16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CumhuriyeC tmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavın Yönetmenı: Orhan Erinç • Genel YaMn Koordınatörir Hikmet Çetinka^ a # Yazıışlen Müdurü. Ibra- him Yılâız 9 Sorumlu Müdur. Fik- ret tlkiz • Haber Merkezı Müdurü. Hakan Kara tstıhbarat Cengiz Yüdınm • Ekonomı Özlem Yüzak • Kültür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir V iicelman • Makaleler Sami Karaören • Duzeltme Abdullah Yazıcı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın Kurulu tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şâkran Soner, Ibrahim Yüdız, Orhan Bursalı, Mustafa Balba). Hakan Kara. Ankara Temsıkısr Mustafa Balbay Atatüık Bulvan No- 125,Kat.4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks 4195027 • Izmır Temsılcısı Serdar Kızık, H Zıya Blv 1352 S 2/3Tel 4411220. Faks 4419117•AdanaTemsılcısı: Çetin Yiğenoğlu, lnönü Cd. 119 S No 1 Kat 1, Tel 363 12 ll,Faks:363 12 15 Müessese Müdürû: Üsriin Akmen # Koordınatör Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Biilent Yener • ldare Hüsevin Gürer • Satış Fazilet Kuza MEDVA C: • Yönetım Kurulu Başkanı - Gene! Mûdur Gülbin Erduran 9 Koordınatör Reha Işrtman # Genel MudurYardimcısı SetdaÇoban Tel 514 07 53 - 5H 95 S0-5138460-61. Faks 5138463 \a>ımla>aa ve Basao: Yenı Gım Haber Ajansı. Basın ve Yayıncilık A Ş Turkocağı Cad 39 41 Cağaloğlu 34334 Islanbul PK 246 - SırUc. 34415 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20hall Faks (0/2I2I5H85 95 www.cumhunyet.com.tr 11 EYLÜL 2000 tmsak:5.04 Güneş: 6.34 Öğle: 13.08 tkindi: 16.39 Akşam: 19.28 Yatsı: 20.52 Atiantis kenetiendi • HOUSTON(AA)- Amenkan uzay mekiği Atlantis, Uluslararası Uzay Istasyonu ıle kenetiendi. ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nden (NASA) yapılan açıklamaya göre mekik, Kazakistan'ın 318 kilometre üzerinde dünya yörûngesinde konumlanan istasyonla herhangi bir sorun çıkmadan kenetiendi. 2'si Rus, 7 uzay adamından oluşan mürettebat, üç modülden ibaret ıstasyonda, iki ay sonra gelmesi planlanan ekibin rahat etmesi için "düzenleme" çaltşmalan yapacak. Bu çahşmayla istasyon modülleri, kasım başında 4 aylığına gelecek üç uzay adanunrn yerleşmesine hazır durumda olacak. Dünya Böbrek Kongresi • NEVŞEHfit (Cumhuriyet) - Nevşehir'de 5 gündür süren 4. Uluslararası Hipertansiyon ve 1. Dünya Böbrek Kongresf nde yapılan genel kurulda, Dünya Böbrek Konfederasyonu Genel Sekreterliği ve Muhasip Oyehği'ne Türkiye Böbrek Vakfı Başkanı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji- Hipertansıyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yahya Sağlıker getirildi. Konfederasyona bağlı ülkelerin bilim adamlan ile böbrek hastahklan, nakıllen ve diyaliz konulannda çahşmalar yapacaklannı belirten Sağlıker, bu konulardaki her türlü bilimsel çahşmaya destek olacaklannı bildirdi. Yeşilçam'm tuzak ve iftiralann gözü yaşlı ve boyun eğen kurbanlannın yerini mücadeleci kadınlar aldı Şiddet vazgeçilmeyen öğe 'Hayaüerinkaduu' 44 vaşında ve dört çocuk annesi olma- sına karşın güzelliğinden hiçbir şey kay- betmeyen eski manken Jerry HalL, son olarak tiyatro oyunculuğuna soyundu. Londra'daki Gielgud Tiyatrosu'nda gösterime giren ve Terry Johnson tarafindan sahneye konan "The Graduate" adb oyunda Hall, Mrs.Robinson karakterini canlandınyor. Hall. Mrs.Robin- son karakreri için şunlan söjlüyor: "Muhteşcm bir roL çünkü artık ikonlaş- ıtuş. 'Mrs.Robinson" r f r ^ t i i i t h rş ğ ğ oğlanlann hajallerini süsleyen, yaşlı ve çekici bir kadın. Çok keyifli bir rol." BAHAR TANRISEVER ANKARA - Televizyon kanal- lannın ana yayın kuşaklannın önemli bir parçası haline gelen yerli dizilerdeki kadın karakter- ler giderek Yeşilçam öykülerinin tersine daha mücadeleci ve di- rengenkimliklerkazanıyor. "Ye- niKadm" imgesini geleneksel ile modern arasında bir sınırda tu- tan dizilerde aile olgusu korunma- sı gereken toplumsal değerlerin başında geliyor. Şiddet ise vazge- çilemez öğe olmayı sürdürüyor. Ankara Üniversitesi tletişim Fakültesi araştırma görevlileri Se- vilay Çetenk ve Nüüfer Tiınisi'nin "Yerli Dramalarda Kadın Temsi- li ve Şiddet" başhklı araştırması, Dünya Kitle tletişimı Araşnrma • "Yerli Dramalarda Kadın Temsili ve Şiddet" konulu araştırmaya göre, yerli dizilerdeki kadın karakterler giderek mücadeleci ve direngen bir kimlik kazanıyor. Vakfı'nca çıkanlan "Televizyon Kadın ve Şiddet" adlı kitapta ya- yımlandı. Dızıleri, aile, cemaat, şarkıcı-sanatçı, çalışma yaşamı merkezli ve zenginlerin yaşamla- nnı konu alanlar olmak üzere 5 başlık altında toplayan araştırma- da buna uygun olarak "Şehnaz Tango", "Aynah Tahir", "Deli Di- vane", "SıcakSaatler" ve "Kara Melek" dizilerinin 6'şar bölümü üzerinden kadın temsili ve şiddet konulan inceleniyor. Dizilerde öykünün devamlıhğı ve izlenirliğini sağlamak için sık- lıkla şiddet ve cinsellik unsurla- rına yer verildiği belirtilen araş- tırmada vanlan sonuçlardan ba- zılan şöyle: - Kadonlann yüzde 30'unun ça- lışıp çalışmadığı belirsiz. Yüzde 23'ünün meslek tanımı yapılmı- yor, yüzde 24'ü iş kadını, yüzde 17'si ev hanımı, yüzde 3'ü vasıf- sız ışçi, yüzde 3'ü işsiz olarak temsil ediliyor. - Ideal bir erkek soğukkanlı. cesaretli ve başanlı olarak tanım- lanırken ıdeal kadın özellıkleri duygusallık, zarafet ve sadakat olarak sayılıyor. - Geleneksel kadın rollerine ilişkin kurgular dizilerde alttan alta ıdealize edilmeye devam et- se de kadın karakterlerin bazı ba- kımlardan dönüşümleri dikkat çe- kiyor. Mücadeleci kişililderi vur- gulanan kadın karakterlerin büyük çoğunluğu tuzaklarla dolu güç yaşam koşullan ıçınde rasyonel kararlar üretebilen zeki kadınlar olarak tanımlanıyor. - Kadın karakterlerin yüzde 72'si amaçlannı gerçekleştirmek için öncelikle ikna etme ve uzlaş- ma yöntemlerine başvuruyor. - Dramalarda şiddet, türün ya- pısından kaynaklı olarak vazge- çilmez. Izlenen bölümlerde 75 fi- ziksel, 99 psikolojik, 78 toplum- sal şiddet uygulandığı gözlendi. İTU'DEKİ BOLUME KAY1TLAR 15 EYLUL'E KADAK 'Konut ve Deprem y üzerine yüksek lisans programı tPEKYEZDANt tstanbul Teknik Üniversitesi (ÎTÜ) ta- rafindan ılk kez Türkiye'de bir ünıversi- tede "Konut ve Deprem" konulu yüksek lisans programı başlatıldı. Olası bir dep- rem öncesinde, deprem sırasında ve son- rasında aiınacak önlemlerin _«____ araştınlacağı programdakı en büyük amaçlardan bırı de "depreme dayanıklı sağlam konut yapıbnasL" ITÜ Sosyal Bilimler Ens- titüsü bünyesinde, Mimarlık Bölümü ile Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü'nce hazır- lanan ve TÜBİTAK Inşaat Teknolojileri Araştırma Gru- bu (INTAG) ile İTÜ Konut — — Araştırmalan Ünitesi'nın destek verdiğı "Konut ve Deprem" tezsiz yüksek lisans ikinci öğretim programı oluşturuldu. Program koordmatörlerinden ITÜ Şe- hir ve Bölge Planlaması Bölümü öğretim üyesi Prof. Nuran Zeren Gülersoy, 17 Ağustos depreminin, deprem afetine kar- • Program kapsamında deprem