16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 1 EYLÜL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI /ekonomi(o cumhuriyet.com.tr 13 Selçuk Demiralp, büyüraenin onarılamayacak zararlara neden olabileceği uyansında bulundu Ekononüde büyüme tarbşmasıBANUSALMAN KEMER-Devlet Bakanı RecepÖnaL 2O00 yılında yüzde 7'lik büyümenın Türkiye için iyi olduğunu savunurken Hazine Müsteşan Selçuk Demiralp "Bu- gün sağlanacak hızfa büyûme gekcek- te onanlması çok zor zarartara da ne- den olabüecektir" dedi. IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cot- tareffi ise cari açık ve tüketimdeki ar- tışa ilişkin eleştirilerini sürdürürken " Büyüme hızı daraltılarak sürdürüte- biUr hale getirilmetidir" uyansında bu- lundu. Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chibber, Türkiye için rıskin başansızlıktan değil erken başandan kaynaklanabileceğini söyledi. Devlet Bakanı Önal, ekonomi zirve- sinin önceki akşam yapılan kokteylin- de büyümeden yana olduğunu vurgu- layarak "4. çeyrekte yüzde 9'luk büyü- me oJursa ydhk ortalamada yüzde 7'ye ulaşıhr. Bu Türkiye için iyidir" dedi. 2. Ekonomi Zirvesi'nde konuşan Ha- zine Müsteşan Demiralp, ekonomik is- tikrar prograrrunın ciddiyetle uygulan- maması durumunda sorunlann dâha da ağırlaşacağı uyansında bulundu. Faiz dışı bütçe fazlasının ağustos ayı itiba- nyla 6 katrilyon lirayı aşacağını belir- ten Demiralp, iç borçlanmanın geri öde- melerin yüzde 75'iyle sınırlandınlma- sıyla hem borç dağının yükselmesinin hem de piyasalardaki nakit sıkışıklığı- nın önlendiğini anlattı. Demiralp, 2000 yılında 21.5 katril- yon civarındaki faiz ödemelerinin 9 Devlet Bakanı önal: Yüzde 7 büyüme iyidir \Hazjne Müsteşan Demiralp: Büyüme onanlamayacak zararlara neden olabilir # IMF Türkiye Masası Şefi Cottarelli: Büyümenin hızını daraltın 2001 'de 15 katrilyon liraya ineceğini be- lirtirken "2002'deki bütçe açığuun ulu- sal gelire oranuun yüzde3'lerin altında kalabileceğini" söyledi. Demiralp'ten uyan Büyümenin yüzde 5.5'lik hedefi ge- çeceği, yüzde 6-7'lere ulaşacağının tah- min edildiğini vurgulayan Demiralp, "Bugün sağlanacakhızh büyüme gete- cekte onanlması çok zor zararlara da neden olabflecektir. Buna dikkatedflme- si gereJdr" dedi. Demiralp, buyıl için ulusal gelirin yüz- de 4'ü düzeyinde cari açığın faiz dışı fazla da dikkate ahndığında sürdürüle- bilir olduğunu söyledi. IMF Türkiye Masası Şefı Carlo Cot- tarelli, ücret ve fıyat politikalan konu- sunda işçi-işveren ve hükümet arasın- da karar alınmasını istedi. 2000 yılın- da bir kısım ücretlerin hedef enflasyo- na uygun arttınldığını, ancak azalan enflasyon döneminde gerçek işçı ücret- lerinde artış meydana geldiğini belir- terek önümüzdeki dönemde yapılacak iki yıllık kamu kesimi toplu iş sözleş- melerine dikkat çekti. KlT'lerde 1999 ve 2000 ücretlerinin yüzde 40 dolayın- da arttığını, bazı özel sektörün de bu du- rumda olduğunu vurgulayan Cottarel- li, bunlann işsizliğe yol açabileceğıni ileri sürdü. Daha aktif ücret politikası uygulan- ması için hükümet-işçi-işveren temsil- cilerinin mutabakata varmalan gerek- tiğini söyleyen Cottarelli, "bumın fiyat arnşlan üzerine de teşmil edilmesi ge- rektiğüıi" kaydetti. Cottarelli, risklere karşın başanya ulaşılacağını belirtirken petrol fıyatla- n ve faiz oranlanndaki artışlann dış et- kenler olduğunu, iç riskler üzerinde de durulması gerektiğini söyledi. İç talep ve tüketimdeki hızlı artışa dikkat çeken Cottarelli, "Bu, halkın programa inan- cmdan kaynaklanıyor. Bu, aynı zarnan- da enflasyon beklentüerinin hâlâ yük- sek olduğunu, tasamıflann hâlâ eskisi kadar cazip olmadığuu gösteriyor. Özel lüks tüketim mallannda bu y> hn ilk yansında ciddi arüş var. Bu nok- tada iç takbin daha sürekli bir tabiatta olup ounadığuu söylemek için henüz erken. İç talebin bu yıl reel olarak yüz- de 10 artacağmı düşünüyorum. Bek- lentileri aşacak. Aynı zamanda daha büyük cari açık verebüecek" diye ko- nuştu. Cottarelli, ince ayardan ne kas- tettiğine ilişkin olarak da şunlan söy- ledi: "Tüketimin hızını kesebilmek için güçlü politikalanı ihtiyaç var. Enflas- yon düşmeklebirükte,hâlâ yüksek. Ca- ri açık başlıca sorun olmaya devam ediyor. Büyüme htzının daralülarak sür- dürülebilir hale getirümesi gereldyor." Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chibber, programın devam edebilmesi için sosyal kurumlann ihmal edilmemesi gerektiğini vurgularken Türkiye için riskin başansızlıktan değil erken başandan kaynaklanabileceğini söyledi. Türkiye ekonomisinin dalgalı bir seyir izlediğini belirten Chibber, "Aşm ısnmayıönlemekiçin 2001 yıhnda bütçede ciddi önlemler alınmalı. Hesaplanmıza göre ekononüde 2000 yümdayiizdeöTıkbüjiiıneyeerişikcek'' diye konuştu. Merkez Bankası Baskanı Ercel 4 Her şey yokmda' Zirvede iyimser mesajlar verildi Merkez Bankası Baş- kanı Gazi Erçd, prog- ramın yolunda gittiğıni vurgulayarak, enflasyon hedefinde tek haneye doğru ilerlendiğini söy- ledi. Erçel, Türkiye'yle benzer programlan uy- gulayan Meksika ve îs- rail'in kur ve ücret don- durmada daha güçlü ön- lemleri uyguluyor olma- sma karşın Türkiye'nin ilk 8 ayda kaydetüğı ge- lişmelerin bu ülkelerle koşut olduğunu anlattı. Politik kararlılık ve dış desteğin yerinde ol- duğunu kaydeden Erçel, uygulanan politikalann stoklan azalttığını, bu- nun yerine dışalıma yön- lendırdiğini belirtirken "Cari açtkartaşmm kont- roi edüemez noktada ol- madığını görüyorum. Tenunuz ayından itiba- ren büyümenin hmesi- ni kaybetâğhü göriiyo- nım. BüyOme, yüzde % 8'den yüzde 5.5-63 ara- suıda, btzim beklediği- mizyeredoğru jpdiyor" dedi. KEMER (Cumhuriyet) -TEBlAT tarafindan Kfimer ilçesinde düzenlenen 2. Ekonomi Zirvesi'nde, he- deflere ulaşmadaki güçlük- lere karşın iyimser mesaj- lar verildi. Devlet Bakanı Recep Önal, hedef enflas- yona gecikmeyle ulaşıla- cağını vurgularken "Sıkı paravefinansman pothika- laruun yanı sıra bazı yapı- sal reformlann da eş za- manh olarak gerçeklestirfl- mesi zorunludur" dedi. Dev>et Bakanı lunca Tos- kay. ihracatın en kritik dö- nemini yaşadığını, cari açı- ğın da revize edilebileceği- ni söyledi. Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanı Ya- şar Okuyan da SSK'delu açığın tahmin edilemeyen ölçülerde kapanmaya doğ- ru gıttiğinı, on yıl sonra sis- temin başa baş hale gele- ceğini savundu. 2. Ekonomi Zirvesi'nde, kabine üyeleri ile bürok- ratlar ülkenin ekonomik durumunu masaya yatırdı. Devlet Bakanı Recep önal, temel ekonomik gösterge- lerde denge ve istikrann gerçekleştirümesi için uzun dönemde kamu finansman dengesinin saglam bir ya- pıya kavuşturulması, glo- bal ekonomi ile bütünleş- me çabalannın sürdürüle- rek dış dengenin sağlıkh biçimde korunması gereği üzerinde durdu. Uygulamaya konan eko- nomik programın klasik bir stabilizasyon programı ol- madığını kaydeden Önal, "Uyguladığımız program, içinde bulunduğumuz yıl içinen azmdan yüzde55 bü- yüme hedeflni öngörmek- tedir" di> e konuştu. Önal, " Başta petrol olmak üzere bazı temel hammadde fi- yadanndaki beldenmedik aroşlar dolar-Euro parite- sindeki sapmalar doğalko- şullan nedeniyletarım sek- töründeki olumsuz geliş- melere karşın yıl sonu için hedeflediğimiz enflasyon oranlanna birkaç ayhkge- cikme> le ulaşacağız" dedi. Telekom'un özellestirilmesi 'Adam giU ohııah^ KEMER (Cumhuri- yet) - Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, Antalya'da geTçekleştirilen2. Eko- nomi Zirvesi'nde yaptı- ğı konuşmada. ulaştff- ma altyapılan konusun- da bilgi verdi. Öksüz, Türk Telekom'un insan gücü ve kalitesiyle dün- yadan geri olmadığım belirterek "Adam gibi özelleştinne yapılmalı. Mcdanü, adakttidavra- nırsak bunda başarüı oluruz. Türk Telekom gerçek değerinde saûl- man, aksi halde mükti- tnizi rahatsız eder hale getaüştir. Beceremeyen, suçu başkasına aüyor" dedi. Demiryolu taşıma- cılığını yaşama geçir- mede kararlı olduklan- nı kaydeden Öksüz, "50 yüda 700 küometre de- miryoluyapnuşız. Cum- huriyetin ilk >ıllannda 300 küometre demrno- hı yapıbnış. Artar, yeter ' diyoriız.Demir\«UaniyT- - teştirilecek.TCDDyeni- den yapüandınlacak" diye konuştu. DUNYA E K O N O M İ S I N E B A K I Ş / ERGtN YILDIZOĞLULONDRA.rgmeergln.demon.o.uk Petrol ve Dunya EkonomisiBir süredir petrolün varil fıyatı yükseliyor, yo- rumcular ise özellikte ABD'de "Eskiden ol- saydı petrol krizi yaşanırdı, halbuki şimdt..." diyerek bir "yeni paradigma"ya iman tazeli- yorlardı: Yeni ekonomi, enflasyonsuz, sürekli bü- yüme... Geçen hafta bu ruh hali değişti, ulus- lararası gazetelerde bir "petrol krizi", bir pa- nik havası egemen okJu. "OPEC karteliyine dün- ya ekonomisini tehdit ediyordu. Global istik- ran yine dinamitlemek üzereydi..." Ancak, ne önceki iyimseriik ne de geçen haf- taki panik gerçek durumla uygunluk hatinde. Gün- demde, satt petrolfiyatlanndankaynaklanan bir kriz yok. Ancak, dünya ekonomisinde tehlike- li bir konjonktür gelişiyor. Tehlikeli durum, her şey mükemmelken açgözlü, Üçüncü Dünya "azgelişmişlerinin" petrol fıyatlarını arttırma- sından değil, fiyat artışının, bir büyüme devre- sinin sonuyla çakışmaya başlamasından kay- naklanıyor. Petrol krizleri ve bugün 10 yılda bir olmak üzere üç petrol krizi ya- şandı: 1973'te Arap ülkelerinin petrol ambar- gosu; 1980'de Iran-lrak Savaşı; 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali. Herüçolayındaarkasında, bu- günkünden farklı olarak birer siyasi kriz var. ikincisi, petrol fiyatlan son 10 yılın en yüksek düzeyine ulaştı ama, reel olarak hâlâ 1975, 1982 ve 1991 düzeylerini yakalamış değil. Bu- nun için de kimi gözlemcilere göre varil fiyatı- nın 40 dolan geçmesi, kimilerine göre de 80 do- lara yükselmesi gerekiyor (Stardfor, 30/08). 40 dolar, aşağıda değineceğim nedenlerden dolayı ulaşılabilir bir düzey (örneğin, Goldman Sachs 50 dolara ulaşılabileceğini düşünüyor - The Observer, 3/08), ama 80 dolar olanaksız. Diğertaraftan, petrol fiyatlannın, gelişmişül- ke ekonomilerini etkileme gücü, 20 yılda belir- gin bir şekilde azaldı. Örneğin ABD ekonomisinde, 1 milyondolar- lık mal ve hizmet üretmek için 1975 yılında 1.400 varil ham petrol gerekliyken bugün (1999) 800 varil yeterii. Arjantin, ABD, Ingiltere, Mek- sika, Kanada ve Tayvan gibi ülkelerin enerji kul- lanma verimliliği geçtiğimiz 10 yılda yaMaşık yüz- de 40 arttı (a.g.e). Daha sınırlı olmakla birlikte, Avrupa ve Japonya'da, enerji kullanım verim- liliğindeönemli artışlarvar. Nihayet, bilişim-ile- tişim sektörieriyle ağır sanayi sektörlerinin pet- rol tüketme eğilimlerinin birbirinden farklı oldu- ğunu, gelişmiş ülkelerde hizmet sektörünün ağırlığının geçen 30 yılda arttığını da göz önü- ne alırsak, dünya ekonomisinin, özellikle de gelişmiş ülkelerin "petrolşoklanna" direncinin önceki krizlere göre büyük ölçüde arttığını söy- leyebiliriz. Ancak bu tespiti yapmak bir şey, dünya ekonomisinde gelecekte oluşacak bir kriz- de petrol fiyatlannın hiçbir rol oynamayacağı- nı söylemek ise bambaşka bir şey. Fiyatlar neden hızlı yükseldi? Petrol fiyatlan iki yılda yüzde 300 yükseldi ama bunun arkasında, yalnızca, OPEC'in Mart 1999'da günlük üretimde, 1.7 milyon varil bir rilerin Asya'daki toparlanmanın hızını, talep ar- tışını yanlış hesaplamış olması var. Böylece gi- derek stoklar geriledi, piyasalar sıkıştı (Les Ec- hos, 08/09). DiğertaraftanInstituefor Inter- national Energy Studies'in bir analizine gö- re, 30 dolar/varilfiyatıABD ekonomisinin mak- ro gereksinimleri açısından istenen bir düzey (Mayıs 2000). OPEC üyelerinin bir kıtlık yaratacak kadar kısıntı yaptıklannı söylemek de mümkün değil. OPEC'te toplam kapasite fazlası günde 3 mil- yon varili geçmiyor (The Guardian, 8/09). Bu- nun 1.3 milyon varillik kısmı Suudi Arabis- tan'ın elinde. Venezüella gibi üyelerin ise ha- Tırmanış sürüyor varil fiyatı ($) 1990 91 92 93 94 95 96 97 98 99 2000 Kaynak. Bloomberg kısıntı yapmayı becermiş olması yok. 1990'la- nn başından Asya krizine kadar, 20-25 dolar koridorunda istikrarlı bir dalgalanma izleyen petrol flyatlan, 1998 içinde adeta çöktü, Ocak 1999'da 10 doların altına indi. Centre For Global Energy Studies'in direktörü Dr. Cha- labi'ye göre OPEC üyeleri toplam 52 mil- yar dolar gelir kaybına uğradılar; ekono- mileri, sosyal yapılan büyük darbe yedi (CGES, Temmuz 1999). Son iki yıldaki tırma- nış bu fiyat düzeyinden başlayan bir "düzelt- me". Fiyatın, yeniden 20-25 dolar düzeyinde stabilize olamamasının arkasındaysa, Soci- ete General Secuities ekonomistlerinden Arjuna Mahedran'ın işaret ettiği gibi, rafine- Gündemde, satt petrol fiyatlanndan kaynaklanan bir kriz yok. Ancak, dünya ekonomisinde tehlikeli bir konjonktür gelişiyor. Tehlikeli durum, Üçüncü Dünya "azgelişmişlerinin" petrol fiyatlannı arttırmasından değil, fiyat artışının, bir büyüme devresinin sonuyla çakışmaya başlamasından kaynaklanıyor. len hiç kapasite fazlası yok. Bu koşullarda bu gün isteseler, üretimi arttırmalan da pek müm- kün değil. Üstelik bu ülkeler, Suudi yönetimi üre- timi arrtınpfiyatJandüşürmeye başlayınca önem- li gelir kayıplanyla karşı karşıya kalacaklar. Petrol fiyatlarındaki tırmanışın arkasındaki bir diğer etken de tanker kapastteleriyle ilgili. Oil & Gas Journal'm aktardığına göre, kapa- siteler altı aydır tümüyle dolu. Bu yüzden OPEC toplantısından maksimum düzeyde bir üretim artışı karan çıkmış olsa bi- le, bu üretimin tüketiciye ulaşmasında 6-12 ay- hk bir gecikme kaçınılmaz. Raymon James As- sociates'e göre OPEC'in önümüzdeki 18 ay boyunca zaten üretimini belirgin bir şekilde art- tırması da mümkün değil (Oil & Gas Journal online, 8/09). Nihayet istatistiklere göre, petrol piyasasında, fiyat değişikliklerinin tüketiciye ulaşması için yaklaşık 18 aylık bir süre gereki- yor (The Observer). Tüm bunlar, salt OPEC'i suçlamanın yan- lışlığının yanı sıra doğal olarak bir şeyi daha gösteriyor: Pazar günü yapılan toplantıda, üretimi, beklenmedik büyüklükte arttırma ka- ran alınmış olsa dahi, ne petrol flyatlan hemen bir düşme eğilimine girecek ^aten önümüz kış, talep güçlü) ne de dünya ekonomisi bir sene önceki güçlü büyüme trendine geri dönebi- lecek. Dünya ekonomisine dönersek... Birçok ekonomist, ABD ekonomisinde bir ge- nişleme döneminin bitmekte olduğunu düşünü- yordu. Bu yavaşlamanın sert bir duraklamaya dönüşmesi, borsalarda da büyük bir sarsıntı yaşanması mümkün. Avrupa ve Japonya eko- nomilerinin, henüz, genişleme devresinin er- ken bir aşamasında olduklan için bir süre da- ha büyümeye devam etmeleri bekleniyordu. İyimser yaklaşımlara göre, bu da ABD ekono- misindeki yavaşlamanın yaratacağı olumsuz etkiyi dengeleyecekti. Ne var ki petrol fiyatla- nndaki artış, işte böyle bir konjonktürde, tam da merkez bankalan, enflasyonist baskılan denge- lemek, Asya krizi sırasındayaratılan likiditeyi em- mek için faizleri yükseltmeye başladıklan sıra- da başladı. Şimdi, merkez bankalannın daral- tıcı ekonomi politikalannın etkileri, petrolün ba- stncıyla daha da ağırlaşacak. Ya da merkez bankalan faizleri yükseltmekten vazgeçecekler. Konjonktüre Euro'nun rekor düzeyde düşük olduğu bir dönemde yakalanan Avrupa'da bu paradoks daha da güçlü. Merkez bankalan fa- izleri yükseltmeye devam ederse, ekonomik durgunluk, işsizlik artışı tehlikesi var; eğer et- mezlerse de yüksek enflasyon... Uzun bir sü- redir aşın iyimser beklentilerle ilerleyen mali piyasalar ise Morgan Stanley'den Stephen Roach'a göre, "Yaklaşmakta olan ekono- mik yavaşlamanın tüm olası etkilerine ha- zıriıklı değiller" (Global Forum, 5/09). Bura- da bir borsa krizi senaryosu var. Tehlike, zaten başlamış bir sürecin, petrol fiyatJanndaki "dü- zeltmenin" etkileriyle hızlanmasından kaynak- lanıyor, yoksa tek başına petrolün fıyatımn ar- tıyor olmasından değil... ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Doğum Sancılam (I) Ülkemizde demokratikleşme süreci, uygun de- yimiyle kör-topal gidiyor. Daha doğrusu gitmiyor. Sürecin en önemli eksiklerinden biri, belki de bi- rincisi, örgüt içi demokrasinin eksikliğl, giderek yokluğudur. Siyasal partiler başta olmak üzere, sendika, dernekve benzeri örgütlerde, yaptlanma, kural olarak yukandan aşağıyadır. Merkez, belirie- yicidir. Merkezin belirleyiciliği, att birimlere ya da üye- lere yaşam hakkı tanımayacak boyutlara kolayca uzanabilir. Partilerde, önemli kararian, genel başkan tek ba- şına, kimi zaman da eşi ya da çok yakın çevresiy- le alır. Kararın nasıl ve kimlerie alındığı, çoğu kez belli değildir, kararalma süreci, sorgulanamaz. Ve- rilen karar tartışılmaz; ona uyulur; uymayanlar da gider. Bu kaskatı merkezci anlayışın en somut an- latımını geçenlerde bir partinin genel başkanı yap- tı. Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, "Ta- biri caiz ise, bizde Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki di- siplin aynen var" diyordu (Milliyet, 27 Ağustos). Gerçekte bu durum sağdaki tüm partiler için, bel- ki çok az bir derece farkıyla, geçeriidir. Demokrasinin işlemediği bu benmerkezci Örgüt yapılan, doğal sonucunu veriyor; siyasal kısıriık, verimsizlik ve üretimsizlik yaratıyor. Bu olgu, çok partili yaşama geçildikten sonra birikimli olarak ya- şanıyor. Siyaset, toplumun sorunlan karşısında du- yariılığını yitirmiş bulunuyor. Örgütler, içsel devin- genlik ve yapısal dönüşüm kazanamıyor. özellik- le, yann yirmi yaşını tamamlayacak olan 12 Eylül rejiminden sonra, uygulama da en aşın uçlanna gö- türülüyor. Yaşı seksenlere yaklaşanlar yerierine ya- pışıyon yerlerini alabilecek kişilerin ortaya çıkma- sını engelliyor. Genel başkan, partiyi kendi tapulu malı sayabiliyor. "Toprağıma çadır diktirmem" ya da "Gecekondu yaptırmam" sözleri anımsanma- lı. Daha geçenlerde bunlardan biri, orta yaşını çok- tan geçen olası bir rakibi için, "O dünkü çocuk, onu biz büyüttük" diyerek, köleci bir mantıkla, ki- şiyi neredeyse özel mülkü sayacak bir anlayış ser- giliyordu. Bu türyapılanmanın ana nedeni, partilerin örgüt- lenmelerinin, üyeden değil, tepeden başlamasıdır. Çoğu parti genel başkanı, kendini partisinin sahi- bi olarak algılıyor. Ona ve çevresinde bir ilk çem- ber oluşturanlara yakın olmak, siyasette başanya giden yolu açıyor. Genel başkana ya da çevresi- ne ters düşmemek siyaset yapmanın en belirteyi- ci öğesi oiunca, düşünce ve yaklaşım çeşitliliği doğmuyor. Bu durumda, üyenin ya da il ve ilçe ör- gütünün, bulunduğu yörede siyasal çalışma yap- masının hemen hiçbir değeri kalmıyor. Çoğu örgüt birimi, her an gelecek bir faks ile görevden alına- bileceği kaygısıyla yaşıyor. Bu tür bir siyasal yapılanmanın, genel başkan olan- lar, genel başkan olacak olanlar ve bunlann yakın çevreleri dışında savunuculan da var. Savunma gerekçeleri ise genelde, parti disiplini. Genel se- çimde en çok oyu alarak Meclis'e giren partilerin bu başarılannda asıl nedenin parti içi disiplin oldu- ğu sürekli olarak vurgulanıyor. Öbür partilerin de on- lara benzemeleri istenebiliyor. Demir yumruk gibi bir disiplin, partilerin başansının nedeni sayılıyor. De- mir yumnıklu parti özentisi yaygınlaşıyor. Ve tümüyle demokrasi-dışı; tümüyle yanlış; bas- kıcı; kimi tanımlamalara göre faşizan ya da yan fa- şizan siyasal yapılanmalar sürüp gidiyor. Siyasal açı- lım sağlanamıyor. Demokratikleşme gerçekleşmi- yor. En büyükleri yüzde yirmilerde oy alan partiler, birbirine benzeyen beşlikler gibi, toplumdan ve onun sorunlarından uzak dar bir alanda tepişiyor. • • • CHP, aylardır tüm örgütünün katılımıyla yeni bir tüzük hazırlıyor. Tüzük taslağı çok önemli yenilik- ler içeriyor. Bunlann bazılan şunlar: Aday saptama- da ilke olarak tüm üyelerin katılımıyla önseçim, c/ns/yet kotası, yatay örgütlenme, etik kurallar ve örgütlerin görevden alınmaması ilkesi. Bunlann her biri aynca incelenmeye değer/föWü değişim yol- landır. Bunlann bütünü, katılımcı bir parti yapısını ve örgüt içi demokratikleşmeyi esas alıyor. Bunla- nn tümünü inceleme olanağı olmadığından, bura- da yalnızca en çok tartışılan görevden alma konu- suna değiniliyor. İl ve itçe örgütlerinin, belli koşullarda, üst yöne- timterce görevden alınması yaklaşımı benimsenme- li mi? Bu soruya verilecek yanıt çok önemlidir. CHP'nin üyeleri ve örgütleri bu büyük ikilemi yaşı- yor. İki görüş var. Çok özet olarak, kimileri, değişik nedenterle de olsa, üst yönetimterin, att yönetim bi- rimlerini görevden alma yetkisine sahip olması ge- rektiğini öne sürüyor. Bunun tam karşıtı görüste olan- lar da seçimle geien, seçimle g'ıder ilkesinin benim- senmesini öneriyor. 4 Eylül Sıvas Kongresi'nin, 9 Eylül de CHP'nin kunjluş yıldönümüydü. Kamuoyunda CHP tartışı- lıyor, ancak yeni tüzük çalışmasıyla, yeni yapılan- masıyla, demokratik açılımlanyla değil, kimi birey- sel çıkışlaria. Bu konuyu haftaya sürdüreceğiz. e-posta: yakup " metu.edu.tr Bakû-Ceyhan çevreyle dost olacak ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Bakû-Cey- han petrol boru hattı pro- jesinin temel mühendis- ük çalışmalaruıı yürüten Pipeline Engineering (PLE) fırması, boruhat- tırun ormanlık veya arke- olojik bulgulann bulun- duğu alanlardan geçme- yeceğini açddadı. PLE Firması Proje Di- rektörû Hartmut Schinn, temel mühendislik çalış- malan konusunda BO- TAŞ ile ön etüt anlaşma- sını (prework agreement) imzaladıklannı belirte- rek boru hattının Türki- ye kısmında arazi çalış- malannın 1 Ekim'de so- na ermesinin öngörüldû- ğünü söyledi. Temel mü- hendislik çalışmalarının da altı ay içerisinde biti- rilmesi hedefleniyor. Te- mel mühendislik çalış- masrnın Gürcistan sını- nndaki Posof ilçesinden Ceyhan'a ulaşacak boru hattının geçeceği güzer- gâhın tespitini kapsadı- ğını belirten Schirm, her biri 5 metre genişliğinde 3 güzergâhın bulundu- ğunu kaydetti. www. .com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle