Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT 2001 SALJ CUMHURİYET SAYFA
İ V U J L I U l i . kurtur@cumhuriyet.com.tr 15
- Muhalifliği, güncelliğini koruyan Neyzen, Işıl Kasapoğlu'nun yorumuyla Tiyatrokare'de
Kavgası
MELTEMKERRAR
" Yaşadığj üç çeyrek asır boyunca bir saniye
bile ruhunda sıkrv önetim hiiküm sürmemiş-
tir" dıyor Hasan Âli Yücel, uslanmaz muha-
lif Neyzen Tevfik'i anlatırken. Ney ile mey
arasında geçen bir yaşam... Kimı zaman kuş-
tüyü yataklarda, köşklerde, saraylarda, kimi
zaman cami arkalannda, izbelerde yorgan di-
ye bir bayrağa sanlarak!
Nasıl tanınz Neyzen Tevfik'i? Çoğumuz, res-
samlara esin kaynağı olan derin çizgili yüzü-
nü, fotoğraflar değıl de karikatürlerinden, re-
simlennden bıliriz. Yaşanu yüzüne yansıyan
bu adamı, Abidin Dino'nun, Aliye Berger'in
tuvaline taşıyan da Mîna Urgan'ın onu ilk
gördüğûnde anlattığı gibi, 60 yaşında, 100 ya-
şın kınşık ve çizgılerini taşıyor olmasıdır. Fık-
ralan, nûkteleri dilden dile dolaşırken sessiz-
ce o resimlerden bakar Neyzen. Kücücük bir
çocukken şiddetle ılk kez karşılaştığı, okula
gitmeyi reddettıği zamandan 'azûY bır istib-
dat karşıtı olduğu yıllara, kitabının adı gibi
'hiç'liğe konuşmamış rruydı zaten hep...
Neyzen Tevfik sahneye hîç çıkmadan 'us-
ta' olmuştu, ama bu kez tıyatro sahnesinde, iz-
leyıci karşısında. Tuncer Cücenoğlu'nun yaz-
dığı oyunu Işıl Kasapoğlu yönetıyor. Oyunda
Burak Sergen rol alıyor.
Işıl Kasapoğlu bu oyunla bir fenomenı sah-
neye taşırken hiç merak etmediğimız sorula-
n sorma amacmda.. "Neyzen'i çocukluğum-
dan beri herkes anlaür bana. Uepimize de an-
latümıştır.Neyzen'inükralarmıanlaUrlar,mû-
ziğinden söz ederler. ama hiç kimse bize Ney-
zen'in ne olduğunu. nasıl bu noktaya geldiği-
ni, niye bu tür bir şiir yazdığuu, neden bu tür
nükteler yapuğuu, niçin bu tür bir müziğin
hüznûnü yaşatrığını sormaz."
Kasapoğlu ancak bu tür metinlerle bır sa-
natçının oluşum dönemını kavrayıp sonucu
daha ıyı anlayabıleceğımizı söylüyor. Okul-
larda anlatılanlann hiçbınnde, o sanatçının
bırikiminın ardında yatanlann araştınlmadı-
ğına değiniyor. "Biz yıllardır Türkiye'de her
alanda bir kolaycüık yapryoruz, hep sonlan
ahyoruz. Olmuş, pişmiş ya da pişti gibi gözü-
ken bilgilerle donanıyoruz. Oysa o bilgiye na-
sü ulaşüdığı ya da o bilginin nereden kaynak-
landığını bir türtü araştırmıyoruz. Hepimiz
herşeyibiliyorgibiyiz,amabirazarkasınıaraş-
^tM^inız zaman Wçb1r şey yok. Oysa gerçek-
ten ûretimler birtakım birikimier sortucunda
oluyor, burada Burak'la yapnğun da o biriki-
mi araştırmak."
Oyunda Neyzen'le özdeşleşmiş ney sesin-
de sürüyor
• "Her yeri örtüşüyor çağımızla.
Meşrutiyetten bahsediyoruz,
milenyumda da hâlâ her şey aynı,
hiçbir şey değişmemiş Türkiye'de!
Nereye baksamz Neyzen'in
dediğini görüyorsunuz: -.-.
'Daldıkça dal, çaldıkça çal, çal!
Ne sorgu var, ne sual!"
den, fikra \ e nuktelen kullanmaktan özenle ka-
çınmış Kasapoğlu. "Hepimizeanlatnanvesev-
dirilen Neyzen'in niye Neyzen olduğunu sor-
mak istiyorum. Bizde böyle insardann, durduk
yere olduklan gibi bir durum var. OzeDikle
birtakım insanlar durdukyere oluveriyorlar ve
oldu kabul ediyoruz çoğunu da."
Oynamak değil 'anlatmak' çabası
Herkesin kafasında bir imgesi olan ve 73 yıl
boyunca çok karmaşık ve yorucu bir hayat
yaşayan Neyzen'i oynamak insanüstü bir gay-
ret gerektiriyor, Burak Sergen'e göre. Bir
oyuncu olarak onu en çok etkileyen, Ney-
zen'in haksızhğa karşı muhalif dili. "Kim
olursa obun değişmryor tavn. Cumhurbaşka-
m, başbakan, mebus, hiç fark etmiyoronun için.
Bunlara karşı olan söver tavn, oyuncu olarak,
arü bir gûç, performans veriyor."
Kasapoğlu bu oyunla Neyzen'i tiyatro sah-
nesinde oynamak değil, anlatmak çabasında.
Bunu yaparken de gölge oyunundan kuklaya.
meddah geleneğinden ortaoyununa ve köy se-
yirlik oyunlanna göndermeler yaparak kısa
bir tiyatro tarihi sunuyor izleyiciye. Neyzen ne
kadar 'bizim' geleneğimiz içindeyse, onu an-
latan oyun da o geleneğin ıçınden renkler ta-
Siyût-Türkiye'de birtakım küçük şovlar dışın-
da anlatıcı/meddah geleneğınin kaybolduğu-
nu söyleyen yönetmen, anlatıcıhğın dünyada
festivallerinin yapıldığını belirterek tamamen
bize ait bir biçim olmasına rağmen Türkiye 'de
unutulmaya yûz tuttuğundan dem vuruyor.
"Ashnda Neyzen'i anlatmak, oynamaktan da-
ha zor" diyor Burak Sergen. Çünkü anlatmak
ikinci bir ağız oluyor. "Bir anı Neyzen oluyor-
sunuz, ama hemen kurtulmanız gerek. Tam
onun gibi düşünûrken birdenbire değişip an-
laücırolûne geçmeniz gerekiyor, ama anlaücı-
mn da çok samimi obnası lazun."
Bütün bu farklı biçimler arasında, kimi za-
man bir kuklayla, kimi zaman küçücük bir
oyuncakla karşılıklı oynayan Sergen, bunun
oyunculuk anlammda büyük farklılıklar getir-
diğini söyleyerek hayatırun en zor rollerinden
birini oynadığını belirtiyor. "EKnize aldığmız
her obje, bir anda bir karaktere dönûşûyor. He-
men ona ses vermek,değişikbir tnuyla sunmak
zorundasıruz. Hayatnndâ hiç kukla oynatma-
dım, bütün bu nesneleri ses çıkaran bir obje
haüne dönüştürmek aktörlükte çok kolay bir
şey değiL bir 'kişi' yokki karşmızda, onun to-
nuna auşasınız, karşıukh diyaloglar, monolog-
lar oteunu."
Neyzen'in kişiliğiyle özdeş muhalif yanı
bugünle de bütünleşerek güncelliğini koru-
yor. Neyzen'den yola çıkarak kalıcılığın bir bi-
rikim gerektirdiğini anlatırken "KesinKkle hiç-
bir şey değişmemiş!'' diyor Kasapoğlu. "Özel-
likle son birkaç yddır çok daha fazla anlama-
ya başladuV derken de arkası hep 'koF çıkan
'sanatçT ve 'poötikaa'lara dikkat çekiyor.
Neyzen gibi, Haldun Taner gibi yazarlann,
bilim adamlan ve sanatçılann önemli bir ya-
şamışlık sürecinden geçtikten sonra oldukla-
n yere geldiklerini söylerken de bugünden ya-
nna ülkenin en önemli sanatçısı ya da en önem-
li politik lideri olunabildiği Türkiye'de böyle
bir metnin, bir anlamda bir 'ders' niteliği ta-
şıdığına dikkat çekiyor.
Neyzen'in dünyasını tiyatro sahnesine taşı-
yan Sergen de onun söylediklerinin bugün hâ-
lâ güncelliğini korumasına "Sadecehayretet-
tim!" dıye karşılık veriyor. "Her yeri örtüşü-
yor çağımızla. Meşrutiyetten bahsediyoruz,
miknyumda da hâlâ her şey aynı, hiçbir şey de-
ğişmemiş Türkiye'de! Nereye baksamz Ney-
zen'in dediğinigörüyorsunuz: Daldıkça dal, çal-
dıkça çal. çal! Ne sorgu var, ne sual!"
Bu anlamda Neyzen'i bugün oynamamn
özel bir yeri var Sergen içın. Çünkü hep fik-
ralanyla hatırladığımız Neyzen'in söylemek
istedikleri çok ciddi şeyler. "Bunlan söyleye-
roemekten, sürekli sansüre uğnunaktan dip-
soman olmuş, hastanelere düşmüş, alkoUk ol-
muş zaten!- Halen yüksek sesle Neyzen'i oku-
duğunuzda ortahk birbirine girer. bu anlam-
da kavgası bugün de sürüyor Neyzen'in."
Altıntaş, 'Saraydan Kız Kaçırma' başlıklı resim dizisini filme dönüştürüyor
Ortakbir estetik arayışBURCU GÜNÜŞEN
Mustafa Aluntaş Doğu toplum-
. lanndan devşırdığı 'çintemani'
simgesinı tangoyla buluşturan,
bedenlenn kımı zaman saydam-
laştığı, kimi zaman bir neon ışık
dünyasını çağnştırdığı resimlen-
ni Parmakkapı Sanat Galerisi'nde
sergıhyor.
- Kullandığınız tckniklen söz
edermisiniz? \ apıüannızdaki çin-
temani ve üçtop simgelerinin öne-
minedir?
MUSTATA ALTINTAŞ - Dü-
şünceyi yansıtmada kurallann en
önemlisı teknik altyapıda yetkın-
. likrir.Buyetkinlikyoksaözgünbir
~ anlatım dili de oluşamaz. Önem-
li olan kendi anlatım dılını oluş-
turacak ve zenginleştırecek kül-
türel donanımdır. Özgünlük ara-
yışında yapay, yetkin olmayan bir
, teknik uygulama kesinlıkle yapı-
tın içeriğini oluşturamaz.Yapıtla-
nmın düşünsel, kavramsal ve tek-
nik altyapüanyla bütünleşen tema-
larda kullandığım sımgesel öğe-
ler, biçım ya da renkler rastlantı-
sal değildir. Kültürümüzden ko-
panp aldığım bir motifin ve üs-
telik de bu motif yıllarca dondu-
rulup anlamlan yitirilmış dekora-
tif öğelerse, bugün nasıl bır işle-
vi olabihr? lçerdıği anlamlar na-
sıl çözümlenır ve güncelleştın-
lir? Bu sorular, bugünün sanatçı-
sı olarak benim ıçın kımlık ve ev-
rensel kültür mirası açısından sim-
gesel önem tasımaktadır.
- Doğu estetiğini çözümlemeye
çahşan Banlı düşüncenin değerİe-
rine yaklaşımınız nedir?
ALTINTAŞ - Batı dediğimız
kültürlenn, Doğu estetiğini çö-
zümlemek gibi bir derdi yüzyular-
dır olmamıştır. Batı ancak koloni-
sini yaptığı uluslann kültürlerin-
den çıkarlannı kollamıştır. Ancak
19. yüzyıl sonlanna doğrudur kı.
gerçek anlamda Doğu kültürleri-
nin değerlerini pozitivist bir görüş-
le bünyesine uydurmuştur. Fre-
ud'unpsıkanalızintemelkavram-
M.ustafa Altıntaş,
gerçekliği düşsel
öğelerle besleyen,
hareketli, karşıtlıklarla
dolu simgesel
yapıtlanyla Parmakkapı
Sanat Galerisi'nde.
lannı Viyana'da oluşturması rast-
lantısal değildir. Ya da izlenımcı
sanatın yaşama ve doğaya dönük
prensıplerini Çin ve Japon kültür-
lerindenedinmesi... Arûk 'Bat'de-
diğimiz coğrafi bölge günümüz
sanatında yerel ve ulusal değerle-
nn de evrensel sanatm bünyesin-
de olması gerektiğini kabul etmek
zorundadır.
- Doğu ve Batı'nın estetik anla-
\ışlannı birleştiren \eni bir este-
tik > ararmak gerektiğini düşünü-
yormusunuz?
ALTINTAŞ- Sanatta gereklilik
dıye bir tanımlamanın olduğuna
inanmıyorum. Hatta sanatın tekil
kavramlanndan olan 'irrasyonel'i
göz ardı etmiyorum. Ancak eğer
sanat bir ıdeolojinın yönlendir-
mesiyle, içerdiğı değerler açısın-
dan bu başka sanatı ya da ulusla-
nn kendı öz ifade biçimlerini bas-
kı altına aknaya ya da tekelleşme-
ye başlarsa. o zaman sorunlar çık-
maya başlar. Ûmeğın smema sa-
natı ideolojik ve tecımsel açıdan
tekelleşmeye 1950'li yıllarda
Marshall planıyla başladı ve Ame-
rıkan sineması, ulusal sinemala-
nn gelişimine çok ağır darbeler
vurdu. İfade özgürlüğü olmadan
evrensel değerlerde yapıtlar ver-
mek olanaksız olduğu için, bu-
gün özgür ve yansız bir sanatın,
tüm uluslann ortak kıvanç ve mut-
luluklannın simgesi olacak ortak
bir estetiğin aranmasunn kaçıaıl-
maz olduğunu düşünüyorum.
- Sinema ve resim gibi iki görsel
sanat dahyla ilgüenryorsunuz. Bu
alanlarda verdiğiniz ürünler bir-
birlerininasüetküiyor?
ALTINTAŞ- Bugün tüm sanat-
dallan birbiriyle iç içedir.Resmi,
sinema sanaûnın anası dıye düşün-
mek gerekir. Çünkü sinema, resim
sanatının harekete geçirilmesidir.
Farklı dısıplınlere meraklı bir sa-
natçı olarak, sınemayı da resim
çalışmalanmkadarönemsiyorum,
ikisüıi birhkte sürdürüyorum. Bu
iç içelık benım resim anlayışıma
farklı anlatım olanaklan ve tek-
nik özelhkler getirmiştir. Bu etki-
leşimin anlaum dilini zenginleş-
tirdiğini söyleyebilirim.
- Bir de yeni bir film projeniz
var~
ALTINTAŞ - Bundan beş yıl
önce Mozart'm 'Saraydan Kız
Kacırma' operasından yola çıka-
rak tasarladığım ve uyarladığım
resimlerden sonra, bu serideki re-
simlerimi filme dönüştürmem ge-
rektiğini düşünmüştüm. Bu ne-
denle, operanın kendısıne sadık ka-
larak, kahramanlannı ve hikâye-
sini ve uzamlannı kendi resimsel
çahşmamın içine sokarak, onlan
renklere, biçimlere dönüştürerek,
zaman zaman tarihsel sürece ya-
yarak, rönesansa ve günümüze
göndermeler yapan bir senaryo
üzerinde birbuçukyıldır çalışıyo-
rum. Topkapı Sarayı, kendi atöl-
ye ortamım ve değişikmekânlar-
da çekilecek bu fılm bir belge-
sel-sanat filmi niteliği taşryacak.
Kültûr Bakanlığı ıle TRT kurumu-
nun yapuncılığmı üstlendiği 60
dakikalık bu filmin çekimlerine
Mayıs 2001 tanhlerinde başlaya-
cağjm. Filmin festivallerdeve TV
kanallannda gösterimı de sanı-
nm 2002 yılında gerçekleşecek.
Bestelerini de seslendirecek
SpearsHanyeni
albümvefilm
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM -
Stockholm'e bir yıldız
düştü: Brimey Spears.
Sanatçı8Şubat'tagel-
di ve derhal yeni albü-
tnünü hazırlamaya baş-
ladı. Stockholm'deki
uluslararası adlann ka-
yıt yaptığı Cherion
Stüdyosu artık olma-
dığı için Spears, Cos-
mos Studios'da, Chen-
on'unkurucusu Denniz
ltop'tan sonraen önem-
li kişisi olan MaxMar-
tin'le birlıkte yeni albü-
münün çalışmalanna
başladı. Spears, bu ayın
sonuna kadar "Ikind
vatanun" dediği Is-
veç'te, Stockholm'de
çahşacak.
Brimey Spears 3. al-
bümünde kendi beste-
lerine de yer veriyor.
Albüm çakşmalan
nasıl gidiyor?
- Çok ıyi. Max bu
stüdyoyu da çok güzel
donatmış. Aydmlık ve
ferah bir yer. Rami ve
Max'le birlikte güzel
bir çalışma gerçekleş-
tiriyoruz.
Britney Spears, pla-
ğuı yapımcısı olarak
herhangı birgörevyük-
kömediğini,bu işi '^a-
haiyi bflenlere" bırak-
tığını da söylüyor.
Sanatçı ilk kez film
stüdyosunaçıkrnayada
hazırtenıyOT. Senaryo-
sunu Shaonda Rhi-
me'tn yazdığı bir füm-
de "okulhı kız" rolü-
nü oynayacak:
- Düsündükçe çok
heyecanlanıyorum. Be-
nim içm müthiş bir sı-
nav olacak. Benden ne
yapmamın beklendi-
giyle ilgili hiçbir fikrim
yok. Işte işin en heye-
can verici yanı bu ya-
nı! Ne var ki, sinema-
da yeni bir kariyere
başlasa bile bunun yal-
nızca ikinci planda ka-
lacagını söylüyor:
- Benim için müzik
hep birinci sırada ola-
caktır. En büyük aşkım
hep müzik olacaktır.
Spears geçen yıluı
sonlannda Stock-
hohn'debüyük bir kon-
ser vermiş ve Globen
Arenası'nın 14 bin 500
sandah/esini tıka basa
dolmuştu. lsveç'e gel-
mekten hoşnut olduğu
bellı oluyor:
- Isveç benim ikinci
vatamm. Buraya bu
üçüncü gelişim. Her-
kes çok saygı ve sevgi
gösteriyor.
Sanatçı yeni aibü-
münûn admi henoz
koymamış, ama son-
bahara hazır olacağını
söylüyor. İlk albümü
"Bab\ One More Ti-
me"1999'daçıkmışve
25 milyon satmıştı.
No|at Devrfmm sepgisi sürüyor
• Kültür Servisi - 1995 yılında kaybettiğımiz
ressam Nejat Devrim'in çalışmalan Istanbul ve
Ankara'da Galeri Nev'de sergileniyor.
Dünyanm değişik sanat merkezlerinde kişisel
sergiler açan Devrim'in eserlerine 1948'den
itibaren Paris'te Mayıs Salonu (Salon de Mai)
ve Yeni Gerçeklikler Salonu (Salon de Realites
Nouvelles), 1954-62 yıllan arasmda Torino
Estetik Merkezi'nde Michel Topie'nin
düzenlediği sergilerde yer verildi. 1952'de
kuruculanndan olduğu Ekim Salonu'nun
(Salon d'Octobre) başkanlığmı yaptı.
2 Şubat-27 Mart tarihleri arasmda Istanbul
Galeri Nev ve 16 Şubat-27 Mart arasmda
Ankara Galeri Nev'de izlenebilecek olan
sergilerde sanatçının kâğıt üzerine muhtelif
dönemlerde gerçekleştirdiği çalışmalanna
yer veriliyor.
Erdal honü'nün yeni kitabı
• ANKARA (AA) - Kişisel tarihinı, 'Anılar ve
Düşünceler' adı altında kaleme alan Erdal
Inönü, kitabmın üçüncü cildinde 1984
seçimlerinden sonra gelişen olaylan anlatıyor.
Doğan Yayıncılık'm gelecek ay piyasaya
çıkaracağı kitapta, Inönü'nün siyaset
yaşamındaki öyküsü ile üniversite yıllanndaki
anılan, kendi yorumlan ve tanıklann
gözlemleriyle aktanlıyor. Yerel seçimlerden
ikinci parti olarak çıkan ancak parlamento'da
temsil edilmeyen Sosyal Demokrat Parti'nin
(SODEP) muhalefet arayışlan ıle Halkçı
Parti'ye birleşme çağnsım kitabm ilk cildinde
ele alan Inönü, bu sefer yaşananlan tüm
detaylanyla ışlıyor. Erdal Inönü, yakın geçmişe
ışık tutan 'Anılar ve Düşünceler' dizisine, 4.
ciltte kaldığı yerden devam ediyor.
Şarkıcı ChaHes Irenet öldü
• PARİS
(AFP)-60yıllık
besteci ve
şarkıcı Fransız
Gharles Trenet,
Paris
yakınlanndaki
bir hastanede
geçirdiğı felç
sonucu 88
yaşmda öldü.
Trenet'nin en
tanınmış
parçası, müzik
tarihinin-
klasikleri
arasına giren ve dünya dillerinde 4 bine yakın
farklı versiyonla söylenen 'La Mer'di.
Doğduğu kent olan Narbonne'dan 1933'te
Paris'e gelerek kariyerine başlayan Trenet,
romantik ses rengiyle 1000'den fazla şarkı
yorumlamış ve Fransa'nın savaş öncesi
döneminin müziğiyle özdeşleşmişti.
Boğadçi Ünlversitesî'nde
klasik miidc konserjeri
• Kültür Servisi - Boğaziçi Ümversitesi'nin
onanlan tarihi salonu Albert Hall, her hafta
yapılacak klasik müzik konserlerine ev
sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Yeniden
yaşama kavuşan yüz yıllık orgu ve değerli
Steinvvay piyanosuyla üniversitenın kültür
merkezi aynı zamanda lstanbul'un da bir kültür
merkezi olmaya aday. 2001 yılı ikinci
döneminde yer alacâk konserler, Yapı Kredi
Sigorta'run sponsorluğu ile gerçekleşecek.
İlk konser Güher ve Süher Pekinel tarafmdan
bugün verilecek ve geliri on iki depremzede
üniversite öğrencisine burs olarak
bağışlanacak. Pekineller ile başlayacak ve
23 Mayıs'a kadar sürecek etkinliİdere Borusan
Oda Örkestrası. Akbank Oda Orkestrası ve
Alpaslan Ertüngelap, Çem Mansur gibi şefler
de yer alacak. Genco Erkal, Askerin Öyküsü ve
Bahann Öyküsü başlıklı yapıtlarda Borusan
Oda Orkestrası üyelerine anlatıcı olarak
katılacak. Konserlerden bazılan, açıklamah
olarak sunulacak.
Colette Deble'm kadin figürleri
le Late Müldür'ün şnrleri
• Kültür Servisi - Fransız Kültür Merkezi
Sergi Salonu'nda 22 Şubat Perşembe günü
açılacak olan sergide Colette Deble'm yapıtlan
yer alıyor. Sergi, sanatçının kadın figürleri ve
bu figürleri üzerine Lale Müldür tarafmdan
yazıhnış şiirlerden oluşuyor. Deble, on yıldan
bu yana kadın fıgürlerinden yola çıkarak
plastik sanat çahşmalan yapıyor. Sanatçuun
günümüze kadar yaptığı iki binden fazla resim
bir günlük niteliği taşıyor.
BUGÜN
• TAREK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat 18.00'de Ahıer Çeker'in
düzenlediği "Necati Cumah'nm ardmdan"
başlıklı söyleşi gerçekleşecek. (293 12 70)
Şk BABYLON'da saat 18.30'da 'Şehir Uykuda'
adlı oyun izlenebilir. (292 73 68)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
16.00'da Claude Berri'nin yönettiği 'Tchao
Pantin' adlı fılm gösterilecek. (252 02 62)
• tŞ SANAT'ta saat 19.30'da solist Benyamin
Sönmez'in viyolonsel konseri izlenebilir.
(316 00 00)