riskinin azaltılmasına yönelik çözüm önerilerinin araştınlacağı belirtildi. şı ülkemizin hazırlıklı olmadığını göster- diğini söyledı. Gülersoy, bu programın başlangıcmın Kocaeli depremi ve depre- min etkilerine dayandığını kaydederek "Ülkemizde deprem anında afet konusun- da yapılacaklann >etersizüğini göz önüne alarak Ugili dallarda uzman eleman yetiş- ürmeyiamaçbyoruz" diye ko- nuştu. İkinci öğretim programı olarak yürütülecek progra- ma, bu yıl mimar, inşaat mü- hendisi ve şehir planlamacı- lar alınacağmı ifade eden Gü- lersoy, gelecekte sosyologla- nn, ekonomistlerin de prog- rama alınmasının hedeflendi- ğini vurguladı. Programa 11- ~~^~~~ 15 Eylül tarihleri arasında ön kayıt yapılacak. Program koordinatörlerinden Prof. Dr. Ahsen Ozsay ıse programda ITÜ Mimar- lık Fakültesi. Şehir Planlaması ve İnşaat Mühendisliği Bölümleri'nm yam sıra di- ğer bölümlerden de öğretim üyelerinin ders vereceğini söyledı. e-posta : tan (« prizma. net. tr SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN Neden *re, re,re\Neden 'ra, ra, ra'? Niye öteki taraftariar','Altay'//, ya da' AltınorduVu oluyor da; biz, 'Karşıyaka'// taraftariar, 'kat, sin, kaf'lı oluyoruz? Bunu birtüriü anlayamıyondum. Ço- cukluğumun, bulmacalanndan biri: Karşıyaka'da- yız (Izmir); o semtin takımı, KSK; o yıllarda kimse 'Karşıyaka' demiyor, adını anmak için; ille "Kaf, Sin, Kafl" diyeceksin: âdet bu!. 3CİU yıllar. Yıldınmspor'un Asım'lı. 'Kör 1 Hikmef li, 'Göbek' Hidâyet'li zamanı. Bu takım, federe değil, KSK'ın genç takımı gibi, bir 'mektepli' takımı; baş- lıca rakibi Alaybey'dir ki, o Naldöken palamut fab- rikasındaki, bazı işçilerin de oynadığını sandığım, bir halk takımıydı. Duvariann tepesine çıkıp, Yıldı- nmspor/Aiaybey maçlannı seynettığımiz; eski Mah- fel'deki, uyduaık (toprak) sahada; 'ağbiyler'üen bi- risi, muammayı benım için, yan yanyaçozmüştü: Ku- lübün adı Karşıyaka Spor Kulübü, baş harflen KSK, eski alfabeyle okudun mu, Kaf/Sin/Kaf! işte o ka- daıi Golden ya da galibiyetten sonra, taraftarîann coş- turucu bağınşı da, zaten bunun üzerine kurulmamış mı? "Kaf, kaf, kaf / Sin, sin, sin / Kat, sin, kaf, sin, kaaafl" O yıllarda öteki Izmir takımlannın böyle özel bir bağınş biçimleri yoktu; "ya, ya, ya / şa, şa, şa..." diye bir ağızdan bağınp, futbolcularını yureklendiri- yoriar; doğrusu, bizım farklı bağınş taramız, hoşu- ma gidiyor ama; sebebini de merak etmiyor deği- lim: meğerse, neymiş! Batı özentisi' olmak ya da olmamak! Bunu Galatasaray taraftan olunca anladım. Ne yâni, 'döneklik' mi yaptyoruz? Hayır, o zaman Tür- kiye Ligi oynanmıyor, çünkü imkânsız; ne ulaştırma var, ne ulaşım, yollar berbat, 'deplasman', akla zi- yan bir iş! O yüzden büyük şehirlerin, kendi ligleri oy- nanıyor Izmir, Ankara, Istanbul vs. Her şehrin ço- cuğu, kendi liginden bir takıma sahip çıkıyor ama; ülkeye Istanbul basını hâkim olduğundan, Istanbul Ligi'ni de ızlemeye adeta mecbur; öyle ki, aramız- da, Izmir'dekinden başka, bir de Istanbul takımını desteklemek âdet oluyor. Ben Galatasaray'ı seçmiştim, neden seçmiştim, bunun ayn ve duygusal bir nedeni vardır; ama seç- tiğim anda, şaşırdım; bu takım taraftan da oyuncu- sunu, -aynen KSK gibi- özel birtekerlemeyi bir ağız- dan tekrariayarak coşturuyordu; üstelik, tuhaftı da bu tekerleme: "Re,re,re / Ra, ra, ra / Gas'saray, Gas'saray / Cim bom bom!". Ne yalan söylemeli, öğrendiöimde bunu, Türkçeden çok Frenkçe san- mıştım. Tstanbul'da uzun bir gençlik yaşantısı olan babama söytediğim zaman, banahak verdi:"- ...ben- zer" dedi, "- ...Mekteb-i SuttânTnin takımıdır o, tedrisâtı Fransızca olan bırmektep, şehzadeler için açıldığırivâyetedilirdi, hâlâ da memleketin en iyimek- tebidir!" Futbol tarihimizi kurcaladıkça, muammayı büs- bütün çözer gibi oldum. Galatasaray, Türkiye'nin en eski futbol kulübü: 'alafranga', kendisini 'Batı- lı' sayan bir 'krema'nın takımı; esasen o tarihte futbol da, 'alafranga' Komprador Küttürü'ne da- hil bir spor gösterisi; dahası bu takım, 'payı- tahttaki 'ecnebi' ve 'ekalliyet' futbol takımlan- na özenilerek kurulmuş; 'alafrangalığım' bir şe- kilde göstermesi lâzım: Türkçenin fonetiğine ters bir teşçi sloganıyla bunu yaptığını sanıyor. KSK, eskilikte Galatasaray'ın Izmir'deki 'muadili' (1912), işin ilginç yanı, o da Izmir'deki 'ecnebi' ve 'ekalliyet' (meselâ, Paniyonryon) takımlanna öze- nilerek tesis edilmiş; fakat ilkinin tersine, Izmir'deki- lerin 'teşçi' bağınşı 'alafranga' değil; onlar 'alatur- ka "yi seçiyor, *ya, ya, ya / şa, şa, şa' demiyorlar ama, Osmanlı alfabesine dayanarak, günümüzde bile geçerli olan bağınşı buluyorlar 'Kaf, kaf, kaf / Sin, sin, sin..." Galatasaray'ın tutumunda, bir bakıma J.M. Al- bertini'nin 'Azgelişmişliğin Mekanizması'nda al- bnı kalın kalın çizdiği, 'seçkinci alafrangalığa' ciddi bir özenti seziliyor, KSK'ın seçtiğindeyse, o 'özentiye' ciddi bir 'direniş'... Böyle temelbirtesbit... -' • Liseyi, Istanbul'da okumak, benim için bir mec- buriyet olunca; Galatasaray'ın hakiki seyircisini görüyorum. 40'lı yıllann ilk yarısı, yağışlı ve karanlık bir pazar günü, hava soğuk; Çırağan'daki Şeref Stadı'na gidiyoruz: Galatasaray / Beşiktaş oyna- yacaklar. Eskiler bilir, o dönem, Beşiktaş'ın 'yenil- mez anvada' olduğu dönem: maçı onun alacağını tahmin ediyorum; fakat beni karmakanşık eden, iki takımın seyircileri arasındaki fark: GS'ın şehirli, alaf- ranga, en azından küçük burjuva -ve şaşılacak kadar,- az seyircisi var; Beşiktaş seyircisi, pal- dır küldür, alaturka ve kalabalık! Durumu, tribün- deki bir arkadaşıma sorunca, yüzünü buruşturarak söylediklerine inanamıyorum: "- ...onlara 'araba- cı' deriz; Fener'in seyircisi de 'avam'dır; bizim se- yirci, nerdeee?" Çocukluğumun en büyük hayal kınklıklanndan bi- risi budur: on altı yaşında sosyalizmi seçmiş bir ço- cuk, bilmeden nasıl bir 'takımın' taraftariığına soyun- muş? Halkınayukardan bakan, seyırcisinin azlığı ve seçkinliğiyle övünen; 'komprador' kültürünün ürü- nü bir futbol takımı. Galatasaray bu mu? Bu ha- yalkıncı duruma, o yıllardaki kötü futboluna, gerek Istanbul Ligi'ndeki, gerekse Milfî Küme'deki kötü neticelerine rağmen, Galatasaray'ı terk etmedim; kimbilir, belki günün birinde bütün Türkiye halkının takımı olacağını seziyordum, belki de, bunu temen- ni ediyordum; ama gelişmelerini izlerken, 'mayasın- daki' yabancılığı hep hesaba kattım: seyircilerinin ya 'küttür ilericisi', 'seçkin' bürpkrat; ya da 'Komp- rador ilericisi' tüccan (dahası 'Mason', dahası ü- on, ya da Rotary) olabileceğini hiç unutmadım. İyi de bunlan niye anlatıyorum? Bılmem! Belki de, Türkiye'ye ilk Avrupa Şampiyonluğu'nu armağan eden bu ekibin; epeydiryaşamakta olduğu buna- lım ve huzursuzluğu anlamanın -ve çözebilme- nin- yolu, böyle temel bir tesbit'ten geçiyor san- dığım için!.. http://vww.prizrna.rvet.tr/AILHAN rrttp-J/www.bilgiyayınevi.corn.trVailhan Faks/0-212/2601988
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle