17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 RUS - TÜRK ÇAĞDAŞ DRAMATURJÎ VE TÎYATRO FESTİVALÎ'NDEN IZLENlMLER Tıyatroımız adma sevindirici başarıAYŞEEMELMESÇt (Moskova, 15-22 Aralık 2000) "Rusya eski dünya yaşayışına kafa tutarken biz de o eski dünyanın en amansız güçteki millederi- ne meydan okuyorduk. Ayn ayn gayelerimiz o(- magııa rağmen düşmanlanmızbir,cephemizbir- di Avrupa kurdu, Ruslarm postunu, bizim deri- mizi yüzmek için birieşmiş olduğu bu zamanda; Ruslâr bizi, bizRuslan resmen, sfyaseten tanıdık. („) Şarkta, burnumuzun dibinde medeni bir miDet var, dünyanın her yerinden bu medenneti öğrenmeye, görmeye gelenler varken bizhn bun- dan habersiz yaşamanuz af olunmayacak bir kn- surdur. Yanı başnmzda bizim daha pek çok şey- ler öğrenebfleceğimiz ustalar dururken hâlâ ço- culdanmızı, talebeterimizi bu ustalann garpteki çıraldanna gönderiyoruz. Güneşi şarkta değil garpte anyoruz. Aradaki fark, gece ile gündttz kadardır." Muhsin Ertuğrul,bundan 75 yıl önce, 27 Ekim 1925'te Vakıt gazetesinde yayımlanan "Rus Ir- famndan İstifadede Gedktik" başhklı makale- sinde bunlan yazıyordu. Bu makale aynı gazete- de 30 Ağustos-14 Kasım 1925 arasında yayım- lanan "Sanatkâr Gözüyie Bugünkü Rusya" baş- lıkh bir dizi içinde yer almıştı. Sovyetler Birli- ği'ne tiyatro sanatındaki gelişmeleri izlemek üze- re hükümetin çağnhsı olarak giden Muhsin Er- tuğrul, orada 18 ay kalmış (Ocak 1927'ye kadar), tiyatronun yanı sıra sinema alanında da çalışmış ve iki film çekmişti. Vakit'te yayunlanan yazı dizısi "eski dünyaya kafa tutan" iki genç devlet arasındaki dostluk havasını yansıtmaktadır. Tür- kiye Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya'nın Kurtuluş Savaşı sırasında Batüı emperyalist devletlere kar- şı kurduklan dostluk henüz çok tazedir ve nite- likçe çok farklı olsalar da iki devrimin karşılaş- tığı gûçlükler arasında birçok ortak yön vardır. En azından Muhsin Ertuğrul 'un bu yazı dizisin- deki satırlanna, ilk kurucu kuşaklann çekilen zorluklar, katlanılan fedakârhklar ve yaşanan coşkular anlamında, birbirlerinin dilinden anla- dıgını gösteren izlenimler yansımaktadır: "Ken- dimi Ankara'ya gidip de sokaklann tozunu. ote- Hn tahtakurulannı yazan muhabirler ayannda görmek tstemem. (.-) Koskoca saraylan deviren ve o sarayiann temeUerinden daha kavi daha de- rin ananeleriurpanlayanAnkara'nın ruhu,sokak- lann tozlanyla Taşhan'ın pireleri arasında nn- dır? Mustafa Kemal'in yaşadığı şehirde tozlu so- kaktan ve Taşhan'dan gayn bir şev görmemek, Le- nın'in memleketinde ufak tefek şeyler bulmak— Bonlanbaskasından bekleyiniz.*' (*) : O gün "Soğuk Savaş" yıtlan ufukta bile yok- tu. Bugûn ise "Soğuk Savaş"ı geride bırakah ne- redeyse 10 yıl oldu. Arada hepinizin de yakın- dan bildiği çok sular aktı köprülerin altından. 20. yüzyıl tiyatro tarihinde 1920'ler efsanevi bir dö- nemdi. MeyerhokTu, Vahtangov'u, Tairov'u, Sta- nisbvski'si ile bu dönemin odak noktası olan Rus tiyatrosu, Nâznn Hüanet'i sadece oyun değil şi- ir yazımı alanında da etkilemiş, cumhuriyet dö- nemi Türk tiyatrosunun en önemli köşe taşı Muh- sin Ertuğrul üzerinde de derin \z bırakmıştı. Bu geçmiş süreçler dikkate alındığında, Tûrk tiyatro yazarlannın oyunlannın Rusçaya çevrilip bu geniş cograryadaki çeşitli cumhuriyetlerden sanatçılar tarafindan sahnelenmesi. sonra da böy- le bir tiyatro geleneğine sahip bir ülkede düzen- lenen bir festival çerçevesinde sunulması kuşku- suz çok sevindirici. 15-22 Aralık tarihleri arasın- da Rusya ve Tûrkiye Kültûr bakanhklan ve Dev- let Tiyatrolan'nın katkılanyla Moskova'da düzen- lenen Rus-Türk Çağdaş Dramaturji ve Tiyatro Fes- tivali, iki ûlke tiyatrolan arasında uzun bir ara- dan sonra yeniden kurulan sanatsal alışverişte umutlu bir adım oluşturması açısuıdan da ayn bir aniam taşıyor. Türkiye'nin Moskova Büyükelçi- si Sayın Nabi Şensoy da festivale katılanlar onu- runa verdiği resepsiyonda, iki ülke arasındaki ilışküenn 500 yıllık tarihinde savaşlann sadece 23 yıllık bir süreyi kapsadığını hatırlatarak Kur- tuluş Savaşı döneminde en yüksek noktasına çık- mış dostluğun yeniden geliştirilmesi gereğini ve sanatın, sanatçının bu çerçevede çok önemli iş- levleryûklenebileceğini vurguladı. Devlet Tiyat- rolan Genel Müdürü Rahmi Dfliigfl de kurulan bu ilişkinin Rus yönetmenlerin Tûrkiye'de, Tûrk yönetmenlerin de Rusya'da oyunlar sahneye koy- masıyla sûrecegini belirtti. însanlar ve halklar arasında oluşmuş/oluşturul- muş önyargı ve bağnazlık sınırlannın aşılmasın- da, kendi gûnlük algılama çerçevesinin dışına ta- şanı anlamakta, sanatın renkli ve özgür dünyası- nın siyasi satrancuı siyah- beyaz karelerinde taş G Ta<>aııka Tiyatrosu, Liubimov'un çaitşma odasında Ayşe Enıel Mesçi ve Liubimov biriikte. üşürmekten çok daha etkili ve kalıcı sonuçlar ve- rebileceğine umutlar artıyor. Oyunlar Festival kapsamında Melih Cevdet Anday, Ne- zihe Araz, Tımcer Cücenoğlu, Refık Erduran, Re- şat Nuri Güntekin, Nâzun Hikmet ve Aziz Ne- ân'in oyunlan şu tiyatrolar tarafından sahnelen- di: "Cengiz Han'ın Bisikleti", Moskova Dram Ti- yatro Merkezi; "Unutulan Adam", Tujmazin Ta- tar Dram Tiyatrosu; "HüUed", Voronej Akademi Dram Tiyatrosu: u Hadi Öldûrsene Canikom", Moskova Dram Tiyatrosu; "Bordeflo", Perm Genç Seyirci Tiyatrosu; "BoyacT, Rostov Maksım Gor- kı Akademi Dram Tıyatrosu ve Tatar Kazan Ka- mal Akademi Tiyatrosu; "Mikado'nunÇöpleri", Samara Tiyatrosu; "Gece Kanah/ Ramiz ile Jüü- de", Yaroslavi Tiyatrosu; "ÖdüT, Başkırt Tiyat- rosu; "Toros Canavan", Ryazan Akademi Dram Tiyatrosu; "Bosnak Kadınlar". Kazan Tatar Tiyat- rosu. Nâzım Hikmet'in bizde fazla bilinmeyen "Unu- tulanAdam"ı, Tatarlann elinde zevkle izlenen, ti- yatronun tadına vanlan bir oyun olmuş. Bir zaman- lar çok ûnlü biriyken sonra eşi dahil herkes tara- fından unutulan doktoru oynayan th^as Garej'ev, 'erek izlediğimiz oyunlann yorumlanışından, gerekse Rus sanatçılar ve eleştirmenlerle yaptığımız toplantılardan, Türkiye'yi ve Türk sanatını tanıma yolunda henüz ilk adımlan attıklan anlaşıhyordu. Ama her şey bir yana, dünya sanatına Puşkin'leri, Gogol'leri, Dostoyevski'leri, Mayakovski'leri armağan etmiş bir dile bizim oyunlanmızrn da çevrilip sahnelenmesi bile tiyatromuz adına başlı başına bir başandır. program dergısındeki "Tataristan'ın meşhur sa- natçKi" nitelemesini hak edecek kadar usta biroyun- cu. Gelenekten kopuldugundan şikâyet etseler de, Stanislavski ekolünden iyi oyuncular yetiştirme- ye devam eden Rus tiyatrosunun bir temsilcisi olan Yaroslavi Tiyatrosu. alıştıklan üsluba yakın, insan ilişkilerini ince ince irdeleyen bir oyun olan Refik Erduran'ın "Ramiz ile Jûüde"sinde (Oyu- nun adını "Gece Kanalı'" olarak değiştirmişler- di.) parlak bir oyunculuk sergiliyorlardı. Kanım- ca Tûrkiye'de yazılmış en başanlı farslardan biri olan Tuncer Cücenoğlu'nun "Boyaa"smı ise, iki ayn tiyatro, iki farklı yorumla sergilemişti. Rostov Tiyatrosu kişilikleri fazlasıyla natüralist bir yorumla ele alırken Tatar Akademik Tiyatro- su gerek tiplemelerde, gerekse oyunritmindefar- sın hakkını daha iyi veriyordu. Melih Cevdet An- day'ın "Mikado'nun Çöpleri" adlı oyunundaysa Samara Tiyatrosu, bu oyunun provasmı yapan bir topluluğun hikâyesini de kurguya katmış, böyle- ce oyunculan ve oynadıklan kişilikleri yan yana sahneye taşımıştı. Gerek izlediğimiz oyunlann yorumlanışından, gerekse Rus sanatçılar ve eleştirmenlerle yaptığı- mız toplantılardan, Türkiye'yi ve Türk insanını, Türk sanatını tanıma yolunda henüz ilk adımlan attıklan anlaşıhyordu. Gerçi Nâzun Hikmet ve Anatoli İvanov, Hüllecinin (R. N. Cüntekin) yönetmeni, voronej Akademi Dram Tiyatrosu 'Türkiye9 yi hissettiğim gibi aktardımy - Bu oyuBU seçişinizde hangi öt- çnÖerbeKriCTİcioJdu? ANATOLİ tVANOV-Öncelikle Rus seyircilerin severek izleyecek- lerini dûşündüm. Rusya'da daha çok klasik eserier sahneleniyor ve bizim tiyatromuzun sanatçılan da daha çok şiirsel ve psikolojik rol- ler oynamaya ahşkın. ReşatNuri Gûntekin'in oyunu da bu üsluba uyuyor. Üstelik değişik şark ilişki- lerini de sahneye taşıma olanağı veriyor. - Rus>«1daTfirk tiyatrosu bflmi- yormu? İVANOV - Ozülerek söylemeli- yim ki bilinmiyor. Üstelik Tûrk hafla da yeterince tarunmryor. Tûrk- ler daha çok sert ve kavgacı insan- larolarak tanınıyor. Ben oyuna ha- zırlann"ken Istanbul, Ankara ve Iz- mir'e gittim. Hem ora- da oyunlar izlemek, seyirciyi görmek hem de hayatı, atmosferi yakından gözlemle- mek istedim. Tûrkle- ri çok sakin, sevgi do- lu, hayata bağh insan- lar olarak gördüm. Bentabiikibu oyu- nu çok sevdiğim için yaptım, ama aslında önemli olan sadece be- nim sevmem değil, halkımızm Türkiye'yi sevmesi. 2a- ten bu festival de insanlan kaynaş- ürmak üzere düzenlendi. Beni mut- lu eden diğer birnokta, oyunun Vo- ronej'de kapalı gişe oynaması. - Oyuoa hazuianırken getenek- sel Türktiyatrosuüzerinedeçahş- ma yapabfldiniz mi? Î\ANOV-Buoyun, benim Tûrkiye'ye ilk bakışun. Aslında de- rinlemesine bir araş- tırma yapmaya da za- man bulamadım. Fırsat olsa âdetleri, gelenek- leri daha aynntılı in- celemek isterdim. Ama örneğin oyundaki pa- zar sahnesi için, Istan- bul'da bir pazara git- tim. Ne olduğu bilin- mese insanlann kavga ettiklerinin sanılabileceği satıcı bağınş çağı- nşlan arasuıda tam bir tiyatro me- kânı gibi gözüktü bana. Oyundaki sahnede de bu atmosferi hissettiğim kadar yansıtmaya çahştım. Aslın- da buoyununbütünüiçinde geçer- li. Türkiye'yi anladığım, hissettiğim öiçüde aktarmayı denedim. - Rusyatiyatrosunundurumunu nasd butuyorsunuz? İVANOV - Çok kanşık. Birçok büyük sanatçımız ve yönetmenle- rimiz ne yazılc ki öldü. Moskova'da çalışanbirçokyetenekü insan da Av- rupa veya Amerika'ya gitti. Gele- neklerden bir kopuş söz konusu. Biçimcilik öne çıktı. Oyunlar ya- şanmıyor da anlauhyor sanki. Ame- rikalı sanatçılar buraya Stanislavs- ki yi aramayageliyor, ama pek bir şey bulamıyoriar. Ashnda gelenek- lerden kopuş, belki de sadece bizim değil bûtün dünyanın sorunu. -Türkrye'ye yeniden gehnevidü- şünûyor musunuz? IVANOV-Tabü. Türkiye'yi çok seviyorum. Aziz Nesin gibi edebiyat ve tiyatro dünyamızın iki büyük ismi onlar için yabancı değildi, ama ki- mi oyunlarda, Rusya'daki yaygın Tûrkiye imge- lennin aynen sahneye taşınması; cami. işlemeli yas- tık ya da kilim türü "otantik" ve "egzotik" renk- lerin çokça kullarulması gibi biraz kolaycı eğilim- ler de gözleniyordu. Bununla biriikte, "Hûlle- ci"nin final sahnesinde laz ve erkek oyunculann buluşmalannı el kuklalanna oynatmalan gibi ki- mi ilginç ve yerine oturan buluşlann da dikkat çek- tiğini belirtmeliyim. tşin aslı (tabii benim görebildiğim kadanyla ve tüm hata payım saklı kalmak kaydıyla) Rus tiyat- ro adamlan, kadınlan ve eleştırmenleri sadece bi- zim tiyatromuz ya da ülkemiz hakkmda değil, kendi ülkeleri ve tiyatro birikimleri hakkında da biraz el yordamıyla ilerlemeye çalışıyorlar. Yaşa- dıklan geçiş döneminin getirdiği kaçuulmaz ka- nşıklık, sohbetlere ve değerlendirmelere olduğu kadar, sahneye de biraz yansıyor gibi. Ama her şey bir yana, dünya sanatına Puşkin'len, Gogol'leri, Dostoyevski'leri, Mayakovski'leri armağan etmiş bir dile bizim oyunlanmızın da çevrilip sahnelen- mesi bile tiyatromuz adma başlı başına bir başa- ndır. Üstelik bu karşılıklı çabalar, tarihlerinin çok kritik bir dönemecinde birbirlerine dostluk elini uzatmış halklann, dünyanm içine girdiği "yeni" ve ufku henüz karanlık bir evrede sanatçılan ara- cılığıyla birbirlerini önyargısız ve daha yakından anlamaya çalışmalanna katkıda bulunacaksa bu girişime öncülük edenleri kutlamak gerekiyor. Tagankada 'Medea' Moskova'ya kadar gitmişken Taganka'ya uğra- mamak olmazdı tabii. Liubimov, Euripides'in "Medeaw sını bir savaş dekoru ıçmde sahnelemiş- ti. Fonu boydan boya kaplayan teneke perde, sa- vaşm o madeni, pasü tadını görselleştirirken üze- rinde açıhnış düzensiz deliklerle artık Liubimov Tiyatrosu'nun aynlmaz birparçası haline gelmiş ışık oyunlan açısından da çok elverişli bir malze- me oluşturuyordu. Medea'yı inanılmaz bir iç spi- ral üzerinde giderek yükselen birritimdeoynayan L. Selutina'sı, zaman zaman yükselen modern sa- vaş efektleriyle bütünleşen Kreon'u (V.Zaloşuhin), bütün sahneyi kaplayan kum torbalan arasında kadınuı kaderini olduğu kadar, savaşı da sorgula- yan korosuyla Taganka Tiyatrosu, belleğimdeki tiyatro tatlanna bir yenisini kattı. Eğer Rus-Türk tiyatrolan arasmdaki bu yakınlaşma çabalan, Li- ubimov'un Tûrkiye'ye gelip bir oyun koymasını sağlarsa bu, Türk tiyatrosu adına büyük bir kazanç olur diye düşünmeden de edemedim. (*) Efdal Sevinçli, Meşrutiyet 'ten Cumhuri- yet 'e, Sinema 'dan Tıvatro 'ya Muhsin Ertuğrul, Broy Yayınlan. Ekim 87, s. 227-286. Tuncer Cücenoğlu.- Festivalle paranoya bitti Festival başlamadan yapılan basm toplantısın- da Türk heyetinin üyeleri Rus medyasına tanıtıl- dı. Tuncer Cûcenoğhı, oyun yazarlığımıza ilişkin bilgiler verdi. Hayati Asüyaocı, ülkemizde Rus ti- yatrosuna nasü bakıldığıru anlattı. Ayşe Emel Mes- çi örneği ile yurdumuzda siyasal olaylann sanat- sal gelişmeleri nasıl etkilediğine değinildi. Festi- valdeki oyunlann nasıl seçildiği sorulunca, dü- zenlemeyi ûstlenen Uluslar Devlet Tiyatrosu Ge- nel Direktörü Mikhail Chiguir, bu yetkinin katı- lımcı topluluk yönetımlerinde olduğunu. heyet üyesi Refik Erduran ın her Türk yazannın tek oyunla temsil edilmesini istediğini, ancak yöne- timlerin bu öneriye uyamadıklannı, kendilerinde bir sorumluluk bulunrnadığını behrtti. Erduran, bun- dan sonraki festivallerde kendi oyurrianndan hiç- birinin sahnelenmesine izin vermeyeceğini, yeni yazarlanmızın tanıtdması için sistemli çe\ iri prog- ramlanm gerekli gördüğünü açıkladı. - Moskova'da düzenlenen bu festivali genel an- lamda nasıl değeriendirivorsunuz? TUNCER CÜCENOĞLU - Bildiğiniz gibi bu festival, yalnızca Türk yazarlannın oyunlannın ' Rusya Federasyonu'na bağlı tiyatrolarca. ora dil- lerince ve gene oralı rejisör ve oyuncular tarafın- dan sergilenmesi şekünde gerçekleşti. özdlikle Sov- yetler Birliği dönemınde Nâznn Hikmet ve Aziz . Nesin'in şiir ve öykûlerinin kitaplaştıgını. oyun- lanmn çeşitli tiyanx)larca sergilendiğini biliyoruz. Benim "Boyacı" adlı oyunum, geçen eylül ayın- da Rostov Maksim Gorki Tryatrosu'nda. kasım ayın- da ise Kazan Kamal Tıyatrosu'nda ^crgilenmeye başladı. Sovyetler Birliği döneminde kültür ve sanata verilen değerin şimdi de süraıesi, üst düzey reji- sör ve oyunculann varlığını devam ettırdiğini gör- mek beni oldukça mutlu etti. Rusya halkınm tiyat- ro sevgisi de beni aynca etkiledi. Gene bu festi- » val. çok değerli Moskova büyükelçimiz Nabi Şen- • soy'un da konuşmasında belirttiği gibi. Ruslarla Türkler arasında Ulusal Kurtuluş Savaşımız sıta- sında en yüksek düzeye çıkan beraberliğin, artık hiçbirengcitarnmadangeliştirilmesiyönündeatıl- mış çok önemli bir adım oldu. Festival, özellikle bazı kesimlerde var olan paranoyamn bittiği müj- desini de verdi bana. - 'Boyacf iki ayn tryatro tarafindan, iki değişik yorumla sahneye kondu. Bu konuda ne söylemek istersiniz? CÜCENOĞLU - "Boyacı" benim 17 tiyatro oyunum içinde denediğim tek fars. Ancak insan- lan sadece güldürmek için yazılmış bir fars değil. Sosyal ve siyasal yanı olan, kişiliklerin derinliği- ne önem vermeye çalıştığım bir oyun. Diğer yan- dan, dünya halklanna tek seçenek olarak sunulan yeni dûnya düzenine de eleştirel bir bakış getir- meye çalıştığım bir oyun. Oyunun Rusya Federas- yonu'nda çok önemli iki tiyatro tarafindan hemen kabul görmesi ve birçok tiyatro merkezinde de re- pertuvara ahnması, ülkede değişim sonrası yaşa- nanlarla "Boyaa"nın ince bir çizgide örtüşmesin- den kaynaklanıyor sanınm. tki versiyonun da ba- şanh olması ise Rusya'daki tiyatroculann kültür ve sanat düzeylerinin yüksekliğiyle ılgili diye dü- şünüyorum. "BoyacTnın Rostov Maksim Gorki Tiyatrosu'nda gerçekçi, Kazan Kamal Tiyatro- su'nda ise farsa daha yaknı, şiirsel diyebüeceğim bir yorumla sahnelendiğini belirtmekte de yarar var. Ama sonuçta iki değerli rejisör Nikolay Soro- kin ile F. Bikcantay'ın yorumlan izleyicıler tara- findan beğenildi. Bu da beni mutlu etti. Refik Erduran: 'Ödül' büyük yankı getirdi 'Cengiz Han'm Bisikleti' dramaturji açısından bence eskimiş bir oyundur. Yepyeni bir reji yak- laşunıyla ele almmadıkça sahnelenmesini yarar- lı bulmuyorum. Onun için bu festivalde gösteril- mesine de karşı çıktım. Ancak tiyatronun seçimi yaptığı ve provalara çoktan başlandığı bildirildi. Reji de hiç değilse yüzeyde yeni sayılır. Toplu- mumuzun yetmiş yıl önce yaşadığı hızlı değişim şokuna ilişkin içerik ise Rusya'nın bugünkü iç dep- remlerine benzediği için atmosfere uygun düştü. 'Ramizile Jühde', Sovyetler'in çöküşü sonrasın- da dünya aydmlanndan çoğunun içine sürüklen- diği ruhsal kargaşa ortamını gülümseyerek işle- yen bir oyundur. Günümüz Rus seyircisini o açı- dan ilgilendirdi. Bordelk)' oyununda, dünyamı- zm tümünü geneleve çeviren köşedönücülük ser- gileniyor. Rus yönetmen, o rezilliği bol danslı bir müzikal biçiminde sunmuş. Olayın gerisındeki hü- zün görünmez olmuş ama, oyunun gençliğe yö- nelik ve çok enerjik bir hız kazanması yarariı sa- yılabilir. En çok yankıyı ise Başkırt topluluğu- nun sahnelediği 'Ödül' getirdi. Tûrkiye'de he- nüz gündeme geknemış olan bu yeni oyunu iz- ledikten sonra pek çok Moskovaiı "Sanki bir Rus yazan bizim için bugünü yaznuş" dediler. Biri 'Kurşun entmeye çağn' diye niteledi, karanlığı yfftan riyatro ışığının kendisineve yakmlannaumut aşıladığını söyledi. En çok o tür tepkilere sevin- dim. Başkırt yönetmeni yürekten kutladım. Ba- ü maymunluğundan uzak, yaratıcı bir reji gerek- tiren bu oyunu Türk seyircisinin nasıl karşılaya- cağını çok merak ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle