Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2001 SALI
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt SİRMEN
Krizin Zaten İçindeydik
Dün patlak veren olaydan sonra, herkes "kriz"
çığlıkları atarken, aklıma Stalin döneminde SS-
CB'de geçen bir fıkra geldi.
Yüksek görevlilerden biri arkadaşına sormuş:
- Bizim ivan ne yapıyor yahu?
- O öldü, demiş beriki.
- Yok yanılıyorsun, demiş bizimki, biraz önce
gördüm, yolda yürüyordu.
- Öldü, diye yinelemiş beriki, öldü ama daha ha-
beri yok.
Zaten uzunca bir süredir, krizin tam göbeğin-
de yaşıyordu, ekonomik, politik ve sosyal sorun-
ları bakımından oksijen çadınna alınmış bir has-
taya benzeyen Türkiye...
Her sabah "Yeni bir ekonomik kriz patlak verir
miacaba?" diye güne yüreği ağzında uyanan in-
sanlar, her gün yeni bir yolsuzluğun, yeni bir hor-
tumun haberini okuyordu gazetelerde.
Türkiye 2000 yılını krizle kapattı, faizleryineür-
mandı, imdada kendi sadrine şifa IMF yetişti.
Türkiye kritik bir dengeyi bir türlü doğru dürüst
tutturamazken, hükümetten kaynaklanan krizler
birbirini izliyordu. Rahşan Hanım kaynaklı af,
toplumu sarsan büyük bir kriz yaratıyordu, mu-
halefetin sesini kısma operasyonlan görüşmele-
ri sırasında, TBMM'de bir milletvekili can veriyor-
du.
Yolsuzluklann üstüne gidilirken, Başbakan ön-
ce soruşturma için delil toplayan jandarma ile ta-
kıştı, sonra savcı ile çatıştı.
Işin garibi, bütün krizlerin odağında duran ve
hatta düğmeye basan, iktidarın mensupları veya
bizzat başı oluyordu.
•••
Kısacası, 19 Şubat 2001 sabahından önce de
zaten sürekli krizin içinde yaşıyorduk.
Kamuoyu, siyasal iktidara rağmen ortaya çıka-
nlan yolsuzluklann kapatılması için veya hiç de-
ğilse bütün genişliğiyle soruşturulamaması gaye-
siyle çeşitli odaklara iktidardan gelen baskılar ol-
duğunu düşünüyordu.
19 Şubat sabahı, Milli Güvenlik Kurulu toplan-
tısı gergin başladı. Gerginliği, anayasal yetkisini
kullanarak, Devlet Denetleme Kurulu'nu çaltştı-
np, yolsuzluklann soruşturması için harekete ge-
çen Cumhurbaşkanı'na Ecevit'in gösterdiği sert
tepki doğurmuştu.
Başbakanlık ile Çankaya arasında zaten bir ile-
tişim kopukluğu vardı. En ufak bir olay bile, ör-
neğin Esad Coşan'ın ölümü, bu kopukluğu ger-
ginliğe dönuşturüyordu bir anda.
Dünkü toplantıda, Cumhurbaşkanı, iktidann
yolsuzlukları yeterince soruşturmadığı, adaleti
baskı altında tuttuğu yolundaki eleştirilerini dile
getirince. tuhaf ilişkilerin adamı, Bülent Bey'in
sağ kolu Hüsamettin Özkan duruma müdaha-
le ederek,
- Sizi bu makama seçtiren kişilerle böyle konu-
şamazsınız, diyor. - . . .
Bu, tek kelimeyle devletin başına ve rrilliî ira-
deye karşı küstahlıktır.
Ama belki de Hüsamettin Bey bir açıdan hak-
lıdır. Mümtaz Soysal ın da belirttiği gibi, Hüsa-
mettin Bey de, başkaları da, hatta muhalefette-
kiler de, parlamento üyelerinin, milli iradenin tem-
silcileri olduklarını unutmuşlar, kendilerini liderie-
rinin iradesinin temsilcisi olarak görmektedirler.
Asıl büyük siyasal kriz burada yatmaktadır.
•••
Bakanlar Kurulu'nun olaydan sonraki toplantı-
sında, Bülent Ecevit, hükümetin görevine devam
edeceğini açıklamış ve krizin sorumluluğunu
Cumhurbaşkanı Sezer'e yüklemiştir.
Bülent Bey'e söylenecek tek şey "El insaf!"
olabilir.
Şimdi soımak gerek, yapısı icabı toplantılann-
da konuşulanları basına ve kamuoyuna kapalı
olan Milli Güvenlik Kurulu'ndaki olayı, TV kame-
raları aracılığıyla kamuoyuna açıklayan ve bunu
yaparken de karşısındakini terbiyesizlikle suçla-
yan, Cumhurbaşkanı Sezer miydi, yoksa Başba-
kan Ecevit mi?
Başbakan Ecevit, oksijen çadınna konmuş, en
ufak bir kriz geçirmesin diye üstüne titrenen bir
hastaya her sabah iki okallı şamar patlatan bir
doktora benziyor.
Tabii bu arada herkesin ısraria sorduğu bir so-
ru daha var:
"Bu iktidan, yolsuzluk soruşturmalanndan, ül-
keyi uçunıma atacak hamleleri bite göze alacak
kadar korkutan ne ola ki?"
Bülent Bey bindiği dalı kesmiştir.
Zaten bu iktidarın hiçbir şeye yaramadığını
cümle âlem biliyordu, ama herkes "Aman düşer-
lerse daha kötü olur, kriz çıkar, böyle gitsin ba-
ri!" diyordu.
Şimdi Bülent Bey kanrtlamıştır ki, krizin çıkma-
sı için iktidann gitmesine hiç gerek yoktur, onlar
işbaşındayken de krizi bizzat kendileri yaratmak-
ta üstattırlar.
CHP'den sezer'e tam destek
Baykal: Ecevit
fevri davrandıANKARA (Cumhu-
riyetBürosu)-CHPGe-
nel Başkanı Deniz Bay-
kal, devletin zirvesinde
ortaya çıkan bunalım ile
ilgili olarak, Cumhur-
başkanı AhmctNecdet
Sezer'e tam destek ver-
di. Baykal, dün akşam
saatlerinde 2 sayfalık
yazılı bir açıklama ya-
parak zirvedeki bunalı-
mı değerlendirdi. Ece-
vit'in 'fevri bir tepkiyle
vekızgınhkla' toplantıyi
tetk etmekle zirvede bir
çatlak görüntüsü yarat-
tığınıbelirtenCHPlide-
ri, "Daha sonra yaptığı
açıklama sadece suçla-
ma niteliğinde kalnuş-
ür" dedi. Baykal, Ece-
vit'in yaptığı açıklama
ile Sezer'in terbiye a-
nırlannı aşan' bir ko-
nuşmayaptığına inanıl-
masının istediğine dik-
kat çekerek, "Gönûl is-
terdi ki orada yaşanan
olay aynnülanyla ka-
muoyuna yansısın, du-
rumun ağtr suçiama ya
da hakaret nitctiğj taşt-
yıp taşunadığına kamu-
oyu karar verebuan"
dedi. Baykal MGK'de
yaşanan tartışmanın
belli bir üslup ve düzey
içinde yaşandığına
inandığmı büdirdi.
Cumhurbaşkanı Sezer'in toplantı öncesindeki sözleri üzerine Ecevit MGK'yi terk etti
6
DevLeti soydıırtmayız'ANKARA (CumhuriyetBürosu)-
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer'in "çamurun üstünde oturmak,
hukukve anayasa bflmemek,yargıve
yasamaüzerindebaskıkurmak,sav-
cüara baskı yapmak ve istifa etmesi
gereken Cumhur Ersümer'i koru-
makia suçladığı Başbakan Bülent
Ecevit Milli Güvenlik Kurulu
(MGK) toplantısını terk etti. Gerili-
mi tırmandırarak Sezer' i "sorum-
suzhıkla" suçlayan hükümet, Cum-
hurbaşkanı'nın "kamuoyu önünde
özür dDemesi''ni istedi. Ecevit, Se-
zer'in sözlerinin "devletgelenekleri-
ne aykm ve terbiye dışT olduğunu
öne sürdü. Olağanüstü toplanan Ba-
kanlar Kurulu toplantısının ardından
konuşan Ecevit, hükümetin görevı-
nin başında olduğunu, dün ortaya çı-
kan ekonomik sorunlann sorumlu-
sunun Sezer olduğunu savundu.
MGK'nin şubat ayı olağan top-
lantısı son yıllann en kapsamlı ve
MGK toplanüsı. Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasmdaki taroşma
derin bunalımma sahne oldu. Sezer,
toplantmın açılışında yaptığı 6 da-
kikalık konuşmada Ecevit'i suçladı.
Sezer hukuk devleti vurgusu yap-
tıktan sonra anayasa kitapçığmı
Ecevit'in önüne sertçe bıraktı. Bu
tavır Başbakanlık'ta "Sezer anaya-
sa kftabını Ecevit'e firlattT olarak
yayıldı. Ozkan. Ecevit'in önündeki
kitapçığı masadan alarak Sezer'in
önüne attı ve bakanlar toplantı salo-
nundan aynldı. Sezer, bakanlann
aynlmasınm ardından salonda ka-
lan askerlerle yaklaşık 25 dakika
görüştü.
Ecevit'in, Çankaya Köşkü'nde
bakanlarla birlikte beklerken göz-
yaşlarını tutamadığı öğrenildi.
Basbakanlık'a geçerek aralannda
Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Öz-
nedenrv le yapüamadı.
kan'ın da bulundugu bazı bakanlar-
la düzenlediği kısa bir toplantı;
Türkmenistan'da bulunan Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli'yle de bir
telefon görüşmesı yapan Ecevit, ga-
zetecilerinkarşısınaçıkarak Sezer'i
suçlayan açıklamalar yaptı. Ecevit
daha sonra Bakanlar Kurulu'nu ola-
ğanüstü toplantıya çağırdı.
Bu gelişmeler yaşanırken MGK
Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur
Asparuk Ecevit'le görüşmek üzere
Basbakanlık'a geldi. Başbakanlık'ta
30 dakika kalanAsparuk'un Ecevit'e
"Hükümetten ayrrimayın" dediği öğ-
renildi.
İzgi arabulucu ~
Çankaya Köşkü hükümet krizinin
giderilmesi için gûn boyu temaslar
sürdü. Bolu'da bulunan TBMM
Başkanı Ömer tzgi, programını ya-
ndakeserek Ankara'ya döndü. Ece-
vit'le 2 kez, Cumhurbaşkanı Se-
zer'le de 1 kez olmak üzere telefon-
la görüşme yapan Izgi'nin arabulu-
culuk girişimlerini bugün de sürdü-
receği belirtildi.
Başbakan Ecevit, Bakanlar Kuru-
lu toplantısının ardından "saygısız-
hkla suçladığı" Sezer'in "sorumsuz-
luk yaparak ekonominin yeniden
krize gjrmesine neden olduğunu*1
öne sürdü.
BAŞBAKAN ECEVtT'tN SUÇLAMALARINA ÇANKAYA'DAN AKŞAM SAATLERİNDE YANIT GELDl:
yapan OzkanANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Cumhur-
başkanı Ahmet Necdet
Sezer, "kamuoyu önun-
de özür düemesmi" iste-
yen hükümete, "anaya-
sal yükümlülüklerini ye-
rine getirmek,yobuzhık-
la mücadele ve hukuk
devktini yaşama gecir-
mek yönündeki duyarb-
hk ve kararhhğuun süre-
ceğT yanıtını verdi. Top-
lantının Hüsamettin Oz-
kan'ın "saygı dışı müda-
hale,sözveda>Tanışlan
<
*
nedeniyle yanm kaldığı-
nı vurgulayan Sezer,
ekonomide yaşanan sı-
kıntılannjn sorumlasu-
nun, Çankaya Köş-
kü'ndeki gelişmeleri dı-
şa yansıtan Başbakan
Bülent Ecevit olduğunu
vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı
Basın Merkezi'nden dün
akşam saatlerinde yapı-
lan açıklama şöyle:
Güçler aynlığı
uyarısı: Bugün (dün)
yapılan Milli Güvenlik
Kurulu toplantısında
gündemin görüşülmesi-
ne başlanmasından ön-
ce, Sayın Cumhurbaşka-
nımız anayasadaki güç-
ler aynlığmın önemini
vurgulayarak bu ilkeye
göre, yasama, yürütme
ve yargı organlannın
kendi alanlannda ulusa iliş-
kin egemenliği kullandıklan-
nı, birbirlerinin görev ve yet-
ki alanlanna kanşamayacak-
lannı, güçler aynlığının dev-
let organlan arasında üstün-
lük sıralaması anlamına gel-
meyip belli devlet yetki ve gö-
revlerinin kullanılmasmdan
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
ibaret ve bununla smırlı uy-
gar bir ışbölümü ve işbirliğı
olduğunu, bu anayasal ilke
karşısında yürütme organının
yargıya müdahale ermesinin
doğru olmadığını vurgula-
mıştır.
İblsuzluğa ödün veril-
memeli: Saym Cumhurbaş-
kanımız, yolsuzluklann önlen-
mesinde saydam bir devlet ya-
pısı oluşturulması gerektığini
ve bu konuda denetimin
önemli bir etmen olduğunu.
anayasanın 108. maddesınde
Devlet Denetleme Kurulu'na
inceleme, araştırma ve denet-
leme görev ve yetkisinin veril-
diğini, kendilerinin kurulu bu
kapsamda görevlendirdiklen-
nı, Türkiye'run gündeminde-
ki yolsuzluk savlannın üzerine
ödün verilmeden, kararlılıkla
gıdılmesi gerektığini açıkla-
mıslardır.
Ozkan saygısızlıkyaptı:
Bu sırada, toplantı düzenine
uymadan, saym Başba-
kan'ı da aşarâk araya gi-
ren bir bakanın saygı dışı
müdahale, söz ve davra-
nışlan üzerine Saym Baş-
bakan ve bakanlar toplan-
öyı terk etmişlerdir.
Sorumsuzluğu Ece-
vit yaptı: Bu gerçeğe
karşın, Sayın Başba-
kan'ca yapılan açıklama-
nın neden olduğu geliş-
melerden Sayın Cumhur-
başkanı 'nın sorumlu tu-
tuhnası, en hafif deyişle
haksızlıktu".
Cumhurbaşkanı 'na
saygısızlık: Ayrıca be-
lirtmek gerekir ki Sayın
• 'Cumhuıbaşitanıııözllı
Milli Güvenlik KtJrulu
toplantısı başlamadan ya-
pılan konuşmada kullan-
dıklan üslubu "terbiyed>-
şı" biçiminde nitelendir-
mek, Cumhurbaşkanrna
gösterilmesi gereken as-
gari nezaketle bağdaşma-
maktadır.
Duyarhlık ve karar-
lılık sürecek: Sayın
Cumhurbaşkanımız, dev-
letin başı sıfatıyla devlet
organlanmn düzenli ve
uyumlu çahşmasını gö-
zetmek konusunda ana-
yasada yazılı yükümlülü-
ğü yerine getirmek, yol-
suzlukla savaşım ve hu-
kuk devletıni yaşama ge-
çirmek yönünde, bundan
böyle de duyarhlık ve kararh-
lık içinde ohnayı sürdürecek-
tir.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
gerçeğı yansıtmayan açıkla-
malar karşısında, bu açıklama-
nın yapılıp kamuoyunun bilgi-
lendırihnesını gereklı görmüş-
lerdir.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Siyasi kriz, sonunda devletin
tepesine sıçradı. Cumhurbaş-
kanı ile Başbakan'ın birlikte ça-
lışma olanaklan neredeyse or- •
tadan kalkmış gibi görünüyor.
Bu yazıyı yazdığım sırada he-
nüz hükümetin nasıl bir tutum
izleyeceği netleşmiş değildi.
Bu gelişmeyi, ciddi bir yapı-
sal krizin devletin tepesine yan-
sıması olarak kabul etmek da-
ha gerçekçı sayılır. Son yıllarda
Türkiye'de olanlar başka bir ül-
kede olsaydı, ne hükümet ka-
lırch, ne parlamento. Türkiye'de
yalnızca hükümetle cumhur-
başkanı arasında degii, hükü-
metle ordu arasında da zaman
zaman kamuoyuna yansıyan
gerijimler yaşanıyor. Yani dev-
letin en tepesinde, sorunlara
yaklaşım konusunda ciddi
farklıklar ortaya çıkıyor.
Bu farklılıklar, normal işleyen
bir demokratik rejimde olsa
pek sorun ojmadan çözüm yol-
lan bulunabilir. Türkiye'de böy-
le blmuyor. Çünkü,Türkiye nor-
mal işleyen bir demokratik sis-
teme sahip değil. Sistemin ana
yönlendiricisi, 12 Eylül cuntası-
nın hazıriayıp kabul ettirdiği
1982 Anayasası. Bu anayasa,
bir askeri yönetimin mantığına
göre hazırlanmış. Otoriter ve bir
Yapısal Krizin Tepeye Yansıması
anlamda militer bir anayasa.
Siyasi partilerin çalışma düze-
ni de, seçim sistemi de bu ana-
yasanın yol göstericiliğinde iş-
liyor. Meclis, yargı sistemi bu
anayasanın hükmü altında.
Milli Güvenlik Kurulu, bu ül-
kenin asıl iktidan olarak çalışı-
yor. Millet Meclisi, var olan sis-
tem içinde bir onay makamı
halinedönüşmüşdurumda. Bu
nedenle siyaset MGK'de belir-
leniyor. Siyaset MGK'de belir-
lenince, iktidar mücadelesi de
bu kurum içinde yaşanıyor.
Normal bir düzende iktidar mü-
cadelesi siyasi partiler arasın-
da yasanır ve bu mücadele
Meclis çatısı altnda cereyan
eder.
Biz ise Türkiye gerçekliğinin
bir sonucu olarak, her gerilim-
de MGK'yi oluşturan güçlere
bakıyoruz: Yani hükümete, Si-
lahlı Kuvvetler'e ve cumhur-
başkanına. Bu üç kuvvetin yak-
laşım farklan MGK içinde çözü-
lemeyince siyaset kilitleniyor.
• • •
Cumhurbaşkanı ile hükümet
arasmdaki krizin temel nedeni,
hukuk devleti anlayışı konu-
sundaki çatışma. Cumhurbaş-
kanı, bir hukuk adamı olarak
hukukun temel ilkelerine bağlı
bir tavırsergiliyor. Bu tavnnı de-
mokrasi konusundaki duyarlı-
ğıyla da birleştiriyor. Hükümet
ve bürokrasi ise yıllardan beri
"kitabına uydurma" temelinde
bir alışkanlık içinde işleri yürü-
tüyordu. Bu anlayış, bu hükü-
metle sınırlı olmayan bir gele-
nek olarak geçmişten bu yana
sürüp gidiyordu.
Ekonomik krizin olağanüstü
boyutlara ulaştığı, çürüme ve
yozlaşmanın şaha kalktığı bir
dönemden geçiyoı uz. Bu ko-
şullar, toplumun susturulduğu,
muhalefet edenin başına olma-
dık işlenn geldiği bir otoriter sis-
temin ürünü olarak ortaya çık-
tı. Çürüme, birtakım ahlaksız
adamlann işbaşına gelmesi ve-
ya onlann çok yetenekli olma-
sıyüzünden büyümedi. Bunun
nedeni, otoriter sistem.
Şeffaflık ve özgürlük, bir ül-
kede temiz yönetimin iki yüzü
gibidir. Bir ülkede özgürlük
yoksa şeffaflık da yok ediliyor.
Bu ise baskı rejimi demektir.
Baskı rejimi yolsuzluk rejimidir.
Baskı rejimi yozlaşmadır, hır-
sızlıktır, cinayettir, ölümdür, fa-
ili meçhul cinayettir, yargısız in-
fazdır. Bankalann hortumlan-
masıdır, katillerin zengin olma-
sıdır. Işte biz yıllardır bunlan ya-
şıyoruz. Tanıdığımız birçok ka-
tilin zenginler sınıfına dahil ol-
duğunu, seçkinler sınıfına da-
hil olduğunu görüp ah vah edi-
yoruz. Bu bir Türkiye gerçekli-
ği. Aslında bütün baskı rejimle-
rinin ortak karakteri bu.
Işte böyle bir yozlaşma ve
çürüme ortamında devletin te-
pesinde bir kavga yaşanıyor.
Bu kavgaya Meclis yalnızca
seyirci kalabiliyor. Halk ise se-
yirci olmaya bile korkuyor. Güç
sahiplerinin kavgası onu ürkü-
tüyor. Cumhurbaşkanı'nın hu-
kuk devletinde ısrar etmesidir
krizin temel nedeni. Ama, Tür-
kiye bir hukuk devleti değil ki!
Bunu kabul ettirmeye kalkınca
kıyamet kopuyor.
Türkiye bir hukuk devleti de-
ğil, ama olmakzorunda. Parça-
sı olmaya çalıştığımız uygar
dünyada çok önemli yeni de-
mokratik değerler tartışılıyor.
Biz olduğumuz yerde sayıyo-
ruz. Geçmişte ısrar ediyoruz.
Yanlışta ısrar ediyoruz.
Türkiye böyle yönetilemez.
Türkiye, MGK'den de, de-
mokratik olmayan parti mer-
kezlerinden de yönetilemez,
yönetilmemeli. Türkiye'yi
Meclis yönetmeli, yönetecek
Meclis ise demokratik bir ana-
yasa, demokratik bir seçim
yasası ve demokratik bir siya-
si partiler yasasına dayanma-
h.
Cumhurbaşkanı ile hükümet
arasmdaki kriz nasıl çözülür bi-
lemiyorum. Ancak, bu kriz çö-
zülse bile yenileri gelecektir.
Türkiye, köklü bir siyasi ve
ekonomik kriz yaşıyor. Yapısal
bir kriz yaşıyor. Bu krizı çözme-
nin yolu, köklü bir demokratik-
leşmeden geçiyor. Eninde so-
nunda Türkiye bu noktaya ge-
lecek. Hem de çok uzak olma-
yan bir gelecekte. Krizin bu ka-
dar tırmanmasının nedeni de,
artık sistemin çözüm üretme
yeteneğini yitirmesindendir.
Hep birtikte, başta darbe
anayasası olmak üzere siste-
min temel kurumlannı sorgula-
yıp değiştirmeye girişmeliyiz.
Işler iyice içinden çıkılmaz ha-
le gelmeden hemen şimdi
yapsak diyorum.
Bakanlar Kurulu:
Sezer
özür
dUemeli
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Hükümet, Başba-
kan Bülent Ecevit'e sert
eleştiriler yönelten Cum-
hurbaşkanı Sezer'i yıprata-
rak yalıtmayı kararlaştırdı.
Bakanlar Kurulu, "anayasa
kitapcığınr Başbakan'a fir-
lattığı öne sürülen Sezer'in
"kamuoyu önünde özür di-
lemesmi" istedi.
Sezer ile yaşadığı gergin-
liğin ardından konuyu yar-
dımcılan Mesut Yılmaz,
Hüsamettin Özkan, tçişleri
Bakanı Sadettin Tantan,
Miltt Savunma Bakanı Sa-
değerlendıren Ecevit, ilk
açıklamasını dün saat
ll.OO'de yaptı. Sezer'in,
MGK'nin başında kendısi-
ne "terbiye dışı üslupla ağır
ithamlarda bulunduğunu"
öne süren Ecevit, yanıt ver-
meyerek toplantıyı terk ettı-
ğini söyledi. Sorunun "bü-
yük bir kriz" olduğunu be-
ürten Ecevit, Bakanlar Ku-
rulu toplantısı sürerken top-
lantıya ara verdi ve istifa et-
meyeceklerini söyledi.
Ecevit ile birlikte toplan-
tıyı terk eden bakanlardan
tçişleri Bakanı Tantan ise
Sezer'in çevresindekilerden
yakmarak, YÖK Genel Ku-
rulu'na yapılan atamalan
eleştirdı. MGK'de Cumhur-
başkanı'na anayasa kitapçı-
ğını fırlatan Özkan, Bakan-
lar Kurulu toplantısında
"Sezer'in anayasaIdtapçığı-
nıfirlatması,hükümete kar-
şısaygtsıznkveterbiyesKÜk-
tir*
1
nitelemesını kullandı.
Mesut Yılmaz da, kendisi-
nin daha önce Sezer tarafın-
dan azarlandığını belirterek
zamanla her şeyin çözüle-
ceğini söyledi.
Toplantıda, Sezer'in ve-
receği resepsiyonlara katıl-
mama, görüşmeleri asgari
seviyede tutma önerisi be-
nimsendi. Yaklaşık 5 saat
süren toplantının ardından
açıklama yapan Ecevit, Se-
zer'in hükümet çalışmalan-
nı engellemeye çahştığını
ileri sürdü. Ecevit. "Saygı-
sızhk aslında hükümeti be-
def atanaktadn*" dedi. Ece-
vit, Sezer'in söyleyecekle-
rini uygun bir zeminde ilet-
mesi gerektiğini savundu.
Sezer'in tavrının ekonomi-
ye zarar verdiğini yineleyen
Ecevit. "Ük açıktamanızda
hükümetin göre\i başında
olduğunu sö>1ese>diniz, pa-
ra çıkışı olur muydu" yö-
nündeki soruya ise net yanıt
vermedi. Ecevit. "MGK'yi
arenayadönüştürmüşofana-
sı, eşi görülmenüş sorum-
suzlukömeğidir" dedi.
Ecevit'in açıklamasının
ardından Bakanlar Kurulu
adına yapılan yazılı açıkla-
mada, makamı ne olursa ol-
sun hiç kimsenin Başba-
kan'a saygısızlık yapmaya
hakkı olrnadığı, Başbakan' a
yapılan saygısızlığın Ba-
kanlar Kurulu'na yapılmış
sayılacağı belirtildi.