15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8EYLÜL2000CUMA OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected] 8 Yıl Delik Deşik Mustafa GAZALCI CHP MYK 1 973 tarihli Milli Eğitim Te- mel Kanunu'nda öngörülen 8 yıllık zorunlu ilköğretim, uzun bekleyiş ve tartışma- lardan sonra ancak 18 Ağus- tos 1997 tarihinde yasala- şıp uygulamaya konulabildi. Kamuoyunun büyük kesüninin des- teği, o tarihte TBMM'de olan CHP'nin direnci ve katkısıyla yasanın can da- man olan kesintisizüği Meclis'te ka- bul edildi, aynca bütûnlüğûnü bozan, 4. madde de reddedildi. Ne yazık ki yasa çıktığında iş başın- da olan Mesut Yümaz, Bûlent Ecevit ortak hûkümeti ve bugünkü hükümet, 8 yıllık eğitimin içini doldurup doğ- ru dürüst uygulamadı. Yasayı amacı- na ulaşnramadı (1). Tam tersine bu hükûmetler 5 kez yasanın kesintisiz- liğini deldi. • îlk delme, yasanın çıkmasından iki gün sonra, 20 Ağustos 1997'de55. hükümetin, Kuran Kurslan Yönetme- liği'ni değiştinnesiyle başladı. Iste- yen velilerin 5. sınıfı bitiren çocukla- nnın hafta sonralan ve yaz aylannda Kuran kurslanna gitmesi sağlandı. Bu yönetmelik değişikliğini, Eğit-Der'in bir öğrencisi aracıhğıyla başvurusu ûzerine, Danıştay 8. Dairesi 27.01.1998'de yûrûtmeyi durdurarak, ardından 23.02.2000 tarihinde de esas- tan bozarak iptal etti. • Ikinci delme, 29.05.1998 tarihin- de Diyanet Işleri Başkanlığı'nın yaş suıın aranmaksızın camilerde Kuran öğretimine devam edebileceği yönün- de genelge çıkarmasıyla oldu. Bu ge- nelgeyi de Ege Çağdaş Eğitim Vak- fi'nın başvurusu üzerine, Danıştay 8. Dairesi 2 Aralık 1998 tarihinde ana- yasaya ve yasalara aykın bularak ip- tal etti. • Üçüncü delmeyi 18 Nisan seçim- lerinden sonra kunılan 57. Bülent Ece- vit hûkümeti, 22 Temmuz 1999 tari- Üyesi Eğit-Der Genel Başkanı hınde, 4415 sayüı EKyanet Işleri Baş- kanbğı'ııın kuruluş ve gflrevleri hak- kmdaki yasaya bir madde ekleyerek yaptı. Bu maddeye göre ilköğretimin 5. sınıfinı bitiren çocuklar yaz aylann- da Kuran kursuna gidebilecekti. Ana- yasaya, Danıştay karanna, yasalara ters olan bu yasayı zamanın Cumhur- başkanı Sükyman Demirel onayladı. Hiçbir parti konuyu Anayasa Mahke- mesi'ne götûnnedi. • 8 yıl yasasının 4. kez delinmesi, Öğretim Birliği'nin (Tevhid-i Tedrisat) kabul günü 3 Mart 2000 tarihli Res- mi Gazete'de yayımlanan "DiyanetIş- leri Baskanlığı Kuran Kurslan ile Öğ- renci Yurt ve Pansiyonlan YönetineB- ği" ile oldu. Bu yönetmeliğe göre ilköğretimin 5. sınıfinı bitiren çocuklar, yaz ayla- nnda Kuran kurslanna gidebilecekti. Ancak bu kurslar 2 ayn ve haftada 3 günü geçemeyecekti. • Yasanın 5. ve son kez delinmesi de, 27 Ağustos 2000 tarih, 24153 sayı- h Resmi Gazete'de yaynnlanan yönet- melik değişikhği ile yapıldı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Ozkan bu yönetmelik de- ğışıklığı ile -haftada 3 gûnü geçme- yen" ifadesini "5 gün" olarak değiş- tirdi. Bundan böyle yaz aylannda 5. suııfi bitiren öğrenciler velileri ister- se 2 ay bütün hafta boyunca Kuran •kursuna gidecektir. Bir başka deyiş- le, Milli Eğitim Bakanlığf na bağlı normal okullara seçenek olarak, Di- yanet Işleri Başkanhğı'nca yürütülen dinsel yaz okullan açılmış olacaktır. Peğjşikükler yasalara aykın ilköğretim program ve uygulama açısından bir bütündür bölünemez. Kışın bilimsel, yazın dinsel eğitim ol- maz. Olursa bu uygulama, anayasa ve yasalanmıza, imzaladığımız ulusla- rarası anlaşmalara aykın oiur. • Anayasanın 42. maddesi "Eğitim ve öğrenim, Atatûrk ilke ve inküapla- n doğrultusunda çağdaş bilim ve eği- tim esaslanna göre devletin gözetimi ve denetimi aranda yapıhr. Bu esasla- ra aykın eğitim ve öğretim yerieri açj- lamaz" demektedır. • 1739 sayıh Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 2. maddesi "Hûr ve bi- limsel dûşûnme gücüne geniş bir dün- ya görüşüne sahip insan haklanna say- güı kişiler yetiştirilmesini" öngörür. • Bugün de yürürlükte olan ve ana- yasanın 174. maddesiyle koruması al- Undaki 3 Mart 1924 tarihli Öğretim Bir- liği Yasası bütün okullann Milli Eği- tim Bakanhğı'na bağlanmasını ve eği- timin dinsel etkilerinden anndınlma- sını belirtir. • 5.01.1965 tarih, 222 sayılı ilköğ- retim Kanunu'nun 2. maddesi "tlköğ- retim, ilköğretim kurumlannda veri- Br" biçimindedir. • 18 Ağustos 1997 tarihli 4306 sa- yılı kesintisiz 8 yıllık eğitim yasası- nın 1. maddesi de "Ükögretim kurum- buı 8 yılhk okullardan oluşur, bu okuJ- larda kesintisiz eğitim yapıür ve biti- renkreflköğretimdiptoınasıverilir"der. • Danıştay 8. Dairesi, 23 Şubat 2000 tarihinde verdiği kararla "_llköğre- tim okulunun 5. sınıfinı bıtirmesinden sonra kûçükJerin Kuran kurslanna kanlabihnesine olanak tanmmasmda anayasaya, Mittı Eğitim Temel Yasası ve Tevhid-i Tedrisat yasasma uyarhk görülmemisrir" demiştir. • Altında devlet olarak imzamız olan tnsan Haklan Evrensel Bildirge- si'nin 26, Çocuk Haklan Sözleşme- si'nin 29. maddesinde "Temel eğhnn zorunlu, parasız. insan kişfliğini tam ge- fiştirmeve ve temel özgürhıklere saygı- yı güçkndirmeye yöodik ohnabdır'' hükümleri vardır. Bu denli açık, anayasa, yasa, ulus- lararası sözleşmelere ve Danıştay ka- rarianna karşın, 8 yülık temel eğitimin bölünmesi, yanı ilköğretim sırasında ikili eğitimin verilmesi, ulusumuzun geleceği için kaygı vericidir. Kimi çev- relerin ve gazetelerin çarpıtarak ver- diği gibi, konu din ve Kuran konusu değildir. Konu eğitimdir. Çocuklanmı- za temel eğitimin, bir bütünlük içeri- sinde laik, çağdaş ve bilimsel olarak verilmesidir. Zatendinkültürüveab- lak bilgjsi dersı ilköğretim çocuklan için 4. sınıftan 8. sınıfın sonuna kadar haftada 2 saat zorunlu olarak veril- mektedir. Daha ileri bir din eğitimi için 8 yıllık zorunlu temel eğitimin bitmesi gerekir. Sanki yasa çıkarken kamuoyunda yeterince tartışılmamış, milli eğitim şûralannda konuşulup ka- rara bağlanmamış gibi, Mesut Yılmaz ve Ecevit hükümetlerinin inatla 8 yı- lı delmesi, düşündürücüdür, laiklik karşıtı güçlere verilmiş bir ödündür. Hûkümetin bir yandan devlet içinde- ki irtica yanlısı memurlan temizle- mek için yasa çıkarmaya hazuianırken, bir yandan Öğretim Birliği'ni zedele- yen, 8 yılı delen yönetmelik çıkarma- sı, bir çelişki değil midir? Hükümet, 8 yılhk yasaya göre kitap, program, öğretrnenhazırlayacağına, bı- riken paralan hızla yatınma dönüştü- receğine, yasanın bütünlüğünü bozan değişiklikler yapmaktadn-. Kesintisiztiğe inanmadılar 54. REFAHYOL hûkümeti, bir ba- kıma 8 yılın kesintisizüği yûzûnden yı- kıldı. Yerine 55. hükümet kuruldu- ğunda Temmuz 1997 tarihinde de- mokratik kitle örgütlerinin temsilcile- ri olarak TBMM'de Sayın Bülent Ece- vit ile 8 yıllık kesintisiz eğitimin bü- tün yurtta bir an önce uygulanması için görüşmeye gittik. ÇYDD Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Tfirkan Say- lan sözcümüzdü. Görüşmede, Sayın Hüsamettin Ozkan da vardı. Sayın Ecevit bıze, "8 yıllık eğitim için püot uygulamalar yapacağtz, genel uygu- lamalara sonra geçeceğiz'' dedı. Şaş- tık kaldık, itiraz ettık. "Daha fazla bektenmeden, 8yıl bütün yurtta uygu- lanmahdu*" dedik. Sayın Hüsamettin Özkan ile bu konuda tartıştığımızı anunsıyorum. Sonra ne olduysa oldu, Sayın Ecevit ve hükümet pilot uygu- lamadan vazgeçti. Ama uygulamalar- dan ve yönetmelik değişikliklerinden anlaşılıyor ki, ne Sayın Ecevit, ne Sa- yın özkan, ne de hükümet ortaklan 8 yılın kesüıtisizliğine inanıyor. Eğer içtenlikle inansalardı ülkemizin son yıllarda kazandığı bu olumlu eğitim atılunınm kesintisizliğini böylesine delik deşik ederler miydi? Sonuç Hükümet, 8 yılın kesintisizliğini durmadan deleceğine 31.12.2000 ta- rihinde sona erecek olan "tşlemler ve kâg^dardansağlananeğitimekatkıpa- ymm" süresini uzatmanm ya da yeni kaynaklar yaratmanın yolunu arama- hdır. BM'nin New York'ta 6-8 Eylül 2000 tarihlerinde düzenlediği, ülkemi- zi Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Nec- detSezer'ın temsil ettıgi ve 150'den faz- la devlet ve hükümet başkanının ka- tıldığı Binyıl Doruğu'nda, (Milenyum Zirvesi), 2015 yılına kadar ulaşılma- sı öngörülen 3 ana hedeften biri, "Ço- cuklann, doğru dürüst bir temel eği- timi görmesi" olarak belirlendi (2). 1997 yılmda zorunlu temel eğiti- min süresini 24 yıl gecikmeyle 8 yıla çıkararak, dünyadaki zorunlu temel eğitimi 5 yıl olan 8 ülkeden biri olma ayıbından kurtulmuştuk. Hiç değilse, 21. yüzyılın başında çocuklanmızı bir bütünlük içerisinde 8 yıllık kesinti- siz, bilimsel eğitimden geçirelim. Onunla da yetinmeyip, 11-12 yıllık zorunlu temel eğitimin hazırlıklannı yapalım. Çağı yakalamanm başka yo- lu yoktur. (1) 4 Eylül 2000 Cumhuriyet, Prof. Dr. Mahmut Adem, Zorunlu Eğitim Amacına Ulaştınlamadı. (2) 1 Eylül 2000 Cumhuriyet. ARADABİR SADfifE AKAY Yazın öğretmeni Kültüp Merkezimize Yazık Olmasm Koşuyolu'nda öğretmenler Hastanesi ile Neca- ti Bey Huzurevi'nin arasında, ağaçlarla kucaklanan özgün yapısı ile görenleri hayran eden bir sultan köşküdür Adile Sultan Kasn. Adı üstünde, bir padişah kardeşine yazlık ola- rak özene bezene yapılmış, Osmanlı saltanatının kalıtı (mirası) olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne ge- çince Atatürk'ün, "Buyapıdan da öğretmenlerya- rarlanmalı!" sözü gerçekleştirilerek öğretmenevi ve Kültür Merkezi olarak hizmet vermektedir yıl- lardan beri. Salonunda dinlenip kahvenizi içerken kitabınızı okur, tavandan sarkan o büyük, görkemli avizenin panltılannda zaman zaman gözlerinizi de dinlen- direbilirsiniz. Sıcak yaz günlerinde çeşit çeşit ağaç ve çiçek- le süslü bahçesinde soğuk bir şeyler içerek serin- leyebilin meslektaşlannızla, dostlannızla, öğrenci- lerinizle buluşup söyleşmenin mutluluğunu yaşar- sınız! Orada zaman zaman açılan çeşitli sergiler, dü- zenlenen konferanslar, şiir ve sanat toplantılan, her yıl sonu yapılan öğretmenler Kültür ve Sanat Şenliği, kentimiz yaşamında özel bir değer taşır. Ama özellikle beş yıldan beri öğretmenevleri- miz arasında yönetimi ve geliri yönünden birinci olan bu yer, bir süreden beri sanki dökülüyor. Ba- danası, boyasından başlayarak tüm güzellikleri yok olmaktadır, çatısından başlayarak her bölümün onanmdan geçmesi gerekiyor. Bu gereksinim, öğ- retmenevi Müdürlüğü'nce bakanlık ilgililerine bir- çok kez duyurulmasına karşın önlem alınmayıp uzun zamandan beri onanma başlanmadığından her geçen gün, zarar ve yitiklerin büyümesine ne- den olmaktadır. Kentimizin bu seçkin kültür yuvası Öğretmene- vimize bakanlığımızca gerekli ilgi gösterilerek ona- nma bir an önce başlanması tüm öğretmenlerin yü- rekten dileğidir. Geç kalınıp da o güzel yapıya ya- zık olmasın! Atatürk Yontulan M E H M E T A L D A N Emekli Vali % slâmlığrn resim ve yontuyu (heykeli) I yasaklamış olması, Türk toplumunu yüzyıllar boyu, gûzel sanatlann etkin iki kolundan yoksun bırakmıştır. Bilin- digi gibi, yasaklamanın gerekçesi.pu- ta tipmageleneğine döuüşüh önlehme- si olarak gösterilmiştir. Bu yasaklamaya karşın Fatih Sultan Meh- met, ttalyan ressam BeOini'ye portresini yap- tırmış; Sultan Abdülaziz ise heykelinin yapıl- masına izin veraıiştir. Ressam Levnî gibi sanatçılar da, minyatür sanatı yoluyla tarihe tamklık eden güzel ya- pıtlar ortaya koymuşlardır. Eski yazının (Arap harflerinin) ustalan olan hattatlar ise, harflerin olanaklanndan yarar- lanarakyazı ile resim yapmayı denemişler, ba- şanlı önıekler vermişler, sanat dürtülerini bu yolla doyurmaya çalışmışlardır. Ülkemizde resim, heykel ve mimarlık sa- natı, 1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafm- dan kurulan SanayH Nefise Mekteb-iÂBsi ile ilk kez eğitim konusu olarak ele alınmıştır. Cumhuriyet döneminde Güzel Sanatlar Akademisi'ne dönüştürülen kurumdan re- sim, heykel ve mimarlık alanlannda çok sa- yıda sanatçı yetışmiştir. Gûzel sanatlar arasında, şüphe yok, yontu- culuğun (heykelöraşhğın) özel bir yeri var- dır. Bu durum, yontunun halkın her kesimi ta- rafından kolayca anlaşılır ve yorumlanır ol- masıyla açıklanabilir. Ülkemizde gerçekleştirilen heykel ve bûst- lerden büyük bir çoğunluğunun Atatürk'e ait -olduğu duraksamadan söylenebilir. Ne var Jd,"Örtaya könân ürünlerdeıı bif fclsraının ba* şanh ohnadığı da bir gerçektir. Pek çogunun yapımcısı bile belli değildir. Büyük şehırlenn varoşlannda, anayollar üzerinde dizi halinde, boy boy Atatûrk hey- keli ve büstü üreten atölyeler su^lanmakta, ürünleri sergilenmektedir. Bu ürünlerden ço- ğunun da, başanlı olduğu söz götürür. Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında, iç ve dış düşmanlara karşı verdiği destansı bir savaşım- dan sonra Tûrk Devleti'ni yeniden kuran, ay- duılanma ve kalkınmanın yollannı gösteren yüce Atatürk'e ait heykel ve bûstlerin; O'na fızik olarak benzemesi yanında, O'nun son- suz gücünü yansıtması da önkoşul olmahdır. Ne yazık ki, büyûk şehirlerimizde bile, Ata- türk heykel ve bûstlerinden bir kısmı, bu ni- teliklerden yoksun bulunmaktadır. Buna ya- km bir ömek olarak, Ankara'da Türkiye Es- naf ve Sanatkârlan Konfederasyonu binası- nın önûndeki Atatürk heykeli gösterilebilir. Atatürk burada, başında kalpağı, omuzun- da etekleri savmlmuş kaputu ile kısa boylu, tıknaz bir kişi olarak canlandınlmıştır. Giyi- minde, savaş alanlannda bile gözettiği özen- den, bakışlannda karanlıklan delen ışıktan eser yok. Bu görünümü ile heykel altlığuıda (kaide- sinde) okunan özdeyişle çelişmektedir. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, Atatûrkçü Dü- şünce Derneği'nin eski Genel Başkanı Yek- taGflngftr Özden'eait olarrbu söz^oyledrr: . Ne*wlen baksagüzd ' ' Nereden baksan güzeL Atatûrk heykellerinin dikileceği, bûstleri- nin konacağı yerlerin saptanması da önemli bir konudur. Bu konuya gereken özenin gös- terildiği söylenemez. Yine de kurum binala- nndan bazılannın ön cephelerinde yeterli bir alan bulunmadığı halde, bu yerlerde Atatûrk heykellerinin dikildiği görûlmektedir. Bunun bir ömeği, Sosyal Sigortalar Kurumu bina- sının önünde, Mithat Paşa ve Tuna caddele- rinin keşiştiği köşede, yolun kıyısmda yûk- selen büyük boyuttaki Atatürk heykelidir. Ne yazık ki, anıt, derinlikten ve çevreden yok- sundur. Sonuç olarak, Atatürk yontu (heykel) ve büstleri hakkında yasal bir düzenleme yapıl- masuıı gerekli görüyor; böyle bir dûzenle- mede, heykel ve bûstlerin yapımında, dene- timinde ve yerlerinin saptanmasmda uyula- cak esaslann açıklıkla belirlenmesini öneri- yoruz. Bunu, Türk ulusunu yeniden onurlu bir ya- şama kavuşturan Atatürk'e duyulan sonsuz sev- gi ve saygının bir gereği sayıyoruz. PENCERE Ombudsmanlık Fvlül POOO Bugün depremin — — — •• •• .gunu Profesyonel gönüllülerimiz hâlâ depremzedelerin vanında! Bolu Belediyesi'yle ÇYDD'nin birlikte oluşturduğu Çağdaş Yaşam Shaufhausen Rehabilitasyon ve Kültür Merkezi, depremzede çocuk ve gençlere hizmet vermeye başladı. Bu birimimiz için, bilgisayar, taks, fotokopi, slayt makinesi, tepegöz gibi cihazlara gereksinimlerimiz var. Katkıda bulunmak isteyenler bizi arayabılirler. Yardımtanne için (D212) 292 87 27 - 292 08 01 (Iç günlsrı saal 10 OO/17 00 arası) EnverKALEll C umhurbaşkanlığı görev değişimi yapıldığı tarihlerde ve bugünler- de, Sayın Sükyman Demirel'in başombudsman olabileceği ga- zetelerde yer aldı. Nedir ombuds- manlık? Isveç Anayasası ile temelleri atılan, bugün öbür Iskandinav ülkeleri başta olmak üzere yet- miş kadar ülkede yaşama geçen ombudsman- hk, toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal ka- rar akna süreçlerinde devreye giren, yolsuz- luklarda; icra organı ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıklarda şikâyetleri inceleyerek ilgi- li makamlara ileten tarafsız kurumlardn-. Is- veç'te uygulanan biçimiyle, ombudsmanlar yüksek düzeyde yargı ve asker kökenli ve si- vil yöneticilerden oiuşan, araştırma ve denet- leme görevi de olan parlamento ombudsma- nı; bankacdık ombudsmanı, spekülasyon ile hileli işleri engellemeye çalışan, icabmda ik- tisatçı, tüketici ve işadamı gibi kişilerin gö- rev aldığı, ilgilileri piyasa mahkemelerine ve- ren haksız rekabet ombudsmanı ya da özerk kamu görevlisi, yurttaş koruyucusu adı ile toplumdaki yerini almaktadır (1). Bu oluşum- la birlikte, adı "ombudsman" olmasa da be- lirli ülkelerde "kamuyararma'' stratejik araş- tırma yapan, düşünce üreten "Uluslararası Bunalım (Kriz) Grubu", "Roma Kulübü", "Amerikan Rand Corporation'' benzeri örgüt- ler etkinlik göstermektedir (2). Hata ve yolsuzhıklardan annma girişimle- ri: Bizde ombudsmanlıkla eşdeğer kurumla- nn olmadığı bilinmektedir. Ancak Osmanlı dö- neminde başkadılar bir dönem ombudsman- lar gibi görevler üstlenmiştir. Cumhuriyet dö- nemi sivil ya da resmi kurumlanndan bazıla- nnı, bir kısım işlevleri itibanyla ombudsman- lığa benzer örgütler gibi görmek olasıdır. Bi- lindiği gibi, Atatürk döneminde TBMM Baş- kanhğı, GeneDcurmayBaskanlığı, kuvvet ko- mutanlığı, bakanlık, büyükelçilik düzeyinde görevlerde bulunmuş, önde gelen kişiler ta- rafindan oluşturulan düşünce üretim merke- zi (think-tank'ler) gibi çalışan Encûmen-i Da- niş grubu; kamu hizmetlerinde hatalarm ve yol- sujzluklann ortadan kaldınhnası ve kimi za- man bu yöndeki şikâyetlerin araştınlması yak- laşuru ile işlev veren, Cumhurbaşkanhğı Dev- let Denetleme, Başbakanlık Teftiş ve Yüksek Denetleme Kurullan, bakanlıklann, KIT'le- rin, yerel yönetimlerin denetim organlan dar kapsamda da olsa anılan örgütlere benzer iş- levler üstlenegelmiş, bir bakıma bu sistemin altyapısını oluşturmuşlardır. Ombudsmanlık işleri yurttaşlann şikâyetlerini inceleme ve sonuçlandırma olarak ele aluıdığında, idare mahkemelerinin idari uyuşmazlıklara yöne- lik görevleri, aynca anayasanın 144. madde- sindeki "Hâİdm ve savcılann görevleri, hal ve eylemkri'' ile ilgili denetim işlevi; sivil top- lum örgütlerinin ve medyanuı kamu görevle- rine ilişkin şikâyetlerle ilgilenmeleri, T. Eko- nomik ve Sosyal Etûtler Vakfı, Vatandaşuı Vergisini Koruma Derneği, Yurtdışında Yaşa- yan Vatandaşlar Danışma Kurulu, Toplumsal Saydamhk Hareketi Derneği çahşmalan ya da iyi yetişmiş, kamuda üst görevlerden emekli olmuş şahıslann topluma fıkren yararlı olma girişimleri ombudsrnanlann hizmetlerini anım- saür nitelik göstermektedir. Temiz tophım arayışlan: Kamu yönetirm- vatandaş ilişkilerinde uyuşmazlık ve şikâyet- lerde etidli ve hi?1i çözümgetiren ombudsman- lık kurumuna daha önceki Beş Yıllık Kalkın- ma Planı ile ilgili özel ihtisas komisyonu ra- porunda değinilmiş, yıllık programda "Kamu Denetçisi (Ombudsman) Sistemi" esaslannm belirlenmesi çalışmalanna başlanmış, buna ilişkin Yurttaş Sözcüsü Kanun Tasansı Tas- lağı'nın Başbakanlığa sunulması planlanmış- tır. TÜSÎAD'ın yayımladığı "Demokratik Standartlann Yükseltilmesi PaketTnde de doğrudan parlamento>a karşı sorumlu bir ka- mu hakemliği konumundaki ombudsman ku- rulu, aynı paket içınde Uluslararası Barolar Bir- liği Ombudsman Komitesi Türkiye için mo- del olarak önerilmiştir. Temiz toplum değer- lerinin ve kamu düzeninin devamı ve yetkili- lere yardımcı olunması amacı ile Karayolla- n Trafîk Kanunu değişikliği ile getirilen "Fah- riTrafikMüfettişngi'', aynı şekilde toplum ve kamu düzeninin kalitesine yönelik olarak, 4054 sayılı Rekabetin Korunması, 4077 sayı- lı Tüketicinin Korunması kanunlan ile siste- me getirilen tüketici konseyi, hakem heyeti, rekabet kurumu gibi yeni organizasyonlar da kamu denetçıüğı sistemi yaklaşunlandır. Top- lumun çeşitü kesimlerinin temsilcileriyle sağ- hkh istişare ortamı oluştunnak için Başbakan- hğuı 1997/11 sayıh genelgesi ile "Ekonomik ve Sosyal Konsey" kurulmuş, bu doğrultuda "Danışma Kuruhı" oluşturuhnuştur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca hizmetle- rin şeffaflığı ve hatalann azaltılması amacı ile Ziraat Odalan, Odalar ve Borsalar Birliği baş- kanlan ombudsman olarak görevlendirilerek, bağımsız gözetmenük diye ifade edebileceği- miz işleve geçiş adımlan atılmıştır. Ombuds- manlık kurumu farklı boyutlarla ve öneriler ha- lınde gündemde yerini belirlerken Bayburt Va- liliği'nin girişimi ile 5442 sayılı tl tdaresi Ka- nunu'nun 2/A maddesinden hareketle, bireyle- rin kamu yönetimi ile ilgili dilek ve şikâyetle- rinin değerlendirilerek, yetkili mercüere ileti- lebıleceğı "Kamu DaruşmanlarKuruhı" oluş- turuhnuştur (3). Ombudsmanlık sistemini ye- niden yapılanma kapsamında hayata geçirme kaçınılmaz olmaktadır (1)09.09.1987, TÜSİAD, "Görüş" (2)02.12.1999, Cumhuriyet, "Perşembe" (3) 27.01.1997, Ateş gozetesi. Gülümseyen Müsliimanlık• •• ı Anadolu bin yıldan bu yana en koyu irtica dal- gasını yaşıyon Istanbul 'dinciliğin payitahtı'na döndü. Osrnanlı'da bile bu çapta kuru softalık top- lumda saygınlık görmez, eleştiri oklanna hedef olurdu. Ya Iran?.. Bir zamanlar hoşgörü felsefesinin bilgelerini yetiştinmiş topraklarda bugün yaşanan karanlı- gın zifiri katran koyusu... Oysa bu topraklar geçmişte hikmetin, nükte- nin, mizahın bereketini yaşıyorlardı. • Horasan'ın erenlerindenEbu Bekir Vasrtfnin "hikmetl çarpıcı: "Tann'ya yakın bulunduğunu söyleyenler on- dan uzaktıriar, uzağım diyenlerin uzaklıklan da Tann'nın yakınlığı ile örtûlüdür." Bugün Allah adına ortalığa atıldığını söyleyen mürteci Tann'ya ne kadar uzak!.. • • B Bistami, ailesi Mecusi iken Müslümanlıği be- nimsemiş bir bilge... Bu büyük sofi'ye sormuşlar • v, • - Bu kadar bilgiyi nasıl elde ettin?.. - ^ ç birmide, çıplak birbedenle; demiş, cüp- pemin içinde Allah'tan başka kimse yoktur. • Şibtî ünlü Arap mutasavvrfı, Hallac-ı Man- sur'un yakını. Zamanın halifesi hastalanan ŞibfTye bir Mecusi hekim yolladı. Hekim hastaya sordu: - Gönlün ne istiyor? - Senin Müslüman olmanı!.. Hekim: - Ben Müslüman olursam, sen iyi olup hasta döşeğinden kalkacak mısın?.. - EvetL Hekim imana geldi, Şiblî döşeğinden sıçradı kalktı, ikisi birden Halife katına çıkıp olan biteni aynntısıyia anlattılar. Halife: - Sen, dedi, hastaya hekim gönderdiğimi san- dım, meğerhekime hasta göndermişim. Şibfî arada sırada cezbeye gelirdi; akıl hasta- nesine yatırdılar, sofiyi seven cemaat ziyaretine gidince büyük kalabalık oldu. Şiblî sordu: - Sizler kimlersiniz?.. - Biz senin dostlanntz. Şiblî yerden bir taş alıp üzerierine yürüyünce hepsi kaçmaya başladılar, bilge arkalanndan ba- ğırdı: - Geri dönün!.. Dostlar dostun önünden kaç- maz, onun cefa taşından sakınmazlar. Ekledi: - Sevdiklerinden gelen binlerce sitem taşı, se- venin aşk binasını oluşturur. • Şeyh Ebu Harrekânî zamanın ünlü bilgetegn- denmiş. Gazneli Mahmut, Harrekân'a yaklaş- tığındaşeyhi çağırmış; "Gelmek istemezse ken- disine 'Allah'a, Peygamber'e ve emir sahibi olan- lara itaat edin' ayetini hatırlatınız" demiş. Şeyh cağnyı geri çevirirken yanrtlamış: - Ben 'Allah'a itaat ediniz' buyruğuna öylesi- ne daldım ki 'Peygamber'e itaat ediniz' emrine sıra gelmediğinden mahcubum; nerede kaldı ki emirin çağnsına kulak vereyim. • Harun Reşid çölde yemek yiyormuş; önüne kızarmış bir kuzu koymuşlar. Bir Bedevi oradan geçiyormuş; Halife buyur edince yoksul yeme- ğe saldırmış, parçalamaya başlamış... Harun uyarmış: - Neden saldınyorsun ? Yoksa bu kuzunun ba- bası mı seni boynuzladı?.. Bedevi: - Hayır, demiş, ama, ben kuzuyu parçalayıp yer- ken sen hayvana öyle birşefkatle bakıyorsun ki sanki anası sana süt vermiş... Yönetici Sekreterlik Kursu Çağımızm dinamik iş yaşamına kolayca uyum sağlayacak, mesleki bilgilerle donanlmış Yönetici Sekreterler yetiştirmeyi amaçlıyoruz. En az lise mezunu adaylar, 6 aylık (toplam 600 saatlik, 3'er ayhk iki dönem halinde) bir ders programı sonucunda MEB tarafından onaylanmış diplomalan almaya hak kazanacaklardır. Adaylann orta düzeyde İngilizce bilmeleri gerekmektedir. Adaylar yüz yüze yapılacak göriişme sonucunda belirlenecektir. Kursa kabul edilenlere, konusunda uzman kişiler tarafından teorik ve pratik program uygulanacaktır. Kurslann başlama tarihi 9 Ekim 2000'dir. Benzerlerinden çok daha farklı ve niteükli kursumuza katılmak isteyen adaylann, başvuru dosyalannı vakıftan almalan; dosyayı hazırlayıp, son başvuru tarihi olan j 19 Eylül 2000'e kadar vakfa ulaştırmalan | gerekmektedir. • 1 Parıs Caddesı No 14 KavaMıdore, 06640 ANKABA Tai (0312)417 77 20pbx Faks(0312)417 57 46 e-posta umagOumag org tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle