23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19OCAK2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Spike Lonze'nin ilk yönetmenlik denemesi John Malkovich Olmak bugün gösterimde Dd yüz dolara Idrabk beyinCUMHUR CANBAZOĞLU Kâğıt üzerinde sezonun en garip fiim- lerinden bin, bızce de Amerikalılann uzun süredir yaptıklan en hoş sürpriz. ABD'de '^nodze" diye nitelenen, port- föyüne bir dolu bağımsız festivalden ödüller ekleyen, bu tûr işlere alışık Av- rupa'da ise daha soğukkanlılıkla kar- şılanan John Malkovich Olmak, *ra- hatfihn" tutkunlanna göre değil önce- likle Buna karşılık, akıllı sinemadan, uçlarda dolaşan gerçekûstücü ömekler- den, yeni stiller peşinde olanlardan top- lanmış birçok iz taşıdığını söyleyebi- liriz. Bir kukla gösterisiyle açılıyor film, her şeyiyle sanat kokan, büyülü kare- ler. Sonra daha hafîf bir tonda akıyor anlabm. Craig Schwartz (Cnsack) mut- suz bir sokak kuklacısı; kansı Lotte (Diaz), evi hayvanlarla doldurmuş bir veteriner. Heyecansız ve parasız bir ya- şam sûrüyorlar. Craig, sonunda nor- mal bir işte çalışmaya karar verip Man- hattan'daki bir gökdelenin 75'inci ka- tmda faaliyet gösteren bir şirkete arşiv elemanı olarak gıriyor. Bir nevi çekme kata benzeyen bu ba- sık mekânda çalışmaya başlayan Cra- ig, aynı yerde ofısı olan güzel Maxi- ne'e (Keener) abayı yakıyor, ama kar- şılık alamıyor. Bu arada dosyalan çıkanrken bir do- labın arkasında küçûk bir kapının var- hğını fark ediyor ve ardındaki tûnelle John Malkovich Ofmak - Being John Malkovich /Yönetmen: Spike Lonze / Senaryo: Charile Kaufman/ Görüntü: Lance Acort/Müzik: Carter Burnell / Oyunculan John Cusack, Cameron Diaz, John Malkovich, Catherine Keener, Orson Rean, Mary Kay Place, Charlie Sheen/1999, ABD yapımı / 112 dakika. JohnMalkovich'ın beynine ulaşıldığı- nı, yaklaşık 15 dakıka boyunca Malko- vich olunduktan sonra da bu- otoyolun yanuıa çuval gibı düşüldüğünü keşfe- diyor. Sunnı Maxine'e açıyor ve bu meta- fizik deney kârlı bir işe dönüşûrken kansı Lotte'nin sun öğrenmesi, öykü- yü bambaşka adreslere taşıyor... Son yıllarda şöhret ve onun kültürü üzenne çekılmış, en iyi "metafizik vod- vfl"lerden bin bu film; psıkolojık açı- dan ilginç bir deneme, komedi açısın- dan da yer yer Month Pyton çizgisini anımsatacak kadar matrak. Tabii eksıkler de çok, vıdeokhpler ve reklam fîlmlerinden gelen 30 yaşında- ki Spike Lonze (asıl adı Adam Spiegei) kapıyı açıp bır adamın beynuıe gırerek çok iyi başlıyor fılme, ama nasıl biti- receğine de bir türlü karar veremeyip dağılıyor. Bu açıdan aksak gidiyor ba- zı işler, ama genelde tünelle Malko- vich'e ulaşan göbek bağı, *yanm'1 ol- gusunun yaşamımızdaki yen, kafes, böyle bir firsatla dışa vurulan cinsel arayışlar gibi bır dolu metaforu çok çok iyi bir araya getirmeyi başanyor "çaytok" yönetmen (bu sezon Üç KralTa rüştünü bir kez daha ıspat etri). Peki, neden John Malkovich de bir başka isim değil? Işte bu soru, fdmin püf noktasını oluşturuyor. Çünkü sıra- dan bir oyuncu değil Malkovich, çok yetenekli, başanlı, disiplinli. Aynca seks sembolû, yakışıklı değil, ama en- telektüel donanımıyla kadınlann sü- rekli gözdesi. 15 dakikalığına Malko- vich olmak, sıradan bıri için iyi bir ar- tistin, çekici biradamm, ünlü birinin tüm tatiannı yaşamak demek Oyuncu kadrosu çok iyi; Cameron Di- az tam rolünün tipi olmasa da vücudu yerine ruhuyla oynamayı denıyor. John Cusack da (Con Air, Ince Kırmızı Hat), fazla temiz yüzüne rağmen rolûnü kı- vırmayı başanyor. Malkovich ise ger- çekten sıradışı. John Malkovich Olmak, belki de iki kez seyredilmesi gereken bir film, ama her seferinde farkh şeyler keşfedilece- ği, müthiş aynntılar bulunacağı sanıl- masın. Sadece, AüfYümaz'ın Ahh Be- Iinda'sı ya da îrfan Tözûm'ün Monte Kristo'sundaki (öykü: NazhEray) sıkın- tılı atmosferi bir başka tatla hissetmek için hoş bır firsat. Haftanın en iyisi. 65 mifyonyılhk öykü200 milyon dolarlık bütçesiyle tüm zamanlann en pahalı fılmi unvanmı kazanan Dinozorbugûn- den itibaren sinemaseverleri, ha- yal etmenin bile zor olduğu, insa- nın hiç ayak basmadığı bir dünya- ya, 65 milyon yıl öncesrne götür- meye başhyor. Ticari açıdan cesur bir yapun olduğu rahatlıkla iddia edilebilir filmin, komik karakterlen yok şı- rin müzıklen yok, hele heje çızgı fılmlenn ohnazsa ohnaz malzeme- lennden ahlaksal hıçbir mesajı yok. Animasyondan öte, bilimsel ya- nı ağır basan, öykü ve anlatımı yavaş akan görkemli bir teknolo- ji harikası özetle. Disney, kâğıt kalemi bir tarafa bırakıp tamamen bügısayar yardı- mıyla hazırlamış filmi ve dijital teknolojiyle yarattığı dinozorlan Venezuela, Flonda, Hawaı'den alınmış gerçek doğa görüntüleri- nın üzerine bindirerek şaşırtıcı öl- Dlnozor-Dlnosaur / Yönetmenter Ralph Zondag, Eric Leighton / Senaryo: John Harrison, Robert Nelson Jacobs / Görsel Efektler: Neil Krepela / Türkçe Seslendirme: Yıldız Kerrter, Haidun Boysan, Toprak Sergen, Gûfen Karaman, Zafer önen, YektaKopan/2000, ABD yapımı / 75 dakika. çüde inandıncı görüntüler yaka- lamayı başarmış... öykünün kahramanı ailesınden ayn düşmüş Aladar adındaki, bir tür dinozor. Yaşadığı adamn me- teoryağmuruyla yerle bır olmasın- dan sonra anakaraya geçip yakın- lanru ararken yaşadığı serüven- lerle gelişıyor fıbn. Öyle ahım şahım özellıği olma- yan sıradan bir öykü Aladar'ınki; ama görsel zenginlik o kadar faz- la kı dinozor tutkunlannın konu- yu o kadar dert edeceklerini san- mıyoruz. Asıl sorun ise çocukla- nn bu kadar 'canh' dinozorlardan ne derece etkileneceği üzerinde yoğunlaşıyor. Vıdeo-oyunlarla, Ju- rassic Park'la son dönemde dino- zorlara bır sempatı, alışkanlık var, ama yine de bir çok sahnede gö- rüntülerin tüyler ürpertuğini behrt- mek gerek. ABD'de 14 yaşından küçükle- rin, yamnda bir yetişkin olmadan fibrü izlemesi yasaklandı. Avru- pa'da ise birçok ülkede çocukla- nn korkabileceği konusunda po- lemik yaşandı, ama böyle bir sı- rur getirilmedi. Bızde de yaşla ıl- gıli bir karar yok şu anda. Biz yine de çocuklann bu filmi izlerken yalnız bırakılmamasını öneriyoruz. Disney. kâğrt kalemi bırakıp bügisayar yardımryia hazırlamış filmi ve dijital teknolojhle yarattığı dinozorlan Venezuela, Florida, HawaTden alınmış gerçek doğa görüntûlerinin üzerine bindirerek inandıncı görüntüler yakalamayı başarmış-. Pokemon 2: En CüçlÜO- Pokemon 2: ThePowerOf One / Yönetmen: Kunihiko Yuyama, Michael Haigney / Özgün Senaryo: Jonathan Lemkin / Müzik: Ralph Schuckett/ 2000, ABD- — Japonya yapfmt / 82 dakika. Büyüklere sakıncalı Bırinci fılmin müthiş tıcan başansından sonra meşhur "Pokemon ailesi" mınıkleri /azla bekletmeden ikinci filmle gen geldı. Pokemon'un yeni serüvenlen '2' numa- ra dıye kodlanmış ama çeşitli kişiler tara- findan yazıldıktan sonra Lemkin tarafından gözden geçınlen senaryonun birincı fıbn- den fazla bir farkı yok. Yalnızca yeni ürü- nün daha az ticari endişeyle kaleme almdı- ğını, çocuklann kötü etkılenmesine karşı bir takım önlemlere başvurulduğunu ve se- yircı kıtlesının sınırlannın zorlandığmı söy- leyebılınz... Konu şöyle; genç Pokemon eğitmeni Ash Ketchum'un daha zor bir görevı var ikinci filmde; sıkı bir Pokemon koleksiyoncusu olan Lawrence III, doğanm dengesmı sağlayan üç kuş 'ateş, buz, ışık'ı ele geçırerek dün- yarun geleceğini tehdit etmeye başhyor. An- cak efsanede, Ash gıbı 'seçilmiş' bınnın kötü adamı alt edıp düzenı sağlayabilece- ğini söyleniyor ve Pikachu'yla diğer Poke- monlar ona yardım için harekete geçiyor... Bız Pokemon 2: En Güçhl O'yu DVD'den izledik, ilk fıhnı de göz önüne getirerek bu yapınn beyazperde yenne TV ekranında da- ha ıyı algılanabıleceğine, bu- uzunmetrajh filmden çok uzatıhnış, geliştiribniş dizi çiz- gi füm mantığı taşıdığma karar verdik. Ya- puncılar fıhni iki öyküye ayırarak minikle- rin dikkatini çekmeyi denemiş ama sonuç pek tatminkar çıkmamış; bu açıdan önem- li bır eksiklik taşıyor yapıt. Paranın kokusunu iyi alan Satoshi Tajiri tarafından 1996'da bir Nintendo oyunu şek- linde icat edilen Pokemonlar şu anda sos- yologlann, işadamlanmn, ekonomıstlerin en çok kafa yorduklan olgulardan bın. An- cak son duruma göre Pokemon fırtması es- kisi gibi sert esmiyor; Batı'da okullarda ço- cuklan kötü etkihyor diye yasaklanan Po- kemon oyunlanndan sonra ikinci filmin ha- sılatının ABD'de 46 milyon dolarda kahna- sı, bu kahramanlara karşı olan annebabala- n umutlandırmış durumda. Bir not daha, filmin müziklerinin toplan- dığı albüm Balet Plak etiketıyle piyasada bu- lunabiliyor. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK adam9 bu kez temiz yüzlü Seri cinayetlere dayalı btr gerilim filmi. 'Sericinayetler'herzamankorkununvedeh- şetın kaynağı olurlar. Çünkü 'katflgizfidir', 'hedefkişibelirsizdir', 'nedenlerivamızka- tü bifir' ve 'zanıanı kata beürien' Bu neden- le de gerilim hıç azalmadan sürer. Bu film- de yönetmenbir değişıklik yapmış, katüi fil- min başmda tanıtmış. Böylece filmi izleyen- ler olayı katilin yanı başmdan yaşama ola- nağına kavuşuyor. Daha önce de katüi Los Angeles'ta izlemiş olan FBI dedektifi, bu kez de aynı olayla Chıcago'da karşdaşıyor. As- hnda dedektif Joet Campbell (James Spa- der) olayla karşılaşmıyor, seri cinayetler onun arkasından buraya geliyor, çünkü ka- til David Griffin (Keanu Reeves) onunla bir oyun oynamaktadır. Katüın hedefı sanki ci- nayet ışlemek değil de dedektifin ilgisini çekmek, onunla oyun oynamak. Fihn, seri cinayet psikolojisini işleme konusunda ba- ^nsız. Seri cinayetlerin psikolojik dürtüsû kişisel saplantılı bir şablondur. Seri cina- yetier ışleyen katil, belirli bir sürenin so- nunda kendisini tetikleyen bir dürtfi biriki- miyle harekete geçer. Bu süre cmayetlerara- sındaki periyodu belirier. tşlenen her cina- yetin, katili doyuma ulaştıran bir ritüeli var- dır. Bu fifmdeki gibi bir 'fadeyici', yahıız ya- şayan bir kadını ızlemek, hayatımn her adı- mıru saptayarak günlük hayatımn profilini çıkarmak işim kendısı için vazgeçılmez bir tören kabul eder. Belirli periyotlarla işlenen her cinayet, bu törenin adımlanıu yerine ge- tirerek islenir. Filmde bu saplantıh dürtüye uymayan bir cinayet var ki bütün seri cina- yet şablonunu bozuyor. Katıl, sokakta yaşa- yan bir kadını görüyor ve onu hedef olarak belirliyor. Oysa bu kadının hedef olmama- sını gerektiren birden çok neden var. Bir se- ri cinayet katili, kendi törenine uymayan bir hareketle doyum sağlayamaz. Bu olay da seri cinayetlerin psikolojik mantığmın ya bilinmediğini ya da önemsenmediğini gös- teriyor ki böyle bir fihn için ciddı hatadır. Rol dağıtımında da önemli bir yanlış ya- pılmış. Seri cinayet katilleri genel olarak 'kötü adam' görüntülü değıldır. Sıradan in- sanlardır, hiç akla gelmezier, bu nedenie de zor yakalarurlar. Çünkü, bu saplantılan dı- şında problemli olduklanru belirten bir işa- reüe dikkat çekmemeyi başarmışlardır. Oy- sa Keanu Reeves, hele de sıyah giysiler için- de "ben kanlim" diye bağıran bir duruma getirümış. Dedektif ise James Spader, temiz yüzüyle ve "son derece ajnnnlı dikkati" ıle göze çarpıyor. Katıile dedektif rollerde yer değiştirmiş olsalardı filmin gerilim dozu daha artar, seri cinayet mantığına daha uy- gun olurdu. Dedektifin yardım aldığı klinik psikolog ise son derece etkisiz, neredeyse bir akse- suar. Oysa böyle psikolojik öğesı güçlü bir filmde onun ayn bir yeri olmahydı. Katilm dedekü'fe duyduğu gizlı ilgide açıklanma- yan bir eşcinsellik iması duygusal bir geri- ümi artörabılirdi. Fihnin sonu, arük sen cinayetlerle ilgisi- ni koparmış bir aksiyon fıhTÜnin başansız- lığıdır. Fihnin entrik yapısına bütünüyle ay- kın bir uyduruk son, bir genlım fıhnı için bile aşın bir yanlış. Belirli bir gerilimi -her şeye karşın- tut- turduğu için ıkı yıldız alu; ama yönetmen böyle bir fılmi bir daha denemese daha iyi olur. Keanu Reeves, Izteyicfde flk kez kötû adamı ojTHiyor KEDt GÖZÜ VECDİ SAYAR En Miihim Mesele Işte, gene birlikteyiz kedi kardeşler... "Neden or- talardan kayboldun?" diye soracak olursanız, yanı- tım hazır "Canım yazmak istemedi bir süre!" Üzerimize bir karabasan gibi çöken şiddet olgu- su ve en duyarlı olması gereken toplum kesimlerin- deki duyarsızlığa karşı bir tepki miydi bu, bilemiyo- rum. İzledik (bir dehşet filmi gibi): Haksızlıklara, baskh lara, çırkınliklere karşı çıkmanın kolay olmadığı za- manlarda, korkuya sıgınanlann, yalanlara teslim olan- lann sayısının nasıl fazlalaştığını... Nasıl da kendilerini aldatmayı başarabiliyoriar, di- ye dü^ündük. "Böyle düşünmeyin sakın!" dediler. Ne var ki, Galile'ye de öyle demişlerdi. Ve dünya gene de dönüyor... ••• Ocak ayına, Onat Kutlar ı, Metin Göktepe'yi anımsayarak girdik. Hafta başında da, Nâam Hikmet'i andık, 99. yaş gününde. Dilerseniz, ustanın 1951 'de yazdığı "En Mühim Mesele" adh şiirini bırlikte okuyalım. Bakalım 50 yıl- da neler değişmiş, neler değişmemiş... "Toprak doyurası gözleri doymuyor çok çok para kazanmak istiyoriar, öldûrmemiz, ölmemiz lazım geliyor çok çok para kazanmalan için. Elbet de aşikare söylemiyorlar bunu: renk renk fener asmışlar kuru datlara, yalanlan salmışlar yollara, hepsinin de kuyruğu telli pullu. Davullar dövülüyor Pazar yerinde çadırlarda kaplan adam, deniz kızı, kesik baş, pembe donlu canbazlar tellerin üzerinde hepsinin de yüzü gözü boyalı. Aldanıp, aldanmamak Işte mesele. Aldanmazsak: vanz! Aldanırsak: yok!" ••* Üçüncü milenyumun bu ilk yazısında, hafta sonun- da tanık olduğum bir sansür olayından söz açmak istiyorum (bu olayın -iki üç gazete dışında- özgür ba- sınımızın dikkatinden nasıl olup da kaçtığını siz dü- şünün artık). Diyarbakır ŞehirTiyatrosu'nun sahnelediği "Mah- mut ile Yezıda" oyununun ilk gösterisıne davet edil- miştik, şair-yönetmen arkadaşım Orhan Alkaya ile bırlikte. Diyarbakırlı kedilerin yüzü daha bır güluyor- du bu gidişimde. Yaşamın normalleşmesi yönünde atılan adımlar, kedilerin geleceğe umutlannı arttırmı- şa benziyordu. Başkan danışmanlanndan Vedat Çe- ön'in öncülüğünde kurulan ve örnek bir 'Bölge 77- yatrosu' modeli oluşturan Diyarbakır Şehir Tıyatro- su'nun tümüyle gençlerden oluşan kadrosu, 98 gün- lük bir çalışma ile hazırlanmıştı yeni oyunlanna. "Mahmut ile Yezida"y\ bilirsiniz. Aralannda Dev- let Tıyatrosu'nun da bulunduğu pek çok tıyatro ta- rafından sahnelenen oyunun şohretı, dramatık yazı- nımızın yüzakı yapıtlanndan bıri olarak ulke sınırla- nmızm dışına taşmıştır. Oyunun, Diyarbakır izleyici- si ile buluşması görkemli oldu. Diyarbakırtılar, kendi mitologyalannı yansıtan bu yapıtı, belki de herkes- ten daha iyi anlama, değerlendirme olanaklanna sa- hipti. Yönetmen Metin Boran, töreye direnen aşk'ı dile getiren metni yalın bır yorumla ortaya çıkarmış, biçimsel denemelerden kaçınmıştı. Tümüyle ama- törterden oluşan oyuncu kadrosu da, büyük bircoş- kuyla sanlmışlardı işlenne. Sahneden seyirciye ina- nılmaz bir samimiyet yansıyordu. En mühim mese- leyi çözmüşlerdi. Ne var ki, sistem gene reflekslerinden taviz ver- medi. İlk oyunun ertesi günü, yönetmene "yasakla- mafcaran'tebliğedildi. Sonradan öğrendigimize gö- re, sergilenmesine üç gün kala oyun yasaklanmtş, daha sonra tiyatro yetkililerinin imzaladıklan bir be- yan üzerine izin verilmiş. Yasaklama gerekçesinde şöyle yazıyor: "...oyun içerisinde Türkçeden başka dil ve şiveye yer vermeyeceğiniz beyanı üzerine Va- lilik makamının 12.1.2001 tarihli onayı ıle ızin veril- miş, ancak oyunun 12.1 tarihli ilkgösterisinde Kürt- çe konuşmalar geçtiği ve Diyarbakır Valiliği'nin 11.3.94 tarihli onaylan ile yasaklama karan bulunan ŞJvan Perver'in 'Kınvo' adlı parçasının çalındığı tes- pit edildiğınden, söz konusu oyunun sergilenmesi- nin yasaklanması..." Oyunda Kürtçe, diyaloglara yerel bir renk vermek amacıyla, son derece ekonomik biçimde kullanıl- mış. Kullanılan sözcükler, "evef", "hayır", "gel", "otur" gibi sözcüktefden ibaret. kullanılan müzik, oyunun insancıl ve banşçı içeriğine denk düşen, bir Müslüman erkekle YezkJi kızın aşk öyküsünü anla- tan bir türkü. Rejide de politik bir mesaj kaygısı yok. öyle ise bu sansür neye? Kimin işine yanyor? Ha- • ni, ülkemizde Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek ser- bestti? Batı'da özgürce sergilenen bir oyun, neden Doğu'da yasak olsun? Bizler (oyunu izleyen Orhan Alkaya ve Tuncer Necmioglu da benim gibi düşünüyor) bu sorulann yanıtını merak ediyoruz. Yasiz?.. vecdisayarCayahoo.com BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 20.00'de Habbecik Gnıbu'nun konseri gerçekleşecek. (232 98 30) • ORHAN VELt ŞÜR EVt'nde kısa film dalmda Anburnu Ödülü kazanan Kazun Öz'ün Toprak' adlı filmi ıle Müjgan Beyazkıhnçın Ölinek Var Dönmek Yok' adlı fılmi göstenlecek. (249 49 36) • BABYLON'da saat 23.00'te caz sanatçısı Courtney Pine konser verecek. (292 73 68) • AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-disk'ten Dvorak' ın 'Si minör Vryolonsel Konçertosu' izlenebilir. f 252 35 00) • ART NİYET KÜLTÜR VE SANATEVİ'nde saat 18.30'da Mario Levi'nın 'tstanbul Coğrafyasmda Azmhk Ohnak' adlı söyleşisi gerçekleşecek. (249 88 14) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 18.00'de 'Orhan Kural ile YaşanabiUr Bir Çevre' adlı söyleşi yer ahyor. (317 77 00) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZt'nde saat 10.30 ile 12.00 arasında 'Müziğin Rengi' adlı atölyeye katıhnabilir. (292 06 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle