23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2000 PAZARTESİ HABERLER İdam veren yargıç utamyor' • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bfirosu) - 69. tzrnir Enternasyonal Fuan'nda "AB Sürecinde Düşünce Özgürlüğü' konulu konfcrans veren Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, idamların kaldınlması gerektiğini belırterek, idam cezası veren yargıçlann utandıklan için kalemlerıni kırdıklannı ve yine utanıldığı için infazlann gizli yapıldığını söyledi. Selçuk. "Geçmişte polıtikacılara uygulanan infazlar Türkiye'ye ne onur getirdi? Sonradan çoğunun türbeleri yapıldi. Türkive idam cezasını kaldırmak zorunda" dedi. İşçi taşıyan kamyonetler yarıştı: 5 ölii • BATM.VN (Cumhuriyet) -Batnıan'da. pamuk ışçılennı taşıyan ikı kamyonetin yanşması sonucu meydana gelen trafik kazasında 5 kişi öldü, 48 kişı yaralandı. Batman'ın Karşıyaka, Petrolkent mahallelerinden pamuk işçılennı tarlaya götürmek ısteyen Nasbettın Oztiirk yönetimındekı kannonet ıle Alı Alanak'ın yönetımindeki kamyonet dün sabah 07.30 sıralannda hız yanşına gırdı. Şoförlenn araçlannın kontrolünü kaybetmesi ve kanıyonetlenn şarampole yuvarlanması sonucu 5 kışi öldü. 48 kışi yaralandı. Kaçak işçi I ANKARA(AA)-SSK müfettışlennce bu yılın hazıran ayında Istanbul'da yapılan denetımler sonucunda. kuruma kaydı bulunmavan ve kaçak işçi çalıştırdığı belirlenen 1200 işyerine toplam 1 trilyon 700 mılyar Iira tutannda idan para cezası uvgulandı. tşyerlerinde yapılan denetimlerde. işverenlerin yüzde 50'sının. çalıştırdığı işçilerin çalışma sürelerini SSK'ye eksik bildirdiği de saptandı. 'Topal Yaşar' serbest • İstanbul Haber Servisi - Boşanmak üzere olduğu eşi Nurgül Yamak'ı tehdit ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan 'Topal Yaşar' lakaplı Yaşar Yavuz Yamak serbest bırakıldı. İstanbul Organize Suçlar \e Sılah Kaçakçıhk Şube Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin tamamlanmasının ardmdan Kadıköy Adliyesi"ne getirilen Yaşar Ya\ uz Yamak, nöbetçi savcılık tarafmdan serbest bırakıldı. Diyarbakır'da yakalanan 4 Hizbullahçı için 3 gün ek gözaltı süresi istendi lerorıstierın dilı çozuidu Dt\ARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakır'da eylem hazırhğı içindey- ken yakalanan 5 Hizbullahçı için 4 gün- lük gözaltı süresinin dolması nedeniy- le 3 günlük ek süre talep edildi. 17 O- cak'ta başlayan Hizbullah operasyonla- n kapsamında yurdun çeşitli bölgele- rinde yakalanan örgütün üst düzey as- keri kanat sorumlulan ve tetikçilerinin bulunduğu toplam 15 sanıklı ana dava- ya bugün devam edilecek. Kamu-Sen Genel Başkanı Resul Akay'ın şeriatçı örgüt tarafından öldürülen 23 kamu gö- revlisi adına müdahil olmak için dilek- çe verdiği davada, örgütün üst düzey yöneticilerinin, savunmalannda, birçok kişinin yargılanmasına neden olan öz- geçmiş raporları üzerinde duracaklan belirtiliyor. Diyarbakır'ın Bağlar semtinde 6 Ey- lül'de düzenlenen operasyonla eylem hazırhğı içindeyken yakalanan ve ara- lannda örgütün bilgisayar operatörü AlaattinTonga'nındabulunduğu l'ika- dın 5 kişinin terörle mücadele şubesin- deki sorgusu devam ediyor. Emniyet yetkilileri, sanıklann önemli bilgiler verdiklerini, bu nedenle 4 günlük gözal- tı süresinin dolması yüzünden ek süre talebindebulunulacağını söylediler. Di- yarbakır Valisi Cemil Serhadh'nın da konuyla ilgili olarak bir açıklama yapa- cağı belirtildi. Bu arada örgütün üst düzey yönetici- lerinin de aralannda bulunduğu 15 sa- nıklı Hizbullah ana davasına bugün de- vam edilecek. Diyarbakır DGM savcıla- n Yılmaz Aktaş ve Ömer Tuncay tpek tarafindan hazırlanan iddianamede, Hiz- bullah' ın sıyası kanat sorumlusu Edip Gümüş. asken kanat sorumlusu Cemal Tutar. tetikçiler Fuat Balca, Mehmet Feysel Bozkuş. Abdulkerim Kaya. Meh- met VaroL, Mustafa İpek, Fahrettin Öz- demir. Mahnıut Demir. Kemal Gülşen, Yunus Avcı, Sinan Yakut ve MehmetEz- me için "Ülkede mevcut anayasal düze- ni sflah zonrv la yıkarak yerine şer'i esas- lara dayalı İslam devleti kurmava kalkış- mak" iddıasıyla TCY'nın 146. madde- sı uyannca idam isteniyor. Sanıklardan Mehmet Nurettin Karabulut ve Abdui- kuddus Yersiz için ıse "Hizbullah'a üye okJuklan" gerekçesiyle TCY'nin 168. maddesi uyannca 12 yıl 6 aydan 15 yı- la kadar hapis cezası talep ediliyor. Sa- nıklar toplam 156 cınayetten sorumlu rutuluyor. Ana davanın 10 Temmuz'da görülen ilk duruşmasında şeriatçı terö- ristler Edip Gümüş ve Cemal Tutar, psi- kolojik durumlan iyi olmadığı gerekçe- siyle savunma yapmamış ve süre iste- mişlerdı. Sanıklann istemlerini uygun gören mahkeme de duruşmayı bugüne ertelemişti. Diyarbakır 3 No'lu DGM'de bugün görülecek duruşmada sanıklann, birçok kişinin yargılanmasına gerekçe olarak gösterilen ve çeşitli örgüt evlerin- de ele geçinlen özgeçmiş raporlan üze- rinde duracaklan belirtiliyor. Gümüş ve Tutar'ın, Hizbullah'ın bu özgeçmiş ra- porlannı kendi elemanlanna hazırlattı- ğını, özgeçmişi yazılan birçok kişinin kendileri hakkında derlenen bilgilerden haberi olmadığını öne sürecekleri ifade ediliyor. Özfatura'nın bürokratı gözaltında 'Balina'dayeni isimleıe ıdaşıkh İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Tür- kiye geneline yayılan ve giderek derinleş- tirilen "Balina Operasyonu" nda ünlü ve ki- lit isimlere ulaşılmaya başlandı. Operas- yonda son olarak eski Cumhurbaşkanı Sü- leyman DemireTin eşi Nazmiye DemireTin akrabası ve Maliye Bakanlığı Müsteşar Yar- dımcısı Hasan Hüseyin Şener'in kardeşi ol- duğu öğrenilen Şerif Şener ile îzmir'in es- ki belediye başkanlanndan Burhan Özfatu- ra'nın bürokratı Erdinç Mayaa da gözaltı- na alındı. Izmir'de patlayan ve Türkiye'deki çeşitli gümrük kapılanmn da içinde olduğu 100 noktaya yayılan hayali ihracat ve naylon fa- tura operasyonu kapsamında gözaltına alı- nan tzmir-Basmane Vergi Dairesi Müdürii Ahmet Abş'ın, kendisini rüşvet vererek ve tehdit ederek yolsuzluğa zorladığını söyle- diği Şerif Şener'in vergi iadelerini tahsil e- den kişi olduğu belirtildi. Izmir'in eski belediye başkanlanndan Özfatura'nın ge- nel sekreter yardımcısı, ANAP'ın Konak belediye başkan adayı ve eski Izmir Genç- lik ve Spor Iİ Müdürii Mayacı da önceki gün " ' polisçe sorgulanmak üzere gözaltma alındı. Hs Nazmiye Demirel'İR akrabasr Şerif Şe- ner'in mali müşavir olduğu belirtilerek ba- zı şirketlerin işlemlerini hızlandırdığı ve ha- yalicilerin vergi iadelerinin izleyiciliğini yaptığı öne sürülüyor. Şener'in Nazmiye Demirel'in kardeşi Ali Şener'le akraba ol- duğu da bildirildi. Şener ve Mayacı ile bir- likte ismi açıklanmayan 3 kişinin daha gö- zaltına alındığı kaydedilirken zanhlann ha- yali ihracat ve naylon fatura yolsuzluklann- daki rollerinin ne olduğu konusundaki so- ruşturmanın sürdürüldüğü belirtildi. Söğüt şenüklerinde poşu bağlav an Devlet Bahçeli, "Türk-tslam kültûründen çağdaşbir sentez yaratmamn imkânlannı bütün boyutlanyla düşünmek zorundayE" dedi (Fotoğraf: AA) Bahçeli: Çağın dinamiklerini kavrayıp hazır olmalıyız 'Küresefleşmede boğulmayalnn' Yurt Haberieri Servisi - MHP Ge- nel Başkanı, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli. küresel ilişki sistem- lerinden kopuk olarak yaşamanın olanaksız olduğunu, hu nedenle ça- ğın dinamikleriniH iyi kavranması gerektiğini söyledi. Bahçeli, "Me- sele AB'ye taraftar olup olmama meseiesi değildir. Böyle bir yaklaşım miUetierarası ilişküeri, ülkemizi ve tarihimizi küçümsemekle eşdeğer- dir" dedi. Osmanh Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümü, 719. Ertuğrul Gazı'yı Anma ve Söğüt Şenlikleri'nin 3. günü, şenlik yürüyüşü ıle başladı. Bahçeli, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez, Kültür Bakanı tstemihan Talay ve bazı milletvekilleri, omuz- lanna attıklan poşular ile Hükümet Konağı Meydanı'ndan Ertuğrul Gazi Türbesı'ne kadar Genelkur- may Mehteran Bölügü eşliğinde yü- rüdüler. Önce Ertuğrul Gazi Türbesi'ni ve Söğüt Etnoğrafya Müzesi 'ni ziyaret eden Bahçeli, yetkililerden bilgi al- dı. Buradan tören alanına geçen Bahçeli yaptığı konuşmada, tarihin büyük iniş ve çıkışlarla dolu oldu- ğunu, tarihte hiçbir milletin daıma ileriye doğru yükseldıği veya tersi ıstıkamet ıçınde olduğunun görüle- meyeceğini vurguladı. Tek Cıda-lş, teslimiyetçi özelleştirmeye karşı çıktı 'TEKEL'deki oyunlam bozacağız' İstanbul Haber Servisi - Türk-lş'e bağlı Tek Gıda-lş Sendikası, "TEKEL'in Yeniden Yapılandırma ve ÖzeUeştirflmesine İlişkin Yasa Tasansı T 'nın. TEKEL'in "sorgusuz, sınırsız, tam bir teslimiyetçilik anla> ışr>1a özcUeştirumcsinin"" kapısını açtığını beürtti, Sendika, TEKEL'in özelleştirilme yerine hukuki ve teknik anlamda gerçek bir özerkliğe kavuşturularak "yapısal reformlarla* 1 düzeltilmesi gerektiğini savundu. Tek Gıda-lş Sendikası Yönetim Kurulu'ndan yapılan yazılı açıklamada, sendikanın, TEKEL'in • Sendika, TEKEL'in özelleştirilme yerine hukuki ve teknik anlamda gerçek bir özerkliğe kavuşturularak "yapısal reformlarla" düzeltilmesi gerektiğini savundu. özelleştirilmesiyle ilgili yasa tasansı hakkındaki görüşlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a yazılı olarak iletildiği ve bu yazıda sosyal taraflann görüşlerini almak, ortak bir akıl oluşturmak için bir görüş ahşveriş ortamı yaratılmasının talep edildiği belirtildi. Ancak aylardır yazıya cevap alınamadığına dikkat çekilen açıklamada, "Yasa tasansı üzerindeki son derece hayati \e ciddi eleştiri konularuu, sosyal taraflarca bir kez bile taruşmadan, tasaruun TBMM'ye gönderilmesine karar vermek. demokratik, uzlaşmacu katüımcı işbirliği bc\anlannın, ne denli samimhetten yoksun olduğunu açıklıkla ortaya ko>maktadır" derüldi. Açıklamaya şöyle devam edildi: "Tek Gıda-tş olarak bu tarz ayak oyunlanna testtm olacağunm, oldubittilere izin vereceğunizi sananlar ciddi bir yanılgı içerisindedirter. TEKEL gibi mihonlarca ekicü binlerce işçi ve memurun geleceğinin, miryonlarra rüketicinin sağhğuun söz konusu olduğu, son derece geniş halk kiüelerini ilgilendiren bir kurumu, ne hukuk, ne ekonomi mantığına, ne de ulusal çıkarlara uygun düşen, yasa yapma tekniğine aykın ve rutarsız ' düzenlemeler ile bir çırpıda yok edebileceklerini samyorlarsa \ine bûyük bir yanügı içerisindediıier." SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Türklerin, tarihin sahip olduğu en büyük imparatorluk ve medeniyet- lerinden birisini kurduktan sonra, önemli sorunlar yaşadığını ifade e- den Bahçeli, "Medeniyet sabanuz- da bir çözülme ve ciddi bir geri kal- mışhk sorunuyla karşı karşrya kal- dık. Bugün bu geri kalmışhğın şart- lannı zorlayıp yeni bir medeniyet hamlesi yapmanın hazuiıklan içeri- sindeyken yeni bir şahlanışa imza atmanın Türk-lslam kültûründen cağdaş bir sentez yaratmamn im- kânlannı bütün boyutlanyla düşün- mek zorundayız" diye konuştu. Bahçeli bunun ılk şartının "çağıan- lamak", ıkincı şartının ise "kendi- mizi anlamak" olduğunu ifade etti. Dünyanm küresel ölçekte ilişkiler ürettiğini, eski kültür ve medeniyet alanlannın bugün büyük ve yeni iş- birliği ve dayanışma zeminlerine dönüştüğü bir tarih kesitinde bulu- nulduğunu da belirten Bahçeli şöy- le konuştu: "Bu ilişki sistemlerinden kopuk olarak yaşamanın imkânsız olduğu ortada bulunduğuna göre, yapıla- cak işi iyi tesprt ermek zorundayız. Küreselleşme sürecinin girdaplarm- da boğulmamak. küresel aktörler tarafindan beürienmiş ilişkilere tabi obnamak için bu UişkUeriiyi anlayıp yönlendireeek güç ve niteükte olmak gerekir. lşte bunun yolu çağunızm dinamiklerini kavramaktan ve ona hazır ounaktan geçer." FP Genel Başkanı Recai Kutan da Osmanh Imparatorluğu'nun ta- rihinin incelenmesi halinde statü- kocu bir tablo değil, değişken ve atı- lımcı bir tarihin çıkacağım belirte- rek her dönemde ülkeleri kuru bir statükoculuğa mahkûm etmek iste- yen çevrelerin bulunduğunu söyle- di. oralcalislar@yahoo.com Sarkis Çerkezyan, 1916 Kara- man doğumlu. 6-7 Eylül olaylannı Is- tanbul'un Yedikule semtinde yaşa- mış. Şöyle anlatıyor o günleri: "Evle- re giriyoriar, kınyortar, döküyortar, eş- yaları sokaklara atıyorlar. Yedikule Caddesi'nin üzerinde birRum kiiise- s» var, orayı ateşe verdiler... Karşı kö- şedeki apartmanın altında bir kadın çığlık çığlığa, böyle ağlayıp çırpına- rak yandaki sokağa koşarak gitti, ne yaptılarsa kadına, bilmiyonım... Biz burada bu olaylan yaşarken dünya- da herhalde başka memleketler var- dır ki orada çocuklar korkusuzca başlarını yastığı koymuş uyuyoriar. Öyle memleketlerin özlemini duy- dum o zaman." 6-7 Eylül 1955 olaylan, azınlıklarla ilgili birçok olayın üst üste geldiği ge- lişmelerın doruk noktalarından birisi- dir. Günlerce, özellikle basın tarafin- dan kışkırtılmış bir kalabalık, azınlık- ların evlerini, ışyerlerini basmış, talan etmiş, tahrip etmişti. Olayların ardın- da iki güç vardı: Siyasi irade ve ba- 6-7Eylül'denl2Eylül'e sın. 6-7 Eylül yağması ve tahribinde basın ciddi bir tahrikçi rol oynamış- tı. Kıbrıs'taki olaylar bahane edilerek tırmandırılan gerilim, sonunda yalan bir haberle doruğa çıkmıştı. Bu ha- ber, Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atılmasıydı. Azınlıklann, Türkiye'de kaderini değiştiren ve bu ülkeyi kendi tarihinden ve insanlann- dan koparan bombayı ise Yunanlıla- nn değil, Türklerin attığı daha sonra anlaşıldı. Anlaşıldı da ne oldu? Bombalama- yı yapan provokatör, devlet tarafin- dan himaye edildi ve terfi ettirildi. Bir süre öncesine kadar valiydi. Sanınm bu görevinden de emekli oldu. Bom- bayı bir devlet görevlisi atmıştı; sal- dınya Rumlar, Ermeniler ve Yahudi- ler uğradılar. Onaramayacakları bü- yük yaralar aldılar. Peki saldınların sorumlusu olarak kim hesap verdi? Komünistler ve sol- cular. Saldınyı tahrik eden ve olayla- nn başlamasında sorumluluğu olan Ekspres gazetesi "Kızıl Maske Düş- tü" diye manşet attı. Manşetin spo- tundaiseşunlarsöyleniyordu: "Tah- rikçiliğin elebaşılan, Türitiye'yi dost- suz bırakmak gayesini güttüler. 33 müseccel komünist tevkif edildi." Ekspres'i o zaman çıkaran gaze- tecilerin bir kısmı hayatta. Hâlâ ga- zetecilik yapıyorlar. 6-7 Eylül öncesi tahrik edici yayınlar yapan gazeteci- ler hayatta, bir kısmı hâlâ köşe yazar- lığı görevlerini sürdürüyor. Yani 45 yıl önce, bu ülkenin bir parçası olan azınlıkları, tamamen yalan ve uydur- ma haberlerle saldırı hedefi haline getirenler, bugün bile hükümranlıkla- nnı sürdürebiliyoriar. • • • 12 Eylül 1980 askeri darbesi üze- rine hepimiz anılarımızı tazeliyoruz. Ancak unutmayalım ki, 12 Eylül bu ülke gericiliğinde bir duraktır. Bun- dan 45 yıl önce yapılan 6-7 Eylül yağ- ması nasıl bir duraksa. Bu ülke hiç- bir zaman cuntacıları ve askeri dar- becileri yenemedi, onlardan hesap soramadı. 12 Mart 1971'in sorumlu- ları, Deniz Gezmiş'leri idam eden- ler, hem siyasette, hem askeriyede hep yükselmeye devam ettiler. 12 Mart'ta bize işkence eden, eziyet e- den birçok üniformalı terfi etmiş ola- rak karşımıza tekrar tekrar çıktılar. Deniz'lerin idamına el kaldıranlar, cuntalarda bakanlık yapanlar siyasi hayatta hep üstte kaldılar. Onlardan hesap sormak biryana hep el üstün- de tutuldular. Örneğin bunlardan bi- risi Süleyman Demirel. 12 Mart'ta cuntacılann çıkarmak istediği gerici kanunlan Meclis'te bütün gücüyle destekledi. Askeri mahkemelerin idama mahkûm ettiği Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın idamının Meclis'te onaylanması için özel birgayretgös- terdi. Bunlan yaptığı için belki de hep ayakta kaldı. Şimdi de ombudsman olacakmış. Başka ülkelere bakın; Yunanis- tan'a, Ispanya'ya, Portekiz'e, hatta birçok Latin Amerika ülkesine. Bu ül- kelerde uzun süren cunta dönemle- ri oldu. Sonunda bu ülkeler cuntala- n ve cuntacılan yendikleri için de- mokrasiye yöneldiler. Onlardan he- sap sorabildikleri için ileriediler. Biz ise bir türlü cuntalan da cuntacılan da yenemedik. Varlık Vergisi'nin sorum- lusu Ferit Melen yıllar sonra 12 Mart askeri darbesinde başbakan oldu. Atatürk'ün evini bombalayan provo- katör vali, darbecilerin başı, hâlâ ül- kenin en itibarlı kişilerinden. Türkiye, darbecileri yenemediği için ne 12 Mart'tan, ne de 12 Ey- lül'den kurtulamadı. Darbecilerin zoria kabul ettirdiği 12 Eylül Anaya- sası'yla yönetiliyoruz hâlâ. Daha ne denilebilir ki!.. 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Ohul Korkusu 'Okul korkusu', çocuklardaokulagitmekisteme- me biçiminde beliren birkorkutipiydi. Dahaçokan- nelerine bağımlı kılınmış, evortamından aynlmamış, değişikliklere uyum sağlamayı öğrenememiş ço- cuklarda görülen bu korku, üzerinde çok durulan, oldukça iyi tanınan bir sendromdur. Olasılıkla bu- gün de okula yeni başlayan çocuklann kimilerinde 'isteksizlik, kann ağnsı, bulantı, baş ağnsı' gibi be- lirtilerle ortaya çıkacaktır. Ama çocuklann duru- mundan daha ilginç olanı kimi annelerin tutumu ol- maktadır. Çocuklanna çok bağlı olan anneler, okula yeni başlayan çocuklanndan ayrılmakta zorianmakta, çocuğunun yanında olmak, hatta sınrfına girerek yanına oturmak, böylece kalmak istemekten ken- dilerini alamamaktadırlar. Ilk günün ilk saatlennde hoşgörüyle karşılansa da daha sonra artık ayrılma- lan istenen anneler, istemeyerek de olsa çıkmak- ta, okulun hemen yanındaki bir yerde oturarak ço- cuklannı beklemektedirler. Asıl üzerinde durulma- sı gereken annelerin bu tutumudur. Çünkü bu tu tum, çocuklardaki 'okulkorkusu' üzerinde önem- li bir etki yapmaktadır. Anneleri çocuklanna bağımlı kılmaya iten güdü nedir? Neden anneler çocuklanndan ayrılmakta zorluk çekmektedirler? Babalarda pek görülme- yen bu bağımlılık neden annelerde görülmektedir? Buna ilk neden, anne ile çocuk arasındaki biyo- lojik bağlılık olarak gösterilmektedir. Çocuğunu do- kuz ay kamında taşıyan, ona göbek bağıyla bağlı olan, doğurduktan sonra aylarca emziren, onu be- deninin bir parçası olarak gören anne, bu bağımlı- lığı içinde yaşatmaktadır. Elbette bu durum anlaşı- lır bir olgudur. Ancak çocuğun gereksınmeleri azal- dıktan sonra da annenin tutumunda bir değişme ol- maması, çocuğu hâlâ onun bakımına muhtaçmış gibi davranması artık biyolojik değildir, kültüreldir. Çünkü çocuk da artık bu aşın itgiyi istememek- te, karşı çıkmakta, uzaklaşmak istemektedir. Çün- kü, 1 ile 3 yaş arasındaki çocuğun en önemli he- defi 'bağımsız olmak'i\r. Artık bağımlılığa gereksı- nim çocukta değil, annede olmaktadır. Bunu gör mek istemeyen anne için sorun 'çocuğunun daha uzun yıllar onun yakın bakımına ihtiyacı olduğunu' düşünmesidir. Bu 'uzun yıllar' bütün gençlik yılla- nnı kapsayacak, hatta daha sonrasına da uzana- caktır. En büyük çatışma da çocuğun büyüyüp er- gen olduğu dönemdeki 'bağımsızlık arayışı'' sırasın- da olacaktır. O nedenle de anneler için önemli görev, zama- nında ve sırasında geri çekilmeyi bilmek, çocuğu- nun bağımsız bir kişilik kazanmasına yardım et- mektir. Ama annelerin ve babalann 'okul korkusu' sade- ce bu değildir. Korkunun bir nedeni de çocukları- nın okulda hangi davranışlan kazanacağı konusun- dadır ve bu haklı bir korkudur. Çocuklar ilköğretim döneminde arkadaş etkilerine, giderek daha açık bir ruhsal döneme girmektedirler. Bu dönemde ar- kadaşlar arasında yaygın olan, 'marka giymeye düşkünlük', 'cep telefonu kullanma', 'ınternetyo- luyla chat'leşme' gibi yeni davranışlar, aite içinde tartışmalara, uzlaşmazlıklara neden olmaktadır. Ço- cuk-genç, kendisine ailesi tarafindan yapılan uya- nlara karşı çıkmakta, arkadaşlannın yaptığını yap- mak istemektedir. Çocuk-genç de tam arkadaşla- n arasında prestij kazanmak istediği için kendi açı- sından haklı görünmektedir; ancak aiîe de onayla- madığı şeylere izin vermek zorunda kalmaktan bu- nalmaktadır. Kanımca bu durum günümüzün en önemli konulanndan birisidir ve hiç tartışılmamak- tadır. Okul Aile Birlikleri'nin ele alması gereken ko- nuların başında bu konu gelmelidir. Bu 'Gençliğin Yeni Kültürü' bütün olumlu ve olumsuz yanlarıyla. gençlenn de katılacağı toplantılarda tartışılmalıdır. Aileler bu konularda kendi başlanna, çaresiz ve toplumsal destekten yoksun kalmaktadırlar. 'Okul korkusu'bir yanıyla öğretmenlerin de kork- su olmaktadır. Öğretmenler de öğrencilerin her yıl biraz daha artan 'derslere ilgisizlik', 'düşük moti- vasyon', 'hedefseçememe', 'yanlışbeklentiler'gi- bi nedenlerle düşen verimlilikten kaygı duymakta- dırlar. Stnıf kalabalığı, velilerin aşırı beklentileri, eko- nomik kaygılar da eğitimin öğretmenler açısından yarattığı sıkıntılardır. Okul yönetimleri de 'ödenek- sizlik' yüzünden almak zorunda kaldıkları 'bağışlar nedeniyle sıkıntıya girmektedirler. Velilerle her yıl ya- şanan 'bağış sıkıntısı', sürekli bir sürtüşme yarat- maktadır. En büyük 'okul korkusu' ise sürdürülen 'ezberci eğitim'm çağın hiçbir gereksinmesine yanıt vere- memesi olmalıdır. 21. yüzyılın sözünün sıkça geç- tiği düşünülürse, eğitimin hâlâ geçmiş yüzyıllarda kalmış olmasının nasıl bir korku yaratması gerekti- ği daha iyi anlaşılır. Ezberci eğitim bugünün ve ya- nnın insanının yetişmesine katkıda bulunmamak- tadır. 'Eleştirel düşünce eğitimi'ne geçememek, 'yaratıcı eğitlm'm adını bile anmamak hepimiz için en büyük 'okul korkusu' olmalıdır. Henüz nasıl yeneceğimizi bile kavrayamadığımız en büyük korkumuz budur. Petrol-is 50. yasını kutluyor Türkiye'de en çok grevyapan sendika tstanbul Haber Servi- si - Petrol-lş Sendika- sı'nın 50. kuruluş yıldö- nümü Bostancı Gösteri Merkezi'nde düzenle- nen şenlikle kutlandı. Petrol-lş Genel Başkan Mustafa Oztaşkm. Pet- rol-Iş'in 50 yıl boyunca demokrasinin ve insan haklannın yıhnaz sa\Tj- nuculuğunu yaptığını belirtirken DİSK Genel Başkanı SüleymanÇele- bi, Petrol-lş'in bugüne kadar "zikzak çizme- den" yolunda dosdoğru yürüdüğünü vurgulaya- rak Petrol-lş'le yan yana olmaya devam edecek- lerini söyledi. Türk-lş'e bağlı 35 bin üyeli Petrol-îş Sendika- sı'nın 50. kuruluş yıldö- nümü coşkulu etkınlik- lerle kutlanıyor. Genel Başkan Mustafa Öztaş- kın, önceki gece Bostan- cı Gösteri Merkezi'nde düzenlenen şenlikte yaptığı konuşmada, 6 Eylül 1950"de Bey- koz'da. 15 petrol işçisi- nin girişimiyle kurulan Petrol-Iş'in. sendikal ha- reketin tüm dönemlerini yaşadığına dikkat çekti. Kuruluşundan bugü- ne kadar 226 işyeri ve iş- letmede grev, eylem ve gösteriler gerçekleştiren Petrol-lş'in, Türkiye'de en çok grev yapan sendi- ka olduğunu kaydeden Öztaşkın, "Sendikamız, demokrasinin ve insan haklannın yümaz savu- nucusudur. Şu çokiyi bi- nnmelidir: Bir ülkede demokrasi olmazsa sen- dikal haklar da olmaz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle