17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bahçeli'nin sağ kolu Yahnici, kültürel haklarm reddedilmesini istedi , PKK'ırin sözcüsü gihP Yahnici, KaütanOrtakhğıBdgesi'nde , (KOB)yerverilenöncefiJderi"ABda- 't '.' yatmalan" olarak nitekndirdi Rapor hazırlandı Operasyon, jUşak'ta 'eylemi "körükledi "V. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- ,^osu) - Uşak Barosu Cezaevi Ko- mısyonu'nun cezaevinde yapılan -ipperasyon sonrasında yaptığı gö- '• rûşmeler sonucu hazırladığı ra- ^ .porda, çoğu tutuklu ve hükümlü- ^nün darp edildiği, bir kışınin ölü- Ymü sonrasında 9 kişiye inen ölûm 'forucu eylemcilerinin sayısının da 1 35 kişiye yükseldiği belirtildi. 2. 3 operasyonda Uşak Cezaevi'nde 'yandığı kaydedilen YaseminCan- s ve Berrin Bıçkılar'ın Izmir'de '/.Idüğü de anımsatılarak, ölüm ,. orucunu sürdüren 35 tutukJu ve 1' hükümlüden3'ününeylemlenrun ^ 66,3 'iinün de 56. gününde oldu- .• i\ı açıklandı. ; Darpizkri ^__ . Uşak Cezaevi'nde 19-20 Ara- . "lık 2000 tarihlerinde dığer ceza- ı <eriyle birlikte operasyon dü- enJendiği belirtilerek raporda şu - üptamalara yervenldi: "Operas- <on tarihinden hemen sonragörü- -^üJen YurdapüJ fsık, Güldal Işık, " özlem Ta$, Gönûl Aslan, Gülcan r ÖztürkVçıplakgöztedesaptana- b bflen darpLderi oldıığu görûbnüş- rıt tür. Fiziksel yarasj olan hükümlü- lerde. operasyon sırasındakiyara- lann iyüeştiği, teda^ilerinin sür- düğü ve bu nedenle yanık yerleri- nin kabuk bağlamaya basladığı betirienmiştir. Ancak, görüşme yapılanlann anlarnklaruıdan, di- ğer tutuklu \e hükümlülerin de benzer yakınmalannın olduğu, felçtehükesitaşıyanve solyanıtırt- mayan Mehtap Tayboğa'nın re- virde bulunduğu, başında da ke- sikier bulunduğu tespit edümjştir. YîneŞükn>e Can 'ın başında dikiş gerektjren kesik buJunduğu, di- ğerlerinin 8 ve 6'şar kişilik odaia- ra ahndıklangörühnüştür. Tutuk- lu ve hükümlülerin giysi-bartani- ye gibizorunlu ihtijaçlannm şün- dflik karşılandığı komisyon üyesi avukatlara anlatümıştır. Zelıha Koyupanır'ın ilk operasyon sıra- sında ranzaya kelepçeJendiği, bu nedenle2. operasyonda çıkan yan- gında boğubna tehlikesi geçirdiği ve haJen ciğerierindeki sorunun sürdüğâ büdirilmiştir." TlRMı ANKARA (CumhuriyetBû- rosu) -AB'nin Katılım Ortak- hğı Belgesi'nde (KOB) yer alan önceliklenne karşı bugü- ne kadar yumuşak bir üslupla çekincelerinı dile getiren MHP, tavnru sertleştirdi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bü- lent Yahnici, Cumhurbaşkanlı- ğı, TBMM Başkanlığı, Başba- kanlık ve Genelkurmay Baş- kanlığı iJe yabancı rrüsyon şef- lerine gönderdiği mektupta, AB'nin SevT'i dayatöğı ve Kürt milleti yaratmaktakararh oldu- ğunu belirtti. Yahnici, kültürel haklarve Kürtçe TV ile ilgili is- temlerin reddedılmesi gerekti- ğinı bildirdi. Katılım Ortaklığı Belge- si'nde (KOB) yer venlen önce- likleri "AB dayatmalan" ola- rak nitelendiren Yahnici, "AB'nin içeriği dlkkatle gtden- mek istenen taleplerinin, de- mokratik mülahazalarla ve in- san haklan gayretkeşliğiyle de- ğiL siyasal amaçlar, hem de PKK'nin siyasal amaçlan doğ- ndtusunda düzenJendigi orta- dadır" görüşünü dıle getirdi. AB'nin PKK'nin istemlerini dile getırdiğine işaret eden Yah- nici, ad vermeden Mesut Yü- maz başta olmak üzere koalis- yonun ANAP kanadının ve ba- zı aydınlann "kültürel haklar veKürtçeTVyi" savunan açık- lamalannı "baykuşsesleri" ola- rak nitelendirirken, devletin kritik makarnlanndaki bazı ki- şileri de "zaafta olmakla" suç- ladı. MHP'nin görüşlerini temel- lendiren AB karşıtı manifesto nitelığındeki 4 sayfahk mek- tupta özetle şu görüşlere yer ve- rildi: AB Kürt milleti yaratmakta kararh: AB'nin son ev ödevi lıstesi 2 önemli mesaj vermek- tedir. Birincısi, AB'nin ne oldu- ğu ve gelecekte nelerle meşgul olabileceğı, ikincisi bir Kürt milleti yaratılması konusunda- ki çahşmalan bizzat AB'nin yürütmeye kararh olduğudur. KOB, AB dayafmalannın belgesi: Meselenin vahameti, ev ödevi listesinin bir rrjüzakere metni olmayıp bir tebligat ol- masıdır. Uluslararası ilişkiler- deki asgari nezakete bile uyma- yan bu metin, ancak ve sadece savaş kaybetmiş ve kayıtsız şartsız teslim ohnuş bir ülkeye göndenlebilecek cinstendir. AB, PKK'nin sözeülüğünü yapryor: Gerek bu metinleri devletimizin ve milletimizin önüne koyanlann, gerekse bu metinlerin anlamını başka yöne MenuırSen'denNodBaba'hprotesto Memur-Sen Konfederasyonu Istanbul & Başkaru Nasuh Özdemir, NoeJ Baba kılığına girerek koofederasvonun Istanbul merkeztni ziyaret etti. Memurlara "Hükümetten ve IMF'deo" getirdiğini söylediği -hediyekri'" verdL Özdenıir'in veni yd bediyesi olarak getinfiği "hortum", "kazüc" ve **kol saati" memurlar tarafindan hükümete ve IMFye karşı yönehilen eleştiriJerfe karşılandj. Memuriann ekonomik, sosyal sorunlannı, veni yıla girerken bir mizansenk eleştiren Memur-Sen üyeleri, getirdiği bediyeleri beğenmeyerek Ozdemir'i dövdüier. NoeJ Baba'ran ağzzndan hoşnutsuziuğumı betirten Özdemir ise "Ofkelenmeniz, benim bugün dayak yemem. IMF'nin, bükümetinizin \v hortumculannızın hazırladıklan bir komptodur. Bir daha çocukJardan başkasına hedijf götürnıeveceğinı'' dedi Özdemir ve Memur-Sen üyeleri memuriara uysuianmış "Göz GuHerP şarkısuu sö>fedikr. (Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK) çekme çabası gösterenlerin iyi niyetli olduklannı kabul etmek olanaksızdrr. Bunlar PKK terör örgütünün bugünkü istemleri- ni alıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin önüne getirmekle, o örgütle mevcut organik bağ- lannı ortaya koymaktadırlar. Bu gerçeği vurgulamayı komp- lo teorisi üretmek şeklinde de- ğerlendirerek hafife ahnak, ne pahasına olursa olsun anlayı- şıyla körü körüne AB 'nin kol- larına atümaya çahşmak, Müli Mücadele yıllanndaki "Man- dacıhk"zihniyetinin yeni örne- ğidir. Kültürel haklaristemi redde- dflmen': Denktaş'ın açıktutumu ile o uğursuz listenin bir mad- desi oyun alanının dışma atıl- mıştır. Bu bir kararhlık gösteri- sidir. Lakin, aynı hassasiyet ve kararhlığın ikinci önemli Sevr maddesi ile ilgili olarak "" gösterilmemiş ohnası ka- fa kanşıklığının devletin | zirvesınde yaşandığının göstergesidir. Işte bu bû- yük birzaafhr. Ashnda ya- pıhnası gereken ve yapıl- ması doğru olan, tıpkı Kıbns konusunda olduğu gibi, tabii tepkınin hemen gösterihnesi idi. Kürtçe eğitim ve televizyon da- yatması şımdılik dalgalan- maya bırakılrruş gibidir. Bu daigalanma, eğer Tûrk milletinin konu ile ilgili tavnnı ölçmeye matuf ise mevcutbütakım yönetici- lerimiz kendi milletlerini tanımıyorlar demektir. Tûrk milleti etnik ay- nmcıhktanımaz: Türkiye Cumhuriyeti 'ni oluşruran toplumsal sözleşmenin te- melinde, ülkede yaşayan bütün ınsanlann eşitliğj iJ- kesi vardır. Geçen 77 yıl- lık uygulamalarda ülke- deki insanlann etnık kö- kenlerine göre tek bir farklı davraruş olmamış- tır. Etnik aynmcılık Türk milletinin tanımadığı bir kavramdır. Türk milleti sosyolojik bir kavram: Türk milleti kavramı, hem Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan kamusal ıradede, hem devletin hukuki yapısm- da, hem de ımparatorluk sonrası yeni devletin oluş- masına etki eden fıkri ha- rekette etnik bir kavram değildir; sosyolojik bir kavramdır. Âvııkatlardan operasyona suç duyurusu ALPERTURGUT Avukat Gfifizar Tuncer ve MAh Kırdök Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç du- yurusunda bulunarak müvekkilleri Nuri Aka- hn ve Cemal Keser'e dığer tutuklu ve hü- kümlülerle birlikte "Hayata Dönûş Operas- yonu"nun ardından, F tipi cezaevlerine sevk edilişleri sırasında ışkence, darp ve copla te- cavüz edildiğıni öne sürdüler. Avukat Mih- riban Kırdökde, müvekkılı DurmuşKurt'un arkadaşlanyla birlikte ışkenceye uğradığı ve copla dövüldüğü gerekçesıyle suç duyuru- sunda bulundu. Avukatlâr dılekçelennde, sevki gerçekleştiren askeri ve sıvil yetkililer, Kocaeli F Tipı Cezaevi yetkilileri ve infaz ko- ruma memurlan hakkında soruşturma açıl- masını istedıler. Avukatlâr aynca yapılan iş- kence ve gayn insani muamelenin saptan- ması açısmdan, suça ilişkin bulguların tespi- ti için müvekkkilennin ivedilikle Adli Tıp Kurumu'na sevkinin sağlanmasını istedıler. Avukat Gülizar Tuncer, Kocaeli Cumhu- riyet BaşsavcıhgVna yaptığı suç duyuru- sunda, "Hayata Dönüş Operasyonu" son- rasında 23 Aralık 2000 tanhınde Ümrani- ye Cezaevi'nden almarak Kocaeli F Tipi Cezaevı'ne sevk edilen müvekkili Nuri Akalın 'a işkence yapıldığını ve copla teca- vüz edildiğini öne sürdü. '.NakiJ sırasjnda dayak aüldT Suç duyurusunda, mahkûmlara Ümra- niye Cezaevi'nden nakil araçlanna bindi- rildikten sonra yol boyunca askerler tara- findan dayak atıldığı ifade edilerek şöyle denildi: "Asker ve sivfl grysih' kişfler tarafindan so- yıılan müvekkitinıecopla tecavüzedilmiş,kü- fürier eşüğuıde kaba dayak abhnış ve bu uy- gulama bücrelere konulduktan sonra da de- vam ettirilmiştir. Müvekkihmin vücudunda halen yaşadığıişkencevekötfi muameleninso- nuçlan olan darp ve cebirizleri, sıynkveeld- mozlar buhınmaktadır.'" Ümraniye Cezaevi'nden Kocaeli F Ti- pi Cezaevi 'ne sevk edilen Cemal Keser'in avukatı M. Ali Kırdök ise dilekçesinde, 25 Aralık taribinde görüştüğü müvekkili Ce- mal Keser'in Ümraniye Cezaevi'nden na- kil araçlanna konulduktan sonra yol bo- yunca askerler tarafmdan kendisine ve ar- kadaşlanna dayak atıldığını anlattığıru be- lirterek şu ifadelere yer verdi: "Müvekküim Ftipicezaevine getirildiğin- de asker ve sivil kryafetli kişiler tarafindan kendisinin diğerierinden aynldığını, soyul- duğunu, bu kişilertarafindan kendisine cop- la tecavüzedildiğini küfurier eşfiğmde kaba dayak atıldığını, havalannın burulduğunu ve bu uygularnalar sonucunda kan işed^ini, kelepcenin aşın sıkması sonucu eflerini kul- lanmakta güçlük çektiğmi söytemiştir." 7^/AYDINENGtN aengin(adoruk.nettr Yunan tragedyalan tannsal ya- alanna karşı umutsuzca sava- şan ve yenilen kahramanlan an- latır. Orestes, Klytemnestra, Ip- higenie, Agamemnon, Elektra, Kassandra, Hekabe... Hepsiaa- larla örülınüş bir yazgının önün- de sürijkJenen kahramanlardır. I Tragedya yürek burkar. Izle- yenleri de saran, içirte çeken bir karabasandır. Yunan tiyatrosu o ağır, o bo- ğucu tragedyalann arasına bir "intermezzo"koyar. Intermezzo "ara oyun" demek. Bûyük oyu- nun içine yerfeştirilmiş küçük, neşeli bir "oyuncuk" demek. Ba- zan bir şarkıdır; bazan bir neşe- li taklit, bir uçan bir mizah, bir taşlama. birşiir... Seyirciye soluk aldınr. ••• Tragedyalaryaşıyoruz. Inanç- lan'na sımsıkı sanlmış insanlar ölüme yattı; adım adım ölüme yürüyorlar. Inanç aklın değil, din'in kar- deşi. Ama bu onun bir tragedyaya ebeliketmesini önlemiyor. Tersi- ne kışkırtfyor. Bir karabasan yaşıyoruz. Ne- Yeni Yıl İçin întermezzo resinde yer alırsak alalım, hangi- sinin yanında saf tutarsak tuta- lım bu tragedyanın salt seyircisi olamıyoruz, olamayız. Ölenler bizim çocuklanmız, bizim yurt- taşlanmız. Ağlayanlar bizim (de) anneterirniz, babalanmız, yavuk- lulanmız, kardeşlerimiz. Kanayan bizim ülkemiz!.. Ve bu gün yeni bir yıldayız. Dün gece başladı, gece yarısı sevinç çığlıklan eşliğinde selam- landı ve bugünün ilk saatlerinde kutlandı. Kimsenin aklına "ama bu saç- malık" demek gelmedi. Kimse tutup bilgiç bilgiç, "Dünya adlı gezegenin Güneş'in çevresinde milyonlarca yıl önce başlamış, miiyonlarcayıldaha sünecekdö- nüşûnde ne birduraklama oldu, ne bir kesınti. Bu yaşlı gezegen, o sonsuz elipsi ç/zmeye devam etti. Yeniyıl; biryılın bitip öteki- nin başlamasıinsanoğlunun ka- fasındayaraüığı bir saçma-ger- çekten ibaret" demedi. Demeyenler iyi etti. Bu "saçma-gerçek"e gerek- sinimimiz var. Bir yeni başlangıç bu. Yaşam- da yeni bir sayfa açma, yıllann yüküyle yıpranmış umutlan ta- zeleme umudu. "Umutlan tazeleme umu- du"nu kim bilir kaç yılbaşında, kim bilir kaç kez yeşerttik. Çoğu kez nafile olduğunu yaşayarak kaç kez ögrendik. Ama gene de umutlan yeşertme umudumuzu diri tuttuk. Çünkü insanız. ••• Bu yazı bir "intermezzo" de- nemesidir. Becerilmiştir ya da yiize göze bulaştınlmıştır. Boşverin. Bir günlük, bir gecelik de olsa bir intermezzoya ekmek gibi, su gibi gereksinimimiz var. Yeni yıl umutlar yeşertsin. Yeni yıl mutlu olsun ("kutlu" değil "mutlu". Kut saJ olana de- ğil, akla, insanın yaratıcı, zorluk- lann üstesinden gelici aWına ve yalnız ona gereksinimimiz var). Dün gece yansı anneciğine küçücük bir armağan sunan, gözlerinin içi gülen oğulcuğa, kı- za... Dün gece yansı bunca yıllık evfiliğinin eskimeyen aşkı kansı- na-kocasına sokulup yanağına bir yeni yıl öpücüğü konduran kadına ve erkeğe... Dün gece yansı yârine, sevdi- ğine, aşkına sımsıkı ve hitesizsa- nlıp tam da gece yansı doyasıya öpüşen delikanlı ve genç kıza... Yorgun saat gece yansını ça- lıp ışıklar göz kırptığında kızına ve oğluna, torunlanna ve insan- lığa mutluluklar dileyen nineye ve dedeye... Dün gece yansı... Dün gece yansı Kütahya'da. Izmir'de, Uşak'ta, Kandıra'da, Sincan'da, Adana'da, Çankın'da bir hastane kapısında ya da bir hapishane önünde ısırgan aya- za aldırmaksızın içerde yatan oğulcuğundan ve biricik kızın- dan bir "ölmedi, yaşıyor" ha- berciği için bekleşen annelere ve babalara... Dün soğuk hücresinde tek battaniyenin altına üç kişi girip üstlerine birplastik örtü daha çe- kip soğuktan titrerken gecenin yansına gelindiğini, yeni bir yıla ginldiğinı fark bile etmeyen deli- kanlılara ve genç kızlara... Sizler bu yazılan, bu haberieri okuyun; televizyonunuzun başı- na oturup dünyada ne olup bft- öğini olabildiğince doğruve iyive çabuk ögrenin diye gece ve gün- düz kamerası sjrtında, mikrofo- nu elinde, kalemi cebinde, bikji- sayan omzunda koşuşturan, ça- balayan, çalışan medyanın gen- cecik habercilerlne, emekçiteri- ne... Yeni yıl mutluluklar getirsin, umutlar kanatlandırsın... Yukandaki paragraflarda sa- yıp döktüklerim bu umutlan, bu esenliği, bu mutluluğu hak etti- ler. UnuttuManm varsa siz ekte- yin. Unutmadığım, bilerek iste- yerek, hınzırca bir tat alarak bu paragraflara katmadıklanmı ek- lemeye ise sakın kalkışmayın. ••• Bu "intermezzo" da burada bitsin. Yann "tragedyamıza" nasıl ol- sa yeniden döneceğiz... Rahşan... Meslektaşımız Mehmet Çetingüleç'in "Rahşan" adlı kitabı satış rekorlan kırdı. Bu kitapta, Ecevrt çiftini biraz daha yakından tanıma olanağı bulduk. Sade, gösterişsiz, "gönüllerince bir yönetimde 'ada'lannda her şeyden uzak, yazıyor, çiziyor olmayı" Rahşan Eeevit düşleyen bir çift. Tanıdığınız siyasetçileri bir düşünün. Hangisini "Haydi benim Rahşanım. Toparia kendini! Seni dün gördüğüm hale geleceksen dönyayı kurtarmak benim işime gelmez" benzeri bir tümce kurarken düşleyebilirsiniz. Ya da, "Bu güzel bahargünlehnde seninle birlikte olabilmeyi, tanıdık brtıllann kelebeğe dönüşmesini yine birlikte seyredebilmeyi çok isterdim" diye bir mektup yazabitecekterini... Ecevit'in cezaevinden eşine yazdığı mektuplar, bir yandan dönemin koşullannı, diğer yandan da çiftin ilişkileri ve dünyaya bakış açılannı yansıtıyor. Rahşan Ecevit'in ilişkilerini, Bizi anlamıyoriar. Bülent benim oğlum, eşim ve babam. Ben de onun km, eşi ve annesiyim. Bunu kavrayamayanlar, bizim ilgimizi, sevgimizi, dostluğumuzu elbette anlayamazlar" sözleriyle anlatıyor... Birbirlerine karşı son derece sevecen, zarif, saygılı görünen bu çiftin; iş siyasete gelince "partiiçi demokrasi" tanımayan, kendilerinden başka kimselerin pek anlayamadığı bir örgüt anlayışını dayatan tavnnı anlamak kolay değil. Bülent Eeevit, eşini anlatırken, "Üst düzey politik siyasal karaharda sağduyusuna, sezgi gücüne inandığımdan, genellikle onun görüşlerini alınm. Fakat ben onun parti işlerine kanşmam, o da benim hükümet işlerime kanşmaz" diyor. Kitabın satır aralannda, Ecevrt çtftinin çevrelerinin belli dönemlerde değişmesi, eski dostlannın düşman oluvermesinin gerekçeleri konusunda ipuçlan da var. Örneğin, Rahşan Eeevit bir mektupta "Oysa ben insanlan seviyorum ya da nefret ediyorum. Onlara ihtiyaç duyuyorvm veya duymuyorum. Onlara karşı devamlı değişen türiü hisler taşıyorum içimde" diyor... İkinci binyılın ardından... 18 Nlsan seçimlerinden beri biriken siyasi gündemin yökünü 2000 yılı sırtladı. Yoğun ve renkfi bir mesai döneminin ardından, bir araştırma şirketi görevlendiremesek de, Meclis çatısı altjnda iz bırakan "en"teri -unuttuklanmızdan at dileyerek- bir araya getirdik: Yılın kaybedeni: Süleyman Demrrel. Yılın seçimi: Ahmet Necdet Sezer. Yılın suskunu: Yine Devlet Bahçeli. Yılın ısrarctsı: Rahşan Eeevit. Yılın bozkurdu: Ömer Izgi. Yılın "aklama" pişkinleri: Mesut Yılmaz T&nsu Çiller. Yılın devamsızı: ANAP grubu. Yılın mahkûmu: Necmettin Erbakan. Yılın yüzsüzü: Ali Güngör. Yılın harcananı: Sema Pişkinsüt. Yılın gaddan: MHP'li Mehmet Arslan (Insan Haklan Komisyonu'nda ölüm oruçlanna çözüm olarak sunduğu "Gebersinler" önerfsiyle). Yılın kavgacılan: Sadettin Tantan-Hikmet Sami Türk; Yüksel Yalova- Enis Öksüz. Yılın düş kınklığı: Rıdvan Budak. Yılın yoku: Ismail Cem. Yılın dışlananı: Sadi Somuncuoğlu. Yılın pasifieri: "anamuhaiefet" FP, "yavru muhalefet" DYP. Yılın muhalifi: Kamer Genç. 'Vallahi RP'nin devamıyız' Anayasa Mahkemesi FP ile ilgili kapatma davasında karar aşamasına gelirken partide gergin bir bekleyış başladı. FP kulislerinde, kapatılma olasılığına karşı pek çok senaryo konuşuluyor. Kapatılan RP'nin lideri Necmettin Erbakan'ın partiye yönelik müdahalelerinden yakınan ve bu tavnn partinin "RP'nin devamı olmak" savıyla kapatılması sonucunu doğuracağı uyansında bulunan yenilikçiler, Anayasa Mahkemesi, Siyasi Partiler Yasası'nın "odak olma" ile ilgili maddesini iptal edince huzursuz oldular. Söz konusu maddenin iptali, mahkemenin "odak" savı üzerinde durduğunun işareti sayıldı. Eğer bu gerekçeyle kapatma karan verilirse, başta Abdullah Gül olmak üzere iddianamede isimleri geçen bazı yenilikçiler siyasi yasak tehdidiyle karşı karşıya kalacak... Parti "devam" gerekçesıyle kapatılırsa... O zaman durum daha farklı. RP'den FP'ye geçen 73 milletvekiline birden siyasi yasak getirilemeyeceği, üstelik anayasada bu konuda açık bir hüküm bulunmadığını belirten FP'liler, bu durumda sadece parti yönetiminden bazı isimlerin yasakla karşı karşıya kalacaklarını savunuyorlar. Özetle FP'de kafalar bir hayli kanşık. Yenilikçiler ayn, gelenekçiler ayn hesap içinde. "Odak" savıyla kapatılırsa neolur, "devam" gerekçesiyle kapıya kilit vurulursa ne olur? Her iki olasılık da degerlendiriliyor, artıları eksileri konusunda da yenilikçiler ve gelenekçilerin hesaplan birbirini tutmuyor. Kürsünün mehabeti... Yolsuztuk skandallan arasjnda tamamlanan TBMM Genel Kurul Salonu inşaatından önemli bir tartışma kaldı bugüne: Kürsünün; komisyon ve hükümet sıralannın oldukça önüne düşen, iktidar s»ralannın hemen yanındaki konumu. Eleştiri yönelttikleri bakanlann veya komisyon üyelerinin gözünün içine bakamamaktan yakınan bazı milletvekilleri, konuyu demokratik yönüyle değeriendirip "Bu genel kurulu düzenleyen bile muhalefet gücünü yok saymış. 'Hükümetle komisyonia biz işleri hallederiz, siz kürsüden kendi kendinize konuşup kanunculuk oynayın' demiş" eleştirisini yöneltiyor. DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven ise kürsünün değiştirilmesi için yaptğı 3 başvuruya gelen yanıt karşısında şaşırdı. TBMM Başkanlığı, "genel kurul salonunun geçici kabulünün bile henüz yapılmadığını, aynca kürsünün değiştirilmesinin estetiği bozacağını" savundu. Isranndan vazgeçmeyeceğini açıklayan Turhan Güven, salondaki son kavgalara da dikkat çekerek yeni gerekçelerini sıraJadı: "Salonun estetiği yok ki bozulsun. Mermerier gözü yorucu, rahatsız edici. Sıksık kürsüye çıkmayan biri şaşınp elterini, ayaklannı nereye koyacağını bilemiyor. Kürsü, hatibi yamuk durmaya zoriuyor. Kürsünün tahrike, kavgaya uygun bir konumu var. Yani bu kürsünün mehabeti yok." Kürsü sorununu tam anlamak için Türkçe sözlükte "mehabetin" karşılığını okuyoruz: "Büyük ve saygıdeğer kimselere duyulan saygı. Büyüklük, ululuk, yücelik." Türey Köse, Ayşe Sayın, Sebahat Karakoyun, Emine Kaplan, Bülent Sanoğlu [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle