15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÛL 2000 PERŞEMBE 14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr Rusyazar ve Türkolog Radi Fiş'in vasiyeti üzerine külleri Tür/dye'yegetirilecek Kendini Türkleşmiş sayıyordu Radi Fiş, Moskova'da Nâznn HDanet'in mezanmn başmda. 'Kültür elçisi, büyük bir Türkologdu' ATAOL BEHRAMOĞLU -Radi Fiş'in ölümünü 'Cum- huriyet'teki haberle ögrendim. Bir dostun ölümünün yarattı- gı duygulan tammlamak için 'üzülmek' sözü yeterli değil. Büyük bir Türkologdu. Hepi- mizin, bütün Türk yazarlan- nın, şairlerinin dostuydu. Nâ- zım.Hikmet'in çok yakmında bulunanlardandı. Hoş, renkli, yaşam dolu bir insandı. Ra- di'yi tanıyanlar, onun dostlu- ğunu özleyecektir. ŞÜKRAN KURDAKUL - Radi Fiş'i Sovyetler Birliği Komünist Partisi iktidarda iken 26gazeteciylebirlikte 1977'de gittiğim Moskova'da tanımış- tun. Çok ilginç birkişüiği var- dı. Yalmzca Nâzım Hikmetimi- ze yakınhğı dolayısıyla değil, yazmayı tasarladığı yapıtlarla da ilgimi çektiğini anımsıyo- rum. Arkadaşlığırruz her Tür- kiye'ye gehşinde buluşmalan- mızda sürdü. Çahşmalanyla iki üike arasmda kültür elçiH- ği işlevini yapan ender düşün adamlanndan biriydi. Türkçe yazdığı ya da dilimize çeviri- len yapıtlannın kitapuğımızda önemîi yeri var. Anısına say- gılar sunanm. DEMtRTAŞ CEYHUN - Çok iyi dostumdu, gerçekten çok üzüldüm. Türk edebiyatı- nı, Türkçeyi çok iyi bilirdi'. Tanzhnat dönemi Türkçesini de çok iyi kullarurdı. Dolayısıy- la Şeyh Bedrettin incelemesi Radi Fiş'in bu bilgisinin ese- ridir ve Türk edebiyatı için bir kazançtır. Benimde öyküleri- mi Rusçaya çevirmişti. Bir ro- manım içinde çok güzel bir ya- zıyazmıştı. 1990'lardaTürki- ye'ye yerleşmek istiyordu ama olrnadı. Vasiyetinin yerine ge- tirilmesi gerekir. AYDIN HATÎPOĞLU - Türk edebiyatının yurtdıştnda iyi bir biçimde tanıtılmadığı bir gerçek. İyi ki dünyanın çe- şitli yerlerinde bazı insanlar var, bizim edebiyatımızı tanı- tan. Bunlann en başında gelen isim kuşkusuz Radi Fiş'ti. Bu ' ünlü Türkolog, yazar, şair, kap- tan, balıkçı, Türk dostu Radi Fiş ile 1971'de tanıştım. O, gençliğinde Nâzım Hikmet'in sekreterliğini yapmış, Türkçe- yi ve Türkiye'yı ondan öğren- mişti. 'Nâznn'm ÇilesT adlı yapı- h ile Nâzmı'ın bilinmeyenyön- lerine ıştk tuttu. Sık sık Türkiye'ye gelirdi. En zorlu zamanlarda bile Türki- ye'ye gelmck için bahaneler üretirdi. Hatta bir seferinde ge- mi kaptanı olaarak gelmiş ve polis karakolundan aramıştı beni. 1974'te Genç Türk Şair- leri antolojisinde özellıkle 1960 kuşağı şairlerini ele almış, 'be- nim genç Türk şairlerim hiç yaşianmayacak' demışti. 1977 yrhnda yayımladığı bir kitap- İa Türkiye izlenimlenni aktar- dı. Radi Fiş'i çok özleyeceğiz. NECATİ GÜNGÖR - Rus edebiyaünın bu yaşh ustasını . yakından tarumış olma şansı- nı yaşadım. O kalender kişili- ğinin ötesinde usta bir yazar ve güvenilir bir Türk dostuydu. Şeyh Bedrettin den Nasrettin Hoca'ya, Mevlana'dan Nâzmı Hikmet'e, Orhan Kemal'e, Orhan \fefi'ye kadar Türk ede- biyatının gerçek değerlerini iyi anlamış bir Türkologdu. Bir- likteçahşmalaryapacaktıkama kısmet değilmiş. Helalleşme- den ayrrldığımız için üzgü- nüm. er şeyi yazabilirsiniz ama kimse duymasın... Halk okuyor ama bir şey yapamıyor. Umut var, umut ölmez, ama umut çok tehlikeli bir şey. En tatlı sözleri kulağınıza fısıldayarak, sehpaya götürür sizi. ESRA ALİÇAVTJŞOĞLU Nâzun Hikmet'in Moskova yıllanndakı dostlanndan, ede- biyatçı ve Türkolog RadiGen- nadiyeviç Fiş, geçen hafta ya- şarrunı yitirdi. Fiş, Nâzım'ın ül- kesinde, Türkiye'de toprağa verilmeyi vasiyet ettı. Dostla- nndan şair Mustafa Oztürk'ün verdiği bilgiye göre Fiş, bede- ninin yakümasından sonra kül- lerinin Türkiye'ye götürülme- sini istedi. Öztürk, Fiş'in bu va- siyetinin yerine getirilmesinin yasal yollannı araştırmakta ol- duklannı, bu amaçla Nâzım Hikmet Vakfı ile de bağlantı kurduklannı söyledi. Türkleri seven, kendini Türk- leşmiş sayan bir Rus yazardı Radi Fiş. Türkçeden Rusçaya çevirdiği kitaplarla iki ülke arasında kültür elçiliği misyo- nunu başanyla yürütmüştü. Türkıye onun ikınci vatanı gi- biydi. Onu bazen Konya'da dü- zenlenen Mevlana Festiva- li'nde, bazen ise Şanlıurfa'da bir barajm açılışında gördük, npkı bir Türk gibi. Aslında Ra- di Fiş'in Türkiye'ye gelmek için bahane bulmasrna hiçbir zaman gerek kalmadı; dostla- nnı görmek, Nâzım'ın mem- leketinın havasını solumak için bizımle oldu yıllarca. Fiş'in belkı de en önemli özelliği, bi- zi bizden daha iyi tanıyor ol- masıydı. Üç kitabı; 'Nâzun'ın ÇBesf, Mevlana've 'BendeHaünceBed- rettin'im'i bir Rus yazann kalemüıden okumak hayli ılginçti bir Türk okuru için... 'İstanbuL istanbuTluktan çıkü' Fiş, ilk geküği yıl olan 1965 ile son kez geldiği 1998 arasında büyük farklılık- largözlemlıyor ve tıpkı eskı bir lstanbul- lu gibi "tstanbul, tstanbuTluktan çıkn" diyordu. "tstanbul müthiş hareketh' bir şehir. Son zamanlarda çok parlak değil durum. Bizim krizimizle bazı paraleüik- tervar." îki ülke arasında büyük benzerlikler ku- ruyor, nedenlerini anlatmaya koyuluyor- du. "Tarihten gehne benzerlikler taşryo- ruz. tkimiz de Bizans'm miraşçısryız. Rus- ya Bizans'tan din, sizinkiler ise saray al- dı. Sizin sarayda ne oluyorsa bizde de o oluyor. Ancak Kremlin entrikaları Bi- zans entrikalanndan daha küçük. Bu- nun yam sıra insan olarak da benzeriz. t ki gibi değil. Almanlara diyorum ki; 'Siz buzdolabı gibisınız.* Biz onlardan fark- 1) insanlanz." Radi Fiş, Türklenn bir za- manlar Ruslar için 'MoskofGâvuru' de- diği günleri hatırlatıyor ve aynı önyargı- nın son günlerde Türkler için söylendi- Yazar ve şair Radi Fiş, Türkçeden Rusçaya kitaplar çevirdi. ğıni vurguluyordu. "Ne dryoıiar biüyor musunuz? Bu adam değfl,Türk'tür. Türk anlayçsz, ahmak, gaddar-Aynışey' Mos- kof Gâvuru'ydu. Biz bize çok yakınız. Türk işçisi kendini Avrupa'da olduğun- dan daha iyi hissediyor Moskova'da. Ay- nı kültür çünkü. Öte yandan azgetişmiş Türkiye deniyor. Sonra buraya geüyo- rum, kim azgeüşmiş, biz mi yoksa siz mi diye düşünmeye başlıyorum. Komik bir durum anlayacağınız." Ülkelenn var olduklannı kendilerine ispatlamalan için bir düşmana ihtiyaç duyduklannı \urguluyordu son konuşma- sında Fiş. "Düşman lazun bize. Alman- ya ohnuyor, çünkü dostumuzdur, para veriyor. Amerika başına vurur bir şey olursa, ama dostunuz görünür. Japonya ise çok uzak... Bir bakryorsunuz yam ba- şnuzda Türkiy e var; tarihi düşmanınız." 'Gelecek ne olacak belli değil' Türkıye-Rusya ilişkileri, Radi Fiş'in de altını çizdiği gibi çok karmaşık bir temel üzerine oturuyor. Bir yanda Rusya'ya yatınm yapan Türkler dost olarak tanım- lanırken, öbür yandan tarihi düşmanl± duygulan devam ediyor. Fiş'e, Türkle- rin Rusya'daki yatınmlannrn nasıl kar- şılandığını sormuştuk, geleceğı görür gı- arihten gelme benzerlikler taşıyoruz. Ikimiz de Bizans'ın miraşçısıyız. Rusya Bizans'tan din, sizinkiler ise saray aldı. Sizin sarayda ne oluyorsa bizde de o oluyor. biydi yanıtı: "Jirinovski varya popuKst, ne diye Türkler yapt- yor, bizimkiler yapanıazlar mı diye sonryor. Yapabüir ama bu kadar çabukyapamazlar. Otel- fer,binalar,inşaatlar,çokşey v-a- pıhyorve halkda memnun, do- larla çahşıyorlar çünkü. Ama kriz her şeyi ahüst etmek üze- re. Durum körü. bana göre da- ha da kötüleşecek. Ama en önemli sorun moral bozuklu- ğu. Moral krizi, ekonomik kriz ve politik kriz var. Nereye gidi- yoruz, neyikuruyoruz belK de- ğü. Gelecek ne olacak belli de- ğiL Halk çok zor bir durumda. Halkın bunu nasıl atlatacağu. yerine daha kolay bir soru sor- saydmız buna cevap verebflir- dim. Bizim başbakan Prıma- kov beninı okul arkadaşım. tki gün daha genç benden, aynı fa- kültede öğrenim gördük, o da bümryor. Güya bir şeyler yap- maya çafaşryor,ama nasılolacak inanın bilmiyorum." 4 Biz bize benayoruz' Rusya'da her şey kötüye gi- diyordu Radi Fiş'e göre, ede- biyat da payına düşüni alıyor- du bu durumdan. Rusya'da ar- tık polisiye ve baldır bacak edebiyatının okuyucu bulduğu- nu belırtıyordu. Rusya'daki sansür mekanizmasmı ise yi- ne kendine özgü üslubuyla ya- nıtlıyordu: "Her şeyi yazabi- lirsiniz ama kimse duymasın... Siz yazm, yazın, biz istediğimizi yapanz, dryorlar. Halk okuyor ama bir şey yapa- mıyor. Umut var, umut ölmez ama umut çok tehBketi bir şey. Entath sözleri kula- ğınızafisıldayarak,sehpaya götürürsizL Umut lazun, umudun yamnda bflgi ve hareketlazun. Halk kimseye inanmaz ol- du. Hep akühve namushı adamlan öldü- rüyoıiar. Kimse katiDeri bulamıyor. Çün- kü arayanlar vuranlardu*. Biz bize ben- ziyoruz demiyor muyum? Yalan mı söy- kyeyim size." Fiş, Nâzım Hikmet'in mezanmn Tür- kiye'ye getiribnesine de karşı çıkıyor, onu rahat bırakmayacaklannı belirtiyor- du. "Mezannı Türkiye'ye getirecekîeri- ne önce rahat bu*aksuüar onu." Fiş'in yapıtlan arasında: Türk Edebi- yatında Türk Halkının Ulusal Kurtuluş Kavgası (1952), Günümüz Türkiye Şı- iri (1958), Sabahattın Ali-Yaşamı ve Sa- natı (1959), Nâzım Hikmet- Yaşamı ve Sanatı ((1960), Türk Yazarlannın Yaşa- mı ve Yazgısı (1963), Nâzım'ın Çilesı (1968), Celaleddin Rumi (1972), Genç Türk Şairleri (1974), Sonsuza Kadar Sü- recek Bir Konuşma (Nâzım Hikmet ile ilgili anılar-1980), Bir Gün Mutlaka (Çağdaş Türk şairlerinin şürleri-1984) yer alıyor. Şef Erol Erdinç, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Dekanı oldu ıııiizilv için yabrnn öııeıııK^ BAHARTANRISEVER ANKARA - Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakülte- si Dekanlığı'na Prof. Erol Erdinç getirildi. Klasik müzik dinleyicile- rinin arttınlması açısından gelece- ğe yatınm yapılmasına büyük önem verdiğini belirten Erdinç, "HaBan sa- lonlanmıza gelmesini beklemeyece- ğiz,daha öncede okhığu gibiyine yur- [Üçj turnelerine ağniık vereceğiz'' de- ;di. î Ankara Devlet Konservatuvan 'nda ; ünlü besteci Adnan Saygun ile çalı- f şan Erdinç, 1973 yıhnda mezun ol- ! du. Daha sonra aynı konservatuva- 1 . nn öğretim kadrosunda yer aldı. An- kara Devlet Opera ve Balesi'nde pi- yanist olarak çalışmalannı sürdür- dü. 1975 yılmda Türkiye ve Fran- sa'dan aldığı burslar ile Paris Ecole Normale de Musique'de öğrenim gördü. 1980-1983 yıllan arasında Ankara Devlet Opera ve Balesi şe- fi olarak görev yaptı. 1983 yııldian bu yana Istanbul Devlet Senfoni Or- kestrası Şefi olarak çalışan Erdinç," 1998 yıhnda devlet sanatçısı oldu. Sanatçı, yapımcı ve yönetmen ola- rak TRT için televizyonda haftahk klasik müzik programlan ve çocuk- lar için müzik yayınlan gerçekleş- tirdi. 1992-1996 yıllannda Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuva- n'nda yaptığı pedagojik çahşmalar sonucu kurduğu Üniversite Senfo- //allalkın salonlanmıza gelmesini beklemeyeceğiz. Yine yurtiçi turnelerine ağırlık vereceğiz. Klasik müzik dinleyicilerinin arttınlması açısından geleceğe yatınm yapılmasına büyük önem veriyoruz. Eğitici konserlere yer vereceğiz. ni Orkrestrası, kısa zamanda ulusla- rarası bir sanat topluluğu düzeyine ulaştı. Bugüne kadar çok sayıda ülkede ünlü orkestralan yöneten Erdinç, Kanada, Belçika ve Romanya'da uluslararası yanşmalardajüri üyeli- ği göreviniüstlendi. Erdinç'in, St Pe- tersburg Filarmoni Orkestrası eşli- ğinde ünlü piyanist Gülsin Onay ile yaptığı 3 CD de yakında müzikse- verlerin beğenisine sunulacak. Eski Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Deka- nı Ersin Onay'ın istifasından sonra Erol Erdinç'e dekanlık görevi öne- rildi. Erdinç, fakültenin bugünkü düzeyine Ersin Onay'ın çabalanyla ulaştığma işaret ederken, "Ersin Onay aynkhktan sonra buraya khnin geleceği gerçekten önemliydi TekHf yapümadan önce ben, gerçekten Er- sin Onay 'ın bıraküğı yerden ahp da- ha aşağryadüşürmeyecekbirisininge- leceğini temenni ediyordum" diye konuştu. Fakültenin olanaklan, öğretim kad- rosu ve Bilkent Senfoni Orkestra- sı'nın önemine işaret eden Erdinç, kendisine yapılan çağnyı, yıllar bo- yunca kazandığı birikimiyle başara- bileceğini düşündüğü için kabul et- tiğini söyledi. Erdinç, Müzik ve Sah- ne Sanatlan Fakültesi'nde birikim- leri dogrultusunda çahşmalar yap- mak ve daha önceki düzeyi sürdür- mek için çalışacağmı kaydetti. Er- dinç, şöyle konuştu: "Halkın salonlanmıza gehnesini beklemeyeceğiz, daha önce de oldu- ğu gibi yine yurtiçi turnelerine ağır- lık vereceğiz. Klasik müzik dinleyi- cilerinin, sevenlerinin arttınlması açısmdan geleceğe yaünm yapılma- sma büyük önem veriyoruz. Bu doğ- nırtuda ilk ve ortaöğrenim öğrenci- lerine yönelik açıklamah, eğitici kon- serlere sezon progranunuzdayer ve- receğiz.'' Bilkent Senfoni Orkestrası ve Bil- kent Gençlik Senfoni Orkestrası'nın yurtdışı konserleri ve turnelerini art- trrarak Türkiye'nin ve kurumun ta- mtımına katkıda bulunmayı hedef- lediklerini belirten Erdinç, "Dün- yanın ne yazık ki tanımadığı ama son derece yüksek düzey ve kah'teye sahip genç yeteneklerimizi uhıslara- rası sanat ortamına tamtmak, ka- zandnmak, önceKkü hedef ve amaç- lanmız arasırtdadır" dedi. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKİYE Yazsonu, Aşk, Ay... Güneş batıyor, tepenin ardından. Daha san ge- çen aydan. Artık eylül, yanm ay körfezin üzerin- de; gündoğusu bir aynlık şarkısı... Kumsala çekilmiş kayıklar, yazsonu habercile- ri. Kız ile oğlan sarmaş dolaş; belki de son ku- caklaşmalar, son anlar, son öpücükler; yollaray- nlacak. Kim bilebilir sonrasını. Güneş battı, Somatraki ve Imroz eflatuni bir renk aldı. Içimi hüzün kaplıyor, biryaz daha bitiyor. Kız ile oğlan bir türiü aynlamıyor. Karşı kıyılar son derece belirgin; hiç böyle gör- memiştim. Geçmiş gibi. Her bir noktası açık se- çik; en ince aynntısıyla, tüm doğal çıplaklığıyla görülüyor. Ama dokunmak imkânsız; karşı kıyı çok uzakta. Kız ile oğlan sarmaş dolaş. Bir yazsonu; deni- zin mavisi lacivertle dans ediyor. Sabahın erken saatlerinde kumsalı, denizin ay- dınlık mavisini izliyorum. Sahilde kimsecikleryok. Mutlu saatler. Küçük mutluluklar tabii ki... Ne zaman Saros'a böyle yalnız baksam, Mic- hel Rio'nun Belirsizlik romanı gelir aklıma. Bir adam (yazar) sahilde, Büyük Okyanus'a bakar. Birsetin üstündeki banka oturmuştur. De- niz, ufuk çizgisi ve sonsuzluk üstüne düşünür. Bir evin bahçesindedir. Evin sahibi gelir; yönetmen- dir. Daha sonra kumsala bir kadın gelir, soyunur ve denize girer. İki adam, bu anın bir "film" olabileceğini ko- nuşur. Yazar bütün gün denizi ve kadını izler. Ka- dın ile tanımı güç bir "aşkyaşar" ve sonra yönet- men bu anı fılme çeker, vb. vb. Setin üstündeyim ve bankta oturuyorum. De- nize sonsuzca bakıyorum. Sitenin sol yanındaki yoldan genç bir kız kumsala iniyor. Tüm sitenin önünü kumsaldan yürüyor, böylece kız önümden geçryor ve onu "dakikalarca" izliyprum. Genç bir kız; yirmi iki-yirmi üç yaşlannda. Üze- rinde plaj elbisesi. Mavi büyük çiçekli. Altmışla- n çağnştınyor. Bikinisi içinde, askılardan belli. Kolunda çantası; uzun ve düzgün bir beden. Bir an bakışıyoruz. Yoluna devam ediyor, ba- şımı hiç çevirmiyorum, yalnızca bakışlanmla iz- liyorum. Görüş alanımdan çıkıp gidiyor, "yaşa- mım"dan da çıkıp gidiyor. Bir kez daha görme "şansım" var mı? Daha önceki yıllar olsa olurdu. Yayla sahili ran- ta iyice teslim oldu. Nasıl bir "imar" anlayışı, ka- bullenmesi, anlaması güç... Bizim siteye bunca yıl doğayı korumasından, sert rüzgârlara karşın ağaçlan, çiçekleri yetiştir- mesinden dolayı madalya verileceğine, Keşan Belediyesi siteden "anlamsız" yollar geçirerek cezalandınyor. "Halkçılık" adıyla... Neyse, artık Saros'un Yayla sahili de "tarih"o\- du. Karşı kıyılar gibi, belleğimde. Kızı bir kez daha göremiyorum. Başlamamış bir öykü brtiyor. Acaba, "öfüm korkusu" mu genç kız- lara "beni" âşık eden. Yoksa, bu "mavi çiçekli" kız hiç geçmedi mi sahilden, Saros'tan. Artık, dolunay körfezin üstünde hüküm sürü- yor. Ay, denizin ortasında, geçmişe uzanan, anı- lara uzanan, o inanılmaz doğaya, güzelliklere uzanan bir yol; yalnızca bellekte... Ya aşk... Ne kadar Saros parsellense de, aşk- lar şu veya bu biçimde, şu veya bu an şarkısını söyleyecek. Hep söyleyecek, ama. En karariı dinleyicileri de, ben ve ay. Bir yazso- nu daha. Işte eylülün hüznü günbatımının efla- tuni ışıklannda ve Yahya Kemal'in dizeleri du- daklarda: Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin: Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde; Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin... Velhâsıl o rû'yâ duruyor yerii yerinde! Günseli Kato New York'ta • Kültür Servisi - Osmanlı minyatürü ve geleneksel Japon resmi sanatçısı Günseli Kato'nun haziran ayında Ihlamur Kasn'nda gerçekleştirdiği enstalasyon ve performansı 'Ahenk, Cenk ve Beden', 21 ve 22 Eylül tarihlerinde New York'a gidiyor. Sanatçının performanslanna Sıtkı Kösemen fotoğraflanyla, Salih Saka müzikleriyle, Timuçin Unan ise tasanmı ile katkıda bulunuyorlar. Sanatçının performanslan, geleneksel sanatla başladığı resim üretiminin öznel uyarlamalanm içeriyor. Persan Art GaHery açıldı • Kültür Servisi - Türkiye'nın ilk özgün baskı ve fotoğraf galerisi olan Persan Art Gallery açıldı. Galeride, özel olarak hazırlanan onjinal resim ve fotoğrafiar sergilenecek. İlk koleksiyon, Özdemir Altan, Devrim Erbil, Mehmet Özer, Fevzi Karakoç, Sadık Altınok ve Faruk Akm'a ait özgün resimler; Izzet Keribar, tbrahim Zaman ve Sabit Kalfagil'e ait fotoğraflar ve Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday ve llhan Berk'e ait şiirlerin özgün baskılanndan oluşuyor. Enis Batur'dan ^Başk^aşımla^ • Kühür Servisi - Enıs Batur'un denemelerinden oluşan 'Başkalaşımlar 1-10' ve 'Başkalaşımlar 11-20' iki cilt halinde Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Yazann 1990 ve 2000 arasmda yazdığı on denemeyi içeren 'Başkalaşımlar 11-20', daha önce yayımlanmış olan ilk kitabın devamı niteliğinde. Kitap, romandan sinemaya, müzikten resme geniş bir yelpazede bir bütün oluşturuyor. BUGUN • 3. ULUSLARARASI İZMİT SOKAK FESTtVALİ'nde saat 18.00'de Bizim Sokak'ta Grup Günışığı'nın konseri; saat 19.00'da fuar müdürlüğü önünde Alper Maral'ın 'Borozanh Tarih' adh gösterisi; saat 20.30'da Cam Havuz Meydanı'nda Antalya Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu'nda 'AşkGrevi' adlı oyun yer alacak. • ÎFSAK'ta saat 19.30'da TüBn Dizdar'ın 'Çiçelderim' adlı saydam gösterisi izlenebilir. (292 42 01) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Genç Sinemacüardan Seçmeler' kuşağında Wun VVenders'in 'Buena VTsta Social Club' adlı filmi görülebilir. (251 32 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle