Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
EtHün iki kez ihlali
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gü-
rel'in özel yaşamı ile ilgili haber-
lerin gazetelerin manşetlerine çı-
kanlması meslek etiği açısından
tartışma yarattı.
Türkiye Gazeteciler Cemiye-
ti'nin Türkiye Gazetedleri Hak ve
Sorvmluluk Bildirgesi" çok açık
ifadeteriçeriyor "Gazeteci; kamu-
ya mal olmuş birşahsiyet bile ol-
sa, halkın haberalma, bilgilenme
hakkıyla doğrudan bağlantılı ol-
mayan hiçbir amaç için, izin ve-
rilmedikçe özel yaşamın gizliliği
ilkesinl ihlal edemez."
Gürel'in "özel" yaşamının ha-
beryapılmasında bir kamu yara-
n yoktur. Buna karşın, Gürel'in bor
madenlerinin "özel" ellere geç-
memesi için direnişinde ise ka-
mu yaran vardır. Konuya bu açı-
dan bakıldığında, bir değil iki an-
lamda etik ihlalinden söz edile-
bilir. Birincisi, Gürel'in özel ya-
şamının haber yapılması, diğeri
de Gürel'in özel yaşamının, kimi
özel çıkariara karşı çıktığı bir dö-
nemde manşetlere taşınması!
Umarız, Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti bu duyariı konuyu gün-
demine alır ve meslek ilkelerine
sahip çıkar.
ISIK KANSU
Tek parti goruntusuTBMM'de 5 parti var gerçi, ama tek
parti yönetiminde gibiyiz. TBMM'nin
hemen tümü özelleştirmeci, piyasacı.
Uluslararası tahkimin anayasallaştırıl-
ması ya da bir özelleştirme uygulama-
sı mı gündeme geldi, iktidanndan mu-
halefetine değin tüm partiler yek vücut
oluveriyoriarda yaklaşık iki haftadırsü-
ren "Beyaz £ner//"operasyonu ileener-
ji sektöründeki özelleştirmelerin ipliği
pazara çıkmış, üst düzey bürokratlar
yolsuzluk gerekçesiyle tutuklanmışken
sorumluluğu Enerji Bakanı Cumhur Er-
sümer'e yüklemede ürkek davranıyor-
lar. Niye? Yakın geçmişte TBMM'de bu-
lunan partilerin hemen hepsi Enerji Ba-
kanlığı'nı yönetmiş. Hepsi, enerji sek-
töründe özelleştirmeyi savunmuş, bu
alanı piyasalaştırmaya çabalamış, ka-
mu yararını gözetmeyen sözleşmele-
rin, anlaşmalann, ihalelerin altına imza
atmış... Hal böyleyken, jandarma ve
DGM tarafından yürütülen "Beyaz Ener-
ji' operasyonunun başlangıcından bu ya-
na "demokrasi" sözcüğünü ağzından
düşürmeyen Başbakan Yardımcısı Me-
sut Yılmaz. geçen hafta ANAP grubun-
da yine "siyaseti etkisizleştirme çaba-
/an"ndan söz etti. Yılmaz, Fransız dü-
şünür Montaigne'in "fanilerin yaptığı
her işte kusurtar olabileceği ve bir dü-
zeni kusurlu göstermenin ne kadar ko-
lay olduğu, bir halka eskiden saygın
olanian kûçümsetmenin hiç de zor o/-
mayacağı, ama ytkıian saygınınyerine ye-
nisini getirmenin zor olduğuna" ilişkin
sözlerini anımsattı ve ekledi: "Bu yak-
laşım, son dönemde ülkemizdeki geliş-
meleri anlamada da çok önemlidir. Si-
yaseti etkisizleştirme çabalan belkide he-
defıne ulaşacaktır. Bu işe bu kadar in-
san emek verdiğine göre, basın da bu
işin üzerine bu kadar şevkle gittiğine
göre, bütün bu gayretler netice verme-
den kalmayacaktır. Ama burada göz
önünde tutulması gereken husus, Fran-
sız düşünürûn işaret ettiği gibidir. Yıp-
ratılantn, küçümsetilenin, topluma kötü
gösterilenin yerine konulacak başka bir
şeyin olmamasıdır." Aynı Mesut Yılmaz,
aynı Montaigne'in "HalkveKral'adh de-
nemesini de okumuş olmalı: "Kralın iyi-
si kötüsü, sevileni sevilmeyeni hep ay-
nı saygıyı görür. Birkralsam, halkın ba-
na çatmaması, beni sevmesine alamet
sayılmaz, çünkû çatmak istese çata-
mazdı. Ardımdan gelenler, dostum ol-
duklan için gelmiyoriar, halleşip dertleş-
meyen insanlar arasında dostluk ola-
maz. O kadaryükseklere çıkmışım ki in-
sanlarla alışverişim kalmamış, birbiri-
mizden çokaynlmış, çokuzaklaşmışız."
Siyasetçiler, halkın arasınasamimiyet-
le kanşıp toplumun son operasyonlar-
dan çıkardığı sonuçları bir dinleseler,
asıl siyasetçinin siyaseti etkisizleştirdi-
ğine ilişkin yaygın kanıyatanık oluvere-
cekter... Eger siyaset halkın gözünde
küçülüyor, kötü görülüyorsa bunun baş-
suçlusu, öza/izmi, yeni sağcılığı bayrak
yapmış, "fefcpartf" yönetimı görüntüsü
veren siyasetçilerdir.
Tepki
Emek Platformu'nun 9 Ocak
tarihli bildirgesi hazırlanırken
"ülke bütünlüğü" gibi, "ulus-
devlet" gibi sözcüklerin
çıkanlmasına ilişkin yazımıza
olumlu-olumsuz tepkiler
geldi.
Kimileri, Emek
Platformu'nun toplantısında,
yazıda sergilendiği gibi bir
ideolojik tartışma olmadığını
dile getirdiler. Kimileri,
üzerinde değişiklik yapılan
taslakların alt komitede
hazıriandığını, dolayısıyla
liderler düzeyinde ele
alınmadığını söylediler.
Bir başka nokta: Bizi
arayanlann hemen hepsi
"ulus-devlet", "ülke
bütünlüğü" gibi sözcüklerle
bir alıp veremedikleri
olmadığını özellikle
vurguladılar.
Toplantıda "ulus-devlet",
"ülke bütünlüğü"
sözcüklerine karşı çıkanlara
gelince...
Her nedense, onlardan hiç
ses çıkmadı. Üstlerine
almadılar herhalde.
Geçen hafta, Sağlık Bakanlığı'nın Tababet
Uzmanlık Yönetmeliği'nde yapılan ve şef-şef
yardımcılığı için açılan yabancı dil ve bilim sı-
navını uakanlığın yetkisi içine alan değişiklik-
ler konusunda Danıştay'ın yürütmeyi durdur-
ma karan verdiğini dile getirmiştik.
Danıştay 5. Dairesi'nin, 21 Aralık 2000 ta-
rihinde verdiği karannda "üç kademeli şef ve
şefyardımcılığı sınavlannın ilkini oluşturanya-
bancı dil sınavının hukuka ayhnlığının saptan-
ması karşısında, sonraki evrelere ilişkin sınav-
lann da yapılmasına hukuken olanak bulun-
madığı"r» hüküm altına almasına karşın Sağ-
Hukuk devleti isteyenler nerede?lık Bakanlığı. 15 Ocak Pazartesi günü "mes-
leki bilgi, beceri ve yetenek ile eğitim ve öğ-
retim yapabilmeyeteneğısınavrn gerçekleş-
tirdi. Yani, yargı karan hiçe sayıldı, bir başka
deyişle, Başbakan Bülent Ecevit'in "Beyaz
Enerji" operasyonu sonrası sahiplenmek ge-
rektiğini sıkça dile getirdiği "demokratik hu-
kuk devleti" ilkesine aykırı işlem gerçekleşti-
rildi. Türk Tabipleri Birliği, doğal olarak Sağ-
lık Bakanlığı'nın son sınavı Danıştay'ın kara-
rına rağmen yaptığı gerekçesiyle Sağlık Ba-
kanı Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığı Müs-
teşarı Haluk Tokucoğlu ile Sağlık Bakanltğı
Personel Genel Müdürü Saliha Çelik hakkın-
da savcılığa suç duyurusunda bulundu:
"Şikâyetedilenler, açıkyargı kararianna rağ-
men sınavı yaparak anayasaya ve yasalara
aykın davranmışlardır. Kendilehni hukukun
üstünde ve dışında görmüşlerdir. Böylece
yargı karannı hiçlemişler, yok saymışlardır.
Kendilerine hukuk ile verilen yetkilerini keyfı
birbiçimde kullanarak hukukun üstünlüğûne
bağlı bir devleti değil, devletin hukuka üstün-
lüğünü gerçekleştirmişlertlir. Sanıklar, eylem-
lerinin suç olduğunu bile bile yargı karartan-
nı uygulamamışlardır."
İşin ilginç tarafı, Sağlık Bakanlığı yetkilile-
rinin, hukuk dışılığı yargı karan ile belirlenmiş
sınava karşı çıkanlar hakkında suç duyuru-
sunda bulunma ve dava açma hazırlığı için-
de olmalan.
"Hem suçlu, hem güçlü" deyimi böylesi
durumlar için söylenmiş olmalı...
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMtROĞLU
Takıyye demeçleni
Mesut Yılmaz
Askerin politikaya karışması benim çıkarıma
bile olsa yanlıştır. Herkes demokrasiye saygılı
olursa, hiç sesimi çıkarmam, uyum içinde iş-
lerimizi yaparız. Ben politikacı olarak Avrupa
Birliği yolunda elimden geleni yapar ve kol-
larım ülkemi! Ben her zaman düşündüğüme, konuş-
tuğuma sıkı sıkıya bağlanınm! Yolsuzluğu yapanlar
. kım olursa olsun acımayız. Hele bunlar bir de , .
bize yakınsa eğer, elbette ortaya çıkmasını
en çok biz arzularız. Arkamızda gölge, şaibe
istemeyiz kardeşim!
Dinç Bilgin
Ben yasalara saygılı ve de adil
bir işadamıytm. Kişisel çıkar peşinde
olsaydım, bu âlemde barınamazdım. Hor-
görülmeyi içime sindiremem. Çalışanımı, dos-
tumu severim. Ceketimi alıp çıktığım yere
geri döndüysem, bu mesleğe sevgimdendir. llk fırsatta
elbette döndüm, çünkü hiçbir zaman parayı
önemsemedim. Hatalarımdan kaynaklanan sorunlan
başkalarıyla paylaşmayı düşünmem. Medyada
emekçilerin yanındayım. Gazeteciyim, ne kralım, ne de
imparatorum ben!
Abdullah Gül
Bizim Fazilet Partisi'ndeki gelenekçilerden
farkımız yenilikçi olmamız. Merkez sağdan
hiçbir farkımız yok aslında. Sadece pa-
ralelimizdeki partilere oranla bizim hare-
ketimiz yeni ve inşallah bu güzel tez-
lerimizi halk da benimseyecek. Umarız güzer-
gâhımız tutar! Dini duygulan sömürmek
yanlıştır, buna karşıyız. Inançlara kanşmamak
her zaman sonuç veren bir tutumdur, laik
şeriatçı aynmı bitsin artık. Biz Yenilikçiler, hileci-
liğe asla prim vermeyiz!
Gönül Çil
(Evin Ana)
Ben halkın sevip benimsediği bir kişi
sıfatıyla tanındım. Dürüst bir şahıs
olarak bu şöhretimi çete elamanlığı
kisvesinde, kötü niyetli kişilerin içine sızma
yaparak kullanayım istedim. Herkes beni
içimden geldiği gibi konuşan, samimiyet ve
temizliğin simgesi olarak bildi, ben de
bu özelliklerimi hep korudum. Bu amaçla,
fırsattan istifade vurgun yapanların
arasına kanşıp, yolsuzluklarla savaşanların
ortağı oldum!
Not: Tüm takıyye demeçlerini, ilk satırdan başlayarak ve
satır atlayarak yeniden okuyunuz!
Ali Sürmeli niçin iki rolde?!
Sabah gazetesinin 9 Ocak 2001 tarihli sayısında, "Filler
ve Çimen" adlı film hakkındaki eleştirilerini yazmış Hıncal
Uluç. Filmi sevmemiş, kendine özgü deyimiyle "entel işi"
bulmuş, Antalya'da nasıl bu kadar ödül aldığını anlayamamış.
Bunlar kendi düşünceleridir, birinin sevdiğini bir başkası
sevemez, olabilir. Örneğin bana göre, sesi çok kötü olmasına
rağmen şarkı söylemekte ısrar eden insan, star ve güzel olsa
da, kitleyi kandınmaya çalışır. Ama bir başkası bunu "akıllı
bir gihşimcilik" olarak yorumlayabilir.
Fakat, filmde All Sürmeli'nin niçin iki rolde olduğunu
Hıncal Uluç'un hiç anlayamamış olmasını da ben anlamadım.
Üstelik "Ali Sürmeli'ye daha fazla para ödemek için mi?" diye
sorarak.
Filmdeki tetikçi ile yerine geçirilen zavallı, kiralık adamın
birbirine benzemesinden daha doğal ne olabilir? Bir tek şu
olabilir, böyle benzerlik gerektiren iki rolü, tek bir oyuncunun
canlandırması!
Bunu anlamak için de, yazmadan önce, fılmi doğru düzgün,
önyargısız ve dikkatle izlemek gerekirl
HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
fa AVi U
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
••m
ve
H A R B t SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
C? <? &
BULUT BEBEK NVRAYÇÎFTÇI bulutbebek@hotmail.com
Selam
fısiıkkıran/
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAU ••-'•' **» 20 Ocak
OKYANUS fÇIN YENI BİR CANKURTAKAM BOTU..
13S1PB BU6ÜU, ABD'DE, YEHİ BÎR OKYANUS CAHKUfSTAHAfJ SOTU D£-
NENPİ. OOUGiAS UÇAK KUBULUŞU TABAPtNDAN İMAL EPiLEfJ BOT,
TOKPİL BÜYÛiUJJĞUHDe ALJJMİNYUU SİLİKIO/R£ Ye&LEŞri£JIMİÇfİ.
UÇAtCmN ATdABİLehl VEYA peNiZAlTI GEUİL£RİMD£N TT3R.PİL
GİBİ YOUAMABİLEH Su Sic/AJpi&j Üze&İH&EtÜ HAUCALAR. Ç£-
KİUMCe AÇlL!YOet>U. tAPAfOA&J AÇILIUCA OTOMATİK OLABAİC
KBAJPt K£AJOİNE ŞlŞEKl BO-
TUU içiNPS, e Kiçfye Bie.
HAFTA YBTlECeiC YİY£CBK
V£ G&IEKLİ ALJET SuLUN-
YeJCA, K/ÇrAN
KÜÇ.ÜK S'E DENİZ
MOTO&U DA SULUNAhJ Sû-
TVtJ KAZAZePELGR İÇİH ÇOK
FÂYDALI S
GÖRÜŞ
EMtN GÜRSES
On Yıl Sonra Körlez Savaşı
16 Ocak 1991 'de ABD öncülüğünde Irak ordusu-
nun Kuveyt'ten çıkanlması için bir saldın başlatılmış
ve bunda başanlı olunmuştu. ABD ve Ingiltere'nin
Saddam'a yeşil ışık yakmasıyla 2 Ağustos 1990'da
Kuveyt'i işgal eden Irak ordusunun bu girişimi sonu-
cu ABD ve Ingiltere'nin bölgeye yerleşmesinin yolu
açılmıştı. Bu gelişmelerin Ankara'ya en önemli fatu-
rası, bölünme sürecine sokulan Irak'taki gelişmele-
rin bölgeye yayılma tehlikesi olmuştur. Aradan on yıl
geçmesine rağmen bölgedeki belirsizlik henüz sona
ermemiş, mert<ezi büyük güçlerin yağma yanşı sür-
mektedir.
ABD, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin akabinde
yaşanan ortamı değerlendirmiş, Iran'ı dize getirmek
ye savaş gücünü kırmak için silahlandırdığı Irak lide-
ri Saddam Hüseyin'i Körfez'e yerleşmek için kuljan-
mayı da başarmıştır. Carter Doktrini'nin yeni versiyo-
nu bölgeye uygulanmış, uluslararası sistemde aske-
ri vefekonomikalanda hegemonyayı sürdürmek için
gerekli olan mali kaynakları sağlamakta son derece
önemli olan Körfez'deki enerji kaynaklanndan Rus-
ya'nın uzaklaştınlmasından sonra, Almanya'nın Iran
üzerinden, Fransa'nın ise Irak üzerinden olası bölge-
sel etkinliğinin engellenmesi amaçlanmıştı.
Körfez Savaşı sonrası ABD - Suudi Arabistan iliş-
kileri daha da gelişmiş, dünyanın en büyük petrol ya-
taklanna sahip (263 milyar varil) Suudi Arabistan,
1994-1997 yıllan arası ABD'den 36.4 milyar dolarlık
sHah sîstemi satın almıştır. Pentagon'dan 1997'de
gelen açıklamaya göre ise ABD askeri varlığı Körfez'de
en az 20 yıl daha bulunacaktır. ABD'nin 5. Filosu Kör-
fez ülkesi Bahreyn'de bulunmakta ve böylece bölge
kontrol altında tutulabilmektedir.
100 milyar varilin üzerinde petrol rezervine sahip
Irak'ın bu kaynaklanna el koymakta zorlanan ABD -
Ingiltere - Israil ittifakı, olası bölgesei dayanışmalara
meydan veımemek için bölge ülkelerine karşı, Iran -
Irak savaşında olduğu gibi birbirine düşürmek de da-
hil, etnik farklılıklan kışkırtmak çabalannı arttırmıştır.
Irak'ın, enerji kaynaklannı askeri alanda güçlenmek
amacıyla kuilanmasını ve bolgede Batılı çıkartan teh-
dit etmesini önlemek için Kuzey ve Güney Irak'ı Bağ-
dat'tan ayırarak birer manda haline getirme çabası
sürmektedir.
Hegemonya yanşında merkezi gelişmiş ülkeler,
kendi aralannda içten içe süren rekabete rağmen
özellikle stratejik coğrafyalarda yer alan gelişmekte
olan çevre ülkelerin bölgesei birer güç olarak ortaya
çıkıp dünya ekonomisindeki pastadan pay almalan-
nın önüne geçilmesi çabasında ise işbirliğinden ka-
çınmamışlardır.
ABD dış politikasında belirleyici olan "biryerde as-
keri olarak varsanız orada ekönomik ve siyasi olarak
etkin olursunuz" anlayışı bölgeye uygulanmış ve bun-
da önemli başan sağlanmıştır. Fakat, Iran'da dış po-
litikada ideolojiden çok ekönomik çıkariara öncelik
vermeye çalışan HatefnJ'nin 1997'de göreye gelme-
siyle bolgede Iran ve Irak'a karşı ABD - Ingiltere - Is-
rail ittifakının ikili tahdit politikası zora girmiştir. Alman-
ya ve Fransa'nın bölge kaynaklanndan yararianma he-
sapları ise bunu daha da zora sokmuştur. Bu geliş-
meler üzerine ABD ve Ingittere'de birçok şirket bu ül-
kelerde yatınmın yollannı aramaya başlamışlardır.
Ankara açısından Almanya ve Rusya'nın Iran'la ya-
kın ilişkisi, Fransa'nın Iran ve Irak'a yanaşması, Çin'in
büyüyen ekonomisi nedeniyle artan enerji ihtiyacı
sonucu bölgeye ilgisinin artması, alternatif polrtika im-
kânlan yaratabilir. Bu durum, Türkiye'nin, Kuzey Irak
konusunda yapılabilecek olası baskılara karşı diren-
mesini kolaylaştıracaktır. Şu da, Körfez Savaşı'ndan
orta ve uzun dönemde Türkiye'nin zaranna olabile-
cek beklentileri olanlann işterini zorlaştıracaktır. Bu bek-
lentilerin ne olduğunu gizlemek ger&ği bile duyma-
mışlardır. INC'den (Irak Ulusal Konseyi) Nabil Musa-
vi Londra'da Aralık 1998'de yaptığı açıklamada,
Londra ile "Irak'taki kurtanlmış bölgeler konusunda
Ingiliz hükümetinin de kabul ettiği detaylı birplanlan
oiduğu'nu ifade etmişti.
Etnik - dinsel kışkırtmalaria Türkiye'nin geleneksel
kurumlannın saygınlığını yıkarak bir panik havası ya-
ratıp Ankara'yı tavize zorlamakta başansız olanlar, ekö-
nomik çıkmazlaria dize getirme politikasına yönelmiş-
lerdir. Ankara ve Tahran'ın, gelişmeler karşısında Bağ-
dat'la işbiriiğine gitmeleri halinde Kuzey Irak'ta Tür-
kiye'yi olumsuz etkileyecek bir yapılanmaya gidilme-
si son derece zorlaşır.
Almanya, Fransa, Rusya, Çin gibi ülkelerin enerji
kaynaklan nedeniyle bölgeye karşı gittikçe artan il-
gileri. ABD - Ingiliz - Israil ışbıriığinin dıkkatlerini bu
rekabete yönlendirmesi, Ankara'nın Kuzey Irakta eli-
ni kuvvetlendirir. Yani çok kutupluluk Ankara'nın ya-
rannadır.
Büyük güçler arasında bölgenin ekönomik zengin-
liöinden pay kapma yanşının yeniden başlaması, ABD
-Ingiltere - Israil ittifakına karşı bir denge oluştura-
caktır. Irak'a ve Iran'a karşı ABD - Ingiltere ambargo-
su Fransa ve Rusya tarafından artık ciddiye alınma-
maktadır. Bu gelişmeler Ankara'nın yarannadır. Bol-
gede büyük devletlerin kendi aralannda rekabete gir-
meleri bölgesei politikalann belirlenmesinde An-
kara'nın elini güçlü kılacaktır.
E-mail: emingurses(S yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Beetho- 1
ven'intekope-
rası. 2/ Sahip 2
olma, kazan- 3
ma... Bir gös- .
D E
termesıfatı.3/
Namaz ibade-
tinin birimi...
Hisse. 4/ Bir
nota... Pedallı
kûçük moto- 8
siklet. 5/Ispan- 9
yollann sevinç
ünlemi... Amerika'da
yaşayan ve yavrulan- 1
nı sırtında taşıyan ke- 2
seli sıçan. 6/ Sam- 3
sun'un bir ilçesi. 7/ 4
Bürümcük görûnüşlü 5
bir tür kumaş... Bar- 5
yumelementininsim- j
gesi. 8/ Rütbesiz as- g
ker... Üç Silahşör- Q
ler'den biri. 9/ "Her
mihnet kabulüm, yeterki /—eksilmesin pencerem-
den" (C.S. Tarancı)... Bir'öğretim kurumu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dövme demir. 2/ Düşüncenin tasarlayabileceği
bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan... Klav-
yeli bir çalgı. 3/ Eğik olmayan... Eski dilde bulut.
4/ Kuran'da bir sure... Gizli görevli. 5/ Taşküre. 6/
Parola... Çokkullanılmaktan yıprannuş, eskimiş. 11
îstanbul'un Beyoğlu semtinin eski adı... Bir nota.
8/ Ördek... Bır müzik parçasının dinleyicilerin is-
teği üzerine bir kez daha çaluıması. 9/ Elektrik am-
pulünün takıldığı yivli yer... Yumuşak deri.