Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10EYLÜL2000PAZAR
LAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Devrimin Öğrefihenlerine Anıt
Prof. Dr. Bayhan ÇUBUKÇU/sr üm. EczaalıkFaküites,
Öğretim Üyesi '
T
ürkiye'de öğretmen
okullannın açılışının
Mart 2000'de 152. ve
Nisan aymda da Türki-
ye Cumhuriyeti'nin onur
kurumu Köy Enstitüle-
n' n ı n kuruluşunun 60. yıldönümü kı-
sa .ır-ıMklarla gündeme gelirken öğret-
mcnlerimizin, özellikle Harf Devri-
•ni'nin gerçekleşmesini sağlayan top-
imun temel bireyleri olduğu unutul-
'idmalıdır.
9 Ağustos 1928 Perşembe günü,
Gazi Mustafa Kemal Paşa'nm Saray-
bumu parkında "Yaa Devrimi"ni müj-
delemesi ve arkasından, 1 Kasım gü-
nü "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbl-
Id Hakkında 1353 Sayılı Kanun"un
Meclis'ten çıkışının üzerinden 72 yıl
geçmiş bulunmaktadır.
Bu kanunun gerekçesi, her ne kadar
özetlc "Tûrk dili şimdiye değin yapı-
sına uymayan Arap harfleriyle yazıb-
yordu. Arap harfi dizgesi bir yandan
diKmİ7İn gereksmdirdiği ünlüleriiçer-
miyor, öte yandan Türk halkuun hak-
kıyla söyleyip belirtemediği sesleri de
bulunduruyordu.Bu güçlükkr vüzün-
den uhısalvedofayısryla biitün bir halk
taranndanokunabüecekveyazılabfle-
cek bir dil için gereken bir dilbilgisi
meydana gdenüyordu" diye saptanrruş-
sa da asıl önemi, Ismettnönü nün anı-
lannda anlatıldığı biçimdedir: "Harf
inkılabı bir okuma-yazma kolayhğına
bağlanamaz, okuma yazma kolayhğı
Enver Paşa'yı tahrik eden sebeptir.
Ama, Harf İnkılabrnm bizde tesiri ve
büyük faj dası, kültür değişmesini ko-
laylaşürmasıdır. İster istemez Arap
küMründen koptuk. Bizim devrimiz--
de Latin harflerine geçmek, Türk di-
lini ve milli küttürü kurtarmak için
esasb bir etken olnuıştur." Nitekim,
devrimlerin esas hedefinin zamanla
yerleşip gelişeceğini çok iyi bilen Ata-
türk'ün yeni harflerin kabul ve uygu-
lamasından söz ederken etrafındaki-
lere söyledikleri, 3 Ağustos 1928 ta-
rihli Milliyet gazetesinde kısa bir fık-
ra şeklinde çıkmış ve diğer gazeteler-
den bir ricada bulunularak, bundan
Arap harfleri ile alıntı yapılmaması
istenmiştir. Gazi'nin sözleri aynen
şöyledir: "BüvükTaamız'akararver-
ctiğim zanıan îsmct Paşa'ya,' görecck-
sin, neler olacak' demistim. Şimdi si-
zesöyhıyonım. Göreceksiniznelerola-
cak". Bu sözlerin yayunlanmasından
24 saat sonra alfabe raporu Maarif
Encümeni'nce hazırlanmıştır. Adeta
Harf inkılabı ile özdeşleşmiş olan bu
cümle, Harf Inkılabı'nin ana amacını
en anlamlı bir şekilde ifade etmekte-
dir. Bu nedenle 1928'de yayımlanmış
Türk Alfabesi (Necmettin Sadak, Ak-
şam Matbaası, tstanbul) kapağında
yer alan Gazi Mustafa Kemal 'in bu an-
lamlı sözü, Yazı Devrimi'nin adeta
bir simgesi niteliğindedir. Yazı Dev-
rimi 'ni, yurt çapında yetişkinlere ulaş-
tıran "Millet Mektepleri" 1 Ocak
1929'da törenle açılmış, böylece Tür-
kiye'de okuma seferberliği görkemli
bir şekilde başlamıştır.
Bursa Kız Muallim Mektebi ilk me-
zunlanndan olan rahmetli annemin
(Saide Çubukçu), Karacabey Millet
Mektebi'nde kullandığı bu alfabeyi
en değerli bir anı olarak saklamış bu-
lunması, öğretmenlerin devrime nasıl
sahip çıktığının içten göstergesidir.
Oögretmenlerki26 Ağustos 1928'de
Ankara'da toplanan "Tûrkiye Mıud-
limler Birtiği Kongresi"nde yeni harf-
leri öğrenmek ve halka öğretmek için
ant içtiler. Millet Mektepleri Talimat-
namesi'nin 4. maddesinde belirtildi-
ği gibi, "Bu teşkflann rdâ ve milletmek-
tebtninbaşmuallimiReisicumhurHaz-
retieridir''. Işte, Başöğretmen Atatürk
yönetiminde çalışan bu aydın öğret-
menler, "Yazı Devrimi''ni yaşattılar,
kendilerine verilen görevle Cumhuri-
yet'i koruyacak ve yüceltecek aydın
kuşaklar yetiştirdiler. Ama bugün ne
haldeyiz! Milli Eğitim politikamızda
50 yıl önce başlayan sapmalar bizi ne-
reye gerirdi. Öğretmenlerimize yapı-
lan saldınlar bunun bir göstergesi de-
ğil mi? Bu yanlış eğitim politikası ile
mi Türkiye çağdaşlaşacak? Aydın öğ-
retmenleri yetiştiren aydın kurumla-
ra ne oldu? Eğitim politikasındaki sap-
malar, Atatürk'ün, "Göreceksiniz neler
oiacak" sözünü tersine işletti.
Bugün 8 yıllık kesintisiz eğitim çok
iyi birbaşlangıç olmakla beraber Cum-
huriyet ilkelerine sahip çıkacak öğ-
retmenleri yetiştirecek kurumlann bir
an önce hayata geçirilmesi gereklidir.
Unutmayalım ki Atatürk'ün Cum-
huriyeti emanet ettiği gençleri ancak
aydın öğretmenler yetiştirebilir. Ye-
tiştirdikleri gençlerle Cumhuriyet'i
yaşatan "Ad'sız ve Aydm Oğretmen-
ler"in. meçhul asker anıtı gibi "Meç-
hul Oğretnıen Anjü"nı hak ettikkri
görüşündeyim.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Halet ÇambelSydney'eL
"Spor, futbol oldu. Futbol da ticarete döküldü.
öteki dallann da sonu aynı gibi, felakete gidiyor! On-
lar da ticari olduğu için spor diye bir şey kalmaya-
cak! Hakiki sporculuğun ruhu başka, parayla satıl-
maz. Ben parayla satılana sporcu diyemiyorum.
Bizim dönemimizde sporculuk hem amatördü, hem
parasızdı. Pehlivan Mehmet Cibali Fabrikası 'nda bek-
çiydi. Kimse büyük paralar kazanmıyordu. Ama
sporculuk ve spor ruhu vardı."
Arkeoloji alanında uluslararası ün sahibi Prof. Dr.
Halet Çambel böyle söylüyor... Bir bilim insanı ne-
den spor işlerine kanşır diye sormayın! Halet Çam-
bel, Türkiye'nin ılk kez olimpiyatlara katılmış iki Türk
kızından biridir. Eskrim alanında 1936 Berlin Olim-
piyatı'nda yanşmalara katılmıştır... Bugün sekseni-
ni aşmış, ama hep genç, hep çalışkan, hep üretici
bir insan, bir eski sporcu böyle konuşursa bunun an-
lamını duymamaJı mı? "Sporun sonu felakete gidi-
yor" demesini...
Halet Çambel, uzun yıllardır Osmaniye'nin Kara-
tepe'sinde kazı çalışmalan yapıyor. Bıkmadan, yo-
rulmadan, hep içinde yanan gençlik ateşiyle... Isa'dan
sekiz yüzyıl önce Geç Hıtit Çağı'nda bir yerleşme
birimi olan Karatepe bugün bir ulusal park... Ama
çalışmalar, araştırmalar bitmiş değil... Isa öncesinin
bu ftnemli yerleşim yeri 1946 yılında Halet Çambel
ile Prof. Bossert tarafından keşfedildi. Çambel da-
ha önce yıllarca Istanbul Ünıversitesi'ndebirçokde-
îerii bilim insanı yetiştirdi. Şöyleböyfe kırk yıldinâa"
feltfînî Karatepe afaştırmalanna verdi.
Çambel'in bilimsel önemini anlatacak değilim. O,
Almanya, Fransa, Amerika gibi ülkelerin bilim dün-
yasının tanıdığı bir insan... Ben, onun sporculuğu ve
spor konusundaki düşünceleri üzerinde durmak is-
tiyorum. Bir de öneri getirmek!..
Yıl 1936. Yirmi yaşındaki Halet, eskrim alanında
Türkiye birincisidir. Atatürk, Türk kadınının her alan-
da kendini göstermesini desteklemektedir. Büyük bir
sevinç yaşar, sporda iki Türk kızının başansını du-
yunca ...ki bu kızlardan biri, yakın arkadaşı Hasan
Cemil Çambel'in kızıdır. Halet, Beriin'e gider, ya-
nşmalarda kadın rakipleriyle yanşır. Spor tarihimize
adını yazdınr. O gün bugün spor da, arkeoloji gibi
ilgilendiği, yaşamını verdiği bir konu olur.
Geçenlerde o sporculuk günlerini şöyle anlatmış-
tı: "Akaretler'deki eski binadaki salonda meslek ve
cinsiyet aynmı gözetmeden çalışırdık. Sobası var-
dı. Önce sobayı yakardık, ama tüterdi. Hoca da bi-
ze kızardı, daha bir soba bile yakamıyorsunuz di-
ye. Duşlardan soğuk su akardı. Biri duş yaparken
öteki pompayla su basardı. Masör filan da yok, bir-
birimize masajyapardık. llkel bir ortamdı, ama mut-
luyduk."
önümüzde birolimpiyat var! Avustralya'nın Syd-
ney kentinde dünya sporculan bir araya gelecek...
Böyle uluslararası bir olayda Türk sporcularının ba-
şanlı olması hepimizin dileği... Ben, bu olimpiyata,
altmış beş yıl önceki 1936 Berlin Olimpiyatı'na ka-
tılan Sayın Halet Çambel'in onur konuğu olarak gö-
türülmesini öneriyorum... Sayın Spor Bakanı Fikret
Ünlü'nün bu konuya dikkatini çekmek istiyorum. Ata-
türk döneminin bir genç kızı, Hitier karşısında na-
sıl Türk sporculuğunu temsil etmişse, bugün de
seksenlik genç Halet'in Sydney'de spor dünyasına
Türk sporunun bir temsilcisi olarak gönderilmesin-
de yarar görüyorum.
Gerçek bir sporcu olan Halet Çambel'e sağlıklar,
çalışmalannda başanlar dileyerek...
Cumhuriyef
k l t a p 1 a r ı
. _ ' _ ! f
Üstün Akmen
VEEE PERDEEE
BU KİTAP, HİÇBİR DER6İ YA DA 6AZETENİN "ÇOK SATANLAR"
LİSTESİNE fiİRMErECEtC. SİREMEyECEtC. ÇÛNKÜ BU KİTAP
SİZE ÖZEL... MERAKLISINA...
1999-2000 sezonun<io tzlenebilen tıyatto oyunlOTi, opera, bole,
operet ve dinletilerle ilgili etejtiri ve değerlendirmeJerden bir demet...
6ir anlamdo, sahne sonatlonndaki dnemli eksildiğe konulan ilk tuğla. .
tzleyicı koituğuna konan sahne tozfarının birikimi...
Hekimlik Töresinin Sınırlan
Dr. Mustafa Şerif ONARAN
H
astanede Misbah adında bir hasta
vardı"Ülser delınmesinden acil
ameliyata alınması gerekiyordu.
Asistan arkadaşlar kan bulmak,
hastayıameliyata hazırlamak için
uğraşırken bu Misbah, durumun-
dan inanılmayacak kadar bir canlılıkla, "Kanıma
kan istemem" diye yırtınıyordu.
Asistan arkadaşlar kendi yaklaşımlanyla has-
tayı inandumaya çahşırken Misbah'ın nabzını
tuttum, nabız hızlı aüyordu. Yüzüne baktım, yü-
zü solgundu. Kan basıncı dûşûktü.
"Merak etme Misbah" dedim, "kana gerek
yok. Ametiyatını ben yapacağun". "Hah şöyle!''
der gibi rahatladı. Sonra da asıstanlanma, çaktır-
madan "Üç şişe kan hazıriayur dedim.
Aradan uzun yıllar geçtiği halde bu Misbah
adını unutmamışım. Antakyalı Hıristiyan Arap-
lardan biri miydi Misbah, Yehova Şahitleri'nden
miydi? Bu mezhebe girenler kanına kan kanşma-
sını ıstemezlermiş. Bu benim davranışım hasta-
nın inançlanna saygısızhktı belki. Ama hekim-
lıkte pembe yalanlar vardır. Kutsal olduğuna ına-
nıhnâsı gereken en önemli gerçek, insan yaşamı-
dır. Hastanın ıyileşmesi için yapıhnası gereken-
leri ona açıklamak zorunda değılsıniz. Bir insa-
nın inançlannı görmezden gelmek, aykın bir dav-
ranış içıne girmek, hekimlik töreleriyle bağdaşır
mı? Ama insan sağlığı söz konusu olunca, aklı-
ma takılan bu soru, benı pek rahatsız etmemiştir.
Sağlık Bakanı Osman Durmuş un "Yunan ka-
nı istemem" demeye gelen göstenşlı çıkışının ar-
Hiy" Aooajja bir cenahi tor>
n ağiîTnfcmİde kaaanıası ğe
siyasetçfler halktan uzaktı. Karsıma gelen insan-
lann çoğu ne istediğini bilmeden, öylece duruc
Derdini anlatamayan hastaiarunnnş gibi yakmhk
gösteririm onlara.Bir şeylersöylemelerini, yürek-
leri hafhTemiş olarak aynhnalanıu isterim. Baka-
nın da kendilerinden biri olduğunu anlarlar." Na-
fız Körez, hekimlik töresınde hoşgörünün simge-
si gibi gördüğüm. derviş tabiath bir insandı.
•••
Cevdet Aykan'ı öğrencilik yıllanmdan bu ya-
na iyi tanınm. Aramızda belkı bir tıbbiye boyu-
na yakın kuşak aynmı var. Ama biz onunla yakın
arkadaştık. Sağlık Bakanı olduğu zaman, bakan-
lıkta benimle özel çalışırdı. Bu çalışma biçimi
beni tedirgin eder, "Bak Cevdetçiğim, bakanhk
geçici yerdir. Sen yann jjidersin. Hastanemin cer-
rahı olarak ben daha uzun yıllar çahşmak zorun-
dayım. Senden hoşnut kahnayanlar yann bana
düşınan olur" dedığımde, "Yooo!.. Seni o hasta-
neye başhekim yapacağım" dedi. Cerrahıyı bi-
len, hele benun gıbı Askeri Tıbbiye'den gelen bir
hekim hiyerarşi dediğımız aşama sırasının ne ol-
duğunu da bilir. "Sen beni bırak da falancayı baş-
hekim yap oraya" dedim. Cevdet Aykan falanca-
yı sevmezdi. Âma duygusal davranmayı hekim-
lik töresine uygun bulmadığı için, doğru olanı
yaptı.
Gene hekimlik töresi ona engel olmasaydı, ilaç
firroalannın önenlerini hakhymış gibi göstenp kö-
şeyi dönmesini de bilirdı.
• ••
Hocam Necmi Ayanoğlu güzel insandı. Şiirgi-
lâgtfJa katıfdığı zaman ağır"bitû^dc kaoanıası ğe-
(jBıp de hastaneye kaldınlsaydî, âcil "olarak Yu-
nan kanı vermeİc gerekseydi, Misbah gibi çırpı-
nıp duracak mıydı?
Ama bir hekim, kanın kaç günlûk ömrü bulun-
duğunu, boyuna kendini yenileyen bir organ ol-
duğunubibnez mi? Kendi anlayışında olanlara se-
lanı vermenın dışında, soyluluğun kanla ilgisi ol-
madığını da..
•*•
Hekimhğjm boyunca pek çok Sağlık Bakanı ta-
nıdım. Kimi yakın arkadaşun, kim sınıf arkada-
şun, kimi hocamdı.
Demokrat Parti'de Yaylacılar'dan sayılan Na-
fiz Körez'le. Kulah olduğundan, akraba sayılır-
dık. Yol geçen hanı gibiydı odası, giren çıkan bel-
li ohnazdı.
"Bu ortamda nasıl çahşıhr Nafiz Ağabey" der-
dim. Yumu^ak sesli yanıtı kulaklanmdadır: "Da-
ha bir süre buna katlanmamız gerek. Masa başı
ırıaz.ame-
nAyeü cabukbhirink. Ona amdİqeatfÜ4krdım eder-
ken düğüm çaldığım olur, boynumu bûker gibi du-
rurdum karşısuıda. Gözlûklerinin üzerinden azar-
lar gibi gülümseyen bakışı vardı.
Hocam Necmi Ayanoğlu, kibar görûnüşü arka-
sında ilkelerinden ödün vermeyen bir cerrahü.
Gülhane'de ihtisas yaptığun yıllarda,jc errahisine
de, insanlığına da saygı duyduğumuz bir ağabe-
yimiz vardı. Ameliyat ettiği bir hastaya biraz faz-
la istirahat verdi diye, Ayanoğlu hocamızın, onu
24 saat göz hapsinde tutmasuu anlayamamışım-
dır.
Hocam Ayanoğlu, Sağlık Bakanı olduğu zaman
da bu katı anlayışını değiştirmedi. Bir diş heki-
mine verdiği rartor yüzünden bir cerrah arkadaşı-
mı Artvin'e sürgün etmişti.
Hekimlik töresinin çok tartışılan konulanndan
biridir rapor. "Sosyalendikasyon" dediğimizöy-
le sorunlar olabilir ki hekimin rapor vermesi, he-
kimiik töresine aykın düşmez. Yeter ki rapor ver-
^ kitap kaSBC
Cağ PazaHama A.Ş Türkocoğı Cad No:39/41 (34334)
CağaloğMstonbulTel: (0.212)51401 96
BANKACILIK DUZENLEME VE
DENETLEME KURUMU'NDAN:
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na iyi derecede Ingilizce bilen yüksekokul mezun-
lan arastnclan sınavla "Yönetici Sekreter" alınacaktır.
Kurum'a başvuracaklann aşağıda yer alan şartları taşımalan ve istenilen beigelerle biriikte Ku-
aım'a başvurmalan gerekmektedir.
A) Adaylarda aranacak özel şartlan
1 - Başvuru tarihi itibanyla 30 yaşını doldurmamış olmak,
2- Üniversitelerin büro yönetimi ve sekreteriik bölümünden mezun olmak,
3- İyi derecede yabancı dil bilmek, (Yabancı dil seviyesinin tespitinde;
- Test Of English as a Foreign Language (TOEFL); 500 puan,
- International English Language Testing System (İELTS); 6.5 puan,
- Türk Ingiliz Derneği'nin yaptığı English Proficiency sınavından 60 puan alınmış olması
gerekmektedir),
4- Windows ve MS Office uygulamalarını bilmek.
B) Adaylarda aranacak genel şartian
1 - Türk vatandaşı olmak,
2- Kamu haklanndan mahrum bulunmamak,
3- 18 yaşını bitimniş olmak,
4- Devamlı olarak görev yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakat-
lığı ile özüriü bulunmamak,
5- Taksirii suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır
hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma,
dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kıncı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı
hariç kaçaklılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat kanştırma, kara para aklama, devlet sırlannı açı-
ğa vurma, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs ya da iştirak suçlanndan dolayı hü-
kümlü bulunmamak,
6- Erkek adaylar için askerlikle ilişkisi bulunmamak.
C) Başvuru
Başvuruda bulunacak adaylann, Kurum'dan temin edecekleri "Başvuru Formu'nu doldurarak
mezuniyet belgesi ve yabancı dil bildiğini gösterir belgeyle biriikte en geç 25.09.2000 tarihine kadar
^ankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Atatürk Bulvan, No: 191, (B) Blok, Kavaklıdere / An-
kara adresine şahsen başvurmalan gerekmektedir.
^.Sınav tarihi ve şekli başvuru sayısına göre Kurumca belirlenecek, başvurusu kabul edilen aday-
ma, sınav tarihi ve şekli bir hafta içerisinde bildirilecektir.
. llgililere duyurulur.
me sonımluluğu çıkar sağlama alışkanlığına dö-
nüşmesin. Daha önemlısı, gerçekten rapor ahna-
sı gereken hastalara, baskı altında tutulan heki-
min rapor vermemesi, hekimlik töresıyle bağdaş-
maz.
•••
Hükûmetinin çalışma izlencesini kendi alanın-
da uygulamak isteyen bir bakanın, kadro oluştur-
masını doğal karşılamak gerekir.
Necmi Ayanoğlu Sağlüc Bakanı'yken Enver
Şenerdim müsteşardı. Lionslann genel yönet-
menliğine dek yükselmiş olan Enver Şenerdim in-
celikli bir insandı. Ayanoğlu'na istifasını sun-
muş, kadro kurma olanağı tanımıştı. Bu dürûst dav-
ramştan etkilenen Ayanoğlu, müsteşannı değiş-
ürmemişti. Ama sevgili arkadaşım Kaya Kjhçtur-
gay'agörevi devrederken, "Kadromukuranıadı-
ğun için yeterûıce basardı olamadun. Giivendiğin
kadrmlâ çahşmanı öneririm" demişti.
Dıyebilirim ki Kaya Kılıçturgay, Sağlık Ba-
kanlığı'na gelenler arasında, köklü değişiklikler
yapmayı tasarlayan belki de tek bakandı. Hele sı-
nıf arkadaşun Feridun Gökırmak'ı müsteşarlığa
getirdikten sonra, gecelı gündüzlü yoğun bir ça-
lışmaya giriştiler. Yine de kadro oluşturmak ko-
lay olmuyor. Adı pek çok kirli işe kanşmış bir baş-
hekimi, yukardan gelen baskılar yüzünden, gö-
revden alamamaıun sıkıntısını çekmişlerdir.
Çoğu zaman biriikte çahşmak istemedığiniz
bir hekimi, hıçbir suçu olmadığı halde, yasal yol-
lan zorlayarak görevden uzaklaştırmak istiyorsu-
nuz. Yasal yolun çıkmaz olduğunu kanıtlayan he-
kim görevine dönüyor. Bunu bir onur sorunu ya-
pan bakanhk. ilgili hekimi süründürmeye başlı-
yor.
Oysa bir bakan. biriikte çalışamayacagı arka-
daşun, gönlünü alasak bekletebileceği bir göreve
çekse, kadro oluşturmasuıa yardımcı olmasını ıs-
tese, ne kaybeder? Hekimlik töresinde, hoşgörii-
lü bir yaklaşımla sorunlan çözmek daha kolay ol-
mazmı?
•••
Sınıf arkadaşun Yriduım Aktuna "medyatik
kişinği'' olan, coşkulu bir hekimdi. Onurunu ko-
ruyarak siyasetten aynlmasını bildi.
Bakanlık sorumluluğunu üstlenen bir arkada-
şınıza saygı sınmnı koruyarak yaklaşmahsınız. Yal-
nızca bulunduğu yerin önemi nedenıyle değil, he-
kimlik töresi her zaman saygı sınınnı konımayı
gerektirdiği için.
Trabzon Devlet Hastanesi Başhekimi Mehmet
Usta, hastanesine gelen Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'u kapıdan karşılamayınca, bu saygı sı-
nınnı çiğnemiş sayıhr. Bakanı öflcelendiren bu dav-
ranış, medyaya olumsuz görüntülerle yansıdı.
Mehmet Usta olayının, insanı davranış bozuk-
luğuna götüren yönleri var.
Başhekim, yasal yollardan
hakkını elde etmiş, görevi-
nin başına dönmüştür. Baka-
nın Trabzon'daki sağlık ku-
ruluşlannı denetlemeye ge-
leceğini öğrenince, dınlen-
cesini yarun bu^kmış, göre-
vinin başına geçmiştir. Ne
var ki bakanın hastaneye gel-
mesinden önce, alışılmadık
bir yöntemle, ona bir atama
yazısı daha iletilmektedir.
Mehmet Usta'nuı yüzünde-
ki acı gülûmsemeyi görür
gibiyim. Kapılaraçıkıpkar-
şüayacak olsa. Sağlık Baka-
nı'nin gözlerini belerterek
"Yahu sen ne anlayışsız bir
adammışsBi! EBne atamaya-
zısı tutuşturuyoruz. Bclli ki
görmek istemiyoruz yüzii-
nü!" demek istemeyeceğinı
nereden bilsın!
BeUci de kaş göz işaretiy-
le, "Aman ha! Karşısına çı-
kayundeme! Ofkesinin na-
sıl bir tepldyedönüşeceği bei-
fioimaz" demeye getiren iş-
güzar bir çevre de vardır.
Oysa Sağlık Bakanı, başhe-
kimhğe uğrayıp altına bir is-
kemle çekse, "Sevgili baş-
hekimim, iznini yanda ke-
siphastaneyedöndüğünü öf-
rendim. Programımda bu-
raya gelmek wktu, ama şöy-
le uğrayıp bir kahveni içe-
yün, dedim. Yapnğuı iyi tşle-
ri biliyorum. Bakanhğuı tu-
tumuyla uyuşmasan da, sa-
na gönül koynıuş değfliz'' de-
se, ne kaybeder? Gönlü kı-
nk hekim nasıl bir davranış
içinde olacağının şaşkınlı-
|^na düşmez o zaman.
Eline tutuşturulan atama
emrine katlanmayı daha ko-
lay kabullenir. Hiçbir Sağlık
Bakanı bir hekimini böyle
küçük düşürücü bir davranış
göstermemiştir. Üstelik bu
önyargılı davranış atamala-
nn kesihneyeceğini, heki-
min oradan oraya sürülece-
ğini düşündürmektedir. Böy-
le bir yönetim anlayışını han-
gi hekimlik töresiyle bağ-
daştu^bilirsiniz?
PENCERE
lelişkinin Rengini
iaptamak
Asker-sivil..
Demokrasi sorununu ele alırken yaşadığımız çe-
lişkiyi bu ikileme indirmek ne kadar doğru?.. Gü-
nümüzde kimi entel ya da mürteci için askere kar-
şı çıkmak, neredeyse demokrasinin tek ölçütü sa-
yılacak...
Konu bu kadar sığ mı?..
•
Küçükten beri duyduğum işittiğim bir tümce sa-
nınm hepimizin kulağına küpedir:
"- Türkler asker millettir."
Ne demek bu?..
Babamın asker kuşagı, Araplan hiç sevmezdi, üs-
telik hiç güvenmezdi.
Neden?..
Araplar Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizlerie bir
olup bizi arkadan vurmuşlardı; üstelik "savaşma-
sını da hiç bilmezler"ö\.
Kim bilirdi savaşmasını?..
Bu bir ölçüdür.
Düzene disipline giremeyen, doğru dürüst sava-
şamaz; koskoca bir imparatorluk kuran Türkler,
Osmanlı kimliğiyle, yüzyıllar boyu Avrupa'nın or-
tasına dek uzanan bir devleti yürütebildiler; baş-
langıçta Yeniçeri ordusu olağanüstüydü.
Ya başka ülkeler?..
•
Batılı "Beyaz Adam" sömürge imparatoriuklan-
nı "ordusuz ülkeler"'ın coğrafyası üzerine kurdu. Ço-
ğu sömürge ülkesinde ne ordu vardı ne de sivil bü-
rokrasü. Metropolün askeri, orduyu oluşturuyor;
metropolün memuru, sömürge ülkenin yaşamını çe-
kjp çeviriyordu.
Türkler hiçbir zaman tam sömürge olmadılar.
Osmanlı'nın son döneminde ve Cumhuriyet'in
başlangıcında askerin ve memurun işlevi çelişkili
ve tuhaftır; bu ikisi, hem devlet görevlisidirier hem
dedevrimci!.. **
Neden?..
Çünkü Türkiye'de "sanayi burjuvazisi" yoktu;
ama, asker-sivil bürokrasi vardı.
O tarih sürecinde dünyanın çoğu coğrafyasın-
daki geri toplumlar, yerii asker-sivil bürokrasiden
yoksun olduklanndan, metropol yönetimlerinin işi-
ne geliyoriardı. Yine çocukluğumda sık sık işittiğim
bir deyiş herkesçe bilinir:
"- Ingilizler 400 bin kişiyle 400 milyonluk Hin-
distan'ı 150 yıl çekip çevirdiler."
Nasıl çekip çevirdiler?..
Cümlenin malûmuL
•
18'inci yüzyılda Avrupa'da tarih sahnesine giren
sanayi burjuvası, dinci devletin iktidarıyla savaşı-
mını sürdürerek laikliği hayata geçirdi ve demok-
rasiyi kurdu; o dönemde asker, "dinci devletin or-
dusu"nu oluşturuyordu.
Türkiye'de sanayi burjuvası yeni yeni palazlanı-
yor.
Sanayileşmeden demokrasiyi yaşam biçimine
dönüştüren bir ömek dünyada yok!..
Ancak bizim tarihimiz ilginç özgünlükleri içeriyor;
asker-sivil bürokrasinin bugün irtica ile savaşımı,
bir anlamda Aydınlanma Devrimi'nin demokrasi-
nin altyapısını oluşturan işlevinde yeni İ51f aşartıa-
yı vurgulamaktadır.
•
1) İrtica ile tşbiriiği yaparak laik askere karşı çık- >
mak, demokrasi getirmez...
2) Dinci ile ittifak ederek laik devlete karşı çık-
mak, özgüriükleri sağlamaz...
3) Türkiye'de demokrasi savaşımını asker-sivil çe-
lişkisi üzerine oturtmak, tarihsel körlük, güncel şaş-
kınlık ve geleceği kundaklamaktır.
TEŞEKKÜR
Geçirdiğim rahatsızhk sonucu, tanısıyla beni
yönlendiren Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Kardiyoloji ABD öğretim Görevlisi
Sayın Doç. Dr.
OSMAN AKIN SERDAR'a
yapılan By-pass ameliyatıyla beni sağlığıma
kavuşturan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp
Damar Cerrahisi ABD Öğretim Görevlisi
Sayın Doç. Dr.
SERDAR ENER
ve
Sayın Opr Dr SELÇUK ATASOY
Sayn Dr A. KADİR ERCAN
Sayın Hemşire CEMİLE SEVİMLİ
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi
ABD öğretim Görevlisi
Sayın Doç. Dr.SUNA CÖREN
ile
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Uygulama Hastanesi'nin Kardiyoloji, Kalp Damar
Cerrahisi, Yoğun Bakım Servisi çalışanlanna
sonsuz teşekkürü bir borç bilirim.
YÜKSEL SOYOĞUL
ANMA
Hocam ve değerli Eşim, Babamız,
bilim ve sanatın özden yolcularından,
erdemli yaşamını ülküleri içinde sürdüren,
ATATÜRKÇÜ
Prof. Dr.
EMİNFAİK
ÜSTÜNÜ
aramızdan ayrılışının 27. yılında anıyoruz.
Eşi: Prof. Dr. EŞİN EMİN ÜSTÜN
Çocuklan: Dr. GÜNTÜRK ÜSTÜN
Dr. ÇAĞATAY ÜSTÜN
Cumhuriyet Mahallesi'nde
SATILIK ARSA
Hakkı Yıldırım
0 216 324 83 05