25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20ŞÜBAT2001SALJ 14 [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Kış ortasmda tiyatro baharıCumhuriyet okurlan yakından iz- liyorlardır. Son bir ay içinde gaze- tenin genellikle tiyatro ile ilgili ola- rak yazmayan yazarlan da köşelerin- de îstanbul 'daki özel topluluklann ki- mi oyunlanndan sık sık söz ediyor- lar. Turgay Pışekçi'nın 31 Ocak ta- rihlı yazisının son cümlesi şöyle: "Buneayozhığunyokedemediğişey- ierden biri de tiyatromuz." Umarun hakh çıkar. Yûrekten di- lerim, özel tiyatrolanmızm saçnğı pa- nftılar. kış ortasında yaşamakta ol- duğumuz yalancı bahar gibi gelip geçici olmasın. Dilerim, deprem kor- kusuy la kapalı uzamlardan, özellik- le de tiyatrodan uzakJaşan Istanbul- lu özel tiyatro seyircisi sanatçılarla yeniden kucaklaşsın. Seyirci öyle değerli ki! Görmediğim, yakmda göreceği- mi umduğum. tanıtma ve eleştiri ya- zılanndan izlediğimoyunlararasın- da Arjantjnli yazar George GoMen- berg'in Aksanat Prodüksiyon Tiyat- rosu'nca sunulan 4 *Knepp'"i, Gen- co Erkal'ın Dostlar Tiyatrosu'nda sahnelediği TankredDorst'un "Ben Feuerbach"/"Oyuncu"su, Tiyatro Oyunevi topluluğunun sahnelediği Bernard-ManeKoltes'in "Onnan- lann Hemen ÖnündekiGece"si var. Ferhan Şensoy. "Fişne Pahçesu"ndan sonraki "dn"ce üretimi "Sahibinden Saühk Birinci EIOrtaoyumT ile çığ- nndan çıkardığımız bilgisayarlı ya- şamı hicvediyor. Ali Poyrazoğlu Ti- yatrosu'nun "Kobay"ının başansı ise süregeliyor.Ve MüşfikKenter'in "Huysuz İhtiyar"ı... 'Vizontele'den Ankara'da izledilderimiz de var. Oyun Atölyesi'nin sunduğu Tom Kempinskinın "Aynlış*"ında, metin olarak yen göğü inletecek güçte ol- mayan bir oyunun yönetmen Işıi Ka- sapoğhı'nun özenli sahneleyişi ve Zuhal Okay-Hahık Büginer ikılisı- nin usta işı oyunculuğuyla nasıl coş- kulandıran bir tiyatro şölenine dö- nebıldiğınc daha yenı tanık olduk. J£en Hiç Ateşböceği Göntün mû" îyıt önce Ankara'yı fetheden Beşiktaş Kiiltür Merkezi'nin yeni oyunlannı dört gözle bekleyedurur- ken "VTzontete" ile özlem giderdik. Konuyu saptırmıyorum, bu yazı sah- ne sanatçılanmızın değeri üstüne. Yılmaz Erdoğan-Ömer Farok So- rak'ın bu calışması, güldürûcü ve bu- ruk öğelerle bezenmış üç öykünûn ıç ıçe geçtiğı. Güneydoğu'dan sun- duğu söylensi dağ ve yol görüntü- leriyle şiirsel bir görsel vuruculuğa da ulaşan bir "çevre fîlmi". Hakkâ- ri 'ye televizyon gelmesiyle yaşanan toplumsal, teknolojik, ekonomık de- ğişımin öyküsü ile kentın tüm belli başlı erkekleri televizyon olayına ta- kılmışken. aklı ve yûreğı yalnızca as- kerdeki oğlunda olan yerel annenın, alet yaratma, alet onarma tutkusu- nıuı gülünesi arna saygı duyulası ciddiyetini, ölmüş annesine, bir da- ha göremeyeceği yabancı yavuklu- suna ve kuşlara duyduğu saf sevgi- nın an gülmecesiyle buluşturan. bu nedenJe adı "deü"ye çıkmış "garip" Emin'in öyküsü birbirinden kopan- labilir miydi? "Çevre", onlarca de- ğerli tiyatro sanatçısırun kattığı renk ohnasa, böylesine boyutluca anlam- lanabılır miydi? "Vîzontete" bence tiyatroculuğun ve tiyatroculann si- nemaya yaptığı katkıyla taçlanıyor. İstanbul'un başka özel topluluk- lan da ses getirme yolunda ellerin- den geleni yapıyor. Ama yaşam hiç de kolay değil. Tiyatro lstanbuTda ge- çen yıl, ancak ödenekli tiyatrolann göze alabileceği, Oscar VVilde'in "Ideal Koca"sı gibi büyük biryapı- mı sırtlayan Gencay Gürün bu yıl A'zel tiyatroculardan çoğunu kafamdan geçiriyorum. Çoğu elli yaşın üstünde. Çoğu en az otuz yıldır sürdürüyor tiyatroculuk uğraşını. Hepsi yıllardır ülkemizin ekonomik darboğazdan çıkmasını bekleyerek parasal zorluklarla boğuşuyor. Hepsi "iyi işler" yaparak öne çıkıp tiyatrosunu yaşatmak derdinde. Tutmayan bir oyunun, geç gelen parasal desteğin her şeyi bitirebileceği kaygısı içinde. Durmadan sahneye çıkarak, kendilerini tüketircesine başanlı olmaya çalışarak... daha alçakgönüllü çalışmalarla ye- tinmek durumunda. Dormen Tiyat- rosu'ndan ıki yıldır oyun görmedim. Ama HaJdun Donnen'ın «DadT di- zisindeki soylu uşak Pertev kompo- zisyonunu keyifle izliyorum. Tiyat- rokare "Neyzen"le çıkıyor seyirci karşısına. Hadi Çaman-Yeditepe Oyunculan ise u Küheylan"dan bu yana gelmedi Ankara'ya. Düşün Sahnesi Mömtaz Sevinç'in Nâ- zan'dan sunduğu "BfrÇîftSözünıüz Vfer Aşka Dair" ile olumlu eleştiri- ler alıyor lstanbul'da. Ve bir dolu genç, yenilikçi, deneyci özel toplu- luk... Ve Öteki Tiyatro... Ankara'nın bu çok yeni özel tiyatrosunun yapım- cısı. okullu tiyatrocu Murat Kara- hûseyinoğlu. Yıllardır bir salon sa- hibi olma çabası içindeki sanatçı- nın ilk yapımı, Devlet Tiyatrola- n'nda beş yıl kapalı gişe oynamış- ken geçen yıl kaldınlan ünlü "Aziz- name". Oyun broşürünün "DT- DTCF Bilkent kökenU ve alayfa" oyunculardan oluştuğunu söylediği kadroda eski ekipten Serfaat NaJ- bantoğhı ve Hûseyin Avni Danyal var. Yönetmen yine Yücel Erten. Geçen cumartesi yapılan basın ge- cesinde yaşanan coşku lstanbullu özel tiyatroculan kıskandıracak dü- zeydeydi. İyi işler karşılığını bulu- yor... Bir başka coşku gecesi daha. Yd- ûa Kenter Ankara'da. Onu en son "Nükte"de izlemiştik burada. Yıldız Kenter, Prof. Talat Halman'm usta işi Ingilizce çevirileriyle oluşturup, müzık ve slaytlar eşliğinde hazırla- dığı Türk Aşk Şiirleri ("'nırkish Lo- ve") başlıklı gösteriyi Halman"la bir- Iikte sunmak için geuniş. Türklerin Orta Asya günlerinden Anadolu'da- ki bugününe uzanan bir çizgide yer alan romantik, mistik, lirik ve gül- meceli aşk şiirlerini bir buçuk saat boyunca iki ustadan dinliyor koca bir salon dolusu insan. Yıldız Kenter'e daha yakınım oturduğum yerde. Ku- sursuz lngilizcesinden kulaklanmı- za dökülen dizelerde, emeğini elli yı- lı aşkın süredir tiyatroya adamış bir sanat insanının aldığı verimi duyu- yorum. Evet, o gerçek anlamda bir Devlet Sanatçısı, gerçek bir prima donna. uluslararası düzeyde bir sa- nat temsilcisi, ama aynı zamanda ti- yatrosunun işletme gıderien nedeniy- le her an korkulu düşler yaşayan bir özel tiyatrocu. Tıpkı. yazınm başuı- dan bu yana pek çoğunun adını an- dığım öteki özel tiyatrocular gibi. Özel tiyatroculardan çoğunu ka- famdan geçinyorum. Çoğu elli ya- şın üstünde. Çoğu en az otuz yıJdır sürdürüyor tiyatroculuk uğraşını. Hepsi yıllardır ülkemizın ekonomik darboğazdan çıkmasını bekJeyerek parasal zorluklarla boğuşuyor. Hep- si "iyi işJer" yaparak öne çüap tiyat- rosunu yaşatmak derdinde. Tutma- yan bir oyunun,geç gelen parasal des- teğin her şeyi bitirebileceği kaygısı içinde. Durmadan sahneye çıkarak, kendilerini tüketırcesıne başanlı ol- maya çalışarak... Yorulduklan, yo- rulacaklan, bıkkınlığa kapılıp bu işi bnakabilecekleri hiç aklımızagelmi- yor. Geride kalanlar bize yeter mi, altûst olmuş bir ekonomik ortamda gidenler kadar dirençli olabilirler mi, gelen gençler gideceklerin yeri- ni arada kuşak boşluğu bırakmama- casına doldurabilirler mi, bilmiyo- rum. Bildiğim batmış ya da batma- mış ışadamlanna sahip çıkmakta özen gösteren devletin, bu ülkeye yıllarca niteUkli hizmet vermiş özel tiyatroculan korumaya almasının gerekiiliği... Odeoekli trv'atrolann sanatçılan da korunmah Ve ödenekli tiyatrolannıız... Özel- likle de Devlet Tiyatrolannıız... Gö- ven Hokna gibi kıdemlı bir sanatçı- nın ancak "Ikinci Bahar" dızısıyle Türkiye düzeyinde ünlenmesi ger- çeği üstünde düşünmesi gereken, Türk tiyatrosunun öteki yansı... Ti- yatroda "iyi işler" yapmanın ancak sürekJi ekip çalışmalanyla, ustanın, aceminin hırsını ve becerilerini bi- leyebileceği, aceminin en iyiyi he- deflemekten başka çıkar yolu olma- dığının, bu yolun da acı çekme nok- tasına gelene dek çalışmaktan, de- nemekten, öğrenmekten, duyarhğı gitgide keskinleştirmekten geçtiği- nin bilincine vardığı bir sanatsal or- tamda gerçekleşebileceğini söyle- mekten bıkmıyoruz. Devlet Tiyatro- lan'nın ise büyüme asamasına geç- tiği eski günlerden bu yana uygula- dığı repertuvar dizgesi içinde sanat- çılann bir sahneden bir sahneye, bir oyundan bir başka oyuna savrulma- sının, zaman zaman mutlu rastlan- tılarla başanya ulaşan yapunlar dı- şında, sürekli bir "nıtefik" çtzgisi oluşturmayı engellediğıni yazmak- tan da bıkmadık. Devlet Tiyatrolan çaJışma dizgesini değistirmek, yeni dizgeleri denemek zorunda. Çünkü bpkı özel tiyatrolar gibi Devlet Ti- yatrolan sanatçılan da "konmma" altna alınmak durumunda. Devlet Ti- yatrolan 'nın ıki büyük kentteki ger- çek seyircısınin oluşması için belir- li bir ekibin, belirli ve sürekli bir ti- yatro hizmeti vermesi, sanatçılann bu ekip içinde sivrilmesi, o ekipten sürekli olarak "en iyi"nin beklen- mesı gerekli. Oyundan oyuna savru- lan sanatçılar ise televizyon dizisin- de oynamıyorlarsa, seyirci ısimleri- ni bile öğrenmeden emeklilik yaşı- na gelme tehlikesiyle karşı karşıya. AST'ın 1970başındaki ünlü " A M " yapımınm ve pek çok başanlı AST yapımının Menü Niron'u, yaşamı- m tiyatroya adamış.u büyük başrol- ler oyuncusu Maral Unerve daha ni- celeri, en verimli yıllannı, ülke dü- zeyinde ses getirecek daha başanlı yapımlarda değeriendirmeyi hak et- miyorlar mı? Denenmesinı önerdi- ğim yeni çalışma dizgesinin adını ben koymayayım, yeniden yapılan- ma çabası içinde olduklannı söyle- yen sanatçılar koysun isterseniz. Ama öyle bir ekipleşme (hizipleşme değil) olsun ki. aynı kent içindeki sah- neler birbiriyle yanşsın seyirci önün- de. Kazananı alkışlayalım, kazan- mayanı kazanması için hırslandıra- hm. En güzeli de ödenekli tiyatrolar- la özel tiyatrolar arasında kıyasıya bir "nitefik'' yanşması... Kış ortasında yaşadığımız yalan- cı bahar da, özel tiyatrolanmızda kış ortasında açmış baharçiçekleri de al- datmasın bizı. Tiyatromuzda gerek- li sürekli bahan (verimli ve nıtelık- li doğurganlığı) sağlamak için dev- letçe, kurumlarca, tiyatroyu kota- ranlarca ve izleyenlerce yapılabile- nin en ıyısıne yönelelim. Gecikme- den... Y4ZIODASI SELtVt İLERİ YaşWar, Orta YaşMar Attilâ llhan yeni şiir krtabı "Kimi Sevsern, Sen- sin... "de, "hangisianlayabilir/yazın songünlehn- de I tenha plajın I ağır hüznünü" diyor. Dizelerle biriikte 1960'lann Küçüksu Plajı, ger- çekten yaz sonu, vınlayan riizgâr, çırpınan tente, vapur, plajdan dönerken babam diyor ki: "Bizim de sonbahanmtz geçiyor..." Yüreğime işleyip kat- mış bir sözdü. Üç-dört yıl sonra babamı kaybede- ceğiz... Çağdaş edebryatımızda yaşiılan, orta yaşfılan konu edinen eserieröylece geldi. Benim unutama- dıklanmın hemen hepsi acıklı. Yaşlılık dendı mı, ille Esendâl'ın o kadar çok sevdiğim, her okuyuşta gözlerimin yaşardığı "Ka- nsının Kocası" öyküsü: Kız/nın oğlunda, oğiunun kızında bildiği, meçhule sığınmış, macerası okıra bırakılmış ihtiyar baba. Belki en acıklı son. Daha umutlu eserier de var. Özeflikte orta yaş- lılar kaleme getirildiğinde. Sait Falk'in "Hişt, Hişt!" öyküsüyte "Ya/nızhğtn Yarattığı Adam"\ kıyısından köşesinden umuda açılır. Anlatıcı orta yaşa ulaşmıştır. Hayatın geçip grttiğini usul usul kabulfenir. Yine de doğa ve in- sanlar sevinç kaynağıdır. OktayAkbal'dan "Yalnızlık Bana Yasak'daöy- le btf hikâye. Yıllarca okudum "Yalnolık Bana Ya- sak't. Bu kez de resimler, kitaplar, sanat eserieri direnç verir kişiye. Var olmanın tedirginlikleri, bir orta yaş bunaltmı, sanatın incelikterinde silinip gi- der. "Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhude sonbanarî' di- yen Yahya Kemal ne kadar umutsuzdur! Ama Ahmet Haşim'in "Sonbahar"\n6a, düşunceiere dalıp giderek de olsa, yaşama isteği vardır. Kadri bilinmemiş Selçuk Baran'dan üç öykü: "Haziran"da yer alan "Konuk OdaJan", "Ceviz Ağacına Kar Yağdı", bir krtaba ad veren "Arjantin Tangolan". Bu öyküter, orta yaşlı kadınlann hayatfa ödeş- mesini neredeyse bir senteze ulaştınr. llkınde sol- muş umutlar, ikincisinde düşüncenın utkusu, so- nuncusunda gizli bir isyan. Bununla biriikte Baran hep kınk duyarlıklaria donanmıştır. Meih Cevdet istihzayla yaklaşır "AylaMar" yaş- lılıgın saplantılannı tatlı bir alayla dile getirir. Ab- dûühak Şinasi'nin Fahim Bey'e ya da Çamlıca'da- ki enişteye bakışı da istihzayla kederii bir hoşgö- rünün kanşımıdır. Hete Fahim Bey'in ömür boyu süren hevesteri, şimdi, yaslıfıgın eşiğinde handfyse merhameti, acı- ma duygusunu gereksınir. Yogun huzunler soz konusu: Behçet Necatigl'in harikulade "Emekli've "Pencere" oyunlanndan bi- ze yansıyan huzunler. Bu iki radyo oyunu gençte- rin horladığı, unuttuğu, bıkkınlık gösterdiği yaşiı- lara bir matem şiiri gibtdir. Peride Celal'in katiamlmaz acdıktaki "Çukur" öy- küsünü hemen eklemeliyim. Bir başka öyküsün- de, "Ağaç"ta, Peride Celal yaşlılığı yıkıp geçme- nin yordamını da söylemiştir. Gelelim Refik Halid'e; yazanmız orta yaştan sonra hayatın keyfini çıkarrnak ister gibıdtr. İlk aş- kın geri geldiği düşleriyle yüklu "Sonuncu Kadeh' romanı, yaşlılıkta aşk duygusunun aynı coşkulan, aynı sevinçleri ardı sıra getirerek yaşandığını dile getiriyor. Fonda tarih içinde Istanbul, Bogaziçi, kır gazi- nolan, derMZ kıyısı meyhaneteri,tezzetJiyemekter ve hep bir yaşama iştihası! Bıkkın, doymuş, iştihasından belki de tiksinmiş Yahya Kemal'in bjran önce brtmesini istedigi son- bahar mı? Yaşamak isteğiyle her sabah yeniden donandığımız hayat, hayatta kalmak mı? Çoğu kez ikisi arasında gidip gelmez miyiz? Sonra 'yaşanmamış' başka bir hayat gönlümü- zü hep çelmez mi? Attilâ İBıan'la başladık, onunla noktalayalım: "Istanbul ve sen I ikinizden kalanlar tekrar tekrar ısraria yaşaytp durduğum " Takvimde lz Bırakan: "Silecek bir sılgı olsa I unuturdukacı anılan I Ko- yulaşan çizgıler --/Ne yapmalı?" Behçet Neca- tigil, Söyleriz ("Uzaklık"), Cem Yavjnevi, 1980. 'Ben Anadolu' Broadvvay'de sahneteniyor • NEVV YDRK (AA) - Anadolu'nun bınlerce yıllık tarihini kadın perspektifîyle anlatan Güngör Dilmen'in 'Ben Anadolu 1 adlı oyunu, Broadway'de tngilizce olarak sahnelenıyor. Oyunu lngilizceye İ , Anatolia' adıyla Talat Halman çevirdi. Şubat ve mart aylannda sahnelenecek olan oyunu New York'ta yaşayan dört genç Türk sanatçısı, Handan Özbilgin, Kaan Nazlı, Gülçin Hatikan ve Umut Eğitimci sahneye koyuyor. Anadolu'nun binlerce yıllık tarihini, aşklan, hırslan ve kıskançlıklanyla birbirinden farklı kadınlann agzından anlatan oyunda, ilk kadın tarihçi Annan Çomnena'dan Roma imparatoriçesi Theodora'ya, Türk kadın romancı Halide Edip Adıvar'dan Hitit bereket tannçası Kibele'ye kadar 15 farklı karakter yer alıyor. Sanatçının retrospektif sergisi 31 Mart'a kadar Pamukbank Fotoğraf Calerisi nde yer alıyor Economopoubsile20yıllıktcmıklık St John FestrvalTndeyeni elbisesini gösteren çingene kızı, Yunanistan, 1997. KüMr Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galensi'nde yann açılacak 'Tamk-Nikos Ecooomopoulos üe 20 Yıl' isimli retrospektif sergisi, Yunanistan'ın dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Nikos Ecooomopoulos'u lstanbullu sanatseverlerle buluşturuyor.Dünyanın en önemli basın fotografçılan arasında yer alan Nikos Economopoulos'un, 1979 yılından bu yana farklı kültürlerde tanıklık ettiği, ince ve keskin bir zekânın ürünü olan karelerinin yer aldığı sergi 60 siyah beyaz fotoğraftan oluşuyor. Mesleğe 1979 yıhnda amatör olarak başlayan 48 yaşındaki sanatçı, kendine 'yer bulabikügi' kentler ve ülkelerde çalışmaktan heyecan duyduğunu ifade ederken Türkiye'nin de bu yerlerden biri olduğunu, bir nevi evi gibi hissettiğini özellikle vurguluyor. Sanatçının Yunanistan'dan Israil'e, Filistin'den eski Yugoslavya'ya çok farklı ülke ve kültürlerdeki izlenimlerini yansıtan sergide, Karadeniz Bölgesi, Kars, Siirt, Gökçeada, Söğüt, Erzurum, Adana ve Yozgat'ta çekılmiş 9 fotoğraf da yer ahyor. 1994 yıundan bu yana Magnum Ajans için pek çok ülkede çalısan ve Balkanlar üzerine gerçekleştirdiği fotoğraf kitabıyla, son yıllarda fotoğraf adma yapıhnış en önemli işierden birine imza atan Economopoulos, fotoğrafi bir iletişim biçimi olarak tanımlıyor. Economopoulos'un fotoğrafının anahtar kelimesi ise hissetmek. Gütenberg Galaksisi'ne Gezi } KÛUÛR SANAT YAYINCIUK Sall 2001, saat 18:30 1500r1550 Machiavelli - Hükümdar Copernicus - Göksel Kürelerin Dönüşü Üzerine Altı Kitap Konuşmacılar: Artun Lnsal Ömür Akvüz Yapı Kredi Kültür Merkezı Sermet Çifter Araştırma Kütûphanesi Istıklal Cad. No.285. Kat 1. Beyoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle