Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2000 PAZARTESİ
20. YILINDA 12 EYLUL
KAÇIŞ ÖYKÜLERÎ
'Bulgarpolisiyakalar'GÜRSELKÖKSAL
HANNOVER-Asken darbe-
den biryıl sonra Türkiye'yı terk
edip Almanya'ya yerieşen, Dev-
rimci Yol örgütünün ve TÖB-
DER'in (Tüm Öğretmenler Bir-
leşme ve Dayaruşma Derneği)
önde gelen ısımlerinden tbra-
him SevimH, Kapıkule Sınır Ka-
pısı'ndan sahte bır pasaportla
çıktığmı açıkladı. "Kendimi
yakalanmaya hazuiamıştını''
diyen Sevımlı, ancak sınınn
Tûrk tarafında değil de Bulgar
tarafında bırtakım zorluklarla
karşılaşmış. Avrupa'ya Tûrki-
ye'den göç konusunda kıtap ça-
lışmalannı sürdüren Sevimli,
sorulanmızı yanıtladı.
-12 Eylül öncesinde nasıl bir
siyasi etkinlik içerisindey diniz?
Neden darbeden sonra yurtdı-
şına çıkmaya karar verdiniz?
- 7O'lı yıllann ortalanndan
itibaren öğretmen örgütlenme-
si ile faşizme karşı sürdürûlen
siyasi mücadelenin içinde yer
aldım. 1978'deTÖB-DERMer-
kez Yûriitme Kurulu üyeliğine
seçıldım. Bir yıl sonra hakkım-
da tutuklama karan çıkanldı.
Darbe yapıldığı sırada zaten
ÖB-DER ve Devrimci Yol'un önde gelen isimlerinden îbrahim Sevimli,
Türkiye-Bulgaristan sınınnı sahte pasaportla geçmeye kalkınca yakalanmış. Ama
Bulgar tarafında. Bir süre pasaportun gerçek olduğunu iddia eden Sevimli,
"îşte sizinkiler 100 metre ötede. Gidip pasaportun sahte olmadığına
dair belge getir" cevabını alınca kimliğini açıklamış.
aranmaktaydım.
12 Eylül 1980 darbesinden
sonra tüm sola ve halka yöne-
lik saldınlar arasuıda. Devrim-
ci Yol adlı siyasi hareketin ge-
nel komite üyesi olduğum ıd-
diasıyla hakkımda yeni bir tu-
tuklama karan daha çıkanldı.
'Yargısız suçlu llanı'
Binlerce devrimci/sosyalist
gibi yargısız-hukuksuz suçlu
ilan edildim, televizyonlarda,
gazetelerde fotoğraflanmız ya-
yımlandı, duvarlara, kovboy
fümlerindeki gibi aranıyor afiş-
leri asıldı. Solu çökertme ve
e2me operasyonlan, sokak in-
fazlannın, işkencenin ve ötekı
metotlann eşliğinde dur durak
bilmeden sürdürûlüyordu.
1981 sonuna kadar Türki-
ye'de kalmaya çahştım, ancak
şartlar ıyice kötûleşmişti; bin-
lerce insan tutuklanmıştı, yüz-
lerce taıudığım işkencedeydi, et-
rafımdaki çember iyice daral-
mıştı, yakalanmak ya da öldü-
rülmektense Türkiye'yi terket-
meyi tercih ettim. Bu, gerçek-
te bir zorunluluktu. Saklanrnak-
tan, ikide bir ev ya da şehir de-
giştirmekten başka bir şey ya-
pamaz duruma düşmüştüm.
- Türkhe'den nasıl çıktınız?
- Bır ışçıye aıt ve son derece
kötü düzenlenmiş birpasaport-
la bir gece yansı Kapıkule'den
otobüsle çıktım. Kendimi yaka-
lanmaya hazırlamıştun, tabıi
Tûrk polisine.
Ancak tersi oldu. Tûrk yet-
kililer belki bozulacaklar ama,
Bulgar gümrükçüler pasaportun
sahte olduğunu hemen anladı-
lar ve beni orada tuttular. Oto-
büs gitmışti. Ben bir süre pa-
saportun sahte olmadığı konu-
sunda ısrar ettim, sabaha doğ-
ru "Madem Öyk sizinkiler işte
yüz metre ötede, git, bunun sah-
te olmadığını belgelettir, öyie
gel" dedıler.
Oeçls iznl
Bunun üzerine gerçeği açık-
ladım, ismimi söyledim. Ken-
dilerince bır araştırma yaptılar
ve iki gûn sonra geçiş izni ver-
diler. Bu kez eski Yugoslav po-
lisi sahteliği fark etti, beni ge-
ri Bulgaristan'a gönderdi. Du-
rumumu bilen gûmrükteki gö-
revliler, beni Sofya'yagönder-
diler. Orada yetkililerle görüş-
tüm, iki gün havaalanında ya-
tıp kalktıktan sonra uçakla Sof-
ya'dan Frankfurt'a geldım.
- Almanya'ya gebiikten son-
ra neler yapnnız, şimdi neler
yapıyorsunuz?
- Almanya'ya geldikten son-
ra Devrimci tşçi dergisinin fa-
aliyetlerine, Demokrat Türkiye
adlı aylık dergımn çıkanlması-
na katıldım. Demokrat Türki-
ye 1984'te, Devrimci tşçi ise
90'lann başında yayınlanna ara
verdiler.
Solda fikri ve politik bir ye-
nilenmeye katkı için 1994'te
Sosyalizmin Sorunlan Kitap
Dizisi'nin, son iki yılda ise Ye-
ni Zamanlar adlı dergirun çıka-
nlmasına katıldrm. Birincisi-
nin ömrû iki sayı, ikincisinin ise
altı sayı sûrdü. tkisinin de an-
lamlı ve değerli işlevler yenne
getirdiklerini sanıyorum.
Bu arada, doğrudan bizleri,
Avrupa'da yaşayan politik, top-
lumsal ve kültürel olarak etki-
leyen sorunlar üzerinde kitap ça-
lışmalanm da oldu. llk kitabım
'UzunKrGöçÖykûsü' 1993te,
ikincisı ise 'KimoksizCemaat-
ler' bu yıl yayımlandı.
Üçüncü kitap
Şu anda üçüncü kitabın ha-
zırlıklanyla ve başka bazı ya-
yın projeleri ıle uğraşıyorum.
Ruhumda, solun tüm dünya ça-
pında bozguna uğramış olma-
sının hüznü, kalbimde -bir kıs-
mını şahsen tanıma mutlulu-
ğuna eriştiğim- kaybettikleri-
mizın hauralan, beynımde umu-
dun sesi ile eşıtlık ve özgürlük
idealinin panlüsı, birlikte var-
lıklannı koruyorlar.
Yaşadıklanm, yeni bir dün-
ya isteyenlenn kaderi değılse bi-
le karşılaşabilecekleri durum-
lar. Her şeye rağmen kapitaliz-
me, onun kültürûne teslim ol-
mamak için direnmeye, teorik-
politik bakımlardan yenilen-
mek için didinmeye. toplumsal
sorunlara duyarlılığı koruma-
ya devam... Darbecilere ve on-
İann ardındaki güçlere, 20 yıl
sonra verilecek cevaplardan bi-
risı de bu.
SÜRECEK
C E Z A E V İ A N I L A R I
Türkeş:
Arjantin'de
faşhn yıMsm
ünlerden pazar, tarih 27 Nisan
1982'ydi Ankara'ya dunnadan
yağmur yağıyordu. Dil Okuhı'nun
havalandırması olarak kullanüan ehna
bahçesi vıcık vıcık çamur içindeydi
Babçenin Özel Harb Dairesi'ne bakan
tarafında bir parça yeşiüik olduğu için,
orada yürünebiKwrdu. Havalandırmaya fiç
kişi rağfoet etmiştik. Diğerferi çamura
batmamak için icerde kahnayı yeglemişlerdi
Ecevh, Türkeş'le yeşil otlann üzerinde
çamurlardan seke seke yürüyor, günün siyasi
gefişmelerini konuşuyorduk. Söz nasüsa
Ermeni teröründen açıkü. Ecevit,
u
Bu iş,
Kıbns müdahafcsinden sonra ruzlandı.
Rumlar kışkırtıyoriar. Ermenilerfc işbirüği
yapıyoriar'
1
dedi. Türkeş de onu onayladı:
"Evet efendim, mesela bir zamanlar biz
Amerika'ya 3 subay arkadaş staja gitmiştik,
bize en bû>ük yakuüıgı Türkiye'den giden
Ermeniler gösterdfler. Aktuar, evterine
götürdüler. Hatta biz bir parça cekindik,
subayız, acaba bir şeyler yapariar mı diye.
Öylesine yakm davranıyoriar ki
memlekederini sonıyorlar, o zaman
Tûrkiye'ye girmeierinin yasaklanmasına son
verumesinj istrvoriardı. Bir keresinde de
Paris'te lokantada yemek yiyoruz. Bir
garson vamnııyıtan hiç aynlmrvor.
Kuşkulandık Kuşkumuzu anlayınca,
Türkçe sözlerle Tüıidye'den gehne bir
Ermeni olduğunu ve Türkçe dinkmeye
hasret kakhğı için bizbn yammızda
durduğunu söyledi.'" Ben, Ermenilerin
laşkırüldığını, ancak Türkiye'nin de oiaya
hatah yaklaşOğuu benrtince Ecevit şunlan
ekledi: "Amerika seyahatim sırasuıda
ûniversitede konuştum. O sırada dışarda
Ermenj-Rum kanşımı bir grup aleyhte
gösteri yapıyoriardı. Ellerinde pankartiar,
bağınp çağınyoriardL Neyse ben arabaya
bindim. Diğer arkadaşlar henüz
getmemişterdi, onlan beknyordıım.
Amerikah korumalanm, 'Biz gideüm onlar
arkadan gelirler' dedilerse de ben kaçmış
gibi olurum diyerek bekkmevi yeğledim.
Göstericüer arasından bir Ermeni yaldaştL
'Ecevit seni çok seviyoruz, Türkiye'deki
Ermeniler sana emanet' sözleriyie ilgisini
gösterdL" Türkeş araya girerek Ecevit'e o
günkrde yoğunluk kazanan Falkland
bunahmını sordu: "Biz bu konuda ikiye
bötündük. bazı arkadaşlar İngütere'yi
destekfiyor, bazuan da Arjantin'i. Mesela
ben ve Sadi bey (Somuncuoğlu) tngiltere'den
yanayız. Siz ne düşünüyorsunuz?*1
Ecevit,
"BilemiyBrum id bir yanda Ingiliz sömûrged
imparatorluğu, öte yanda cuntacı Arjantin
faşistieri, insan tercih yapamryor" cevabmı
verince Türkeş hepimizi şaşntan şu sözkri
söyiedi: "Arjantm yenilsin efendinv böylece
başmdaki diktatör de gider, belki bu sayede
faşizm de yıküabinr™" Ecevit'le birükte
anlamlı anlamh Türkeş'in yüzüne bakok.
MHP Genel Başkanı başı öne eğik şekikk,
demokrasi üzerine konuşmasun sürdürdü.
Sobbet, nöbetçi askerin "Havalandırma
bitmiştir" komutuyla sona erdl
Ayakkabılanmızın çamurlarmı otJara sUdîk,
her üçümüz de düşûnceli düşünceü
merdhenteri nrmanıp odalanmıza yönddik.
Oral Çalışlar (Liderler Hapishanesi,
Çağdaş Yayınlar)
12 EylüTden sonra birçok sol görüşlü insan yargüanmadan suçlu ilan edildt Bu kişüerin resimleri duvarlara asıldı, televizyonda gösterildi
Ziya Sonay, en büyük darbeyigazetecilik işkolunun yediğini söyiedi
'Gazeteler sermayenin eline geçti'
Eylül döneminde çıka-
nlan Anayasa ve yasa-
larda.özellıkleişçihak-
lanna' karşı bir anlayış egemen-
dir. Bu yasalar, bir yandan çalı-
şanlarm örgütlülüğünü zayıflat-
mayı, bir yandan da sendikalann
ellerini kollannı bağlayarak işlev-
siz bir hale gehnelerini saglama-
yı hedeflemiştir.
Aradan geçen 20 yılda, Ulus-
lararası Çahşma Örgütü (ÎLO)
toplantılannda sivil hükümetler
tarafmdan yapılan tüm vaatlere
rağmen, işçi hak ve özgürlükle-
rinin kullarumım gerçek anlam-
da güvence altına alacak hiçbir
iyileşmeye gidilmemiştir.
12 Eylül döneminin ürünü olan
sendikal düzenlemeler, ülkedekı
işçi hareketini genel olarak olum-
suz yönde etkilemekle birlikte
en büyük darbeyi gazetecilik iş-
kolunavurmuştur. 1980 öncesin-
de güçlü bir sendikal örgütlenme
içinde olan gazeteciler, 12 Eylül
dönemi yasalannın işverenlere
tamdığı keyfilikler netıcesınde
büyük ölçüde örgütlülüklenni yı-
tirmişlerdir.
12 Eylül ile birlikte işçi hakla-
nnı değil, sermayenin haklannı
koruyan ve kollayan bir hukuk-
sal çerçevenin ülkede egemen kı-
lınması, gazete sahipliğınin nite-
• Medyada yozlaşmadan,
ahlaki çöküntüden,
güvensizlikten ve gazetecilik
mesleği ilkelerinin ihlalinden
söz ediliyorsa bunlar, böyle bir
düzenin yeşermesi için elverişli
ortamı yaratan 12 Eylül
hukukunun neticeleridir.
liğinde de önemli bir değişikliğe
yol açmıştır. Ülkede sermayenin
giderek avantajlı konuma geç-
mesinin arduıdan, gazeteci kö-
kenli gazete sahipleri yerlerini
sermaye gruplanna bırakmışlar-
dır. Böylece gazete sahipliğine
soyunan sermaye gruplannın,
dördüncü güç olarak kabul edi-
len gazetecilik mesleğinin avan-
tajlarmı kendi çıkarlan için kul-
lanmasmın yolu açılmıştır.
12 Eylül hukukunun sağladığı
bu ortamı çok iyi değerlendiren
sermaye gruplan, giderek geniş-
lemiş, gazete gruplanna dergi
gruplannı, ardmdan televizyon
ve radyo zincirlerini eklemişler-
dır. Bugün artık gazetecilik 'med-
ya plazalara' taşuımış, kamusal
bir hızmetten ziyade ticari kay-
gılarla yapılır olmuştur. Medya-
da yozlaşmadan, ahlaki çöküntü-
den, güvensizlikten ve gazeteci-
lik mesleği ilkelerinin ihlalinden
söz ediliyorsa, bunlar, böyle bir
düzenin yeşermesi için elverişli
ortamı yaratan 12 Eylül hukuku-
nun neticeleridir.
Her ne kadar Anayasa ve ya-
salarda, 'sendikava üyeotana hak-
kı' bulunuyorsa da, bunun, işve-
renler tarafmdan işten atmanın
gizli gerekçesı olarak kullanıl-
masını önleyecek yasal bir düzen-
leme mevcut değildir. Sendikal ör-
gütlenme ve toplu iş sözleşmele-
rinin gazetecilere sağladığı hak-
lardan rahatsızlık duyan medya
sahipleri, yasalann kendilenne
verdiği bu rahatlıktan yararlana-
rak gazetecileri sendikadan isti-
faya zorlamakta hiç güçlük çek-
memişlerdir.
Bugün sendikasız bir ortamda
keyfiliklerini sürdüren medya sa-
hipleri, stajyer gazetecilik uygu-
lamasını 'kaçakişçfliğe' dönüştür-
müş, tenf hakkı' uygulamasım
vergi kaçırmanm bir yolu olarak
kullanır ohnuştur.
12 Eylül hukukunun bir başka
sonucu, gazetecihk işkolunda ya-
yın ve dağıtım alanında piyasa-
yı büyük ölçüde kontrol altında
tutan iki- üç sermaye grubunun
kendi aralannda 'kartel' oluştur-
malan ve diğer basın- yayın or-
ganlanna yaşama hakkı tanıma-
malan olmuştur.
Sendikasız basın
Gazetecilik işkolundaki sendi-
kasız ortam, basın özgürlüğü açı-
sından da çok önemli bir tehdit-
tir. Sendikal haklan ve iş güven-
cesi bulunmayan gazetecilerin,
medya sahiplennin çıkarlannı ze-
deleyen her konuda 'patron san-
sürüne' uğraması kaçımlmazdır.
12 Eylül hukukuna dayanarak
büyüyen sermaye gruplannnı, bu
düzenin değiştirilmesine de kar-
şı çıkacağı doğaldır. Sendikal hak
ve özgürlüklere tahammül ede-
meyen sermaye gruplannın ege-
menliğindeki medyanın, ülkede-
ki demokratikleşme, hak ve öz-
gürlüklerin genişletilmesi, 12 Ey-
lül hukukunun ortadan kaldınl-
ması mücadelesıne katkıda bulun-
ması da olanaksızdır.
GÖRÜŞ
tSMET TITAN YAZia
Herkesbı Notere
Ihtiyacı OlaMlir
YÖK ve rektöratamalan ile başlayan, kamu per-
soneli ile ilgili olarak KHK ile doruğa çıkan Cum-
hurbaşkanı'nın yetkilerinin neler olduğu sorunu,
Cumhurbaşkan'nın noter olmadığının kanıtlan-
masıyla çözümlenmiş bulunmaktadır.
özellikle gazetelerde bu konu öylesine döne dö-
ne vurgulanmıştf ki, sonunda Cumhurbaşkanı bi-
le "Ben noteroldmam" (1) diyerek bu konuda gö-
rüşünü açıklamıştır. Çankaya'nın noter olmadığı
yolundaki yazılann tümüne yakınının birleştikle-
ri ortak nokta: Noterlerin önlerine getirilen her
belgeyi itirazsız. koşulsuz imzalamak zorunda
olduklan şeklinde özetlenebilir.
Bu konuda bir yazar daha da ileri gitmekte, "Çan-
kaya'da noter değil hukukçu var (2) diyerek, no-
terleri açıkça aşağılamaktadır. Bu yazıyı yazan ga-
zetecinin hakaret davalarından doğacak tazmi-
natlannı bekli gazetesinin sahibi ödüyordurama
bu sözün temelindeki cehaletin kısa bir süre içe-
risinde yok edilebileceğini sanmıyorum.
Türkiye'de noter sayısı çok az. Buna rağmen
noterlik yapan çok kişi var. Hemen hemen tüm
resmi daireler, kamu kurum ve kuruluşlan, muh-
tarlar ve bu arada elbette Cumhurbaşkanı da no-
terlerin yetkilerine benzer yetkileri kullanmakta,
bu anlamda noterlik yapmaktadırlar. Eğer noter,
yaygın halkdeyişiyle "tasdik makamr ise, onay-
lama yetkisi ile donatılmış her kişi ve makam sa-
hibi "noterdir". Zaten Noterlik Kanunu'nun 60.
maddesi buna öylesine uygun ki, noterler ancak
"yapılması kanunia başka makam, merd veya şah-
sa verilmemiş" olan ışlemleri yapabilmektedirler.
Yani kanun koyucu istedığı takdirde, dilediği no-
terlik yetkisini dilediği makam ve kişilere verebil-
mektedir. Yasal koruması bu kadar zayıf bir mes-
lek olabilir mi? Zaman zaman bu yoldaki yerli-
yersiz yasal düzenleme istekleri, noterleri de Tür-
kiye Noterler Biriiği'ni de bir hayli uğraştırmakta
ve yormaktadır.
Noterliğin en hafrf deyimi ile iyi bir srfat ve iş ol-
madığını ifade eden, birçoğu hakaret amaçlı, bir
kısmı kastı aşan yazı ve sözlerin hepsi bir yana,
bir hukuk öğreticisinin, Sayın Prof. Dr. A. Ülkü
Azrak'ın bu konuda yaptığı değerlendirmelerin
eksik ve hatalı oluşu bu yazıyı yazmamın asıl ne-
deni olmuştur.
Sayın Azrak, 16 Ağustos 2000 tarihli Cumhu-
riyet gazetesinde yayımlanan yazısında, noter-
lerin "özel hukuk işlemleri üzerinde yetki, şekil
ve usul açısından" dışsal bir denetim yapmak-
ta olduklannı belirtmektedir. Bu belirleme eksik-
tir ve hatalıdır. Evet, noterler yetki, şekil ve usul
açısından işlemleri denetlerler. Bunun yanında no-
terler, işlemlerin içeriğini de denetlerler ve gerek-
tiğinde yasaya uygun hale getirilmesini isterler.
Çünkü 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 53. mad-
desi bu konuda tartışmaya yer bırakmayacak bir
niteliktedir. Buna göre: "Noterier, kanunlann em-
redici hükûmlehne aykın hususlarda iştem yapa-
mazlar. Bu hüküm, imza onaylaması yapılan iş-
lemlerin münderecatı hakkında da uygulanır."
Nitekim Sayın Azrak, bu yazısındaki eksik ni-
telendirmeyi fark etmiş olmalı ki, daha sonra ya-
pılan bir söyleşide; "Ama noter de hukuka aykı-
n birişlemi onamaz" (3) demek suretiyle ilk ya-
zısındaki eksikliği gidermeye çalışmıştır. Ancak
Sayın Azrak'ın, noterterin; işlemleri yetki, şekil ve
usul yönünden inceleyen kimseler olduklan yo-
lundaki görüşünün değişip değtşmediğini bile-
miyorum.
Sayın Azrak'ın, noterlerin dışsal denetim yap-
tıklan yolundaki değerlendirmesi basındaki bir-
çok yazar tarafmdan derhal sahiplenilmiş, "Çan-
kaya noter değildir", "Cumhurbaşkanı noter mi-
dir, imzalasın?" şeklindeki, noterteri küçük düşü-
rücü ifadelere hukuki kılrf bulmuş gibi bu değer-
lendirmeye sanlmışlardır. Nitekim, 19 Ağustos
2000 tarihli Sabah gazetesinde llker Saner ad-
lı yazar, sanki konunun 40 yıllık uzmanı imiş gibi
değerlendirmeleryapmakta, noterlik dersleri ver-
mektedir. Bu da gösteriyor ki, Sayın Azrak'ın ek-
sik ve hatalı değerlendirmesi maalesef bazılan-
nın "bilgisahibi olmadan fikirsahibiolmalanna"
yol açmıştır.
Başlangıçta belirttiğimiz gibi bütün bunlann
üstüne Sayın Cumhurbaşkanı'nın da aynı sözle-
ri söylemesi, her şeyin tuzu-biberi olmuştur.
Sözün özü; kimse noter olmadığını kanıtlamak
için uzun boylu uğraşmasın. Zaten noter olma-
lan zor. On bini aşkın avukat, hâkim ve savcı no-
ter olmak için sıra bekliyor. Ülkemizde en saygın
mesleklerin başında kabul edilen noterlik kuru-
mumun bu şekilde hırpalanmasının kimseye bir
yaran da yoktur.
Unutmayınız!.. Yarın sizin de notere ihtiyacınız
olabilir!... ,
1- Hürriyet gazetesi, 23 Ağustos 2000.
2- Enis Berberoğlu, Hürriyet, 9 Ağustos 2000.
3- Leyla Tavşanoğlu, Cumhuriyet, 20 Ağus-
tos 2000. Ülkü Azrak ile yapılan söyleşi.
POltre / İBRAHİM SEVİMLİ
Türkiye 'ye dönemiyor
ın Seydi-
şehir ilçesimn
Karaviranköyün-
del950'dedoğan îbra-
him Sevimli, 12 Mart
darbesi yapıldığında An-
kara'da Gazi Eğitim Ens-
titüsü Türkçe Bölümü
öğrencisiydi.
1967 yılından itiba-
ren sol fıkirleri bemm-
sediğini açıklayan Se-
vimli, 1970'te Gazi Eği-
tim Enstitüsü Öğrenci
Birliği Başkanlığı'na
getirildı. Sevirrüı, dar-
be sonrasında nıtuklan-
dı. Ankara Dev-Genç
davası sanıklan arasm-
da yer aldı.
lOyılhapsemahkûm
oldu ve 1974 affiyla ser-
best kaldı. Daha sonra
enstitüyü bitirerek öğ-
retmen olan Sevimli, Si-
verek'e atandı, üç ay
sonra da öğretmenlik-
ten çıkanldı. 1975'ten
itibaren daha sonra Dev-
rimci Yol adını alan Dev-
rimci Gençlik dergisi et-
rafmda toplanan grup
içinde yer alan Sevimli,
1978'de de TÖB-DER
Merkez Yürütme Kuru-
lu üyeliğine seçildi.
1981'de Türkiye'den
aynlan Sevimli, Alman-
ya'da Devrimci işçi gru-
bunda yer aldı ve De-
mokrat Türkiye dergi-
sinin çıkanlmasına ka-
tüdı. Şimdıye kadar Tür-
kiye'de iki kıtabı çıkan
ve Almanya'daki çeşit-
li yayın girişimlerinde
yer alan Sevimli, Türki-
ye'ye dönemiyor.