Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2001 SAU
O L A Y L A R V E trORLJŞLJlJt olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Ulusalcılar Beş On Kişi Bile Olsalar...
Yllmaz D Î K B A Ş Yüksek Tekstil Kimya Mühendisi
A
lmanlarla beraber dır:
Birinci Dünya Sa-
vaşı'na giren Os-
manlı Devleti, sa-
vaştan yenik çıkar
ve30Ekiml918'de
Mondros Mütarekesi ile silahlan bı-
rakır. Bu antlaşmayı bahane eden
düşman devletler, başta Ingiltere,
ttalya ve Fransa olmak üzere yavaş
yavaş Anadolu'yu işgale başlarlar.
Işte bu dönemde Mustafa Kemal
Paşa, Istanbul'dadır. Vatanı kurtar-
mak için çırpınmakta, yazıh ve söz-
lü olarak Padişah Vahdettin'e uya-
nlarda bulunup öneriler sunmakta-
dır. Devrin başbakanı Damat Ferit
Paşa'yı ve Istanbul'daki Meclisi Me-
busan'ın milletvekillerini ziyaret
edip, yaklaşmakta olan büyük teh-
likenin boyutlannı anlatmakta ve
birlikte verilebilecek hizmetler hak-
kında aynntıh bilgiler sunmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa'nın, işgal al-
tındaki vatanı kurtarmak için yaptı-
ğı önerilere kulak asan çıkmaz. Ama
onun bu yiğit çabalan, işgal kuvvet-
leri temsilcilerinin, politikacılannın
ve askerlerinın dikkatini çeker. In-
giliz ve Italyan elçiliklerinden bazı
yetkililer, Mustafa Kemal Paşa'dan
randevu alırlar, gelirler, görüşûrler,
konuşurlar ve ona güler yüz göste-
rerek aklından geçen planlan, ne
yapmaya çalıştığını anlamak isterler.
Işte, bu girişimlerin içyüzünü Mus-
tafa Kemal Paşa şöyle açıklamakta-
tstanbuTu işgal edpnflfişmandev-
lederin temsflcüeri, pofitikaalan, hat-
ta askerieri bir noktayı anlamaya çok
önem veriyorlardı: Tûrkiye'de bü-
tûn memlekette varfağmı ve ağırhğı-
nı hissettirecek bir örgütün olması-
na ihtimal var mHbr? Böyie bir ör-
güt varea, onun başınageçebflecekki-
şiler kiınler olabifir?"
Şımdi, şöyle bir düşünün: Yedi
düşman devlet bir olmuş, Osmanlı
Devleti'ni yenmiş, ordulannı teslim
alnuş, silahlannı bıraktırmış! Bun-
lar yetmemiş, bölge bölge Türki-
ye'yi işgal etmeye başlamış. Canın-
dan ve tahtından başka bir şey dü-
şünmeyen korkak padişahı da avu-
cunun içine almış. Ama, bütün bun-
lara karşın güçlü düşman hâlâ endi-
şeli! Acaba onurlu ve yiğit bir lider
ortaya çıkar da tüm yurtseverleri ya-
nında toplayıp bir örgüt kurarak kar-
şı bir hareket başlatabilir mi korku-
su içinde!
"Korknnun ecele faydası otanadı-
ğı" için düşmanlann da korktuğu
başlanna gelecek ve Mustafa Ke-
mal Paşa yanına topladığı bir avuç
yurtseverle Kurtuluş Savaşı'nı baş-
latacaktır.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs
1919'da Samsun'a çıkmış. 23 Tem-
muz 1919'da Erzurum Kongresi'ni
yapmış, Türkiye'nin her ilinden ge-
lecek temsilcilerle toplanacak olan
Sıvas Kongresi'nin yoğun hazırlık-
lan içindedir.
Padişah Hükümeti, görevden alın-
masma karşın çalışmalannı durdu-
rup Istanbul'a dönmeyen, tam tersi-
ne, canmdan çok sevdiği askerlik
görevinden istifa ederek sade bir
yurttaş olarak mücadeleye devam
edeceğini söyleyen Mustafa Ke-
mal'den son derece tedirgindir. Ana-
dolu'nun bağnnda kar topu gibi gi-
derek büyüyen ulusalcı başkaldın-
yı durdurmanın haince yollannı ara-
maktadır.
Padişah Hükümeti, Mustafa Ke-
mal' in önderliğinde başlayan ulu-
saka hareketi engellemek için kulla-
nabileceği bir hain bulur. Bu hain,
Elazığ Valisi Ali Gaüp'tir. Padişah
Hükümeti, Sıvas Kongresi'ne gele-
cek olan Mustafa Kemal ve arka-
daşlannı yakalayıp tutuklayarak Is-
tanbul'a götürme görevini Ali Ga-
lip'e verir.
Padişah Hükümeti, Ali Galip'e bu
görevi 2 Eylül 1919 tarihli şu telg-
rafla bildirir: "Böyle beş on kişinin
oradatoplanmasındanbirşey çıkma-
yacağı hükümetçe malumdur. Fakat
bunu Avrupa'ya anlatmakmümkün
değüdir. Işte bunun için bu şahısla-
rm orada toplanmasma yer verme-
mek lazım. Bununiçin de önceSıvasta
hükümetin tam güvenine sahip ve
memleketin selametine uygun olan
hükümet emrini harfryen yerine ge-
tirecek azimli bir vaü bulundurmak
gereldvor. Sizi onun için oraya gön-
deriyoruz."
Bu ibret verici telgraftan çıkanla-
cak dersler vardır.
* Türkiye'yi işgal eden güçlü dev-
letler, yanlanna Osmanlı Padişahı
Vahdettin'i ve onun hükümetini de
ahnış olmalarına rağmen hâlâ ken-
dilerini güven içinde görmemekte-
dirler.
* Tam bir işbirliği içinde olan düş-
man güçler ve Osmanlı Hükümeti,
Anadolu'da bir araya gelen beş on
ulusalcıdan korkmaktadırlar.
* Padişah Hükümeti bir valisini,
sırf Avrupa'ya yaranmak için hain
bir göreve getirir. Yani, Padişah Hü-
kümeti için önemli olan ülke gerçek-
leri değil, Avrupa devletlerinin tat-
min edilmesidir. Bu, Avrupa'nın em-
rine girmiş bir hükümetin uşakça
tavndır.
* Her devirde, devletin önemh yer-
lerine gelmış kişiler arasından bazı
hainler çıkabilmektedir. 2 Eylül
1919'da da, Elazığ Valisi Ali Galip
böyle bir hainliğe soyunmayı ne ya-
zık ki kabul etmiştir.
Tarihten biliyoruz kı düşmanla iş-
birliği yapan Padişah Hükümeti'nin
ve ona uşaklık yapan Ali Galip'in ha-
inlikleri bir sonuç vermemiş, 4 Ey-
lül 1919'da Sıvas Kongresi Musta-
fa Kemal'in önderliğinde toplanmış
ve çığ gibi çoğalan ulusalcılar zafe-
re giden yolda yürümeyi sürdürmüş-
lerdir.
Gelelim günümüze: Günümüzün
Kemalistlen de ülkemizi içten ve
dıştan kuşatan yayılmacı-sömürge-
cilere karşı yeniden bir kurtuluş sa-
vaşı vermek istemekte, ülkenin eko-
nomisini ve siyasetini ele geçirmiş,
ulusal devletimizi yıkmayı hedefle-
miş VVashington, IMF ve Dünya Ban-
kaa'na karşı ulusal güçleri bir ara-
ya getirmeye çabalamaktadırlar. Fa-
kat çok ilginçtir ki beş on ulusalcı
bir araya gelememekte, gelseler bi-
le kısa bir süre sonra dağılmakta, si-
yasal bir örgütte toplanıp ayaklana-
mamaktadırlar. Bu neden böyle ol-
maktadır? Düşmanlanmız, bizim
Kurtuluş Savaşımızdan, bizden da-
ha fazla ders çıkarmışlardır! Seksen
yıl önce düştükleri yanlışa bir daha
düşmemek için her türlü önlemi al-
makta, beş on ulusakının bile bir
araya gelmesine engel olmakta, hele
bunlara önderlık edecek bir liderin
ortaya çıkmasına asla firsat verme-
mektedirler!
Kemalistlerin örgütlenip ayağa
kalkacağı tek siyasal örgüt olan
CHP'nin başına çok uzun süredir
gerçek Atatürkçülerin gelememiş
olmasınuı tek ve mantıklı açıklama-
sı budur. Sömürgeci-yayılmacılar
derslerini almışlardır: Anadolu'da
ulusalcüar beş on kişi bUeolsalarteh-
liketidirkr!
Kemalistlerin yapacağı şey çok
açıktır: Kurtuluş Savaşı'nın öncesi
ve sonrasında yaşanmış tüm olayla-
n anlatan tarih kitaplanmn sayfala-
nru yeniden açmak ve bu kez tarihi
satır satır okumaktır.
Sömürgeci-yayılmacılann ve on-
lann hain işbirükçilerinin tuzaklann-
dan nasıl kurtulunacağının yamtı, o
şanlı satırlann arasındadır!
önümde ilginç bir ça-
lışma var Bir yüksek li-
sans tezi. İnsan Haklan
Açısından Kolluk Görev-
leri..." llksayfadayeralan
Albert Camus'nün sözü
bu konudaki çalışmanın
özünü belirliyor: "Özgür-
lük, tarihin kaybolmayan
tek değeridir."
özgürlük yüzyıllardır in-
sanoğlunun özlemle ara-
dığı birdeğer. Ondan vaz-
geçmek güç! Zaman za-
man elimizden kolaylıkla
alınan; yeniden kavuşmak
için nice çilelerden, uğ-
raşlardan, acılardan geç-
tiğimiz bir değer...
Adı geçen çalışmanın
yazan Emniyet Müdürü
Yusuf Eğritaş, önsözün-
de de şöyle diyor
"Bu çalışma kolluk gö-
revlilerinin dikkaüeıini çe-
kerse ve kendi düzeyin-
de insan haklanna katkı-
da bulunabilirse amacı-
mızgerçekleştirilmiş ola-
caktır."
Eğritaş, önce "özgür-
lük nedir, hak nedir" diye
başlıyor. Polis devleti-hu-
kuk devleti arasındaki ay-
nmı belirtiyor; sonra da
hukuk devletinde bulun-
ması gereken ilkelerin
öğelerini şöyle belirtiyor:
Temel hakların güven-
Itgi; yasalann anayasaya
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Önce İnsan Sonra Polis!
uygunluğunun yargısal
denetimi; yasalann ge-
nelliği; yasal yönetim; dü-
zenli yönetim; yönetimin
yargı denetimi; kuvverler
aynmı; demokratikrejim...
Eğritaş'ın 1988 yılında
yazdığı bu kitap, isterdim
ki Emniyet Genel Müdür-
lüğü'nce basıtıp tüm ör-
güte dağtblsın; egrtici, ye-
pnuips
Radyo/Kaset Çalard;
_r
tiştirici kurslarda ele alın-
sın...
Biıieşmiş Milletler Ge-
nel Kurulu'nda 10 Aralık
1948'de kabul edilen "İn-
san Haklan Evrensel Bil-
dirgesi'nde kolluk gücüy-
le ilgili önemli maddeler
yeralmıştır? Herkesin ya-
şama ve kişi özgürlüğü
ve güvenliğine hakkı oldu-
ğu; hiç kimseye işkence
ya da zalimce, insanlık dı-
şı, ya da onur kıncı dav-
ranış ya da ceza uygu-
lanmaması; hiç kimsenin
keyfi olarak tutuklanma-
ması; sürgün edilememe-
si; kimsenin özel yaşamı-
na, haberleşmesine kan-
şılmaması... Türkiyemiz
de bu bildirgeyi 6 Nisan
1949'da imzalamış. Ayn-
ca 16 Aralık 1966'dada
Birleşmiş Milletler'ce, ki-
şisel ve siyasi haklar ko-
nusunda yeni bir bildirge
yayımlanmtş, Türkiye bu-
nu da benimsemiş:
"Her insanın, nitelikle-
rinden gelenyaşama hak-
kı vardır. Bu hak yasayla
korunur. Kimse keyfi ola-
rak yaşamından yoksun
bırakılamaz. Hiç kimse-
ye işkence yapılamaz, tib-
bi ya da bilimsel deney
konusu olamaz."
Denecek ki biz bütün
bu bikjirgeteri imzalamışc
Ama ne denli yürürlüğe
koymuşuz! Elli yıldan be-
ri sayısız işkence, eziyet,
hatta keyfi öldürme olay-
lan yaşamadık mı? Hâlâ
da yaşamıyor muyuz?
Kolluk güçleri görevlileri-
nin insan haklan, anaya-
sa ve genel kültür açıla-
nndan yeterii bir eğitim
ve öğretimden geçirilme-
meleri yüzünden mi?
On yıl kadar önce bu
sütunda çıkan "önce
Yurttaş, Sonra Polis" baş-
lıklı yazımt anımsayanlar
var mıdır bilemem. Polis
dediğimiz kişiler toplum
dışı yaratıklar değildir, si-
zin bizim gibi yurttaşlar-
dır. Ama "Dünyanın her
yerinde polis bir şeyler
yapar" diyenleri de unut-
mayalım? Bir şeyler, ama
ne gibi şeyler?
Prof.Dr.Velidedeoğlu
ne demişti bir yazısında:
"Güvenlik görevlilerine
bir çift sözüm var. Sizler
de her şeyden önce in-
san olduğunuzu, insan
yüreği, insan ruhu taşı-
dığınızı biliniz, hoşgörü-
lü davranmayı öğreniniz.
Vur deherse kırmayınız,
kırderterse öldürmeyiniz,
Hiçbir zaman yangına kö-
rükle gitmeyiniz."
Yusuf Eğritaş'ın kitabı,
Velidedeoğu'nun sözleri-
ni doğrulayan yararlı bir
çalışma...
Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam...
Mnhsine HELİMOĞLU YAVUZ
avantai
4 Şubat - 4 Mart tarihleri arasında Philips bayilerine gelin..
Almak istediğiniz CD'Iİ Radyo/Kasetçaları seçin...
Kuponu bayiye verin... Orada,anında, derhal otuzmilyon
(30.000.000) TL avantaj kazanın ! ;
Q ' '"• '" Bu kadar basit.
30.000.000 T l Avjumu KUPONU
Philips bayısindcn, ürününüzü alırken 30.000.000 TL avantaj kazanmak için
bu kuponu yanınızda bulundurun.
2*1 M M <»*.)
PHİLİPS
N
azım'ın va-
tandaşlığı tar-
nşmalanru,
televizyon-
dan içim ya-
narak ve hakh bir öfkeyle
kuşatılmış olarak izliyo-
rum: Onun değerini hiç mi
hiç anlayamamış olan, da-
ha doğrusu beyinlerine,
kımbilir daha hangı yaş-
larda geçtikleri, hangi "ted-
risat" tezgâhlannda ken-
di istençleri dışında takü-
mış at gözlüklennden kur-
tulup anlamak istemeyen,
belkı de anlamalan hiç mi
hiç mümkün olmayan ki-
milerinin, bu büyük dün-
ya şairini, yayvan ağızlan
ve bozuk Türkceleriyle bir
kez daha aynı aymazlığa
düşüp vatan haini ilan et-
melerini, daha doğrusu on-
lara bu firsatın verilmesi-
ni, pek çok aydınımız gibi
ben de acı ve öfkeyle izli-
yorum... OysaNâzım'a va-
tandaşlığının geri verilme-
sı. Nâzım'dan çok ülkemiz
için. halkımız için büyük
bir onurdur. Buna oylany-
la, imzalanyla birinci de-
recede katkıda bulunacak-
lann ise yaşamlannda ken-
dileri fark etmeseler de bel-
ki de hiç hak etmedikleri
bulunmaz bir onur olacak-
ür. Yönetimdeki eşi benze-
ri görülmemiş "büyûk ve
eşsiz" uyumun bozulma-
ması ugruna, bu insanlara,
hiç anlayamadıklan ve hiç
hak etmedikleri, bu büyük
onur verilmemelidir. Nâ-
zım bu beyinlere birkaç
gömlek büyük geür. Bu
nedenledir ki, Sayın Kül-
tür Bakanı lütfen bu öne-
rinizi derhal geri çekin ve
Nazım'ın adının, hiç mi
hiç yakışmayan ağızlarda
"gevetenmesine'' böylece
bir son verin. Şu aşamada
yapacağınız en yararlı ey-
lem bu olacaktır sanınm.
Nazım'ın vatandaşhğı-
na ancak yine onun tanı-
mıyla o "hiçyaşamamışça-
sına ölen, topraktan bflen,
NasretânHocagfciağfyan
Bayburtiu Zihni gibi gü-
ka" halkımız karar vere-
bilir. Halk ise onu kendi-
sinden hiç uzak tutmarruş-
ür ki, yeniden geri almaya
kalksın. Öyleyse ortadaki
bu yapay ve tamamen for-
mel vatandaşlık sorunu-
nun da bir geçerliliği yok-
tur. Bu ülke ve bu dünya ne
kadar bizimse Nâzım da o
kadar bizimdir. Kimi ay-
mazlar, körbir inatlaher ne
kadar görmezden gelmeye
çalışsalar da Nâzım, Türk
dilinin en büyük şairidir.
Çünkü körler görmese de
yıldızlar parlamaya devam
ederler. Doğru dürüst oku-
yup yazamadıklan, daha-
sı konuşamadıklan yanlış
yayık Türkceleriyle, ona
bu hakkı vermeyecekleri-
ni televizyon kameralan
önünde gülünç bir kasın-
Oyla söylemelerinin ise re-
aütede hiçbir "krjmeti har-
bıyea" yoktur. Aynca öz-
deksel çıkarlan gereği, li-
der sultası alünda sinmiş bu
aslanlar, yine "büyük
uyum" adına, yann lider-
lerinden gelecek bir işa-
retle bunu imzalamaya kal-
karlarsa, içine düşecekle-
ri acınası durumu nasıl
açıklayacaklardır.
Birakç tümcede özetle-
yeceğim şu halk anlatisı, bu
durumla çok iyi örtüşmek-
tedir: Aslan, şaşıp düşerek
dostluğuna kabul ettiği bir
tilki tarafından tuzağa dü-
şürülerek, eli kolu bağla-
nır. Yine dostluğunu sun-
ması koşuluyla da bir fare
tarafından, ipleri çözüle-
rek kurtanlır. Kurtulur kur-
tulmaz yürüyüp giderken
de ardından, hani kalıp be-
ni dostluğuna kabul ede-
cektin diye bağıran fare-
ye, aslanlann rilkiler tara-
fından bağlandığı ve fare-
ler tarafından da kurtanl-
dığı bir ülkede benim ye-
rim olamaz der ve ardına
bile bakmadan yürüyüp gi-
der.
Hey koca şair, hey Rüz-
gâra Karşı Yürüyen Adam,
sen ki yürüyüp gitmelerin
ve binbir acılı özlemlerin
ustasısın, önceden yapö-
ğın gibi, var yine yürü grt...
Milyonlarca aydmlık ve
sevgı dolu yüreği de
yüreğinle birlikte
götürerek...
PENCERE
Sen Nesin, Kimsin?..
Daha ne gazozumuz Amerikandı, ne köftemiz;
Babtâli Yokuşu'nun başında Izmirli Şerbetçi ile Me-
serret Kıraathanesi birbirine bakardı; deniz parsel-
lenmemiş, hava kirtenmemiş, toplum kokuşma-
mıştı; köşiedeki gazeteciden 'Zincihi Hürriyet" der-
gisini almıştım; birinci sayfadaki şiiri okumaya baş-
ladım:
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim
Bileklerkan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve bir ipek halıya benzeyen toprak
bu cehennem bu cennet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim
Şiiri okurken bir heyecan dalgası sarmıştı ben-
liğimi, tüylerim diken diken olmuştu, tırmandığım
Babıâli Yokuşu ayaklanmın altındadalgalanıyorgi-
brydi.
Şimdi düşünüyorum; bana o unutulmaz anı ya-
şattığı için Nâzım Hikmet'e borçlu değil miyim?..
Bir arada orman gibi kardeşçesine yaşayıp ağaç-
lar kadar özgür olmak amacını yurttaşlanna ilk kez
aşılayan şairimizin dizeleri okullarda sınıflann du-
varianna asılmalı; öğrencilere ezberletilmeli..
•
Nâzım gibi bir şair daha var mı dünyada?..
Yanm yüzyıl öncesinde sorundu..
Bugün de sorun!..
Neymiş?.. Nâzım Hikmet vatan haini imiş, komü-
nistmiş; hükümetteki MHP'li bakanlar verip veriş-
tiriyoriar; bugünkü ideolojik kavganın kaynağı Nâ-
zım imiş; vatandaşlığa alınamazmış, affedilmesi
olanaksızmış...
Ne olur Nâzım komünist olursa?.. Batı dünya-
sında komünist romancı, öykücü, şair, oyun yaza-
nndan geçilmiyor; Neruda'dan Aragon'a değin
açılan yelpazeyle rüzgârlanıyoryazın dünyası!.. Bir
yazarya da şair, Hıristiyan, Musevi, Budist, kitap-
sız, kitaplı, Zerdüşt, mümin, inançsız, tektannlı ya
da çoktannlı olabilir; geçmiş, gelecek uygartıklar-
da hangisini yasaklayabilirsin?.. Sofokles'i tann-
lanyla özdeşleştirip Antigone'u defterden silelim
mi?.. Kral Oidipus yazılırken dünyada ne Müslü-
manlık vardı, ne Hıristiyanlık, ne sosyalizm, ne ko-
münizm, ne kapitalizm!.. Adına sanat denen kav-
ramın ideolojilerden soyutlanmış içeriğindeki öz
değeri algılamayan kişinin 2001 yılında tam anla-
mında "hırt" sayılması gerekmez mi?..
•
Utanç verici bir olay yaşıyoruz.
Yeni milenyumun başlangıcında, geçen yüzyıl-
dan miras kalan "Nâzım Hikmet sorunu" 57'nci ko-
alisyon hükümetinde ilkelliğin tartışmasına dönüş-
tü.
"- Nâzım vatandaşlığa alınmalı mı?.."
Kimi MHP'li bakan, bir marifetmış gibi gazete-
1
cilere demeç veriyon
"- Bu yoldaki karamame önüme geldi, imzala-
madım, Nâzım Hikmet vatan hainidir."
Türkiye'nin malını mülkünü, taşını toprağını, fab-
rikasını, bankasını, iletişim ağını, bağımsızlığını, ya-
ni istiklalini ve onurunu üç-beş kuruş için haraç me-
zat yabancılara ipotek eden ya da satan kim?..
Sen değil misin?..
Vatanseveriik buysa..
Nâzım elbette vatan haini...
Ya sen nesin?..
NÂZIM HİKMET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
SÖYLEŞİ:
NÂZIM HÎKMET'tN
YURTTAŞUK HAKKI
Konuşmacılar
tlhan Selçuk
Atilla Coşkun
22 Şubat 2001 Perşembe saat 18.30
Nâzım Hikmet Vakfı Kültür Merkezi
Sıraselviler Cad. No: 48 Kat: 1 Taksim
Td&Faks (212) 252 63 14 -15
numara