Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 OCAK 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Bahçeli'nin sağ kolu Yahnici, kültürel haklarm reddedilmesini istedi
, PKK'ırin sözcüsü gihP
Yahnici, KaütanOrtakhğıBdgesi'nde
, (KOB)yerverilenöncefiJderi"ABda-
't
'.' yatmalan" olarak nitekndirdi
Rapor hazırlandı
Operasyon,
jUşak'ta
'eylemi
"körükledi
"V. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü-
,^osu) - Uşak Barosu Cezaevi Ko-
mısyonu'nun cezaevinde yapılan
-ipperasyon sonrasında yaptığı gö-
'• rûşmeler sonucu hazırladığı ra-
^ .porda, çoğu tutuklu ve hükümlü-
^nün darp edildiği, bir kışınin ölü-
Ymü sonrasında 9 kişiye inen ölûm
'forucu eylemcilerinin sayısının da
1
35 kişiye yükseldiği belirtildi. 2.
3
operasyonda Uşak Cezaevi'nde
'yandığı kaydedilen YaseminCan-
s
ve Berrin Bıçkılar'ın Izmir'de
'/.Idüğü de anımsatılarak, ölüm
,. orucunu sürdüren 35 tutukJu ve
1' hükümlüden3'ününeylemlenrun
^ 66,3 'iinün de 56. gününde oldu-
.• i\ı açıklandı.
; Darpizkri ^__
. Uşak Cezaevi'nde 19-20 Ara-
. "lık 2000 tarihlerinde dığer ceza-
ı <eriyle birlikte operasyon dü-
enJendiği belirtilerek raporda şu
- üptamalara yervenldi: "Operas-
<on tarihinden hemen sonragörü-
-^üJen YurdapüJ fsık, Güldal Işık,
" özlem Ta$, Gönûl Aslan, Gülcan
r
ÖztürkVçıplakgöztedesaptana-
b
bflen darpLderi oldıığu görûbnüş-
rıt
tür. Fiziksel yarasj olan hükümlü-
lerde. operasyon sırasındakiyara-
lann iyüeştiği, teda^ilerinin sür-
düğü ve bu nedenle yanık yerleri-
nin kabuk bağlamaya basladığı
betirienmiştir. Ancak, görüşme
yapılanlann anlarnklaruıdan, di-
ğer tutuklu \e hükümlülerin de
benzer yakınmalannın olduğu,
felçtehükesitaşıyanve solyanıtırt-
mayan Mehtap Tayboğa'nın re-
virde bulunduğu, başında da ke-
sikier bulunduğu tespit edümjştir.
YîneŞükn>e Can 'ın başında dikiş
gerektjren kesik buJunduğu, di-
ğerlerinin 8 ve 6'şar kişilik odaia-
ra ahndıklangörühnüştür. Tutuk-
lu ve hükümlülerin giysi-bartani-
ye gibizorunlu ihtijaçlannm şün-
dflik karşılandığı komisyon üyesi
avukatlara anlatümıştır. Zelıha
Koyupanır'ın ilk operasyon sıra-
sında ranzaya kelepçeJendiği, bu
nedenle2. operasyonda çıkan yan-
gında boğubna tehlikesi geçirdiği
ve haJen ciğerierindeki sorunun
sürdüğâ büdirilmiştir."
TlRMı
ANKARA (CumhuriyetBû-
rosu) -AB'nin Katılım Ortak-
hğı Belgesi'nde (KOB) yer
alan önceliklenne karşı bugü-
ne kadar yumuşak bir üslupla
çekincelerinı dile getiren MHP,
tavnru sertleştirdi. MHP Genel
Başkan Yardımcısı Şevket Bü-
lent Yahnici, Cumhurbaşkanlı-
ğı, TBMM Başkanlığı, Başba-
kanlık ve Genelkurmay Baş-
kanlığı iJe yabancı rrüsyon şef-
lerine gönderdiği mektupta,
AB'nin SevT'i dayatöğı ve Kürt
milleti yaratmaktakararh oldu-
ğunu belirtti. Yahnici, kültürel
haklarve Kürtçe TV ile ilgili is-
temlerin reddedılmesi gerekti-
ğinı bildirdi.
Katılım Ortaklığı Belge-
si'nde (KOB) yer venlen önce-
likleri "AB dayatmalan" ola-
rak nitelendiren Yahnici,
"AB'nin içeriği dlkkatle gtden-
mek istenen taleplerinin, de-
mokratik mülahazalarla ve in-
san haklan gayretkeşliğiyle de-
ğiL siyasal amaçlar, hem de
PKK'nin siyasal amaçlan doğ-
ndtusunda düzenJendigi orta-
dadır" görüşünü dıle getirdi.
AB'nin PKK'nin istemlerini
dile getırdiğine işaret eden Yah-
nici, ad vermeden Mesut Yü-
maz başta olmak üzere koalis-
yonun ANAP kanadının ve ba-
zı aydınlann "kültürel haklar
veKürtçeTVyi" savunan açık-
lamalannı "baykuşsesleri" ola-
rak nitelendirirken, devletin
kritik makarnlanndaki bazı ki-
şileri de "zaafta olmakla" suç-
ladı.
MHP'nin görüşlerini temel-
lendiren AB karşıtı manifesto
nitelığındeki 4 sayfahk mek-
tupta özetle şu görüşlere yer ve-
rildi:
AB Kürt milleti yaratmakta
kararh: AB'nin son ev ödevi
lıstesi 2 önemli mesaj vermek-
tedir. Birincısi, AB'nin ne oldu-
ğu ve gelecekte nelerle meşgul
olabileceğı, ikincisi bir Kürt
milleti yaratılması konusunda-
ki çahşmalan bizzat AB'nin
yürütmeye kararh olduğudur.
KOB, AB dayafmalannın
belgesi: Meselenin vahameti, ev
ödevi listesinin bir rrjüzakere
metni olmayıp bir tebligat ol-
masıdır. Uluslararası ilişkiler-
deki asgari nezakete bile uyma-
yan bu metin, ancak ve sadece
savaş kaybetmiş ve kayıtsız
şartsız teslim ohnuş bir ülkeye
göndenlebilecek cinstendir.
AB, PKK'nin sözeülüğünü
yapryor: Gerek bu metinleri
devletimizin ve milletimizin
önüne koyanlann, gerekse bu
metinlerin anlamını başka yöne
MenuırSen'denNodBaba'hprotesto
Memur-Sen Konfederasyonu Istanbul & Başkaru Nasuh Özdemir, NoeJ Baba kılığına girerek
koofederasvonun Istanbul merkeztni ziyaret etti. Memurlara "Hükümetten ve IMF'deo"
getirdiğini söylediği -hediyekri'" verdL Özdenıir'in veni yd bediyesi olarak getinfiği "hortum",
"kazüc" ve **kol saati" memurlar tarafindan hükümete ve IMFye karşı yönehilen eleştiriJerfe
karşılandj. Memuriann ekonomik, sosyal sorunlannı, veni yıla girerken bir mizansenk
eleştiren Memur-Sen üyeleri, getirdiği bediyeleri beğenmeyerek Ozdemir'i dövdüier. NoeJ
Baba'ran ağzzndan hoşnutsuziuğumı betirten Özdemir ise "Ofkelenmeniz, benim bugün dayak
yemem. IMF'nin, bükümetinizin \v hortumculannızın hazırladıklan bir komptodur. Bir daha
çocukJardan başkasına hedijf götürnıeveceğinı'' dedi Özdemir ve Memur-Sen üyeleri
memuriara uysuianmış "Göz GuHerP şarkısuu sö>fedikr. (Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK)
çekme çabası gösterenlerin iyi
niyetli olduklannı kabul etmek
olanaksızdrr. Bunlar PKK terör
örgütünün bugünkü istemleri-
ni alıp Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin önüne getirmekle,
o örgütle mevcut organik bağ-
lannı ortaya koymaktadırlar.
Bu gerçeği vurgulamayı komp-
lo teorisi üretmek şeklinde de-
ğerlendirerek hafife ahnak, ne
pahasına olursa olsun anlayı-
şıyla körü körüne AB 'nin kol-
larına atümaya çahşmak, Müli
Mücadele yıllanndaki "Man-
dacıhk"zihniyetinin yeni örne-
ğidir.
Kültürel haklaristemi redde-
dflmen': Denktaş'ın açıktutumu
ile o uğursuz listenin bir mad-
desi oyun alanının dışma atıl-
mıştır. Bu bir kararhlık gösteri-
sidir. Lakin, aynı hassasiyet ve
kararhlığın ikinci önemli Sevr
maddesi ile ilgili olarak
"" gösterilmemiş ohnası ka-
fa kanşıklığının devletin
| zirvesınde yaşandığının
göstergesidir. Işte bu bû-
yük birzaafhr. Ashnda ya-
pıhnası gereken ve yapıl-
ması doğru olan, tıpkı
Kıbns konusunda olduğu
gibi, tabii tepkınin hemen
gösterihnesi idi. Kürtçe
eğitim ve televizyon da-
yatması şımdılik dalgalan-
maya bırakılrruş gibidir.
Bu daigalanma, eğer Tûrk
milletinin konu ile ilgili
tavnnı ölçmeye matuf ise
mevcutbütakım yönetici-
lerimiz kendi milletlerini
tanımıyorlar demektir.
Tûrk milleti etnik ay-
nmcıhktanımaz: Türkiye
Cumhuriyeti 'ni oluşruran
toplumsal sözleşmenin te-
melinde, ülkede yaşayan
bütün ınsanlann eşitliğj iJ-
kesi vardır. Geçen 77 yıl-
lık uygulamalarda ülke-
deki insanlann etnık kö-
kenlerine göre tek bir
farklı davraruş olmamış-
tır. Etnik aynmcılık Türk
milletinin tanımadığı bir
kavramdır.
Türk milleti sosyolojik
bir kavram: Türk milleti
kavramı, hem Türkiye
Cumhuriyeti'ni oluşturan
kamusal ıradede, hem
devletin hukuki yapısm-
da, hem de ımparatorluk
sonrası yeni devletin oluş-
masına etki eden fıkri ha-
rekette etnik bir kavram
değildir; sosyolojik bir
kavramdır.
Âvııkatlardan operasyona suç duyurusu
ALPERTURGUT
Avukat Gfifizar Tuncer ve MAh Kırdök
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç du-
yurusunda bulunarak müvekkilleri Nuri Aka-
hn ve Cemal Keser'e dığer tutuklu ve hü-
kümlülerle birlikte "Hayata Dönûş Operas-
yonu"nun ardından, F tipi cezaevlerine sevk
edilişleri sırasında ışkence, darp ve copla te-
cavüz edildiğıni öne sürdüler. Avukat Mih-
riban Kırdökde, müvekkılı DurmuşKurt'un
arkadaşlanyla birlikte ışkenceye uğradığı ve
copla dövüldüğü gerekçesıyle suç duyuru-
sunda bulundu. Avukatlâr dılekçelennde,
sevki gerçekleştiren askeri ve sıvil yetkililer,
Kocaeli F Tipı Cezaevi yetkilileri ve infaz ko-
ruma memurlan hakkında soruşturma açıl-
masını istedıler. Avukatlâr aynca yapılan iş-
kence ve gayn insani muamelenin saptan-
ması açısmdan, suça ilişkin bulguların tespi-
ti için müvekkkilennin ivedilikle Adli Tıp
Kurumu'na sevkinin sağlanmasını istedıler.
Avukat Gülizar Tuncer, Kocaeli Cumhu-
riyet BaşsavcıhgVna yaptığı suç duyuru-
sunda, "Hayata Dönüş Operasyonu" son-
rasında 23 Aralık 2000 tanhınde Ümrani-
ye Cezaevi'nden almarak Kocaeli F Tipi
Cezaevı'ne sevk edilen müvekkili Nuri
Akalın 'a işkence yapıldığını ve copla teca-
vüz edildiğini öne sürdü.
'.NakiJ sırasjnda dayak aüldT
Suç duyurusunda, mahkûmlara Ümra-
niye Cezaevi'nden nakil araçlanna bindi-
rildikten sonra yol boyunca askerler tara-
findan dayak atıldığı ifade edilerek şöyle
denildi:
"Asker ve sivfl grysih' kişfler tarafindan so-
yıılan müvekkitinıecopla tecavüzedilmiş,kü-
fürier eşüğuıde kaba dayak abhnış ve bu uy-
gulama bücrelere konulduktan sonra da de-
vam ettirilmiştir. Müvekkihmin vücudunda
halen yaşadığıişkencevekötfi muameleninso-
nuçlan olan darp ve cebirizleri, sıynkveeld-
mozlar buhınmaktadır.'"
Ümraniye Cezaevi'nden Kocaeli F Ti-
pi Cezaevi 'ne sevk edilen Cemal Keser'in
avukatı M. Ali Kırdök ise dilekçesinde, 25
Aralık taribinde görüştüğü müvekkili Ce-
mal Keser'in Ümraniye Cezaevi'nden na-
kil araçlanna konulduktan sonra yol bo-
yunca askerler tarafmdan kendisine ve ar-
kadaşlanna dayak atıldığını anlattığıru be-
lirterek şu ifadelere yer verdi:
"Müvekküim Ftipicezaevine getirildiğin-
de asker ve sivil kryafetli kişiler tarafindan
kendisinin diğerierinden aynldığını, soyul-
duğunu, bu kişilertarafindan kendisine cop-
la tecavüzedildiğini küfurier eşfiğmde kaba
dayak atıldığını, havalannın burulduğunu
ve bu uygularnalar sonucunda kan işed^ini,
kelepcenin aşın sıkması sonucu eflerini kul-
lanmakta güçlük çektiğmi söytemiştir."
7^/AYDINENGtN aengin(adoruk.nettr
Yunan tragedyalan tannsal ya-
alanna karşı umutsuzca sava-
şan ve yenilen kahramanlan an-
latır. Orestes, Klytemnestra, Ip-
higenie, Agamemnon, Elektra,
Kassandra, Hekabe... Hepsiaa-
larla örülınüş bir yazgının önün-
de sürijkJenen kahramanlardır.
I Tragedya yürek burkar. Izle-
yenleri de saran, içirte çeken bir
karabasandır.
Yunan tiyatrosu o ağır, o bo-
ğucu tragedyalann arasına bir
"intermezzo"koyar. Intermezzo
"ara oyun" demek. Bûyük oyu-
nun içine yerfeştirilmiş küçük,
neşeli bir "oyuncuk" demek. Ba-
zan bir şarkıdır; bazan bir neşe-
li taklit, bir uçan bir mizah, bir
taşlama. birşiir...
Seyirciye soluk aldınr.
•••
Tragedyalaryaşıyoruz. Inanç-
lan'na sımsıkı sanlmış insanlar
ölüme yattı; adım adım ölüme
yürüyorlar.
Inanç aklın değil, din'in kar-
deşi.
Ama bu onun bir tragedyaya
ebeliketmesini önlemiyor. Tersi-
ne kışkırtfyor.
Bir karabasan yaşıyoruz. Ne-
Yeni Yıl İçin întermezzo
resinde yer alırsak alalım, hangi-
sinin yanında saf tutarsak tuta-
lım bu tragedyanın salt seyircisi
olamıyoruz, olamayız. Ölenler
bizim çocuklanmız, bizim yurt-
taşlanmız. Ağlayanlar bizim (de)
anneterirniz, babalanmız, yavuk-
lulanmız, kardeşlerimiz.
Kanayan bizim ülkemiz!..
Ve bu gün yeni bir yıldayız.
Dün gece başladı, gece yarısı
sevinç çığlıklan eşliğinde selam-
landı ve bugünün ilk saatlerinde
kutlandı.
Kimsenin aklına "ama bu saç-
malık" demek gelmedi. Kimse
tutup bilgiç bilgiç, "Dünya adlı
gezegenin Güneş'in çevresinde
milyonlarca yıl önce başlamış,
miiyonlarcayıldaha sünecekdö-
nüşûnde ne birduraklama oldu,
ne bir kesınti. Bu yaşlı gezegen,
o sonsuz elipsi ç/zmeye devam
etti. Yeniyıl; biryılın bitip öteki-
nin başlamasıinsanoğlunun ka-
fasındayaraüığı bir saçma-ger-
çekten ibaret" demedi.
Demeyenler iyi etti.
Bu "saçma-gerçek"e gerek-
sinimimiz var.
Bir yeni başlangıç bu. Yaşam-
da yeni bir sayfa açma, yıllann
yüküyle yıpranmış umutlan ta-
zeleme umudu.
"Umutlan tazeleme umu-
du"nu kim bilir kaç yılbaşında,
kim bilir kaç kez yeşerttik. Çoğu
kez nafile olduğunu yaşayarak
kaç kez ögrendik. Ama gene de
umutlan yeşertme umudumuzu
diri tuttuk.
Çünkü insanız.
•••
Bu yazı bir "intermezzo" de-
nemesidir. Becerilmiştir ya da
yiize göze bulaştınlmıştır.
Boşverin.
Bir günlük, bir gecelik de olsa
bir intermezzoya ekmek gibi, su
gibi gereksinimimiz var.
Yeni yıl umutlar yeşertsin.
Yeni yıl mutlu olsun ("kutlu"
değil "mutlu". Kut saJ olana de-
ğil, akla, insanın yaratıcı, zorluk-
lann üstesinden gelici aWına ve
yalnız ona gereksinimimiz var).
Dün gece yansı anneciğine
küçücük bir armağan sunan,
gözlerinin içi gülen oğulcuğa, kı-
za...
Dün gece yansı bunca yıllık
evfiliğinin eskimeyen aşkı kansı-
na-kocasına sokulup yanağına
bir yeni yıl öpücüğü konduran
kadına ve erkeğe...
Dün gece yansı yârine, sevdi-
ğine, aşkına sımsıkı ve hitesizsa-
nlıp tam da gece yansı doyasıya
öpüşen delikanlı ve genç kıza...
Yorgun saat gece yansını ça-
lıp ışıklar göz kırptığında kızına
ve oğluna, torunlanna ve insan-
lığa mutluluklar dileyen nineye
ve dedeye...
Dün gece yansı...
Dün gece yansı Kütahya'da.
Izmir'de, Uşak'ta, Kandıra'da,
Sincan'da, Adana'da, Çankın'da
bir hastane kapısında ya da bir
hapishane önünde ısırgan aya-
za aldırmaksızın içerde yatan
oğulcuğundan ve biricik kızın-
dan bir "ölmedi, yaşıyor" ha-
berciği için bekleşen annelere ve
babalara...
Dün soğuk hücresinde tek
battaniyenin altına üç kişi girip
üstlerine birplastik örtü daha çe-
kip soğuktan titrerken gecenin
yansına gelindiğini, yeni bir yıla
ginldiğinı fark bile etmeyen deli-
kanlılara ve genç kızlara...
Sizler bu yazılan, bu haberieri
okuyun; televizyonunuzun başı-
na oturup dünyada ne olup bft-
öğini olabildiğince doğruve iyive
çabuk ögrenin diye gece ve gün-
düz kamerası sjrtında, mikrofo-
nu elinde, kalemi cebinde, bikji-
sayan omzunda koşuşturan, ça-
balayan, çalışan medyanın gen-
cecik habercilerlne, emekçiteri-
ne...
Yeni yıl mutluluklar getirsin,
umutlar kanatlandırsın...
Yukandaki paragraflarda sa-
yıp döktüklerim bu umutlan, bu
esenliği, bu mutluluğu hak etti-
ler.
UnuttuManm varsa siz ekte-
yin. Unutmadığım, bilerek iste-
yerek, hınzırca bir tat alarak bu
paragraflara katmadıklanmı ek-
lemeye ise sakın kalkışmayın.
•••
Bu "intermezzo" da burada
bitsin.
Yann "tragedyamıza" nasıl ol-
sa yeniden döneceğiz...
Rahşan...
Meslektaşımız
Mehmet
Çetingüleç'in
"Rahşan" adlı kitabı
satış rekorlan kırdı.
Bu kitapta, Ecevrt
çiftini biraz daha
yakından tanıma
olanağı bulduk.
Sade, gösterişsiz,
"gönüllerince bir
yönetimde
'ada'lannda her
şeyden uzak, yazıyor,
çiziyor olmayı"
Rahşan Eeevit
düşleyen bir çift. Tanıdığınız
siyasetçileri bir düşünün.
Hangisini "Haydi benim
Rahşanım. Toparia kendini! Seni
dün gördüğüm hale geleceksen
dönyayı kurtarmak benim işime
gelmez" benzeri bir tümce
kurarken düşleyebilirsiniz. Ya da,
"Bu güzel bahargünlehnde
seninle birlikte olabilmeyi, tanıdık
brtıllann kelebeğe dönüşmesini
yine birlikte seyredebilmeyi çok
isterdim" diye bir mektup
yazabitecekterini...
Ecevit'in cezaevinden eşine
yazdığı mektuplar, bir yandan
dönemin koşullannı, diğer yandan
da çiftin ilişkileri ve dünyaya bakış
açılannı yansıtıyor. Rahşan
Ecevit'in ilişkilerini, Bizi
anlamıyoriar. Bülent benim
oğlum, eşim ve babam. Ben de
onun km, eşi ve annesiyim. Bunu
kavrayamayanlar,
bizim ilgimizi,
sevgimizi,
dostluğumuzu
elbette
anlayamazlar"
sözleriyle anlatıyor...
Birbirlerine karşı son
derece sevecen,
zarif, saygılı görünen
bu çiftin; iş siyasete
gelince "partiiçi
demokrasi"
tanımayan,
kendilerinden başka
kimselerin pek anlayamadığı bir
örgüt anlayışını dayatan tavnnı
anlamak kolay değil. Bülent
Eeevit, eşini anlatırken, "Üst
düzey politik siyasal karaharda
sağduyusuna, sezgi gücüne
inandığımdan, genellikle onun
görüşlerini alınm. Fakat ben onun
parti işlerine kanşmam, o da
benim hükümet işlerime
kanşmaz" diyor. Kitabın satır
aralannda, Ecevrt çtftinin
çevrelerinin belli dönemlerde
değişmesi, eski dostlannın
düşman oluvermesinin
gerekçeleri konusunda ipuçlan da
var. Örneğin, Rahşan Eeevit bir
mektupta "Oysa ben insanlan
seviyorum ya da nefret ediyorum.
Onlara ihtiyaç duyuyorvm veya
duymuyorum. Onlara karşı
devamlı değişen türiü hisler
taşıyorum içimde" diyor...
İkinci binyılın ardından...
18 Nlsan seçimlerinden beri
biriken siyasi gündemin
yökünü 2000 yılı sırtladı. Yoğun
ve renkfi bir mesai döneminin
ardından, bir araştırma şirketi
görevlendiremesek de, Meclis
çatısı altjnda iz bırakan "en"teri
-unuttuklanmızdan at
dileyerek- bir araya getirdik:
Yılın kaybedeni: Süleyman
Demrrel. Yılın seçimi: Ahmet
Necdet Sezer. Yılın suskunu:
Yine Devlet Bahçeli. Yılın
ısrarctsı: Rahşan Eeevit. Yılın
bozkurdu: Ömer Izgi. Yılın
"aklama" pişkinleri: Mesut
Yılmaz T&nsu Çiller. Yılın
devamsızı: ANAP grubu. Yılın
mahkûmu: Necmettin
Erbakan. Yılın yüzsüzü: Ali
Güngör. Yılın harcananı: Sema
Pişkinsüt. Yılın gaddan:
MHP'li Mehmet Arslan (Insan
Haklan Komisyonu'nda ölüm
oruçlanna çözüm olarak
sunduğu "Gebersinler"
önerfsiyle). Yılın kavgacılan:
Sadettin Tantan-Hikmet
Sami Türk; Yüksel Yalova-
Enis Öksüz. Yılın düş kınklığı:
Rıdvan Budak. Yılın yoku:
Ismail Cem. Yılın dışlananı:
Sadi Somuncuoğlu. Yılın
pasifieri: "anamuhaiefet" FP,
"yavru muhalefet" DYP. Yılın
muhalifi: Kamer Genç.
'Vallahi RP'nin devamıyız'
Anayasa Mahkemesi FP ile ilgili
kapatma davasında karar
aşamasına gelirken partide
gergin bir bekleyış başladı. FP
kulislerinde, kapatılma olasılığına
karşı pek çok senaryo
konuşuluyor. Kapatılan RP'nin
lideri Necmettin Erbakan'ın
partiye yönelik müdahalelerinden
yakınan ve bu tavnn partinin
"RP'nin devamı olmak" savıyla
kapatılması sonucunu
doğuracağı uyansında bulunan
yenilikçiler, Anayasa Mahkemesi,
Siyasi Partiler Yasası'nın "odak
olma" ile ilgili maddesini iptal
edince huzursuz oldular. Söz
konusu maddenin iptali,
mahkemenin "odak" savı
üzerinde durduğunun işareti
sayıldı. Eğer bu gerekçeyle
kapatma karan verilirse, başta
Abdullah Gül olmak üzere
iddianamede isimleri
geçen bazı
yenilikçiler siyasi yasak tehdidiyle
karşı karşıya kalacak...
Parti "devam" gerekçesıyle
kapatılırsa... O zaman durum
daha farklı. RP'den FP'ye geçen
73 milletvekiline birden siyasi
yasak getirilemeyeceği, üstelik
anayasada bu konuda açık bir
hüküm bulunmadığını belirten
FP'liler, bu durumda sadece parti
yönetiminden bazı isimlerin
yasakla karşı karşıya kalacaklarını
savunuyorlar. Özetle FP'de
kafalar bir hayli kanşık.
Yenilikçiler ayn, gelenekçiler ayn
hesap içinde. "Odak" savıyla
kapatılırsa neolur, "devam"
gerekçesiyle kapıya kilit vurulursa
ne olur? Her iki olasılık da
degerlendiriliyor, artıları eksileri
konusunda da yenilikçiler ve
gelenekçilerin hesaplan birbirini
tutmuyor.
Kürsünün mehabeti...
Yolsuztuk skandallan arasjnda
tamamlanan TBMM Genel
Kurul Salonu inşaatından
önemli bir tartışma kaldı
bugüne: Kürsünün; komisyon
ve hükümet sıralannın
oldukça önüne düşen, iktidar
s»ralannın hemen yanındaki
konumu. Eleştiri yönelttikleri
bakanlann veya komisyon
üyelerinin gözünün içine
bakamamaktan yakınan bazı
milletvekilleri, konuyu
demokratik yönüyle
değeriendirip "Bu genel
kurulu düzenleyen bile
muhalefet gücünü yok
saymış. 'Hükümetle
komisyonia biz işleri
hallederiz, siz kürsüden kendi
kendinize konuşup
kanunculuk oynayın' demiş"
eleştirisini yöneltiyor.
DYP Grup Başkanvekili
Turhan Güven ise kürsünün
değiştirilmesi için yaptğı 3
başvuruya gelen yanıt
karşısında şaşırdı. TBMM
Başkanlığı, "genel kurul
salonunun geçici kabulünün
bile henüz yapılmadığını,
aynca kürsünün
değiştirilmesinin estetiği
bozacağını" savundu.
Isranndan
vazgeçmeyeceğini
açıklayan Turhan Güven,
salondaki son kavgalara da
dikkat çekerek yeni
gerekçelerini sıraJadı:
"Salonun estetiği yok ki
bozulsun. Mermerier gözü
yorucu, rahatsız edici. Sıksık
kürsüye çıkmayan biri şaşınp
elterini, ayaklannı nereye
koyacağını bilemiyor. Kürsü,
hatibi yamuk durmaya
zoriuyor. Kürsünün tahrike,
kavgaya uygun bir konumu
var. Yani bu kürsünün
mehabeti yok."
Kürsü sorununu tam anlamak
için Türkçe sözlükte
"mehabetin" karşılığını
okuyoruz:
"Büyük ve saygıdeğer
kimselere duyulan saygı.
Büyüklük, ululuk, yücelik."
Türey Köse, Ayşe Sayın, Sebahat Karakoyun, Emine Kaplan, Bülent Sanoğlu
[email protected]