17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 EtHün iki kez ihlali Devlet Bakanı Şükrü Sina Gü- rel'in özel yaşamı ile ilgili haber- lerin gazetelerin manşetlerine çı- kanlması meslek etiği açısından tartışma yarattı. Türkiye Gazeteciler Cemiye- ti'nin Türkiye Gazetedleri Hak ve Sorvmluluk Bildirgesi" çok açık ifadeteriçeriyor "Gazeteci; kamu- ya mal olmuş birşahsiyet bile ol- sa, halkın haberalma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı ol- mayan hiçbir amaç için, izin ve- rilmedikçe özel yaşamın gizliliği ilkesinl ihlal edemez." Gürel'in "özel" yaşamının ha- beryapılmasında bir kamu yara- n yoktur. Buna karşın, Gürel'in bor madenlerinin "özel" ellere geç- memesi için direnişinde ise ka- mu yaran vardır. Konuya bu açı- dan bakıldığında, bir değil iki an- lamda etik ihlalinden söz edile- bilir. Birincisi, Gürel'in özel ya- şamının haber yapılması, diğeri de Gürel'in özel yaşamının, kimi özel çıkariara karşı çıktığı bir dö- nemde manşetlere taşınması! Umarız, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu duyariı konuyu gün- demine alır ve meslek ilkelerine sahip çıkar. ISIK KANSU Tek parti goruntusuTBMM'de 5 parti var gerçi, ama tek parti yönetiminde gibiyiz. TBMM'nin hemen tümü özelleştirmeci, piyasacı. Uluslararası tahkimin anayasallaştırıl- ması ya da bir özelleştirme uygulama- sı mı gündeme geldi, iktidanndan mu- halefetine değin tüm partiler yek vücut oluveriyoriarda yaklaşık iki haftadırsü- ren "Beyaz £ner//"operasyonu ileener- ji sektöründeki özelleştirmelerin ipliği pazara çıkmış, üst düzey bürokratlar yolsuzluk gerekçesiyle tutuklanmışken sorumluluğu Enerji Bakanı Cumhur Er- sümer'e yüklemede ürkek davranıyor- lar. Niye? Yakın geçmişte TBMM'de bu- lunan partilerin hemen hepsi Enerji Ba- kanlığı'nı yönetmiş. Hepsi, enerji sek- töründe özelleştirmeyi savunmuş, bu alanı piyasalaştırmaya çabalamış, ka- mu yararını gözetmeyen sözleşmele- rin, anlaşmalann, ihalelerin altına imza atmış... Hal böyleyken, jandarma ve DGM tarafından yürütülen "Beyaz Ener- ji' operasyonunun başlangıcından bu ya- na "demokrasi" sözcüğünü ağzından düşürmeyen Başbakan Yardımcısı Me- sut Yılmaz. geçen hafta ANAP grubun- da yine "siyaseti etkisizleştirme çaba- /an"ndan söz etti. Yılmaz, Fransız dü- şünür Montaigne'in "fanilerin yaptığı her işte kusurtar olabileceği ve bir dü- zeni kusurlu göstermenin ne kadar ko- lay olduğu, bir halka eskiden saygın olanian kûçümsetmenin hiç de zor o/- mayacağı, ama ytkıian saygınınyerine ye- nisini getirmenin zor olduğuna" ilişkin sözlerini anımsattı ve ekledi: "Bu yak- laşım, son dönemde ülkemizdeki geliş- meleri anlamada da çok önemlidir. Si- yaseti etkisizleştirme çabalan belkide he- defıne ulaşacaktır. Bu işe bu kadar in- san emek verdiğine göre, basın da bu işin üzerine bu kadar şevkle gittiğine göre, bütün bu gayretler netice verme- den kalmayacaktır. Ama burada göz önünde tutulması gereken husus, Fran- sız düşünürûn işaret ettiği gibidir. Yıp- ratılantn, küçümsetilenin, topluma kötü gösterilenin yerine konulacak başka bir şeyin olmamasıdır." Aynı Mesut Yılmaz, aynı Montaigne'in "HalkveKral'adh de- nemesini de okumuş olmalı: "Kralın iyi- si kötüsü, sevileni sevilmeyeni hep ay- nı saygıyı görür. Birkralsam, halkın ba- na çatmaması, beni sevmesine alamet sayılmaz, çünkû çatmak istese çata- mazdı. Ardımdan gelenler, dostum ol- duklan için gelmiyoriar, halleşip dertleş- meyen insanlar arasında dostluk ola- maz. O kadaryükseklere çıkmışım ki in- sanlarla alışverişim kalmamış, birbiri- mizden çokaynlmış, çokuzaklaşmışız." Siyasetçiler, halkın arasınasamimiyet- le kanşıp toplumun son operasyonlar- dan çıkardığı sonuçları bir dinleseler, asıl siyasetçinin siyaseti etkisizleştirdi- ğine ilişkin yaygın kanıyatanık oluvere- cekter... Eger siyaset halkın gözünde küçülüyor, kötü görülüyorsa bunun baş- suçlusu, öza/izmi, yeni sağcılığı bayrak yapmış, "fefcpartf" yönetimı görüntüsü veren siyasetçilerdir. Tepki Emek Platformu'nun 9 Ocak tarihli bildirgesi hazırlanırken "ülke bütünlüğü" gibi, "ulus- devlet" gibi sözcüklerin çıkanlmasına ilişkin yazımıza olumlu-olumsuz tepkiler geldi. Kimileri, Emek Platformu'nun toplantısında, yazıda sergilendiği gibi bir ideolojik tartışma olmadığını dile getirdiler. Kimileri, üzerinde değişiklik yapılan taslakların alt komitede hazıriandığını, dolayısıyla liderler düzeyinde ele alınmadığını söylediler. Bir başka nokta: Bizi arayanlann hemen hepsi "ulus-devlet", "ülke bütünlüğü" gibi sözcüklerle bir alıp veremedikleri olmadığını özellikle vurguladılar. Toplantıda "ulus-devlet", "ülke bütünlüğü" sözcüklerine karşı çıkanlara gelince... Her nedense, onlardan hiç ses çıkmadı. Üstlerine almadılar herhalde. Geçen hafta, Sağlık Bakanlığı'nın Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nde yapılan ve şef-şef yardımcılığı için açılan yabancı dil ve bilim sı- navını uakanlığın yetkisi içine alan değişiklik- ler konusunda Danıştay'ın yürütmeyi durdur- ma karan verdiğini dile getirmiştik. Danıştay 5. Dairesi'nin, 21 Aralık 2000 ta- rihinde verdiği karannda "üç kademeli şef ve şefyardımcılığı sınavlannın ilkini oluşturanya- bancı dil sınavının hukuka ayhnlığının saptan- ması karşısında, sonraki evrelere ilişkin sınav- lann da yapılmasına hukuken olanak bulun- madığı"r» hüküm altına almasına karşın Sağ- Hukuk devleti isteyenler nerede?lık Bakanlığı. 15 Ocak Pazartesi günü "mes- leki bilgi, beceri ve yetenek ile eğitim ve öğ- retim yapabilmeyeteneğısınavrn gerçekleş- tirdi. Yani, yargı karan hiçe sayıldı, bir başka deyişle, Başbakan Bülent Ecevit'in "Beyaz Enerji" operasyonu sonrası sahiplenmek ge- rektiğini sıkça dile getirdiği "demokratik hu- kuk devleti" ilkesine aykırı işlem gerçekleşti- rildi. Türk Tabipleri Birliği, doğal olarak Sağ- lık Bakanlığı'nın son sınavı Danıştay'ın kara- rına rağmen yaptığı gerekçesiyle Sağlık Ba- kanı Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığı Müs- teşarı Haluk Tokucoğlu ile Sağlık Bakanltğı Personel Genel Müdürü Saliha Çelik hakkın- da savcılığa suç duyurusunda bulundu: "Şikâyetedilenler, açıkyargı kararianna rağ- men sınavı yaparak anayasaya ve yasalara aykın davranmışlardır. Kendilehni hukukun üstünde ve dışında görmüşlerdir. Böylece yargı karannı hiçlemişler, yok saymışlardır. Kendilerine hukuk ile verilen yetkilerini keyfı birbiçimde kullanarak hukukun üstünlüğûne bağlı bir devleti değil, devletin hukuka üstün- lüğünü gerçekleştirmişlertlir. Sanıklar, eylem- lerinin suç olduğunu bile bile yargı karartan- nı uygulamamışlardır." İşin ilginç tarafı, Sağlık Bakanlığı yetkilile- rinin, hukuk dışılığı yargı karan ile belirlenmiş sınava karşı çıkanlar hakkında suç duyuru- sunda bulunma ve dava açma hazırlığı için- de olmalan. "Hem suçlu, hem güçlü" deyimi böylesi durumlar için söylenmiş olmalı... ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU Takıyye demeçleni Mesut Yılmaz Askerin politikaya karışması benim çıkarıma bile olsa yanlıştır. Herkes demokrasiye saygılı olursa, hiç sesimi çıkarmam, uyum içinde iş- lerimizi yaparız. Ben politikacı olarak Avrupa Birliği yolunda elimden geleni yapar ve kol- larım ülkemi! Ben her zaman düşündüğüme, konuş- tuğuma sıkı sıkıya bağlanınm! Yolsuzluğu yapanlar . kım olursa olsun acımayız. Hele bunlar bir de , . bize yakınsa eğer, elbette ortaya çıkmasını en çok biz arzularız. Arkamızda gölge, şaibe istemeyiz kardeşim! Dinç Bilgin Ben yasalara saygılı ve de adil bir işadamıytm. Kişisel çıkar peşinde olsaydım, bu âlemde barınamazdım. Hor- görülmeyi içime sindiremem. Çalışanımı, dos- tumu severim. Ceketimi alıp çıktığım yere geri döndüysem, bu mesleğe sevgimdendir. llk fırsatta elbette döndüm, çünkü hiçbir zaman parayı önemsemedim. Hatalarımdan kaynaklanan sorunlan başkalarıyla paylaşmayı düşünmem. Medyada emekçilerin yanındayım. Gazeteciyim, ne kralım, ne de imparatorum ben! Abdullah Gül Bizim Fazilet Partisi'ndeki gelenekçilerden farkımız yenilikçi olmamız. Merkez sağdan hiçbir farkımız yok aslında. Sadece pa- ralelimizdeki partilere oranla bizim hare- ketimiz yeni ve inşallah bu güzel tez- lerimizi halk da benimseyecek. Umarız güzer- gâhımız tutar! Dini duygulan sömürmek yanlıştır, buna karşıyız. Inançlara kanşmamak her zaman sonuç veren bir tutumdur, laik şeriatçı aynmı bitsin artık. Biz Yenilikçiler, hileci- liğe asla prim vermeyiz! Gönül Çil (Evin Ana) Ben halkın sevip benimsediği bir kişi sıfatıyla tanındım. Dürüst bir şahıs olarak bu şöhretimi çete elamanlığı kisvesinde, kötü niyetli kişilerin içine sızma yaparak kullanayım istedim. Herkes beni içimden geldiği gibi konuşan, samimiyet ve temizliğin simgesi olarak bildi, ben de bu özelliklerimi hep korudum. Bu amaçla, fırsattan istifade vurgun yapanların arasına kanşıp, yolsuzluklarla savaşanların ortağı oldum! Not: Tüm takıyye demeçlerini, ilk satırdan başlayarak ve satır atlayarak yeniden okuyunuz! Ali Sürmeli niçin iki rolde?! Sabah gazetesinin 9 Ocak 2001 tarihli sayısında, "Filler ve Çimen" adlı film hakkındaki eleştirilerini yazmış Hıncal Uluç. Filmi sevmemiş, kendine özgü deyimiyle "entel işi" bulmuş, Antalya'da nasıl bu kadar ödül aldığını anlayamamış. Bunlar kendi düşünceleridir, birinin sevdiğini bir başkası sevemez, olabilir. Örneğin bana göre, sesi çok kötü olmasına rağmen şarkı söylemekte ısrar eden insan, star ve güzel olsa da, kitleyi kandınmaya çalışır. Ama bir başkası bunu "akıllı bir gihşimcilik" olarak yorumlayabilir. Fakat, filmde All Sürmeli'nin niçin iki rolde olduğunu Hıncal Uluç'un hiç anlayamamış olmasını da ben anlamadım. Üstelik "Ali Sürmeli'ye daha fazla para ödemek için mi?" diye sorarak. Filmdeki tetikçi ile yerine geçirilen zavallı, kiralık adamın birbirine benzemesinden daha doğal ne olabilir? Bir tek şu olabilir, böyle benzerlik gerektiren iki rolü, tek bir oyuncunun canlandırması! Bunu anlamak için de, yazmadan önce, fılmi doğru düzgün, önyargısız ve dikkatle izlemek gerekirl HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ [email protected] fa AVi U KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ••m ve H A R B t SEMİH POROY [email protected] C? <? & BULUT BEBEK NVRAYÇÎFTÇI [email protected] Selam fısiıkkıran/ TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAU ••-'•' **» 20 Ocak OKYANUS fÇIN YENI BİR CANKURTAKAM BOTU.. 13S1PB BU6ÜU, ABD'DE, YEHİ BÎR OKYANUS CAHKUfSTAHAfJ SOTU D£- NENPİ. OOUGiAS UÇAK KUBULUŞU TABAPtNDAN İMAL EPiLEfJ BOT, TOKPİL BÜYÛiUJJĞUHDe ALJJMİNYUU SİLİKIO/R£ Ye&LEŞri£JIMİÇfİ. UÇAtCmN ATdABİLehl VEYA peNiZAlTI GEUİL£RİMD£N TT3R.PİL GİBİ YOUAMABİLEH Su Sic/AJpi&j Üze&İH&EtÜ HAUCALAR. Ç£- KİUMCe AÇlL!YOet>U. tAPAfOA&J AÇILIUCA OTOMATİK OLABAİC KBAJPt K£AJOİNE ŞlŞEKl BO- TUU içiNPS, e Kiçfye Bie. HAFTA YBTlECeiC YİY£CBK V£ G&IEKLİ ALJET SuLUN- YeJCA, K/ÇrAN KÜÇ.ÜK S'E DENİZ MOTO&U DA SULUNAhJ Sû- TVtJ KAZAZePELGR İÇİH ÇOK FÂYDALI S GÖRÜŞ EMtN GÜRSES On Yıl Sonra Körlez Savaşı 16 Ocak 1991 'de ABD öncülüğünde Irak ordusu- nun Kuveyt'ten çıkanlması için bir saldın başlatılmış ve bunda başanlı olunmuştu. ABD ve Ingiltere'nin Saddam'a yeşil ışık yakmasıyla 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal eden Irak ordusunun bu girişimi sonu- cu ABD ve Ingiltere'nin bölgeye yerleşmesinin yolu açılmıştı. Bu gelişmelerin Ankara'ya en önemli fatu- rası, bölünme sürecine sokulan Irak'taki gelişmele- rin bölgeye yayılma tehlikesi olmuştur. Aradan on yıl geçmesine rağmen bölgedeki belirsizlik henüz sona ermemiş, mert<ezi büyük güçlerin yağma yanşı sür- mektedir. ABD, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin akabinde yaşanan ortamı değerlendirmiş, Iran'ı dize getirmek ye savaş gücünü kırmak için silahlandırdığı Irak lide- ri Saddam Hüseyin'i Körfez'e yerleşmek için kuljan- mayı da başarmıştır. Carter Doktrini'nin yeni versiyo- nu bölgeye uygulanmış, uluslararası sistemde aske- ri vefekonomikalanda hegemonyayı sürdürmek için gerekli olan mali kaynakları sağlamakta son derece önemli olan Körfez'deki enerji kaynaklanndan Rus- ya'nın uzaklaştınlmasından sonra, Almanya'nın Iran üzerinden, Fransa'nın ise Irak üzerinden olası bölge- sel etkinliğinin engellenmesi amaçlanmıştı. Körfez Savaşı sonrası ABD - Suudi Arabistan iliş- kileri daha da gelişmiş, dünyanın en büyük petrol ya- taklanna sahip (263 milyar varil) Suudi Arabistan, 1994-1997 yıllan arası ABD'den 36.4 milyar dolarlık sHah sîstemi satın almıştır. Pentagon'dan 1997'de gelen açıklamaya göre ise ABD askeri varlığı Körfez'de en az 20 yıl daha bulunacaktır. ABD'nin 5. Filosu Kör- fez ülkesi Bahreyn'de bulunmakta ve böylece bölge kontrol altında tutulabilmektedir. 100 milyar varilin üzerinde petrol rezervine sahip Irak'ın bu kaynaklanna el koymakta zorlanan ABD - Ingiltere - Israil ittifakı, olası bölgesei dayanışmalara meydan veımemek için bölge ülkelerine karşı, Iran - Irak savaşında olduğu gibi birbirine düşürmek de da- hil, etnik farklılıklan kışkırtmak çabalannı arttırmıştır. Irak'ın, enerji kaynaklannı askeri alanda güçlenmek amacıyla kuilanmasını ve bolgede Batılı çıkartan teh- dit etmesini önlemek için Kuzey ve Güney Irak'ı Bağ- dat'tan ayırarak birer manda haline getirme çabası sürmektedir. Hegemonya yanşında merkezi gelişmiş ülkeler, kendi aralannda içten içe süren rekabete rağmen özellikle stratejik coğrafyalarda yer alan gelişmekte olan çevre ülkelerin bölgesei birer güç olarak ortaya çıkıp dünya ekonomisindeki pastadan pay almalan- nın önüne geçilmesi çabasında ise işbirliğinden ka- çınmamışlardır. ABD dış politikasında belirleyici olan "biryerde as- keri olarak varsanız orada ekönomik ve siyasi olarak etkin olursunuz" anlayışı bölgeye uygulanmış ve bun- da önemli başan sağlanmıştır. Fakat, Iran'da dış po- litikada ideolojiden çok ekönomik çıkariara öncelik vermeye çalışan HatefnJ'nin 1997'de göreye gelme- siyle bolgede Iran ve Irak'a karşı ABD - Ingiltere - Is- rail ittifakının ikili tahdit politikası zora girmiştir. Alman- ya ve Fransa'nın bölge kaynaklanndan yararianma he- sapları ise bunu daha da zora sokmuştur. Bu geliş- meler üzerine ABD ve Ingittere'de birçok şirket bu ül- kelerde yatınmın yollannı aramaya başlamışlardır. Ankara açısından Almanya ve Rusya'nın Iran'la ya- kın ilişkisi, Fransa'nın Iran ve Irak'a yanaşması, Çin'in büyüyen ekonomisi nedeniyle artan enerji ihtiyacı sonucu bölgeye ilgisinin artması, alternatif polrtika im- kânlan yaratabilir. Bu durum, Türkiye'nin, Kuzey Irak konusunda yapılabilecek olası baskılara karşı diren- mesini kolaylaştıracaktır. Şu da, Körfez Savaşı'ndan orta ve uzun dönemde Türkiye'nin zaranna olabile- cek beklentileri olanlann işterini zorlaştıracaktır. Bu bek- lentilerin ne olduğunu gizlemek ger&ği bile duyma- mışlardır. INC'den (Irak Ulusal Konseyi) Nabil Musa- vi Londra'da Aralık 1998'de yaptığı açıklamada, Londra ile "Irak'taki kurtanlmış bölgeler konusunda Ingiliz hükümetinin de kabul ettiği detaylı birplanlan oiduğu'nu ifade etmişti. Etnik - dinsel kışkırtmalaria Türkiye'nin geleneksel kurumlannın saygınlığını yıkarak bir panik havası ya- ratıp Ankara'yı tavize zorlamakta başansız olanlar, ekö- nomik çıkmazlaria dize getirme politikasına yönelmiş- lerdir. Ankara ve Tahran'ın, gelişmeler karşısında Bağ- dat'la işbiriiğine gitmeleri halinde Kuzey Irak'ta Tür- kiye'yi olumsuz etkileyecek bir yapılanmaya gidilme- si son derece zorlaşır. Almanya, Fransa, Rusya, Çin gibi ülkelerin enerji kaynaklan nedeniyle bölgeye karşı gittikçe artan il- gileri. ABD - Ingiliz - Israil ışbıriığinin dıkkatlerini bu rekabete yönlendirmesi, Ankara'nın Kuzey Irakta eli- ni kuvvetlendirir. Yani çok kutupluluk Ankara'nın ya- rannadır. Büyük güçler arasında bölgenin ekönomik zengin- liöinden pay kapma yanşının yeniden başlaması, ABD -Ingiltere - Israil ittifakına karşı bir denge oluştura- caktır. Irak'a ve Iran'a karşı ABD - Ingiltere ambargo- su Fransa ve Rusya tarafından artık ciddiye alınma- maktadır. Bu gelişmeler Ankara'nın yarannadır. Bol- gede büyük devletlerin kendi aralannda rekabete gir- meleri bölgesei politikalann belirlenmesinde An- kara'nın elini güçlü kılacaktır. E-mail: emingurses(S yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Beetho- 1 ven'intekope- rası. 2/ Sahip 2 olma, kazan- 3 ma... Bir gös- . D E termesıfatı.3/ Namaz ibade- tinin birimi... Hisse. 4/ Bir nota... Pedallı kûçük moto- 8 siklet. 5/Ispan- 9 yollann sevinç ünlemi... Amerika'da yaşayan ve yavrulan- 1 nı sırtında taşıyan ke- 2 seli sıçan. 6/ Sam- 3 sun'un bir ilçesi. 7/ 4 Bürümcük görûnüşlü 5 bir tür kumaş... Bar- 5 yumelementininsim- j gesi. 8/ Rütbesiz as- g ker... Üç Silahşör- Q ler'den biri. 9/ "Her mihnet kabulüm, yeterki /—eksilmesin pencerem- den" (C.S. Tarancı)... Bir'öğretim kurumu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dövme demir. 2/ Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan... Klav- yeli bir çalgı. 3/ Eğik olmayan... Eski dilde bulut. 4/ Kuran'da bir sure... Gizli görevli. 5/ Taşküre. 6/ Parola... Çokkullanılmaktan yıprannuş, eskimiş. 11 îstanbul'un Beyoğlu semtinin eski adı... Bir nota. 8/ Ördek... Bır müzik parçasının dinleyicilerin is- teği üzerine bir kez daha çaluıması. 9/ Elektrik am- pulünün takıldığı yivli yer... Yumuşak deri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle