Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2001 CUMARTESİ
HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ StRMEN
Fransa Keyit Veriyor
Evet Fransa bana keyif veriyor. Bu değişik
keyfi ilk kez, sosyalistleri iktidara getiren 1981
seçimlerini Cumhuriyet adına izlemeye gitti-
ğimde Palaiseau'datatmıştım.
Sosyalist Parti'ye üye olan ve Palaiseau'da
yaşayan bir dostum, oy verme ve sayım sü-
recini yakından izlemem için beni bu şirin ka-
sabaya davet etmişti.
Oylamayı, ardından oy sayımını biraz izle-
dikten sonra eve döndük ve TV'nin karşısına
geçtik.
Bir ara Fransız Komünist Partisi'nin lideri
Georges Marchais göründü ekranda.
Tam bir kasaba demagogu edasıyla konu-
şuyor, her haliyle çağın trenini kaçırdığını bel-
li ediyor, ilerici sloganları sıraladığını sanırken
partisini gericiliğin kalesi haline getirdiğini,
FKP'nin oy kaybının süreceğini kanıtlıyordu.
Gülümsemem biraz sonra kahkahaya dö-
nüştü. Dostum neden güldüğümü anlama-
mış, hayretle bakıyordu.
- Ben çağın trenini kaçırdığını böylesine açık
ortaya koyan yeteneksiz demagog politikacı-
ların yalnız azgelişmişlerde olduğunu sanır-
dım, meğerse hamakatın ulusal tekeli yok-
muş. Sayın Marchais bana çok keyif verdi, de-
dim.
•••
önümüzdeki hafta, ölümünün sekizinci yı-
lında bir kez daha anacağımız Uğur Mum-
cu'nun artık hemen herkesçe bilinen darbı-
mesel haline gelmiş bir sözü vardır. "Bizde in-
sanlar, bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan
fikirsahibi olurlar" derdi Uğur. Çok da haklıy-
dı.
Doğrusu bu niteliğimize üzülürdüm. Allah
razı olsun, önce Fransız Senatosu, sonra da
Fransız Millet Meclisi, görmek isteyen herke-
se, bunun da salt bizim ulusal hasletimiz ol-
madığını gösterdiler.
önce Senato sonra da Millet Meclisi'nin Er-
meni soykırımının varlığını kabul etmeleriyle
onların da bilgi sahibi olmadan düşünce sa-
hibi olan insanların etkisiyle karar aldıklan ka-
nıtlandı.
Bırakın bir yana tarihi bir olay hakkında sa-
lim bir kararın siyasi bir organdan çıkmasının
olanaksızlığını, ama bir meclisin Ermeni soy-
kırımı iddiasının doğruluğunu kabul etmesi
için sağlam belgeleri, dayanakları olması zo-
runludur.
Fransız Parlamentosu'nun iki kanadındada,
acaba kaç üye, olayı propagandanın dışında
kab_a çizgjleriyle olsun bilmektedjr ki? t , •
Elimde, Rogar Mantran'ın önderliğinde
Fransa'nın seçkin, dünya çapında 11 Türko-
loğunun yazdığı bir kitap var. 1989'da ilk bas-
kısı yapılan "Histoire de L'Empire Ottoman"
başlıklı bu 815 sayfalık kitap, kuruluşundan yı-
kılışına Osmanlı Imparatorluğu'nu anlatan
Fransız dilinde çıkmış en kapsamlı yapıt.
Sevgili Server Tanilli, o sınır tanımaz çalış-
kanlığı ile bu eseri Türkçeye de çevirdi, Iste-
yenler kolayca edinebilirler.
Kitabın, "Bir Imparatoriuğun ölümü" baş-
lığını taşıyan ve 1908-23 yıllarını kapsayan
bölümü, François Georgeon ve Paul Du-
mont tarafından kaleme alınmış.
623-625. sayfalarında Ermeni olayları anla-
tılmakta.
Yazarlar Türk tezine de Ermeni iddialarına
da, ikisine de tam destek vermemekte, "Hiç-
birşeyolmadı" dıyenlerin de doğru söyleme-
dikierini belirttikten sonra, Türk tezinin de
doğru olmadığının söylenmesi çok güç olan
belgelere dayandığını belirtmekte, aynı za-
manda dosyaya Ermeniler tarafından konan
kimi belgelerin de, örneğin Ingiliz hükümeti-
nin isteği üzerine Bryce ve Toynbee tarafın-
dan yazılan "Mavi Kitap" ve Aram Andoni-
an tarafından bastırılan "Naim Bey'in Anıla-
n"nın güvenilir olduklarını söylemenin çok zor
olduğu, zaten Toynbee'nin de bu krtabı bir
propaganda malzemesi olarak yazdığını itiraf
ettiğini söyledikten sonra, yine Ermenilerin
dosyaya koydukları, Ittihat ve Terakki yöneti-
minin soykırım emri verdiğini belgeleyen 1915
tarihli telgrafın gerçekliğinin bugün ciddi bi-
çimde şüphe götürür olduğunu yazmaktadır-
lar.
Kısacası, o bölümü okuyanlar, tarihin o dö-
neminde geçmiş olaylar üzerinde çok daha
derinlemesine ve ciddi araştırmalar yapılma-
sı gerektiğini anlarlar ve kolayca soykınm suç-
lamasında bulanamazlar.
Ama Fransa'nın necip temsilcileri bunları
incelemek zahmetine bile katlanmamışlardır.
Oy kaygısı, siyasi hesaplarsonucu, onlarda
bilgi sahibi olmadıkları bir konuda görüş sa-
hibi olmuşlardır.
"Şapşallığın toplumsal tekeli olmadığını ka-
nıtladılar sağ olsunlar" derdik kendilerine,
eğer aldıklan kararın çok ama çok vahim bir
yanı olmasaydı...
Bu kararın hukuki sonucu ise şudur: Artık
Fransa
1
da yaytmlanan kitaplarda, gazeteler-
de, dergilerde, Fransız radyo ve televizyonla-
rında Ermeni sorununu tartışmak, bu tarihi
olayın gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalış-
mak olanaksızdır. Çünkü bu karara göre, "Er-
meni soykırımı olmamıştır" demek yasaktır.
Burada şapşallığa bir de buyurganlık ve
baskıcılık kanştyor.
Bu kadanna tahammül etmek güç. Fran-
sızların çoğu hâlâ özgür bir ülkede yaşadık-
lannı düşünebilirler, ama bir tek konuda bile
gerçeğin aranması yasaklanmışsa artık ora-
da özgürlüğün tümüyle var olduğunu söyle-
mek güç, hatta olanaksızdır.
Çok keyiflendim, ama çoook...
DGM Savcısı Aktaş, Mehmet Sudan'ın terör örgütü Hizbullah'ı toparlamaya çalıştığını söyledi
Caıııi koordinatörüne idam isteıııiDtYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - Hizbullah'ın üst düzey
yöneticısi MehmetSudan'ın yaka-
lanmadan önce Diyarbakır'daki
162 camiden 90'ında, Batman'da-
ki camilerin de tamamında örgüt-
lenmeyi tamamladığı, dağılma sü-
recine giren örgütü yeniden topar-
lamaya çahştığı ifade edildi. Örgü-
tün stratejistlerinden olan Sudan
hakkında idam istendi.
Diyarbakır DGM Savcısı Yıhnaz
Aktaş, 27 Ekim 2000'de Istanbul
Kartal'daki hücre evinde yakala-
nan Hizbullah üst düzey yönetici-
lerinden Mehmet Sudan'la ilgili id-
dianameyitamamladı. Önümüzde-
ki günlerde tutuklu olarak DGM'de
yargılanacak olan Sudan hakkında
"Anayasal düzeni bozarak yerine
şeri esaslara dayah tslam devleti
kurmak için süahh eylemlerde bu-
lunmak" suçunu işlediği iddiasıy-
laTCY'nin 146/1 maddesi uyann-
ca idam istendi.
Iddianamede, 1979 yılında
Iran'da Şah rejiminin yıkılmasının
ardından tslamı esaslara dayah
devlet düzenine geçilmesi için ce-
maatleşme ve tarikatlaşma şeklin-
de faaliyet gösteren kökten dinci
gruplardan birinin de Hizbullahi
düşünceyi benimseyenler olduğu
belirtildi. Bu grubun HüseyinVeli-
oğlu öncülüğünde 1980 yılında
yaptığı toplantıda, "Mevcutrejimi
süah zoruyla devirip yerine tslami
bir devlet kurma" fikrini teoriden
pratiğe geçirme karan aldığınm
belirtildiği iddianame, grubun ilk
yıllarda kendileri dışındaki marji-
nal dini oluşumlan bir çatı altında
toplama ve örgütleme yolunda bü-
yük mesafe kat ettiği vurgulandı.
Çekirdek-öncü kadro
1983 yılında cemaat liderliği ko-
nusunda "yetenek ve karizmasmı
ispat hevesine kapdan" Hüseyın
Velioğlu'nun dava arkadaşı Jsa Alt-
soy ile birlikte Diyarbakır'da tlim
Kitabevi'ni açtığı, bu süre içinde
Mehmet Sudan'ın da Velioğlu ile
tanıştığı anlatılan iddianamede
şöyle denildi:
"Hüseyin Velioğlu liderliğinde
kurulan ve Hizbullah tlim'in bu
günkü kanhterörörgütükonumu-
na getiren çekirdek-öncü kadro
içindeEdıp Gümüş, lsa Altsoy, Zi-
yaettin Oğuz, Sülhattin Ürük ve
Hacı Bayancık De birlikte Mehmet
Sudan da vardır. tlim grubu 'th-
van-ı Müslimin' (Müslüman Kar-
deşler) örgütünden esinknerek ilk
yıllarda 'Kuran okuma ve sohbet
halkalan' şeknndeörgüüenmemo-
deh' benimser. Veüoğlu lideıüğinde
faaByetlerinebaşlayanöncükadro;
evierde,okullarda,kıraathanelerde
ve köyierde tebtiğ ve davet yoluyla
süratnbir şekfldeörgütlenir.Bu ye-
ni yapdanmaçerçevesindeMehmet
Sudan camiörgütlenmesinibaşlat-
makla göreviendirilir. Orgütün Di-
yarbakır camiler sorumluluğuna
getirilenSudan,Hizbullah İlim adı-
na ilk camiörgütlenmesini 1989 yı-
unda Iskenderpaşa Canıi'inde ger-
çekleştirir. 1994 yüına kadarDiyar-
baku-'daki 162 camiden90'ında ör-
gütsel yapılanmayı gerçekleştirir.""
Hizbullah Ihm örgütünün temel
taşlannı oluşturan cami örgütlen-
mesininmimannın Mehmet Sudan
olduğuna dikkat çekilen iddiana-
mede, Sudan'ın Diyarbakır'm ar-
dından 1999 yıh sonuna kadar Bat-
man'daki tüm camilerde örgütlen-
meyi tamamladığı vurgulandı.
Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği üyeleri
Dilttgil'in döneminde idarigörev
yopon sanatçüaristifaya çağnldı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu}-
Devlet Tiyatrolan Sanatçılan Derne-
ği (DETİS) üyeleri, Bursa Devlet Ti-
yatrosu'ndaki yolsuzluklar nedeniyle
tutuklanan eski Devlet Tiyatrolan Ge-
nel Müdürü Rahmi DUngü'in göreve
geldiği tarihten bu yana idari görev
üstlenen ve bu görevleri halen süren
sanatçılan istifaya çağırdı.
Düzenlenen basın toplantısında,
dernek adına açıklama yapan üye
MehmetEge, kurumda yaşanan olum-
suzluklara ilişkin uyanlannın, bakan-
lık tarafından aylardır göz ardı edil-
mesinin vardığı noktanın, kurum kim-
lığı ve sanatçı onurunu yaraladığını
kaydetti. Ege, DT Genel .Müdürü ve il
müdürlerinin sanatçüar arasındayapı-
lacak bir eğilim yoklaması ile belir-
lenmesini istedi.
Ege, bir soru üzerine siyasilerin DT
üzerindeki baskısına son verilmesinin
tek yolunun "kunımun tüzelIdşüiğmin
korunması" olduğunu söyledi. Ege,
Dilligil'in avukatı Ceyhan Mum-
cu'nun operasyonun "YüdızYargdan-
ması" adlı oyunun sahnelenmesinı en-
gellemek amacını taşıdığı iddiasını na-
sıl değerlendirdiğinin soruknası üze-
rine, "Çok espriB bir yaklaşım" diye
konuştu.
Ocak ayı afişinde öldürülen aydınla-
ra yer verildiğini anımsatan Ege. "Sa-
yın DUBgil 2000'de de genel müdürdü.
Neden geçen yıl bunu yapmadı? Acaba
Mumcu'yu avukat tuttuktan sonra mı
akhna geldi DT'de Uğur Mumcu ve ay-
dmlan anmak" diye sordu.
Öte yandan Rahmi Dilligil ve Bur-
sa Devlet Tiyatrosu Emin Gümüşka-
ya'nın avukatı Aydın PolatgU, Bursa
Emniyet Müdürlüğü'nce düzenlenen
1. Perde operasyonu kapsamında mü-
vekkillerinin tutuklanmasına pazarte-
si günü itiraz edeceğini açıkladı.
Bu arada, Kültür Bakanhğı tarafin-
dan Bursa DevletTiyatrosu'ndaki yol-
suzluk iddialannı soruşturmak üzere
görevlendirilen iki müfettiş, dün ope-
rasyonda gözaltına alınan ve önceki
gün serbest bırakılan 7 kişinin ifade-
sine başvurdu.
tĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇtN
i
••#«•fTALYAI «»»••••••**•
Yılmaz'ın eski damşmanı, Mavi Akım'a birtrtiçuk yıltmcekarşı çıktığını söyledi
-•- f -»->
• •
„ } t
*• Î ı r r r* *,\ '? f^ *-**-• r r r * .
Düğmeye ben bastoıı
MÎYASEtLKNUR
Versa Araştırma Şirketi'nin
sahibi ve Mesut Yıhnaz'ın eski
damşmanı Erhan Göksel, "düğ-
meye ABD'li petrol şirketleriy-
le ilişkisi olan Erhan Göksel
bastı" iddialanna yanıt verdi.
Göksel, "Mavi Akımı destekle-
mek demek, Rusya'yı destekle-
mek ve Bakû-Ceyhan projesini
yok etmek demektir" dedi.
Göksel Cumhuriyet'in soru-
lanna şu yanıtlan verdi:
-
u
DüğmeyeABD'lipetrol şir-
ketleriyle inşkisi olan Erhan
Göksel bast" iddialanna ne di-
yorsunuz?
ErhanGöksel: Ben eğer düğ-
meye bastıysam şimdi değil, bir
buçuk yıl önce bastım. Bir bu-
çuk yıl önce Mavi Akım'a kar-
şı tek başıma kampanya yap-
tım. Basında açık oturumlarda
Mavi Akım Projesi'nin Türki-
ye adına ne gibi sakıncalar do-
ğuracağını anlatıp durdum.
ANAP'lılar, beni ABD petrol
şirketleriyle bağlantılı gibi gös-
termeye çalışıyorlar. Benim
hiçbir petrol şirketiyle ilişkim
yok. ABD ile çalıştığım doğru-
dur. ABD'de birçok kişi ve ku-
ruma siyasi danışmanlık yapı-
yorum. AlGore'a iki yıldanbe-
ri Ortadoğu konusunda danış-
manlık yaptım. Seçimleri Al
Gore kazanamadı, yeni yöne-
tim beni danışman olarak bu
görevde tutar mı bilmem. Çün-
kü ben seçimlerde Bush'a kar-
şı çalıştım. ANAf kanadı
ABD'nin Mavi Akım'a karşı
çıktığını ve düğmeye ABD'nin,
jedir. Eğer Bakû-Ceyhan boru
hattı gerçekleşseydi Türkiye
petrol ithal eden bir ülke olma-
yacaktı. Türkiye ekonomisini
fırlatacak bir hamle yapmış ola-
caktı. Bu projeyi dünyada sa-
vunan bir tek ABD. Bu neden-
le ben de ABD politikalannı
Türkiye lehine olduğu için des-
tekliyorum. Mavi Akım ise ke-
sin olarak Bakû-Ceyhan petrol
• Ben eğer düğmeye bastıysam
şimdi değil, bir buçuk yü önce
bastım. Açüc oturumlarda Mavi
Akım Projesi'nin sakıncalannı
anlattınL ANAP'lılar, beni ABD
petrol şirketleriyle bağlantılı gibi
göstermeye çalışıyorlar.
dolayısıyla benim bastığımı
öne sürüyor. Al Gore çevreci bir
insan olduğu için bu tez doğru
değil. Aynca seçimlerde petrol
şirketleri Al Gore'un karşısın-
daki Bush'u desteklediler. Tür-
kiye'de vatanını seven herkes
Bakû-Ceyhanboruhattının ger-
çekleşmesi için tavır ahnak zo-
rundadır. Bakû-Ceyhan boru
hattı projesi Türkiye'yi 21 yüz-
yıla tayışayacak en büyük pro-
boru hatlannı engellemeye yö-
nelik stratejik bir projedir ve
Rusya tarafından desteklen-
mektedir. Mavi Akımı destekle-
mek demek, Rusya'yı destekle-
mek ve Bakû-Ceyhan projesini
yok etmek demektir. Rusya,
Bakû-Ceyhan hattının kurul-
masını çıkarlanna ters düştüğü
için engellemeye çalışıyor. Bu-
nu engellemek için Mavi Akım
projesini gündeme getirdi. Tür-
kiye'de Mavi Akım projesinin
ve Rusya'nın partnerliğine de
Yıhnaz soyunmuştur. Benim
karşı çıkışun bu nedenledir.
- Siz Yümaz'uı eskidanışma-
nıydınız, şimdi onu ekştirmek
etik açıdan doğru mudur?
Göksel: Yıhnaz, Türkiye'nin
aleyhine bir iş yapıyorsa elbet-
teki karşı çıkanm. Benim da-
nışmanhğım sürüyor olsaydı
basında karşı çıkmaz, kapalı ka-
pılar ardında uyanmı yapar, en-
gellemeye çalışırdım. Ancak
aynldıktan sonra gündeme gel-
diği için basında açıkça eleştiri
yapıyorum.
-Bu sözleşmedekaçınhnakis-
tenen ne?
Göksel: Bu sözleşmede Rus
şirketi istediği kişiyi taşeron
olarak kullanır. Işi istediği kışi-
ye ihalesiz verebilir. Botaş ka-
nununa rağmen gaz dağıtım te-
keli bu anlaşma ile kaldınhyor.
Yasalara aykın olarak gaz dağı-
tım işi Stroytransgaz'a verilmiş
oluyor. Yine anlaşmaya göre bu
şirket gazı isterse kendi dağıtır
veya istediğine dağıttınr. İki
yıldır Botaş tekelini kaldırmak
için TBMM'de dosya bekliyor.
Henüz görüşühnedi.
Satış onaylandı
Dalaman SEKA'da
peşkeş tamamlandı
ÖZCAN ÖZGÜR
MUĞLA - Değeri-
nın çok altında olduğu
gerekçesiyleçalışanla-
nnın ve Muğla halkı-
nın karşı çıktığı, engel-
lemek için direniş ve
eylemler yaptığı Dala-
man Kâğıt Fabrikası
SEKA'nuı satışı onay-
landı. Bülent Ecevh ve
Devlet Bahçeli'nin de
imza atıp onay verme-
siyle Dalaman-SE-
KA'nın tek başına iha-
leye girenMOPAK fir-
masına satışı onaylan-
mış oldu.
Satışın onaylanması
Dalaman'da tepkıyle
karşılanırken firmanın
kendilerine satılması
için şirketkurarak bek-
leyişe giren işçilerin
eylem hazırlığında ol-
duğu belirtildi.
Selüloz-lş Sendika-
sı Dalaman Şube Baş-
kanı Mehmet Maden-
ci, onayın Resmi Ga-
zete'de yayımlanma-
sından sonra ihalenin
iptali için dava açabile-
ceklerini belirterek,
"Bürün hukuki yollan
deneyeceğiz. Olmazsa
yeniden direnişe geçe-
ceğJz" dedi.
SELKA AŞ'nin gi-
rişimleri sonucu askı-
ya alınan Dalaman-
SEKA'nın satışı, eksik
imzalann tamamlan-
masıyla onaylandı.
Dalaman Kâğıt Fab-
rikası ihalesini 40 mil-
yon dolara kazanan
MOPAK'tn "Fabrika-
yı devraldıktan sonra
işçi çıkarmayacağma
ilişkin" hükümete ver-
dığı iyi niyet mektubu,
Özelleştirme Üst Ku-
rulu üyeleri Başbakan
Bülent Ecevit ile Baş-
bakan Yardımcısı Dev-
let Bahçeli'nin beklet-
tikleri imzalan atmala-
nnı sağladı. Böylelik-
le 7 ay önce yapılan ve
Rekabet Kurulu'nca
daha önce onaylanan
ihale kesinleşmiş oldu.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Yıllar önce Yaşar Kemal'le evin-
de yaptığım bir söyleşide Thilda ile
de konuşmuş ve Thilda'nın Yaşar
Kemal'in yaşamındaki önemi üzeri-
ne sorular sormuş, birlikte nasıl ça-
lıştıklannı anlatmalannı istemiştim.
Thilda, iş medyaya dönük konuşma-
ya geldiği zaman susar ve kendini
kapatırdı. O nedenle onu konuştur-
mak zordu. Günlük sohbetlerde ise
farWı bir havası, farklı bir dünyası var-
dı.
Yıllar önce yaptığım bu söyleşiyi,
Thilda'yı bulup çıkardım'. Yaşar Ke-
mal'le yaptığımız konuşmamızın bir
bölümünü de Thilda'ya ayırmıştım.
Konuşmanın o bölümünün başlığı
"En büyük desteği Th//da"ydı. Şun-
lar yer alıyor o bölümde: "Yaşar Ke-
mal'in yaşamındaki en önemli insan-
lardan birisi eşi Thilda. Thilda, çalış-
kanlığı, disiplini ve derin kültürüyle
Yaşar Kemal'in en büyük desteği.
Ingilizce, Ispanyolca ve Fransızcaya
olağanüstü hâkimiyetiyle Yaşar Ke-
mal'in dünya çapında edebiyat ala-
Thilda'yı Mimozalarla Yolcu Ettik
nındaki gelişmelerden anında ha-
berdar olmasını sağlıyor. Yaşar Ke-
ma/ Thilda'yı şöyle anlattı:
Thilda, çok kültühü bir insan. Sa-
na bir anımı anlatayım, fazla lafa ge-
rek yok. Thilda'yla yeni tanışmıştık.
Bana şiirle ilgili bir düşüncesini şöy-
le anlatmıştı: Ispanyolcadan sürekli
Lorca ve Neruda'yı okurum. Ara-
gon da Fransızcanın büyük şairi.
Bence Nâzım onlar içinde en büyü-
ğO."
yaşar Kemal, Thilda
1
nın bu değer-
lendirmeleri için şunlan düşünmüş-
tü: "0nun bu sözlerini abartma sa-
yardım. Sonra kendime geldiğimde,
bunlan okuyunca Thilda'ya hak ver-
dim. Nâzım, şairlerin en büyüğû. Nâ-
zım, pınl pınl bir çocuk oldu benim
için. 'Dibine Kuran düşse okunur'
derierya, öyle bir insan."
Thilda ve Yaşar Kemal, bazı çevi-
rileri de birlikte yapıyorlardı. Bu söy-
leşiyi gerçekleştirdiğim sırada ortak-
laşa çevirdikleri bir kitap yeni yayım-
lanmıştı. Bu kitabı çevirirken nasıl bir
çalışma tarzı tutturduklannı sormuş-
tum. Yaşar Kemal bir kahkahayla so-
ruma şöyle bir karşılık vermişti: "Ha
o kitap mı, neredeyse boşanıyorduk.
Her cümie yüzünden sabaha kadar
dövüşCıyorduk. Ben çeviriyi kendi di-
lime uydurmak, Thilda ise doğrusu-
nu yapmak istiyordu."
Thilda'ya bu çeviri macerasını sor-
dum ve Yaşar Kemal'in nasıl bir ça-
lışma arkadaşı olduğunu anlatmast-
nı istedim. Thilda güldü: "Ne dıyece-
ğimi bilemiyorum. İyi bir çalışma ar-
kadaşı olduğu çok tartışmalı. En bü-
yük sorun ise sabırsızlığı. İlk kitabını
yıllar önce yabancı dile çevirirken, o
zaman Yaşar'ın kullandığı bir sürü
taria terimini bilmiyordum. Yaşar ba-
na anlatıyor, ama anlamam çok zor-
du. Bunun üzerine sabırsızlanıyor,
fena oluyor ve kızmaya başlıyordu."
\asar Kemal, Thilda'nın anlattıkla-
nnı dinleyince yine yerinde durama-
dı araya girdi: "Kullandığım yerel
sözcükleri söylüyordum, birtüriüan-
lamıyordu. Onun bu haline müthiş
krzryordum. Herkesi Adanalı sanıyor-
dum. Thilda, Çukurova'nın yöresel
deyimlerini nereden bilebilecekti kü"
Thilda, o zaman da her zamanki
gibi Yaşar ağabeyin anlattıklanna bir
şey demeden susmuş ve gülmekle
yetinmişti.
• • •
Thilda'nın yaşamımızda hep bir
yeri vardı. Onun bozulan sağltğını iz-
liyor, daha çokyaşayabileceğini dü-
şünüyorduk. Umduğumuzun tersi
oldu, sağlığı hızla bozuldu. Onun
adım adım ölüme gittiğini anladığı-
mızda yüreğimiz yandı. Thilda, yaşa-
mı dramlaria ve mücadeleyle dolu,
dirençli ve önemli bir kadındi. Derin
duyariıklan olan, otoriter bir kadındı.
Prensipleri vardı. Örneğin Ikinc
Dünya Savaşı'nda yaşananlar v«
Nazilerin yaptıklannı protesto için Al-
manya'ya gitmezdi. Yaşar Kemal'ir
her Almanya'ya grtme hazırlığı yap
ttğı sırada eski günlerini anımsadığı
nı söyler ve daveti reddederdi. Yaşa
Kemal'in üç yıl önce Frankfurt Kitaj
Fuan'nda Almanya Gumhurbaşka
nı'nın elinden aldığı çok önemli ö d i
törenine bile gitmeyi, ilkeli tutum
nedeniyle reddetmişti.
Thilda önemli bir kadındı. Thild
kimlikli bir kadındı. Thilda duyartıkla
n olan zarrf bir kadındı. Onunla ço
şeyler y'ıtirdiğimizi düşünuyorum.
Thilda'yla Büyükada'da buluşu
mimozalar toplayamadık. Umudı
muz yanm kaldı. Dün ona mimor«
lar buldum. Hapishane arkadaşı J<
lide Aral'la, demetler halındeki nn
mozalan ayırdık, Thilda'nm tabutut
1
birer birer dizdik.
Mimozalı kadın, seni çok özleyı
ceğiz...