Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLUL2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
tn
şoförleriIstanbul'daysanız ya
da şu sıralar yolunuz
Istanbul'a düşerse
İETT otobüsüne
bindiğinizde
"konuşmanız yasak"
olan şoföre
gülümseyerek bir
selam verin... Moral
olsun... Çünkü
desteğe ihtiyaçlan
var... Istanbul'un ilçe
belediyelerinde işçiler
toplusözleşme
görûşmeleri
tıkanır takanmaz
ı grev karan
alırken
büyükşehir
belediyesine bağlı
lETT'de çalışanlar
yıllardır hiç
kaytarmadan günde
sekiz saat direksiyon
sallıyorlar... Ve artık
ayda 200 milyon
lirayia bunalıyorlar...
Sinir tedavisi
görüyorlar... Evterine
haciz memurtan
geliyor... Bankalar
bireysel kredi
başyurulannı kabul
etmiyor... "Çocuğuna
defter-kitap alamayan
şoför çıldırdı;,
belediye otobûsünü
Boğaz'a uçurdu"
haberine konu
olmaktan
korkuyortar... Kendi
kendHerine
konuşuyorlar Insanlar
gûllerin peşinde
koşarken, ezdikleri kır
çiçeklerini
görmezler... Otobüse
binerken bir selamı
esirgemeyin...
Elektronik posta: som9posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Bülent Ecevit, zamanı
yitirmek istemiyormuş...
"Geçen zamanı da
icine sindiremrvor!"
irleşmış Milletler Mılenyum Doruğu topla-
nırken, Amerika Birleşik Devletleri Dışişle-
ri Bakanı Madeleine AJbright, yanına Gü-
neydoğu Anadolu'da yoğun mesai yapan
yardımcısı Harold Hongju Koh'u ve Amerikan va-
tandaşı Merve Kavakci sayesinde tanıdığımız Ame-
rika'nın Uluslararası Din Hürriyeti Bürosu Şefi Ro-
bert Seiple'ı alarak, Türkiye ve Orta Asya'daki Türk
cumhunyetleriyle birlikte 26 ulkeyi kapsayan "Din Hür-
riyeti 2000" raporunu açıkladı.
Sonrasını, haftalık Müdafaa-i Hukuk gazetesin-
de Mustafa Yıldınm'ın yazısından okuyoruz:
"Raporda Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltilen suç-
lamalar; Türkiye'deki türban eylemterinin, Merve
Harekâtı'nın, tarikat reislerini kollama girişimlerinin,
sekiz yıllık eğitime yapılan saldınlann, dini siyasete
ve ticarete alet eden vakıfların denetimine karşı çı-
kılmasının, Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesinin
değiştirilmesi taleplerinin ve dinsel azınlık haklan
Din Hurriyeti 2000
adı altında Lozan Antlaşması'nın değiştirilmesini
gündeme getiren propagandalann bir rastlantı ol-
madığını gösteriyor.
Raporda, 'laik seçkinler'in desteğini alan ordu-
nun ve adliyenin özel bir kampanya açtığından söz
ediliyor, Milli Güvenlik Kurulu hedef gösteriliyor, Ana-
yasa Mahkemesi'nin Refah Partisi'ni kapatması ko-
nu ediliyor, Necmettin Erbakan ve MÜSİAD eski
başkanı Erol Yarar hakkındaki mahkeme kararları
din hürriyeti kapsamında gündeme getiriliyor, 'Türk
Hükümeti'nin dinsel azınlıklara ve devlet kurumla-
nyla üniversitelerde dinsel ifade kısıtlamalannı sür-
dürdüğü' açıkça ifade ediliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda diğer Türk
cumhuriyetlerinin de din hürriyetini kısıtladıklan ile-
ri sürülerek iç işlerine doğrudan kanşmanın zemini
oluşturuluyor."
Yıldırım yazısında ABD'nin "Din Hürriyeti 1999"
raporundan sonra "Insan Hakları Raporu" hazırlan-
dığını anımsatıp "Türkiye'nin yasal dayanağı Lozan
Antlaşması'nın, sözde din hürriyeti kapsamında
'Müslüman azınlık' hakları adına değiştirilmesi için
zemin hazırlanmıştı" diyor ve soruyor:
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ABD'nin Din Hür-
riyeti Bürosu yetkilileriyle Ankara'da yapılan görüşme-
lerin içeriği konusunda ulusa ne zaman bılgi verecek?"
Koh, Türkiye'deki mesailerinin birinden sonra,
halen Amerika'da "tedavi"si devam eden "Islamic
Leader" Fethullah Gülen hakkmda "Devlet iddi-
alannı ispat etmelidir" demişti... Adalet Bakanı Hik-
met Sami Türk de "Iddia delile dayanmalı" diyor...
Galiba uyum sağlanıyor... Din Hürriyeti 1999'a ol-
duğu gibi Din Hürriyeti 2000'e de karşı çıkan ol-
madığına göre "plan" uygun adım yürüyor!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yeıilim Hatt
Erdinç UTKU
Rahatlamak istiyorsanız önce
kafanızdaki tilkileri salıvenn!
SamiSelçuk kunıcıı kurarken
Yargıtay Başkanı Sami Seiçuk, ad-
li yılı açış konuşmasında, "Acaba hal-
kın bütün kesimlerini temsil eden ka-
tılımcı bir kurucu meclisle yepyeni bir
anayasa yapılamaz mı" diye soruyor
ve yanıtını da veriyor
"Bence yapılabilir."
Kurucu meclis kurmak?
Turşu kurmaktan kolay olmalı!
Ancak zaman önemli...
Her zaman kurulamıyor... Ya bir
bağımsızlık savaşı başlatacak ve ge-
rekirse meclisinizi kuracaksınız... Ya
devrim yapacaksınız... Ya askeri bir
darbeyle yönetime el koyduktan son-
ra adını da sizin koyacağınız bir mec-
lis kurup çalıştıracaksınız...
Ya da dünyada örneği çok az da
görülse, Fransa'daki gibi toplumsal uz-
laşma sağlayarak cumhuriyeti numa-
ralandıracaksınız... Ancak bunun için
bir demokrasi geleneğinizin ve işin
başında da toplumun güvenini ka-
zanmış bir devlet adamınızın olması
gerekiyor...
Peki Türkiye'de biz, Yargıtay Baş-
kanı Sami Selçuk'un öngördüğü
gibi halkın bütün kesimlerini tem-
sil eden katılımcı bir kurucu mec-
lisi nasıl kuracağız?
Son yıllarda topluma "enjekte" edil-
diği şekilde tarikat ve cemaatleri bi-
rer sivil toplum örgütü olarak kabul edip
şeyhler ve şeyhlerin görevlendirdiği
müritlerle mi?
Bir soru daha var:
Ombudsmanımız kim olacak?
Sami Selçuk mu!
Tek Boyutlu
Çok Boyutlu!••
<'\K
MERİÇ VELİDEDEOCLÜ
Genelkurmay Başkanı'nın
30 Ağustos günü basına yap-
tığı Fethullah Gülen ile ilgili
açıklamalarının ardından, ga-
zetecilerin Başbakan Ecevit'i
bu konuda nasıl bir soru yağ-
muruna tuttugunu TV ekran-
larında izledik, basında oku-
duk. Neredeyse yanm yüzyıl-
lık politikacı olarak Sayın Ece-
vit, ilk soru bombardımanını
şöyle böyle atlattı, ama gaze-
teciler direniyorlardı, bu kez
soru daha kısa bir biçimde
şöyle soruldu: "Bazı kişilerin,
bazı siyasilerin Fethullah Gü-
Ien'i konıduklan anlaşılıyor, ne
dersiniz?"
Başbakan, konunun uzatıl-
masının verdiği sıkıntıyı yü-
zünde yansıtarak yanıtına:
"Hayat tek boyutlu değildir,
çok boyutludur""... tümcesiy-
le başladı; ama, ne yazık ki,
tümcenin arkasını getirmedi,
daha doğrusu yanıtını bu bağ-
lamda sürdürmekten vazgeç-
ti, "O konuyu kapatmıştım"
dedi ve teşekkür ederek uzak-
laştı.
Fethullah Gülen'in korunup
kollanmasıyla ilgili bir soruyu
Başbakan acaba neden "ya-
şamın tek boyutlu olmadığı-
nı" söyleyerek yanıtlama ge-
reğini duymuştu? Gerçi Sa-
yın Ecevit'in bir de düşünür
kimliği olduğu bilinir, bilinirde
bir basın toplantısında ve böy-
le bir sorudan sonra yaşamla
ilgili, anlam yüklü birgörüş bil-
dirmesinin ne amacı olabilir-
di? Fethullah Gülen'le yaşamın
çok boyutlu oluşu arasında ne
gibi bir bağ vardı ve Sayın Ece-
vit, böyle bir soru-yanıt bağ-
lamında ikisini bir araya getir-
me gereksinimini neden duy-
muştu? Yoksa Başbakan, Ho-
ca Efendi'yi yeni bir düzlem-
de korumaya başladığının
ipuçlannı mı veriyordu?
Oteyandan Sayın Ecevit'in
yanıtını daha sıkıca gözden
geçirirsek, Fethullah Gülen'i
korumayanların, ona karşı
oianlann yaşamının tek bo-
yutlu olduğu anlamıyla karşı-
laşırız. Peki ama Hoca Efen-
di'ye karşı olanlar kimler? Kı-
saca söylersek şeriat düzeni-
ni yadsıyıp laik bir yaşam bi-
çimi benirnseyenler... Bu du-
rumda laiklik tek boyutlu bir ya-
şam biçimi mi oluyor?
"Nereden nereye!" deme-
den önce soru-yanıt bütünlü-
ğü içinde "Hayat tek boyutlu
değildir" tümcesini yerli yeri-
ne oturtmak gerekir kanısında-
yız. Ayrıca şöyle bir düşünür-
sek "yaşamın tek değil, çok
boyuttu olduğu" söyiermyle'""
vurgulanmak istenenin, geçen
yıl başlatılan "inançlara saygı-
lı laiklik" görüşüne yeni bir bo-
yut kazandırmak olduğunu
açıkça görebiliriz. Nasıl ki bu
sloganla Hoca Efendi kavram-
sal yolla desteklenmek ısten-
mişse, "çok boyutluyaşamı"yla
da düşünsel bir boyutta ken-
disine yeni bir koruma kollama
sağlanmak istendiğini görü-
yoruz. Çünkü yaşamın -Ece-
vit artık "hayat" diyor- tek bo-
yutlu değil çok boyutlu oldu-
ğunu belirten anlatımda mis-
tik bir görüşe uzanma işaretin-
den de söz edılebılir. Başba-
kan
1
ın mistik bir yönünün ol-
duğu konusunun basında sık
sık yer aldığı bilinir. Ama, be-
lirli birkültürsürecinden, uzun
bir düşün aşamasından geç-
tikten sonra bireyın tinsel dün-
yasına başka bir anlam getiren
mistisizmin soluğunu Hoca
Efendi'de bulmak olası mı?
Fethullah Gülen'in kitapla-
rı ortada, söyleşilerinin depo
edildiği kasetler ortada; bun-
larda evrensel insan sevgisin-
den, doğa sevisinden küçük
bir kınntı bulabilir mısıniz? Va-
azlarını daha düne kadar TV
ekranlannda dinlemedik mi?
Saatler boyu süren konuşma-
larında, insanlık düşünsel ya-
şam tarihinden bir tek tümce,
dünyayı kucaklayacak insan
sevgisinden bir ipucu, insan-
lığın tümüne seslenmiş bir dü-
şünürden bir çift söz, hiç ol-
mazsa iki dakika süreyle man-
tık zincirine uyan bir anlatım,
öznesi, yüklemine uyan tek
bir tümce -uzatmayalım- duy-
duk mu? Bir "takıyye" uzma-
nının kovalarla gözyaşı dökme-
sinin ne anlamı olabilir ki?
Kitap ve kasetterindeki şe-
riat özieminden ve bunun ger-
Çekleşmesi için yapılmasını
istediklerinden söz etmiyoruz;
vurgulamak istediğimiz -ne
yazık ki- Sayın Ecevit'in düşün-
sel ve tinsel boyutta yeni bir
"kalkan"\ Fethullah Gülen için
hazırlama girişımidir.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(a turk.net
/3
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARÂCI '
BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI
OJm-az.
Nöbefcteyiz /
KEDl LEVO APTÜLIKA
; ACI KAYBIMIZ «
Hacıbozanoğlu müessesesinin kuruculanndan
EYÜP SABRİ
HACIBOZANOĞLU
7.9.2000 Perşembe günü hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Cenazesi 8.9.2000 Cuma günü Laleli
Camii'nde kıhnacak öğle namazımn ardından toprağa
verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlanna
^ ., . başsağhğı dileriz.
HACIBOZANOĞLU ÇALIŞANLARI
TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 8Eylül
ULUSAL CEK MÛZİGL
8ESTECİ ANrOMfM DVtOBAK*DOSOU. ÜN-
LÜ BE&TECj SMETANA U.E ULMESININ
ULUSAL MÜZ/ĞIMI mRArAH CH/O&AK,ÇOKt
YAL/N VEt>UYGU£AL.YAPrTLA8iyLA DÎKKA-\
Ti ÇEKMİŞTİR.HALK MÜZİĞİHDEN V4KAK-
LANAKAK V
SLAVCrtNSlAZl'll£ SU TÜRÜN
ENfri ÖBMEKLERIN&EH BlKİHI VERİYOB.,
YA ÇAPINOA UN ICA24NIYOePU. ÇAĞRIU O
RAK sırriĞiAM£eıfc4'G4 ZENCI VEK
RİLİ MUZISİNI İNCELEYEN SESTECı BİR 80-
YÛK YAPirVAHA OKTAY/I KOYDU- 'YENİ DÛNy
YA "CUW". BU SENFONİD£,_AME&IKAN MELO
DkSKİNf HİÇ KULLANMAptem, YALMf2CA
gUMJNU »4M£fTri§tNI SÖr/.EM/ŞTT. f
ATA TOPBAĞIUĞRUNM
(S/OUX-OGIALA) ÜHLÜ ÇEFLEftİNOEfi/ *AZ
'ırme &£HoeH"
$ ,
YENİLStVE USKATAA/ KfZ/L&EK/ULEBN
Ş£fZ-EB/NPEN Bİ&yC»'- BU &O2GUNUN
IHTİKAMINl ALMAK/STEYEN 8EYA2LA*.
KI2/LOER/LİLERI £StCİ YUKTIABINPAN "
ArMAK İÇJM EXLEA4E G/Rr$TİLER.U2U
8/4? MÛCADEL£ VEREN AZStN Ar, SO-
NUNDA AÇLtgA YENİK DÛŞÛP TESÜM
OLÛU.f&eiNSOAIKAL££İNOE,SOHAA/-
C*A FİKİR DE&İŞTJKİP *&CM*yA Y£L-
TEMIMCE, BİR E* H W j W W SUN6ÜL£NDİU
ANKARA...ANKA...
MUŞERREF HEKİMOGLU
Eylül Günlerinde
Eylül ayı doğanın armağanı gibi Körfez kıyılann-
da. Sabah başka güzel, akşam başka. Kanncalar
su içiyor denizde, balıklar dans ediyor derinlerde,
artık iyi yüzemiyorum ama mavi yürüyüşler yapıyo-
rum saydam sularda, sessizliğin ötesine yol alıyo-
rum. Ama ileıiemek olanağı yok, biri sesleniyor kı-
yıdan, 28 Eylül'deki zeytin paneline çağınyor beni.
Cunda'daki dostlar selam yollamış, Hekimoğlu'nu
getir demişler.
Deniz yırtılıyor birden, mavi çarşaf paramparça,
Bağlarburnu'nun ötesindeki taş yığınlan dikiliyor
karşıma! Zeytin panelini de kara mizah türü bir olay
diye düşünüyorum doğrusu. Çünkü çarpıcı bir kı-
yım var zeytinliklerde. Ağaçlar kesiliyor, beton yı-
ğınlan yerleşiyor köklerine. Nereye gitsem benzer
görüntü, zeytinlerin mezar taşına benziyor siteler.
Kanser türü solduruyor yeşili. Çirkin yapılaşma gü-
zel doğanın tetıkçisi gibi.
Sovyet devlet adamı Podgorny ile ilgili bir ola-
yı daha önce de yazdım birkaç kez. Hasan Esat
Işık'tan dinledim yıllarca önce. Sayın Işık, Mosko-
va Büyükelçimizdi o dönem. Podgomy'ye eşlik edi-
yor Türkiye yolculuğunda, Ankara'dan sonra Iz-
mir'e, Kuşadası'na gidiyor Sovyet konuk. Zeytin
ağaçları arasından geçerken gözleri parlıyor, bun-
lar ne ağacı, diye soruyor. Zeytin ağacı, diyor Ha-
san Işık. Podgorny çok duygulanıyor, arabayı dur-
durmasını söylüyor şoföre, kapıyı açıp zeytinlere ko-
şuyor bir solukta. Bir dal kopanyor, arabaya dönü-
yoryeniden. Zeytin dalını gözleriyle okşayarak mut-
lu gülümsüyor, beiki de banş umuduyla.
Ancak barış umudu yeşeremiyor dünyamızda.
Dahası gri-yeşil zeytin dalları da banşı simgelemi-
yor artık. Kıyım böyle sürerse koparacak dal da
kalmayacak neredeyse. Yitirdiğimiztüm güzellikler
gibi zeytinliklen de ressamların tablolarında göre-
cek çocuklanmız!
Oysa yeni zeytinlikler üretmek gerekiyor. Doğa-
mızla, insanımızla banşmak, çocuklanmıza, torun-
larımıza zeytin dalını taşımak koşullannı oluştura-
mazsak ne işimiz var bu dünyada? Belli kişiler, bel-
li kurum ve kuruluşlar derinden daha derin davra-
nışlar ve politikalar üretmekten geri kalmıyor ama
siyasal konumlarına karşın güçlü değil onlar. Ger-
çeğe ters düşenlerin gücü sürekli değil hiçbir za-
man. Siyanürlü altına tepki gösteren Bergamalılar
için soruşturma, kovuşturma açıldığını okumuş ola-
caksınız gazetemizde. Bu da kara mizah türü bir olay
bence. Siyanürlü altının dramatik öyküsü melodra-
ma dönüşecek nerdeyse! Siyanürlü altına karşı ey-
lemlerin kökeni, örgütü aranıyor! Bergamalılann yü-
rüyüşü 1919'larda Samsun'da başlayan yürüyü-
şün uzantısı değil mi aslında? Kökeni de cumhuri-
yetimizin ilkeleri hiç kuşkusuz. Tarihini, coğrafyası-
nı, doğasını, insanını özgürce yaşamak istiyor Ber-
gamalılar, siyanürlü altını istemiyor, tepki ve davra-
nışlannı yüreklice ortaya koyuyor. Demokratik hak
ve özgürlüklerini başka ülkelere örnek olacak dü-
zeyde kullanıyor. Bu olayın gerçeği de bir gün açık
seçik anlaşılır elbet. Kişiler de, kuruluşlar da ger-
çek yerini alır o yapıda. Hoşlanmayanlar da olabi-
lir ama sevinecek, övülecek btreytem oluşturuyor,
demokratik yaşama okjmlu bir katkıda bulunuyor
Bergamalılar. Sivil toplum örgütlerinin gücünü, gi-
zemini kanıtlıyor. Dahası çarpıcı bir gerçeği yansı-
tıyor. Siyasal yozluğa, yozlaşmaya karşın özünü yi-
tinmiyor halkımız. Umudu soldurmuyor, tersine ye-
diveren gülü türü olaylar yaşanıyor ülkemizin her kö-
şesinde. Acemi, beceriksiz bahçrvanlara aldırma-
dan toprağın özünü, insanın dokusunu sergiliyor.
Kuşağım sonbaharda, ama eylülde doğmuşum,
üstelik Başak burcundayım. Iyimserlikten geri ka-
lamıyorum, ama yaşayarak biliyorum, kötümserlik
hiçbir şey üretmiyor.
• • •
Güneşi uğuriuyorum Ören'deki balkonda. Çocuk-
luğumdan beri bu saati kaçırmam. Güzel bir şöle-
ne katılmanın sevincini yaşarım. Nerden ve kimden
kaynaklanıyor bilmıyorum ama içten dileklerim de
eşlik eder güneşe. Şimdi hüzünle gülümsüyorum
o dileklere, çoğu sevgiden, özlemden yana. Sonra
boyutlandı, denizlere açıldı, dağlaratırmandı, gide-
rek iki sözcüğe yöneldi tüm istekler.
Giden günü değil, gelen günü selamlıyorum
Ida'nın ucunda. Güzel sabahlara, yannlara, dryorum.
Başta dostum Ida, tüm dağlar, denizler, kıyılar,
ağaçlar, kuşlar, balıklar, herkes katılıyor bu dileğe.
Evet, yeni bir güne gidiyor güneş.
Aydınlık sabahlara...
BULMACA SEDAT YAŞAYAH
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Asker olma-
yanlannsınıfı.
11 Bir etkınli-
ğın geçıci ola-
rak durdurul-
duğusüre...Bır 4
şeyın çok bu-
lunduğu yer. 3/
XIX. yüzyılın 6
sonlannda j
Fransa'da orta-
ya çıkan ede- 8
biyat akımı. 4/ g
Son derece
kavgacı olan gözde bır
akvaryum balığı... Bır
haber ajansının sımge-
sı. 5/ Büyük kent ser-
serisi... Kadınlann gıy-
diği kolsuz üstlük 6/
Radyum elementinın
simgesL.Eskidenhar-
man ürünlerinden on-
da bir oranında alınan 8
veıgı. 7/ En çok..."Sen 9
bır — gıbı dağdan da-
ğa kaçsan da yine / Seni aşkım canavarlar gibi takip
edecek" (F. N. Çamlıbel). 8/ Önemsemeden, üstün-
körü. 9/ Bademlı kek... Bır gösterme sıfatı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kırpik boyası. II Yapay reçine verniği ve tutkalı üre-
timınde kullanılan beyaz toz... "Elif okuduk ötürü /
— eyledik götürii / Yaradılmışı hoş gördük / Yara-
dandan ötürü" (Yunus Emre). 3/ Bir aydınlatma ara-
«... Kanşık renklı. 4/ Süt katılan meyanenin muhal-
lebi kıvamına gelınceye dek pişirilmesiyle elde edi-
len beyaz sos. 5/ Halojenler grubunun dördüncü ame-
tali olan yalın cisim... Güney Amerika'da bir ülke. 6/
Dalkavuk... Öğütülmüş tahıl. 7/ Anadolu'da kurul-
muş eski bİT uygarlık. Doğu Anadolu'da bir ırmak.
8/ Osmanlı ordusunda ve donanmasında hafif piya-
de asken... Kerestebkbır ağaç cinsi. 9/ Reçine... Kon-
ya'nm bir ılçesı.