Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20ŞÜBAT2001SALJ
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Kış ortasmda tiyatro baharıCumhuriyet okurlan yakından iz-
liyorlardır. Son bir ay içinde gaze-
tenin genellikle tiyatro ile ilgili ola-
rak yazmayan yazarlan da köşelerin-
de îstanbul 'daki özel topluluklann ki-
mi oyunlanndan sık sık söz ediyor-
lar. Turgay Pışekçi'nın 31 Ocak ta-
rihlı yazisının son cümlesi şöyle:
"Buneayozhığunyokedemediğişey-
ierden biri de tiyatromuz."
Umarun hakh çıkar. Yûrekten di-
lerim, özel tiyatrolanmızm saçnğı pa-
nftılar. kış ortasında yaşamakta ol-
duğumuz yalancı bahar gibi gelip
geçici olmasın. Dilerim, deprem kor-
kusuy la kapalı uzamlardan, özellik-
le de tiyatrodan uzakJaşan Istanbul-
lu özel tiyatro seyircisi sanatçılarla
yeniden kucaklaşsın. Seyirci öyle
değerli ki!
Görmediğim, yakmda göreceği-
mi umduğum. tanıtma ve eleştiri ya-
zılanndan izlediğimoyunlararasın-
da Arjantjnli yazar George GoMen-
berg'in Aksanat Prodüksiyon Tiyat-
rosu'nca sunulan 4
*Knepp'"i, Gen-
co Erkal'ın Dostlar Tiyatrosu'nda
sahnelediği TankredDorst'un "Ben
Feuerbach"/"Oyuncu"su, Tiyatro
Oyunevi topluluğunun sahnelediği
Bernard-ManeKoltes'in "Onnan-
lann Hemen ÖnündekiGece"si var.
Ferhan Şensoy. "Fişne Pahçesu"ndan
sonraki "dn"ce üretimi "Sahibinden
Saühk Birinci EIOrtaoyumT ile çığ-
nndan çıkardığımız bilgisayarlı ya-
şamı hicvediyor. Ali Poyrazoğlu Ti-
yatrosu'nun "Kobay"ının başansı
ise süregeliyor.Ve MüşfikKenter'in
"Huysuz İhtiyar"ı...
'Vizontele'den
Ankara'da izledilderimiz de var.
Oyun Atölyesi'nin sunduğu Tom
Kempinskinın "Aynlış*"ında, metin
olarak yen göğü inletecek güçte ol-
mayan bir oyunun yönetmen Işıi Ka-
sapoğhı'nun özenli sahneleyişi ve
Zuhal Okay-Hahık Büginer ikılisı-
nin usta işı oyunculuğuyla nasıl coş-
kulandıran bir tiyatro şölenine dö-
nebıldiğınc daha yenı tanık olduk.
J£en Hiç Ateşböceği Göntün mû"
îyıt önce Ankara'yı fetheden
Beşiktaş Kiiltür Merkezi'nin yeni
oyunlannı dört gözle bekleyedurur-
ken "VTzontete" ile özlem giderdik.
Konuyu saptırmıyorum, bu yazı sah-
ne sanatçılanmızın değeri üstüne.
Yılmaz Erdoğan-Ömer Farok So-
rak'ın bu calışması, güldürûcü ve bu-
ruk öğelerle bezenmış üç öykünûn
ıç ıçe geçtiğı. Güneydoğu'dan sun-
duğu söylensi dağ ve yol görüntü-
leriyle şiirsel bir görsel vuruculuğa
da ulaşan bir "çevre fîlmi". Hakkâ-
ri 'ye televizyon gelmesiyle yaşanan
toplumsal, teknolojik, ekonomık de-
ğişımin öyküsü ile kentın tüm belli
başlı erkekleri televizyon olayına ta-
kılmışken. aklı ve yûreğı yalnızca as-
kerdeki oğlunda olan yerel annenın,
alet yaratma, alet onarma tutkusu-
nıuı gülünesi arna saygı duyulası
ciddiyetini, ölmüş annesine, bir da-
ha göremeyeceği yabancı yavuklu-
suna ve kuşlara duyduğu saf sevgi-
nın an gülmecesiyle buluşturan. bu
nedenJe adı "deü"ye çıkmış "garip"
Emin'in öyküsü birbirinden kopan-
labilir miydi? "Çevre", onlarca de-
ğerli tiyatro sanatçısırun kattığı renk
ohnasa, böylesine boyutluca anlam-
lanabılır miydi? "Vîzontete" bence
tiyatroculuğun ve tiyatroculann si-
nemaya yaptığı katkıyla taçlanıyor.
İstanbul'un başka özel topluluk-
lan da ses getirme yolunda ellerin-
den geleni yapıyor. Ama yaşam hiç
de kolay değil. Tiyatro lstanbuTda ge-
çen yıl, ancak ödenekli tiyatrolann
göze alabileceği, Oscar VVilde'in
"Ideal Koca"sı gibi büyük biryapı-
mı sırtlayan Gencay Gürün bu yıl
A'zel
tiyatroculardan
çoğunu kafamdan
geçiriyorum. Çoğu
elli yaşın üstünde.
Çoğu en az otuz
yıldır sürdürüyor
tiyatroculuk
uğraşını. Hepsi
yıllardır ülkemizin
ekonomik
darboğazdan
çıkmasını
bekleyerek parasal
zorluklarla
boğuşuyor. Hepsi
"iyi işler" yaparak
öne çıkıp
tiyatrosunu
yaşatmak derdinde.
Tutmayan bir
oyunun, geç gelen
parasal desteğin her
şeyi bitirebileceği
kaygısı içinde.
Durmadan sahneye
çıkarak, kendilerini
tüketircesine başanlı
olmaya çalışarak...
daha alçakgönüllü çalışmalarla ye-
tinmek durumunda. Dormen Tiyat-
rosu'ndan ıki yıldır oyun görmedim.
Ama HaJdun Donnen'ın «DadT di-
zisindeki soylu uşak Pertev kompo-
zisyonunu keyifle izliyorum. Tiyat-
rokare "Neyzen"le çıkıyor seyirci
karşısına. Hadi Çaman-Yeditepe
Oyunculan ise u
Küheylan"dan bu
yana gelmedi Ankara'ya. Düşün
Sahnesi Mömtaz Sevinç'in Nâ-
zan'dan sunduğu "BfrÇîftSözünıüz
Vfer Aşka Dair" ile olumlu eleştiri-
ler alıyor lstanbul'da. Ve bir dolu
genç, yenilikçi, deneyci özel toplu-
luk...
Ve Öteki Tiyatro... Ankara'nın bu
çok yeni özel tiyatrosunun yapım-
cısı. okullu tiyatrocu Murat Kara-
hûseyinoğlu. Yıllardır bir salon sa-
hibi olma çabası içindeki sanatçı-
nın ilk yapımı, Devlet Tiyatrola-
n'nda beş yıl kapalı gişe oynamış-
ken geçen yıl kaldınlan ünlü "Aziz-
name". Oyun broşürünün "DT-
DTCF Bilkent kökenU ve alayfa"
oyunculardan oluştuğunu söylediği
kadroda eski ekipten Serfaat NaJ-
bantoğhı ve Hûseyin Avni Danyal
var. Yönetmen yine Yücel Erten.
Geçen cumartesi yapılan basın ge-
cesinde yaşanan coşku lstanbullu
özel tiyatroculan kıskandıracak dü-
zeydeydi. İyi işler karşılığını bulu-
yor...
Bir başka coşku gecesi daha. Yd-
ûa Kenter Ankara'da. Onu en son
"Nükte"de izlemiştik burada. Yıldız
Kenter, Prof. Talat Halman'm usta
işi Ingilizce çevirileriyle oluşturup,
müzık ve slaytlar eşliğinde hazırla-
dığı Türk Aşk Şiirleri ("'nırkish Lo-
ve") başlıklı gösteriyi Halman"la bir-
Iikte sunmak için geuniş. Türklerin
Orta Asya günlerinden Anadolu'da-
ki bugününe uzanan bir çizgide yer
alan romantik, mistik, lirik ve gül-
meceli aşk şiirlerini bir buçuk saat
boyunca iki ustadan dinliyor koca bir
salon dolusu insan. Yıldız Kenter'e
daha yakınım oturduğum yerde. Ku-
sursuz lngilizcesinden kulaklanmı-
za dökülen dizelerde, emeğini elli yı-
lı aşkın süredir tiyatroya adamış bir
sanat insanının aldığı verimi duyu-
yorum. Evet, o gerçek anlamda bir
Devlet Sanatçısı, gerçek bir prima
donna. uluslararası düzeyde bir sa-
nat temsilcisi, ama aynı zamanda ti-
yatrosunun işletme gıderien nedeniy-
le her an korkulu düşler yaşayan bir
özel tiyatrocu. Tıpkı. yazınm başuı-
dan bu yana pek çoğunun adını an-
dığım öteki özel tiyatrocular gibi.
Özel tiyatroculardan çoğunu ka-
famdan geçinyorum. Çoğu elli ya-
şın üstünde. Çoğu en az otuz yıJdır
sürdürüyor tiyatroculuk uğraşını.
Hepsi yıllardır ülkemizın ekonomik
darboğazdan çıkmasını bekJeyerek
parasal zorluklarla boğuşuyor. Hep-
si "iyi işJer" yaparak öne çüap tiyat-
rosunu yaşatmak derdinde. Tutma-
yan bir oyunun,geç gelen parasal des-
teğin her şeyi bitirebileceği kaygısı
içinde. Durmadan sahneye çıkarak,
kendilerini tüketırcesıne başanlı ol-
maya çalışarak... Yorulduklan, yo-
rulacaklan, bıkkınlığa kapılıp bu işi
bnakabilecekleri hiç aklımızagelmi-
yor. Geride kalanlar bize yeter mi,
altûst olmuş bir ekonomik ortamda
gidenler kadar dirençli olabilirler
mi, gelen gençler gideceklerin yeri-
ni arada kuşak boşluğu bırakmama-
casına doldurabilirler mi, bilmiyo-
rum. Bildiğim batmış ya da batma-
mış ışadamlanna sahip çıkmakta
özen gösteren devletin, bu ülkeye
yıllarca niteUkli hizmet vermiş özel
tiyatroculan korumaya almasının
gerekiiliği...
Odeoekli trv'atrolann
sanatçılan da korunmah
Ve ödenekli tiyatrolannıız... Özel-
likle de Devlet Tiyatrolannıız... Gö-
ven Hokna gibi kıdemlı bir sanatçı-
nın ancak "Ikinci Bahar" dızısıyle
Türkiye düzeyinde ünlenmesi ger-
çeği üstünde düşünmesi gereken,
Türk tiyatrosunun öteki yansı... Ti-
yatroda "iyi işler" yapmanın ancak
sürekJi ekip çalışmalanyla, ustanın,
aceminin hırsını ve becerilerini bi-
leyebileceği, aceminin en iyiyi he-
deflemekten başka çıkar yolu olma-
dığının, bu yolun da acı çekme nok-
tasına gelene dek çalışmaktan, de-
nemekten, öğrenmekten, duyarhğı
gitgide keskinleştirmekten geçtiği-
nin bilincine vardığı bir sanatsal or-
tamda gerçekleşebileceğini söyle-
mekten bıkmıyoruz. Devlet Tiyatro-
lan'nın ise büyüme asamasına geç-
tiği eski günlerden bu yana uygula-
dığı repertuvar dizgesi içinde sanat-
çılann bir sahneden bir sahneye, bir
oyundan bir başka oyuna savrulma-
sının, zaman zaman mutlu rastlan-
tılarla başanya ulaşan yapunlar dı-
şında, sürekli bir "nıtefik" çtzgisi
oluşturmayı engellediğıni yazmak-
tan da bıkmadık. Devlet Tiyatrolan
çaJışma dizgesini değistirmek, yeni
dizgeleri denemek zorunda. Çünkü
bpkı özel tiyatrolar gibi Devlet Ti-
yatrolan sanatçılan da "konmma"
altna alınmak durumunda. Devlet Ti-
yatrolan 'nın ıki büyük kentteki ger-
çek seyircısınin oluşması için belir-
li bir ekibin, belirli ve sürekli bir ti-
yatro hizmeti vermesi, sanatçılann
bu ekip içinde sivrilmesi, o ekipten
sürekli olarak "en iyi"nin beklen-
mesı gerekli. Oyundan oyuna savru-
lan sanatçılar ise televizyon dizisin-
de oynamıyorlarsa, seyirci ısimleri-
ni bile öğrenmeden emeklilik yaşı-
na gelme tehlikesiyle karşı karşıya.
AST'ın 1970başındaki ünlü " A M "
yapımınm ve pek çok başanlı AST
yapımının Menü Niron'u, yaşamı-
m tiyatroya adamış.u büyük başrol-
ler oyuncusu Maral Unerve daha ni-
celeri, en verimli yıllannı, ülke dü-
zeyinde ses getirecek daha başanlı
yapımlarda değeriendirmeyi hak et-
miyorlar mı? Denenmesinı önerdi-
ğim yeni çalışma dizgesinin adını
ben koymayayım, yeniden yapılan-
ma çabası içinde olduklannı söyle-
yen sanatçılar koysun isterseniz.
Ama öyle bir ekipleşme (hizipleşme
değil) olsun ki. aynı kent içindeki sah-
neler birbiriyle yanşsın seyirci önün-
de. Kazananı alkışlayalım, kazan-
mayanı kazanması için hırslandıra-
hm.
En güzeli de ödenekli tiyatrolar-
la özel tiyatrolar arasında kıyasıya
bir "nitefik'' yanşması...
Kış ortasında yaşadığımız yalan-
cı bahar da, özel tiyatrolanmızda kış
ortasında açmış baharçiçekleri de al-
datmasın bizı. Tiyatromuzda gerek-
li sürekli bahan (verimli ve nıtelık-
li doğurganlığı) sağlamak için dev-
letçe, kurumlarca, tiyatroyu kota-
ranlarca ve izleyenlerce yapılabile-
nin en ıyısıne yönelelim. Gecikme-
den...
Y4ZIODASI
SELtVt İLERİ
YaşWar, Orta YaşMar
Attilâ llhan yeni şiir krtabı "Kimi Sevsern, Sen-
sin... "de, "hangisianlayabilir/yazın songünlehn-
de I tenha plajın I ağır hüznünü" diyor.
Dizelerle biriikte 1960'lann Küçüksu Plajı, ger-
çekten yaz sonu, vınlayan riizgâr, çırpınan tente,
vapur, plajdan dönerken babam diyor ki: "Bizim
de sonbahanmtz geçiyor..." Yüreğime işleyip kat-
mış bir sözdü. Üç-dört yıl sonra babamı kaybede-
ceğiz...
Çağdaş edebryatımızda yaşiılan, orta yaşfılan
konu edinen eserieröylece geldi. Benim unutama-
dıklanmın hemen hepsi acıklı.
Yaşlılık dendı mı, ille Esendâl'ın o kadar çok
sevdiğim, her okuyuşta gözlerimin yaşardığı "Ka-
nsının Kocası" öyküsü: Kız/nın oğlunda, oğiunun
kızında bildiği, meçhule sığınmış, macerası okıra
bırakılmış ihtiyar baba. Belki en acıklı son.
Daha umutlu eserier de var. Özeflikte orta yaş-
lılar kaleme getirildiğinde.
Sait Falk'in "Hişt, Hişt!" öyküsüyte "Ya/nızhğtn
Yarattığı Adam"\ kıyısından köşesinden umuda
açılır. Anlatıcı orta yaşa ulaşmıştır. Hayatın geçip
grttiğini usul usul kabulfenir. Yine de doğa ve in-
sanlar sevinç kaynağıdır.
OktayAkbal'dan "Yalnızlık Bana Yasak'daöy-
le btf hikâye. Yıllarca okudum "Yalnolık Bana Ya-
sak't. Bu kez de resimler, kitaplar, sanat eserieri
direnç verir kişiye. Var olmanın tedirginlikleri, bir
orta yaş bunaltmı, sanatın incelikterinde silinip gi-
der.
"Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhude sonbanarî' di-
yen Yahya Kemal ne kadar umutsuzdur! Ama
Ahmet Haşim'in "Sonbahar"\n6a, düşunceiere
dalıp giderek de olsa, yaşama isteği vardır.
Kadri bilinmemiş Selçuk Baran'dan üç öykü:
"Haziran"da yer alan "Konuk OdaJan", "Ceviz
Ağacına Kar Yağdı", bir krtaba ad veren "Arjantin
Tangolan".
Bu öyküter, orta yaşlı kadınlann hayatfa ödeş-
mesini neredeyse bir senteze ulaştınr. llkınde sol-
muş umutlar, ikincisinde düşüncenın utkusu, so-
nuncusunda gizli bir isyan. Bununla biriikte Baran
hep kınk duyarlıklaria donanmıştır.
Meih Cevdet istihzayla yaklaşır "AylaMar" yaş-
lılıgın saplantılannı tatlı bir alayla dile getirir. Ab-
dûühak Şinasi'nin Fahim Bey'e ya da Çamlıca'da-
ki enişteye bakışı da istihzayla kederii bir hoşgö-
rünün kanşımıdır.
Hete Fahim Bey'in ömür boyu süren hevesteri,
şimdi, yaslıfıgın eşiğinde handfyse merhameti, acı-
ma duygusunu gereksınir.
Yogun huzunler soz konusu: Behçet Necatigl'in
harikulade "Emekli've "Pencere" oyunlanndan bi-
ze yansıyan huzunler. Bu iki radyo oyunu gençte-
rin horladığı, unuttuğu, bıkkınlık gösterdiği yaşiı-
lara bir matem şiiri gibtdir.
Peride Celal'in katiamlmaz acdıktaki "Çukur" öy-
küsünü hemen eklemeliyim. Bir başka öyküsün-
de, "Ağaç"ta, Peride Celal yaşlılığı yıkıp geçme-
nin yordamını da söylemiştir.
Gelelim Refik Halid'e; yazanmız orta yaştan
sonra hayatın keyfini çıkarrnak ister gibıdtr. İlk aş-
kın geri geldiği düşleriyle yüklu "Sonuncu Kadeh'
romanı, yaşlılıkta aşk duygusunun aynı coşkulan,
aynı sevinçleri ardı sıra getirerek yaşandığını dile
getiriyor.
Fonda tarih içinde Istanbul, Bogaziçi, kır gazi-
nolan, derMZ kıyısı meyhaneteri,tezzetJiyemekter
ve hep bir yaşama iştihası!
Bıkkın, doymuş, iştihasından belki de tiksinmiş
Yahya Kemal'in bjran önce brtmesini istedigi son-
bahar mı? Yaşamak isteğiyle her sabah yeniden
donandığımız hayat, hayatta kalmak mı? Çoğu
kez ikisi arasında gidip gelmez miyiz?
Sonra 'yaşanmamış' başka bir hayat gönlümü-
zü hep çelmez mi?
Attilâ İBıan'la başladık, onunla noktalayalım:
"Istanbul ve sen I ikinizden kalanlar
tekrar tekrar ısraria yaşaytp durduğum "
Takvimde lz Bırakan:
"Silecek bir sılgı olsa I unuturdukacı anılan I Ko-
yulaşan çizgıler --/Ne yapmalı?" Behçet Neca-
tigil, Söyleriz ("Uzaklık"), Cem Yavjnevi, 1980.
'Ben Anadolu' Broadvvay'de
sahneteniyor
• NEVV YDRK (AA) - Anadolu'nun bınlerce
yıllık tarihini kadın perspektifîyle anlatan
Güngör Dilmen'in 'Ben Anadolu
1
adlı oyunu,
Broadway'de tngilizce olarak sahnelenıyor.
Oyunu lngilizceye İ , Anatolia' adıyla Talat
Halman çevirdi. Şubat ve mart aylannda
sahnelenecek olan oyunu New York'ta yaşayan
dört genç Türk sanatçısı, Handan Özbilgin, Kaan
Nazlı, Gülçin Hatikan ve Umut Eğitimci sahneye
koyuyor. Anadolu'nun binlerce yıllık tarihini,
aşklan, hırslan ve kıskançlıklanyla birbirinden
farklı kadınlann agzından anlatan oyunda, ilk
kadın tarihçi Annan Çomnena'dan Roma
imparatoriçesi Theodora'ya, Türk kadın romancı
Halide Edip Adıvar'dan Hitit bereket tannçası
Kibele'ye kadar 15 farklı karakter yer alıyor.
Sanatçının retrospektif sergisi 31 Mart'a kadar Pamukbank Fotoğraf Calerisi nde yer alıyor
Economopoubsile20yıllıktcmıklık
St John FestrvalTndeyeni elbisesini gösteren çingene kızı, Yunanistan, 1997.
KüMr Servisi - Pamukbank Fotoğraf
Galensi'nde yann açılacak 'Tamk-Nikos
Ecooomopoulos üe 20 Yıl' isimli
retrospektif sergisi, Yunanistan'ın
dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Nikos
Ecooomopoulos'u lstanbullu
sanatseverlerle buluşturuyor.Dünyanın
en önemli basın fotografçılan arasında
yer alan Nikos Economopoulos'un,
1979 yılından bu yana farklı kültürlerde
tanıklık ettiği, ince ve keskin bir
zekânın ürünü olan karelerinin yer
aldığı sergi 60 siyah beyaz fotoğraftan
oluşuyor. Mesleğe 1979 yıhnda amatör
olarak başlayan 48 yaşındaki sanatçı,
kendine 'yer bulabikügi' kentler ve
ülkelerde çalışmaktan heyecan
duyduğunu ifade ederken Türkiye'nin
de bu yerlerden biri olduğunu, bir nevi
evi gibi hissettiğini özellikle vurguluyor.
Sanatçının Yunanistan'dan Israil'e,
Filistin'den eski Yugoslavya'ya çok
farklı ülke ve kültürlerdeki izlenimlerini
yansıtan sergide, Karadeniz Bölgesi,
Kars, Siirt, Gökçeada, Söğüt,
Erzurum, Adana ve Yozgat'ta çekılmiş
9 fotoğraf da yer ahyor. 1994 yıundan
bu yana Magnum Ajans için pek çok
ülkede çalısan ve Balkanlar üzerine
gerçekleştirdiği fotoğraf kitabıyla,
son yıllarda fotoğraf adma yapıhnış
en önemli işierden birine imza atan
Economopoulos, fotoğrafi bir iletişim
biçimi olarak tanımlıyor.
Economopoulos'un fotoğrafının
anahtar kelimesi ise hissetmek.
Gütenberg Galaksisi'ne Gezi
}
KÛUÛR SANAT
YAYINCIUK
Sall 2001, saat 18:30
1500r1550
Machiavelli - Hükümdar
Copernicus - Göksel Kürelerin
Dönüşü Üzerine Altı Kitap
Konuşmacılar: Artun Lnsal
Ömür Akvüz
Yapı Kredi Kültür Merkezı Sermet Çifter Araştırma Kütûphanesi
Istıklal Cad. No.285. Kat 1. Beyoğlu