Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19OCAK2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Spike Lonze'nin ilk yönetmenlik denemesi John Malkovich Olmak bugün gösterimde
Dd yüz dolara Idrabk beyinCUMHUR CANBAZOĞLU
Kâğıt üzerinde sezonun en garip fiim-
lerinden bin, bızce de Amerikalılann
uzun süredir yaptıklan en hoş sürpriz.
ABD'de '^nodze" diye nitelenen, port-
föyüne bir dolu bağımsız festivalden
ödüller ekleyen, bu tûr işlere alışık Av-
rupa'da ise daha soğukkanlılıkla kar-
şılanan John Malkovich Olmak, *ra-
hatfihn" tutkunlanna göre değil önce-
likle Buna karşılık, akıllı sinemadan,
uçlarda dolaşan gerçekûstücü ömekler-
den, yeni stiller peşinde olanlardan top-
lanmış birçok iz taşıdığını söyleyebi-
liriz.
Bir kukla gösterisiyle açılıyor film,
her şeyiyle sanat kokan, büyülü kare-
ler. Sonra daha hafîf bir tonda akıyor
anlabm. Craig Schwartz (Cnsack) mut-
suz bir sokak kuklacısı; kansı Lotte
(Diaz), evi hayvanlarla doldurmuş bir
veteriner. Heyecansız ve parasız bir ya-
şam sûrüyorlar. Craig, sonunda nor-
mal bir işte çalışmaya karar verip Man-
hattan'daki bir gökdelenin 75'inci ka-
tmda faaliyet gösteren bir şirkete arşiv
elemanı olarak gıriyor.
Bir nevi çekme kata benzeyen bu ba-
sık mekânda çalışmaya başlayan Cra-
ig, aynı yerde ofısı olan güzel Maxi-
ne'e (Keener) abayı yakıyor, ama kar-
şılık alamıyor.
Bu arada dosyalan çıkanrken bir do-
labın arkasında küçûk bir kapının var-
hğını fark ediyor ve ardındaki tûnelle
John Malkovich
Ofmak - Being
John Malkovich
/Yönetmen:
Spike Lonze /
Senaryo: Charile
Kaufman/
Görüntü: Lance
Acort/Müzik:
Carter Burnell /
Oyunculan John
Cusack,
Cameron Diaz,
John Malkovich,
Catherine
Keener, Orson
Rean, Mary Kay
Place, Charlie
Sheen/1999,
ABD yapımı /
112 dakika.
JohnMalkovich'ın beynine ulaşıldığı-
nı, yaklaşık 15 dakıka boyunca Malko-
vich olunduktan sonra da bu- otoyolun
yanuıa çuval gibı düşüldüğünü keşfe-
diyor.
Sunnı Maxine'e açıyor ve bu meta-
fizik deney kârlı bir işe dönüşûrken
kansı Lotte'nin sun öğrenmesi, öykü-
yü bambaşka adreslere taşıyor...
Son yıllarda şöhret ve onun kültürü
üzenne çekılmış, en iyi "metafizik vod-
vfl"lerden bin bu film; psıkolojık açı-
dan ilginç bir deneme, komedi açısın-
dan da yer yer Month Pyton çizgisini
anımsatacak kadar matrak.
Tabii eksıkler de çok, vıdeokhpler ve
reklam fîlmlerinden gelen 30 yaşında-
ki Spike Lonze (asıl adı Adam Spiegei)
kapıyı açıp bır adamın beynuıe gırerek
çok iyi başlıyor fılme, ama nasıl biti-
receğine de bir türlü karar veremeyip
dağılıyor. Bu açıdan aksak gidiyor ba-
zı işler, ama genelde tünelle Malko-
vich'e ulaşan göbek bağı, *yanm'1
ol-
gusunun yaşamımızdaki yen, kafes,
böyle bir firsatla dışa vurulan cinsel
arayışlar gibi bır dolu metaforu çok
çok iyi bir araya getirmeyi başanyor
"çaytok" yönetmen (bu sezon Üç KralTa
rüştünü bir kez daha ıspat etri).
Peki, neden John Malkovich de bir
başka isim değil? Işte bu soru, fdmin
püf noktasını oluşturuyor. Çünkü sıra-
dan bir oyuncu değil Malkovich, çok
yetenekli, başanlı, disiplinli. Aynca
seks sembolû, yakışıklı değil, ama en-
telektüel donanımıyla kadınlann sü-
rekli gözdesi. 15 dakikalığına Malko-
vich olmak, sıradan bıri için iyi bir ar-
tistin, çekici biradamm, ünlü birinin tüm
tatiannı yaşamak demek
Oyuncu kadrosu çok iyi; Cameron Di-
az tam rolünün tipi olmasa da vücudu
yerine ruhuyla oynamayı denıyor. John
Cusack da (Con Air, Ince Kırmızı Hat),
fazla temiz yüzüne rağmen rolûnü kı-
vırmayı başanyor. Malkovich ise ger-
çekten sıradışı.
John Malkovich Olmak, belki de iki
kez seyredilmesi gereken bir film, ama
her seferinde farkh şeyler keşfedilece-
ği, müthiş aynntılar bulunacağı sanıl-
masın. Sadece, AüfYümaz'ın Ahh Be-
Iinda'sı ya da îrfan Tözûm'ün Monte
Kristo'sundaki (öykü: NazhEray) sıkın-
tılı atmosferi bir başka tatla hissetmek
için hoş bır firsat. Haftanın en iyisi.
65 mifyonyılhk öykü200 milyon dolarlık bütçesiyle
tüm zamanlann en pahalı fılmi
unvanmı kazanan Dinozorbugûn-
den itibaren sinemaseverleri, ha-
yal etmenin bile zor olduğu, insa-
nın hiç ayak basmadığı bir dünya-
ya, 65 milyon yıl öncesrne götür-
meye başhyor.
Ticari açıdan cesur bir yapun
olduğu rahatlıkla iddia edilebilir
filmin, komik karakterlen yok şı-
rin müzıklen yok, hele heje çızgı
fılmlenn ohnazsa ohnaz malzeme-
lennden ahlaksal hıçbir mesajı
yok.
Animasyondan öte, bilimsel ya-
nı ağır basan, öykü ve anlatımı
yavaş akan görkemli bir teknolo-
ji harikası özetle.
Disney, kâğıt kalemi bir tarafa
bırakıp tamamen bügısayar yardı-
mıyla hazırlamış filmi ve dijital
teknolojiyle yarattığı dinozorlan
Venezuela, Flonda, Hawaı'den
alınmış gerçek doğa görüntüleri-
nın üzerine bindirerek şaşırtıcı öl-
Dlnozor-Dlnosaur /
Yönetmenter Ralph
Zondag, Eric Leighton
/ Senaryo: John
Harrison, Robert
Nelson Jacobs /
Görsel Efektler: Neil
Krepela / Türkçe
Seslendirme: Yıldız
Kerrter, Haidun
Boysan, Toprak
Sergen, Gûfen
Karaman, Zafer önen,
YektaKopan/2000,
ABD yapımı / 75 dakika.
çüde inandıncı görüntüler yaka-
lamayı başarmış...
öykünün kahramanı ailesınden
ayn düşmüş Aladar adındaki, bir
tür dinozor. Yaşadığı adamn me-
teoryağmuruyla yerle bır olmasın-
dan sonra anakaraya geçip yakın-
lanru ararken yaşadığı serüven-
lerle gelişıyor fıbn.
Öyle ahım şahım özellıği olma-
yan sıradan bir öykü Aladar'ınki;
ama görsel zenginlik o kadar faz-
la kı dinozor tutkunlannın konu-
yu o kadar dert edeceklerini san-
mıyoruz. Asıl sorun ise çocukla-
nn bu kadar 'canh' dinozorlardan
ne derece etkileneceği üzerinde
yoğunlaşıyor. Vıdeo-oyunlarla, Ju-
rassic Park'la son dönemde dino-
zorlara bır sempatı, alışkanlık var,
ama yine de bir çok sahnede gö-
rüntülerin tüyler ürpertuğini behrt-
mek gerek.
ABD'de 14 yaşından küçükle-
rin, yamnda bir yetişkin olmadan
fibrü izlemesi yasaklandı. Avru-
pa'da ise birçok ülkede çocukla-
nn korkabileceği konusunda po-
lemik yaşandı, ama böyle bir sı-
rur getirilmedi. Bızde de yaşla ıl-
gıli bir karar yok şu anda.
Biz yine de çocuklann bu filmi
izlerken yalnız bırakılmamasını
öneriyoruz.
Disney. kâğrt
kalemi bırakıp
bügisayar
yardımryia
hazırlamış filmi ve
dijital teknolojhle
yarattığı
dinozorlan
Venezuela, Florida,
HawaTden alınmış
gerçek doğa
görüntûlerinin
üzerine bindirerek
inandıncı
görüntüler
yakalamayı
başarmış-.
Pokemon 2: En
CüçlÜO-
Pokemon 2:
ThePowerOf
One / Yönetmen:
Kunihiko
Yuyama,
Michael
Haigney /
Özgün Senaryo:
Jonathan
Lemkin / Müzik:
Ralph
Schuckett/
2000, ABD- —
Japonya yapfmt /
82 dakika.
Büyüklere sakıncalı
Bırinci fılmin müthiş tıcan başansından
sonra meşhur "Pokemon ailesi" mınıkleri
/azla bekletmeden ikinci filmle gen geldı.
Pokemon'un yeni serüvenlen '2' numa-
ra dıye kodlanmış ama çeşitli kişiler tara-
findan yazıldıktan sonra Lemkin tarafından
gözden geçınlen senaryonun birincı fıbn-
den fazla bir farkı yok. Yalnızca yeni ürü-
nün daha az ticari endişeyle kaleme almdı-
ğını, çocuklann kötü etkılenmesine karşı
bir takım önlemlere başvurulduğunu ve se-
yircı kıtlesının sınırlannın zorlandığmı söy-
leyebılınz...
Konu şöyle; genç Pokemon eğitmeni Ash
Ketchum'un daha zor bir görevı var ikinci
filmde; sıkı bir Pokemon koleksiyoncusu olan
Lawrence III, doğanm dengesmı sağlayan
üç kuş 'ateş, buz, ışık'ı ele geçırerek dün-
yarun geleceğini tehdit etmeye başhyor. An-
cak efsanede, Ash gıbı 'seçilmiş' bınnın
kötü adamı alt edıp düzenı sağlayabilece-
ğini söyleniyor ve Pikachu'yla diğer Poke-
monlar ona yardım için harekete geçiyor...
Bız Pokemon 2: En Güçhl O'yu DVD'den
izledik, ilk fıhnı de göz önüne getirerek bu
yapınn beyazperde yenne TV ekranında da-
ha ıyı algılanabıleceğine, bu- uzunmetrajh
filmden çok uzatıhnış, geliştiribniş dizi çiz-
gi füm mantığı taşıdığma karar verdik. Ya-
puncılar fıhni iki öyküye ayırarak minikle-
rin dikkatini çekmeyi denemiş ama sonuç
pek tatminkar çıkmamış; bu açıdan önem-
li bır eksiklik taşıyor yapıt.
Paranın kokusunu iyi alan Satoshi Tajiri
tarafından 1996'da bir Nintendo oyunu şek-
linde icat edilen Pokemonlar şu anda sos-
yologlann, işadamlanmn, ekonomıstlerin
en çok kafa yorduklan olgulardan bın. An-
cak son duruma göre Pokemon fırtması es-
kisi gibi sert esmiyor; Batı'da okullarda ço-
cuklan kötü etkihyor diye yasaklanan Po-
kemon oyunlanndan sonra ikinci filmin ha-
sılatının ABD'de 46 milyon dolarda kahna-
sı, bu kahramanlara karşı olan annebabala-
n umutlandırmış durumda.
Bir not daha, filmin müziklerinin toplan-
dığı albüm Balet Plak etiketıyle piyasada bu-
lunabiliyor.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
adam9
bu kez temiz yüzlü
Seri cinayetlere dayalı btr gerilim filmi.
'Sericinayetler'herzamankorkununvedeh-
şetın kaynağı olurlar. Çünkü 'katflgizfidir',
'hedefkişibelirsizdir', 'nedenlerivamızka-
tü bifir' ve 'zanıanı kata beürien' Bu neden-
le de gerilim hıç azalmadan sürer. Bu film-
de yönetmenbir değişıklik yapmış, katüi fil-
min başmda tanıtmış. Böylece filmi izleyen-
ler olayı katilin yanı başmdan yaşama ola-
nağına kavuşuyor. Daha önce de katüi Los
Angeles'ta izlemiş olan FBI dedektifi, bu kez
de aynı olayla Chıcago'da karşdaşıyor. As-
hnda dedektif Joet Campbell (James Spa-
der) olayla karşılaşmıyor, seri cinayetler
onun arkasından buraya geliyor, çünkü ka-
til David Griffin (Keanu Reeves) onunla bir
oyun oynamaktadır. Katüın hedefı sanki ci-
nayet ışlemek değil de dedektifin ilgisini
çekmek, onunla oyun oynamak. Fihn, seri
cinayet psikolojisini işleme konusunda ba-
^nsız. Seri cinayetlerin psikolojik dürtüsû
kişisel saplantılı bir şablondur. Seri cina-
yetier ışleyen katil, belirli bir sürenin so-
nunda kendisini tetikleyen bir dürtfi biriki-
miyle harekete geçer. Bu süre cmayetlerara-
sındaki periyodu belirier. tşlenen her cina-
yetin, katili doyuma ulaştıran bir ritüeli var-
dır. Bu fifmdeki gibi bir 'fadeyici', yahıız ya-
şayan bir kadını ızlemek, hayatımn her adı-
mıru saptayarak günlük hayatımn profilini
çıkarmak işim kendısı için vazgeçılmez bir
tören kabul eder. Belirli periyotlarla işlenen
her cinayet, bu törenin adımlanıu yerine ge-
tirerek islenir. Filmde bu saplantıh dürtüye
uymayan bir cinayet var ki bütün seri cina-
yet şablonunu bozuyor. Katıl, sokakta yaşa-
yan bir kadını görüyor ve onu hedef olarak
belirliyor. Oysa bu kadının hedef olmama-
sını gerektiren birden çok neden var. Bir se-
ri cinayet katili, kendi törenine uymayan bir
hareketle doyum sağlayamaz. Bu olay da
seri cinayetlerin psikolojik mantığmın ya
bilinmediğini ya da önemsenmediğini gös-
teriyor ki böyle bir fihn için ciddı hatadır.
Rol dağıtımında da önemli bir yanlış ya-
pılmış. Seri cinayet katilleri genel olarak
'kötü adam' görüntülü değıldır. Sıradan in-
sanlardır, hiç akla gelmezier, bu nedenie de
zor yakalarurlar. Çünkü, bu saplantılan dı-
şında problemli olduklanru belirten bir işa-
reüe dikkat çekmemeyi başarmışlardır. Oy-
sa Keanu Reeves, hele de sıyah giysiler için-
de "ben kanlim" diye bağıran bir duruma
getirümış. Dedektif ise James Spader, temiz
yüzüyle ve "son derece ajnnnlı dikkati" ıle
göze çarpıyor. Katıile dedektif rollerde yer
değiştirmiş olsalardı filmin gerilim dozu
daha artar, seri cinayet mantığına daha uy-
gun olurdu.
Dedektifin yardım aldığı klinik psikolog
ise son derece etkisiz, neredeyse bir akse-
suar. Oysa böyle psikolojik öğesı güçlü bir
filmde onun ayn bir yeri olmahydı. Katilm
dedekü'fe duyduğu gizlı ilgide açıklanma-
yan bir eşcinsellik iması duygusal bir geri-
ümi artörabılirdi.
Fihnin sonu, arük sen cinayetlerle ilgisi-
ni koparmış bir aksiyon fıhTÜnin başansız-
lığıdır. Fihnin entrik yapısına bütünüyle ay-
kın bir uyduruk son, bir genlım fıhnı için
bile aşın bir yanlış.
Belirli bir gerilimi -her şeye karşın- tut-
turduğu için ıkı yıldız alu; ama yönetmen
böyle bir fılmi bir daha denemese daha iyi
olur. Keanu Reeves, Izteyicfde flk kez kötû adamı ojTHiyor
KEDt GÖZÜ
VECDİ SAYAR
En Miihim Mesele
Işte, gene birlikteyiz kedi kardeşler... "Neden or-
talardan kayboldun?" diye soracak olursanız, yanı-
tım hazır "Canım yazmak istemedi bir süre!"
Üzerimize bir karabasan gibi çöken şiddet olgu-
su ve en duyarlı olması gereken toplum kesimlerin-
deki duyarsızlığa karşı bir tepki miydi bu, bilemiyo-
rum.
İzledik (bir dehşet filmi gibi): Haksızlıklara, baskh
lara, çırkınliklere karşı çıkmanın kolay olmadığı za-
manlarda, korkuya sıgınanlann, yalanlara teslim olan-
lann sayısının nasıl fazlalaştığını...
Nasıl da kendilerini aldatmayı başarabiliyoriar, di-
ye dü^ündük.
"Böyle düşünmeyin sakın!" dediler.
Ne var ki, Galile'ye de öyle demişlerdi.
Ve dünya gene de dönüyor...
•••
Ocak ayına, Onat Kutlar ı, Metin Göktepe'yi
anımsayarak girdik.
Hafta başında da, Nâam Hikmet'i andık, 99. yaş
gününde.
Dilerseniz, ustanın 1951 'de yazdığı "En Mühim
Mesele" adh şiirini bırlikte okuyalım. Bakalım 50 yıl-
da neler değişmiş, neler değişmemiş...
"Toprak doyurası gözleri doymuyor
çok çok para kazanmak istiyoriar,
öldûrmemiz, ölmemiz lazım geliyor
çok çok para kazanmalan için.
Elbet de aşikare söylemiyorlar bunu:
renk renk fener asmışlar kuru datlara,
yalanlan salmışlar yollara,
hepsinin de kuyruğu telli pullu.
Davullar dövülüyor Pazar yerinde
çadırlarda kaplan adam, deniz kızı, kesik baş,
pembe donlu canbazlar tellerin üzerinde
hepsinin de yüzü gözü boyalı.
Aldanıp, aldanmamak
Işte mesele.
Aldanmazsak: vanz!
Aldanırsak: yok!"
••*
Üçüncü milenyumun bu ilk yazısında, hafta sonun-
da tanık olduğum bir sansür olayından söz açmak
istiyorum (bu olayın -iki üç gazete dışında- özgür ba-
sınımızın dikkatinden nasıl olup da kaçtığını siz dü-
şünün artık).
Diyarbakır ŞehirTiyatrosu'nun sahnelediği "Mah-
mut ile Yezıda" oyununun ilk gösterisıne davet edil-
miştik, şair-yönetmen arkadaşım Orhan Alkaya ile
bırlikte. Diyarbakırlı kedilerin yüzü daha bır güluyor-
du bu gidişimde. Yaşamın normalleşmesi yönünde
atılan adımlar, kedilerin geleceğe umutlannı arttırmı-
şa benziyordu. Başkan danışmanlanndan Vedat Çe-
ön'in öncülüğünde kurulan ve örnek bir 'Bölge 77-
yatrosu' modeli oluşturan Diyarbakır Şehir Tıyatro-
su'nun tümüyle gençlerden oluşan kadrosu, 98 gün-
lük bir çalışma ile hazırlanmıştı yeni oyunlanna.
"Mahmut ile Yezida"y\ bilirsiniz. Aralannda Dev-
let Tıyatrosu'nun da bulunduğu pek çok tıyatro ta-
rafından sahnelenen oyunun şohretı, dramatık yazı-
nımızın yüzakı yapıtlanndan bıri olarak ulke sınırla-
nmızm dışına taşmıştır. Oyunun, Diyarbakır izleyici-
si ile buluşması görkemli oldu. Diyarbakırtılar, kendi
mitologyalannı yansıtan bu yapıtı, belki de herkes-
ten daha iyi anlama, değerlendirme olanaklanna sa-
hipti. Yönetmen Metin Boran, töreye direnen aşk'ı
dile getiren metni yalın bır yorumla ortaya çıkarmış,
biçimsel denemelerden kaçınmıştı. Tümüyle ama-
törterden oluşan oyuncu kadrosu da, büyük bircoş-
kuyla sanlmışlardı işlenne. Sahneden seyirciye ina-
nılmaz bir samimiyet yansıyordu. En mühim mese-
leyi çözmüşlerdi.
Ne var ki, sistem gene reflekslerinden taviz ver-
medi. İlk oyunun ertesi günü, yönetmene "yasakla-
mafcaran'tebliğedildi. Sonradan öğrendigimize gö-
re, sergilenmesine üç gün kala oyun yasaklanmtş,
daha sonra tiyatro yetkililerinin imzaladıklan bir be-
yan üzerine izin verilmiş. Yasaklama gerekçesinde
şöyle yazıyor: "...oyun içerisinde Türkçeden başka
dil ve şiveye yer vermeyeceğiniz beyanı üzerine Va-
lilik makamının 12.1.2001 tarihli onayı ıle ızin veril-
miş, ancak oyunun 12.1 tarihli ilkgösterisinde Kürt-
çe konuşmalar geçtiği ve Diyarbakır Valiliği'nin
11.3.94 tarihli onaylan ile yasaklama karan bulunan
ŞJvan Perver'in 'Kınvo' adlı parçasının çalındığı tes-
pit edildiğınden, söz konusu oyunun sergilenmesi-
nin yasaklanması..."
Oyunda Kürtçe, diyaloglara yerel bir renk vermek
amacıyla, son derece ekonomik biçimde kullanıl-
mış. Kullanılan sözcükler, "evef", "hayır", "gel",
"otur" gibi sözcüktefden ibaret. kullanılan müzik,
oyunun insancıl ve banşçı içeriğine denk düşen, bir
Müslüman erkekle YezkJi kızın aşk öyküsünü anla-
tan bir türkü. Rejide de politik bir mesaj kaygısı yok.
öyle ise bu sansür neye? Kimin işine yanyor? Ha- •
ni, ülkemizde Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek ser-
bestti? Batı'da özgürce sergilenen bir oyun, neden
Doğu'da yasak olsun?
Bizler (oyunu izleyen Orhan Alkaya ve Tuncer
Necmioglu da benim gibi düşünüyor) bu sorulann
yanıtını merak ediyoruz.
Yasiz?..
vecdisayarCayahoo.com
BUGÜN
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda saat 20.00'de Habbecik
Gnıbu'nun konseri gerçekleşecek. (232 98 30)
• ORHAN VELt ŞÜR EVt'nde kısa film
dalmda Anburnu Ödülü kazanan Kazun Öz'ün
Toprak' adlı filmi ıle Müjgan Beyazkıhnçın
Ölinek Var Dönmek Yok' adlı fılmi göstenlecek.
(249 49 36)
• BABYLON'da saat 23.00'te caz sanatçısı
Courtney Pine konser verecek. (292 73 68)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-disk'ten
Dvorak' ın 'Si minör Vryolonsel Konçertosu'
izlenebilir. f 252 35 00)
• ART NİYET KÜLTÜR VE SANATEVİ'nde
saat 18.30'da Mario Levi'nın 'tstanbul
Coğrafyasmda Azmhk Ohnak' adlı söyleşisi
gerçekleşecek. (249 88 14)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZt'nde saat 18.00'de 'Orhan Kural ile
YaşanabiUr Bir Çevre' adlı söyleşi yer ahyor.
(317 77 00)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZt'nde saat 10.30 ile 12.00 arasında
'Müziğin Rengi' adlı atölyeye katıhnabilir.
(292 06 55)