25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2001 PERŞEMBE 14 iJ. LJK. kultur@cumhuriyet.com.tr Nuran Terzioğlu'nun düzenlediği '20Gece Masallan' Galeri Apel'de sergileniyor 'Herkesin anlatcakbir masah var' ÖZLEM ALTUNOK "Sanaüa uğraşan herkes masala gömühnüş- tür. Neyi anlaürsa anlatsın ve onu nasd isterse öyle dile getirsin, sanat masaldır. tmgelerin, düşlerin, tasanmın, kurgunun eşiğinde bekle- yen ve onun eşliğinde dönenen bir otgudur o. Bu nedenle gerçeğin sanaü olmaz; sanaün ger- çeği olur. Kimse şaşırmasın, o da yalanın yılan- laşmasıdır; sokar, tek gerçek budur işte, öldû- rüp öldürmeyeceğini kimse bilmez. Bilmez; çünkü 1001 Gece Masallan'nın varhğı bunun somut kanıtıdır. Şehrazat, masallan anlabr, büyûler ve öliimden kurtulur. Hatta kendi yaz- gısını paylaşacak olanlan da kurtanr. Masal sağaltîr, ondurur öldûrmez.'' Hasan Bûlent Kahraman, masal ve gece üzenne kurulu metninde masalın ve sanatın büyüsünü yansıtıyor "2001 Gece Masallan" başlıklı sergiye daır yazdıklannda. Nuran Terzioğlu'nun Galeri Apel'de düzen- lediği sergının. 1001 Gece Masallan'nı çağ- nştırması birtesadüf değil elbette. "Masallar, çocuklarla, hepimizin çocukhığuyla îiişkDi zen- gin bir düma. Masal, anlatımda hep resim çi- zer içinde basit, görsellikle ölçülebilir özettik- ler taşır. Ve en önemlisi, herkesin anlatacak bir masab vardır." "2001 Gece Masaflan" başlık- lı sergi, galerinin tematik sergilerinden sade- ce birisi. Temamn belirlenmesi kadar, izlenen yöntemi de önemli buluyor Nuran Terzioğlu sergılennde. "Sık sık konulu sergiler yapıyo- ruz. Haarlığı kolay olmayan, zaman gerekti- ren sergiler bunlar. Konu beürlendikten son- ra kavramsal, görselolarak düşünmesûred so- nucunda sanatçılar beürleniyor. Sanatçılara yön vermeden, sınır koymadan, farklı yorum- larla çeşitiUiğin sağlanabileceği bir bütün oluş- turmaya çalışıyoruz." 2001 yılınamasallannefsunuyla,kudretiy- le gıren galeri. 21. yüzyıl insanını, bu sergiy- le birazcık olsun oyalamayı, vaktini çelmeyi amaç edıniyor. 4 Şubat'a kadar sürecek olan sergıde, televızyon ekranından sunulan bir anımasyon, seramik, ahşap, demir, tekstil gi- bi malzemelerden oluşan heykel ve enstalas- yonlar yer alıyor. Enis Tahsin Ozgür, Suzy Hug Levy, Yıküz Şermet SünnetçioğJu. Şirin tskit, Gûler Gûn- gör, Zeynep BerinçekSignoret ve Yücd Kale'nin işlerınin yer aldığı masal âlemi, 7 sanatçmın 1 TJL asallar, çocuklarla, hepimizin çocukluğuyla ilişkili zengin bir dünya. Masal, anlatımda hep resim çizer içinde basit, görsellikle ölçülebilir özellikler taşır. Ve en önemlisi, herkesin anlatacak bir masah vardır.' masallanyla renkleniyor. Terzıoğlu'na göre, yaşamda peley transparan görünse de aysbergin suın- daki kısmı, yanı saklı olan, sanatçıhn- dan ıfade edilebiliyor. "Sanat bir i&cı ve sanatçılar görsel ifadeyle düşüncor- sızhğını yansıtıyorlar. Bir kez "Art-KKT başhklı sergide ölçütJer konusunda Ua- ma getirmiştim. Ashnda buta\nia an/a- ratuun sınırlanamayacağrv dı. O serta- ya çıkan sonuç -sınırlamaya rağmerız- lığı beraberinde getinü. Masallar di)ir sınırsızlık taşıyor ve her sanatçı kentb- nı bu snursızhk içinde anlatryor." Şehrazat, 1001 gece boyunca man- latıp oyalayarak renkli, gizlerle dolin- yanın kapılannı aralar Şehriyar'a. Kazancı, ken- dısini ve kendinden sonrakilerı yılana yem ol- maktan kurtannak olur. Gerçek kazammsa Şehriyar'ın artık eskisı gibi olmayan, renklen- mış dünyasıdır. Sanatçılar da üreterek pence- reler açıyorlar dünyamıza. Girişte Enis Tahsin Özgür'ün, Şehrazat'm müziği eşliğindeki animasyonuyla izleyiciyi karşılayan sergi, yine aynı sanatçınm animas- yon çizimleriyle galerinin üst katına doğru yol alıyor. Üst katta Suzy Hug Levy'nin 'Bir Kuş Masah' yerleştirmesi kurşun ve tüylerle; büyülü, zamana asıh kalmış bir masal anlatı- yor. Şırin lskit'in kanşık malzemeden oluştur- duğu yerleştirme ise zamana direnen bir gel- gitin izlerini taşıyor. 'CinlerinGeçit Resmi'nde Yıldız Ş. Sünnetçioğlu, cinleri vücuda getire- rek ironik bir edayla zaferlerini sunuyor izle- yene. Yücel Kale'nin 'Dûşlûk'ü efsanevi bir masal yaratığının koynuna uzanıp diyar diyar gezmeye davet edıyor. 'Sen Söyle Ben Dinle- yeyim'le masalın büyüsûne hesapsızca inan- mış insanlarla tanıştınyor Zeynep Pennçek Signoret bizleri. Güler Güngör ise '2001 Yı- lında Ip Camban' ile bir geleneği gönderme- leriyle birlıkte bugüne taşıyor. Masallar bir- leşiyor, aynlıyor, büyû kalıyor geriye. *tn- sankrm güleryûze ihtiyaa var, biz de güleryüz- lü bir sergi yapmaya çahşük. Galerinin amaa da bu; insanlann gûnlük yaşamına başka bir boyut katarak kaühmcı bir anlayışla yaraom sûrecini hissetmeierini sağlamak." Sir Peter Hall, John Bn'un on beş yılda yazdıgı oyurıu sekiz bucuk saate indirdi İki günlüHantalus' dostluğu bozdu Peter Hall, oyunla gurur duyuyor. Kültûr Servisi - Ünlü Ingiliz rejisör Sb HalL ülkenin en gözde klasik drama uzr la, 50 yıllık dostluğun ardından bozuştu Truva Savaşı üzerine 14 saatlik desta oyun yazan John Barton, oyununu bir gü de sahneleyebilmek için yüzde 30-40 or kestiğıni iddia ettiği Hall'a öfkelendi. B nu yazmak Barton'ın 15 yılını almıştı. "Bunu iki gün sürecek bir oyun olan mıştun. Anu Peter ild günün çok uzun b olduğunu söyfcdi* diyor Barton. "Yazm yıllanmı harcadığım oyunun bu hale get si beni mutiu edemez." Barton ve Hall, tiyatro projelerinde işl ne 40 yıl önce Shakespeare'ın üç yapıtı ledikleri 4 TheWarsoftheRoses' (Gül S; n) ile başlamıştı. Eskı dostlann arasın 'Tantalus'' adlı oyun, Hall'un rejısıyle lngiltere prömiyerini cumartesi gûnü Salford Lowry Centre'da gerçekleştirecek. Hall, özgûn metni sahnelemenin olanaksız olduğunu düşünerek oyunu öğle ve akşam ye- mekleri için verilen molalar dahil, sekiz buçuk saate indirdi. Şu anda 'Romeo ve Jûlyet'ı yönetmek için Los Angeles'ta bulunan Hall, Barton' ın kendi- sine öfkelenmesınden dolayı çok üzgün oldu- ğunu belirttı. "Editöryel denetimin bana ait ol- duğu bu oyun, benim prodüksiyonum olarak değerlendirilecek. Ve ben de bu oyundan gurur duyuyorum." 'Tantalus' ilk olarak ekım aymda Denver'da sahnelendi. Barton, her şeye karşın oyunu izle- meye gitmiş ve sahnelenen oyunu kendi oyunu olarak görmediğini söylemıştı. 'Tantalus' Salford'dan sonra Nottingham, Mil- ton Keynes, Newcastle, Nonvich ve Londra Barbican Tiyatrosu'nda Royal Shakespeare Company tarafindan sahnelenecek. 6 Yazar, içinden gek, yazdı, hepsi o kadar!' ÜMİTZİLEÜ Aslına bakarsanız, ben bu romanı daha önce okumuştum!.. Yanı basılmadân önce... Çünkü bir türlü basılamıyordu!.. Böyle olmaya- cak; isterseniz baştan, benim de ola- ya dahil olduğum andan başlayarak anlatayım... Geçen ekim ayında Ingiltere Ata- türkçü Düşünce Derneği'nin davet- lisi olarak Londra'daydık; Nilüfer Kışlah, Bedri Baykam ve ben... Sev- gili Ahmet Taner Kışjah'run birinci ölüm yıldönümü için düzenlenen pa- nelde konuşmacıydık. Bedri Baykam, firsat buldukça bü- yük bir heyecanla yazdığı ilk roma- nından söz ediyordu. Adı da bir tu- haftı; Kemik! . Londra'daki yemek ve kahve soh- betlenmizin önemli bölümünü işgal etti "Kemik roman-" Bedri Baykam heyecanlı olduğu kadar da üzgündü: - tnanamazsuı; tam 12 yayuıcrya götürdüm kitabı, hiçbiribasmaya ce- saret edemedi!.. CinseOikle ilgÛi an- laümlara takıldılar™ Ama bu kitap 2000 bitmeden çıkmah!_ Bedri Ba>kam Türkiye'ye dön- dükten hemen sonra kitabm kopya- sını. "Oku, düşüncelerini söyle" no- tuyla bırlikte gönderdi. Hayli kalm kopyayı bırkaç gün içinde bitirdim.. Çarpıcıydı!.. İlk konuşmamızda iz- lenımlenmı aktardım: -£O\ileyicL.SûrükkyicL.Fenahal- i Baykam'ın ilk rorrKemik" bir buçuk aye üçüncü baskıya ula^ilimin, felsefenin, yığın, şiddetin ve ön iç içe geçtiği ron, cinsellik yer'yer ürpeıiçimde öne çıkıyor. \ı söylediği gibi; "kemiğine kadar ışanıyor!.." decesurL Yayınoların niçmçekindik- lerinianlamakiçinyayınaolmakge- rekmiyor!_ Bir yayıncı buhnamn bundan son- ra da pek kolay olmayacağı yolunda- ki düşuncemi söylemeyi de ihmal et- medim tabii!.. Ve Bedri Baykam, kendine verdiği sözü tutmak adına ki- tabı kendisi bastı!. 591 sayfalık "Ke- mik Roman" 2000'in son günlerin- de "Oigun Yetişkinlere Bir Roman" üst başlığıyla okuyucuya ulaştı... Bedri, şeytanın bile aklına gelroeye- ni yapmış, cinselliğin uç noktalara ulaştığı bölümleri italik yazıyla so- yut olarak anlatmışrı!.. Kitabın ilk iki baskısı bir buçuk ay içinde tü- kendi. En çok satanlar arasına girdi. Bedri m'la üçüncü baskımn hemeıinde, müthiş gürültülü bir kalitap üzerine konuştuk: - Naiadm, ne kadar sûrede yazdırikRoman"ı?.. BE1YKAM - Eşimle Ame- nka'dyı"ndaydık. İlk tohum- lar uzi"aba yolculuğu sırasın- da aklştü. Hatta "roman mı" yoksane mT' olsun diye uzun tartışnpnk. Sonunda eşim "ro- man" edi. O günden bugüne 3.5 yıl -Ro cinsellik, hatta bir baş- ka deyrnografik" anlanmlar öne çüjin nasütepki gösterdi?. BÂİ Bedri Baykam 'la olan bir inaaketi bilir... Bedri pa- ketini kabul etmiştir!.. Cinsellik, ero- tizm ve nünün gerek resimlerime, gerek yazüarima nasıl esin kaynağı oluşturduğunu bilir. Dolayısıyla bu türden bir baskının, sansürün anlam- sızhğını da bilir. Aynca benim sanat- sal alanıma saygısı vardır... -Niçin "Kemik?" BAYKAM - Yazmaya başlarken kafamdaki isim, "Seksüel manyetik alarnTdı.. Ama yazdıkça isim ken- diliğinden ortaya çıktı. Çünkü bili- mi, uzayı, genetığı, felsefeyi, şidde- ti, ölümü ve cınselliğı kemiğine ka- dar anlatan bir roman... Ölümle ve yalnızhkla da çok yakın ilişkili.. Gerçekle kurgunun, dün, bugün ve yanmn birbiri içine geçtiği "kendi içinde bir dünya»" -Tepkilernasü?. BAYKAM-Çokiyi.. Gerçi yemin- li düşmanlanmdan bir iki çatlak ses çıktı ama hiç önemli değil!.. Aynca, medyada köşe başlannı tutmuş ikin- ci cumhuriyetçiler sayesinde basın- da, televizyonlarda röportaj ve tanı- tımı engellendiği halde üçüncü bas- kıyı yapıyorum... Ostelik genelde fazla baskı gösterebilmek için bin baskı yapılan bu piyasada ben 3 bi- ner basarak üçüncü baskıya ulaştım. Normalde 9. baskı olması gerekti!.. Bir de, bu kıtap hakkında, "ne gerek vanh sanki" diyenler çıkacaktır. Bu kıtaba "gerek" yoktu. Yazar, içinden geldi, yazdı, hepsi o kadar!.. Bir kitabm akışı ve sonu anlatıla- mayacağına göre verebileceğimiz ipuçlannm sonuna geldik. Kjtapla ilgili, sizin de çok seveceğinizi um- duğum bir gözlemimle noktalaya- lım: Romanda hem dünyada hem de Türkiye'de yaşanmış ve tarihin sey- rini ciddibiçimde etkileyenbazı olay- lar değıştirilmiş. Örneğin Türkiye'de 1960 devrimi yaşanmış, ama 1971 ve 1980 askeri darbeleri olmamış... Bu- nun yerine 1973'te bir sol darbe ya- pıhnış. Aynca Türkiye Kürtçülük ve şeriatçılık belalanyla hiç vakit kay- betmemiş. Bambaşka ve dinamikbir Türk toplumu çıkmış ortaya. Kadın liderieT önderliğinde gelişmiş, refah içinde bir Türkiye!.. Hani derler ya; - Hayal-i cihan değer!.. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKİYE Uevlet Tıyatpomuz!' DevtetTıyatrolan bu sezon başında, acıklı biraç*- lama yapmış, program bastıracak parasının bile oi- madığını duyurmuşru. Üzülmüştük, koskoca kuru- mun düştüğü hallere! ödeneğin sınııiı olması ya da yetersizliği bir yana, kötü yönetimden diye düşünmüştük. Meğerse kö- tü yönetimin de ötesiymiş! ••• Birinci Perde operasyonu bir süredir yazılı ve gör- sel basında yoğun bir biçimde yer alıyor. Bursa Dev- letTıyatrolan'nda başlayan yolsuzluk, Genel Müdür Rahmi Dilligil'e kadar uzandı. Yolsuzluk, hortumlama, rüşvet, şantaj vb. -deyım yerindeyse- dört bir yanımızı sardı. Hangi birini izte- yeceğine şaşınyor insan! Operasyon adlan neredey- se bir "el sözlüğü" oluşturacak. Aslında pek de şaşmamak gerekiyor. Işin sım bd- ki de yüzyıllar önce Marcellius'un Hamtet'e söyle- diği °rep///c"te yatıyor "Çürümüş bir şey var Danımarka krallığında." • • • Tüm bu yolsuzluklar sürerken ister istemez erdem gibi bir kavram gelip takılıyor usumuza. Erdem ne- dir, nasıl erdemli olunur? Felsefe Profesörü Bedia Akarsu bakın Feteefe Terimleri Sözluğü'nde, eski Türk- çesi "fazilet" olan "ercfem"i nasıl tanımlryor (Zaman zaman anımsamakta yarar var): "1- Istencin ahlaksal iyiye yönelmesi. 2- Insann tinsel ve ruhsal yetkinliği.// Felsefe tarihi boyunca erdem kavramına değişik anlamlar verilmiştir. Filo- zoflann ahlak öğretılerı, genellıkle erdeme -ahlaksal iyiye- verdikleri anlamla birbirinden aynlıriar. Pta- ton 'dan beri temel erdemlerolarakşunlarsayılır. Bil- gelik, yiğitlik, doğruluk, ölçülülük." Platon'un çok çok gerilerde kaldığı belli. (Zaten bu sözlüğü yayımlayan Türk Dil Kurumu da 12 Eylül ge- nerallerince kapatılmıştı.) Yüzyıllar önceki Danimar- ka krallığında kalmayan erdem, Özal sonrası ikibin- li yıllann Türkiyesi'nde mi olacak! ••• Yeryüzündeki öteki ülkeleri bilmiyorum; ama bizim ülkemizde işler biraz tuhaf işliyor. Yolsuzluklar ayyu- kaçıktyor, Kütrür Bakanı'nın sesi soluğu çıkmryor. DSP milletvekili Ali Arabacı, yolsuzlukla ilgili belgeleri ay- lar önce bakana gönderiyor; ama bakanın yine se- si çıkmıyor! Son ana kadar Dilligil'i görevden almıyor. Acaba ntye? Yoksa Mustafa Demirkanlı'nın ileri sürdüğü "sa^"lar doğru mu? Işin bir başka yanı da bugüne kadar Rahmi DiHi- gil'in "arkasında" olan Kültür Bakanı, şimdi bu yol- suzluk karşısında neler diyecek! Ya da bugüne ka- dar Rahmi Dilligil'e arka çıkanlar, peşinden aynlma- yanlar, kimi yağdanlıklar şimdi neler diyecekler, çok merak ediyorum. Devlet Tiyatrolan'ndaki Bursa'dan başlayan yol- suzluk genel müdüre kadar uzanıyorsa, başta Is- tanbul olmak üzere acaba öteki bölgelerde durum lwi H "YeMiter" acaba gerekfi soruşturmalan başlatrj m? Çünkü ortada dolaşan dedikodular (ateş olmayan yer- den duman çıkmazmış) rahatsız edici. Şimdiye ka- dar başlatmadılarsa, geç kalınmış demektir. Atı alan evrakı yakarmış! Acaba bu yolsuzluklar bakanlığa kadar da uzanı- yor mu? Insanın ister istemez zihnınden geçiyor böy- le bir soru. öyle ya, StT alanlanyla ilgili bazı duyum- lar da ftsıltı gazetesinin baş sayfasında... Ülkenin en "ciddı" olması gereken kültürkurumu- nun haline bir bakın! Rostropoviç ve Brendel'e ödül • CAÎVNES(AA)- Fransa'run Cannes kentmde yapılan dünyanın en önemli müzik festivallennden biri olan 'Midem Müzik Festivali'nde viyolonselıst Mstivlav Rostropoviç ve piyanıst Alfred Brendel'e 'Yaşam Boyu Başan Ödülü' verildi. Soprano eşi Galina Vişnevskaya ile birlıkte ödül alan Rostropoviç, ana yurdunda Prokofiev ve Şostakovıç ile birlikte beste çalışmıştı. 1964 yılında Lenin ödülünü alan sanatçı, 1974'te Sovyetler Birliği'nden aynldıktan dört yıl sonra Sovyet yurttaşlığmı kaybetti. Rusya'ya 1991 'de giren Rostropoviç, St. Petersburg'da eşiyle birlikte bir çocuk vakfi ve bir doğumevi yaptırdı. Avusturyalı Brendel ise müzığe geç yaşta başladı. îlk konserini on yedi yaşında veren Brendel, 1960'h yıllarda 32 Beethoven sonatlan albümü yapmasıyla uluslararası alanda tanındı. Hatay ŞÜP Ödülü verildi • Kültür Servisi - 9 Ocak Salı günü Hatay Restaurant'ta düzenlenen bir toplantıyla, Çemal Süreya ve bir zamanlar Hatay da konuk olmuş, sanat dünyamızda emeğiyle vs sevgisiyle iz bıraİanış 81 kişi, söyleşılerle anıldı. Bu yıl 4'üncüsü gerçekleşen 'Hatay Şiir Ödülü'nde başanlı olanlara ödülleri ^erildi. Yurdun değişik yerlerinden 22 genç şairin katıldığı yanşmada Halil îbrahım Banar, Egemen Berköz, Osman Serhat Erkedi, Aydın Hatipoğlu ve Mustafa Öneş'ten oluşaı seçici kurul ilk-üçü, sırasıyla, 1. Çağdaş Ke^eci 2. Murathan Çarboğa ve Selami Karabılut olarak belirledi. Özendirme ödülleri Elif Baıar Gürkan ve Özge Yücel'e verildi. Urarrta İlahi Komedya • Kültür Servisi - Dante'nin İlahi Komedya'sım Türk popüler kültürüyfe ilişkilendiren 'îlahi Komedya' başlıkı sergi, 23 Şubat'a dek Urart Sanat Galerisi'nde\er alıyor. Küratörlüğünü Ali Akay'ın yaptığı sergide Seza Paker, Neriman Polat, Esra Ersev Mürüvvet Türkyılmaz, Vahit Tuna veElif Çelebi'nin işleri yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle