17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2001 CUMARTESİ HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ StRMEN Fransa Keyit Veriyor Evet Fransa bana keyif veriyor. Bu değişik keyfi ilk kez, sosyalistleri iktidara getiren 1981 seçimlerini Cumhuriyet adına izlemeye gitti- ğimde Palaiseau'datatmıştım. Sosyalist Parti'ye üye olan ve Palaiseau'da yaşayan bir dostum, oy verme ve sayım sü- recini yakından izlemem için beni bu şirin ka- sabaya davet etmişti. Oylamayı, ardından oy sayımını biraz izle- dikten sonra eve döndük ve TV'nin karşısına geçtik. Bir ara Fransız Komünist Partisi'nin lideri Georges Marchais göründü ekranda. Tam bir kasaba demagogu edasıyla konu- şuyor, her haliyle çağın trenini kaçırdığını bel- li ediyor, ilerici sloganları sıraladığını sanırken partisini gericiliğin kalesi haline getirdiğini, FKP'nin oy kaybının süreceğini kanıtlıyordu. Gülümsemem biraz sonra kahkahaya dö- nüştü. Dostum neden güldüğümü anlama- mış, hayretle bakıyordu. - Ben çağın trenini kaçırdığını böylesine açık ortaya koyan yeteneksiz demagog politikacı- ların yalnız azgelişmişlerde olduğunu sanır- dım, meğerse hamakatın ulusal tekeli yok- muş. Sayın Marchais bana çok keyif verdi, de- dim. ••• önümüzdeki hafta, ölümünün sekizinci yı- lında bir kez daha anacağımız Uğur Mum- cu'nun artık hemen herkesçe bilinen darbı- mesel haline gelmiş bir sözü vardır. "Bizde in- sanlar, bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikirsahibi olurlar" derdi Uğur. Çok da haklıy- dı. Doğrusu bu niteliğimize üzülürdüm. Allah razı olsun, önce Fransız Senatosu, sonra da Fransız Millet Meclisi, görmek isteyen herke- se, bunun da salt bizim ulusal hasletimiz ol- madığını gösterdiler. önce Senato sonra da Millet Meclisi'nin Er- meni soykırımının varlığını kabul etmeleriyle onların da bilgi sahibi olmadan düşünce sa- hibi olan insanların etkisiyle karar aldıklan ka- nıtlandı. Bırakın bir yana tarihi bir olay hakkında sa- lim bir kararın siyasi bir organdan çıkmasının olanaksızlığını, ama bir meclisin Ermeni soy- kırımı iddiasının doğruluğunu kabul etmesi için sağlam belgeleri, dayanakları olması zo- runludur. Fransız Parlamentosu'nun iki kanadındada, acaba kaç üye, olayı propagandanın dışında kab_a çizgjleriyle olsun bilmektedjr ki? t , • Elimde, Rogar Mantran'ın önderliğinde Fransa'nın seçkin, dünya çapında 11 Türko- loğunun yazdığı bir kitap var. 1989'da ilk bas- kısı yapılan "Histoire de L'Empire Ottoman" başlıklı bu 815 sayfalık kitap, kuruluşundan yı- kılışına Osmanlı Imparatorluğu'nu anlatan Fransız dilinde çıkmış en kapsamlı yapıt. Sevgili Server Tanilli, o sınır tanımaz çalış- kanlığı ile bu eseri Türkçeye de çevirdi, Iste- yenler kolayca edinebilirler. Kitabın, "Bir Imparatoriuğun ölümü" baş- lığını taşıyan ve 1908-23 yıllarını kapsayan bölümü, François Georgeon ve Paul Du- mont tarafından kaleme alınmış. 623-625. sayfalarında Ermeni olayları anla- tılmakta. Yazarlar Türk tezine de Ermeni iddialarına da, ikisine de tam destek vermemekte, "Hiç- birşeyolmadı" dıyenlerin de doğru söyleme- dikierini belirttikten sonra, Türk tezinin de doğru olmadığının söylenmesi çok güç olan belgelere dayandığını belirtmekte, aynı za- manda dosyaya Ermeniler tarafından konan kimi belgelerin de, örneğin Ingiliz hükümeti- nin isteği üzerine Bryce ve Toynbee tarafın- dan yazılan "Mavi Kitap" ve Aram Andoni- an tarafından bastırılan "Naim Bey'in Anıla- n"nın güvenilir olduklarını söylemenin çok zor olduğu, zaten Toynbee'nin de bu krtabı bir propaganda malzemesi olarak yazdığını itiraf ettiğini söyledikten sonra, yine Ermenilerin dosyaya koydukları, Ittihat ve Terakki yöneti- minin soykırım emri verdiğini belgeleyen 1915 tarihli telgrafın gerçekliğinin bugün ciddi bi- çimde şüphe götürür olduğunu yazmaktadır- lar. Kısacası, o bölümü okuyanlar, tarihin o dö- neminde geçmiş olaylar üzerinde çok daha derinlemesine ve ciddi araştırmalar yapılma- sı gerektiğini anlarlar ve kolayca soykınm suç- lamasında bulanamazlar. Ama Fransa'nın necip temsilcileri bunları incelemek zahmetine bile katlanmamışlardır. Oy kaygısı, siyasi hesaplarsonucu, onlarda bilgi sahibi olmadıkları bir konuda görüş sa- hibi olmuşlardır. "Şapşallığın toplumsal tekeli olmadığını ka- nıtladılar sağ olsunlar" derdik kendilerine, eğer aldıklan kararın çok ama çok vahim bir yanı olmasaydı... Bu kararın hukuki sonucu ise şudur: Artık Fransa 1 da yaytmlanan kitaplarda, gazeteler- de, dergilerde, Fransız radyo ve televizyonla- rında Ermeni sorununu tartışmak, bu tarihi olayın gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalış- mak olanaksızdır. Çünkü bu karara göre, "Er- meni soykırımı olmamıştır" demek yasaktır. Burada şapşallığa bir de buyurganlık ve baskıcılık kanştyor. Bu kadanna tahammül etmek güç. Fran- sızların çoğu hâlâ özgür bir ülkede yaşadık- lannı düşünebilirler, ama bir tek konuda bile gerçeğin aranması yasaklanmışsa artık ora- da özgürlüğün tümüyle var olduğunu söyle- mek güç, hatta olanaksızdır. Çok keyiflendim, ama çoook... DGM Savcısı Aktaş, Mehmet Sudan'ın terör örgütü Hizbullah'ı toparlamaya çalıştığını söyledi Caıııi koordinatörüne idam isteıııiDtYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Hizbullah'ın üst düzey yöneticısi MehmetSudan'ın yaka- lanmadan önce Diyarbakır'daki 162 camiden 90'ında, Batman'da- ki camilerin de tamamında örgüt- lenmeyi tamamladığı, dağılma sü- recine giren örgütü yeniden topar- lamaya çahştığı ifade edildi. Örgü- tün stratejistlerinden olan Sudan hakkında idam istendi. Diyarbakır DGM Savcısı Yıhnaz Aktaş, 27 Ekim 2000'de Istanbul Kartal'daki hücre evinde yakala- nan Hizbullah üst düzey yönetici- lerinden Mehmet Sudan'la ilgili id- dianameyitamamladı. Önümüzde- ki günlerde tutuklu olarak DGM'de yargılanacak olan Sudan hakkında "Anayasal düzeni bozarak yerine şeri esaslara dayah tslam devleti kurmak için süahh eylemlerde bu- lunmak" suçunu işlediği iddiasıy- laTCY'nin 146/1 maddesi uyann- ca idam istendi. Iddianamede, 1979 yılında Iran'da Şah rejiminin yıkılmasının ardından tslamı esaslara dayah devlet düzenine geçilmesi için ce- maatleşme ve tarikatlaşma şeklin- de faaliyet gösteren kökten dinci gruplardan birinin de Hizbullahi düşünceyi benimseyenler olduğu belirtildi. Bu grubun HüseyinVeli- oğlu öncülüğünde 1980 yılında yaptığı toplantıda, "Mevcutrejimi süah zoruyla devirip yerine tslami bir devlet kurma" fikrini teoriden pratiğe geçirme karan aldığınm belirtildiği iddianame, grubun ilk yıllarda kendileri dışındaki marji- nal dini oluşumlan bir çatı altında toplama ve örgütleme yolunda bü- yük mesafe kat ettiği vurgulandı. Çekirdek-öncü kadro 1983 yılında cemaat liderliği ko- nusunda "yetenek ve karizmasmı ispat hevesine kapdan" Hüseyın Velioğlu'nun dava arkadaşı Jsa Alt- soy ile birlikte Diyarbakır'da tlim Kitabevi'ni açtığı, bu süre içinde Mehmet Sudan'ın da Velioğlu ile tanıştığı anlatılan iddianamede şöyle denildi: "Hüseyin Velioğlu liderliğinde kurulan ve Hizbullah tlim'in bu günkü kanhterörörgütükonumu- na getiren çekirdek-öncü kadro içindeEdıp Gümüş, lsa Altsoy, Zi- yaettin Oğuz, Sülhattin Ürük ve Hacı Bayancık De birlikte Mehmet Sudan da vardır. tlim grubu 'th- van-ı Müslimin' (Müslüman Kar- deşler) örgütünden esinknerek ilk yıllarda 'Kuran okuma ve sohbet halkalan' şeknndeörgüüenmemo- deh' benimser. Veüoğlu lideıüğinde faaByetlerinebaşlayanöncükadro; evierde,okullarda,kıraathanelerde ve köyierde tebtiğ ve davet yoluyla süratnbir şekfldeörgütlenir.Bu ye- ni yapdanmaçerçevesindeMehmet Sudan camiörgütlenmesinibaşlat- makla göreviendirilir. Orgütün Di- yarbakır camiler sorumluluğuna getirilenSudan,Hizbullah İlim adı- na ilk camiörgütlenmesini 1989 yı- unda Iskenderpaşa Canıi'inde ger- çekleştirir. 1994 yüına kadarDiyar- baku-'daki 162 camiden90'ında ör- gütsel yapılanmayı gerçekleştirir."" Hizbullah Ihm örgütünün temel taşlannı oluşturan cami örgütlen- mesininmimannın Mehmet Sudan olduğuna dikkat çekilen iddiana- mede, Sudan'ın Diyarbakır'm ar- dından 1999 yıh sonuna kadar Bat- man'daki tüm camilerde örgütlen- meyi tamamladığı vurgulandı. Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği üyeleri Dilttgil'in döneminde idarigörev yopon sanatçüaristifaya çağnldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu}- Devlet Tiyatrolan Sanatçılan Derne- ği (DETİS) üyeleri, Bursa Devlet Ti- yatrosu'ndaki yolsuzluklar nedeniyle tutuklanan eski Devlet Tiyatrolan Ge- nel Müdürü Rahmi DUngü'in göreve geldiği tarihten bu yana idari görev üstlenen ve bu görevleri halen süren sanatçılan istifaya çağırdı. Düzenlenen basın toplantısında, dernek adına açıklama yapan üye MehmetEge, kurumda yaşanan olum- suzluklara ilişkin uyanlannın, bakan- lık tarafından aylardır göz ardı edil- mesinin vardığı noktanın, kurum kim- lığı ve sanatçı onurunu yaraladığını kaydetti. Ege, DT Genel .Müdürü ve il müdürlerinin sanatçüar arasındayapı- lacak bir eğilim yoklaması ile belir- lenmesini istedi. Ege, bir soru üzerine siyasilerin DT üzerindeki baskısına son verilmesinin tek yolunun "kunımun tüzelIdşüiğmin korunması" olduğunu söyledi. Ege, Dilligil'in avukatı Ceyhan Mum- cu'nun operasyonun "YüdızYargdan- ması" adlı oyunun sahnelenmesinı en- gellemek amacını taşıdığı iddiasını na- sıl değerlendirdiğinin soruknası üze- rine, "Çok espriB bir yaklaşım" diye konuştu. Ocak ayı afişinde öldürülen aydınla- ra yer verildiğini anımsatan Ege. "Sa- yın DUBgil 2000'de de genel müdürdü. Neden geçen yıl bunu yapmadı? Acaba Mumcu'yu avukat tuttuktan sonra mı akhna geldi DT'de Uğur Mumcu ve ay- dmlan anmak" diye sordu. Öte yandan Rahmi Dilligil ve Bur- sa Devlet Tiyatrosu Emin Gümüşka- ya'nın avukatı Aydın PolatgU, Bursa Emniyet Müdürlüğü'nce düzenlenen 1. Perde operasyonu kapsamında mü- vekkillerinin tutuklanmasına pazarte- si günü itiraz edeceğini açıkladı. Bu arada, Kültür Bakanhğı tarafin- dan Bursa DevletTiyatrosu'ndaki yol- suzluk iddialannı soruşturmak üzere görevlendirilen iki müfettiş, dün ope- rasyonda gözaltına alınan ve önceki gün serbest bırakılan 7 kişinin ifade- sine başvurdu. tĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇtN i ••#«•fTALYAI «»»••••••**• Yılmaz'ın eski damşmanı, Mavi Akım'a birtrtiçuk yıltmcekarşı çıktığını söyledi -•- f -»-> • • „ } t *• Î ı r r r* *,\ '? f^ *-**-• r r r * . Düğmeye ben bastoıı MÎYASEtLKNUR Versa Araştırma Şirketi'nin sahibi ve Mesut Yıhnaz'ın eski damşmanı Erhan Göksel, "düğ- meye ABD'li petrol şirketleriy- le ilişkisi olan Erhan Göksel bastı" iddialanna yanıt verdi. Göksel, "Mavi Akımı destekle- mek demek, Rusya'yı destekle- mek ve Bakû-Ceyhan projesini yok etmek demektir" dedi. Göksel Cumhuriyet'in soru- lanna şu yanıtlan verdi: - u DüğmeyeABD'lipetrol şir- ketleriyle inşkisi olan Erhan Göksel bast" iddialanna ne di- yorsunuz? ErhanGöksel: Ben eğer düğ- meye bastıysam şimdi değil, bir buçuk yıl önce bastım. Bir bu- çuk yıl önce Mavi Akım'a kar- şı tek başıma kampanya yap- tım. Basında açık oturumlarda Mavi Akım Projesi'nin Türki- ye adına ne gibi sakıncalar do- ğuracağını anlatıp durdum. ANAP'lılar, beni ABD petrol şirketleriyle bağlantılı gibi gös- termeye çalışıyorlar. Benim hiçbir petrol şirketiyle ilişkim yok. ABD ile çalıştığım doğru- dur. ABD'de birçok kişi ve ku- ruma siyasi danışmanlık yapı- yorum. AlGore'a iki yıldanbe- ri Ortadoğu konusunda danış- manlık yaptım. Seçimleri Al Gore kazanamadı, yeni yöne- tim beni danışman olarak bu görevde tutar mı bilmem. Çün- kü ben seçimlerde Bush'a kar- şı çalıştım. ANAf kanadı ABD'nin Mavi Akım'a karşı çıktığını ve düğmeye ABD'nin, jedir. Eğer Bakû-Ceyhan boru hattı gerçekleşseydi Türkiye petrol ithal eden bir ülke olma- yacaktı. Türkiye ekonomisini fırlatacak bir hamle yapmış ola- caktı. Bu projeyi dünyada sa- vunan bir tek ABD. Bu neden- le ben de ABD politikalannı Türkiye lehine olduğu için des- tekliyorum. Mavi Akım ise ke- sin olarak Bakû-Ceyhan petrol • Ben eğer düğmeye bastıysam şimdi değil, bir buçuk yü önce bastım. Açüc oturumlarda Mavi Akım Projesi'nin sakıncalannı anlattınL ANAP'lılar, beni ABD petrol şirketleriyle bağlantılı gibi göstermeye çalışıyorlar. dolayısıyla benim bastığımı öne sürüyor. Al Gore çevreci bir insan olduğu için bu tez doğru değil. Aynca seçimlerde petrol şirketleri Al Gore'un karşısın- daki Bush'u desteklediler. Tür- kiye'de vatanını seven herkes Bakû-Ceyhanboruhattının ger- çekleşmesi için tavır ahnak zo- rundadır. Bakû-Ceyhan boru hattı projesi Türkiye'yi 21 yüz- yıla tayışayacak en büyük pro- boru hatlannı engellemeye yö- nelik stratejik bir projedir ve Rusya tarafından desteklen- mektedir. Mavi Akımı destekle- mek demek, Rusya'yı destekle- mek ve Bakû-Ceyhan projesini yok etmek demektir. Rusya, Bakû-Ceyhan hattının kurul- masını çıkarlanna ters düştüğü için engellemeye çalışıyor. Bu- nu engellemek için Mavi Akım projesini gündeme getirdi. Tür- kiye'de Mavi Akım projesinin ve Rusya'nın partnerliğine de Yıhnaz soyunmuştur. Benim karşı çıkışun bu nedenledir. - Siz Yümaz'uı eskidanışma- nıydınız, şimdi onu ekştirmek etik açıdan doğru mudur? Göksel: Yıhnaz, Türkiye'nin aleyhine bir iş yapıyorsa elbet- teki karşı çıkanm. Benim da- nışmanhğım sürüyor olsaydı basında karşı çıkmaz, kapalı ka- pılar ardında uyanmı yapar, en- gellemeye çalışırdım. Ancak aynldıktan sonra gündeme gel- diği için basında açıkça eleştiri yapıyorum. -Bu sözleşmedekaçınhnakis- tenen ne? Göksel: Bu sözleşmede Rus şirketi istediği kişiyi taşeron olarak kullanır. Işi istediği kışi- ye ihalesiz verebilir. Botaş ka- nununa rağmen gaz dağıtım te- keli bu anlaşma ile kaldınhyor. Yasalara aykın olarak gaz dağı- tım işi Stroytransgaz'a verilmiş oluyor. Yine anlaşmaya göre bu şirket gazı isterse kendi dağıtır veya istediğine dağıttınr. İki yıldır Botaş tekelini kaldırmak için TBMM'de dosya bekliyor. Henüz görüşühnedi. Satış onaylandı Dalaman SEKA'da peşkeş tamamlandı ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA - Değeri- nın çok altında olduğu gerekçesiyleçalışanla- nnın ve Muğla halkı- nın karşı çıktığı, engel- lemek için direniş ve eylemler yaptığı Dala- man Kâğıt Fabrikası SEKA'nuı satışı onay- landı. Bülent Ecevh ve Devlet Bahçeli'nin de imza atıp onay verme- siyle Dalaman-SE- KA'nın tek başına iha- leye girenMOPAK fir- masına satışı onaylan- mış oldu. Satışın onaylanması Dalaman'da tepkıyle karşılanırken firmanın kendilerine satılması için şirketkurarak bek- leyişe giren işçilerin eylem hazırlığında ol- duğu belirtildi. Selüloz-lş Sendika- sı Dalaman Şube Baş- kanı Mehmet Maden- ci, onayın Resmi Ga- zete'de yayımlanma- sından sonra ihalenin iptali için dava açabile- ceklerini belirterek, "Bürün hukuki yollan deneyeceğiz. Olmazsa yeniden direnişe geçe- ceğJz" dedi. SELKA AŞ'nin gi- rişimleri sonucu askı- ya alınan Dalaman- SEKA'nın satışı, eksik imzalann tamamlan- masıyla onaylandı. Dalaman Kâğıt Fab- rikası ihalesini 40 mil- yon dolara kazanan MOPAK'tn "Fabrika- yı devraldıktan sonra işçi çıkarmayacağma ilişkin" hükümete ver- dığı iyi niyet mektubu, Özelleştirme Üst Ku- rulu üyeleri Başbakan Bülent Ecevit ile Baş- bakan Yardımcısı Dev- let Bahçeli'nin beklet- tikleri imzalan atmala- nnı sağladı. Böylelik- le 7 ay önce yapılan ve Rekabet Kurulu'nca daha önce onaylanan ihale kesinleşmiş oldu. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Yıllar önce Yaşar Kemal'le evin- de yaptığım bir söyleşide Thilda ile de konuşmuş ve Thilda'nın Yaşar Kemal'in yaşamındaki önemi üzeri- ne sorular sormuş, birlikte nasıl ça- lıştıklannı anlatmalannı istemiştim. Thilda, iş medyaya dönük konuşma- ya geldiği zaman susar ve kendini kapatırdı. O nedenle onu konuştur- mak zordu. Günlük sohbetlerde ise farWı bir havası, farklı bir dünyası var- dı. Yıllar önce yaptığım bu söyleşiyi, Thilda'yı bulup çıkardım'. Yaşar Ke- mal'le yaptığımız konuşmamızın bir bölümünü de Thilda'ya ayırmıştım. Konuşmanın o bölümünün başlığı "En büyük desteği Th//da"ydı. Şun- lar yer alıyor o bölümde: "Yaşar Ke- mal'in yaşamındaki en önemli insan- lardan birisi eşi Thilda. Thilda, çalış- kanlığı, disiplini ve derin kültürüyle Yaşar Kemal'in en büyük desteği. Ingilizce, Ispanyolca ve Fransızcaya olağanüstü hâkimiyetiyle Yaşar Ke- mal'in dünya çapında edebiyat ala- Thilda'yı Mimozalarla Yolcu Ettik nındaki gelişmelerden anında ha- berdar olmasını sağlıyor. Yaşar Ke- ma/ Thilda'yı şöyle anlattı: Thilda, çok kültühü bir insan. Sa- na bir anımı anlatayım, fazla lafa ge- rek yok. Thilda'yla yeni tanışmıştık. Bana şiirle ilgili bir düşüncesini şöy- le anlatmıştı: Ispanyolcadan sürekli Lorca ve Neruda'yı okurum. Ara- gon da Fransızcanın büyük şairi. Bence Nâzım onlar içinde en büyü- ğO." yaşar Kemal, Thilda 1 nın bu değer- lendirmeleri için şunlan düşünmüş- tü: "0nun bu sözlerini abartma sa- yardım. Sonra kendime geldiğimde, bunlan okuyunca Thilda'ya hak ver- dim. Nâzım, şairlerin en büyüğû. Nâ- zım, pınl pınl bir çocuk oldu benim için. 'Dibine Kuran düşse okunur' derierya, öyle bir insan." Thilda ve Yaşar Kemal, bazı çevi- rileri de birlikte yapıyorlardı. Bu söy- leşiyi gerçekleştirdiğim sırada ortak- laşa çevirdikleri bir kitap yeni yayım- lanmıştı. Bu kitabı çevirirken nasıl bir çalışma tarzı tutturduklannı sormuş- tum. Yaşar Kemal bir kahkahayla so- ruma şöyle bir karşılık vermişti: "Ha o kitap mı, neredeyse boşanıyorduk. Her cümie yüzünden sabaha kadar dövüşCıyorduk. Ben çeviriyi kendi di- lime uydurmak, Thilda ise doğrusu- nu yapmak istiyordu." Thilda'ya bu çeviri macerasını sor- dum ve Yaşar Kemal'in nasıl bir ça- lışma arkadaşı olduğunu anlatmast- nı istedim. Thilda güldü: "Ne dıyece- ğimi bilemiyorum. İyi bir çalışma ar- kadaşı olduğu çok tartışmalı. En bü- yük sorun ise sabırsızlığı. İlk kitabını yıllar önce yabancı dile çevirirken, o zaman Yaşar'ın kullandığı bir sürü taria terimini bilmiyordum. Yaşar ba- na anlatıyor, ama anlamam çok zor- du. Bunun üzerine sabırsızlanıyor, fena oluyor ve kızmaya başlıyordu." \asar Kemal, Thilda'nın anlattıkla- nnı dinleyince yine yerinde durama- dı araya girdi: "Kullandığım yerel sözcükleri söylüyordum, birtüriüan- lamıyordu. Onun bu haline müthiş krzryordum. Herkesi Adanalı sanıyor- dum. Thilda, Çukurova'nın yöresel deyimlerini nereden bilebilecekti kü" Thilda, o zaman da her zamanki gibi Yaşar ağabeyin anlattıklanna bir şey demeden susmuş ve gülmekle yetinmişti. • • • Thilda'nın yaşamımızda hep bir yeri vardı. Onun bozulan sağltğını iz- liyor, daha çokyaşayabileceğini dü- şünüyorduk. Umduğumuzun tersi oldu, sağlığı hızla bozuldu. Onun adım adım ölüme gittiğini anladığı- mızda yüreğimiz yandı. Thilda, yaşa- mı dramlaria ve mücadeleyle dolu, dirençli ve önemli bir kadındi. Derin duyariıklan olan, otoriter bir kadındı. Prensipleri vardı. Örneğin Ikinc Dünya Savaşı'nda yaşananlar v« Nazilerin yaptıklannı protesto için Al- manya'ya gitmezdi. Yaşar Kemal'ir her Almanya'ya grtme hazırlığı yap ttğı sırada eski günlerini anımsadığı nı söyler ve daveti reddederdi. Yaşa Kemal'in üç yıl önce Frankfurt Kitaj Fuan'nda Almanya Gumhurbaşka nı'nın elinden aldığı çok önemli ö d i törenine bile gitmeyi, ilkeli tutum nedeniyle reddetmişti. Thilda önemli bir kadındı. Thild kimlikli bir kadındı. Thilda duyartıkla n olan zarrf bir kadındı. Onunla ço şeyler y'ıtirdiğimizi düşünuyorum. Thilda'yla Büyükada'da buluşu mimozalar toplayamadık. Umudı muz yanm kaldı. Dün ona mimor« lar buldum. Hapishane arkadaşı J< lide Aral'la, demetler halındeki nn mozalan ayırdık, Thilda'nm tabutut 1 birer birer dizdik. Mimozalı kadın, seni çok özleyı ceğiz...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle