Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHUBİYET 19OCAK2001CUMA
14 J. U İ V kultur@cumhuriyet.com.tr
Necati Tosuner 'Yalmzhktan Devren Kirakk'layazarlığının olgunluk döneminin başladığını beürtiyor
'Yazar modasını kendi yaraür'
GAMZEAKDEMtR
NecatiTosuner, 1978'deTürkDilKurumuRo-
man Ödülü'ne değer görülen 'Sancu Sancı'dan
25 yıl sonra yazdığı yeniromanı(
YahuzhktanDev-
ren Kirahk' ıle okurlanylabuluştu. Roman ve öy-
külerinde yoğun bir duygusallık ve hayata sami-
mı bır bakış sergileyen Tosuner'in, yapıtlannda
benımsediği sade dil bu romanında da göze çar-
pıyor. Tosuner, kaygı temelli bir yalnızlık profi-
li çizdığı 'Yalruzhktan Devren Kirahk' ile oku-
yucuyu, 35 yıl sonra geldiği noktada, edebiyat
anlayışıyla ve yaşamdan süzdüklenyle sıradışı bir
yolculuğa çıkanyor.
- 'Yalnıznktan Devren Kirahk'ı, yaşamlanmn
muhasebesini yapan, içimizden insarüara bir ba-
kış olarak değerkndirebitir miyiz ?.
NECATİ TOSUNER-Evet. tçimizden, hemen
her yerde karşılaşabüeceğımız hayatlar, hayat
öyküleri. Abarüsız, sıradan hayatlara ve yalruz-
lıklara tutulan aynalar.
- Bu aynalarda karakteıier gerçeğe çok yakın
yansıyor.
TOSUNER-Evet, yanı hiç reklamcılık yapma-
mış bir insan 'Ekrem' karakterinde kendini bu-
lacaktır. Ekrem'inreklamcılığı sadeceEkrem'in
yaşamıyla ılgili olduğu biçımde, roman için ge-
rekli olduğu kadanyla vardır. Yani bir reklam
dûnyası romanı değildir. Özürlü Okan karakte-
ri benim bireyci anlayışımın ûrûnleri olarak geç-
mişte kambur adamı anlatan Necati Tosuner'in
gelip de anlattığı bir şey. Okan'uı akraba evlili-
ğı nedeniyle sakat olması ve 17 yaşındaki hali.
Reklamcı olmayanlar nasıl kendılerinde Ekrem'i
bulabileceklerse özürlü olmayanlar da kendıle-
rini Okan'da bulabilecekler. Bu işin sevınç ve-
ren yönü.
- Romanda,içdünyalanndakaygılanndan kur-
tulamayan ve hayatlarmda meydana gelen deği-
şiklikleri kanıksama zorluğu yaşayan karakter-
İer,devamhbirolasıhk değerlendirrnesi içindeler.
TOSUNER - Kesınlıkle. Böylelikle olaylara,
karşılaşabıleceklen sonuçlarayeni açılarkazan-
dırarak kafalannda sağlamasını yapıyorlar.
- Romandaki yalnızlık. terk edilmişlik, kimse-
siziik anlamında bir yalnızlık değfl.
TOSUNER - Hıçbir karakter zavallılık, kim-
sesizlık anlamında bir yalnızhkla boğuşmuyor.
Aynlan çiftler medeni bir şekilde görüşmeyi sür-
X>en 25 yıl
sonra, 'Sancı..
Sancı'dan aşağıya
düşmeyen bir
roman yazmak
istedim. Elimdeki
malzeme de
buydu ve ben
bunu kotardım.
Edebiyat
ölçütüyle
bakıldığında
'Yalnızlıktan
Devren Kiralık'
bence iyi bir
romandır. Kim
yazarsa yazsın.
Çünkü, okuyan
oradaki kişilerle
hiç ilgisi
olmadığı halde
kendisini
bulacaktır."
dürüyorlar. Dûzgün iş hayatlan, sevgılılen, bır
sosyal yaşamlan var. Ruhlarda yaşanan yalnız-
lıklar söz konusu.
'Birçok aynntida Necati Tosuner var'
- Bu romannuzda bireysel edebiyata yer verdi-
ğiniz söyienebilir mi?
TOSUNER-Bırebir bireysel edebiyat denile-
mese de, Sancı.. Sancı'daki Osman'da ben daha
çok vardım. Çünkü Necati Tosuner'in hem ya-
şadıklannahem de fıziğine uygun birkişiydı. Bu
romanda birçok aynntida Necati Tosuner var,
ama orada bır kışiye bu Necati Tosuner'dir dıye-
meyiz.
- Kendinizi nerede daha çokyansıttığınızı, ifa-
de ettiğmizi düşünüyorsunuz?
TOSUNER- Aslında benım yaşadıklanmdan
yola çıkarsak Ekrem karaktenyle örtüşen şeyler
daha çok. Benim yaşamda geçtiğim çizgiyle,
onun yaşamında geçtiğı çizgi arasında büyük
benzeriik var. Istanbul'a ilk gelişi, kütükteki ye-
ri (Develi) gibi bazı şeyleri ben özellikle koydum.
Ama Ekrem'ın sonu gibi dramatik bir sonum
yok. Ben Necati Tosuner' i de anlatmıyorum,
ama izler tabıi kı olacaktır.
- Romanın beklenmedik bir fınali var.
TOSUNER- Kıtabın sonu en tempolu bölüm-
dür. Kör çeşmede beklerken anlatılan bır Ekrem
var. Finale bakıp da fınali öğrendikten sonra kör
çeşme yeruden okunursa orada başka bir şeyin
başladığı anlaşılır. Hayata bakışlanndaki deği-
şiklikler adım adım gelir. Pınar'la çığırtkan ara-
sındaki diyaloglarda da bu böyledir. Kurcalarsa-
nız bunlar burada vardır dersiniz.
- Postmodern, poüsiye, tarihseivesiyasalroman
gibi değişik roman anlaytşlannın olduğu günü-
müzde Yalnızlıktan Devren Kiralık' bu anlayış-
lann dışında yer ahyor.
TOSUNER - Bellı bir tarza uymak gibi bır
kaygım yok, çünkü böyle bır tanım olması der-
di yok. Bence yazar kendı modasını kendı yara-
tır. Üslubuyla, anlatmak ıstediğiyle. Günün ge-
çerliliğı de geçer. Zaman en büyük ölçüttür. Ben
25 yıl sonra, 'SancL. Sancı'dan aşağıya düşme-
yen bir roman yazmak istedim. Elimdeki mal-
zeme de buydu ve ben bunu kotardım. Edebiyat
ölçütüyle bakıldığında'Yalmzhktan Devren Ki-
ralık' bence ıyi bir romandu-. Kim yazarsa yaz-
sın. Çünkü, okuyan oradaki kişilerle hiç ilgisi ol-
madığı halde kendisini bulacaktır.
'Yeni bir roman yaayorum'
- Çok sık roman yazmıyorsunuz. 25 yıl aradan
sonra yazdığuıız 'Yalmzhktan Devren Kirahk'ın
edebiyat yaşamınızda bir mflat okiuğunu söyle-
yebiHr miyiz ?
TOSUNER - Evet. Bu anlamda 'Yalnızhktan
Devren Kirauk'la yazarlığunda bir olgunluk dö-
nemı başlamış oldu.
- Yeni bir roman projeniz var mı?
TOSUNER - Şu anda 'Bana Sen Söyle' adım
verdığım bir roman yazıyorum. tçenği bakımın-
dan' Yalnızlıktan Devren Kiralık' gıbı bu- roman
olacak. Bır bakıma devamı gıbı, çünkü bazı ka-
rakterler devam ediyor. Fakat kesınlıkle ikinci cil-
di gıbı değıl. 'Yalnızhktan Devren Kirahk' po-
tansiyelı yüksek bır romandı ve ben oradan bü-
yük bir malzeme bloku çıkardım, ama 'Bana Sen
Söyle'yi, Necati Tosuner'den hiçbir şey okuma-
mış bıri okuduğunda tek başına bır roman ola-
rak algılayabilecek. 11 aydır üzerinde çahşıyo-
rum, ama tam anlamıyla kotarmanın 1 yıl daha
alacağını zannediyonım.
Kitap-bk dergisinin bu sayısında sanal kimlikler dosyası yer ahyor
wçektenonuı':KfiHür Servisi - kıtap-lık dergısinin ocak
tanhli 45. sayısında Oğuz Demiralp yazısı-
na başlarken söyle dıyor: "Bir krtapçıda, tn-
güizcebir 'takma adlar'söziüğünerastladım.
Ingiliz yazırunda 10 bin 600 yazara ait 16 bin
800 takma ada var bu södükte. Kimler tak-
ma ad kuDanmamı;ki! Neredeyse bildiğüniz
bütün adlanngerçekliğinden kuşkuya düşü-
rebilecek bir sözHik," Ne kadar şaşırtıcı, dü-
şündürücübır kıtaptan söz ediyor Demıralp.
Her yazar bır takma ad kullanmış olsa, kı-
tapta fazladan 6 bin 200 takma ad var demek-
tır. Her yazann takma ad kullanmayacağını,
;
yansının bile böyle bir şey yapmamış ola-
cağını varsaysak, takma ad meraklısı yazar-
ların bırden fazla takma ad kullandığı orta-
ya çıkıyor.
Sanınm edebiyat "âlemTıun heyecanh,
meraklandıncı bir yaruna ışaret eden anah-
tar cümle, "neredeyse bütün adlann gerçek-
liğinden kuşkuyla düşmek" olabılır. Yazann
kımliği öteden ben yazın âlemınde okur ya
da yazar olarak bulunanlan heyecanlandır-
mış Okunan satırlann yazan olan clın sahı-
bı, kımi zaman söz konusu "item
w
ın ayın-
cı brr özelliği olan kurgusallığın cazibesıne
kapıldığı ıçm; kendı ıken başkası olmuş.
Kımlık yazar ıçin aynı zamanda okurla brr
ıletişım yolu kurmak olduğu ıçin, bazen me-
tinleriyle bazen kımlıklenyle "oynavarak"
bır tür "oyunso" ıletişım kurmuşlar.
kitap-lık dergısı bu sayıstnda sanal kim-
hkler dosyasını açarken bu uzun edebiyat yol-
culuğunun bır yerinde durup adlara bakıyor.
Bılinen takma adlann yanı sıra, pek bılrnme-
yen adlara da yer açıyor. Seiahattin Özpala-
bıyıklar'ın hazırladığı "Tanzimattan Bugü-
ne Türk Edebiyaünda Takma Adlar. Mah-
lastar, Rumuzlar DinnT başlıkh çalışmada
kimler yok kı? AbduOah Cevdet, Ömer Cev-
det adıyla, Çetin Altan, Hadı Borazan; Me-
üh Cevdet, Yaşar Tellıdere, tnd Asena, Ani
Toros. NuruUah Ataç, Sabıha Yağvzlar; Ad-
nan Azar. Nedım Çıtak; Kürşat Başar, Ba-
ran Ongun, Ataol Behramoğhı. Aykut Bay-
kal; CemalSûreya, Bırsen Sağanak: RehaÇa-
muroğhı. Melih Tezgör; Refîk Durbaş, Sıt-
kı Sıpahıoğlu, Orhan Duru. Cüneyt Gab-
ran, Yıhnaz Erdoğan, Gürbüz Vural; Haydar
Ergülen, Erkan Güçlü; Reşat Nuri Güntekin,
Cemıl Nımet, Doğan Hızian, Osman Gınt-
lı; Attüâ tlhan, Nevin Yıldız; Sezai Karakoç,
Zülküf Canyüce; BehçetNecatigfl, Bedn Tez-
git, Fatih Ozgüven, Safter Böke gıbi adlaıia
yazmışlar. Bu çalışmadan görünen şey aslın-
da şu. Takma ad kullanan bır yazar, büyük
çogunlukla bir adla sınırlı kalmamış. Büyük
çoğunlugunun ikinci, üçüncü, hatta onuncu
takma adı var. Cemal Süreya, Mfinir SûJey-
manÇapanogu,KemalTahir,AzizNesm,Nâ-
zun Hikmet, Omer Seyfettin gıbı kalemlenn
takma ad hstelen hayli kabank.
Dosya bununla da sınırlı değıl. Edebiyat
dergilerinde bugüne kadar yapılmamış bır ça-
lışma "AlternatifYazarlar Sodûğü" ıse dık-
kat çekıcı, uzennde düşünmeye değer bır
çaba. Bir tür düş edebiyatı ürünü olarak su-
nulan bu sözlükte gerçeğın nerede sınınna
gınliyor, ne zaman çıkılıyor, kim bılir? Ama
şurası kesın kı, bu düş edebiyatı ürünlen
kaynağını gerçekten, hiç değılse, gerçeğın bır
parçasından alıyorlar. Bu kesışme noktala-
nnı bubnaya çalışmak hem eğlenceli, hem
düşündürücü bir çaba olacak.
Derginın asıl sürpnzı ıse JJ). SaKnger'uı
uzun, pekuzun olan öyküsü. Salınger bu öy-
künün kıtap olarak yaymuna, kıtaplannın
içıne alınmasına ABD dahıl, dünyanın hıç-
bir yennde ızin vermemiş. tlk kez New Yor-
ker'da, 1965 yıunda yayımlanan "16 Hap-
worth 1924" adlı bu uzun öykü, Sahnger'ın
ızını sürenler ıçin -en azından yakın bir ta-
nhte bu öykü kitap olarak yayımlanmayaca-
ğına göre- bir hazıne
Saluıger'ın sanal kimlikler sayısına denk
gebnesı de hoş bir tesadüf Çünkü Salınger
yüzüyle tanınmaktan pek hoşlanmayan, kim-
lığinin gızhliğine özen gösteren ve adeta
saklanarak yaşayan bır yazar. tnsan Salınger'ı
da okuyunca, takma adlar, sanal kimlikler,
neden, niçin, nasü, günümüzde hâlâmı, şöh-
ret için her şey mübahçılarcılar üzenne dü-
şünmeden edemiyor.
'Yeryüzü tek
cennetimiz'
Kiütür Servisi - Heykeltıraş Su?y
Hug-Levy'nin, yeryüzü cennetinin
dramını anlatan eserleri, 10 Şubat
tarine kadar Millı Reasürans Sanat
Galerisi'nde izlenebilir. Arkadia'dan
bu yana yeryüzünün yaşadığı dramı
kendine has cennet sahneleri ile
yeniden anlamlandrran ve
sorgulayan sanatıçı, sergisinin
oluşumunu şu sözlerle ifade
ediyor:"Bahçemin \-amndald arsayı
dikenii teflerie çevirebihnek için
çamnm, defhemi, mimozalanmı
kestikr. Bahçemin ortasmda koca
ağacm gövdesini attilar. Kendime
dikenii teOerin arasindan göğe doğru
bir yolyaptım. tnsan ve doğa birleşti,
kayboiduk. Ne kadar kararsa da
yeryüzü tek cennetimiz.
Yerçekinıinden ne kadar kurtulsak
da düşkrimiz bu dünyaya ak". Suzy
Hug-Levy dört yerleştirmeden
oluşan yeryüzü cenneti için kirni
zaman fabrika atığı, kimi zaman
kurşun, kimi zaman da kuş
tüylerinden yararlandı.
ÎŞ SANAT KÜLTÜR MERKEZt^NDE BUGÜ1S SAAT 19.30?
DA
Barbara Bonney'den şan resitali
KûltürServisi-Mozart ve Strauss'unya-
pıtlannın en ıyi yorumculanndan bin ola-
rak tanınan Barbara Bonney, bu akşam
saat 19.30'dalş Sanat Kültür Merkezı'nde
bir şan resitali verecek. Bonney, bu kon-
serde Brahms, Schuman. VVbrf ve Sibefi-
us lied'lerinden oluşan bır repertuvar su-
nacak. Covent Garden, La Scala ve Met-
ropoKtan operalannın
sureklı solıstı olan sa-
natçının Bach, Haydn
ve Mozart'ın dinı eser-
leri, 'LaNozzediFiga-
ro', 'Don Giovanni',
'Fıdelio', 'Hansel und
Gratel' gıbı operalan-
mn yam sıra lied al-
bümleri, Copland'm
'EmUy Dickinson'ı,
Schuman ve Stra-
uss'un lied'lerinden
oluşan kayıtlan bulu-
nuyor.
Carios Kleiber yö-
netimmdekı Vienna
Staasoper'de ve SirGe-
orge Sohi yönetımın-
deki Royal Opera'da
sahnelenen 'Der Ro-
Bonney'e İstanbul konserinde piya-
noda \Volfam Rieger e^lik edecek.
senkavatier'deki Sophıe tıplemesı. opera-
severlenn belleklerinden silinmeyen Bon-
ney'nın birbiri ardına geler» sahne başan-
lan. sanatçıyı Solti, VV'olfgang SawaDkh,
Cario M- Giulini Kleiber gibi dünyaca
ünlü orkestra şeflenyle buluşturdu. 'Di-
amondsinâıeSiKNv' albümü üe Grammop-
hone ödülünü alan Bonney'e İstanbul kon-
serinde piyanodaWbtf-
ram Rieger eşlik ede-
cek.
îş Sanat Kültür Mer-
kezi'nde, yann ise Bfl-
kent Oda Orkestra-
sı'mn konseri gerçek-
leşecek. Azen şef Ser-
ver Ganiev yönetimin-
deki orkestranın solıs-
ti tenorÖmerTürkme-
noğhı olacak. Konser-
deBach'ın'2.Pretöd',
AlbİDoni'nin 'Adagio',
Britten'in 'SimpleSm-
fbni ¥erAchi', Amirov'
un 'Yaylı Sazlar tçin
SenfbniNizami' ve Ka-
rayev'm 'ÜçDans' baş-
lıklı yapıtlan seslendi-
rilecek.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
Ahmet Haşim'in ,
İstanbul Yazılan (1)
°O Se/de"yi bile kimsenin okuduğu yok ya, ama
Ahmet Haşim'in güzelim düzyazılannın hiç mi hiç
okunmadığını adım gibi biliyorum.
Şiirlerinde "duyulmak üzere vûcut bulmuş, musi-
ki ile söz arasında, sözden ziyade musikiyeyakın" bir
dili işleyen Ahmet Haşim, düzyazılannda çok önem-
li bir kültür adamı niteliğiyle belirmiştır.
Gerçi bazı yazjlan, sözgelimi "Kürk", "Yaz Koku-
su", unutulmaz "Müslüman Saafcf" şiirden izdüşüm-
lerle örülmüştür. Bununla birlikte Ahmet Haşim düz-
yazılannda güncel sorunlara sık sık eğilmiştir.
Bize Göre (1926), Gurebâhâne-i Lakiakan (1928),
Frankfurt Seyahatnamesi (1933) kitaplannda defte-
nen deneme, söyieşi, gezi ve felsefî yazılannın pek
çoğunu bu eserierine almayarak, Servet-i Fünun,
Dergâh, Yeni Mecmua gibi dergılerde, Akşam ve Mil-
liyet gibi gazetelerde bırakmış "Merdiven" şairi.
Tüm yazılar ancak 1991 'de Inci Enginün ve Zey-
nep Kerman tarafından bir araya getiıilip Bûtûn Eser-
leri dizisinde yayımlandı. Saklanmış, korunmuş, bu-
lunabilmiş mektuplan da çok şükür o dizide...
1901'den sonra otuz yıli aşkın zaman dilimifKİe
değişik aralıklaria nesiıierini yayımlayan şair, çok ge-
niş konu ve sorun yelpazesinde bazan Istanbul'dan
söz açmış; şehrin gündelik hayatnı, tarihî çehresini,
törelerini, gittikçe değişen mimarisini, modalannı,
mevsimleıini, saatlenni, renklerinı eşsiz bir tutanak-
çı kimliğiyle kaleme getırmiştır.
Anmak ıstedığim yazılar, özellikle 1920-1930 yılla-
nnm tstanbul'unu inanılmaz bir aynntı zenginliğiyte sap-
tamaktadır.
Böytece şehir hayatında, ömekse, "Sin&va" (1922)
ve yabancı filmler, "resmi beyazperde üzerinde fe-
mıldayan şu rimel ile kirpiğinin her teli bir ok gibi di-
kilmiş güzel kadının gözünden, damla damla akansah-
te gözyaş/an"yla karşımıza çıkmaktadır.
Sinemanın getirdiği modalar, çok geçmeden ken-
tin lüks eğlence yerierinde karşımıza çıkacaktır. "Gar-
den Bar'da Konuşan IkiAdam" (1928), hanımlann ağır
makyajlanndan söz açarlar
"Tabiatın eserleri hiç de bu sahne mahlukatı ka-
dar güzel değil! Kırmızı, san, yeşil, siyah boyalar,
renksiz etleri, çipil gözleri, soluk dudaklan ıstihaleye
uğratarak harap uzviyetlerden birergençlik mucize-
si vücuda getirmiş. Kim dıyor ki kadın şimdi, eskisi
gibi, yüzünû s/to örtûler altında saklamıyor? Ya bo-
ya örtüleri?"
Yeniliği biraz da sarakaya alış, gezinti yerieri için de
söz konusudur.
Bahar bayramında şehir, kırlık alanlar, papatya, ge-
lincik ve bülbül sağanağına tutulur. Kâğıthane dere-
sinde Çingene, zurna sesiyle şenlikler yaratacaktr.
Ne var ki "tozlu ve dolaşık" yollardan geçilerek vanl-
mış gezirrti yerinde "yalnzbozuk fonografsesleri' yan-
kımaktadır. ("Çingene", 1928).
Fatih, Hırka-i Şerrf, Karagümrüktaraflanndakiyan-
gınlardan, o yangın yıkımlanndan sonra açılan "bul-
variann herikı tamfında birbiriardıncayapılmakta olan
küçük, üslupsuz, nizamsız binalar, biryeni çirkin Is-
tanbul'un çekirdeğint" teşkil eder. ° ^'^"^ ,
"Yeni Istanbur adlı öngörulü yazı 1928'de kaleme
getirilmiştir.
Sanatlarda incelik arayan Haşim, kötü bır şiiri oku-
madan, gülünç bir resme bakmadan geçıp gidebile-
ceğimizi söyler. Gelgelelim 'mimari'öen kaçmak ola-
naksızdır
"(...) fena mimann eserinden sakınmak kolay iş
değildir. Aciz bir muhayyile, fakir bir rvh, yol ortası-
na dikilmiş taştan birşekle inkılâp edince, bütûn bir
şehrin manevîsıhhatini, nesillerce bozmakkudnetin-
de bir tehlike olur."
İstanbul büsbütün Fatih-Harbiye karşrtlığında de-
ğildir. Nişantaşı'nda oturanlar, bazı öğledensonralar,
bazı akşamuzerien "caddedenyükselenyakıcıbirka-
val sesiyle" irkilirler. "Asrî, büyük apartmanlar mahal-
lesini sanatın sihiriyie bir lâhzada kır, bağ, dağ âle-
mıne çeviren bu nıstaî, yeşil musikinin menbaı, bir
âmânın üüediği bakır borudur." ("Basit Bir Mesele",
1928).
Seksene yakın yıl önce, Nişantaşı'nda kaval sesi!
Ahmet Haşim o seste "Apollon'un mağrur rebabını"
mağlup edecek bir sanat zaferi duyumsar...
Takvim 'de h Bırakan:
"Her akşamki gibi bu gece de, yaşanmış, her fa-
rafı sımsıkı kapalı ömrûne şuradan buradan teker te-
kergirmiş olan biry>ğın insan, onun etrafında, kimi
herhangi yûzû ve kıyafetiyle, kimi yabancı ve deği-
şik bir çehm ile toplanmışlar, hareket etmış/er, gidip
gelmişlerdi." Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Bes-
te, Yol Yayınlan, 1975.
Tamukbank Fotoğnaf Ödiüü
20001
yanşması sonuçlandı
• Kültür Servisi - Türk fotoğrafim onurlandıran
ve yaşadığı çağı yansıtan fotograflan uluslararası
alanda ödüllendirmek amacıyla ilki düzenlenen
'Pamukbank Fotoğraf Ödülü 2000' yanşması
sonuçlandı. Değerlendirme sonucunda fotoğraf
sanatçısı Ani Çelik Arevyan'ın 11 fotoğraftan
oluşan portfolyosu 'Pamukbank Fotoğraf Ödülü
2000'e değer görüldü. Yanşmada Hakan Denker
(istanbul), Kerim Bora (istanbul), Reha Bilir'in
(Beyşehir) portfolyolan ıse Teşvik Ödaü'ne
değer bulundu. Tüm katılımcılann özgin
eserleriyle katildıklan yanşmada ödül kazanan
çalışmalar, Pamukbank Fotoğraf Galeriii'nde
açılan 'Kazananlar Sergisi'nde fotoğrafseverler
ile buluşuyor.
"Osmanh Dünyasmdan Yansmalar'
• KüMr Servisi - Denız Bank gecen yı başlattığı
araşürma ve ınceleme kitaplan serisine bu yıl bir
yenisini ekledi. 'Osmanlı Dünyasından
Yansımalar' adını taşıyan kıtapta saray, :oplum ve
devlet gelenekleri, çarşı pazar detimleri Babıali,
Yeniceriler gibi konulan ele almıyor. Ktap
Necdet Sakaoğlu ve Nun Akbayar tarafndan
hazrrlardı. Creative Yayuıcılık'tan çıkacyapıt
Ingilizce ve Türkçe olarak basıldı.
btfiz taşlama yazan ve
gazeteci Auberon VVaugh üdü
• LONDRA (AFP) - Ingiliz yazar, taşlana sanatj
ustası, gazeteci Auberon Waugh, gece vvkusunda
geçirdiği kalp rahatsızhğı sonucu 61 yaıında
öldü. Romancı Evelyn Waugh'ın oğlu aan yazar
Ingiltere'de tabloid gazete Mirror'dan Duly
Telegraph'a, Private Eye'dan Literary fcvie^v'a
kadar geniş bir yelpazede çahşmıştı. Ayıı
zamanda Literar^' Revievv'un da kurucuurydu.