazırlanmalı, 7 program halka iyi anlatılmalı ve ulusal konsensüs yaratılmalıdır. 1. Öncelikle siyasi istikrar ve devletin zirvesinde kalıcı nitelikte uyumlu ilişkiler kurularak toplu- mun ve piyasalann güveni sağlan- malıdır. Sosyal konsey 2. Programın başından bu yana ısrarla yinelediğimiz sosyal uzlaş- ma ve işbirliği şartı hûkûrnetçe ye- rine getirilmelidir. Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmalıdır. Ye- nilenecek İstikrar Programı, sos- yal taraflan temsil eden sivil top- lum kuruluşlanyla birlikte hazır- lanmalı, program halka iyi anlatıl- malı ve ulusal konsensüs yaratıl- malıdır. 3. Program mutlaka sosyal ted- birler ve özellikle istihdamı teşvik edici destek programlan içermeli- dir. Bu alanda Konfederasyonumuz- ca geliştirilmiş bir öneri paketı mevcuttur. Sosyal önlemler, AB ta- ranndan sürdürülen yapısal prog- ramlar ömeğinde olduğu gibi, re- el ekonominin, ülkenin büyüme hı- zını yükseltecek üretim, yatınm ve ihracat gayretlerini destekleyecek tedbirlerle birleştirildiği takdirde başan sağlanacaktır. 4. Başansız olan programın en önemli eksiklerinden biri de reel ekonomiye ilişkin arz yönlü ted- birleri içermemesiydi. Yeni dö- nemde hükümet, ekonomi bürok- rasisi ile özel sektörü temsil eden kuruluşlar arasında kalıcı bir işbir- liği platformu ve kanallan yarata- rak ihtiyaçlann icraata yansıması- nı sağlamalıdır. Ulusal rekabet gücü Öte yandan reel sektörde üretim, yatınm, istihdam ve ihracat artışı- nı teşvik edecek önerilerimizin be- nimsenmesi ulusal çıkarlanmıza hizmet edecektir. Ulusal Rekabet Gücü Politikası oluşturularak uygulanmalı, işlet- melerin vergi ve sosyal güvenlik yükleri hafifletilmeli, çalışma ha- yatında özel sektörün dinamizmi- ni azaltacak yeni yasal yükler ge- tirilmemelidir. Çalışma mevzuatı esnekleştirilmelidir. 5. Ekonomi bürokrasisinde etkin koordinasyon sağlanmalı; öte yan- dan program yeni dönemde siyasi anlamda sahiplenilmelidir. 6. Özelleştirme ve tanm sektörü- ne yönelik tedbirler gibi yapısal programlar daha fazla geciktiril- memelidir. 7. Kamu yönetimi kapsamlı bir verimlilik ve etkinlik reformuna tabi tutulmalıdır. Çağdaş bir eko- nomi ancak çağdaş bir kamu yö- netimi ve etkin bürokratik işleyiş- le mümkün olabilir. Yuzumuzu üretime dönmeliyiz • Türkiye yüzünü yeniden üretime çevirmeli, üretimin miktannı ve kalitesini yükseltmeli, makbul hale gelecek bu ürünlerini dışanya satmalıdır. Üretmeden tüketen ülkeler, eninde sonunda kendini yer. DERVİŞ GÜNDAY TESK Genel Başkanı Türkiye, 2001 yıh- na ekonomik açıdan cumhuriyet tarihinin en ağır ve derin krizi ile girdi. îç ve dış borçlar, dış ticaret açığmın giderek bü- yümesi, bunlann fa- iz ödemeleri, üreti- min miktar ve kalite olarak düşüşü, işsiz- lik, gelir dağıhmın- daki korkunç bozul- ma hemen bir çırpı- da sayıhverecek olumsuzluklar. Bu olurnsuzluklann ya- nı sıra ataletin, sis- temsizliğin, memnu- niyetsizliğin ve gü- vensizliğin tabanda yaygınlaşması sürü- yOT; Bûyükyanhş Son kriz bunu da- ha da büyüttü. Böyle bir ülkede yapısal ve radikal reformlann, genel bir mutabakata vanlarak acilen ger- çekleştirilme- si gerekirken, tersine ve he- men hiçbir olumsuzluk yokmuşçası- na ağır vergi- lere vergi ek- lenmesi, fe- dakârhğınise artık dayana- maz ve ödeyemez hale gelen memur, işçi, köylü ile esnaf ve sanatkâr gibi dar gelirlilerden isten- mesi büyük yanhştı. Çıkmaz büyüdfi Bu ucuzculuk, ko- laycılık, nafîle ça- baydı. Tutulan bu yol, çıkmazı daha da büyüttü. Çünkü Tür- kiye son 20 yıldır, gi- derek artan miktarda bir kara para cenneti- ne dönüştü. Devleti- ne vergi ödemek is- teyen, kara iş yapma- yanlar tam anlamıyla cezalandınldı ve hâ- lâ cezalandınlmakta; saklı gızli çalışan, vergi kaçıranlar ise adeta ödüllendirildi. Bunun adı yağma ekonomisidir. Böyle bir durumda enflasyonun düşmesi de beklenemezdi. Kaldı ki vatandaşm ahm gücünün düş- mesinden kaynakla- nacak bir enflasyon düşüşü, olsa olsa Pi- rus Zaferi olurdu. Ve bugün Türkiye hipe- renflasyon kaygısını taşıyor üstelik. Üretim Ekonominin tek yetkilisi olarak işin başma getirilen Sa- ym Kemal Derviş'in bu görevi kabul et- mesi, bir ölçüde ka- ramsarlığımızı dağıt- mıştır. Bu anlamda, hazırlanacak yeni programda, IMF'nin hatalı görüşlerine iti- bar edilmeyeceğini umuyorum. Ancak bir ya da birkaç kişi- nin çözebileceği so- runlar değildir, gel- diğimiz nokta. Çün- kü Türkiye'nin çıkış yolu bellidir. Birinci- si, yanlış gıdışatını, yanlış sistemini dü- zeltmelıdir. Türkiye 20 yıldır bu yanlışın içindedir. Türkiye üretimden uzaklaşn- nlmış, ıthalat tuzağına dü- şürülmüştür. Bu tuzak, koca ülkeyi borç batağı- na sokmuş, ülke, çırpın- dıkça batan Günday bir konuma gelmiş, borç- lanmn faizini öde- mek için bile borç al- tnaya mecbur kal- mıştır. Eğer yılda 38 milyar dolarhk itha- lat yapıp karşıhğında 17-18 milyarlık bir ihracat yapıyorsanız bundan çıkış yolu yoktur. Bunu dünya- nın hiçbir ekonomis- ti çözemez. Türkiye yüzünü yeniden üre- time çevirmeli, üreti- min miktannı ve ka- litesini yükseltmeli, makbul hale gelecek bu ürünlerini dışan- ya satmalıdır. Üret- meden tüketen ülke- ler, eninde sonunda kendini yer. Türkiye'nin çıkışı- nı burada görüyo- rum. Çıkış için değer koşul ise Türkiye, girse de girmese de AB standartlanna uymahdır. Bu halk bu standartlan hak etmiştir. Vergi alanı genişlesinSALİM USLÛ Hak-îş Genel Başkanı Türkiye'nin bu bunalıma girmesine ül- ke gerçeklerinden uzak, sosyal yönü olma- yan IMF politikalan neden ohnuştur. IMF programlanmn uygulandığı 89 ülkede is- tatistiklere bakıldığın- — ^ — — ı — da gelir dağılımının daha da bozulduğunu, borçlanma nedeniyle dışa bağımlılığın arttı- ğını, üretimin durma noktasına geldiğini görürüz. Bu nedenle yapılması gereken, IMF programlanndan vazgeçmektir. Bunun "•™~"~~~"^~~ dışında, ülkenin düzlüğe çıkması için iz- lenecek politika 3 başlık altında toplana- bilir: Ekonomik reformlar - Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alın- ması. - Vergi reformu ile vergilendirilen ala- nuı genişletilmesi. - Genel istihdam oluşturacak projelerin yaşama geçirilmesi. - 15-20 milyar dolarhk hayvancılık po- tansiyelinin değerlendirilmesi (Bu kaynak doğru değerlendirilirse ülke istihdam açı- sından da rahatlar). - Bor ve uranyum yataklannın, gerekli • Kayıt dışı ekonomini kayıt altuıa alınmalı. Vergi reformu yapılmalı. Genel istihdam oluşturacak projeler yaşama geçirilmeli. 15-20 milyar dolarlık hayvancılık potansiyeli değerlendirilmeli. Bor ve uranyum yataklan gerekli yatınmlar yapılarak değerlendirilmeli. Türkiye'ye siyasal dinamizm kazandıra- caktır. Yoksulluk ve yolsuzluğun önlenme- si konusunda şeffaf ve kararlı bir politika sürecine geçilmesi de yaşamsal önem taşı- maktadır. En önemlisi, anayasa artık Tür- kiye toplumuna dar gelmektedir. Sivil, de- mokratik toplum yolunu aydınlatacak, düşünce öz- gürlüğünü sağlayacak ye- ni bir anayasa, Türki- ye'nin temel ihtiyaçlann- dandır. yatınmlann yapılarak değerlendirilmesi. Siyasal reformlar Parlamento yoğun gündemden yorgun düşmüştür. Parlamentonun daha etkili ve verimli çalışması için erken seçim karan alınmalıdır. Siyasi partiler yasasının değiş- tirihnesi, parti içi demokrasinin etkin hale getirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendiril- mesini hedef alan reformlann yapılması da Toplumsal motivasyon Toplum, uygulanan yanlış politikalar sonucu geleceğe dair umut ve beklentüerini kaybetmiştir. Bu nedenle de- mokratik kitle örgütlenmelerinin önünü aça- cak, bu örgütlerin karar alma mekanizmala- nndaki etkinliğini arttıracak yeni bir top- lumsal modele ihtiyaç duyulmaktadır. KİT'lerin özelleştirilmesi bir yandan umut olarak sunulurken diğer yandan özel banka- lann kamulaştınlması süreci yaşanmakta- dır. Bu çelişkinin toplum yaranna olacak bi- çimde giderilmesini de gerekli görüyoruz. RESULAKAY Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Ulkemize vaşaülan bunahmdan çıkmak için; hükümet, toplumsal bir mutabakat sağlamak yönünde adımlar atmak, tüm kesimkrin temsil edikceği bir konseyi acilen toplamak zorundadır. Aksi takdirde nereden, khni getirirseniz getirin, halkm beklentüerini yok sayan bir . istikrar arayışmın, halktan destek görmemesini beklemek abesle iştigal olacakür. Görüşjerimiz ahnmadan, kayıplanmız karşüanmadan, beldentilerinüze yönelik çahşmalar başlaülmadan hiçbir ekonomik programa destek vermek gibi bir niyetimiz yoktur. Enflasyon farta Geçen dönemlerde enflasyondan kaynaklanan kayıplanmızın karşüanması gerekmektedir. 1999 yıhnda • Tüm kesimlerin temsil edileceği bir konsey acilen toplanmak zorundadır. Hükümete ve onun ekonomik politikalanna karşı güvenini yitiren kamu çahşanlannın daha fazla bedel ödemek gibi bir niyeti yoktur. enflasyon yüzde 68 A düzeyinde gerçekkşirken maaş arüş oranı sadece yüzde 56 ohnuştur. Buna göre 1999 yıhnda kamu görevlilerinin yüzde 12.8 oranmda enflasyon farkmdan doğan alacağı buiunmaktadır. 2000 yıh enllasyonunun da yüzde 39 olarak gerçekleştiği göz önüne ahmrsa Bütçe Kanunu'nun 46. maddesi gereğmce yüzde 2'fik refah payı ile birlikte, memur maaşlanna yüzde 41 arüş yapılması gerekirken arüş oranı sadece yüzde 37.7 seviyesüıde kahmşür. Bu durumda Bütçe Kanunu gereği memur maaşlanna yüzde 33 oranındaki enflasyon farknun, 1999 kayıplan telafi edildikten sonra uygulanarak ödenmesini isüyoruz. Kurul acilen toplanmah Kamu göre> lilerinin taban ayhğı; DİE, üniversiteler, memur ve işçi sendikalan ile işveren sendikalan ve ticaret odalan temsflcilerinden oluşturulacak bir kurul taranndan belirknmelidir. Söz konusu kurul taranndan betuienecek taban avtğı üzerine tahsU, ladem, iş riski, iş güçlüğü, mali ve teknik sorumluluk Oe temininde güçlük vb. kriterlerin ilave edUmesi gerekmektedir. Ekonominin başma getirilen Sayın Kemal Deniş'inyapüğı açıklamalarda ilk ifadelerinden biri, "Asıl hedef, çalışan halkın gelirini düzeltmek olacaktır" sözlerinin takipçisi olacağız. Hükümete ve onun ekonomik poütikalanna karşı güvenini yitiren kamu çahşanlarnun daha fazla bedel ödemek gibi bu* niyeti yoktur. Sonuç olarak; ülkemiz yaranna aülan ve süreçlerinde toplumsal diyaloğu, kamu çahşanlarnun somut beklentilerini karşdamayı hedefleven, yoksul emek kesimlerini rahatlarmaj ı öngören samimi bir programa "EVET", Ancak bunun tam tersi olarak, dayaünacı, ülke insanının sıkmoJanm yok sayan, kamu çahşanlannı dikkate ahnayan, ülke çıkarianru korumayan bir programa "HAYIR" diyoruz. Çözüm halkçı ekonomidir Av. SADEK ERDOĞAN Ankara Barosu Başkanı Bugün vanlan nokta, elli yıl- dır uygulanan dışa bağımlı po- litikalann ve son yirmi yılımı- zı harcayan liberal ekonominin iflasıdır. Hâlâ aynı politikalann değişik versiyonlan arasında dolaşmanın, bunlann bir alter- natif olabileceğini ileri sürme- nin anlamı yoktur. "IMF prog- ramı ohnadı, Dünya Banka- sı'nmkmi deneyelim" diyorlar. Sorun, "Kotareffi'' ya da "Ke- mal" sorunu değildir. Sorun, sistem sorunudur. Avukatlar, toplumun hemen her kesimi ile yakrn ilişki için- dedirler. Dolayısıyla halkın ve ülkenin sorunlannı çok yakın- dan izleme olanağma sahibiz. Abartmadan söyleyelim ki, hal- kunız büyük sıkıntı ve güven bunalımı içindedir. Yanmnın ne olacağuıı bilememekte, ülkeyi yönetenlere güvenmemektedir. Tarihsel ve evrensel anlam- da, devletin temel unsurlann- dan biri *para"dır. Bugün Tür- kiye'de iç piyasa yabancı para- ya teslim edilmiştir. Türkiye, Merkez Bankası gibi, para po- litikası gibi ekonomiyi yönlen- dirme araçlanndan vazgeçmiş, bu araçlan kendi eliyle dünya sermayesinin merkezlerine tes- lim etmiştir. IMF, son tahlüde bir finans kuruluşudur. Önereceği prog- ram. doğaldır ki, her ne pahası- na olursa olsun alacaklannı tah- sil etmeyi hedefler. Nasıl ki müflis tüccar, alacaklılannın dayatmalanna mahkûm ise, dış borç batağına batınknış ülkeler de kendisine kredi veren ulus- lararası sermayenin reçetelerine uymak zorunda kalır. Türkiye bu filmi daha önce de gördü. Bugün Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sorunlann çözümü, yahıızca bir refah so- runu değildir. Aynı zamanda ulusal devletin ve toprak bütün- lüğünün korunması sorunudur. Türkiye, giderek daha büyük boyutlarda dünya kapitalizmi- nin merkezlerine bağlanan eko- nomisiyle dış tehdide karşı da direnemez. Bu nedenle Türkiye yeniden halkçı-devletçi ekonomiye yö- nelmek zorundadır. Dışa ba- ğımh liberalizmin iflası, toplum çıkannı esas alan kamu sektö- rünün yönlendirdiği karma ekonomiyi gündeme getirmek- tedir. Ülkemiz tarihi boyunca çok zorluklan aşmıştrr. Ulusal bilinçle bu zor günleri de aşacaktır. AVRUPA'DAN GURAYOZ Politikacımn İkfldar Genomu Almanya'da muhafazakâıiarın temel politika aracının fırsatçılık olduğu söylenebilir. Bu, özellik- le 16 yıl süren Kohl koalisyonlan dönemini sona erdiren 1998 seçimlerinden sonra iyice belirginleş- ti. Eskiden de fırsatçıydılar, şimdiyse ellerinde, kü- çük fırsatlardan yararlanıp politika yapar gibi gö- rünmekten başka yol kalmamış gibi sanki. En son fırsatı, kaçınlıp öldürülen ve seks manyağı katili he- nüz bulunmayan 12 yaşındaki kızcağızla yakala- dıklarını sanıyorlar. Hıristiyan Sosyal Biriik; CSU'nun parlak önerisi, bundan böyle benzeri ka- tillerin yakalanabilmesi için, Almanya'da yaşayan tüm erkeklerin, şimdilik yalnızca erkeklerin, baş- ka bir fırsat çıkarsa kadınlar da gündeme gelir, genlerinin fişlenmesiydi. Tüm topluma potansiyel katil gözüyle bakılmasının insanlan çileden çıkar- ması bir yana, gen fişlemesinin başka hangi amaç- lariçinkullanılabileceğiniaklıbaşındainsanlardü- şünmez mi? Öteki ülkelerdeki benzerieri gibi Al- man muhafazakârian dafışlemeye pek meraklıdır- lar. İnsanlanfişleyeceksin,gözleyeceksin, izleye- ceksin, telefonlan dinleyeceksin, sorgusuz suaisiz evlere gireceksin; gireceksin ki düzeni muhafaza etmek mümkün olsun efendim! Oysa düzen her ne kadar muhafazakâr bir ya- pının adı da olsa konserve gibi korunamryor. Ge- lişme durdurulursa, durduranla beraber o düzen de düşüyor. En katı kurallı düzenler bile, kendi iç yenilenme dinamiklerini yitirdiklerinde, süresi geç- miş konserve gibi bozuluyoriar. • • • Insan genomunun çözülmesi 21. yüzyılın ilk önemli buluşu sayılabilir. Bu konudaki çalışma- lann başlamasından bu yana epey bir zaman geç- ti, ama sonuçlar ya da ilk sonuçlar yeni alındı. Pe- ki, her yeni buluştan ileri, geliştirici, ilerici sonuç- lar kendiliğinden çıkıyor mu? Buluşlar özlerinde nesnel olarak gelişmenin aktif bir öznesi olsalar da kendi başlanna insanlığın gelişmesine hizmet et- miyor, kötüye kullanılabiliyor. Bilimsel, teknik ge- lişmenin önüne geçilemeyecegini hen\es gibi mu- hafazakârlar da bilir, o zaman doğal rotasından saptırmaktan başka yol kalmıyor onlara ••• Gelişmenin ürünlerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilebilir. En azından böyle bir mücadele- nin içinde olmak, gelişmenin doğal iç dinamikle- rine değer verenleri de düşünmeye yöneltiyor. Bu da muhafazakârian ve arkadaki destekçilerini çi- leden çıkartmaya yetiyor. Genomun çözülmesi da- ha ilk adımda görüldüğü gibi, kötüye kullanılmak isteniyor. Sonuçlannı hızla paraya çevirmek, dü- zen koruyuculuğunun aracı yapmak gibi hedefler konuyor önüne. Oysa bu gelişme, insanlann fiş- lenmesi için değil, çaresiz gibi görünen hastalık- lann önlenmesi ve sağaltılmasında işe yaramaz mı, bilim adamlarının uğraşı da bu değil mi? Politikacılann uğraşı, anlaşılan bu değil. -JĞunt Biriik 90/ Yeşiller partisinin geçen hafta yapılan kongresi de politikacılann en önemli işinin, yeşil ol- sun kahverengi olsun, düzenin iç dinamiklerini ha- rekete geçirmek değil, düzene uymak olduğunu gösterdi. Muhalefetin acar partisi Yeşiller, iktidar olmanın "gerekleri"y\e karşı karşıya kaldılar. Bir süre önce girdikleri günah çıkartma otoyolunda, muhafazakâr partilerin, ortaklan sosyal demok- ratlann desteği ve tabii "değerfi" Alman basınının "eski defterier" iteklemesiyle hızlı, şaşırtıcı adım- lar attılar. Seçimler öncesinde hem kendi yandaşlanna, üyelerine hem topluma verdikleri mesajlar iktidar genomunun yıpratıcı, düzleştirici etkisi altında kal- dı. Son kongre ise hem bu yolda ne kadar kararlı olduklannı hem de "zevahiri" kurtarmak için neler yapabileceklerini gösterdi. Kongrede bir yandan radyoaktif artıkların Almanya'ya depolanmasını protesto girişimlerini, "Zaten biz atomdan annma konusunda 30-40 yıllık birprogramı kabul ettirdik, o nedenle artık bu protestolargereksizdir" deyip, engelleme karariarı çıkardılar, anti-emperyalist gösterilerden, ABD jandarmalığının savunuculu- ğuna "terfı eden " bakanlannı alkışladılar, öte yan- dan da "Milletvekilliği ile kamuda yöneticilik, me- sela bakanlık birbirinden aynlsın" fantezileriyte, hâlâ umut kesmemiş yandaşlannın ağzına bir par- mak bal çaldılar. Insan genomunun çözülmesi, hücrelerdeki bo- zulmaların nedenlerinin de çözülmesi anlamına gelir diyor bilim adamları. Buradan da, gelecek için büyük umutlar doğuyor. İktidar geni ise başlı başma kanserli bir hücreyi harekete geçirebiliyor. Düzeni değiştirmeye çalışan, en azından düzenin iç dinamiklerini ilerleme yönünde dürtüklemeye niyetli politikacılar kısa birsürede bu hastalığaya- kalanıyorlar. İktidar geni onlan kısa sürede yiyip bitiriyor ve galiba ömürleri de uzun olmuyor. Eski Köy Koop cenel Bsk. Yrd. Eyce: Köylü, çiftçi son noktadaADANA (Cumhuri- yet Bürosu) - Ülkenin içinde bulunduğu eko- nomik krizden en çok köylü ve çıftçinin etki- lendiğini belirten eski Köy-Koop Genel Bşk. Yrd. Aslan Eyce, hükü- mete ve Başbakan Ece- vit'e seslenerek "YıDar- dre, 'Kalkınma köyler- den, köylüden başlaya- cak" diyen siz ve hükü- metiniz arük bu sese ku- lakvermeüdir'' dedi. Eyce, ülke nüfusunun yansından fazlasını köy- lerde yaşayan ve çiftçi- likle uğraşan kesimin oluşturdugu, bu kesimin sesi olan Köy-Koop'un, 1980 askeri darbesinden sonra kapatılmasının ar- dından gelen yanlış tanm politikalan ile hızla kan kaybettiğini ve son kriz- lerle de bitme noktasuıa geldiğini vurguladı. Ey- ce, hükümeti de buna se- yirci kalmakla suçlaya- rak |unlan söyledi: -llkemian kjııde bu- lunduğu ekonomik kriz- den en çok köylü, dolayı- sıyla üretici kesûni etld- lenmiştir.Buinsanlanınız adeta daha da sefalete, yoksuDuğa itihniştir. Ör- gütlü olan işveren, işçi, memur, emeldi kadar da oba sesini duvuramayan bu kesimin sorunlan fle khnse, hiçbir kuram ve yeÜdÜYİehükümetflgaen- memektedir.Türkiyeger- ceği bu oJmamak-dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle