27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2000 PAZARTESİ 10 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERI 15yılsonraRuhiSu'nun eşi Sıdıka ve oğlu Ilgın Su karanlıkgünleri anlattılar ' 12Eylül Ruhi Su'yubüebüeyoketti!'> Resmi olarak var olmayan bir yasağı uyguladûar!. Bir sanatçıya türkülerini söyletmemek çok korkunç, çok acu.. Gençlikte, "bugünler nasıl olsa geçer, arkada zaman var" diyebiliyorsunuz. Ama biryaşa gelmiş bir insana sanatım icra etmeyi yasaklamak onu açıkça ölüme mahkûm etmek demekti!.. \ Kanser olduğunu öğrendikten sonra pasaport almak için çok uğraştık ama "saİancalı" imiş, vermediler!. Başbakan Özal'a bilegidenler olmuş, özal, "Biraz sabretmesi lazım " demiş. Ama kendisi, aynı günlerde katarakt ameliyati için Amerika 'ya gidebiliyordu!.. Biryıl sonra, o da u bir defaya mahsus"pasaport verildi ama iş işten geçmişti!.. ÜMİTZİLELİ -Ruhi Su'yu kaybedeli 15 yü oldu. Sıdıka Hanım, nasıl geçti bu 15 yıl?. SIDIKA SU: Bunu ben de hep düşünüyorum. Aslında çok çabuk geçti!. Çûnîcü Ruhi'yi kay- bettiğimiz günden bu yana hep Ruhi için çaba sarf ettik. Durmadan, dinlenmeden Ruhi Su'yu anmaya, anlatmaya çahşıyoruz. Kasetler çıkara- rak, konserler düzenleyerek.. Son üç yıldır da Ru- hi Su Vakfi'nı geliştirmek için uğraş veriyoruz. Zaman akıp gidiyor tabii!.. -Ilgın, sen babanı kaybettiğinde çok genç- tin. Senin açından nasıl geçti son 15 yıl? ILGIN SU: 26 yaşındaydım.. Gerçekten çok hızlı geçti yıllar.. 40 yıl, 45 yıl sesiyle, sazıyla emek veren bir sanatçı öldükten sonra nasıl gûn- demde tutulur, nasıl unutturulmaz, yaşamı pa- hasına yaptıklan gelecek nesillere nasıl aktan- lır hep bunlann ûzerinde yoğunlaştık. -Hele böyle hafızası zayıf, edilgen bir top- lumda çok daha zor galiba?. ILGIN SU: Evet, çok zor gerçekten!. Yılla- nmız babamın plaklannda, kasetlerinde söyle- mediği, eş dost çevrelerinin elinde bulunan tür- kûlerini ortaya çıkarmakla geçti. Sonra bunla- nn temızlenmesi, yenıden mikslenmesi, CD'le- re aktanlması, ardından vakıf çalışmalan derken 15 yıl geçip gidiverdi!.. -12 Eylül darbesinin 20. yüı medyada müt- hiş ilgiyle karşılandı!. Herkes bir şeyler söy- ledi. Birtakım omurgasızlar esti savurdu!. B iliyordum ama, Ruhi Su 'nun 40yü boyunca çektiği acüan, basküan, işkenceleri o yülan birebir yaşamış, aynı acüara katlanmış bir tanıktan, Sıdıka Su 'dan dinleyincefena oldumî. Kurtuluş Savaşı türkülerini seslendiren, dünyaca ünlü bir ozana yapüanlar, yanm yüzyüdır bu ülkeyi yö'netenlerin kendi haUana karşı ne denligaddar, ne denli vahşi olabildiğinin de açık bir kanıttydu.. Sıdıka Su, Sansaryan Han işkencelerini, 12 EylüVün baskı dolu günlerini anlatırken ezilip, un ufak edilen aydınlanmızı; Ilgın Su, bir çocuğun gö'züyle 12 Mart'ı anlatırken yok edilen pınlpml gençleri düşündüm!.. Vakıftan çıkarken aklımda Ruhi Su, Uğur Mumcu, parçalanıp yok edilen binlerce insan, dilimde bir türkü; Ankara 'nın taşına bak/ Gözlerimin yaşına bak/ Uyan uyan Gazi KemaVŞu feleğin işine bak... Halbuki siz 12 Eylül vahşetini en ağır yaşa- yanlardansınız. Neler oldu 12 Eylül dönemin- de?. SIDIKA SU: Gerçi bizim açımızdan her dö- nem çok zor oldu ama Ruhi Su için, benim için en acısı, en kötüsü 12 Eylül oldu. Çünkü 12 Ey- lül bir balyoz gibi indi Ruhi'nin tepesine!. Da- ha ilk gün çok kötümserdi. Çok kötü bir şeyin geldiğini hissediyordu. Bana, "Sıdıka, bunlar hiçbir zaman gidici olmaz" dediğini anımsıyo- rum. Ruhi Su gözaltına alınmadı ama her an bekledi, çünkü Banş Demeği üyesiydi. önce koro çalışmalan durduruldu, ardından plaklan satıştan alıkonuldu. Ostelik bunlan resmen yap- madılar!.. -Yani hiçbir şekilde resmi yasak gelmedi mi?. SIDIKA SU: Katiyen böyle demediler!. Ama plakçılan, işyerlerini, koro çalışanlannı, herke- si korkutup görünmeyen, yazılı olmayan, resmi olarak var olmayan bir yasağı uyguladılar!. Bir insana işkence yapabilirsinız, her şey yapılabi- lir... Ama bir sanatçıya türkülerini söyletmemek çok korkunç, çok acı... Ostelik o yaşa gelmiş bir insanı yasaklamak... Gençlikte, "bugünler nasıl olsa geçer, arkada zaman var" diyebiliyorsunuz. Ama bir yaşa gelmiş bir insana sanatını ıcra et- meyi yasaklamak en acısıydı. Bence Ruhi'yi 12 Eylül yok etti, öldürdüL Bile bile öldürdü. Ger- çekten göz açürmadı. Türkü söyletmedi, konser verdirmedi... -Ruhi Su'nun kanser olduğu ne zaman çık- tı ortaya?. SIDIKA SU: 1984 yüında öğrendik. Belki da- ha önce başlamıştı. Sazına hükmedemedi, sazı- nı çalamadı. Elinde hiçbir şey tutamıyordu. ön- ce yanlış teşhis koydular, Parkinson hastahğı de- diler. Bir süre o hastalığın ılaçlan venldi. Sonra gerçek anlaşıldı. Yurtdışına götürülsün denildi.. -Doğal olarak pasaport için müracaat etti- niz... SIDIKA SU: Hemen müracaat ettik. Yurtdı- şından birçok talep geldi. Heinrich BöILGûnter Gran, birçok yazar çizer davet ettüer. Sevgili Uğur Mumcu, Mustafa Ekmekçi,Zeynep Oral ve adı- nı hatırlayamadığım birçok insan çok uğraştı pasaport için.. -Ne kadar uğraştınız pasaport için?. SIDIKA SU: Çok uğraştık, en az bir yıl filan!.. Başbakan özal'a büe gidenler olmuş, bizim ha- berimız yoktu. özal, "Biraz sabretmesi lazun" demiş!. Bu lafi hiç unutamıyorum, ne demek "bi- razsabretsin?" Ama o, aynı günlerde bir katarakt ameliyati için Amerika'ya gidebiliyordu!.. Ve böylece pasaport venldiğınde iş işten geçmişti... -Dgm, sen de o günleri eminim çok iyi anım- sıyorsun... ILGIN SU: Hem de çok!.. Sevgih Uğur Mum- cu çok uğraştı. Doktor raporlannı alıp Genelkur- may Başkanı Necdet Üruğ Pasa'ya gitti. Bunu köşesinde de yazdı. Üruğ o ramamn MİT Müs- teşan Teoman Koman'ı aradı ve ardından, "Biz- ce sakmcası yoktur" dedi. Bir süre sonra da pa- saport verildi. Fakat verilen pasaportun üzerin- de, "1951-53 tabdnüsidir ve pasaport bir defaya mahsustur" diye bir damga vardı!.. Ama pasa- \ Çok acıdır ama Ruhi Su 'nun ilk ö'zgürlüğü Uğur Mumcu 'nun ölümüyle başladıl.. "Ankara 'nın taşına bak" türküsü meydanlarda söylendL Taziye defterine Uğur, senin katiin Ruhi Su 'nun özgürlüğü oldu, ne acı" diye yazntışnm... Sivas katliamımn ardından da Ruhi'nin bütün plaklan, Pir Sultanlar, semahlar sokaklarda söylenir oldu!.. port verildığinde artık çok geçti, babamı bir bu- çuk ay kadar sonra kaybettik!.. -Ruhi Su Özal'ın "biraz sabretsin" sözünü dinlemedi demek ki?!.. ILGIN SU: Evet!. Özal aynı günlerde kata- rakt ameliyati için ABD'ye gitmiştü. Babamın ölümünden sonra CüneytCanver zamanın tçış- leri Bakanı Yıldınm Akbulut'a "Niçin pasaport vermediniz" diye sordu ve şu yanıtı aldı: "Bız başvurulduğu zaman pasaportuverdik!.." Opa- saportu saklıyoruz... -Sıdıka Hanım, daha önce yayımlanmı; bir söyleşinizde, "Ruhi Su üzerindeİd yasaklar ha- Ia kalkmadr demişsiniz. Ölümünden 15 yıl sonra hâlâ yasaklı mı Ruhi Su?. SIDIKA SU: Görünürde yasak diye bir şey yok. Fakat yıllann baskılan, korkulan insanlar, kurumlar ûzerinde adeta silinmez izler bırak- mış!. Bir otosansür var. Resmen yasaklamıyor, amaçalmıyorda!..TRT l.kanal,2.kanal'daçal- mıyor... Çok acıdır ama Ruhi Su'nun ilk özgür- lüğü Uğur Mumcu'nun ölümüyle başladı!.. "An- kara'nın taşına bak" türküsü meydanlarda söy- lendı. Uğur Mumcu katledildiğinde Cumhuriyet Gazetesi'nin taziye deftenne "Uğur Mumcu, se- nin katiin Ruhi Su'nun özgürhlğü oldu, ne act n diye yazmıştım... Sonra Sıvas katlianumn ar- dından Ruhi'nin bütün plaklan, Pir Sultanlar, se- mahlar sokaklarda, caddelerde söylenir oldu. Ama halen bir yasağın gölgesi var Ruhi Su'nun üzennde. Bu bütün kurumlara, bütün kanallara sinmiş durumda sanki!.. SansaryanHan'daişkenceSansaryan Han'daben 4.5 ay, Ru- hi daha uzun süre kaldık. Altı ay son- ra cezaevine geldiğimiz zaman inanın Ruhi 'yi tanıyamayacaktım. Kûçücük bir insan kalmıştı... Yanında bezya da torba gibi bir şey, ıçinde de tırnaklan vardı... tşkencede bütün tırnaklan düs- müstü!.. O küçük torbayı saklamadığı- ma çok pişmanım... -Sıdıka Hanım, siz gerçi, "en acısı 12 EylüTdü" dediniz ama Ru- hi Su yaşamının çok büyük bir bö- lümünde rahat yüzü görmedü. ÖzeUikle 50'li ydlaıia birtikte bas- kılar, hapishaneler, işkenceler, ya- saklar art arda geldi. Tüm bunla- n siz de yaşadınız... SIDIKA SU: Ben Ruhi Su'yu 1946'da, üniversiteye girdiğim yıl ta- nıdım. Sesini daha önceden tanıyor- dum aslında. Sevgiye dönüşen iliş- kimiz ise 1950 yıhnda başladı. Ru- hi, Opera'da o zaman ilerici, solcu da- ha doğrusu komünist olarak tanını- yordu. Ama hakkında bir talribat yok- tu. Yinede baskılan, kısıtlamalanhis- sediyorduk, rol dağıtımında olsun, yurtdışı konserlerinde olsun hep ar- ka plana iüliyordu. O dönem 50'ye kadar bu şekilde sürdü. -Açıktan açığa baskılar bu ta- rihten sonra mı başladı?. SIDIKA SU: Evet 51 tevkifatın- da ikimizi de tutukladılar. Önce An- kara'da gözaltına alındık. Sonra Is- tanbul'a götürüldük, Sansaryan Han'da ben 4,5 ay, Ruhi daha uzun süre kaldık. - Meshur Sansaryan Han, ger- çekten söylendiği, yazüıp çizildiği kadar adına layık bir yer miydi?!.. SIDIKA SU: Tabii!.. Geçmişini bılemiyorum ama en üst katta Birin- cı Şube ve en alt katta hücreler var- dı, tek kişilik hücreler... Tabutluk da üst kattaydı. Ruhi o hücrelerde yat- tt anlattığı için biliyorum, ben gör- medim. Altından su akan, farelerle dolu, pislik içinde hücreler. Ruhi'yi bir süre sonra oradan alıp üst katta- k: tabutluk denilen yere kapattılar. Tabutluk bir insanın ancak ayakta durabileceği bir yer. Oturamayacağı, aacak ayakta durabileceği kare şek- linde bir yer!. Ruhi Su bir ayı aşkın sûre de orada kaldı. -Hem psikolojik, hem de fiziki işkence bir arada... SroiKA SU: Evet. Ruhi, geç- nişmi, kendisine yapılanlan anlatma- y sevmeyen bir insandı. Ashnda Ru- h ea ağır işkencelere uğradı orada, a ağır!.. Ruhi'ye en çok sorulan so- n. "*Nerelerde türkü söyledin, kim- fa-gekti?" Ruhi Subunun yanıünı ver- nemek ıçın tüm işkencelere katlan- a. Bütün amaçlan isim tespit edebil- nefcti!. Ruhi böylece hem tabutluk- U kaldı, hem işkence gördü. Falaka ukencesı gördü. \lö ay sonra Harbiye'de Merkez lumandanlığı Cezaevi'ne geldiği- nizzaman inanın Ruhi'yi tanıyama- yacaktım. O kadar tanınmaz... Kü- çücük bir.insan kalmışü!.. Yanında bez ya da torba gibi bir şey vardı şim- di tam hatırlamıyorum, içinde tır- naklan vardı!.. O küçük torbayı sak- lamadığıma çok pişmanım... -Insanuk dışı işkencderden son- ra tabii... SIDIKA SU: Düşmüş tabii bü- tün tırnaklan!.. Ama Ruhi bunlan söylemiyor, söylemez, anlatmaz.. Bundan sonra 5 yıl cezaevinde yat- tık. Orada da durmuyorlar. Yani ce- zaevi idaresi şimdi ne ise, o zaman da daha ilkel araçlarla aynı muame- le sürüyordu... Biz de kadınlar koğu- şunda buna benzer şeylerle karşılaş- tık. Kaldığımız yerde özel mahke- me salonu kurup yargıladılar bizi!.. -Çok tehlikeli suçlular olarak mı yargılandınız?!. SIDIKA SU: Öyle galiba!. Son- ra ben Sultanahmet Cezaevi'ne gön- derildim. Ruhi ve diğer erkek arka- daşlar Adana Cezaevi'ne yollandılar. -57'de hapisten çıktıktan son- . Itından su akan, farelerle dolu, pislik içinde hücreler. Ruhi 'yi bir süre sonra oradan alıp üst kattaki tabutluk denilen yere kapattılar. Tabutluk bir insanın ancak ayakta durabileceği bir yer. Oturamayacağı, ancak ayakta durabileceği kare şeklinde bir yer!. Ruhi Su bir ayı aşhn süre de orada kaldı. ra ne tür baskılarla karşılaşhnız?. SIDIKA SU: Öyle hemen çık- mak yok!.. Benim tahliyem cumar- tesi günûne rastladı. Behice Boran'la eşi Nevzat benı almaya gelmişlerdi. tdare. "Bugün tatiL mevcuüu olarak Ankara'ya gönderflmesi gerek, pa- zartesiyi bekleyecek" dedü. Beş se- ne yarmış insanı yanında polis An- kara'ya gönderecekler!.. Uzun uğraşılar sonucu, Behice Boran nnza verdi, "Pazartesi getire- ceğhn" diye, öyle bu^külar. Pazarte- si erkenden Birincı Şube'ye teslim ol- dum!.. -Yine Sansaryan Han'a dön- dünüz yani!.. SH)KA SU: Aslında iyi oldu!. ' Akşama kadar beklettikleri için içe- riyi dolaşnm. Hiç kimse yoktu, bom- boştu... Sansaryan'ın bütün hücrele- rini dolaştım. Tabutluğu gözlerimle gördüm, içine girdim. Katiyen otu- ramazsınız, ben bu kilomla otura- mamörneğin!.. Pis, çok kötü kokan hücreler, pas- h birkaryola, rutubet... Küçücük, ka- puun ûzerinde bir sürgülü pencere- si var. tçerde bir ampul ve o ampu- Kin üstü bile kahn tellerle kapah!.. Du- vara yazdmış, kazınmış yazılan oku- dum. Yazmadığım için çok pişmanım şimdi tabii.. Duvarlarda Ruhi Su'nun tûrkü- lerinden bir mısra yazılı, "bu da ge- hr, bu da geçer", "gûnfi gördûk, ak- şam olmadı" gibi.. Sonra iki polisle Ankara'ya gönderildim. Elime bir kağıt verip "hadi gh" dediler!.. Şa- şu-drm kaldım... -Peki, tüm bu işkencelerin, bas- küarın arasında ne zaman evlen- diniz?. SIDHCA SU: Biz hapishanede evlendik!. Hapse mahkûm olunca Ruhi, "Adana'ya gküyorum. Belki mektuplaşmamıza izinvermezler, ne ohırneohnar" dedi hemenkararver- dik. Rumeli caddesindeki Hükümet Tabipliği'nde Bir astsubay nezare- tinde evlendik! Behice Boran'la Nev- zat Bey şahidimiz oldu... -Hapishaneden çıktığınız dö- nem, ülkenin de yoğun baskılar al- tmda bunakhğı, "Vatan Cephesi"ne, "Tahkikat komisyonlarTna doğru gidilen günlerdi.. Sizin durumunuz daha da vahimdi galiba?!.. SIDIKA SU: Baskılar yoğun bir şekilde sürdü. 20 ay gözetim altı var- dı. Bir kere iş bulamıyordu. Ruhi'ye türkü söylemek yasaku, Ruhi'ye iş vermek yasaktı!. Ruhi'nin bir arka- Haşimn Etimesgut'ta işçi lojmanlan vardı,topraktan,elektriği, suyu ohna- yan iki odah bir yer. Mecburen ora- da kaldık. Ayda da 100 lira veriyor- du. 20 ayı böyle geçirdikten sonra Is- tanbul'dan Aûf Yılmaz, Osman Ka- raca bizi görmeye geldiler. Halimi- zi görünce dehşete düştüler. Ruhi'yi Istanbul'a götürdüler. Ilgın yeni doğ- duğu için ben Ankara'da kaldım. Ru- hi Taksım Beledıye Gazinosu'nda sahneye çıktı, müthiş yankı yaptı. Karacaoğlanlan derledi, fılm müzik- leri yaptı. Yaşamımızı yeniden kur- maya başladık. -27 Mayıs Devrimi neleri de- i^SH)HCASU: Çok büyük bir öz- gürlük ortamıydı. Hele bizim için çok çok büyük anlamı vardı. O da ne yazık ki 12 Mart'a kadar sürdü!. ILGIN SU: Ama bizim aileye yine de baskılar vardı!. 1964'te Er- dek Tiyatro Festivah'nde babam da çağnlı olarak türküler söylüyordu. Erdek savcıhğı babam ve Pir Suhan Abdal hakkında takibat yaptı!. -Pir Sultan Abdal hakkında ta- kibat mı açüdı?!. ILGIN SU: Aynen öyle oldu!. Böyle komiklikler çok yaşandı. Ör- neğin, samyorum 80'de Dostlar Ti- yatrosu Şili'de Av isimli oyunu oy- nuyordu. Oyunun afişinde Pabk> Ne- ruda'nın bir şiiri vardı. Savcılık Ne- ruda hakkında soruşturma açtı!.. -Peki 12 Mart sonrasında neler yaşadınız?. SroKA SU: Yine yasaklar, yi- ne sıkıntılar... Zaman zaman konser verdi. Olanak tanınmadığı zaman dost evlerinde türküler söyledi. Ama 27 Mayıs ortamı dışında hiçbir zaman türkülerini özgûrce söyleyemedi!.. 'Bizim kuşak hırslı ve hınçlıydı! * Ilgın, 1959 yıhnda, Ruhi- Sıdıka Su çifbnin hapishane sonrası 20 aylık gözetim süresinin bitmesine yakın doğdu. Ardından da 27 Mayıs Devrimi gerçekleşti. Çocukluğunun ilk yıllan babası ve annesiyle birlikte mutlu, özgür bir ortamda geçti... -12 Mart'a kadar bayağı gûzel bir çocukluk geçirdim. Babam kulüplerde çalışırdı, ben okula giderdim. İki odalı bir evde oturuyorduk, çatı katında. Evde sürekli kalabalıklar hatuiıyorum. Bizim evimiz politik bir ortamdu Politika konuşulur, tartışüırdı uzun uzun.. Sanat ortamlan da genelde ev toplantılaruıda kurulurdu. Pazartesi günleri örneğin Sabahattin Eyuboğlu'nun evinde toplanûırdu Yaztuiar, çizerler, sanatçdar bir araya gelirdi.. Perşembe günleri Azra Erhat'ın evinde buluşulduğunu hatuiıyorum. Bazdanna beni de götürürierdi. Ben tabii daha çok bahçesi olan evleri tercih ederdim'.. Ilgın Su'nun ilkokul dönemi güzel anılarla doluydu. 12 yaşında ise 12 Mart'm karanlık yüzüyle karşılaştı. Hem de kendi ölçülerinde, ortaokul sıralannda... -Babamı seven öğretmenler de vardı ama sevmeyenler çoğunluktaydu Bayağı çektim onlardan!. Ama bir tanesinden ÖzeUikle çok çektim. Sıntfa girdiğinde beni hep arka sıraya oturturdu, Niçin böyle yaptığını düşünür, anlayamazdım!.. Sonra politik tercihlerin yapıldığı, tartışmalann öne çıktığı, dünyanın kavranmaya çalışıldığı yıllar geldi. Ilgın Türkiye işçi Partisi'ni seçti... -Politik tercihlerimiz biraz da geçmişe dönük htrsiar, hınçlaria doluydu. öğrencilik yaşamımızda öyleydL Politik bir kuşaktık, ÖzeUikle büyük şehirdeküer. Babamla, annemle politik tartışmalanmız hatta yol aynmlanmız oluyordu. Sosyalist hareket üzerine, TKP üzerine tartışıyorduK O yıllarda Mete Tunçay'ın, "Türkiye 'de Sol Akunlar" kitabı dışında doğru dürüst bir incelemeyoktu. Bu bizim kuşağı çüdırtan bir şeydi açıkçasıL Hiç kimse de anlatmıyordu. Bunu hep sorguladım ben. Bu mesele ashnda bizimle onlann kuşağı arasındaki bir meseieydi, bir baba oğut tartışmasından çok. Benim gibi, ismi bilinen eski komünistlerin çocukianyla genellikle çocukluk arkadaşıydık. Bu hepimizin sancısıydı!.. Ilgın, 12 Eylül darbesi olanca ağırhğıyla ülkenin üzerine çöktüğünde 21 yaşında Türkiye tşçi Partisi üyesi bir devlet memuruydu!.. -Kültür Bakanltğı Sinema Dairesi'nde memurdum!. Ahmet Taner Kışlalı 'nın bakanlığı döneminde Onat Kutlar, Vecdi Sayar ve Mahmut Tali Öngören 'le birlikte girmiştik. Daha sonra İkinci Milliyetçi Cephe geldi Ama bize gidin dfyen olmadı. Darbeden sonra da bekledik ama bir şey olmadı!. Ben istifa ederek aynldım. Ilgın Su 12 Eylül'ün tüm baskılarını ailesiyle birlikte göğüsledi. Ruhi Su'nun ölümünden sonra yıllannı babasının sazını, sözünün topluma anlatılması, gelecek nesillere aktanlması için çahşmakla geçirdi.. Bugün Ilgın ve Sıdıka Su, Ruhi Su Vakfi'nın başansı için emek veriyorlar. Öncelikle de 20 Eylül Çarşamba günü büyük ustayı 15. ölüm yıldönümünde sanatçılarla, gençlerle, halkla birlikte bir kez daha ve de türkülerle anmaya hazırlamyorîaı. tLGIN SU: Biz Ruhi Su'nun 15. ölüm yüdönümünü 2000 yüında başlattık. Önce 200 ressamm katılımıyla Atatürk Kültür Merkezi'nde bir sergi açtık. Ardından ODTÜ'de opera sanatçılanyla Ruhi Su türkülerinden oluşan bir konser yaptık. Çarşamba günü de anıt mezan başında her sene olduğu gibi türkülerle, çiçeklerle buluşacağız. Nihat Sargın bir konuşma yapacak. Nejat Yavaşoğulları türküler söyleyecek. Saat 18.30'dan sonra da vakıf binasmda bir araya geleceğiz. Herkese açık, herkes sırayla istediği türküyû söyleyecek, sazıyla, gitarıyla, sesiyle katılacak... Bekliyoruz™
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle