Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2000 PAZARTESİ
10 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERI
15yılsonraRuhiSu'nun eşi Sıdıka ve oğlu Ilgın Su karanlıkgünleri anlattılar
' 12Eylül Ruhi Su'yubüebüeyoketti!'> Resmi olarak var olmayan bir
yasağı uyguladûar!. Bir sanatçıya
türkülerini söyletmemek çok
korkunç, çok acu.. Gençlikte,
"bugünler nasıl olsa geçer,
arkada zaman var" diyebiliyorsunuz.
Ama biryaşa gelmiş bir insana
sanatım icra etmeyi yasaklamak
onu açıkça ölüme mahkûm etmek
demekti!..
\ Kanser olduğunu öğrendikten sonra
pasaport almak için çok uğraştık ama
"saİancalı" imiş, vermediler!.
Başbakan Özal'a bilegidenler olmuş,
özal, "Biraz sabretmesi lazım " demiş.
Ama kendisi, aynı günlerde katarakt
ameliyati için Amerika 'ya
gidebiliyordu!.. Biryıl sonra, o da u
bir
defaya mahsus"pasaport verildi ama iş
işten geçmişti!..
ÜMİTZİLELİ
-Ruhi Su'yu kaybedeli 15 yü oldu. Sıdıka
Hanım, nasıl geçti bu 15 yıl?.
SIDIKA SU: Bunu ben de hep düşünüyorum.
Aslında çok çabuk geçti!. Çûnîcü Ruhi'yi kay-
bettiğimiz günden bu yana hep Ruhi için çaba
sarf ettik. Durmadan, dinlenmeden Ruhi Su'yu
anmaya, anlatmaya çahşıyoruz. Kasetler çıkara-
rak, konserler düzenleyerek.. Son üç yıldır da Ru-
hi Su Vakfi'nı geliştirmek için uğraş veriyoruz.
Zaman akıp gidiyor tabii!..
-Ilgın, sen babanı kaybettiğinde çok genç-
tin. Senin açından nasıl geçti son 15 yıl?
ILGIN SU: 26 yaşındaydım.. Gerçekten çok
hızlı geçti yıllar.. 40 yıl, 45 yıl sesiyle, sazıyla
emek veren bir sanatçı öldükten sonra nasıl gûn-
demde tutulur, nasıl unutturulmaz, yaşamı pa-
hasına yaptıklan gelecek nesillere nasıl aktan-
lır hep bunlann ûzerinde yoğunlaştık.
-Hele böyle hafızası zayıf, edilgen bir top-
lumda çok daha zor galiba?.
ILGIN SU: Evet, çok zor gerçekten!. Yılla-
nmız babamın plaklannda, kasetlerinde söyle-
mediği, eş dost çevrelerinin elinde bulunan tür-
kûlerini ortaya çıkarmakla geçti. Sonra bunla-
nn temızlenmesi, yenıden mikslenmesi, CD'le-
re aktanlması, ardından vakıf çalışmalan derken
15 yıl geçip gidiverdi!..
-12 Eylül darbesinin 20. yüı medyada müt-
hiş ilgiyle karşılandı!. Herkes bir şeyler söy-
ledi. Birtakım omurgasızlar esti savurdu!.
B
iliyordum ama, Ruhi Su 'nun 40yü boyunca çektiği acüan, basküan, işkenceleri o yülan birebir
yaşamış, aynı acüara katlanmış bir tanıktan, Sıdıka Su 'dan dinleyincefena oldumî. Kurtuluş
Savaşı türkülerini seslendiren, dünyaca ünlü bir ozana yapüanlar, yanm yüzyüdır bu ülkeyi
yö'netenlerin kendi haUana karşı ne denligaddar, ne denli vahşi olabildiğinin de açık bir kanıttydu..
Sıdıka Su, Sansaryan Han işkencelerini, 12 EylüVün baskı dolu günlerini anlatırken ezilip, un ufak
edilen aydınlanmızı; Ilgın Su, bir çocuğun gö'züyle 12 Mart'ı anlatırken yok edilen pınlpml
gençleri düşündüm!.. Vakıftan çıkarken aklımda Ruhi Su, Uğur Mumcu, parçalanıp yok edilen binlerce insan,
dilimde bir türkü; Ankara 'nın taşına bak/ Gözlerimin yaşına bak/ Uyan uyan Gazi KemaVŞu feleğin işine bak...
Halbuki siz 12 Eylül vahşetini en ağır yaşa-
yanlardansınız. Neler oldu 12 Eylül dönemin-
de?.
SIDIKA SU: Gerçi bizim açımızdan her dö-
nem çok zor oldu ama Ruhi Su için, benim için
en acısı, en kötüsü 12 Eylül oldu. Çünkü 12 Ey-
lül bir balyoz gibi indi Ruhi'nin tepesine!. Da-
ha ilk gün çok kötümserdi. Çok kötü bir şeyin
geldiğini hissediyordu. Bana, "Sıdıka, bunlar
hiçbir zaman gidici olmaz" dediğini anımsıyo-
rum. Ruhi Su gözaltına alınmadı ama her an
bekledi, çünkü Banş Demeği üyesiydi. önce
koro çalışmalan durduruldu, ardından plaklan
satıştan alıkonuldu. Ostelik bunlan resmen yap-
madılar!..
-Yani hiçbir şekilde resmi yasak gelmedi
mi?.
SIDIKA SU: Katiyen böyle demediler!. Ama
plakçılan, işyerlerini, koro çalışanlannı, herke-
si korkutup görünmeyen, yazılı olmayan, resmi
olarak var olmayan bir yasağı uyguladılar!. Bir
insana işkence yapabilirsinız, her şey yapılabi-
lir... Ama bir sanatçıya türkülerini söyletmemek
çok korkunç, çok acı... Ostelik o yaşa gelmiş bir
insanı yasaklamak... Gençlikte, "bugünler nasıl
olsa geçer, arkada zaman var" diyebiliyorsunuz.
Ama bir yaşa gelmiş bir insana sanatını ıcra et-
meyi yasaklamak en acısıydı. Bence Ruhi'yi 12
Eylül yok etti, öldürdüL Bile bile öldürdü. Ger-
çekten göz açürmadı. Türkü söyletmedi, konser
verdirmedi...
-Ruhi Su'nun kanser olduğu ne zaman çık-
tı ortaya?.
SIDIKA SU: 1984 yüında öğrendik. Belki da-
ha önce başlamıştı. Sazına hükmedemedi, sazı-
nı çalamadı. Elinde hiçbir şey tutamıyordu. ön-
ce yanlış teşhis koydular, Parkinson hastahğı de-
diler. Bir süre o hastalığın ılaçlan venldi. Sonra
gerçek anlaşıldı. Yurtdışına götürülsün denildi..
-Doğal olarak pasaport için müracaat etti-
niz...
SIDIKA SU: Hemen müracaat ettik. Yurtdı-
şından birçok talep geldi. Heinrich BöILGûnter
Gran, birçok yazar çizer davet ettüer. Sevgili Uğur
Mumcu, Mustafa Ekmekçi,Zeynep Oral ve adı-
nı hatırlayamadığım birçok insan çok uğraştı
pasaport için..
-Ne kadar uğraştınız pasaport için?.
SIDIKA SU: Çok uğraştık, en az bir yıl filan!..
Başbakan özal'a büe gidenler olmuş, bizim ha-
berimız yoktu. özal, "Biraz sabretmesi lazun"
demiş!. Bu lafi hiç unutamıyorum, ne demek "bi-
razsabretsin?" Ama o, aynı günlerde bir katarakt
ameliyati için Amerika'ya gidebiliyordu!.. Ve
böylece pasaport venldiğınde iş işten geçmişti...
-Dgm, sen de o günleri eminim çok iyi anım-
sıyorsun...
ILGIN SU: Hem de çok!.. Sevgih Uğur Mum-
cu çok uğraştı. Doktor raporlannı alıp Genelkur-
may Başkanı Necdet Üruğ Pasa'ya gitti. Bunu
köşesinde de yazdı. Üruğ o ramamn MİT Müs-
teşan Teoman Koman'ı aradı ve ardından, "Biz-
ce sakmcası yoktur" dedi. Bir süre sonra da pa-
saport verildi. Fakat verilen pasaportun üzerin-
de, "1951-53 tabdnüsidir ve pasaport bir defaya
mahsustur" diye bir damga vardı!.. Ama pasa-
\ Çok acıdır ama Ruhi Su 'nun ilk
ö'zgürlüğü Uğur Mumcu 'nun ölümüyle
başladıl.. "Ankara 'nın taşına bak"
türküsü meydanlarda söylendL Taziye
defterine Uğur, senin katiin Ruhi
Su 'nun özgürlüğü oldu, ne acı" diye
yazntışnm... Sivas katliamımn ardından
da Ruhi'nin bütün plaklan, Pir
Sultanlar, semahlar sokaklarda
söylenir oldu!..
port verildığinde artık çok geçti, babamı bir bu-
çuk ay kadar sonra kaybettik!..
-Ruhi Su Özal'ın "biraz sabretsin" sözünü
dinlemedi demek ki?!..
ILGIN SU: Evet!. Özal aynı günlerde kata-
rakt ameliyati için ABD'ye gitmiştü. Babamın
ölümünden sonra CüneytCanver zamanın tçış-
leri Bakanı Yıldınm Akbulut'a "Niçin pasaport
vermediniz" diye sordu ve şu yanıtı aldı: "Bız
başvurulduğu zaman pasaportuverdik!.." Opa-
saportu saklıyoruz...
-Sıdıka Hanım, daha önce yayımlanmı; bir
söyleşinizde, "Ruhi Su üzerindeİd yasaklar ha-
Ia kalkmadr demişsiniz. Ölümünden 15 yıl
sonra hâlâ yasaklı mı Ruhi Su?.
SIDIKA SU: Görünürde yasak diye bir şey
yok. Fakat yıllann baskılan, korkulan insanlar,
kurumlar ûzerinde adeta silinmez izler bırak-
mış!. Bir otosansür var. Resmen yasaklamıyor,
amaçalmıyorda!..TRT l.kanal,2.kanal'daçal-
mıyor... Çok acıdır ama Ruhi Su'nun ilk özgür-
lüğü Uğur Mumcu'nun ölümüyle başladı!.. "An-
kara'nın taşına bak" türküsü meydanlarda söy-
lendı. Uğur Mumcu katledildiğinde Cumhuriyet
Gazetesi'nin taziye deftenne "Uğur Mumcu, se-
nin katiin Ruhi Su'nun özgürhlğü oldu, ne act
n
diye yazmıştım... Sonra Sıvas katlianumn ar-
dından Ruhi'nin bütün plaklan, Pir Sultanlar, se-
mahlar sokaklarda, caddelerde söylenir oldu.
Ama halen bir yasağın gölgesi var Ruhi Su'nun
üzennde. Bu bütün kurumlara, bütün kanallara
sinmiş durumda sanki!..
SansaryanHan'daişkenceSansaryan Han'daben 4.5 ay, Ru-
hi daha uzun süre kaldık. Altı ay son-
ra cezaevine geldiğimiz zaman inanın
Ruhi 'yi tanıyamayacaktım. Kûçücük
bir insan kalmıştı... Yanında bezya da
torba gibi bir şey, ıçinde de tırnaklan
vardı... tşkencede bütün tırnaklan düs-
müstü!.. O küçük torbayı saklamadığı-
ma çok pişmanım...
-Sıdıka Hanım, siz gerçi, "en
acısı 12 EylüTdü" dediniz ama Ru-
hi Su yaşamının çok büyük bir bö-
lümünde rahat yüzü görmedü.
ÖzeUikle 50'li ydlaıia birtikte bas-
kılar, hapishaneler, işkenceler, ya-
saklar art arda geldi. Tüm bunla-
n siz de yaşadınız...
SIDIKA SU: Ben Ruhi Su'yu
1946'da, üniversiteye girdiğim yıl ta-
nıdım. Sesini daha önceden tanıyor-
dum aslında. Sevgiye dönüşen iliş-
kimiz ise 1950 yıhnda başladı. Ru-
hi, Opera'da o zaman ilerici, solcu da-
ha doğrusu komünist olarak tanını-
yordu. Ama hakkında bir talribat yok-
tu. Yinede baskılan, kısıtlamalanhis-
sediyorduk, rol dağıtımında olsun,
yurtdışı konserlerinde olsun hep ar-
ka plana iüliyordu. O dönem 50'ye
kadar bu şekilde sürdü.
-Açıktan açığa baskılar bu ta-
rihten sonra mı başladı?.
SIDIKA SU: Evet 51 tevkifatın-
da ikimizi de tutukladılar. Önce An-
kara'da gözaltına alındık. Sonra Is-
tanbul'a götürüldük, Sansaryan
Han'da ben 4,5 ay, Ruhi daha uzun
süre kaldık.
- Meshur Sansaryan Han, ger-
çekten söylendiği, yazüıp çizildiği
kadar adına layık bir yer miydi?!..
SIDIKA SU: Tabii!.. Geçmişini
bılemiyorum ama en üst katta Birin-
cı Şube ve en alt katta hücreler var-
dı, tek kişilik hücreler... Tabutluk da
üst kattaydı. Ruhi o hücrelerde yat-
tt anlattığı için biliyorum, ben gör-
medim. Altından su akan, farelerle
dolu, pislik içinde hücreler. Ruhi'yi
bir süre sonra oradan alıp üst katta-
k: tabutluk denilen yere kapattılar.
Tabutluk bir insanın ancak ayakta
durabileceği bir yer. Oturamayacağı,
aacak ayakta durabileceği kare şek-
linde bir yer!. Ruhi Su bir ayı aşkın
sûre de orada kaldı.
-Hem psikolojik, hem de fiziki
işkence bir arada...
SroiKA SU: Evet. Ruhi, geç-
nişmi, kendisine yapılanlan anlatma-
y sevmeyen bir insandı. Ashnda Ru-
h ea ağır işkencelere uğradı orada,
a ağır!.. Ruhi'ye en çok sorulan so-
n. "*Nerelerde türkü söyledin, kim-
fa-gekti?" Ruhi Subunun yanıünı ver-
nemek ıçın tüm işkencelere katlan-
a. Bütün amaçlan isim tespit edebil-
nefcti!. Ruhi böylece hem tabutluk-
U kaldı, hem işkence gördü. Falaka
ukencesı gördü.
\lö ay sonra Harbiye'de Merkez
lumandanlığı Cezaevi'ne geldiği-
nizzaman inanın Ruhi'yi tanıyama-
yacaktım. O kadar tanınmaz... Kü-
çücük bir.insan kalmışü!.. Yanında
bez ya da torba gibi bir şey vardı şim-
di tam hatırlamıyorum, içinde tır-
naklan vardı!.. O küçük torbayı sak-
lamadığıma çok pişmanım...
-Insanuk dışı işkencderden son-
ra tabii...
SIDIKA SU: Düşmüş tabii bü-
tün tırnaklan!.. Ama Ruhi bunlan
söylemiyor, söylemez, anlatmaz..
Bundan sonra 5 yıl cezaevinde yat-
tık. Orada da durmuyorlar. Yani ce-
zaevi idaresi şimdi ne ise, o zaman
da daha ilkel araçlarla aynı muame-
le sürüyordu... Biz de kadınlar koğu-
şunda buna benzer şeylerle karşılaş-
tık. Kaldığımız yerde özel mahke-
me salonu kurup yargıladılar bizi!..
-Çok tehlikeli suçlular olarak
mı yargılandınız?!.
SIDIKA SU: Öyle galiba!. Son-
ra ben Sultanahmet Cezaevi'ne gön-
derildim. Ruhi ve diğer erkek arka-
daşlar Adana Cezaevi'ne yollandılar.
-57'de hapisten çıktıktan son-
. Itından su akan, farelerle
dolu, pislik içinde hücreler.
Ruhi 'yi bir süre sonra oradan
alıp üst kattaki tabutluk
denilen yere kapattılar.
Tabutluk bir insanın ancak
ayakta durabileceği bir yer.
Oturamayacağı, ancak ayakta
durabileceği kare şeklinde bir
yer!. Ruhi Su bir ayı aşhn süre
de orada kaldı.
ra ne tür baskılarla karşılaşhnız?.
SIDIKA SU: Öyle hemen çık-
mak yok!.. Benim tahliyem cumar-
tesi günûne rastladı. Behice Boran'la
eşi Nevzat benı almaya gelmişlerdi.
tdare. "Bugün tatiL mevcuüu olarak
Ankara'ya gönderflmesi gerek, pa-
zartesiyi bekleyecek" dedü. Beş se-
ne yarmış insanı yanında polis An-
kara'ya gönderecekler!..
Uzun uğraşılar sonucu, Behice
Boran nnza verdi, "Pazartesi getire-
ceğhn" diye, öyle bu^külar. Pazarte-
si erkenden Birincı Şube'ye teslim ol-
dum!..
-Yine Sansaryan Han'a dön-
dünüz yani!..
SH)KA SU: Aslında iyi oldu!.
' Akşama kadar beklettikleri için içe-
riyi dolaşnm. Hiç kimse yoktu, bom-
boştu... Sansaryan'ın bütün hücrele-
rini dolaştım. Tabutluğu gözlerimle
gördüm, içine girdim. Katiyen otu-
ramazsınız, ben bu kilomla otura-
mamörneğin!..
Pis, çok kötü kokan hücreler, pas-
h birkaryola, rutubet... Küçücük, ka-
puun ûzerinde bir sürgülü pencere-
si var. tçerde bir ampul ve o ampu-
Kin üstü bile kahn tellerle kapah!.. Du-
vara yazdmış, kazınmış yazılan oku-
dum. Yazmadığım için çok pişmanım
şimdi tabii..
Duvarlarda Ruhi Su'nun tûrkü-
lerinden bir mısra yazılı, "bu da ge-
hr, bu da geçer", "gûnfi gördûk, ak-
şam olmadı" gibi.. Sonra iki polisle
Ankara'ya gönderildim. Elime bir
kağıt verip "hadi gh" dediler!.. Şa-
şu-drm kaldım...
-Peki, tüm bu işkencelerin, bas-
küarın arasında ne zaman evlen-
diniz?.
SIDHCA SU: Biz hapishanede
evlendik!. Hapse mahkûm olunca
Ruhi, "Adana'ya gküyorum. Belki
mektuplaşmamıza izinvermezler, ne
ohırneohnar" dedi hemenkararver-
dik. Rumeli caddesindeki Hükümet
Tabipliği'nde Bir astsubay nezare-
tinde evlendik! Behice Boran'la Nev-
zat Bey şahidimiz oldu...
-Hapishaneden çıktığınız dö-
nem, ülkenin de yoğun baskılar al-
tmda bunakhğı, "Vatan Cephesi"ne,
"Tahkikat komisyonlarTna doğru
gidilen günlerdi.. Sizin durumunuz
daha da vahimdi galiba?!..
SIDIKA SU: Baskılar yoğun bir
şekilde sürdü. 20 ay gözetim altı var-
dı. Bir kere iş bulamıyordu. Ruhi'ye
türkü söylemek yasaku, Ruhi'ye iş
vermek yasaktı!. Ruhi'nin bir arka-
Haşimn Etimesgut'ta işçi lojmanlan
vardı,topraktan,elektriği, suyu ohna-
yan iki odah bir yer. Mecburen ora-
da kaldık. Ayda da 100 lira veriyor-
du. 20 ayı böyle geçirdikten sonra Is-
tanbul'dan Aûf Yılmaz, Osman Ka-
raca bizi görmeye geldiler. Halimi-
zi görünce dehşete düştüler. Ruhi'yi
Istanbul'a götürdüler. Ilgın yeni doğ-
duğu için ben Ankara'da kaldım. Ru-
hi Taksım Beledıye Gazinosu'nda
sahneye çıktı, müthiş yankı yaptı.
Karacaoğlanlan derledi, fılm müzik-
leri yaptı. Yaşamımızı yeniden kur-
maya başladık.
-27 Mayıs Devrimi neleri de-
i^SH)HCASU: Çok büyük bir öz-
gürlük ortamıydı. Hele bizim için
çok çok büyük anlamı vardı. O da ne
yazık ki 12 Mart'a kadar sürdü!.
ILGIN SU: Ama bizim aileye
yine de baskılar vardı!. 1964'te Er-
dek Tiyatro Festivah'nde babam da
çağnlı olarak türküler söylüyordu.
Erdek savcıhğı babam ve Pir Suhan
Abdal hakkında takibat yaptı!.
-Pir Sultan Abdal hakkında ta-
kibat mı açüdı?!.
ILGIN SU: Aynen öyle oldu!.
Böyle komiklikler çok yaşandı. Ör-
neğin, samyorum 80'de Dostlar Ti-
yatrosu Şili'de Av isimli oyunu oy-
nuyordu. Oyunun afişinde Pabk> Ne-
ruda'nın bir şiiri vardı. Savcılık Ne-
ruda hakkında soruşturma açtı!..
-Peki 12 Mart sonrasında neler
yaşadınız?.
SroKA SU: Yine yasaklar, yi-
ne sıkıntılar... Zaman zaman konser
verdi. Olanak tanınmadığı zaman
dost evlerinde türküler söyledi. Ama
27 Mayıs ortamı dışında hiçbir zaman
türkülerini özgûrce söyleyemedi!..
'Bizim kuşak hırslı ve hınçlıydı! *
Ilgın, 1959 yıhnda, Ruhi-
Sıdıka Su çifbnin hapishane
sonrası 20 aylık gözetim
süresinin bitmesine yakın
doğdu. Ardından da 27
Mayıs Devrimi gerçekleşti.
Çocukluğunun ilk yıllan
babası ve annesiyle birlikte
mutlu, özgür bir ortamda
geçti...
-12 Mart'a kadar bayağı
gûzel bir çocukluk
geçirdim. Babam
kulüplerde çalışırdı, ben
okula giderdim. İki odalı
bir evde oturuyorduk, çatı
katında. Evde sürekli
kalabalıklar hatuiıyorum.
Bizim evimiz politik bir
ortamdu Politika
konuşulur, tartışüırdı uzun
uzun.. Sanat ortamlan da
genelde ev toplantılaruıda
kurulurdu. Pazartesi
günleri örneğin Sabahattin
Eyuboğlu'nun evinde
toplanûırdu Yaztuiar,
çizerler, sanatçdar bir
araya gelirdi.. Perşembe
günleri Azra Erhat'ın
evinde buluşulduğunu
hatuiıyorum. Bazdanna
beni de götürürierdi. Ben
tabii daha çok bahçesi olan
evleri tercih ederdim'..
Ilgın Su'nun ilkokul
dönemi güzel anılarla
doluydu. 12 yaşında ise 12
Mart'm karanlık yüzüyle
karşılaştı. Hem de kendi
ölçülerinde, ortaokul
sıralannda...
-Babamı seven
öğretmenler de vardı ama
sevmeyenler
çoğunluktaydu Bayağı
çektim onlardan!. Ama bir
tanesinden ÖzeUikle çok
çektim. Sıntfa girdiğinde
beni hep arka sıraya
oturturdu, Niçin böyle
yaptığını düşünür,
anlayamazdım!..
Sonra politik tercihlerin
yapıldığı, tartışmalann öne
çıktığı, dünyanın
kavranmaya çalışıldığı
yıllar geldi. Ilgın Türkiye
işçi Partisi'ni seçti...
-Politik tercihlerimiz biraz
da geçmişe dönük htrsiar,
hınçlaria doluydu.
öğrencilik yaşamımızda
öyleydL Politik bir
kuşaktık, ÖzeUikle büyük
şehirdeküer. Babamla,
annemle politik
tartışmalanmız hatta yol
aynmlanmız oluyordu.
Sosyalist hareket üzerine,
TKP üzerine tartışıyorduK
O yıllarda Mete Tunçay'ın,
"Türkiye 'de Sol Akunlar"
kitabı dışında doğru dürüst
bir incelemeyoktu. Bu
bizim kuşağı çüdırtan bir
şeydi açıkçasıL Hiç kimse
de anlatmıyordu. Bunu hep
sorguladım ben. Bu mesele
ashnda bizimle onlann
kuşağı arasındaki bir
meseieydi, bir baba oğut
tartışmasından çok. Benim
gibi, ismi bilinen eski
komünistlerin çocukianyla
genellikle çocukluk
arkadaşıydık. Bu
hepimizin sancısıydı!..
Ilgın, 12 Eylül darbesi
olanca ağırhğıyla ülkenin
üzerine çöktüğünde 21
yaşında Türkiye tşçi Partisi
üyesi bir devlet
memuruydu!..
-Kültür Bakanltğı Sinema
Dairesi'nde memurdum!.
Ahmet Taner Kışlalı 'nın
bakanlığı döneminde Onat
Kutlar, Vecdi Sayar ve
Mahmut Tali Öngören 'le
birlikte girmiştik. Daha
sonra İkinci Milliyetçi
Cephe geldi Ama bize
gidin dfyen olmadı.
Darbeden sonra da
bekledik ama bir şey
olmadı!. Ben istifa ederek
aynldım.
Ilgın Su 12 Eylül'ün tüm
baskılarını ailesiyle birlikte
göğüsledi. Ruhi Su'nun
ölümünden sonra yıllannı
babasının sazını, sözünün
topluma anlatılması,
gelecek nesillere
aktanlması için çahşmakla
geçirdi.. Bugün Ilgın ve
Sıdıka Su, Ruhi Su
Vakfi'nın başansı için emek
veriyorlar. Öncelikle de 20
Eylül Çarşamba günü
büyük ustayı 15. ölüm
yıldönümünde sanatçılarla,
gençlerle, halkla birlikte bir
kez daha ve de türkülerle
anmaya hazırlamyorîaı.
tLGIN SU: Biz Ruhi
Su'nun 15. ölüm
yüdönümünü 2000 yüında
başlattık. Önce 200
ressamm katılımıyla
Atatürk Kültür
Merkezi'nde bir sergi
açtık. Ardından ODTÜ'de
opera sanatçılanyla Ruhi
Su türkülerinden oluşan
bir konser yaptık.
Çarşamba günü de anıt
mezan başında her sene
olduğu gibi türkülerle,
çiçeklerle buluşacağız.
Nihat Sargın bir konuşma
yapacak. Nejat
Yavaşoğulları türküler
söyleyecek. Saat 18.30'dan
sonra da vakıf binasmda
bir araya geleceğiz.
Herkese açık, herkes
sırayla istediği türküyû
söyleyecek, sazıyla,
gitarıyla, sesiyle
katılacak... Bekliyoruz™